Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi



Yüklə 7,48 Mb.
səhifə25/134
tarix27.12.2018
ölçüsü7,48 Mb.
#87102
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   134

BAYRAMPAŞA DERESİ

Suriçi İstanbul'un bir zamanlar tek akarsuyu olan dere. Eski adı Lykos'dur.

Bu küçük dere, İstanbul'a, Sulukule Kapısı'ndan girer, Topkapı'nın kuzeyinden geçen bir vadi boyunca güneydoğu yönünde akarak Langa'dan denize ulaşırdı. İstanbul'un tek geniş suyolu idi. Antik ve orta çağlarda, özellikle kış mevsimlerinde çok güçlü aktığı ve bu yüzden de önemli miktarda toprak parçasını denize doğru taşıdığı sanılmaktadır. Bu nedenledir ki, zamanla Teodosi-us'un limanı yok olmuş, onun yerinde ise denizin dolmasıyla Langa Bostanı meydana gelmiştir.

Bu küçük dereyi sembolize eden bir kurt resmi (lykos:kurt), İstanbul'un Osmanlılar tarafından fethinden çok kısa bir süre öncesine kadar 5. yy'dan kalma bir sarayın daire şeklindeki ön avlusunda görülebiliyordu. Bu sarayın kalıntıları, sonradan Bodrum Camii'ni oluşturan binalar topluluğuna dahil olmuştur.

Bayrampaşa Deresi'nin 19. yy'a kadar kurumadığı, bütün yıl olmasa bile bahar aylarında aktığı bilinmektedir. Derenin oluşturduğu vadinin iki yanında yer alan bostanlar da varlıklarını yer yer 20. yy başlarında bile sürdürmüşlerdi. Derenin son izleri 1956'da Vatan Caddesi'nin (bugün Adnan Menderes Bulvarı) açılması sırasında yok olmuştur.

Bibi. Janin, Constantinople byzantine, 226; A. Berger, Untersuchungen zu den Patria Konstantinupoleos, Bonn, 1988, s. 342-343.

ALBRECHT BERGER



BAYRAMPAŞA DERESİ KÖPRÜSÜ

Eski Bayrampaşa (Lykos) Deresi üzerinde, bugün yıkılmış olan taş köprü. 16. yy'da yapıldığı tahmin edilen ve surların hemen iç tarafında bulunan köprünün üzerinden geçen sokak, yakınındaki, Arpa Emini Mustafa Efendi tarafından yapılmış mescidin adından dolayı Arpa Emini Köprüsü olarak da bilinirdi. Köprünün hemen başında ahşap Hoca Attar Halil Ağa Mescidi yer almaktaydı. Mescidin köşesinde, Edirnekapı'daki Mihri-mah Sultan Camii'nin temelinden künk-lerle gelen suyun aktığı bir cemse vardı.

Kesme küfeki taşından yapılmış tek gözlü köprünün her iki yanında taştan korkuluk bulunuyordu.

İstanbul'un içindeki tek akarsu köprüsü olma özelliği taşıyan Bayrampaşa Deresi Köprüsü, yanı başındaki mescit ve mescidin köşesindeki çeşme, üçü birden, Vatan Caddesi'nin açılması sırasında 1956'da tümüyle yıktırılmıştır.



Bibi. C. Çulpan, Türk Taş KöpıiUeri, Ankara, 1975, s. 197; B. Ülker, "Arpaemini Köprü Sokağı", ISTA, II, 1054-1055; Eyice, "Bayrampaşa Deresi Köprüsü", DtA, V, s. 274.

İSTANBUL


BAYRAMPAŞA İLÇESİ

110

111

BAYTAR MEKTEPLERİ

BAYRAMPAŞA İLÇESİ

İlin batı yansında. Çatalca Yarımada-sı'nda yer alır. İlçe 20.5.1990 tarihinde yürürlüğe giren 3644 sayılı kanunla kurulmuştur. Doğusundan Eyüp, güneyinden Zeytinburnu, batısından Güngören ve kuzeyi ile kuzeydoğusundan da Gaziosmanpaşa ilçeleriyle çevrelenmiştir. Bu alan içinde yüzölçümü 8 km2'dir. İlçede 11 mahalle vardır. Bağlı bucağı ve köyü yoktur. Mahalleler, Altıntepsi, Ce-vatpaşa, İsmetpaşa, Kartaltepe, Kocate-pe, Muratpaşa, Orta, Terazidere, Vatan, Yenidoğan ve Yıldırım adlarını taşır.

