BİR MAYIS KUTLAMALARI
236
237
BİR MAYIS KUTLAMALARI
durdukları gibi, kırlangıçta da silahdar ağa ayakta padişahın kılıcını taşırdı. Hünkâr imamı ve bazı Enderun ağaları da kırlangıçla giderlerdi. Biniş dönüşünde bir gelenek olarak padişah kancabaşı bırakıp kırlangıca binerdi. Daha arkadan gelen kayıklarda ise binişin özelliğine göre darüssaade ağası ile haremağaların-dan bir grup bulunurdu. Bahren biniş-i hümayunlarda Kız Kulesi'nden art arda toplar atılarak biniş uyarısı verilir, saltanat kayıkları kulenin önünden geçerken de burayı bekleyen bostancılar kule rıhtımında dizilip selam görevini yerine getirirlerdi.
Biniş yerine varıldığında, iskeleye al payendazlar serilir, padişah, karadan getirilen atına biner, maiyeti de atlanır, yakındaki bir camiye gidilerek namaz kılınır, sonra bahçeye veya köşke gidilirdi. -Burada padişah yemek yiyip dinlenir; ardından, yapılan hazırlıklara göre spor gösterileri ve eğlenceler başlardı. Cambazlar, pehlivanlar, ayılar, köpekler, tavşanlar, cüceler, dilsizler, ortaoyuncuları, tomak, cirit, lobut oyuncuları, program gereği hünerlerini sergilerlerdi. Ayı ve köpek dövüşlerinde hayvanların ağızları bağlanırdı. Yağlı güreş yapan pehlivanların ise birbirlerini yenmelerine izin verilmez, oyun çıkarmaları ödüllendirilirdi.
Binişlere incesaz götürülmesi de âdetti. Binişlere şehzadelerini de götüren I. Ahmed (hd 1603-1617) çoğu kez Kandilli Bahçesi'ne gider burada kayık yarışları düzenletirdi. I. Mahmud (hd 1730-1754) İstanbul'daki muhtelif hasbahçelere düzenlediği binişlerde daha çok çiçeklerle ilgilenir, cücelerle dilsizlere şaklabanlıklar yaptırtır, Bağ Kasn'nda havuza paralar atıp bunları almak isteyenlerin giysili olarak suya atlamalarını izleyerek neşelenirken, III. Selim çok sık çıktığı binişlerde bazen halk ozanlarını getirtip Türk-manî havalar çaldırırmış. II. Mahmud ise Rami'ye Otakçılar'a, Davutpaşa'ya, Alem-dağ'a binişe gider ve çoklukla da askeri sporlar ve talimler yaptırtırdı. Biniş geleneğinin son temsilcisi Abdülaziz'dir. istanbul'un her semtine, özellikle de eski biniş mahallerine ve mesirelerine, örneğin Ayazağa'ya, Sarıyer'e, Kâğıthane'ye, Alemdağ'a, Çamlıca'ya binişler düzenleyerek kentin imarı ve bu çevrelerin korunması için emirler verirdi. II. Abdülha-mid hükümdarlığının ilk yıllarında aynı geleneğe uymuşken, 1880'den sonra binişe çıkmadı. İstisna olarak 1888' de bir kez daha saltanat arabasıyla Kâğıthane'ye binişe gitti. Bu, o zaman İstanbul'da önemli bir haber olarak herkesin ilgisini çekmiştir.
Padişahların yaşamlarını ve günlük çalışmalarını kısa açıklamalarla veren ruz-name türü kaynaklarda binişlere ilişkin bilgiler İstanbul'un gezi yerlerini, buralardaki olanakları, köşk ve kasırları belirlemek bakımından önemlidir. Örneğin, III. Selim'in 1791-1802 arasındaki yaşamını özetleyen Ruznamdde, Ağa Bahçesi'ne, Üsküdar'da Mehmed Paşa Kasrı'na, Göksu'ya, Levend Çiftliği'ne, Baltaoğlu
Limam'na, Kasr-ı Cedid'e, Sultaniye'ye, Baruthane'ye, Hazinedar Çiftliği'ne, Bebek Kasrı'na, Yahya Efendi Dergâhı'na, Hünkâr İskelesi'ne... düzenlenen binişler anlatılmaktadır.
