Bibi. F. Günergun, "XIX. Yüzyılın ikinci Yarısında Osmanlı Kimyager-Eczacı Bonkowski Paşa (1841-1905)", /. Türk Tıp Tarihi Kongresi, Ankara, 1992.
TURHAN BAYTOP
BONMARŞELER
Avrupa'nın büyük mağazalarının, 19. yy' m ikinci yansından itibaren istanbul' da açılan şubelerine verilen ad.
istanbul'da bonmarşeler 19. yy'ın i-kinci yarısında kent ekonomisinin Avrupa ile bütünleşmeye başlaması sürecinde doğdu. Kırım Savaşı sırasında Batı ile yakın temas, Osmanlı payitahtında daha yüksek yaşam düzeyi ve dünya nimetlerinden yararlanma yönünde beklentilere yol açtı. Yaşam geleneksel biçimini yavaş yavaş terk etti. Batı ile olan yakın ilişki istanbul'da "burjuva" diye nitelendirilebilecek katmanların doğuşunu hazırladı. Tüketim örüntüsü hızlı bir biçimde Batı normlarını izlemeye başladı.
Parasallaşma ve ticarileşme geleneksel dengeleri bozdu. 19. yy'da Osmanlı dış ticareti sekiz-on kez katlandı. Osmanlı ekonomisi Batı ile bütünleşmeye başladı. Parasal göstergeler giderek toplumun ana eksenini oluşturdu. Ekonomi hızlı bir biçimde parasallaştı. İstanbul'da yeni bir talep örüntüsü oluştu. Reklam toplumda yer buldu. Parasal gücü olan, beğenileri incelmiş yeni kat-
manlar ithal örüntülerini de bu doğrultuda biçimlediler.
Louvre, Au Lion, Bön Marche, Au Ca-melia, Bazaar Alman, Carlmann et Blum-berg, Orosdi Back, Au Paon, Baker, 19. yy'ın ikinci yarısından itibaren İstanbul' da orta sınıfın beğenilerini yansıtan belli-başlı büyük mağaza ya da bonmarşeler olarak ortaya çıktı. Bunlar Paris, Berlin, Viyana gibi Avrupa'nın büyük kentlerinde açılmış büyük mağazaların İstanbul' daki şubeleriydi.
Hacapulo Pasajı 7 ve 8 numaralarda açılan Louvre her türlü yünlü, ipekli, kadife, merinos, kaşmir kumaş satıyordu. Dantela, tül, eldiven, cüzdan, sigara tabakası, broş, bilezik de Louvre bonmar-şesinin seçkin mallan arasındaydı.
İpekli ve yünlüde uzmanlaşan bir başka bonmarşe Au Lion'du. "Yeni moda ve en âlâ yün ve ipek kumaşlar" mağazanın Cadde-i Kebir'deki (İstiklal Caddesi) no. 338 ve 340'ta satış mekânlarında halka sunulmuştu. Lion ipeklileri, eldiven, şemsiye, dantela ayrı ayrı reyonlarda satılıyordu.
Yünlü ve ipeklilerin satıldığı bir diğer mağaza Cadde-i Kebir no. 194'teki Au Camelia idi. Aynı caddede no. 140'ta Mir et Cottereau, no. 388'de Bazar Allemand bulunuyordu. Bazar Allemand şezlongdan Bavyera birasına kadar geniş bir mal çeşidi bulunduruyordu.
Adı bu türden mağazalar için genel bir kavram haline gelmiş olan Bön Mar-che'nin ise benzerleri arasında özel bir yeri vardır. Bön Marche, Kırım Savaşı'n-dan sonra İstanbul'a yerleşen Bortoli Biraderler tarafından, 1869'da, önce Grand Rue de Pera (Cadde-i Kebir; İstiklal Caddesi) no. 297'de şimdiki Mısır Apartma-nı'nın olduğu yerde açılmıştı. Mağazada o dönem her türlü eşya satılıyor ve gerçekten bir pazarı andırıyordu. Bu sıralar, satış mağazasının küçük gelmesi üzerine, aynı cadde üzerinde daha geniş bir yer aranmaya başlandı. Sonuçta ilk sahibi Manolaki Baltazzi Bey olan ve sonra Alleon ailesine geçen Grand Rue de Pera no. 354'teki büyük konağı Alleon ailesinden satın aldılar. Bu konağı kısmen restore ederek, kısmen de yeniden yaparak "Bön Marche"yi iki katlı olarak inşa ettiler. Tepebaşı yönünden bakılınca bina üç katlı imiş gibi dururdu. Bunun nedeni her iki cadde arasındaki yükseklik farkıydı.