Bayrampaşa İlçesi kurulmadan önce bu saha, Eyüp İlçesi'nin sınırları içindeydi. 1985'te aynı sahada 175.000'in üzerinde bir nüfus vardı. 1990 sayımında nüfus 212.670 olmuştur. Nüfusun 111.203'ünü erkekler, 101.367'sini ise kadınlar oluşturuyordu (yüzde 52,3'ü erkek, yüzde 47,7 si kadın nüfus). İlçede nüfusun yaş gruplarına göre dağılışına bakıldığında genç nüfusun fazlalığı dikkati çekmektedir. En fazla nüfus 10-14 yaş grubunda yer alır. 20-24 yaş grubunda ise erkek nüfus kadın nüfustan daha azdır. Bunun nedenlerinden biri, bu yaş grubundaki erkek nüfusun bir kısmının askere gitmesidir. İlçede yaş gruplarına göre 65 yaşına kadar erkek nüfusun kadın nüfustan fazla olduğu, 65 yaşından sonra ise çoğunluğun kadınlara geçtiği görülür.

İlçede nüfusun sosyal açıdan bir diğer özelliği okuryazarlık durumudur. Bayrampaşa İlçesi'nde 6 yaşın üzerindeki nüfusta okuryazarlık oram 90,8'dir. Bu değer İstanbul İli genelinden daha yük-



Bayrampaşa_İlçesinde_Çalışanların_Yaptıkları_İşe_Göre_Dağılımı_(1990)'>Bayrampaşa İlçesi'nde Çalışanların Yaptıkları İşe Göre Dağılımı (1990)

Erkek Kadın Toplam

Tanm dışı üretim faaliyetlerinde çalışanlar ve ulaştırma makineleri kullananlar

38.307

7.034

45.341

Ticaret ve satış personeli

9.467

743

10.210

Hizmet işlerinde çalışanlar

6.333

697

7.030

İdari personel vb çalışanlar

2.664

1.575

4.239

İlmi ve teknik elemanlar, serbest meslek sahipleri ve bunlarla ilgili diğer meslekler

2.514

1.158

3.672

Müteşebbisler, direktörler, üst kademe yöneticileri

1.343

58

1.401

Tarım, hayvancılık, ormancılık, balıkçılık ve avcılık işlerinde çalışanlar

455

91

546

İşsiz olup iş arayanlar ve bilinmeyenler

3.239

505

3.744

Kaynak: 7590 Genel Nüfus Sayımı, "Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri, ili 34-lstanbul", DİE, Ankara, Temmuz 1993.

sun diğer kısmı, emekli, ev kadını, öğrenci gibi, iktisaden faal olmayanlardan meydana gelmektedir. Her 6 erkeğe karşı yalnızca l kadın çalışırken iktisaden faal olmayan nüfusta her 3 kadına karşı sadece l erkek yer almaktadır.

Bayrampaşa İlçesi'nde çalışanların yaptıkları işlere göre dağılışı tabloda gösterilmektedir. İlçe bir sanayi bölgesinde yer almaktadır. Bu çalışan nüfus üzerine de yansımıştır. Çalışan nüfusun yüzde 60'ı tarımdışı üretim faaliyetleri ve ulaştırma makinelerinde görev yapmaktadırlar. Sanayiye bağlı olarak ortaya çıkan ticaret ve hizmet fonksiyonu, ilçede, çalışan grubun çoğunlukla yer aldığı 2. ve 3. meslek grubunu oluşturmaktadır.

SEDAT AVCI

sektir (il ortalaması yüzde 90,2). Bu oranın yükselmesinde genç nüfustaki fazlalığın etkisi büyüktür. Yaşlı nüfusta okuma yazma oram düşmekte, 65 yaşın üze-rindekilerde ise bu değer yüzde 64'e kadar inmektedir. Okuma yazma bilenlerden yüzde 84'ü bir eğitim kurumunu bitirmiştir. Bunlardan yüzde 73,7'si ilkokul, yüzde 13, l'i ortaokul ve dengi okullar, yüzde 10,6'sı lise ve dengi okul ve yüzde 2,6'sı da yüksekokul mezunudur. Öğrenim seviyesi yükseldikçe öğrenci sayısı azalmaktadır. Kız ve erkek öğrenci oranları bakımından ortalama her l kız öğrenciye 2 erkek öğrenci düşmektedir.

İlçede çalışan nüfus (76,183) çalışma çağındaki nüfusun (12 yaş ve yukarısı) sadece yüzde 47,3'ünü oluşturur. Nüfu-



Bayrampaşa

İstanbul Ansiklopedisi

YENIOOĞAHÜÇŞEHlTUR GÜmÜŞSUYl

BAYRI, MEHMET HAIİT

(8 Şubat 1896, istanbul - 27 Ekim 1958, istanbul) Folklorcu.