Bibi. Silahdar Tarihi, I, 389; ///. Selim'in Sır-kâtibi Ahmed Efendi Tarafından Tutulan Ruznâme, Ankara, 1993; Hızır Hyas Ağa, Tarih-i Enderun-Letâif-i Enderun, İst., 1987; Ali Şeydi Bey, Teşrifat ve Teşkilâtlınız, İst., ty, s. 97-106; Melling, "Vue Generale de Cons-tantinople", Voyage; Uzunçarşılı, Saray, 71-73; Anonim, "Padişahların İstanbul'da Deniz Gezintileri", (Melling'den alıntı), Resimli Tarih Mecmuası, S. 12 (Aralık 1950), s. 474-476; Semih Mümtaz S., Tarihimizde Hayal Olmuş Hakikatler, İst., ty, s. 139-141.
NECDET SAKAOĞLU
BİR MAYIS KUTLAMALARI
Cumhuriyet Öncesi l Mayıslar
l Mayıs İşçi Bayramı ya da eski adıyla Amele Bayramı, Osmanlı'da 1908 ertesi gündeme geldi. Her ne kadar "hürriyetin ilanı"ndan önce amelenin kuzu çevirdiği, helva pişirdiği Kâğıthane âlemleri rivayet olunursa da, bu daha çok hıdrellezi çağrıştırmaktadır.
Meşrutiyet yıllarında İstanbul'da yayımlanmakta olan İştirak dergisinin 2. sayısında yer alan bir fotoğrafın altında "Pangaltı'daki Belvü Bahçesi'ndeki ef-renci 1912 senesi Mayısı'nın birinci günü Osmanlı sosyalistleri tarafından idare edilen l Mayıs Bayramı" yazısı ve çoğunluğunun aydın olduğu anlaşılan küçük bir grup görülmektedir.
Aydınlık
dergisinin
l Mayıs
için hazırladığı
özel sayının
kapağı.
Gözlem Yayıncılık Arşivi
l Mayıs 1920 tarihli ikdam gazetesi "l Mayıs tatili"nin her yıl ülkede az çok bir "in'ikası" (yansıması) olduğu halde o yıl "amele sınıfı"mn ülkedeki olağanüstü durumu göz önünde bulundurarak işi bırakmayacağını kaydediyordu.
istanbul'da gösteri yapılan ilk Amele Bayramı 1921'deydi. Bu gösterinin aynı zamanda İstanbul'u işgal altında tutan güçlere karşı bir direniş niteliği taşımasından işgal kuvvetleri komutanlığı l Mayıs gösterilerini engelleme yoluna gitti. Beynelmüttefikin Zabıta Komisyonu' nün yayımladığı bildiride l Mayıs nedeniyle amelenin işi bırakması ve bayram yapması halinde tramvay ve vapur hizmetlerinin aksayabileceği, halkın bu konuda hazırlıklı olması gerektiği, çalışmak isteyen işçi ve esnafın engellenemeyeceği, her türlü "suikast ve siyasi nümayişlerle, fabrikalarda alât ve edevatı tahrip veya ameleyi işinden men" gibi davranışların askeri suç addedileceği ve faillerinin askeri mahkemelerde yargılanacağı duyuruluyordu. Ancak her türlü gösteri yasaktı. Tüm bu engellere rağmen o yıllarda Şirket-i Hayriye, Tramvay Kumpanyası ve Haliç İdaresi'nde etkin olan Türkiye Sosyalist Fırkası Amele Bayramı'm kutlamak amacıyla çalışanlara sesleniyordu, l Mayıs günü "Bilumum İstanbul Amelesine" yayımlanan bildiride işçilerin bayrama katılmalarının bir görev olduğu vurgulanıyor, elektrik fabrikası işçileri dışında tüm çalışanlar l Mayıs günü işi bırakmaya çağrılıyordu.
\ Mayıs 1977,
Taksim
Meydanı
Ara Güler
l Mayıs 1921'de Fatih, Aksaray ve Harbiye hatlarında tramvay çalışmadı. Karaköy-Beşiktaş ve Tünel-Şişli hatlarında üçer araba ancak uzun fasılalarla sefere çıktı. Tramvayların "tatil-i sefer" etmesi üzerine kamyonlar ya da o günkü deyimle "yük otomobilleri" Karaköy-Beşiktaş, Sirkeci-Fatih ve Sirkeci-Aksaray arasında yolcu taşıdılar.