Grand Rue de Pera üzerindeki bu büyük mağazanın aynı zamanda, Rue Mezarlık denen bugünkü Meşrutiyet Cadde-si'ne de çıkışı vardı. Bu sokak üzerindeki kapı numarası 29'du. Ancak iki cadde arasındaki yükseklik farkından dolayı, buraya yaklaşık 25 basamaklı bir merdivenle iniliyordu. Bön Marche, her sınıftan halkın ihtiyaçlarını, parasına göre karşılayabiliyordu. Bortoli Biraderler, mağazanın üstünde oturuyorlardı.
Mağazaya istiklal Caddesi yönünden girildiğinde, bir pasaj görünümündeki salonda her iki yanda reyonlar bulunuyor; bu reyonlarda her türlü mal ve eş-
L
_„,
BONOS SARAYI
298
299
BORSA LOKANTALARI
ya satılıyordu. Zemin mermerdi. Adeta bir pasajı andıran geniş salonun sonunda, biri aşağıya inen, diğeri yukarıya çıkan merdivenler vardı. Bu merdivenler beyaz mermerdendi, yer ise siyah-beyaz karışımı mermerlerden yapılmıştı.
Üst katta daha çok ev eşyası türünden büyük parça eşyalar satılıyordu. Mağaza pasaj şeklinde olduğundan ve arkada Tepebaşı'na çıkış bulunduğundan, bugünkü Tepebaşı'na çıkmak isteyenler, kışın sıcak olan bu yolu yeğliyorlar, mağaza aynı zamanda geçit olarak da kullanılıyordu.
1926'da Bön Marche o sırada Gala-ta'da mağazaları bulunan Carlmann ailesine satıldı. O zamandan sonra da Karlman Bonmarşesi, bazen de Karlman Pasajı olarak bilindi. Halen yerinde Oda-kule bulunmaktadır.
Cadde-i Kebir dışında Karaköy-Gala-ta'da da büyük mağazalar vardı. Carlmann et Blumberg, Galata'da Büyük Millet Han'da no. 16-27'deydi. Berlin merkezli bu mağazanın fabrikası Viyana'day-dı. Keza Au Paon da Karaköy'de Tünel Sokağı no. 2'deydi. Osmanlı'nın birçok
1
|
|
ı
|
y %
|
\_J '-~J
|
! 1 *î
|
1 1 -
|
rjff
|
i- 1 Is
|
1 İ
|
ft'--
|
sı 'l
1 1
|
^l.j._S.İj..\_
|
t--^1--'1"-^.
|
=>,-.,; J..C-
|
MA1SON BAKE
ü
^ jf£b\
ö
/tfC$w
II
Şehbal
dergisinde
dönemin
«? .^0\
ünlü
bonmarşesi
Baker
mağazalarının
ürünlerini
tanıtan bir
reklam sayfası.
Gözlem Yayıncılık
Arşivi
kentinde şubeleri bulunuyordu: İskenderiye, Kahire, Port Sait, Süez, Mersin, Tarsus, Adana, Beyrut, Şam, İzmir, Samsun, Rodos, Rusçuk, Varna, Kavala, Filibe, Selanik, Tripoli, İskenderun, Jafa, Akra mağazanın diğer şubeleriydi.
Paris merkezli Orosdi Back'm İstanbul dışında İzmir, Selanik, Halep, Adana, Samsun'da ve Beyrut, İskenderiye, Kahire, Tunus, Viyana, Manchester, Birmingham, Milano, Chemnitz, Bremen, Lyon vb kentlerde de şubeleri vardı.