Deniz binbaşısı Diyarbakırlı Ahmed Muammer Bey'in oğludur. Üsküdar Kazasker Ahmed Efendi Mahallesi'nde doğdu. Beş yaşında babasını kaybettiği için annesi Maide Hanım tarafından yetiştirildi. İstanbul Darülfünunu Edebiyat Fakültesi'ni bitirdi. Askerliğini I. Dünya Savaşı (1914-1918) sırasında Çanakkale' de yaptı. Savaştan sonra bir süre Ayan Meclisi'nde kâtip olarak çalıştı. Cumhu-riyet'ten sonra İstanbul Belediyesi Şehir Meclisi bürosunda (1925), Belediye İstatistik ve Neşriyat Şubesi şefliğinde (1930-1936), İktisat İşleri müdür muavinliğinde (1936-1929), hesap kontrolörlüğünde (1939-1946), levazım müdürlüğünde (1950-1953) bulundu ve buradan emekli oldu. Kozlu Mezarlı-ğı'nda gömülüdür.

Yazı hayatına Mütareke yıllarında (1918-1922) M. Fuad (Köprülü) ve Yahya Kemal'in (Beyatlı) özendirmeleriyle atıldı. İsmail Hikmet (Ertaylan) tarafından çıkarılan Düşünce (1922) ile Mükri-min Halil (Yınanç), Hilmi Ziya (Ülken), Ziyaeddin Fahri (Fındıkoğlu) gibi düşünce ve sanat adamlarının çıkardığı Anadolu Mecmuası'nm (1924-1925) yazı işleri müdürlüğünü yaptı. Bu dergi, Türk düşünce tarihinde "Anadoluculuk" diye adlandırılan ve 1970'li yıllara kadar değişik adlar altında devam eden bir hareketin başlangıç noktasını oluşturmuştur.

1927'de Ziyaeddin Fahri (Fındıkoğlu) ile birlikte Ankara'da Türk Halk Bilgisi Derneği'ni kurdu. Bir yıl sonra derneğin İstanbul'da açılan şubesine "umumi kâtip" oldu. Dernek şubesinin yayın organı olarak 19 sayı (1929-1931) çıkan Halk Bilgisi Haberleri'ni(->) 20. sayıdan itibaren Eminönü Halkevi adına yazı işleri müdürü olarak 124 sayı daha çıkardı (1933-1942).

Başta Halk Bilgisi Haberleri ve Türk Folklor Araştırmalarıt.-*) dergileri olmak üzere pek çok yayın organında Divan, tasavvuf ve âşık edebiyatlarına, Türk folkloruna dair yazıları yayımlandı. Türkiye'de folklor ve halk edebiyatı araştırmalarının öncülerinden biri olan Bayrı, İstanbul konusundaki çalışmaları ile dikkati çeker. Şehri semt semt, sokak sokak dolaşarak folklor ürünlerini topladı. Bunları eski yazma ve basmalardaki bilgilerle birleştirerek değerlendiren Bayn'nın İstanbul'la ilgili ilk eseri istanbul Argosu ve Halk Tabirleri (1934), 2.000 kadar kelime ve deyimin açıklamasından oluşan önemli bir sözlüktür. Bayrı, 1927-1932 arasında İstanbul'u dolaşarak, külhanbeyi çevresinde bulunup onların devam ettiği kahvelerde oturarak hazırladığı bu kitapla şehir argosunun ilk büyük derlemesini ortaya koydu.

İstanbul Folkloru (1947, yb 1972), Bayrı'mn İstanbul'la ilgili derlemelerinden küçük bir kısmını bir araya topladığı önemli bir kitaptır. "Şehir Folkloru"

başlığı altında tarihte İstanbul, folklorda İstanbul, mahalleler ve meşhur semtler, şiddetli kışlar, zelzelelerle büyük yangınlar; "Edebiyat Folkloru" başlığı altında İstanbul'da kullanılan atasözleri, dilekler, ilençler, yanıltmacalar, ölçülü fıkralar, bilmeceler, ninniler, maniler, masallar, meydan şairleri; "Sağlık Folkloru" başlığı altında hayat, sağlık ve hastalık hakkındaki inançlar, halk hekimliği, halk ilaçları, insan uzuvları ve ölümle ilgili âdet ve inançlar; "Din Folkloru" başlığı altında dünya ve ahret hakkında inançlar, dini günler ve bayramlar, İstanbul'da bazı ziyaret yerleri, büyüler, cinler ve periler; "Küçük Notlar" başlığı altında ise gençlik çağıyla ilgili âdetler, mutfak, misafir odası ve misafir kabulü, kısırlık, çocuk oyunları, Ay'a dair inançlar gibi konularla ilgili derleme ve incelemeleri ihtiva eder.



