Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi


ÇANDARLI İBRAHİM PAŞA CAMÜ VE MEDRESESİ



Yüklə 7,48 Mb.
səhifə110/134
tarix27.12.2018
ölçüsü7,48 Mb.
#87102
1   ...   106   107   108   109   110   111   112   113   ...   134

ÇANDARLI İBRAHİM PAŞA CAMÜ VE MEDRESESİ

Eminönü îlçesi'nde, Mercan Ağa Mahal-lesi'nde, Uzunçarşı Caddesi ile Fincancılar Yokuşu'nun kavşağında bulunmaktadır. Sadrazam Çandarlı İbrahim Paşa (1429-1499) tarafından yaptırılan bu yapıların yanında bir de mektebin bulunduğu vakfiyeden öğrenilmektedir. Günümüze sadece cami gelebilmiştir.



Cami: Çandarlı İbrahim Paşa Camii' nin, cümle kapısı üzerinde bulunan kitabesine göre, inşaatı 898/1492'de başlamış ve 900/1494'te bitirilmiştir. Tarih boyunca çeşitli yangın ve zelzele tahriplerine maruz kalmıştır. Yakın zamanlarda da tamir edilmiş, ibadete açılmıştır.

Plan olarak enlemesine dikdörtgen biçiminde, iç ölçüleri 18,60x15,60 m, kesme taştan, çatılı ve bir minarelidir. Ayrıca sekiz sütunlu bir son cemaat yeri vardır. 1559'da çizilen bir gravürde de çatılı olduğu görülmektedir. Evliya Çelebi de binayı tarif ederken çatılı olduğunu söylemektedir. Cümle kapısı az çıkıntılı ve kemerlidir. Son cemaat duvarında sağda ve solda birer mihrap bulunmaktadır. Son cemaat yerinin sütun araları sonradan duvarla örülmüş iken, son tamirlerde yıkılarak kaldırılmıştır. Sütunlar ve başlıkları da değiştirilmiştir. Caminin altta 16, üstte 17 penceresi vardır. Giriş kapısı içinden 6 betonarme sütun üzerindeki mahfile çıkılmaktadır. Minare kaidesi, 11 kenarlıdır ve gövdeye gayet dik baklavalarla geçiş yapmaktadır. Gövde hemen hemen kaidesi kadar kalındır. Tavan ahşap ve çıtalı, minber de ahşaptan; mihrabı alçıdan mukarnaslı olup, her ikisi de yenidir.



Medrese: Çandarlı İbrahim Paşa'nın

Çandarlı İbrahim Paşa Camii

Yavuz Çelenk, 1994

medresesi, 19. yy'da çizilen İstanbul haritasına göre caminin sağında idi. Bugün mevcut değildir. Haritadan çıkarılan ölçülere göre 24x27 m ebadında bir yapı idi. Vakfiyesinde müderrise günde 30, talebeye 20 akçe tayin edildiği görülmektedir. Ayrıca, kapıcıya günde 2, talebeye yemek için günde 10 akçe ayrılmıştır. Senelik masrafı 22.230 akçeye varmaktadır. Yine vakfiyeye göre müderrise bir ev tayin edilmiştir.



Bibi. Barkan-Ayverdi, Tahrir Defteri, 82 vd; Evliya, Seyahatname, I, 307; Ayvansarayî, Hadîka, I, 26; Sicill-i Osmanî, I, 92; M. T. Gökbilgin, XV-XW. Asırlarda Edirne ve Paşa Livası, İst., 1952, s. 418; Ayverdi, İstanbul Haritası; Eyice, "İstanbul Minareleri", Türk Sanat Tarihi Araştırma ve İncelemeleri, I (1963), 88; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, I, 537; Goodwin, Ottoman Architecture, 164, res. 155; İ. H. Uzunçarşılı, Çandarlı Vezir Ailesi, s. 104-105; Baltacı, Osmanlı Medreseleri, 194; Müller-Wiener, Bildlexikon, 176-177; Eminönü Camileri, 24-25.

İ. AYDIN YÜKSEL



ÇANDARLI İBRAHİM PAŞA HAMAMI

Saraçhanebaşı'nda Atatürk Bulvarı'nın tam ortasında idi.