Osmanlı orta sınıfı Paris ve Londra' nın giyim kuşamım, modanın her türlü yeniliklerini Mir et Cottereau'dan sağlıyor; ünlü Christofle mücevherlerini MM. Bortoli Biraderler'den beğeniyor; mobilyalarını Jean Psalty'den seçiyor; Horasan, Şiraz, Buhara halılarını Maison Leon Rosenthal ya da Tahir Halı Pazan'ndan satın alıyordu.
Müzik aletleri piyasasında üç firmanın reklamları göze çarpıyordu: A. Com-mendinger, F. Adam ve P. Balatti Fils. E. Kaps, Bechstein, Julius Feurich, J. Blüth-ner piyanolarını, Masör and Hamlin, Bells and Co. orglarını, Stradivarius, Gu-
arnerius, Ruggeri, Amati, Steiner kemanlarını ya da taklitlerini, gerekli her türlü notayı İstanbul'un müzikseverleri bu dükkânlardan temin ediyorlardı.
G. Neidlinger mağazaları Singer dikiş makinelerini, B. J. Muradyan kardeşler, Junker und Ruh dikiş makinelerini, Sig-mon Weimberg her türlü fotoğraf alet ve edevatım pazarlıyordu.
Batı'nın tüketim örüntüsü, bonmarşe-ler aracılığıyla İstanbul'un görece varlıklı tüketici kesimine ulaşıyordu. "L'indicate-ur constantinopolitain", "Guide com-mercial Annuaire", "Almanach du com-merce", "Annuaire oriental du commerce" gibi yayınlar Osmanlı orta katmanlarına bu yeni tüketim örüntüsünün tanıtımını yapıyordu.
BEHZAT ÜSDİKEN-İSTANBUL
BONOS SARAYI
Bugünkü Çarşamba'da Çukurbostan denilen yerin civarında bulunan Bizans sarayı.
Kuruluşuna ilişkin herhangi bir bilgi bulunmamasına rağmen, Bonos adlı soylu bir kişi tarafından yaptırıldığı kabul edilmektedir. Bonos 626'da, kentin Avar-lar tarafından kuşatılması sırasında, savunma yapan birliklere kumanda etmiş, ertesi yıl da ölmüştür.
Bonos Sarayı, I. Romanos Lekape-nos(-0 zamanında (920-944), baştan başa onarıldı ve büyük ihtimalle 11. yy' dan itibaren Aziz Konstantinos'a adanan manastır olarak işlev gördü. Sarayın, orta Bizans dönemine ilişkin kaynaklardan "Bonos Sarnıcı"mn kuzeydoğusunda olduğu anlaşılır. Bonos Sarayı'na ait kalıntıların, bugünkü Sultan Selim Camii tarafından örtülmüş olduğu sanılmaktadır.
Bibi. Janin, Constantinople byzantine, 206-207; G. P. Majeska, Russian Travellers to Constantinople in the Fourteentb and Fif-teenth Centuries, Washington, 1984, s. 296-298; A. Berger, Untersuchungen zu den Pat-ris Konstantinupoleos, Bonn, 1988, s. 613-615.
ALBRECHT BERGER
BONOS SARNICI
Herakleios döneminde (610-641) patris (patrikios) olan Bonos (veya Bonus), 622 Nisan'ında imparator tarafından şehrin dışarıdan gelecek akınlardan korunması için görevlendirilmişti. Bonos'un 626'da Avarların hücumlarını geri püskürttüğü ve 627 Mayıs'ında da öldüğü ve Studios Manastırı'nm İoannis Prodro-mos Kilisesi'ne (İmrahor İlyas Bey Camii) gömüldüğü bilinir. Bizans kaynaklarından birinin bildirdiğine göre, Bonos 7. yy'm ilk çeyreği içinde şehrin içinde, üstü "yuvarlak" tonozlarla örtülü bir su sarnıcı yaptırmıştır.