Şirket-i Hayriye vapurları seferlerini iptal etti. Boğaz'da oturanlar İstanbul'a inemediler. Bu nedenle birçok memur görev başı yapamadı. Üsküdar sakinleri ya Haydarpaşa'ya geçerek Seyr-i Sefain vapuruna bindiler ya da sandallarla İstanbul'a ulaştılar. Haliç İdaresi çalışanları da bayrama katıldıklarından Haliç'te oturanlar pazar kayıklarıyla köprüye ge-lebildiler.
Haydarpaşa-Pendik ve Sirkeci-Çek-mece banliyö hatlarında tren seferleri durdu, Bakırköy Baruthanesi, Feshane, Zeytinburnu fabrikalarıyla diğer birçok fabrika ve atölyede iş bırakıldı.
Amele Bayramı genelinde Kâğıthane ve diğer mesirelerde kutlandı. Bu arada, Türkiye Sosyalist Fırkası'mn Babıâli Cad-desi'ndeki merkezinde bir tören düzenlendi. Merkeze "kırmızı bayrak" çekildi. Bando saat 10.00'dan 13.00'e kadar Beynelmilel Marşı'm (Enternasyonal) çaldı. İşçi temsilcileri heyetler halinde merkeze geldiler ve bayramlaştılar. Temsilcilerin bir kısmı mavi işçi gömleği giymiş, kırmızı boyunbağı takmıştı. Yakalarına kırmızı rozetler iliştirildi. İşçilerin bindikleri otomobiller "kırmızı bayrak'larla donatıldı.
1922 l Mayıs'ında İstanbul'da işgal devam ediyordu. Beynelmüttefikin Zabıta Komisyonu l Mayıs yaklaşırken, 26 Nisan'da gazetelere gönderdiği bildiriyle Amele Bayramı için uyanda bulundu: "Sükûn dahilinde" bayram kutlanabilecekti, ancak kimse çalışmaktan alıkona-mazdi; işgal kuvvetleri zabıtası l Mayıs günü çalışmak isteyenleri koruyacaktı. Bildiriye göre, her türlü "tecavüz", "siyasi nümayiş" ve "ameleyi çalışmaktan men" askeri suç teşkil ediyordu.
Bu uyarılara karşın Amele Bayramı bir yıl öncekine oranla çok daha örgütlü bir biçimde kutlandı. Türkiye Sosya-
list Fırkası, Türkiye İşçi Derneği, Beynelmilel İşçiler İttihadı, Sosyal Demokrat Fırkası, Ermeni Sosyal Demokrat Fırkası, TİÇSF (Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası) ve bazı esnaf cemiyetleri temsilcilerinden oluşan bir "l Mayıs Komisyonu" kuruldu. Komisyonun gazetelerde yer alan bir çağrısında kadın, erkek ve bir örgüt ya da sendikaya mensup olsun olmasın İstanbul'un tüm işçileri bayrama davet edildiler.
Bu kez "nümayiş" yapmamak şartıyla yürüyüşe izin verilmişti. Güzergâh Pan-galtı-Kâğıthane arasıydı. Bayram Pangal-tı'da başlayacak ve bütün gruplar toplu halde bando eşliğinde ve "beynelmilel işçi marşları" söyleyerek yürüyüşe geçeceklerdi. Kâğıthane'ye varıldığında önce l Mayıs Amele Bayramı'mn önemini vurgulayan konuşmalar yapılacaktı.
Bu arada işçi temsilcileri Türkiye Sosyalist Fırkası'mn Şişli Şubesi'nde bayramlaştılar. Şube binasına "kırmızı sosyalist bayrakları" çekildi. Mavi işçi gömleği giyen, kırmızı boyunbağı ile "sosyalistlerin alamet-i farikası" kırmızı rozet takan işçi temsilcileri fırka şubesinde "sosyalistlik hakkında hitabeler" dinledikten sonra Kâğıthane'ye giderek bayram eğlencelerine katıldılar.
1923'te savaşın kaderi belli oluyordu. Ankara hükümetinin İstanbul'daki iş çevreleri ve çalışanlar üzerindeki etkisi arttı.
1923 Amele Bayramı'na katılım büyüktü. Umum Amele Birliği'nce düzenlenen programa göre, kırmızı gömlekli, siyah boyunbağlı amele kafileleri birliğin Aksaray, Şişli, Pangaltı, Topkapı, Kalafat-yeri, Galata Rıhtımı, Boğazkesen, Beşiktaş, Arapcamii ve Tophane şubelerinden bayrak ve flamalarla yola çıktılar. Güzergâh boyunca "tezahürat"ta bulundular. Program gereğince saat 11.00'de Sultanahmet'te birliğin genel merkezi önünde toplanıldı. Bayrama katılanlar göğüslerine kırmızı kurdele takmışlardı.
İşçi kafilelerinin Sultanahmet'e varışıyla bando İstiklal Marşı ve işçi marşları çaldı. Yirmi dakika kadar Merkez-i Umumi önünde gösteride bulunuldu. Saat 11.30'a doğru Umum Amele Birliği Reisi Mehmed Bey balkona çıkarak kalabalığı
selamladı. Kısa bir konuşma yaparak "cihan proletaryası bayramı"nm başladığını ilan etti ve işçilerin bayramını kutladı. Ardından kürsüye gelen Umum Amele Birliği Kâtib-i Umumisi Şakir Rasim Bey topluluğa seslenerek l Mayıs'ın "bütün cihan amelesi için müsait bazı esasat-ı içtimaiye "yi belirleyen gün olduğunu vurguladı. İktisat Müderrisi Mustafa Züh-tü ise söylevinde l Mayıs'ın "mukaddes alınteri bayramı" olduğunu, "bütün cihan işçi halkı" için bayramın "hayırlı ve mukaddes bir mebde (başlangıç) teşkil ettiğini" belirtti.
"Türk halk inkılâbı" reisi Gazi'ye U-mum Amele Birliği'nin şükranları arz ediliyordu. Birlik, Gazi'nin barış ertesi "amele evlatları"nı iktisadi esaretten de kurtaracağı kanısındaydı.
"Enternasyonaller"e çekilen telgrafta ana tema İstanbul'daki işgalin bir an önce sona ermesi ve barışın sağlanma-sıydı. "Türkiye işçi âlemi" ancak bu koşullarda soluk alabilecekti.
Umum Amele Birliği Genel Merkezi önündeki törenden sonra işçi kafileleri önde bando, Çırpıcı Çayırı'na doğru yola çıktı. Güzergâh Divanyolu, Aksaray, Şehremini ve Topkapı'ydı. Çırpıcı Çayı-rı'nda işçiler ve aileleri için bayram eğlenceleri düzenlenmişti. Amele Bayramı nedeniyle çıkarılan Amele Gazetesi bayrama katılanlara dağıtıldı.
1923'te Umum Amele Birliği'nin a-mele bayramına alternatif bir program, İstanbul İşçi Teşkilatları Heyet-i Mütte-hidesi tarafından düzenlendi.
İstanbul İşçi Teşkilatları Heyet-i Müt-tehidesi adına Türk Mürettibin Cemiyeti Reisi Hayrullah Hayri işçi teşkilatlarına çağrıda bulundu. İşçiler mensup oldukları işçi cemiyetlerinde l Mayıs günü saat 10.00'da bayramlaşacaklar ve seçtikleri temsilci heyetlerini Babıâli Cadde-si'ndeki Türk Mürettibin Cemiyeti merkezine göndereceklerdi. Tüm işçi derneklerinin temsilcileri saat 14.00'te bu mekânda bir araya geleceklerdi.
Heyet-i Müttehide'nin l Mayıs Amele Bayramı programı gereğince Elektrik, Tramvay ve Tünel amele cemiyetleri, Türk Mürettibin Cemiyeti, Hükümet Fab-
BİR MAYIS KUTLAMALARI
238
239 BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI'NDA
rikaları Heyet-i Murahhası, Ekmekçi İşçi Cemiyeti, Reji Amelesi, İnşaat-ı Bahriye, İstanbul Liman Emval-i Ticariye Deniz İşçileri Cemiyeti, Silahtarağa Elektrik İşçileri, Seyr-i Sefain Fabrikası, Yaprak Tütün Amelesi cemiyetleri Mürettibin Cemi-yeti'nde toplanarak bayramlaştılar.
TİÇSF Genel Sekreteri Şefik Hüsnü (Değmer) yaptığı konuşmada işçEerin o günkü durumunu dile getirdi. İşçiler arasına "tefrika (ayrılık) sokmak isteyenler"} kınadı.
Toplantı sonunda işçi temsilcileri "l Mayıs dilekleri" olmak üzere İzmir İktisat Kongresi'nde kabul edilen ilkelerin hayata geçirilmesi için her türlü gayreti göstereceklerini açıkladılar.
Aydmhk çevresi l Mayıs nedeniyle dağıtılan bir beyanname yüzünden daha Cumhuriyet kurulmadan Ankara hükümetinden ilk darbeyi yedi. TİÇSF reisi, umumi kâtibi ve bazı üyeleri dahil yirmi kişiye yakın bir grup tutuklandı. Tevkifat l Mayıs öncesi gerçekleştirilmişti. Tutuklular Hiyanet-i Vataniye Kanunu gereğince yargılanmalarını beklerlerken yasanın yürürlüğe girişiyle ilgili bir itiraz üzerine beraat ettirildiler.
Cumhuriyet'in İlk Yıllarında l Mayıslar
Cumhuriyet'in ilk yıllarında l Mayıs Amele Bayramı 1924, 1925 ve 1927'de olmak üzere üç kez kutlandı, l Mayıs 1923'te yediği darbeden sonra Aydınlık grubu ertesi yılki Amele Bayramı'nda öne çıkmadı, l Mayıs 1924'ü Umum Amele Birliği düzenledi.
Birliğin hazırladığı l Mayıs "resm-i kabul programı"na göre işçi dernekleri temsilcileri genel merkezde düzenlenen törene katılacaklardı. İşçiler kırmızı rozet takacaklardı. Genel merkez önünde bir bando işçi marşları çalacaktı. Daha sonra Umum Amele Birliği yöneticileri işçi derneklerine giderek iade-i ziyarette bulunacaklardı.
O sıralarda Meclis'in gündeminde iş mevzuatını düzenleyecek olan "Mesai Kanunu" vardı. Nitekim bir yıl önce A-mele Bayramı'nda, işçi temsilcileri mevzuatın bir an önce çıkarılması için TBMM' ye başvurmuşlardı. Ancak ilk toplantı yılında tasan kanunlaşamamıştı. Umum Amele Birliği yönetimi bu gecikmeden duydukları üzütünün bir ifadesi olarak 1924 Amele Bayramı'nda sokaklarda gösteri yürüyüşü yapmamaya karar verdiler.
Amele Birliği bu kararı almamış olsa ve gösteri girişiminde bulunsa bile karşısında Cumhuriyet hükümetinin kolluk kuvvetlerini bulacaktı. 30 Nisan gecesi İstanbul'daki tüm karakollara "Polis Müdür Vekili Kâmil Bey" imzalı bir tamim geldi. Her türlü "nümayiş ve hareket-i merasimiye"nin engellenmesi bildiriliyordu. Umum Amele Birliği "milli" güçlere yakın olmasına karşın Ankara'ca resmen kabul görmemişti.
l Mayıs sabahı Amele Birliği'nin Ye-rebatan'daki genel merkezi kırmızı renklerle donatıldı. "Türkiye Amelesi Sendi-
kalar Kanunu İster" yazılı bir pankart asıldı. Dernek temsilcileri genel merkezde toplandılar. Bando Enternasyonal'! çaldı. Bayrama katılanlar arasında Zonguldak Mebusu Tunalı Hilmi de vardı.
Amele Birliği'nde tören yapılırken aynı saatlerde l Mayıs nedeniyle çıkarılan Çelik Kol gazetesi toplattırıldı. Aydınlık dergisi idarehanesi kolluk kuvvetlerince arandı.
1925'in Amele Bayramı Amele Teali Cemiyeti'nce örgüdendi. Cemiyet 21 Nisan günü vilayete başvurdu. Bayram cuma gününe rastlamıştı. Cumanın tatil oluşu nedeniyle işçilerin işi bırakmaları söz konusu değildi. Bu husus vilayete verilen program önerisinde ayrıca vurgulanmıştı: "Menafi-i umumiye haleldar olmayacak"tı.