Çandarlı İbrahim Paşa tarafından yaptırılan bu çifte hamam 1956'da Eski Eserleri Koruma Encümeni'nin koruma kararına rağmen yıktırılarak ortadan kaldırılmıştır. 899/1494 tarihli vakfiyesine göre Mimar Ayaş Mahallesi'nde görülen ve senelik 22.500 akçe gelir getiren hamamın planı, H. Glück tarafından çıkarılmıştır. Bu plana göre aynı büyüklükte iki soyunma yeri mevcuttur ve burasının ölçüsü dıştan dışa 27 m olarak verilmiştir. Erkekler kısmında bir şadırvan ve 8 ahşap sütun üzerinde soyunma yerleri vardır. Ilıklık ortada tek kubbeli ve yan-

larında yarım kubbelerle örtülü dikdörtgen bir hacimdir. Ilıklığın sağ ve solunda daha küçük ve muhtemelen hela o-lan birer bölüm daha bulunmaktadır. Sıcaklık kısmı ile ılıklık aynı plan ve ölçülere sahiptir. Ancak buradan iki halvete ve daha küçük bir odacığa geçilmektedir. Kadınlar kısmına giriş herhalde yan sokaktan idi. Erkekler kısmınınkiyle aynı büyüklükte olan soğukluktan, çapraz tonozla örtülü ılıklığa ve oraya bağlı diğer bir odaya geçilmektedir. Sıcaklık ve halvetler erkeklerinkine benzemektedir. Ancak burada sıcaklık ve havletler derinliğinde onlara bitişik iki odanın mevcudiyeti görülmektedir.



Bibi. Barkan-Ayverdi, Tahrir Defteri, 82; Glück, Bâder, 142; Ayverdi, İstanbul Haritası; Unsal, Eski Eser Kaybı, 22, plan B; Yüksel, Bâyezid-Yavuz, 230.

î. AYDIN YÜKSEL



ÇANKAYA OTELİ

Büyükada'da, Kadıyoran Yokuşu ile Nizam Yolu'nun kesiştiği köşenin güneyindeki yapı adası üzerinde bulunmaktadır.

19. yy sonlarında Marten Agopyan tarafından inşa ettirilen yapı önceleri mesken, Mütareke yıllarından 1980'lere kadar otel olarak kullanılmıştır. Başlangıçta Hötel deş Princes, 1930'larda Bel Air daha sonra Çankaya adlarım alan otel zamanla harap olmuş, 1985!te yıktırılarak boyutları ve dış görünümü aynen korunmak suretiyle yeniden inşa edilmiştir.

Yapıldığı dönemden 1986'ya çeşitli onarımlar ve yenilemeler yapılarak gelmiş olmasına rağmen, Çankaya Oteli'nin, bu tarihte malzemesi ve mimari özellikleri açısından özgünlüğünü koruyabilmiş olduğu görülmekte idi. Ancak bu tarihte yapılan bir "restorasyon" ile yıkılarak, bütünüyle yenilenmiştir. Bu arada yapının, özgün malzeme ve taşıyıcı sis-



Çankaya Oteli.

Erkin Emiroğlu, 1985

temi değiştirilmiş, korunması gerekli, orta sofalı plan düzeni ve iç dekorasyonu yok edilmiştir. Yerine yapılan yeni kagir yapının içine beş kat sığdırılmış ve dış kısmına ise ahşap kaplama olarak eski cephe düzeni giydirilmiştir. Günümüzde yapı genellikle yazlık konut olarak kullanılmaktadır.

Yapının dış mimarisinde bezeme, tüm cephelere yayılmış olmasına rağmen ö-zellikle ön cephede yoğunlaşmıştır. Ne-oklasik Osmanlı üslubundaki yapıların çoğunda görüldüğü gibi, bu yapıda da cephe düzeninde, tam ortada girişten çatıya yükselen düşey bir anıtsal ifade vardır. Birinci kat girişinde ve pencere üzerlerinde yer alan at nalı kemerler İslam kaynaklıdır. Pencere üstlerindeki sağır kemer üzerine iki adet dört kollu yıldız geçme yerleştirilmiştir. Giriş üzerinde yer alan üç at nalı kemerde, oyma olarak dokuz kollu yıldız motifleri görülür. İkinci kat pencere eteğinde, Selçuk-lu-Osmanlı ahşap ve taş oymacılığının örgeleri olan altı kollu yıldızlar ve üçlü nişler görülmektedir. Aynı katın balkon parmaklığı da sekizli yıldızların ahşap oyma örneklerinden oluşur. Bu tür bir bezeme sunuluşu, yüzeydeki diğer boş ayna ve motiflerin kökenleri yer yer taş mimariyi çağrışım yoluyla anımsatmak-