İstanbul tarihi ve eski eserleri hakkında eser veren yazarların bir kısmı (P. Gilles Du Cange, J. von Hammer, Patrik Konstantios, Skarlatos Byzantios, A. Det-hier gibi) bu sarnıcın, Edirnekapı'nın iç tarafında, Karagümrük semtindeki açık hazne olabileceği görüşünü ileri sürmüş-
lerdir. Daha sonraki araştırmalardan Dr. Mordtmann ile A. van Millingen ise Sultan Selim Camii yanındaki açık hava su haznesi üzerinde dururken J. Strzygows-ki daha değişik bir görüş ortaya atarak Bonos Sarnıcı'nın, Fatih'ten Yenibahçe Vadisi'ne inen yamaçta belki Atik Ali Paşa Camii dolaylarında olduğunu bir ihtimal olarak ileri sürmüştür.
Kodinos'a atfedilen anonim İstanbul topografyası kitabında, sarnıcın Constan-tinus Suru yakınında olduğu belirtildiğine göre, bu sarnıç en azından bu surların iç tarafında yerinde Fatih Camii'nin yapıldığı On İki Havari Kilisesi çevresinde bir yerde olmalıdır denilmektedir. Ancak, Törenler Kitabı'nda. (J)e ceremo-nüs) İmparator VII. Konstantinos Porfi-rogennetos'un bir ayinin arifesinde geceyi, taht ortağı L Romanos Lekapenos'un (hd 920-944) Bonos Sarnıcı yanında yaptırdığı sarayda geçirildiği bildirildiğine göre, sarnıç Romanos'un sarayına komşu olmalıdır. R. Janin, bu sarayın şimdiki Fatih Camii ile Sultan Selim Camii arasında bulunduğunu kabul eder.
Romanos'un sarayını bir kaynakta rastlanan "yazın sıcağından, korunan bir yerde" inşa ettirdiği yolundaki Bizanslı yazar Kedrenos ile Mihail Glikas tarafından verilen bilgiye dayanılarak sarnıcın da şehrin poyraz rüzgârına açık bir semti olan Fatih ile Sultan Selim Camii çevresinde olduğunu ileri sürer. Ancak yakın tarihlerde, Laleli'de Bodrum (Mesih Paşa) Camii yanında yapılan kazıda I. Romanos'un sarayına ait kalıntılar bulunmuştur. Zaten bu cami de, bu imparatorun kurduğu Mirelaion Manastırı'nm kilisesidir. Bu eski kilisenin bir kenarında yükseldiği tümseğin altında, çapı 30 m'yi aşan Roma dönemine ait büyük bir yuvarlak bina kalıntısı vardır. Bizans döneminde bu kalıntıların içine sütunlar dikilerek ve üstü bir kısmı kubbeli olan tonozlar ile örtülerek su sarnıcına dönüştürülmüştür (bak. Bodrum Camii Sarnıcı).
Bu duruma göre Bodrum Camii, I. Romanos'un yaptırdığı Mirelaion Manastırı Kilisesi olduğuna ve hemen yanında 1960'lı yıllarda bulunan kalıntılar da bu imparatorun sarayına ait olarak teşhis edildiklerine göre, buradaki sarnıç, esası Bonos tarafından yapılan üstü "kubbeler" ile örtülü sarnıç olmalıdır. Böylece bu hususta yeni bir hipotez de ortaya atılmış bulunuyor. Ancak bu hipotezde kaynağın verdiği bilgi ile ters düşen nokta, Romanos'un "Yeni Saray" denilen malikânesinin "yaz sıcağında serin rüzgâr alması" gereken bir yerde olmayışıdır. Veya Romanos'un şehir içinde iki ayrı sarayı bulunduğunu kabul etmek gereklidir.
Bibi. R. Janin, "Etudes de topographie byzantine, Leş citernes d'Aetius, d'Aspar et de Bonus", Etudes Byzantines, I, (Bükreş, 1943), s. 110-115; Janin, Constantinople byzantine, 127-128, 200-201.
SEMAVİ EYİCE
Osman Asaf
Bora'nm bir
peyzajından
ayrıntı, tuval
üzerine
yağlıboya,
37x55 cm.
Türkiye iş Bankası
Koleksiyonu
BORA, OSMAN ASAF
(1868, Saraybosna - Ocak 1935, İstanbul) izlenimci Türk ressam. Babası gümrük müdürü Kamil Bey'in ölümünden sonra ailesi 1870'lerde Saraybosna'dan göç ederek İstanbul'un Fatih semtine yerleşti. 1889'da Sanayi-i Nefise Mektebi'n-den mezun oldu. Bu okulun ilk mezun-larmdandır.
17 Eylül 1909'da İstanbul'da kurulan Osmanlı Ressamlar Cemiyeti'nin kurucu üyelerinden olan Osman Asaf, bir süre bu cemiyetin yayımladığı Osmanlı Ressamlar Gazetesi'nin yazı işleri müdürlüğünü yaptı.
I. Dünya Savaşı sırasında Bandırma belediye başkanlığı görevindeyken 40 guvaş resimden oluşan Bandırma Albü-mü'nü hazırladı. Cumhuriyet döneminde birçok rüştiye ve lisede resim öğretmenliği yapmış ve 1933'te emekli olmuştur.
Sanatı, gerek konu seçimi, gerekse resimsel tavrı açısından Hoca Ali Rıza çizgisi içinde değerlendirilir. İstanbul'un kırsal ve tarihi görünümlerini titiz, gözle-
Fenerbahçe
Borsa
Lokantası
Ahmet Kuzik, 1994
•İt
me dayanan bir yaklaşımla ele alır. Erenköy, Kızıltoprak, Acıbadem, Fenerbahçe gibi güzel İstanbul köşelerinden yapılmış çok sayıda çalışması vardır. Figür ve portreye fazla ilgi göstermemiştir.
Eserlerinden bazıları; "Üsküdar'da Doğancılar", "Üsküdar'da Bir Sokak", "Salacak'tan", "Kapahçarşı Nuruosmaniye Kapısı", "Haliç'te Pazar Mavnası", "Erenköy'den Kayışdağı'na Bakış", "Kızıltop-rak'ta Kış"tır.
AHMET ÖZEL
BORSA HANI
bak. HAVYAR HANI
BORSA LOKANTALARI
21 Şubat 1925'te Bahçekapı'da kurulan Zahire Borsası adını önce bulunduğu sokağa, 1927'de de Münir Bey tarafından açılan lokantaya vermiştir. Kurucusu Münir Bey'in ölümü üzerine, Rahmi Akuğuz'a intikal eden Borsa Lokantası 1983'te Eminönü-Sirkeci arasındaki bugünkü adresine taşınmıştır. Ancak muh-
l
BORSALAR
300
301
BOSTANCI
telif sebeplerden, kapanma noktasında iken 1985'te yeni sahipleri Rasim, Tahsin ve Ali Reşat Özkanca tarafından satın alınmıştır. Lokantanın el değiştirmesi, bir anlamda yeniden doğuşu olmuş, 1987'de Osmanbey, 1989'da ise Fenerbahçe Borsa Lokantası açılmıştır. Amerikan tarzı "fast food" sistemi ile dünyanın kimi tanınmış kuruluşları istanbul' da yaygınlaşınca, Borsa lokantaları belirli kesimden sonra halka açılmasını sağlamak ve "Amerikan tarzı beslenme yerine Osmanlı ve Türk mutfağının yemeklerini tarihi geleneklere uygun olarak fast food' alanında da devam ettirmek" amacıyla, 1991'de önce Beyoğlu'nda, sonra da Taksim'de günümüzün yaygınlaşan alışkanlığı fast food'lara mutfağımızın kendi tadı ve usulleriyle katılmasını sağlamıştır.
Mevcutlara ilaveten Büyük istanbul Otogarı'nda iki fast food şubesi ile Amerika Birleşik Devletleri'nde kuruluşu tamamlanmış olan Borsa Fast Food da, Borsa lokantaları zincirine eklenmiştir. Borsa lokantaları ayrıca işyerlerine yemek servisi de (catering) yapmaktadır.
Halen günde 10.000 kişiye yemek sunan İstanbul Borsa lokantaları, her malzemeyi taze kullanmayı, dondurulmuş ya da konserve yiyeceklere yer vermemeyi önemsemekte, beğendili kuzu tandır ya da beğendili kebap ile zeytinyağlı karidesli enginar ve tatlılardan krem şan-tili peynir tatlısını işletmenin en başarılı yemekleri arasında saymaktadır.
İSTANBUL
BORSALAR
Osmanlı'da borsa faaliyetlerini başlatanlar İstanbul'da Galata bankerleridir(-»). 1860'ların ikinci yarısından itibaren etkin oldukları görülür. İlk borsa faaliyete Ga-lata'da Havyar Ham'nda başladı. Han, Galata borsasının o sıralarda Avrupa'da yaygın olan konsolid oyunlarına benzer işlemleri nedeniyle Konsolid Hanı olarak da bilinir. Borsa 1866'dan sonra Havyar Hanı'nın karşısında inşa edilmiş olan Komisyon Han'a taşındı. Önce bir salonu işgal ederken giderek handa yayıldı. Civardaki mağazalar ve han odaları da borsanın bünyesine katıldı. Komisyon Han' in 1913'te yıkılması üzerine Mehmet Ali Hanı'na geçildi. Borsa I. Dünya Savaşı yıllarında kapalı kaldı. Mütareke yıllarında Mertebani Sokağı'nda bir başka handa açıldı. 1921'de tekrar inşa edilen Komisyon Han'a taşındı.
Galata Borsası, Osmanlı Devleti'ne borç veren Batılı mali kurumların ve onların bir ölçüde İstanbul'daki uzantıları olan Galata bankerlerinin girişimiyle doğdu; devletin borçlanma senetlerinin Avrupa borsalarındaki piyasasına karşı içeride de bir piyasa oluşturarak değerlenmelerini sağladı. Ancak Galata Borsası, Osmanlı ekonomisine kalıcı katkılarda bulunamadı; tasarruf sahiplerine güven telkin edemedi.
Cumhuriyet ertesi canlandırılmaya çalışılan İstanbul borsası 1929'da bir ka-
nunla Menkul Kıymetler ve Kambiyo Borsası adı altında yeniden yapılandırıldı. Ancak, dünya buhranı ve izlenen devletçi politikalar borsanın gelişimini engelledi. Uzun süre İstanbul'da borsa dendiğinde akla ticaret borsası geldi.
Osmanlı döneminde bugünkü an-, lamda ticaret borsası sayılamasa da İstanbul'da Bal Kapanı, Yağ Kapanı, Un Kapanı gibi pazar yerleri, birer mal grubu borsası niteliğindeydi. Osmanlı'da ilk ticaret borsası 1892'de İzmir'de kuruldu. Bunu 1913'te Adana ve 1920'de Antalya ticaret borsaları izledi. İstanbul Ticaret Borsası ise ancak 1925'te faaliyete geçebildi.
Ticaret borsaları ile ilgili ilk mevzuat 24 Haziran 1875 tarihli kararnameydi. Bu kararnamenin üçüncü kısmında Ticaret Nezareti'ne bağlı olarak ticaret ve ziraat meclislerinin kurulacağından söz ediliyordu. Bu meclisler bugünkü ticaret odalarının görevlerini yapıyorlardı. Ticaret borsalarının kurulması ve yönetimi bu meclislere verilmişti.
12 Mayıs 1886 tarihli Umum Borsalar Nizamnamesi, ticaret borsalarını, esham ve tahvilat borsaları ile birlikte tanımladı. Bu nizamnamenin bazı hükümleri 1943'e kadar yürürlükte kaldı. Umum Borsalar Nizamnamesi'ne göre ticaret borsaları ticaret odaları tarafından ve valinin izni ile kurulacaktı. Borsalarda merkezde Ticaret Nezareti'nin, taşrada ise vali ya da mutasarrıfın birer temsilcisi bulunacaktı. 8 E-kim 1888 günlü bir başka nizamname ile borsa simsarı ve tellallarının görev ve yetkileri düzenlendi.
Cumhuriyet ertesi, 22 Nisan 1925 günlü Ticaret ve Sanayi Odaları Kanunu'na ait 27 Eylül 1929 günlü nizamnamede ticaret borsaları, borsa alıcı ve satıcıları ile simsar ve tellallar hakkında hükümler bulunmakla beraber, borsalar 1886 tarihli nizamnameye ve buna dayanılarak çıkarılan yönetmeliklere göre yönetildi.
Cumhuriyet hükümeti ticaret ve sanayi odalarına yeni bir düzen getirdiyse de ticaret ve zahire borsalarını eski düzeninde, yani 1886 tarihli Umum Borsalar Nizamnamesi bünyesinde bıraktı. Bu nedenle her borsa kendi talimatnamesi ile kendine özgü bir düzen kurdu ve ülkenin değişik yörelerinde borsalar değişik sistemlere göre yönetildi.
1925'te faaliyete geçmiş olmasına kar-
istanbul
Menkul
Kıymetler
Borsası'ndan
bir görünüm.
Cumhuriyet
Gazetesi Arşivi
şın İstanbul'da ticaret borsası kurma girişimleri 1880'lere kadar gider. 1882'de kurulan Dersaadet Ticaret Odası'mn tüzüğünde ticaret ve zahire borsası kurulması öngörülmekteydi. Meşrutiyet yıllarında çalışmalar yoğunlaşmışsa da savaşlar nedeniyle sürekli ertelendi. Cum-huriyet'in ilam ertesi, 9 Temmuz 1924'te Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Hüseyin Hüsnü Bey başkanlığında bir komisyon kurularak ticaret ve zahire borsası talimatnamesi Ticaret Vekâleti'ne gönderildi. Talimatname değişikliklerle, 19 Ekim 1924'te onaylandı. İlk yönetim kurulu üyeleri oda tarafından atandı. İlk toplantısını 6 Aralık 1924'te yapan kurul, borsanın açılmasına karar verdi. Borsa, çalışmalarına Galata'daki Şark Han'da başladı. Kısa süre sonra Konsolid Hanı' na taşındı. 1926'dan itibaren çalışmalarını Birinci Hamidiye Medresesi'nde sürdürdü, l Mart 1925'te ilk borsa bülteni yayımlandı.
Talimatnameye göre, borsa üyeleri aboneler, mubayaacılar ve simsarlar olmak üzere üçe ayrılıyordu. Aboneler İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası'na kayıtlı ticaret ve sanayi erbabıyla işlemleri kendi adlarına yapan ticaret komisyoncularıydı. Mubayaacılar ancak müşterileri adına işlem yapabilen kişilerdi. Simsarlar ise müşterilerle mubayaacılar arasında aracı olan kişilerdi; kendi adlarına ya da başkaları adına işlem yapamıyorlardı.
İstanbul Ticaret ve Zahire Borsası'na abone, mubayaacı ve simsar olabilmek için ticari ve medeni vasıfları taşımak gerekiyordu. Mubayaacı ve simsarların Türk uyruğunda olması şarttı. Yabancı devlet uyruğu aboneler borsada oy kullanamıyordu.
İstanbul Ticaret ve Zahire Borsası, borsada kayıtlı Türk uyruğundan birinci ve ikinci sınıf abonelerle mubayaacılar tarafından ve Türk uyruğundaki birinci sınıf abone ve mubayaacılar arasından seçilmiş olan 7 ve Ticaret Odası'nca atanmış 2 üyeden oluşan 9 kişilik bir borsa heyeti aracılığıyla yönetiliyordu. Heyet bir yıllığına göreve geliyordu. Borsa komiseri ve umumi kâtibi Ticaret Vekâleti tarafından seçiliyordu. Komiser ve umumi kâtiple mıntıka ticaret müdürü ve belediye iktisat müdürü heyetin doğal üyesiydi. Borsa işlerinden doğan anlaşmazlıklar müşterilerin başvurusu üzerine, 3
kişilik bir sulh ve hakem heyeti tarafından karara bağlanıyordu. 1942 verilerine göre İstanbul Ticaret ve Zahire Borsası' nın abone adedi 287'ydi. İstanbul'da ayrıca 27 üyeli bir hayvan borsası vardı.
1935'te toplanan Ticaret ve Sanayi O-daları umumi kongresinde ticaret ve zahire borsalarının durumu da ele alındı. Bu kuruluşların ıslahı ile yeniden düzenlenerek tüzel kişiliğe sahip olmaları önerildi. Kongrede alınan kararlar ışığında hazırlanarak TBMM'ce kabul edilen 11 Ocak 1943 günlü Ticaret ve Sanayi Odaları, Esnaf Odaları ve Ticaret Borsaları Kanunu, ticaret borsalarına ait yeni hükümler getirdi. Borsalar tüzel kişiliği haiz birer meslek teşekkülü olarak tanımlandı. 1950'de kabul edilen bir yasayla da ticaret borsaları kamu tüzel kişiliği statüsü kazandı.
19. yy'ın ikinci yarısına kadar uzanan borsa geleneği 1985'te İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) ile yeni bir döneme girdi. Yani yapılanmanın ilk yıllarında üyelerinin önemli bir kısmını, gerçek kişi ya da kurum görevlisi olarak eski borsa çevresinden gelen elemanlar oluşturdu.
İMKB hukuken 1985 sonunda doğmuşsa da Temmuz 1981'de yayımlanan Sermaye Piyasası Kanunu ve bu kanunla ihdas edilen Sermaye Piyasası Kurulu borsa ile ilgili yolu açan gelişmelerdi. Kanunun gerekçesinde temel ilkelerden birinin "menkul kıymetler borsalarının çalışmasına elverişli bir ortamı hazırlamak" olduğu belirtiliyordu.
Kısa bir süreden beri faaliyette olmasına karşın İMKB gösterdiği hızlı büyümeyle ekonomik ve mali sistemin ayrılmaz bir parçasına dönüştü. 1993 sonunda yüzde 156'lık getirişi ile dünyanın en çok kazandıran borsası oldu.
İMKB, dolar bazında kümülatif işlem hacmi esas alındığında, hisse senedi piyasasında dünyada 29'uncu, tahvil piyasasında ise 15'inci sırada bulunmaktadır. Dolar bazında işlem gören şirketlerin piyasa değeri açısından dünyada 31'inci sırada bulunan İMKB'nin bu konuda yıl içindeki büyümesi ise yüzde 211,9 oranı ile dünyada birincidir.
İMKB'nin tahvil piyasası günlük ortalama işlem hacmi 1991'de on milyar lira iken Ekim 1993'te bir trilyon liraya ulaştı. 1993'te borsada hisse senetleri ve tahvil piyasalarından oluşan sisteme repo ve kupon piyasaları da dahil edildi.
İMKB Aralık 1993'te Elektronik Alım Satım Sistemi'ni (ELİT) faaliyete geçirdi. Bu sistemle yatırımcıların, işlemleri ekran üzerinden görerek yaptırabilmeleri mümkün olmaktadır. Hisse senedi ve kupon piyasalarında az işlem gören hisselerden başlanarak aşama aşama bilgisayarlı alım satıma geçilmektedir. ELİT sistemiyle Nisan 1993'te yatırımcıların ve araştırmacıların hizmetine sunulan Veri Bankası'na ulaşabilmeleri kolaylaştırıldı.
Böylece Türk borsa sistemi giderek şeffaflaştı ve dünya ile bütünleşmeye hazır duruma geldi. Dünyadaki 117 borsa-
dan ancak 44'ünün kabul edildiği Uluslararası Borsalar Federasyonu (FIBV) ü-yeliğine kabul edilmiş olması, İMKB'nin bu hızlı gelişmesinin ve uluslararası bütünleşmeye hazır olmasının sonucudur. İMKB, Amerika Birleşik Devletleri Menkul Kıymetler Komisyonu (Securities and Exchange Commission) tarafından Kabul Görmüş Ülke Dışı Yatırım Piyasası (de-signated off-shore market) olarak resmen ilan edilmiştir.
ZAFER TOPRAK
Dostları ilə paylaş: |