Yer Adları ve Yer Adlarına Bağlı Folklor Bilgileriyle İstanbul (ty), İstanbul toponimisiyle ilgili Türk dönemi bilgi ve kaynaklarını yansıtması bakımından çok önemlidir. İstanbul'un eski adları, köyleri ve çiftlikler, mesire yerleri, tabii arızalar, meşhur yerler, sur kapıları, meşhur semtler, çalgılı kahveler ve meydan şairleri, mahalleler, camiler, mescitler ve avlularında gömülü tanınmış şahsiyetler, buralarla ilgili tarih manzumeleri, ramazan ve bayram gelenekleri, bazı cami ve mescitlerle ilgili rivayetler, tekkeler, eski medreseler, hanlar, hamamlar, çeşme ve sebiller bu kitabın bol resimli bellibaşlı konularını oluşturur.

Bayrı'mn âşık edebiyatıyla ilgili makale ve kitaplarından birçoğunda İstanbullu ya da İstanbul'da bir süre yaşamış âşıklar ve eserleriyle ilgili yeni bilgi ve örnekler yer alır. Halk Şairleri Hakkında Küçük Notlar (1937), XIX. yy Halk Şiiri (1956) ve XX. yy Halk Şiiri (1957) âşık edebiyatı çalışmalarından birkaçıdır. Türk Halk Edebiyatına Ait Maddeler: Mâniler (1932), Halk Âdet ve İnanmaları (1939), Âşık Gevheri (1958) ve Âşık Viranı Divanı (1959) adlı kitapları Bayrı'mn birçoğu yayımlanmadan kalmış çalışmaları arasında okuyucusuna ulaşma imkânı bulan emeklerinden birkaçıdır. Bibi. N. Tezel, "Büyük Folklorcu Mehmed Halid Bayrı", Türk Dili, S. 87 (Aralık 1958), s. 160-164; 1FA-M. Halit Bayrı Özel Sayısı, S. 114 (Ocak 1959); N. Sancar, "Türk Folklorunun Büyük Uzmanı Mehmed Halit Bayrı: Kitapları, Makaleleri, Şiirleri ve Hakkında Yazılanlar", Türk Kütüphaneciler Derneği Bülteni, IX, S 3-4 (1960), s. 127-147; Ş. Baykurt, Türkiye'de Folklor, Ankara, 1976, s. 188-189; î. Hınçer, "Bayrı (Mehmed Halid)", ISTA, V (1961), s. 2315-2317; V. Araş, "Bayrı, Mehmed Halid", TDEA, I (1976-1977), s. 366-307; A. Uçman, "Bayrı, Mehmed Halid", DlA V (1992) s. 274-275.

A. ESAT BOZYİĞİT

BAYTAR MEKTEPLERİ

Türkiye'de askeri ve sivil baytarlık (veterinerlik) öğretimi ilkin İstanbul'da başlamıştır. Askeri baytarlık öğretimi 19. yy ortalarına doğru Osmanlı ordusu için gerekli görülmüşken, yüzyılın son-

larına doğru ülkedeki yaygın hayvancılık dikkate alınarak sivil baytarlık öğretimi içinde İstanbul'da, Mülkiye Baytar Mektebi açılmıştır.

Osmanlı kara ordusunda hayvan gücü önemli bir ağırlık oluşturmaktaydı. Önceleri, halk hekimliği bilen askerlere bazı pratik baytarlık bilgileri verilerek bu gereksinim karşılanıyordu. Bunun yetersizliği görülünce Pangaltı'daki Harbiye Mektebi'nde 1839'da ilk baytar sınıfı açıldı. 1849'da bu sınıfın bir kısım dersleri süvari sınıfı dersleri ile birleştirildi. İlk askeri baytarlar 1853'te orduya katıldılar. Bu uygulama 1872'ye değin sürdü. Bu tarihte askeri baytar sınıfı Askeri Tıbbi-ye'ye bağlandı. Buradan mezun olanlar bir yıl da Taksim'deki Baytar Ameliyat Mektebi'nde staj görmekteydiler. Bu arada askeri baytar sınıflarına hazırlık okulu niteliğinde, 1884'te Eyüp'teki iplikhanede rüştiye düzeyinde Askeri Baytar Mektebi açıldı. Okulun yatılı ve gündüzlü olarak 4 sınıfı vardı. 1. sınıf, "sınıf-ı mahsus", 2. sınıf "baytar", 3. sınıf "eczacı", 4. sınıf da "misafir" adlarım taşıyordu. Sınıf-ı mahsusa subay çocukları alınıyordu. Bunlar kura ile baytar veya eczacı sınıfına geçmekteydiler. Ancak, eğitimleri aynı dershane içinde veriliyordu. Burayı bitirenler Kuleli'deki Askeri Tıbbiye Mektebi'ne ve Askeri İdadi'ye geçebiliyorlardı. Misafir sınıfında okuyanlar ileriki mesleklerini seçmekte serbesttiler.