MAlIYE BAKANLIĞI

BİLGİİŞLEM

DAİRE BAŞKANLI6I Jl



Çapa

İstanbul Ansiklopedisi

tadır. Eski Çankaya Oteli'nin bu dış mimarisi genel olarak yeniden inşa edilmeye çalışılmış, ancak kat yüksekliklerinin artması ve saçak kotunun yükseltilmesi nedeniyle oranları ve bütünlüğü

kaybolmuştur.

y * CAN BİNAN



ÇAPA

Vatan Caddesi'nden (bugün Adnan Menderes Bulvarı) güneye doğru uzanan, güneydoğusunda Fındıkzade, batısında Şehremini semtleriyle çevrili, Fatih İlçesi' ne bağlı semt.

Çapa'nın Millet Caddesi'nin kuzeyinde kalan kısmı Ördekkasap Mahallesi Muhtarlığı, aynı caddenin güneyinde kalan kısmı ise Denizabdal Mahallesi Muh-tarlığı'na bağlıdır. Yoğun yerleşme, semtin hemen hemen ortasından geçen Millet Caddesi'nin kuzeyinde kalır. Caddenin güneyinde en önemlisi Gureba Hastanesi olmak üzere çeşitli sağlık kurumları ve eğitim binaları vardır.

Bölge 330'da L Constantinus'un şehri başkent yapmasından sonra inşa edilen surların içinde kalmıştır. İstanbul'un fethinden sonra, şehrin yoğun yerleşme bölgelerinin bir ölçüde dışında kaldığı, önemli bölümünde bostanlar bulunduğu anlaşılmaktadır. Semtin adının köke-

ni konusunda ayrıntılı bilgi yoktur. Reşat Ekrem Koçu, Çapa adının Latince havalandırma ve bu amaçla kullanılan demir alet anlamına gelen "zappa" sözcüğünden bozularak zamanla Türkçede Ça-pa'ya dönüştüğünü yazar.

Semtin varlığı bilinen en eski yapısı, Bizans döneminin en büyük açık sarnıçlarından olan 25.000 m2 yüzölçümlü ve yaklaşık 15 m derinliğindeki I. Anastasi-os döneminde (491-518) yapılmış Mocus Sarmcı'dır. Sarnıç daha sonra toprakla dolmuş ve bostan olarak kullanılmıştır (Cu-kurbostan). P. Gilles, 1540'ta burada bir bostan bulunduğunu yazar. 1988.'e kadar üzerinde birkaç gecekondu ile bir futbol sahası olan bu yere 1988'den sonra sabit pazar kurulmuş, 1993'te de sabit pazar barakaları yıkılarak otopark yapma projesi gündeme gelmiştir.

Osmanlı döneminde semte camiler, o-kullar, hamamlar yapılmışsa da bunların pek azı, o da büyük değişikliklere uğrayarak günümüze kadar gelebilmiştir. Sık sık çıkan yangınlar bunda en büyük etkendir. Millet Caddesi ile Necip Asım So-kağı'nın kesiştiği yerde bulunan Saraç Doğan Camii 925/1519'da yapılmış, 1918 yangınında tahrip olmuş, 1956'da Millet Caddesi genişletilirken kaldırılmış, 1975' te mescit için ayrılan şimdiki arsaya Va-

ÇAPANOĞLU, MÜNİR SÜLEYMAN 470

471

ÇARDAKLI HAMAM

eğitim kurumlan yer almaktadır. II. Meşrutiyet döneminde Darülmuallimat-ı Âliye (Yüksek Kız Öğretmen Okulu) olarak yapılan ve 1924-1925'te istanbul Kız Muallim Mektebi adını aldıktan sonra 1946'dan itibaren Yüksek Öğretmen O-kulu, istanbul Eğitim Enstitüsü ve İlköğ-retmen okulu olarak hizmet veren tarihi kurum bu semttedir. Günümüzde, bu tarihi yapıda Milli Eğitim Bakanlığı Hiz-met-İçi Eğitim Merkezi, Çapa Anadolu Öğretmen Lisesi bulunmaktadır. Bu semtte ayrıca Selçuk Kız Meslek Lisesi, Şehremini Lisesi, Çapa Ortaokulu ile üniversite öğrenci yurtları vardır.

FİGEN TAŞKIN

ÇAPANOĞLU, MÜNİR SÜLEYMAN

(1894, istanbul - l Temmuz 1973, İstanbul) Gazeteci.

Bütün yaşamını Babıâli'de geçirmiş gazeteci tipinin en canlı örneklerinden-di. Gazeteciliğe 1913'te Sabah gazetesinde başladı. İstanbul Darülfünunu Edebiyat Fakültesi'nde öğrenciyken I. Dünya Savaşı başlayınca (1914) askere alındı, ilk eserleri olan Bizde Kadınlık (1916), >üğün Gecesi (1918), Günahtan Sonra

Çapa'daki Kızılay Kan Merkezi binası (solda önde) ile yanındaki hastane ve diğer yapılarla birlikte Millet Caddesi'nden bir görünüm. Cengiz Kahraman, J994

kıflar idaresi tarafından modern mimari üslupta tek kubbeli olarak yeniden yapılıp ibadete açılmıştır. Caminin altında dükkânlar bulunmaktadır. 1965'te restore edilen Koruk Mahmud Ağa Camii, Ziya Gökalp Caddesi'ndedir. Lütuf Paşa So-kağı'ndaki Lütuf Paşa Camii ya da Ah-med Piri Çelebi Mescidi 1518'de yapılmış, 1958'de tamir görmüştür. Aşevi, kütüphanesi, hamamı daha önce yangında yanmış, kendisi de bu yangınlarda büyük zarar görmüş olan cami 1958'de restore edilmiştir. Ahmet Vefik Paşa Caddesi ile Kaşgarlı Mahmut Sokağı'nın kesiştiği bölgedeki koruma altındaki yeşil alanda, Kızılelma Caddesi'nden Hamdullah Sokağı'na girerken sol taraftaki setin üstünde Osmanlı döneminden kalma mezar taşlan görülür.

1960'lara kadar bostanların, çoğu iki katlı ve ahşap evlerin, yer yer boş arsaların, ayrıca büyük okulların, hastanelerin bulunduğu semt 1950'lerin sonunda genişletilmiş olan Millet Caddesi'nin şehrin ana arterlerinden biri haline gelmesiyle hızlı bir değişme sürecine girmiştir. Boş arsalar dolduğu gibi, eski küçük evlerin yerini de yüksek apartmanlar almıştır.

Çapa istanbul'un sağlık kuruluşları ve hastanelerin yoğun olarak bulunduğu semtlerinden biridir. Millet Caddesi ile kuzeyde Adnan Menderes Bulvarı arasında kalan bölgede istanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Çapa Hastanesi ve Dişçilik Fakültesi, daha kuzeyde, Adnan Menderes Bulvarı'na doğru Aşağı Gureba ya da Vakıf Gureba Hastanesi (bak. Gureba Hastanesi) vardır. Ayrıca Necip Asım So-kağı'nda Özel Çapa Hastanesi, Başvekil Caddesi'nde Millet Hastanesi, Gureba Hastanesi Caddesi ile Bezmi Alem Caddesi'nin kesiştiği alanda Topkapı Hastanesi gibi özel hastaneler, Millet Caddesi üzerinde Kızılay Kan Merkezi ve tomografi çekim yeri bulunmaktadır. Semtin ve Millet Caddesi'nin kuzeyinde kalan bu bölge, bütünüyle bir hastane ve sağlık kuruluşları bölgesi halindedir.



Münir Süleyman Çapanoğlu

Ara Güler

Çapa ticaret yönünden de canlı bir semttir. Çok sayıda dükkân ve acentenin dışında semtte öteden beri önemli

(1918), Karakoncolos (1919) gibi toplumdaki farklılaşmayı yansıtan öykü ve romanları yayımladıktan sonra Mütareke döneminde muhabir olarak gazeteciliğe döndü, sonra yazar ve yazı işleri müdürü olarak, Sabah, İkdam, Peyam-ı Sabah, Alemdar, Tercüman-ı Hakikat, Mizan, Vakit, İleri, Son Telgraf, Yeni İstanbul, Yarın, Havadis, Akın, İslam Mecmuası, Büyük Doğu gibi yayınlarda çalışmıştır. Birçok yazısını takma adla yayımlamıştır. Yaşamı Sirkeci-Cağaloğlu-Sultanahmet üçgeni içinde gazetelerde, gazetelerde bulunmadığı zamanlarında da "gazeteci meyhaneleri"nde geçmiştir. Son zamanlarında Gazeteciler Cemiyeti' nin yardımıyla yine bu bölgede yaşamıştır. Basın Tarihimizde İlâve (1960), Seksen Yıllık Gazetecimiz Asaf Konselitçi (1961), Basın Tarihine Dair Bilgiler ve Hatıralar (1962), İdeal Gazeteci: Efendi Babamız Ahmet Mithat (1964), Basın Tarihimizde Parazitler (1967), Basın Tarihimizde Mizah Dergileri (1970) adlı kitapları istanbul basın tarihine ilişkin önemli bilgiler içerir.

ORHAN KOLOĞLU



ÇAPRASTÇIYAN, MİKAEL

(1848, Bükreş - 1907, İstanbul) Ermeni asıllı tiyatro oyuncusu ve ilk müzikli o-yun koreograflarından.

Babası ünlü öğretmen ve araştırmacılardan Kevork Badveli'dir. Beş yaşında geldiği İstanbul'da babasının öğretmenlik yaptığı Yedikule Ermeni Hastanesi'n-deki okulda okuduktan sonra sırasıyla dişçilik ve perukacılık gibi mesleklere başladıysa da dans öğretmeni bir aile dostundan dans öğrendi. 18ö7'de Kum-kapı ve Samatya Ermeni okullarında dans öğretmeni oldu. 1869'da Kumkapı'da bir dans okulu açtı. Buraya devam eden Güllü Agop topluluğu oyuncularından Ha-çik Papazyan'ın teşvikiyle 1868'de Güllü Agop'un yönettiği Gedikpaşa'daki Osmanlı Tiyatrosu'nda sahneye çıktı. Kısa sürede komedi sanatçısı olarak başarı kazandı.

Çaprastçıyan dokuz yıl çalıştığı bu topluluğun oynadığı operetlerle vodvillerin çengi, zeybek, köçek, ispanyol, kan-, kan, polka ve vals gibi dans bölümlerinin koreograflığını yaptı, ayrıca dansçıları çalıştırdı. 1878'de Rus işgali altındaki Edirne'ye gitti ve daha sonra oraya gelen Benliyan'ın grubuna katıldı. Benli-yan'la çıktığı Anadolu turnesinden sonra 1880'de istanbul'da yeniden kurulan Güllü Agop'un topluluğunda başkomik oldu. 1884-1899 arasında önce birlikte Mısır'a gittiği Benliyan'ın sonra da Mınak-yan'ın topluluklarında çalıştı. Arada kısa bir süre kendi grubunu kurduysa da başarılı olamadı. 1903'te Reşad Rıdvan'ın desteğiyle kurduğu Mesire-i Efkâr adlı topluluğuyla Beyoğlu'ndaki Concordia Tiyatrosu'nda Fransız vodvillerinden yaptığı çeviri ve uyarlamaları sergilemeye başladı. Burada verdiği temsillerle ününün doruğuna ulaştı. Ancak oğlu Reşad Rıdvan'ın tiyatroya olan ilgisinden hoş-

lanmayan Şehremini Rıdvan Paşa tiyatroyu kapatınca 1904'te Mınakyan'a katıldı, bu grupla ertesi yıl Samsun turnesine de gitti.

Çaprastçıyan, sahnede elde ettiği olağanüstü başarılarına karşın yaşamının son yıllarını hastalık ve yokluk içinde geçirmiştir. Nedamet adlı beş perdelik dram, Bir Kadeh Çay adlı bir fars ve Buket adlı şarkılı danslı oyunlar yazmış olan sanatçının Karnaval Kokozlan (1884) adlı bir oyunu da yayımlanmıştır. Çap-rastçıyan'ın oğlu Yetvart da oyunculuk yapmış, 1919'da Ermeni Dramatik Kum-panyası'nm yeniden kuruluşunda görev almış, daha sonra da ABD'ye göç etmiştir. Kardeşi Dr. Karakin Çaprastçıyan'ın da (1830-1862) çeşitli oyun çevirileri vardır.

Bibi. Ahmet Fehim Bey'in Hatıraları, (haz. H. K. Alpman), İst., 1977; K. Pamukçiyan, "Çaprast (Mikael)", İSTA, VII, 3741-3742; M. N. Özön-B. Dürder, Türk Tiyatrosu Ansiklopedisi, İst., 1967; And, Tanzimat; And, Osmanlı, 248-250; Ö. Nutku, Dünya Tiyatrosu Tarihi, I, İst., 1985; (Sevengil), Türk Tiyatrosu, I.

RAŞİT ÇAVAŞ



ÇARDAK ARABA VAPURU

İstanbul sularında hizmet görmüş bir araba vapuru.

1941'de İngiltere, Glasgow'da çıkarma gemisi olarak inşa edildi. 692 grostonluktu. 57,21 m boyunda, 12,26 m genişliğinde ve 3,34 m derinliğindeydi. Bir süre ingiliz donanmasında, bu arada 1943' teki Sicilya çıkarmasında kullanıldıktan sonra yardım faslından Türkiye'ye verildi. Mudanya, Derince, Silivri adlı benzerleri vardı.

Günümüzdeki araba vapurları gibi iki başı da birbirinin eşi değildi; yolcu salonu ile kaptan köşkü, teknenin gerisinde yer alıyordu. Başında ve kıçında kapağı olan, baş tarafı yuvarlak, gayet sağlam bir tekne idi. 60 kadar yolcu alabiliyordu. Bir süre çalıştıktan sonra hurdaya çıktı.

ESER TUTEL

Çardak Araba Vapuru

Şükrü Yaman koleksiyonu

ÇARDAKLI HAMAM

Kadırga'da, Küçük Ayasofya Camii yakınında bulunan 16. yy'da yapılmış hamam.

II. Bayezid döneminde (1481-1512) yaşayan Kapı Ağası Hüseyin Ağa tarafından 909/1503'te yaptırılmıştır. Vakfiye-

Çardaklı


Hamam'ın

planı.


Yüksel,

Bayezid- Yavuz

sinden yıllık gelirinin Küçük Ayasofya Camii'ne hasredildiği anlaşılmaktadır.

Çardaklı Hamam 979/1571 ve 983/ 1575'te Mimar Ömer bin Veli tarafından tamir edilmiştir. 1009/1600'deki tamirini ise Mehmed bin Üveys yapmıştır. Ne zaman özel mülkiyete geçirildiği bilinmeyen hamam 1917-1918'de faal durumda idi. J. Pervititch'in 1924 tarihli sigorta planında ise sadece kadınlar kısmının soyunma yeri harap olarak işaretlenmiştir. Hamam daha sonra sahibi tarafından kapatılmış, depo ve sonra da atölye olarak kullanılmıştır. Bu arada da mermer döşemeleri ve kurnaları sökülmüştür.

Çardaklı Hamam 953/1546 tarihli istanbul Vakıftan Tahrir Defterinde çifte hamam olarak kayıtlıysa da, 1976'da yapılan incelemede kadınlar kısmının sonradan ilave edildiği tespit edilmiştir. Erkekler kısmının kadınlar hamamına bitişik duvarındaki örülerek kapatılmış pencereler bunun delilidir.

Kitabesinin altında bir Bizans levhasının bulunması ve sıcaklık kısmının hiçbir Osmanlı hamamına uymayan biçimi, Çardaklı Hamam'ın Bizans dönemiyle i-lişkilendirilmesine neden olmuştur. Hamamın mermer aksamı sökülüp satılırken kapı üstünde işlemeli Bizans levhasının benzeri olan ikinci bir levha bulunarak 24 Mayıs 1944'te Ayasofya Müze-si'ne verilmiştir. Bütün bunlar hamamın yapılışında bir Bizans kalıntısından fay-dalanıldığım düşündürmektedir.

Hamamın kadınlar camekânı kare bi-

çimindedir ve kubbesi yıkılmıştır. Kadınlar kısmının sıcaklığı binanın ana ekseni üzerinde yer almamaktadır ve eskiçağda kaplıca mimarisinde yaygın olan usulde bir merkez etrafında yıldız biçiminde yayılan nişlerden meydana gelmiştir. Bu yedi nişin aralarında halvet hücreleri bulunmadığından yan tarafa ve ılıklık ile sıcaklık arasına kubbeli hücreler sıkıştırılmıştır. Kadınlar kısmının bu yedi köşeli sıcaklığının, aslında hamamın mimari bünyesine uydurulmuş eski bir Bizans yapısı olduğu açıkça bellidir. Erkekler kısmının sıcaklığında bu durum daha da belirgindir.

Hamamın erkekler kısmının camekânı, kadınlar kısmının camekânından daha geniştir. Bu bölümün ortasında evvelce bir şadırvan bulunmaktaydı. Aydınlık fenerli kubbeye geniş üçgenlerle geçilmiştir. Erkekler kısmı kubbeli, üç bölümlü ılıklık kısmından sonra bir geçitle sıcaklığa açılır. Geçidin iki yanında kubbeli birer halvet hücresi yerleştirilmiştir. Ama bunların üstünde, duvar içinden çıkılan bir merdivenle ulaşılan birer hücre daha bulunuyordu ve ortada geçidin üstündeki eyvan bir balkon biçiminde sıcaklığa açılıyordu. Bu balkonun çardağı andırması nedeniyle yapıya Çardaklı Hamam denilmiştir. Sıcaklık bölümü Bizans mimarisinde sıkça rastlanan "serbest haç" biçimindedir. Ancak kemer biçimiyle mukarnaslı kubbe geçişinden, kubbesinden ve eyvanların yarım kubbesinin dilimli süslemesinden an-



ÇARHACIAHMED EFENDİ 4 72

473

ÇARŞI RESSAMLARI

Çarşamba, 1875

Tasbasma haritalardan yararlanılarak 1964'te İstanbul Belediyesi tarafından hazırlanan haritalardan çizilmiştir. İstanbul Ansiklopedisi

[aşıldığına göre hamamın üst yapısı bir Osmanlı eseridir. Anlaşıldığına göre buradaki Bizans kalıntısının temelleri ve az bir yüksekliğe kadar duvarları tekrar kullanılmış, duvarların üst kısımları ile örtü sistemi tamamen Osmanlı üslubunda tamamlanmıştır.

Çardaklı Hamam'ın kuzeybatı köşesindeki klasik üsluplu çeşme, kitabesine göre 957/1550'de, tarih mısraına göre 962/1555'te Sadrazam Rüstem Paşa tarafından yaptırılmıştır.



Bibi. Barkan-Ayverdi, Tahrir Defteri, 16; Glück, Bâder, 102-106; Aru, Hamamlar, 70-71; Yüksel, Bâyezid-Yavuz, 266-269; Z. Orgun, "Hassa Mimarları", Arkitekt, VIII (1939), s. 338-339; A. Süheyl Ünver, "Türk Hamamları", Tarih Dünyası, 1/5 (1950), s. 202; R. Ekrem Koçu, "Çarşı Hamamlarımız", TTOK Belleteni, S. 155 (1954), s. 12; ay, "Çardaklı Hamam", İSTA, VII, 3750-3751; S. Eyice, "Ka-pu Ağası Hüseyin Ağa'nın Vakıfları", Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Araştırma Dergisi, IX (1978), s. 190-196.

SEMAVİ EYİCE



ÇARHACI AHMED EFENDİ TEKKESİ

bak. AKBIYIK MESCİDİ VE TEKKESİ



ÇARŞAMBA

Fatih İlçesi'nin pazarıyla ünlü eski bir semti. Fatih Camii'nden Edirnekapı surlarına doğru giden Fevzi Paşa Caddesi' nin doğusunda, Küçük Nişanca semtinin kuzeyinden Haliç kıyısında Fener Ma-hallesi'ne kadar olan alam kaplar.

Sınırları kesin belli olmamakla birlikte Mehmed Ağa Camii ve Hamamı ile İsmail Efendi Camii'nin bulunduğu alanı kapsar; güneydoğuda Darüşşafaka Lisesi binasına ve eski Aspar Su Hazne-si'ne(-0 (Çukurbostan) dayanır. Fatih semti, Sultanselim, Draman, Karagüm-rük, Edirnekapı, Fethiye ve Fener semtleriyle komşudur.

Bizans döneminde bölgenin genel a-dı Deuteron'du(->) ve Constantinus Suru' nün hemen dışında kalıyordu. Daha sonraki Çarşamba semtinin kurulduğu yer ise Bizans'ın en büyük su haznelerinden olan Aspar Su Haznesi'nin hemen yakınıdır. Semtin Bizans istanbul'unun ana arteri Mese'nin(->) üzerinde olduğu sanılmaktadır. Bizans döneminde burada çok sayıda manastır ve kilisenin varlığı bilinmektedir. Bunlardan St. Notaire Kili-sesi'nin bulunduğu noktanın Mehmed Ağa Camii ve Hamamı'nın kurulduğu yer olduğu da ileri sürülmektedir.

Adının kaynağı olarak iki sav vardır: Birincisi, İstanbul'un fethinden sonra Karadeniz kıyısından Çarşambalıların buraya yerleştirildiği ve "odalar" denilen bu yerleşme yerlerinden birisinin Çerşen-bih (Çarşamba) adını aldığıdır. Diğer görüş ise, haftanın çarşamba günleri kurulan ünlü Çarşamba Pazarı'ndan dolayı zamanla semte Çarşamba denildiğidir. R. E. Koçu, semtin eskiden Çarşamba Pazarı semti olarak bilindiğini yazar. Bir semt olarak Çarşamba'nın sınırları eski İstanbul'un birçok semtinden daha tar-

tışmalıdır. Koçu, Darüşşafaka binasını da içine dahil etmekle birlikte, semti daha dar tanımlarken, Samiha Ayverdi At-pazan'ndan başlayarak Otlukçu Yoku-şu'na, Sultanselim, Draman, Fethiye ve Edirnekapı'ya kadar uzanan bölgeyi Çarşamba olarak adlandırmayı önerir.

Osmanlıların kente ilk yerleştikleri yörede bulunduğu için, tarih boyunca birçok mescit, medrese, tekke ve türbenin yer aldığı; medrese mensuplarının, mollaların, hocaların, ulema denilen zümreye dahil diğer bazı kişilerin yaşadığı bu semtteki dini nitelikli yapıların bir kısmı yanmış ya da çeşitli nedenlerle korunamamıştır.

1875'teki semt haritası, semtte özellikle medreselerin ve tekkelerin bulunduğunu göstermektedir. İçinde ve çevresindeki yatırlar, türbeler, semtin geleneksel, dinsel tarihi yapısının göstergeleridir. Sultan Selim mahallesinde yer almakla birlikte Çarşamba semtiyle de özdeşleşmiş Sultan Selim Camii, ayrıca İsmail Efendi Medresesi ve Camii, Murad Molla Kütüphanesi, Mehmed Ağa Camii ve Hamamı, Lokmacı Dede Türbesi, Ko-vacı Dede Türbesi buradadır. Darüşşafaka Lisesi ile Fatih Kız Lisesi de Çarşamba semti yakınındadır.

Semt günümüzde dinsel, geleneksel bir yaşamın merkezlerinden biri durumunda olup, semt sakinleri giyimlerinden yaşamlarına kadar bu kültürün temsilcileri görünümündedirler. Eski Çarşamba Caddesi'nin adı günümüzde Darüşşa-

faka Caddesi'dir. Darüşşafaka Caddesi'nin Yavuz Selim Caddesi ile kesiştiği noktada karakol bulunmaktadır. 19. yy'ın sonlarında ve 20. yy'ın başlarında Çukurbostan ve diğer bostanlarla dolu olan, seyrek yerleşimli, dinsel ağırlıklı semt günümüzde, pek çok çevre semt gibi yapılaşmış ve betonlaşmış, bostan arazileri iskân bölgelerine dönüşmüştür.

İSTANBUL


Yüklə 7,48 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   106   107   108   109   110   111   112   113   ...   134




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin