Bibi. R. Albanese-E. Finocchiaro-M. Pecollo, Javelli-D'Aronco, Cuneo, 1987; A. Batur, "L'Art Nouveau d'lstanbul et ses particulaıl-tes", Fifth International Congress of Turkish Art, Budapeşte, 1975, s. 147-159; ay, "Leş ou-evres de Raimondo D'Aronco a istanbul", Atti del Congresso Internazionale di Studi Raimondo D'Aronco e il suo tempo, Udine, 1982, s.-l 18-134; ay, "Yıldız Sarayı'na ilişkin Bazı Belgeler ve Türkiye'de Belgeleme Çalışmalarının Sorunları", Milli Saraylar Sempoz-yumu-Bildiriler, 1985, s. 89-96; ay, "Leş Tra-vaux de Raimondo D'Aronco a istanbul", L'Europe deş echanges: la culture architectu-rale au dela deş frontieres (1750-1993), Paris, 1993, s. 197-202; ay, "Mimar Raimondo D'Aronco ve TBMM Milli Saraylar'daki Çalışmaları", Milli Saraylar, Ankara, 1994; L. Car-loni-E. Valeriani-G. Figurelli, Raimondo D'Aronco disegni d'architettura, Roma, 1980; D'Aronco Architetto, (katalog), Milano, 1982; V. Freni, Raimondo D'Aronco, Roma, 1973; V. Freni-C. Varnier, Raimondo D'Aron-co/l'opera completa, Padova, 1983; D. Geb-hard, "Raimondo D'Aronco e l'Art Nouveau in Turchia", L'Architettura, Milano, (Ocak 1967), s. 620-624, (Şubat 1967), s. 690-694, (Mart 1967), s. 760-764; Z. Nayır, "Raimondo D'Aronco and Ottoman Revivalism", Atti del Congresso Internazionale di Studi su Raimondo D'Aronco e il suo tempo, Udine, 1982, s. 135-149; ay, "istanbul'da îtalyalı Bir Mimar. Raimondo D'Aronco (1857-1932)", TTOK Belleteni, (Kasım 1982), s. 10-15; M. Nicoletti, Raimondo D'Aronco, Milano, 1955; ay "Memoria e linguaggio in Raimondo D'Aronco", Atti del Congresso Internazionale di Studi Raimondo D'Aronco e il suo tempo, Udine, 1982, s. 216-222; ay, D'Aronco e l'arc-hitettura liberty, Roma-Bari, 1982; G. Rigotti, "Raimondo D'Aronco e Annibale Rigotti", Atti del Congresso Internazionale di Studi Raimondo D'Aronco e il suo tempo, Udine, 1982, s. 70-92; M. Scheichenbauer, "D'Aronco in Turchia", Casabella, S. 356 (1971), s. 30-35; C. Vamier, Catalogo ragionato di pro-
getti di Raimondo D'Aronco, Padova, 1976; P. Zanini, "Raimondo D'Aronco e l'Oriente", Atti del Congreso Internazionale di Studi Raimondo D'Aronco e il suo tempo, Udine, 1982, s. 22-25; B. Zevi, "Parabola di Raimondo D'Aronco, dimenticato di maestro liberty", Cronache di architettura, Bari, 1971, s. 56
AFİFE BATUR
DARPHANE
Osmanlı döneminde madeni para basmakla görevli kurum.
Madeni paralara genel olarak "sikke", bunların basıldığı yerlere "darphane" ve para basma işlemine de "darp" adı verilir. Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan başlayarak çeşitli kentlerde para basılmıştır. Darphane-i Âmire olarak bilinen Osmanlı devlet darphanesi II. Mehmet (Fatih) döneminde (1451-1481) İstanbul' da Irgat Pazarı'nda kurularak para basımına başlanmıştır. Sonraları Osmanlı Devleti'nin egemenlik alanına giren birçok yerde darphane kurularak İstanbul'daki Darphane'nin yükünün azaltılmasına çalışılmıştır. Taşra darphaneleri Darphane-i Âmire tarafından denetlenmiştir. Çoğu kez para basımında kullanılan kalıplar da burada hazırlanarak taşra darphanelerine gönderilmiştir. Darphane-i Amire'nin sürekli çalışan bir kuruluş olmasına karşılık taşra darphanelerinin sayısı yükselme döneminde hızla artmış, sonraları zaman içinde azalmış, 19. yy'ın ortalarında ise yalnızca Darphane-i Âmire kalmıştır.
17. yy sonlarına kadar kullanılan darp tekniği oldukça basitti. Eski akçe yasaklan ve cülus olayları nedeniyle "sikke tecdidi" yani tedavüldeki paraların yeniden Darphane'den geçirilerek yeni padişahın adını taşıyan sikke biçimine dönüştürülmesi genellikle 6-9 yıl sürmekteydi.
Geleneksel darp yöntemine göre, maden ocaklarından sağlanan altın ve gümüş, yabana paralar, yerli paralar ve altın veya gümüşten yapılmış çeşitli eşyalar eritilip arıtıldıktan sonra bunlardan saf olarak veya dönemine göre ayarlı olarak para basılırdı. Ayar söz konusu olduğunda altın ve gümüşe ayar olarak bakır katılmıştır. Para kesilmek üzere saf veya ayarlı madenin eritildiği bölüme "kefçe" adı verilirdi. Eritilen maden kalıplara döküldükten sonra haddelenip yassı-laştırılarak basılacak para kalınlığında levha haline getirilirdi. Bu levhalardan bir makas yardımıyla basılacak paranın çapında ve "kehle" adı verilen kareler kesilir, köşeleri kesilip yuvarlatılarak her iki yüzeyi de düz olan ve "pul" adı verilen sikke yuvarlağı hazırlanırdı. Pullar silindirik biçimde dökülmüş çubuklardan da kesilirdi. Pulların ağırlığı ve boyutu devlet tarafından saptanırdı. Sikke kalıpları sikkenin ön ve arka yüzeylerindeki şekil ve yazıların çelik üzerine ters olarak oyulmasıyla meydana getirilirdi. Sikkenin ön yüzüne ilişkin kalıp sabit olup buna "kürsü" denirdi. Sikkenin arka yüzünün kalıbı "çelik" adı verilen bir çubuğun ucundadır. Sikke kalıplarım
kazıyanlara "sikkeken" adı verilir. Bu çok önemli bir iş olduğundan sikkeken-başı ve sikkekenler genellikle Darphane yerine sarayda denetim altında çalıştırılmışlardır. Hazırlanan pullar temizlenir, ağırlıkları denetlenir ve "sikkezen" adı verilen ustalara teslim edilirdi. Sikkezen bir kütük üzerine saplanmış olan kürsüye maşa ile tutulup ocakta ısıtılmış olan pulu koyar ve bunun üzerine çeliği yerleştirerek çekiçle vururdu. Sürekli olarak çekiçlenen kalıbın çelik bölümü kısa sürede yıprandığından kalıplar yapılırken bir kürsü için iki çelik hazırlanırdı. Sikke kalıpları "saatçi" adı verilen ustalarca cilalanıp onanlırdı. Basılan paralar tedavüle çıkmadan önce "ağartmacı", "rugâl-cı", "câlî" veya "cilacı" adı verilen kişilerce parlatılırdı.
16. yy'ın ortalarından başlayarak Amerikan gümüşlerinin Avrupa'ya akması sonucu ortaya çıkan maden değerindeki dalgalanmalar standart akçe basımını olanaksız hale getirdi. 17. yy boyunca süren savaşların etkisi de buna eklenince taşra darphaneleri ve maden ocakları kapandı ve nadiren para basılır duruma geldi. İspanyol, Hollanda ve Fransız paraları yaygın olarak kullanılmaya başlandı.
IV. Mehmed döneminde (1648-1687) ekonomiyi düzenlemek ve parayı ıslah etmek amacıyla Darphane yeniden çalıştırılmaya başlandı. Ancak, para basmak için yeterli altın ve gümüş elde bulunmadığından sarayda bulunan altın ve gümüş eşya Darphane'ye gönderilerek para basıldı. Saraydan gönderilen eşyalarla 1685-1687 arasında 806 kg altın ve 9.182 kg gümüş para basıldı.
Bu dönemde hızlı olarak ve Avrupa paraları kalitesinde para basabilmek için mekanik darp yöntemine geçilmesine karar verilerek gerekli aletlerin yapımıyla bir mühtedi olan Cerrah Frenk Mustafa görevlendirildi. Cerrah Mustafa, para basılacak külçeleri yassı levha biçimine getirmede kullanılan ve "çarh" adı verilen hadde makinesini, levhaların pul biçiminde kesilmesinde kullanılan ve "kesme" veya "doğrama" adı verilen zımba makinesini ve para basmada kullanılan ve "rakkas" adı verilen aleti yaptı. Mekanik darp yönteminde çekiçle vurma yöntemine oranla daha fazla kuvvet uygulandığından kalıplar daha çabuk yıpranmaya başlamış ve kalıp çoğaltma işlemi önem kazanmıştır.
IV. Mehmed'in l687'de tahttan indirilmesinin ardından yerine geçen II. Süleyman döneminde biriken borçları kapaç-mak ve cülus bahşişini ödeyebilmek için bakırdan, para değeri maden değerinin yaklaşık iki katına eşit olan "mankur" (mangır) adlı paranın kesimine başlandı. Mankur kesimine ilişkin kararın alındığı 14 Şevval 1099/12 Ağustos l688'de 3 tane çarh, 2 tane rakkas ve 2 tane kesme hazırdı. Kapasiteyi artırmak için 2 tane çarh, 7 tane rakkas ve 8 tane kesme daha yapılması öngörülerek bunların yapımı için gerekli ödenek sağlandı. Aletler
DARPHANE
552
553 DARPHANE-İ ÂMİRE BİNASI
istanbul'daki Darphane'de çeşitli dönemlerde basılmış sikkeler (orijinal büyüklüklerinde): 1. Büyük gümüş kuruş, çapı 40 mm, 18. yy; 2. lira, çapı 22 mm, 19. yy; 3. yarım lira, çapı, 18 mm, 19. yy; 4. 20 kuruş, çapı 37 mm, 19. yy; 5. 20 kuruş, çapı 27 mm, 19. yy. Yapı Kredi Sikke Koleksiyonu/fotoğraf Manuel Çıtak
yapıldıkça başlangıçta günde 18.000 man-kur kesilirken bu sayı kısa bir süre sonra günde 600.000 mankura ulaştı. "Sahib-i Ayar" kesilen mankurların beşte birini ücret ve masraf karşılığı alıyordu.
Darphane'nin daima saraya yakın olması istendiğinden ilk Darphane Eski Saray'ın bulunduğu Beyazıt semtinde Ba-yezid Camii'nin yakmındaydı. Topkapı Sarayı kurulunca buraya da bir Darphane yapıldı. Mankur kesimi Beyazıt'taki eski Darphane'de yapılıyordu. Üretim arttıkça Darphane mekân olarak yetersiz kaldı. Bunun üzerine eski Darphane'nin yakınında Tavşantaşı'nda bir arsa satın alınarak üzerine kalhane, demirci dükkânları, atlar için ahırlar gibi binalar yapıldı. 29 Kasım 1088'de yeniden 6 tane çarh, 15 tane kesme ve 15 tane rakkas yapılmasına karar verilerek bunlar için gerekli malzeme verildi. Üretimin artması bakır sıkıntısı yarattı ve ayrıca bakırın para değerinin maden değerinin çok üzerinde olması kalpazanlığı teşvik etti. Mankur basımına 1103/lö91-92'de son verildi.
Darphane-i Âmire 1726'da Topkapı Sarayı bahçesinde Aya İrini Kilisesi yanında yeniden yaptırılan binasına taşındı ve açılış 13 Cemaziyelevvel 1139/6 Ocak 1727 günü yapıldı. Darphane Balmum-cu'daki bugünkü binasına taşmıncaya kadar burada kaldı.
Darphane-i Âmire mali politikaların yürütülmesinde önemli görevler üstlendi. 18. yy'ın ikinci yarısında para basımı yanında evkaf mukataalarmın yönetimi de bu kuruma verildi ve böylece muka-taa gelirlerinin toplandığı bir hazine durumuna geldi. Bu gelirler Darphane-i Âmi-re'nin açıklarının kapatılmasında kullanıldı. 1835'te Hazine-i Âmire ile Darphane-i
Âmire birleştirilerek Darphane-i Âmire Defterdarlığı kuruldu. Bu düzenleme kısa sürdü ve 1838'de Maliye Nezareti'nin kurulmasıyla Hazine-i Âmire Darphane' den ayrıldı.
Abdülmecid döneminde (1839-1861) para basım işinin modernleştirilmesi ve para ayarlarının düzeltilerek standartlaş-tırılmasına girişildi ve Tashih-i Ayar Kararnamesi çıkartıldı. Buna göre, bir Osmanlı Lirası 100 kuruş olarak kabul edilmiştir.
Bir yandan Darphane-i Âmire'de yeni bölümlerin inşasına başlandı, bir yandan da Londra'ya para basımında kullanılan en son sistem makine, araç ve gereçleri sipariş edildi. Makinelerle birlikte Londra Darphanesi'nden makine mühendisi Mountain, terazi mühendisi Worren ve sikke kalıpları ustabaşısı Tailor, hakkâk-modelci Robertson, makinist William ve Paris Darphanesi çeşnicibaşı yardımcısı kimyager Maureau, Darphane-i Âmire hizmetine alındı ve makineler geldikçe bunlar yerlerine monte edilerek Londra Darphanesi'nin bir benzeri meydana getirildi. Yenilenen Darphane'de 1844 baş-, larında para basımına başlanmış, ilk 100 kuruşluk altın Osmanlı Lirası 5 Ocak 12597 17 Ocak 1844'te ve ilk gümüş mecidiye de 22 Nisan 1260/3 Mayıs 1844'te basılmıştır.
20. yy'ın başlarında Darphane-i Âmire' nin teknik bölümleri kefçe (kepçe), çaş-ni (çeşni), dökümhane, çarhhane, ağartma, ve sikkehaneden oluşuyordu. Bunların yanında mali ve idari işlerle ilgilenen encüman, maliye kasası ve bağımsız birer bölüm olarak çalışan sikkeken ile buna bağlı teksirhane, kazan ve onarım bölümleri bulunmaktaydı.
Darphane-i Âmire'ye 1910'da Londra' dan para basımında kullanılan üç makine (sikkehane makinesi) daha getirildi. Darphane'nin Balmumcu'ya taşınması sırasında bu makinelerden iki tanesi sergilenmek üzere İstanbul Arkeoloji Müzeleri İslami Sikke Kabinesi'ne konulmuştur.
1913'te yapılan sanayi sayımına göre, Darphane'de 150 beygirgücünde bir buhar makinesi bulunmakta ve 29 memur ile 104 usta ve işçi çalışmaktaydı. Günümüzde, Başbakanlık Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü olarak para basımı işlevini sürdüren Darphane, 1967' de Yıldız'da yaptırılan yeni binasına taşınmıştır. Abdülmecid (hd 1839-1861) tarafından 1845'te kurulan ve Darphane-i Âmire içinde hizmet veren Damga Matbaası ise, aynı müdürlüğe bağlı olarak, damga pulu ve değerli evrak basımı hizmetlerini hâlâ burada yerine getirmektedir.
Bibi. C. Artuk-1. Arttık, "Osmanlı imparatorluğu Zamanındaki Darphanelere Genel Bir Bakış", /. Uluslararası Türk-İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Kongresi Bildirileri, III, ist., 1981, s. 267-278; C. Artuk-İ. Artuk, "Kanunî Sultan Süleyman Zamanındaki Darphaneler", 77. Uluslararası Türk-Islam Bilim ve Teknoloji Tarihi Kongresi Bildirileri, I, ist., 1986, s. 145-160; W. Müller-Wiener, "15-19. Yüzyıllar Arasında istanbul'da İmalathane ve Fabrikalar", Osmanlılar ve Batı Teknolojisi, ist., 1992, s. 90; G. Okçun, Osmanlı Sanayii-1913, 1915 Yıllan Sanayi İstatistiki, Ankara, 1971, s. 206; İ. G. Paksoy, "Osmanlılarda Darp Tekniğinin Gelişmesi", I. Uluslararası Türk-İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Kongresi Bildirileri, III, ist., 1981, s. 31-36; H. Sahillioğlu, "Mihaniki Darb Usulünün Kabulü", Osmanlılar ve Batı Teknolojisi, İst., 1992, s. 21-36.
EMRE DÖLEN
DARPHANE KÖŞKÜ
Topkapı Sarayı'nın birinci avlusunda, Darphane-i Âmire kompleksinin, Bâbüs-selam (Ortakapı) tarafına bakan kuzeydoğu köşesinde bulunmaktaydı.
II. Mahmud (hd 1808-1839) tarafından 1832'de inşa ettirilen bu köşk Darphane-i Amire'nin bünyesinde barındırdığı bir hünkâr dairesi niteliğindedir. Ancak resmi binaların, kışlaların ve bazı büyük mekteplerin mimari programlarındayer alan benzerlerinden farklı olarak bağımsız bir yapı şeklinde tasarlanmıştır.Söz konusu köşk, III. Ahmed'in (hd1703-1730) saltanatında 1726'da inşa ettirilen ve aynı adı taşıyan iki katlı köşkün yerine yaptırılmıştır. Geçen yüzyılınikinci yarısında (muhtemelen hanedanınTopkapı Sarayı'ndan kopmasına bağlı o-larak) ihmal edilen ve harap düşen üçkatlı köşkün ahşap olan iki katı saltanatdöneminin sonlarında yıktırılmış, günümüze ancak kagir olan zemin katın duvarları ulaşabilmiştir.
III. Ahmed döneminde yaptırılan köşkün "Alay Meydanı" denilen birinci avluya bakan doğu cephesi Melling'in Vo-yage Pittoresque de Constantinople etdeş Rives du Bosphore başlıklı seyahatnamesinde, Topkapı Sarayı'nın birinciavlusunu tasvir eden gravürde (Vue dela premiere cour du Serail) görülebilmektedir. Geleneksel Osmanlı sivil mimarisinin özelliklerini yansıtan bu yapıda kagir zemin katın duvarları sağır bırakılmış, bu duvarlara oturan ve ahşapolan üst kat, biri doğu cephesinde, diğeri Darphane'nin iç avlusuna bakan güney cephesinde olmak üzere, iki çıkmaile donatılmış, doğu yönündeki çıkmahafif içbükey eliböğründelerle desteklenmiştir. Üst katın duvarlarında çift sırahalinde pencereler sıralanmakta, alt sıra-dakiler, aşağıya ve yukarıya doğru açılaniki parçalı kepenklerle, üsttekiler (tepepencereleri) ise baklava taksimatlı rev-zenlerle donatılmış bulunmaktadır.
II. Mahmud yapısı olan köşkün, geçen yüzyılın ikinci yansına ait fotoğraflarda güney, doğu ve kuzey cepheleri görülmekte, S. H. Eldem'in bu fotoğraflara dayanarak gerçekleştirmiş olduğu bir plan restitüsyonu bulunmaktadır. Eldem' in restitüsyonuna göre bu köşkün iç tasarımında Osmanlı sivil mimarisinin geleneksel orta sofalı ve yan sofalı plan şemaları uygulanmıştır. Buna karşılık cephe tasarımında, II. Mahmud döneminin modasına uyularak ampir üslubunun(->) çizgileri tercih edilmiştir.
Zemin katın duvarları kesme küfeki taşı ve tuğla dizileri ile almaşık düzende örülmüş, ahşap iskeletli olan birinci ve ikinci kadarın duvarları içeriden ve dışarıdan bağdadi sıva ile oluşturulmuştur. Bütün pencereler dikdörtgen açıklıklı o-lup zemin kattakiler kesme küfekiden sövelerle, üst kattakiler ahşap pervazlarla çerçevelenmiştir.
Köşkün kitlesi, doğu ve kuzey cephelerinin eksenlerinde, güney cephesinin
Darphane Köşkü'nün güney cephesinden görünümü.
Eldem, Köşkler ve Kasırlar
ise iki yanında yer alan ve zemin kattan başlayan çıkmalarla hareketlendirilmiş-tir. Yapının iki tane girişi vardır. Asıl giriş, Darphane'nin iç avlusuna bakan güney cephesinin ekseninde, çıkmalar arasında kalan kesimde bulunur. Kuzey cephesinde, Alay Meydanı'ndan Kozbekçi-leri Kapısı'na inen yolun üzerinde bulunan ve günümüzde mevcut olan tali giriş iki yandan mermer pilastrlarla kuşatılmıştır.
Köşkün zemin katı ile birinci katında orta sofalı plan tipi uygulanmış, dikdörtgen planlı büyük sofaların çevresine, ikişer oda ile birer hela-abdestlik biriminden oluşan daireler simetrik biçimde yerleştirilmiştir. Bu dairelerin arasında, sofanın batısında, katlar arasında bağlantıyı sağlayan üç kollu merdivenler, merdivenlerin karşısında da, doğu yönündeki çıkmaya tekabül eden eyvanlar bulunmaktadır.
Asıl hünkâr dairesini oluşturduğu tahmin edilen, yan sofalı plan tipinin görüldüğü ikinci kat diğerlerinden daha küçük olup burada yalnızca sofanın Alay Meydanı'na bakan eyvanı ile bunun yanlarındaki daireler mevcuttur. Söz konusu katın pencereleri küçük frontonlar (üçgen alınlıklar) ile taçlandırılmış, gerek eyvanın gerekse de dairelerin cephelerinde, içlerinde "Sultan Mahmud Güneşi" tabir edilen ışınsal süslemenin görüldüğü birer büyük fronton oturtulmuştur. Köşkün cepheleri bağdadi sıvalı içbükey bir saçakla son bulmakta, frontonlarda da kesintiye uğramadan devam eden bu saçakta kalem işi süsleme izleri seçilmektedir. Yapının cepheleri ile üslup birliği içinde olan, kare tabanlı ve düşey çubuklu madeni alemi halen Topkapı Sarayı'nın ikinci avlusunda teşhir edilmektedir.
Bibi. Eldem, Köşkler ve Kasırlar, II, 422-428; Tuğlacı, Balyan Ailesi.
M. BAHA TANMAN
DARPHANE-İ ÂMİRE BİNASI
Darphane yapılar topluluğu, Topkapı Sa-rayı(->) birinci avlusunda, Aya İrini Kili-sesi'nden(->) başlayarak, kuzeybatıya doğru Soğuk Çeşme Kapısı'na (Gülhane Parkı girişi) kadar uzanan eğimli geniş arazide yer alır. Arazinin sınırlarını batıda Sur-i Sultani, kuzeyde Osman Hamdi Bey Yokuşu belirler. Birinci avluyu Soğuk Çeşme Kapısı'na bağlayan bu yokuş üzerinde, Kozbekçiler Kapısı veya Darphane Kapısı olarak adlandırılan kemerli bir geçit vardır. Kompleksin ana girişini oluşturan ampir üslubundaki(->) Darphane Kapısı ise birinci avludadır. İkinci bir giriş Arkeoloji Müzeleri(->) girişi karşısından sağlanmıştır. Yaklaşık 17 dönümlük bir alanda kurulu olan Darphane arazisi yüksek duvarlarla çevrilidir.
Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından Darphane olarak yaptırılan kagir binanın 1727'de tamamlandığı bilinmektedir. Günümüzde birinci avluda, Darphane Kapısi'mn sol tarafında bulunan küçük çeşmede III. Selim (hd 1789-1807) tuğrası vardır. Darphane yapıları, II. Mahmud döneminde (1808-1839), kapsamlı bir onarımdan geçirilmiş ve Darphane Köşkü(-») inşa edilmiştir. Bu uygulamalarla ilgili kitabelerden biri Darphane Kapısı'ndadır. Tarih manzumeleri Pertev Paşa tarafından, yazıları da devrin ünlü hattatlarından Yesarizade Mustafa İzzet Efendi tarafından yazılan 1248/1832 tarihli kitabelerden bir diğeri de Darphane Köşkü üzerinde bulunmaktaydı. Hassa mimarı Krikor Amira Balyan (1764-1831) yönetiminde başlanan bu uygulamanın, bu yıllarda yapılan Darphane Kapısı ve Darphane Köşkü dışında, bir genişletme ve yenileme çalışması olarak gerçekleştiği düşünülmektedir. Alanın kuzeybatısında bulunan yapıların büyük bölümünün günümüze ulaşan karakteri, önceki dönem belgelerini taşımakla birlikte, bu son müdahalenin kazandırdığı mimari kimliği yansıtmaktadır.
Osmanlı mali düzeni içinde önemli bir yeri olan Darphane'de, para basımı dışında saray için gerekli olan altın ve gümüş eşya, hatıra sikkeleri ve mücevherlerin imalatı da yapılırdı. Darphane; dökümhane, çarkhane, sikkehane, teksirhane, tamirhane, kalıp atölyesi gibi imalatla ilgili yapılar ile muhasebe, emin-lik gibi yönetim birimlerini içermekteydi. Hazine-i Hassa Nezareti de kuruluşundan, 1877'de Dolmabahçe'ye taşmıncaya kadar burada hizmet vermiştir.
Giriş avlusunda yer alan yapıların 1982-1983'te Kültür Bakanlığı'nca restorasyonları yapılmış ve Darphane Eminliği binası ile avlunun kuzeybatı köşesinde bulunan küçük yapı İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü'ne, dökümhane ise İstanbul Restorasyon Konservasyon Merkez Laboratuvarı Müdürlüğü'ne tahsis edilmiştir. Bu çalışmalar kapsamında, Darphane Köşkü zemin kat duvar bakiyelerinin de restorasyonu yapılmış, kapatılmış olan pencere boşlukları açılmıştır. Giriş
DARPHANE-İ ÂMİRE BİNASI
554
555
DARÜLACEZE BİNASI
kapıdan girilir. Kapı üzerindeki kitabenin orta aksında ay-yıldız motifli eliptik bir madalyona yer verilmiştir.
Darphane Eminliği: Günümüzde Rö-löve Anıtlar Müdürlüğü olarak kullanılan iki katlı kagir yönetim yapısı Aya İri-ni'nin kuzeydoğusunda, Darphane giriş avlusunun güneybatı bölümündedir. Önce Darphane Eminliği olan bina, sonradan, Osmanlı ve Avrupa'da basılan paralar, madalyalar, baskı aletleri, kalıplar ve madeni para koleksiyonlarının toplandığı bir müze olarak kullanılmıştır. En geniş yerinde 24x19,5 m ölçülerinde o-lan yapının girişi, avluya bakan kuzeydoğu cephesinde öne çıkan iki kanat kütlesi arasında bulunan geniş kemerli açıklıktan sağlanmıştır. Güneybatı cephesi birinci avlu üzerindedir. Zemin katı taş, birinci kat taş-tuğla sıralı olan yapı sade bir barok üslubu gösteren eğrisel bir saçakla tamamlanır. Her iki katta yerleştirilmiş taş söveli dikdörtgen pencere sıraları zeminde metal şebekeli, birinci katta metal kapaklıdır. Bütününde klasik ya-
Kalıp ve çırak atölyesinin bir görünümü. Cengiz Can, 1994
Darphanemi Amire binasının dış gömnümü, sağda kapı, duvarların arkasında sıra odalar. Cengiz Can, 1994
avlusundan kemerli bir kapıyla ayrılan ve uzun yıllar hizmet veren Darphane ve Damga Matbaası yapılar topluluğu, yönetim modelinde yapılan değişiklikler, üretim teknikleri ve araçlarında meydana gelen yeniliklerin uyarlanması gibi nedenlere bağlı, farklı devir özellikleri gösteren müdahale katmanlarım ihtiva etmektedir. Bütününde ampir üslubunun ağırlıkta olduğu bu yapılar topluluğu; barok eğilimli duvarlar, kemerli kapılar, eğrisel saçaklar, granit parke döşeli yollar ve geçitlerin oluşturduğu armoni ile, pitoresk bir görünüm verirler. Büyük hacimleri ile yüksek kullanım potansiyeline sahip bu yapılar, arkeolojik araştırmaları da içeren analitik çözümleme gerektirmektedir. Kültür Bakanlığı bünyesinde, bir Darphane Müzesi'ni de içeren restorasyon programları gündemdedir.
Darphane Kapısı: Darphane-i Âmire' ye, birinci avludan, ampir üslubunda, beyaz mermer kaplı, her iki yanında pi-lastr şeklinde çifter kolonu olan yarım daire kemerli, metal kanatlı anıtsal bir
pim geleneklerine uyan yapı, özenli restorasyonu sonucu özgün mimari kimliğini korumuştur.
Dökümhane: Aya İrini Kilisesi'nin kuzeyinde, kuzeybatı-güneydoğu yönünde, bu anıta paralel konumlanmıştır. Darp-hane'nin buradan taşınmasından sonra kâğıt deposu olarak kullanılmış, 1983'te tamamlanan restorasyonda muhdes bölmeler ve asma katlar kaldırılmış, yeni işlevine uygun olarak kimya ve araştırma laboratuvarları, atölyeler, kütüphane ve dokümantasyon birimi ve ofisler şeklinde düzenlenmiş, metal döner bir merdivenle bağlantı sağlanan çatı arasında bir konferans salonu yapılmıştır. Giriş, güneydoğu cephesinde birinci kata ulaşan merdivenle sağlanmaktadır. Buradan, Rö-löve Anıtlar Müdürlüğü birinci katına da bir giriş verilmiştir. Uzun cephelerde ana kütleden 2 m taşan ve giriş tarafında hazine dairesi, diğer tarafta altm-gümüş dökümhaneleri olarak yapılmış kanatlarla birlikte 38x20 m ölçülerinde simetrik bir yapıdır. Tavan yükseklikleri 6 ve 8 m'yi bulan iki katlı yapının çapraz tonozlu döşemeleri, ayaklara ve 1,5 m kalınlığındaki beden duvarlarına oturur. Dış mimaride, iki yanda kanat oluşturan kütleler taş, ana cephe bir sıra taş, iki sıra tuğla tekniğindedir. Sade bir kat silmesi ile ayrılmış olan üst katta, ikili pencereler, üzerlerindeki tepe pencereleri ile üçlü gruplar oluşturur. Kanat köşelerinde bulunan sade başlıklı pilastrlar yapının ampir üslubunu vurgularlar.
Sıra Odalar: Aya irini atriumu kuzeybatısında, istinat duvarına paralel konumda 48x10 m ölçülerindedir. Darpha-ne'nin ana girişinden itibaren 4 kapıdan geçilerek ulaşılan yapı, konumu itibariyle en kontrollü mevkidedir. Bizans tekniği gösteren tuğla tonozlar üzerinde inşa edilmiş, iki katil, ahşap döşemeli, köşeleri kesme taş tekniğiyle desteklenmiş kagir bir yapıdır. Kuzeydoğudaki daha geniş olmak üzere sıralanmış 6 mekândan oluşur. Girişler, karşıda Damga Matbaası ile sınırlanmış olan ince uzun ön avludandır. Geçit şeklindeki bu avlu her iki tarafında bulunan kapılarla kontrol altına alınmıştır. Eş planlı odaların arka cephelerinde, istinat duvarı ile yapı arasındaki ince uzun dar boşluğa çıkan i-kinci kapılar sıralanmıştır. Günümüze u-laşmamış olan ahşap birinci kat döşeme seviyesinde, odalar arasında bağlantıyı sağlayan kapı boşlukları vardır. Güneybatıda yer alan son odanın altında bir bodrum yer alır. Cephede ritmik olarak sıralanmış taş söveli dikdörtgen pencereler her iki katta metal şebekelidir. Geçtiğimiz yıllarda yapısal iyileştirmeyi de kapsayan sınırlı bir restorasyonla mimari kimliği algılanır kılınmış, çatı yapılmış, ancak yeni bir işlev verilmemiştir.
Damga Matbaası: Sur-i Sultani ile a-rasında üçgen biçiminde bir boşluk bırakacak şekilde konumlanmış olan Damga Matbaası binası, Darphane arazisinin batı bölümündedir ve işlevini sürdürmektedir. Kuzeydoğu ve kuzeybatı cephesinde
dikdörtgen iki ana yapı ve farklı devir özellikleri gösteren diğer yapıların zamanla birbirlerine bağlanmasıyla, 30x29 m ölçülerinde yaklaşık kare biçiminde bir iç avlu etrafında şekillenmiştir. Kışla mimarisini anımsatan bu haliyle, iç avlu ile birlikte 54x57 m ölçülerine ulaşır ve tesisin en büyük yapısı niteliğini kazanır. Orta yerinde kare planlı küçük bir havuz bulunan avluya bakan cephelerde iki katlı olan yapı, kuzeybatı cephesinde, eğimden dolayı bir bodrum kat kazanmıştır. Tüm cephelerde yer alan dikdörtgen pencereler taş sövelidir. Kuzeybatı kanadının iç avluya bakan cephesinde görkemli bir kuşevi bulunmaktadır.
Atölye Yapılan: Arazinin kuzeydoğusunda bulunan kalıp, çark ve çinko atölyeleri kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda konumlanmış yapılardır. Kendi içlerinde üretimle ilgili bölümleri bulunan bu yapılar farklı devir özellikleri göstermektedir. Darphane'nin ayrılmasıyla terk edilmiş, bakımsız kalmış, tahribata uğramış ve ahşap ya da metal strüktüıiü örtü sistemleri bazı bölümlerde çökmüştür.
Darphane yapılarının Soğuk Çeşme Kapısı tarafında bulunan geniş avlusunda, terk edilmiş ve örtü sistemi çökmüş, dikdörtgen planlı, tuğla yığma sistemle inşa edilmiş 28x10 m ölçülerinde bir a^ tölye yapısı daha yer almaktadır. Uzun zamandır terk edilmiş olduğu anlaşılan, 30x8 m ölçülerinde, avlu duvarına bitişik bir diğer yapıdan da pencere boşlukları görünen taş duvar bakiyeleri kalmıştır. Yine avluda, sürekli suyu olan ve buradan ulaşılan geçitlerin Ayasofya'ya bağlandığı rivayet edilen bir kuyu-sarnıç yer almaktadır.
Dostları ilə paylaş: |