Mülkiye Baytar Mektebi'nin açılması 19. yy'm sonlarında gündeme geldi. Bu konuda Avrupa devletlerinin baskısı etkili olmuştur. Zira bu devletler birçok hayvan hastalığının Osmanlı Devleti'n-den ithal edilen yün ve derilerle yayıldığını ileri sürmekteydiler.

İlk önlem olarak bir kısım idadi mezunu öğrencilerin Askeri Baytar Mektebi'nde öğrenim görme yolu denendi. Ancak, bunun kapsamlı bir çözüm olmadığı görülerek Mülkiye Baytar Mektebi adı altında yeni bir okul açılması kararlaştırıldı.

1888'de Tıbbiye Mektebi'ne bir sınıf eklendi. Burada Pâstör usulünün öğretilmesi programa alınmıştı. 1889'da idadi mezunlarından seçilen 25 öğrenci için, o sırada Halkalı'da yapılan okulda yatılı bir bölüm açıldı. Ertesi yıl burada Ziraat Mektebi de faaliyete geçti. Okul da Halkalı Ziraat ve Baytar Mektebi adını aldı. İlk baytarlar 1894'te mezun oldular. Bu tarihte Baytar Mektebi, Kadır-ga'da Cinci Meydanı'nda kiralanan bir binaya taşındı ve 4 sınıflı bağımsız bir okul konumuna getirildi.

1900'de, Sultanahmet'teki Tunuslu Mahmud Paşa Konağı Mülkiye Baytar Mektebi'ne tahsis edildi. 1908'den sonra okuldan seçilen öğrenciler Avrupa'ya uzmanlık öğretimine gönderildiler. 1911' deki İshakpaşa yangınında okul binası da yandı. 19l4'e değin geçici binalarda hizmet veren Mülkiye Baytar Mektebi I. Dünya Savaşı sırasında kapatıldı. 1920'de askeri ve mülkiye baytar mektepleri birleştirilerek adı Baytar Mekteb-i



BAYTAR MEKTEBİ BİNASI

112

113

BEBEK

Baytar Mektebi binasının ön cephesi (solda) ve merdivenlerinden bir görünüm (sağda). Afife Batur fotoğraf koleksiyonu

Âlisi oldu. Avrupa'dan gelen öğretmenlerin ders verdiği bu okul, İstanbul'dan Ankara'ya taşındı. Yüksek Ziraat Ensti-tüsü'nün kurulması üzerine Baytar Mek-teb-i Âlisi, enstitüye bağlı veteriner fakültesi oldu.

Bibi. Suphi Edhem, Nevsal-i Baytarı. İst., 1330. s. 14; Ergin, Maarif Tarihi, II, 422-423, III, 967; F. R. Unat, Türkiye Eğitim Sisteminin Gelişmesine Tarihi Bir Bakış, Ankara, 1964, s. 64-65, 68-69, 75-76.

KUTLUAY ERDOĞAN



BAYTAR MEKTEBİ BİNASI

Sultanahmet'te bir konaktı. Mülkiye Baytar Mektebi 1894'te Kadırga'da Cinci Meydanı'nda kiralık bir binaya taşınmış, ancak bu yapının gereksinmeleri karşılamadığı, eskimiş ve dar olduğu görülerek yeni bina arayışlarına gidilmiştir.

İstanbul arşivlerindeki bu konuya ilişkin kayıtlardan, ilk girişimlerin 1894 yılı başlarında yapıldığı anlaşılmaktadır. Okul için Sultanahmet yakınında Beylik-çi Mustafa'nın mirasçılarına ait geniş konak onarılarak kullanılmak üzere seçilmiştir. Ancak bir ay sonraki gazete haberlerinde, seçilmiş olan yapı, Tunuslu Mahmud Paşa Konağı olarak geçmektedir. Satın alınma ve onarını işinin, muhtemelen parasızlık nedeniyle uzun süre askıda kaldığı anlaşılmaktadır. Ancak 4 Kasım 1900 tarihinde Tunuslu Mahmud Paşa Konağı'nın satın alınarak onarılması kararı alınabilmiştir. Onarım ve yeniden düzenleme işiyle o sırada Ziraat, Orman ve Maadin Nezareti mimarı olan Raimondo D'Aronco(->) görevlendirilmiş ve yapının "İtalyan mimari üslubunda" olacağı belirtilmiştir. Daha sonra yapılan yeni binalar ve laboratuvarlarla genişletilen okul, 1911'deki büyük İshakpaşa yangınında yanmıştır.