Vilayet, Amele Teali Cemiyeti'nin l Mayıs başvurusunu Polis Müdüriyeti'ne havale etti. Müdüriyet durumu değerlendirdi ve cemiyet temsilcilerini polis müdüriyetine çağırarak kendilerine açık mahalde miting ve gösteri yürüyüşü yapamayacaklarını bildirdi. Ancak, müdüriyetin bayram nedeniyle cemiyette "resm-i kabul" yapılmasına ve temsilci bir heyetin valiyi ziyaret ederek "amelenin hissiyat ve temenniyatını" bildirmesine bir itirazı yoktu.
l Mayıs sabahı saat 10.00'dan itibaren cemiyetin değişik şubelerine mensup işçiler genel merkeze gelmeye başladılar. Toplantı odası kırmızı renkte donatılmıştı. Kırmızı renkli perde ve bayraklarda beyaz zemin üzerine siyah bir örs ve iki çekiç resmi yer almıştı. Kırmızı pankartlar üzerinde siyah harflerle "Türk Amelesi İlticaya Karşı Amansız Bir Mücadele Açmalıdır", "Burjuvazinin Zulmünü Protesto Ediyoruz", "Mürteciler, Muhtekirler, Kapitalistler, Emperyalistler Kahrolsun", "8 Saat İş, 8 Saat İstirahat, 8 Saat Uyku" ve "Bütün Dünya İşçileri Birlesiniz" yazılıydı. Bu son pankartın altında Kari Manc'ın bir resmi asılmıştı. Törene katılan işçiler göğüslerine kırmızı kurdeleler takmışlardı.
Aynı gün Amele Teali Cemiyeti işçileri Mayıs l Nedir? başlıklı kitapçığı dağıttı.
1926'da l Mayıs kutlanmadı. Şeyh Sait Ayaklanması ve Takrir-i Sükûn Kanunu, bu arada İzmir suikastı girişimi gergin bir siyasal ortam yaratmıştı. Gazeteler l Mayıs'ın "dünya amelesince bir yevm-i mahsus" olduğunu kaydetmekle yetindiler.
1920'li yılların son l Mayıs'ı 1927'de kutlandı. 25 Nisan günü Amele Teali Cemiyeti tramvay işçileri vilayete başvurdular. "Umumi vesait-i nakliyenin tatilini mucib olmamak" şartıyla amele bayramına izin verildi.
l Mayıs sabahı saat 10.00'dan itibaren amele temsilcileri Amele Teali Cemiyeti'nin Babıâli'deki merkezine gelerek bayramlaştılar.
Cemiyet merkezi pankartlarla donatılmıştı. "Amele Cumhuriyet'in Hadimidir" ve "8 Saat İş, 8 Saat İstirahat, 8 Saat
Uyku" bunlar arasındaydı. Bayramlaşma sırasında işçiler ceketlerine kırmızı kurdele iliştirdiler. Bayramlaşma ertesi temsilcilerden biri l Mayıs Marşı'nı okudu. Odada bulunanlar da ona katıldılar.
Marş söylendikten sonra işçi temsilcileri bir süre işçi sorunlarını görüştüler. Öğleyin vapurlara binilerek Kâğıthane' ye gidildi. Sofralar kuruldu, eğlenildi. Amele Teali Cemiyeti'nin İşçi Sportmen Kulübü'yle, Bağdat Demiryolları Amelesi Sportmenleri Kâğıthane Çayırı'nda bir futbol müsabakası yaptılar.
Daha sonraki dönemlerde, 1930'lu, 1940'lı yıllarda, l Mayısların değişmez ö-zelliği, yasaklanmış Türkiye Komünist Partisi İstanbul örgütünün her l Mayıs' ta gizli bildiri çıkarması, müseccel (kimlikleri ve adresleri polisçe bilinen) komünistlerin ise, l Mayıs öncesinde gözaltına alınıp l Mayıs'tan sonra serbest bırakılmalarıydı. Öte yandan küçük işçi ve sosyalist grupları İstanbul'un çeşitli mesirelerde l Mayıs'ta ailecek piknik yaparlardı. 1950'li yıllarda da süren "tedbi-ren gözaltına alma" uygulaması 1960' lardan sonra sona erdi. Ama l Mayıs kutlamaları ancak 1970'lerde yemden gündeme geldi.
ZAFER TOPRAK
1970'lerden Günümüze l Mayıslar
l Mayıs, İstanbul'da yarım yüzyıllık yasağı takiben, 1975'te Tepebaşı Gazino-su'ndaki bir kapalı salon toplantısıyla yasal olarak kutlandıktan sonra, 1976'da DİSK'in (Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu) girişimiyle, iki ayrı koldan (Beşiktaş ve Saraçhanebaşı'ndan) başlayıp, Taksim'de bir mitingle sona eren yürüyüş ve açık hava toplantısı biçiminde gerçekleştirildi. DİSK'e bağlı sendikaların yanısıra ulusal ya da yerel düzeylerdeki çeşitli meslek kuruluşlarının, gençlik ve kadın derneklerinin, l Ma-yıs'a değer veren siyasal partilerin, diğer demokratik örgütlerin ve 150.000'i aşkın kişinin, İstanbul ve ülkenin dört bir yanından gelerek katıldıkları "İstanbul l Mayıs 1976", toplumun içinde bulunduğu demokratikleşme sürecinin ö-nemli bir göstergesiydi de.
Ertesi yıl, gene DİSK'in düzenlediği ve daha büyük bir kitlenin katıldığı İstanbul l Mayıs gösterisinde bir önceki yılın güzergâhlarından geçilerek Taksim' de toplanıldı, Saraçhanebaşı'ndan yola çıkan yürüyüş kolunun Tarlabaşı'ndan Taksitn'e girişi tam tamamlanmak üzereyken, esrarengiz biçimde silahların patlaması sonucu büyük bir kargaşa çıktı. Tarihe "Kanlı l Mayıs" diye geçen olayda bazıları kurşun yarasıyla, ama büyük çoğunluğu Kazancı Yokuşu'nda yaşanan izdihamda ezilmek suretiyle toplam 38 kişi yaşamını yitirmiştir.
l Mayıs 1978, bir yıl önceki olayın gerginliğine rağmen gene aynı düzeyde ~ bir katılımla ve herhangi bir olumsuzluk yaşanmadan, Taksim'de kutlandı. Ama ertesi yıl Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından sokağa çıkma yasağı konuldu. Bu
yasağı protesto etmek için, Merter'de ve Çiçekçi'de sokağa çıktıkları için, aralarında Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Behice Boran ile diğer yöneticilerinin ve l Mayıs öncesi demeçlerinden dolayı DİSK Genel Başkanı Abdullah Baştürk ve çeşitli sendika başkanları ile Türkiye Sosyalist İşçi Partisi Genel Başkanı Ahmet Kaçmaz'ın da bulunduğu yüzlerce kişi gözaltına alındı, l Mayıs 1980'de ise sokağa çıkma yasağı konulmamakla birlikte, İstanbul'da her türlü gösteri gene sıkıyönetim tarafından yasaklandı. DİSK Genel Başkanı Abdullah Baştürk ve bağlı sendikaların genel başkanları ile yöneticileri ve çok sayıda kişi Selimiye Kışla-sı'nda gözaltına alındılar. Kentte yer yer olaylar çıktı.
12 Eylül askeri darbesiyle girilen dönemde demokrasi artık tamamen ortadan kaldırıldığından l Mayıs'ı yaşatmak isteyenlerin, tıpkı 1930'lu, 1940'lı yıllarda olduğu gibi yasal olmayan bildiri ya da broşürleri el altından dağıtmalarından ve bazı gözaltına alma, tutuklamalardan başka bir olaya rastlanmadı. 1987' den itibaren yasal olmayan gösteri yürüyüşleri yapıldı. Bunlardan 1989'dakinde Tarlabaşı'nda genç bir işçi emniyet mensuplarının açtığı ateşle öldü, ayrıca yaralananlar oldu, çok sayıda gösterici gözaltına alındı. 1990'da gene aynı bölgedeki gösterilerde genç bir kız bir kez daha güvenlik güçlerinin ateşiyle yaralandı ve felç oldu, başka yaralanmalar ve gözaltına alınmalar tekrarlandı.
1991'de Saraçhanebaşı'nda yapılan l Mayıs gösterisinden ve 1992'de Gazios-manpaşa'daki yasal mitingden sonra 1993'te DİSK Pendik'te, Türk-İş ise Şişli Abide-i Hürriyet Meydanı'nda birer açık hava toplantısıyla l Mayıs'a katıldılar. Böylelikle, kurulduğu günden beri l Mayıs'ın içeriğine ve anlamına karşı tutum takman Türk-İş, ilk kez uluslararası geleneklere uygun bir şekilde l Mayıs'ı gerçekleştiriyordu.
Asıl önemlisi, ilk günden bu yana sürekli baskı ve yasaklamalarla, tutuklamalarla karşılanan, hemen hemen tamamına yakını İstanbul'da odaklaştığı için de her yıl belli bir tarihte, onun öncesinde ve sonrasında İstanbul'a özgü bir sosyal-siyasal fenomen haline gelmiş bulunan l Mayısların yeniden ser-bestleşmesiydi.
İSTANBUL
BİRGİ, ZİYA NURİ
(l 7 Ağustos 1872, İstanbul - 7 Aralık 1936, İstanbul) Hekim. Mekteb-i Tıbbi-ye-i Şahane (Askeri Tıbbiye) emraz-ı hariciye (cerrahi hastalıklar) muallimi Birgivî Kâtipzade Mehmed Nuri'nin oğludur. 1890'da Askeri Tıbbiyeyi yüzbaşı rütbesiyle bitirdi, altı ay Haydarpaşa Askeri Hastanesi'nde tabip muavini olarak çalıştıktan sonra 1891'de sınavla emraz-ı umumiye (klinik genel patoloji) muallim muavini oldu. 1893'te seririyat-ı cer-rahiyeye (cerrahi kliniği) geçti ve aynı
yıl İstanbul'da görülen kolera salgınında İkinci Daire-i Belediye sağlık heyetinde görevlendirildi.
1894'te Mekteb-i Tıbbiye Meclis-i Mu-allimîn'i (Tıp Okulu Profesörler Kurulu) tarafından, uzmanlık öğrenimi görmek üzere Berlin'e gönderildi. Kayser Wil-helm Askeri Tıp Akademisi'nde öğrenim görerek diploma aldı, ayrıca kulak-bu-run-boğaz hastalıkları ihtisası yaptı.
Aralık 1900'de İstanbul'a döndü ve Gülhane Tatbikat Mektebi ve Seririyat Hastanesi'nde ilk emraz-ı üzniye, enfiye ve hançereviye (kulak-burun-boğaz hastalıkları) kliniğini kurdu. Bundan önce kulak-burun-boğaz hastalarına iç hastalıkları kliniğinde bakılıyordu. 1902'de ek olarak Hamidiye Etfal Hastanesi hekimliği ile görevlendirildi. 1904'te ferik (kor-ğenaral) rütbesine yükseldi.
Nuran yıldırım koleksiyonu
1909'da askeri ve sivil tıbbiyelerin birleştirilmesiyle Haydarpaşa'da kurulan Darülfünun-ı Osmanî Tıp Fakültesi'nde kulak-burun-boğaz kliniği hocalığına getirildi ve askeri görevlerinden izinli sayıldı. I. Dünya Savaşı'mn başında ihtiyat askeri hastanesi haline getirilen tıp fakültesi hastanesi başhekimliğine atandı.
19l6'da dekanlığı sırasında Darülfünun Tıp Fakültesi Mecmuası'mn yayımlanmasını sağladı. 1921'de ikinci kez Darülfünun Tıp Fakültesi reisi (dekan) seçildi.
1933 üniversite reformunda kadro dışı bırakıldı fakat arkadaşları ve hükümetin isteğiyle 1934'te fahri profesör olarak kürsüsüne döndü. 1935'te Ay-fon'dan milletvekili seçildi ve bu görevdeyken öldü.
Birgi, Türkiye'de endoskopik metotların ilk uygulayıcısı ve öğreticisidir. En-doskopi konusundaki "Meri ve Kasabalın Doğrudan Doğruya Muayenesi, Mütalaat ve Müşahedat" başlığı taşıyan araştırması bugün için bile ilgi çekicidir. 1930'da Türk Otorinolarengoloji Cemiyeti'ni kurmuş ve ilk başkanlığını yapmıştı.
Dostları ilə paylaş: |