Yapının projesi mevcut değildir, dolayısıyla okulun yapısal örgütlenmesi ve yapının dönüştürülmesinin oranı bilinmemektedir. Yıldız Arşivi'nde bulunan görsel malzemeye göre iki katlı, kagir

-görünümlü- bir yapıdır. Konağın muhtemelen ampir üsluplu mimarisine D'Aronco'nun bazı neobarok çizgiler eklediği görülmektedir. Yapının dışında, kitle ve cephesinde geniş ve eğrisel saçağı dışında pek belirtilmemiş olan D'Aronco'ya özgü tasarım özellikleri iç mekânlarda, salon, hol ve merdivenlerde açıkça gözlenebilmektedir. Geniş sepet kulpu kemerlerin art nouveau'ya yakın duran biçimlenişi, barok eğrilikler ve vurgular taşıyan asimetrik düzenli merdivenleri, D'Aronco tasarımına işaret eden öğelerdir.

Buradaki biçimlenmeler, yine bir D'Aronco yapısı olan Sultanahmet Mey-danı'ndaki Ziraat, Orman Maadin Nezareti binasının ve Yeniçeri Müzesi'nin paralelinde görünmektedir. Aynı abartısız, sakin ve yalın mekânlar, küçük art nouveau ve barok vurgular ve ayrıntıları pek seçilemeyen küçük bezeme grupları karakteristiktir.

İkinci bir karakteristik öğe, muhtemelen eski konağa ait olan ampir üslubunda yarım daire kemerli giriş kapısının üstüne yapılmış olan eğrisel saçak ve yine eğrisel biçimli kitabe panosudur. Halen mevcut olan bu giriş, yapının DAronco tasarımına ait tek parçasıdır.

AFİFE BATUR



BAZİLİKALAR

Yunanca "basilike" olarak kullanılan bu sözcük daha çok en eski kilise tipi için kullanılan bir terim olarak yaygınlaşmış-sa da, Hıristiyanlıktan önce Roma mimarisinde genellikle üç nefli, büyük re-vaklı, ahşap ya da kagir örtülü büyük toplantı binalarına verilen addır. Agoraların en geniş revaklı bölümlerine, sonradan bizim hanlarda olduğu gibi, bazı zanaatkarların ticaret yaptıkları yapılara, forumlarda adalet dağıtılan büyük revaklı salonlara, sarayların kabul salonlarına bazilika, hattâ kentteki iki senato binasına da halk ağzında bu ad verilmiştir. Pierre Gilles imparator sarayının

bile önceleri bazilika olarak anıldığı kanısındadır. Erken Hıristiyan mimarisinde, özellikle I. Constantinus'un yaptırdığı eski Roma bazilikalarına benzeyen kilise yapılarından sonra, bu sözcük kesin bir kilise tipolojisine tekabül etmiştir (bak. kiliseler). Sözcüğe dini içerik verenin Kaisareia'lı (Kayserili) Eusebius(->) olduğu söylenir.

Konstantinopolis'te bazilika adı verilen iki senatodan başka gümüşçülerle kürkçülerin bazilikaları vardı. Bugün mimarisi konusunda bilgi sahibi olmadığımız bu binalara karşılık, biri Tauri Foru-mu'nda Teodosius'un Bazilikası, diğeri Ayasofya'nın karşısında ve Augusteion' un yanında, bugünkü Yerebatan Sarnıcı üzerinde "Basilike Stoa" adı verilen ve bazilika denildiğinde ilk akla gelen yapılar olan bu iki bazilika kent tarihinde önemli yer tutmuşlardır. (Mordtmann daha çok Mese'deki büyük revak için kullanılan "pigia" teriminin de bu bazilika için kullanıldığı kanısındaydı.)



Basilike Stoa

Basilike Stoa, varlığı Bizantion'un kuruluşuna kadar uzanan ve üzerinde Rea' nın (en büyük Grek tanrılarının anası) tapınağı ve heykeli olan meydanda yapılmıştı. Meydanın adı Grek döneminde Tis Bazilikis idi. I. Constantinus Ro-ma'dan getirdiği Tihe(->) (kentin koruyucu tanrıçası) heykelini buraya koydurmuştu. Malalas, I. Constantinus'un aynı yerde yapılan bir törenle Tihe'ye Antusa adını verdiğini yazar. Bu sözcük Ro-ma'nın "Tihe"sinin adı olan "Flora"nın karşılığıdır. Genellikle takdis eden bir cornucopia, kaderi temsil eden bir dümen ve kanatlar, bir çember, bir de küre ile temsil edilen Tihe heykelleri imparatorluğun egemenlik simgesiydi. Tihe'nin buradaki varlığına bağlı olarak, bazilika, meydanın eski Grek kentindeki simgesel statüsünü bir anlamda sürdürüyordu. Kaldı ki, çevresinde Konstantinopolis'in en karakteristik yapılarının bulunması burasını zaten en önemli kent odakların-

dan biri yapmıştır. Bazilikanın betimlemesi her zaman Ayasofya, Büyük Saray, Augusteion, Milion, Regia, Meşe, Kal-koprateia gibi yapıların betimlemesi ile birlikte olmuş ve Pierre Gilles'un dediği gibi, II. İustinos'un burada yaptırdığı güneş saati bazen Augusteion'da, bazen Milion'da gösterilmiştir. Bazilikayı içine alan bölge, Notitia Urbis Constantinopo-litanae'jz göre, kentin IV. bölgesiydi. Bu bölge yarımadanın birinci ve ikinci tepelerinin buluştuğu, aralarındaki vadinin ise sona erdiği noktadır. Yerebatan Sarmcı'nın üzerinde olduğunu bildiğimiz bazilika, uzun kenarı kuzeybatı-güney-doğu yönünde, iç avlusu ortalama 120x65 m açıklığında revaklı çok büyük bir yapıydı ve etrafındaki okullar, kitaplık ve çarşılarla birlikte geniş bir etkinlikler merkeziydi. Kuzeydoğu cephesi, arazinin topografyasına bağlı olarak çok yüksekte kalıyordu. Zosimus buraya u-zun merdivenlerle çıkıldığını yazar. Bu merdivenler yetmiş iki basamaktı ve bu cephede bazilikanın alanı duvarla çevriliydi. İlginç olan bugün Yerebatan Sarmcı'nın önünden geçen caddenin seviyesinin bazilikanın döşemesi ile aşağı yukarı aynı olmasıdır. Oysa İstanbul'da erken Bizans dönemi kotları (yükseklikleri), bugüne göre 4-5 m daha aşağıda kalmıştır. Bu gözlem tarih boyunca Ayasofya'nın sürekli kullanılmasına bağlı bir olgu olarak düşünülebilir.

Mango, İmparator İulianus'un çocukluğunda burada okula gittiğine işaret ederek ve tarihçi Sokrates'in verdiği bilgiye dayanarak 340'ta, yani kentin başkent yapılmasından on yıl sonra, bu bazilikanın var olduğunu yazar. Avluyu çeviren büyük revakların tamamlanması ya da yenilenmesi ve güzelleştirilmesi, bazilikaya ilişkin epigramdan anlaşıldığı kadarıyla üç kez prefekt olan Konsül Teodoros tarafından gerçekleştirilmiştir. Bunlardan birinde Kenti güzelleştiren büyük Teodoros / Yaptığı dön büyük kemerle hak ediyor / Dört imparatorluk kentinin hâkimliğini sözleri yazıyordu. Bu kemerlerden birinin üzerinde de Sen, büyük Teodoros, üç kez prefekt ve •bir kez konsül / Şaşırtıcı bir ustalıkla _ süsledin / Bu göz kamaştıran tapınağı ulu sütunlarla / Kentin tanrıçası Tihe'nin kutsadığı sözleri vardı. Bu yazıtlardan Teodoros'un bazilika revaklarını dört büyük anıtsal kemerle mi süslediği, yoksa I. Constantinus'un getirdiği Tihe için yeni bir tapınak mı yaptığı pek anlaşılmamaktadır. Fakat daha büyük bir olasılıkla kentin uğuru olan tanrıça tapınağını yenilemiş olabilir.

Prokopios, İustinianos'un büyük sarnıcı bu revaklı yapının içine inşa ettirmesinden söz ederken geniş bir aule'yu (avlu) dört taraftan çeviren peristilos'la-rın (revak) doğrudan kayaya oturmuş olduğunu ve sarnıcın burada kaya oyularak yapıldığını söyler, bazilikada hâkimlerin, avukatların ve mahkemelerle ilgili diğer kişilerin çalışmalarını anlatır. Bazilikanın iç avlusunda revaklar altında

dükkânlar bulunduğu gibi, dış yüzünde de dükkânlar vardı. Çeşitli zanaatlara ayrılmış dükkânlar arasında bitişikte kentin en ünlü okulunun bulunması nedeniyle kitapçılar da yer alıyordu. Bu bazilikanın yanında 357'de Constantius tarafından bir kitaplık yaptırılmıştı. 475 yılında pirinç mangal işleyenlerin dükkânlarından çıkan bir yangında yandığında içinde 120.000 yazma olduğu söylenir (Pierre Gilles ise 600.000 kitaptan söz eder). Aralarından bir ejderha deri-si(!) üzerine yaldızla yazılmış Home-ros'un llyada ve Odisseia'sı da vardı. Bu büyük kitaplıktan başka Meşe tarafında da kentin en ünlü okulu olan Okta-gon'un (Tetradesion Oktagonon) bulunması bazilikanın önemini daha da artırıyordu. 440'ta II. Teodosios burada dükkânlar açılmasını yasaklamıştı. İkonok-lazma(-0 dönemine kadar, 312-726 arasında, bazilikadaki okul en önemli eğitim kurumu olarak yaşamıştır. Buranın ünlü bir hocası ve onun, düşünme sanatında usta, on iki asistanının devlet tarafından maaşları ödenmekteydi ve hepsinin öğrencileri vardı. İkonoklast imparator III. Leon'un (hd 717-741) okulu profesörleriyle birlikte yaktığı söylenir. II. İustinos'un bazilikaya yaptırdığı saat (Horologion) ise ünlü bir eserdi. Bazilika kemerleri üzerinde ona ilişkin bir yazıtta şu sözler vardır: Bu saat zalimleri cezalandırıcı prens lustinos / Ve özgürlüğün parlak efendisi / Güzel Sofya tarafından yaptırıldı / Uçup giden saatleri gösteren / Parlak pirinç ibreye dikkat et/ O dürüst ve büyük hukuk adamı / Bilge lulianos'un yapıtıdır. 532'de yanmış olan bu güneş saatini II. lustinos (hd 565-578) yeniden yaptırmıştır.

476'da bazilika ve çevresindeki binalar yanınca İmparator Zenon'un generali, patrikios ve magister militum olan İllos tarafından yeniden yaptırıldığından yapı "İllos Bazilikası" adıyla da tanınmıştır. 532'deki Nika Ayaklanmasında birçok ünlü yapı ile birlikte tekrar yanan bazilikayı, I. İustinianos döneminde prefekt olan Longinus yeniden inşa ettirirken avlusuna da bugünkü ünlü sarnıcı ekletti. Bazilika, bütün benzer yapılarda olduğu gibi, heykellerle ve ikonoklazma dönemine gelene kadar resimlerle süslüydü. Tavanları altın yaldızlıydı. Zonaras'ın anlattığına göre, Tanrıça Tihe'nin, bir geminin başucunda ayakta duran bir kadın olarak temsil edilen heykeli ve alları, Konsül İulianos'un on iki gümüş heykelle birlikte Roma'dan getirttiği ve kısa bir süre, halk için pagan (putperest) bir kült objesi olarak adaklar sunulan ve tapınılan Lisippos'un ünlü eğilen Herkül heykeli (bu heykel sonradan Hippodrom'a taşınmıştır), I. Teodosios'un bronz heykeli, I. İustinianos'un yaptırdığı ve Aya-sofya'yı seyreden bronz Süleyman heykeli, II. İustinianos'un, Hazar prensesi olan karısının ve Heraklius'un heykelleri çeşitli dönemlerde yapıyı ve avluyu süs-lüyorlardı. Bazilikadaki en ilginç yapıtlardan biri de Severus'un yaptırdığı bir

fil heykeliydi. Rivayete göre oradaki bir gümüş ustasının üzerinde çalıştığı gümüş plaka kaybolunca, onun o civardaki bir ahırda bulunan bir filin bakıcısı tarafından çalındığını düşünen gümüş ustası bakıcıyı öldürmüş, buna kızan fil de ustayı öldürmüştü. Olayı duyan imparator filin ve bakıcısının heykellerini yaptırıp avluya diktirmişti. Bazilikanın ne zaman yıkıldığı bilinmemektedir. Fakat antik dönemin bütün anıtları erken ortaçağda ömürlerini tamamlamışlar ve başka işlevler için kullanılmışlar ya da yok olmuşlardı. 10. yy'dan sonraki kaynaklarda bazilikanın sözü geçmemektedir. 1930'lar-daki bir kazı esnasında küçük bir temel duvar parçası bulunmuştur.



Yüklə 7,48 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   134




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin