BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ
Robert Koleji Yüksekokulu'nun (bak. Robert Kolej) 1971'de Milli Eğitim Ba-kanlığı'na devredilmesiyle kuruldu. Kurucu rektörü Prof. Dr. Aptullah Kuran' dır. 1971-1972 öğretim yılında Mühendislik, Fen, Yabancı Diller, İş İdaresi ve İktisat bölümlerinden oluşuyordu. İlk öğretim yılında toplam 992 öğrenci öğrenim gördü. Öğretim üyesi sayısı toplam 79 idi.
YÖK (Yükseköğretim Kurulu) düzenlemelerine kadar Boğaziçi Üniversitesi, Mühendislik, İdari Bilimler ve Temel Bilimler fakültelerinden oluşuyordu. 1982' de İdari Bilimler Fakültesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'ne; Temel Bilimler Fakültesi, Fen-Edebiyat Fakültesi'ne dönüştürüldü. Aynı yıl Eğitim Fakültesi kuruldu. Üniversite bünyesinde ayrıca Yabancı Diller Yüksekokulu, Meslek Yüksekokulu ve lisansüstü eğitim veren altı enstitü bulunmaktadır. Boğaziçi Üniver-sitesi'nin eğitim dili İngilizcedir. Türkiye' nin en seçkin üniversite kütüphanelerinden birine sahiptir (bak. Boğaziçi Üniversitesi Kütüphanesi).
Üniversitenin Robert Kolefden devraldığı Bebek Kampusu bugün Güney Kampus diye bilinmektedir. 1982'de a-çılan Kuzey Kampus Fen Bilimleri ve Mühendislik bölümlerinin bir kısmım ve laboratuvarları, kütüphaneyi, Eğitim Fa-kültesi'ni, yurtların bir kısmını ve öğrenci yemekhanesini barındırır.
YÖK düzenlemeleri sırasında Kandilli Rasathanesi(->), Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü olarak üniversitenin bünyesine alındı.
BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ
290
291
BOĞAZİÇİ YASASI
Boğaziçi önğörünüm bölgesi olarak Anadolu yakasında 1.900 hektar, Rumeli yakasında ise 2.189 hektar olmak üzere 4.089 hektar alandan sorumlu olan Boğaziçi İmar Müdürlüğü, l müdür, 4 müdür yardımcısı ile gerekli planlama, plan uygulama, yapı kontrol, idare ve destek birimlerinden oluşmaktadır.
Anadolu yakasında Üsküdar yakınlarından, Avrupa yakasında ise Ortaköy yakınlarından başlamak üzere, Karadeniz'e açılan Anadolufeneri ve Rumelife-neri yerleşmelerine dek tüm Boğaziçi ön-
Boğaziçi Üniversitesi'nin İÜ işletme Fakültesi'nden devraldığı Hisarüstü Kam-pusu'nun yanısıra Kilyos'ta ve Uçaksa-var'da da birer kampusu bulunmaktadır. Üniversitenin toplam sahası 1.880.128 ırf'dir.
Üniversitenin spor tesisleri dört kampusa yayılmıştır. Kuzey Kampus'ta bir açık basketbol sahası ve bir açık tenis kortu, Güney Kampus'ta bir kapalı salon, bir açık basketbol sahası, üç açık tenis kortu ve bir açık yüzme havuzu, Hisarüstü Kampusu'nda bir halı saha, Uçaksavar Kampusu'nda ise bir stadyum ve bir kondisyon merkezi bulunmaktadır.
Boğaziçi Üniversitesi'nin öğrenci sayısı 1980'li yıllarda hızla arttı. 1980-1981'de kayıtlı 3.194 öğrenci varken, bu sayı beş yıl sonra, 1985-1986 ders yılında 5.7l6'ya ve 1992-1993 ders yılında 10.551'e yükseldi. Üniversite aynı yıl 1.270 mezun verdi.
istanbul
boğaziçi üniversitesi kütüphanesi
Boğaziçi Üniversitesi Kütüphanesi Ro-bert Kolejle yaşıttır. 1863'te Harvard Hukuk Okulu'nun (Harvard College) bağışladığı 200 hukuk kitabıyla kütüphanenin temelleri atıldı. Kitaplık uzun süre Albert Long Hall'un giriş katında iki odada elverişsiz koşullarda faaliyet gösterdi. Okulun İngilizce ve tarih öğretmeni, Bizans uzmanı Dr. Alexander van Millingen'in kütüphane yapılması için bağışladığı 2.000 sterline ABD'den sağlanan fonların eklenmesiyle kütüphane binası olarak inşa edilen van Millingen Hail, 1932'de açıldı. 1900'de 10.000 olan kitap sayısı 1937'de 40.000'e yükseldi. 1940'larda kolejin kütüphanesi Balkanlar'ın en büyük ve modern kütüphanelerinden biri oldu.
Boğaziçi Üniversitesi kurulduktan sonra Kuzey Kampus'ta 300.000 kitap kapasiteli yeni bir kütüphane binası yapıldı. 1982'de bu mekâna geçildi.
1992 verilerine göre kütüphanede ingilizce, Türkçe, Fransızca, Almanca ve
Boğaziçi Üniversitesi Kütüphanesi'nin ilk binası olan van Millingen Hail. Hazım Okureı; 1993
diğer dillerde toplam 223.000 kitap bulunmaktadır. Değerli bir Yakındoğu koleksiyonu vardır. Nadir" eserler koleksiyonu zengindir. Film, saydam, bant ve plak barındıran Görsel-İşitsel Merkezi, eğitim faaliyetlerini desteklemektedir. 1.377 süreli yayın düzenli bir biçimde izlenmektedir. The Times, The New York Times, Cumhuriyet ve Milliyet gazete koleksiyonları, mikrofilm olarak saklanmaktadır. Kütüphane 1980'li yılların ikinci yarısında bilgisayara geçmiş ve bugün CD ROM olanaklarıyla donatılmıştır.
istanbul
Boğaziçi Vapuru "Halas'la birlikte Beşiktaş Iskelesi'nde, 1970'ler.
Ara Güler
BOĞAZİÇİ VAPURU
Şehir Hatları işletmesi vapuru. Şirket-i Hayriye'nin 66 baca numaralı vapuruydu. 1910'da, İskoçya, Glasgow'daki ünlü Fairfields Shipbuilding Cop. tezgâhlarında inşa edildi. Aynı yıl istanbul'a getirilerek 31 Ağustos'ta hizmete kondu. 433 grostonluktu. 48,8 m boyunda, 7,9 m ge-nişliğindeydi, 2,4 m derinliği vardı. 455 beygirgücünde, üç genleşmeli iki buhar makinesi olup çift uskurluydu. Saatte 12,5 mil yapıyordu. Yazın 975, kışın da 884 yolcu alabiliyordu. Eşi Sarayburnu ile en güzel, en dengeli vapurlardandı.
Yıllarca Boğaz iskeleleri arasında çalışan Boğaziçi, Aralık 1981'de hizmet dışı bırakıldı. Ertesi yıl yüzer lokanta haline getirilerek Marmaris'te çalıştınldıysa da sonra tekrar istanbul'a getirildi. 29 Eylül 1984'te bilinmeyen bir nedenle çıkan yangında yandıktan sonra Büyükde-re'de onarımı sırasında üst kamaraları kaldırıldı; biçimsiz bir tekne haline getirildi. "Boğaziçi Eğlence Gemisi" adıyla çalıştırılmak üzere İstinye'ye bağlandığında 74 yıllık bir tekneydi.
ESER TUTEL
BOĞAZİÇİ YASASI
18 Kasım 1983'te kabul edilen, Resmi Gazete'nin 22 Kasım 1983 gün ve 18229 sayılı baskısında yayımlanarak yürürlüğe giren 2960 sayılı özel yasa.
Boğaziçi Yasası, ülkenin belli bir yöresini korumak ve yine salt o yöreye ait imar yetkilerini ve kurallarını belirlemek üzere çıkartılan ilk kapsamlı yasa niteliğini taşır.
Amacı, 1. maddesinde şöyle belirtilir: "Bu kanunun amacı, istanbul Boğaziçi alanının kültürel ve tarihi değerlerini ve doğal güzelliklerini kamu yararı gözetilerek korumak ve geliştirmek ve bu a-landaki nüfus yoğunluğunu artıracak yapılanmayı sınırlamak için uygulanacak imar mevzuatını belirlemek ve düzenlemektir."
Boğaziçi alanında 2960 sayılı yasa yürürlüğe girinceye dek, hem imar Yasası kuralları, hem de SlT kapsamında olduğundan, uzun yıllar 1710 sayılı Eski Eserler Yasası; 23 Temmuz 1983'ten sonra i-se, o tarihte yayımlanan, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası'nın koşulları geçerli oldu. Gerçi, Anıtlar Yüksek Kurulu 1973'te Boğaziçi'ni SlT alanı olarak ilan ettiğinde, birçok ayrıntıyı da içeren kapsamlı bir yapılaşma koşullan tüzüğünü yürürlüğe sokmuştu, ama doğa ve kültür varlığı bulunmayan arsa ve arazilerde ülkenin her yeri için geçerli olan "tip" imar yönetmeliğinin uygulanır olması, bütüncül bir korumanın gerçekleşememesine yol açıyordu.
Nitekim, imar alanındaki bu yasa kargaşası ve yürürlükteki yasaların çelişkileri, Boğaziçi'ne sağlıklı ve korumayı temel alan bir imar planı kazandırılmasına uzun yıllar engel oldu. Eski eser bulunmayan ya da doğal miras kapsamında tescili bulunmayan arsa ve arazilerde, herhangi bir kentsel yerleşme alanında geçerli olabilecek kurallarla yapılaşmaya izin verildi. 1983 Planları
Bu kargaşaya -son vermek ve Boğaziçi' ni salt denize bakan bölgeleriyle değil, Asya ve Avrupa kesimlerinde geniş bir etkilenme alanıyla birlikte koruma altına alarak imar disiplinine kavuşturmak üzere, 1974'teki SİT ilanından sonra başlatılan planlama çalışmaları ancak 1983' te sonuçlanabildi.
Boğaziçi Yasası'nın temel ilkelerini de belirleyen bu planlar, 1/5.000 ölçekli Boğaziçi Nâzım Planı ve ona bağlı üretilen 1/1.000 ölçekli imar uygulama planlan olarak, 22 Temmuz 1983'te onaylanarak yürürlüğe girdi.
1983 planlarındaki "Boğaziçi SlT alanı" sınırı ile bu alanın içinde yer alan ve yine 1983 planında sınırları belirlenen "Boğaziçi kıyı ve sahil şeridi", "öngörü-nüm bölgesi", "gerigörünüm bölgesi" ve "etkilenme bölgeleri", 2960 sayılı Boğaziçi Yasası'nda da aynı isim ve sınırlarıyla yer almış, yasanın eki olarak Resmi Gazete'de yayımlanan haritada da bu bölgeler koordinatlarıyla birlikte belirlenerek ilan edilmiştir.
22 Temmuz 1983'te onaylanan nâzım plandaki Boğaziçi SİT alanının büyüklüğü, 6.115 hektarı Anadolu yakasında, 5.155 hektarı ise Rumeli yakasında olmak üzere, toplam 11.270 hektardır.
1983 planları, Boğaziçi kıyı ve sahil şeridinde sadece kamuya açık ve belirli büyüklüğü geçmeyen günübirlik turizm tesislerine olanak sağlamış, Boğaz köylerinin yerleşik alanları dışında öngörü-nüm bölgesindeki yapılaşmayı ise büyük oranda kısıtlamıştır. Yine aynı planlarda, gerigörünüm ve etkilenme bölgelerine de seyrek yoğunluklu imar hakları tanınmıştır.
Yasanın Getirdiği imar Düzeni
2960 sayılı Boğaziçi Yasası, aslında planlama çalışmaları sırasında bir gereksinme olarak ortaya çıkmış ve ağırlıklı olarak 22 Temmuz 1983'te onaylanan Boğaziçi nâzım ve uygulama imar planlarının "esenliği için" yeni bir imar düzenini sağlamak üzere 22 Kasım 1983'te yürürlüğe girmiştir.
Yasanın bu yeni imar disiplini için getirdiği yeni yönetsel yapılanmada, Boğaziçi İmar Yüksek Koordinasyon Kurulu, Boğaziçi îmar İdare Heyeti önemli yetki ve yükümlülüklerle donatılmışlardır.
Bu üç yeni kurumun yanısıra, Boğaziçi gerigörünüm ve etkilenme bölgelerinden, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile o bölgelerdeki ilçe belediyeleri, yani Beşiktaş, Sarıyer, Beykoz ve Üsküdar belediyeleri, 9 Mayıs 1985'te yürürlüğe giren 3194 sayılı İmar Yasası gereğince yasa imar uygulamalarında yetkili olmuşlardır.
Boğaziçi Yasası'nın en önemli kurallarından biri de önğörünüm bölgesinde "kesin yapı yasağı" getirmiş olmasıdır. 22 Temmuz 1983 tarihli planlarda imar hakkı verilen köy içi parsellerine bile inşaat yasağı getirilmiş olması, Boğaziçi'ndeki eski eser tescili taleplerinde ve yine eski eser restorasyonu uygulamalarında "patlama" yaşanmasına neden olmuştur.
Eski eser tescilli olmayan yapıların "yıkıldıkları an" yeşil alan statüsü kazanmaları nedeniyle, Boğaziçi ögörünümün-de her türlü eski yapıya büyük özenle bakıldığı, sıradan ve harap ahşap evlerin bile eski eser olarak tescil ettirildiği, tümüyle yıkılmış ve hattâ "yok olmuş" bile olsalar eskiden var olduğu çeşitli belge ve fotoğraflarla kanıtlanan binaların da yeniden "restitüe" edildikleri bir süreç başlamıştır.
Yine Boğaziçi Yasası'yla, önğörünüm bölgesindeki bu kesin imar yasağıyla birlikte, gerigörünüm bölgesindeki yapıların kat sayısı 4, etkilenme bölgesi için ise 5 katla sınırlandırılmıştır.
Her iki bölgedeki uygulanabilecek en yüksek yapı yoğunluğu ise, arsa alanının yüzde 15 "i oranında belirlenmiştir.
Boğaziçi İmar Müdürlüğü
2960 sayılı Boğaziçi Yasası'nın 9. maddesine göre, İstanbul Büyükşehir Bele-diyesi'ne bağlı olmakla birlikte, kamu tüzel kişiliğine sahip olan Boğaziçi'ndeki imar uygulamalarını yürütmek ve denetlemekle görevli kılınan Boğaziçi İmar Müdürlüğü kurulmuştur.
Yasanın yürürlüğe girmesinin ardından, öncelikle İstanbul Belediyesi'nde o-
|H ÖNĞÖRÜNÜM BÖLGESi
İÜ GERİGÖRÜNÜM BÖLGESİ
r~T| KIRSAL ALANA BAĞIMLI Llil ETKİLENME BÖLGESİ
Mm ŞEHiR MERKEZÎNE BAĞIMLI BiIII ETKİLENME BÖLGESi
22.7.1983 onay tarihli ve 1/5.000 ölçekli Boğaziçi Nâzım Planı'na göre çizilmiş kroki.
22.11.1983 gün, 18229 sayılı Resmi Gazete
luşturulan kadrolarla 1983'ün Kasım ayında Boğaziçi İmar Müdürlüğü, Sarıyer Ha-cıosman Bayırı'nda özel bir binada çalışmalarını sürdürmektedir.
Başlangıçta tüm Boğaziçi alanından sorumlu olan müdürlük, 9 Mayıs 1985 tarihinde yürürlüğe giren 3194 sayılı İmar Yasası'nda belediyelere devredilen imar yetkileri nedeniyle, sadece Boğaziçi önğörünüm bölgesinden sorumlu kılınmış, gerigörünüm ve etkilenme bölgelerinde ise ilgili ilçe belediyeleri devreye girmişlerdir.
BOĞDAN SARAYI VE ŞAPELİ 292
293
BOKS
Mütareke döneminde YMCA Jimnastikhanesi'nde bir boks karşılaşması. Zafer Toprak arşivi
görünüm alanını denetlemekle yükümlü olan müdürlüğün, Aralık 1993'teki toplam personel sayısı 182 kişidir.
Öngörünüm bölgesindeki tüm imar izinleri, proje onayları, kaçak yapı denetimi ve yıkını işlemleri Boğaziçi imar Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir.
2960 sayılı Boğaziçi Yasası'nın 8. maddesiyle, İstanbul valisi başkanlığında, İstanbul belediye başkam, il hukuk işleri müdürü, bayındırlık ve iskân il müdürü, il sağlık müdürü, defterdar, Boğaziçi i-mar müdürü, İstanbul Belediyesi imar müdürü, vali ve belediye başkanının ata-dıkla'rı birer uzman, Boğaziçi'ne bakan Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu başkanı, Yükseköğrenim Kurulu'nca belirlenecek bir öğretim üyesinden oluşan 12 kişilik Boğaziçi İmar İdare Heyeti kurulmuştur.
Sekreterlik hizmetini Boğaziçi İmar Müdürlüğü'nün yaptığı heyetin görevleri arasında, Boğaziçi'yle ilgili imar planlarını, imar uygulama programlarını, bölgedeki kamu yatırımları planlarını ve programlarım, Boğaziçi İmar Müdürlüğü'nün bütçesini ve mali sorunlarını görüşerek Bayındırlık ve İskân Bakanlığı'na iletmek yer aldığı gibi, yine bölgedeki yasadışı ve kaçak yapılaşmanın yıkımı için de karar yetkisi Boğaziçi İmar İdare Heye-ti'nde bulunmaktadır.
2960 sayılı Boğaziçi Yasası, Boğazi-çi'ndeki tüm planlama çalışmaları için karar alma, onaylama ve Boğaziçi imar uygulama programlarım yürürlüğe sokma yetkisini, Boğaziçi İmar Yüksek Koordinasyon Kurulu'na vermiştir.
Kurul, başbakan veya görevlendireceği devlet bakanı veya başbakan yardımcısının başkanlığında, Bayındırlık ve İskân, Milli Savunma, Maliye, İçişleri, Sağlık ve Sosyal Yardım, Ulaştırma, Ta-rım-Orman, Kültür, Turizm, Sanayi ve Ticaret ile Enerji ve Tabii Kaynaklar bakanlarından oluşmakta, yılda en az iki kez toplanmakta ve sekreterlik hizmetlerini ise Bayındırlık ve İskân Bakanlığı yürütmektedir.
İmar Yasası'ndan Boğaziçi'ne Müdahale
Boğaziçi Yasası yürürlükteyken, 9 Mayıs 1985'te yürürlüğe giren 3194 sayılı İmar Yasası'nın 47. ve 48. maddeleriyle, Boğaziçi Yasası'nın 3. maddesinin "f ve "g" fıkralarında ve 10. maddesinin tümünde değişiklikler yapılmıştır.
Özellikle 3. maddenin "f fıkrasındaki yeni düzenlemeyle "Boğaziçi alanında imar planı değişikliği yapılabileceği" hükmü getirilmiş, "g" fıkrasında ise ön-görünüm bölgesindeki yapı yasağı kaldırılarak, 500 m2'den büyük parsellere belli oranda inşaat hakkı tanınmıştır.
Anayasa Mahkemesi, bu değişiklikler arasındaki "g" fıkrasıyla getirilen ayrıcalıklı yapılaşma hakkının Anayasa'ya aykırı olduğu ve Boğaziçi Yasası'nın ön-görünüm bölgesiyle ilgili genel koruma ilkeleriyle çeliştiği gerekçesiyle, söz konusu maddeyi 11 Aralık 1986 tarihli kararıyla iptal etmiştir.
Anayasa Mahkemesi'nin bu kararının Resmi Gazetede yayımlanmasına kadar geçen 4 aylık süre içerisinde, dönemin belediye yetkilileri tarafından verilen 1.071 adet yapı bloğuna ait inşaat ruhsatı, Boğaziçi üzerindeki spekülatif yapılaşmanın en çok tartışılan örneklerini oluşturmaktadır. Aynı maddeye dayanılarak, 9 Mayıs 1985'ten Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararına kadar geçen 19 aylık süre içinde ruhsat verilen yapı sayısı ise sadece 390'dır. Bu rakamlar, kamuoyunda, yargı kararının Resmi Gaze-te"de yayımlanmasının bilinçli olarak geciktirildiği ve yine yargı kararı bilinmesine karşın, dönemin yerel yöneticilerinin hukuka aykırı olarak bu inşaatlara izin verdiği şeklinde, uzun süren tartışmalara yol açmıştır.
Benzer şekilde, yine 1985'te Boğaziçi Yasası'nın 10. maddesini değiştiren İmar Yasası'nın 48. maddesiyle de, gerigörü-nüm ve etkilenme bölgesinde 4 ve 5 katlı yapılaşmaya olanak sağlanmış, ayrıca arsalar üzerindeki yapı yoğunluğu hesaplanırken "brüt parsel alanı" esas a-lınarak, kamuya terk edilen yol, yeşil a-lan, otopark gibi kesimlerin de inşaat alanı hesabına katılması kuralı getirilerek, yine yoğunluk artıran bir düzenleme yürürlüğe sokulmuştur. Bu değişiklik ise halen yürürlüktedir ve bölgedeki yoğun yapılaşmanın başlıca yasal dayanağım oluşturmaktadır.
2960 sayılı Boğaziçi Yasası, 3194 sayılı İmar Yasası'yla 1985'te getirilen değişiklikler dikkate alınmazsa, mimarlık, şehircilik ve korumadan yana diğer ilgili çevreler tarafından genelde olumlu karşılanmıştır. Yasanın özellikle Öngörünüm bölgesi için getirdiği kısıtlamalar, yine 1985 değişikliği ayrı tutulursa, gecekondulaşma dışında. Boğaz'm yapılaşmadan korunması yönünde önemli ve etkili olmuştur.
Bununla birlikte yasanın, gerek kendi içeriğindeki teknik yanlışlıklarından, gerekse özellikle kaçak yapı denetimi ve cezalar yönünden güçsüz kalan hükümlerinden ötürü, Boğaziçi'nin korunmasında yeterli hukuksal dayanağı yarattığı söylenemez.
OKTAY EKİNCİ
BOĞDAN SARAYI VE ŞAPELİ
Osmanlı Devleti'ne bağlı bir beylik halinde idare edilen Boğdan voyvodalarının şehrin kuzeybatı köşesinde, Fener ile Ka-ragümrük semtleri arasında geniş bir arazi içinde bir sarayları vardı. Dimitrie Kan-temir (Candemir), bu sarayın Boğdan'ın (Moldavia), Osmanlı Devleti'ne bağlılığını bildirmek ve ödenecek vergiyi öğrenmek üzere İstanbul'a gönderilen Büyük Logofet İon Tavtu tarafından, II. Bayezid döneminde 1504'e doğru yaptırıldığını yazar. Fakat İpsilautes'in 1789'da yazılan, ancak 1870'te basılan kitabında ise, Kantemir'in verdiği bilgiye yakın, ancak tarihleri daha değişik bir açıklama ile karşılaşılır.
Alman Elçisi David Ungnad'ın özel papazı olarak 1573'te İstanbul'a gelen Stephan Gerlach, 1674'te yayımlanan hatıralarında, Boğdan Sarayı'nın esasının Raoul adında bir kişiye ait olup onun Rusya'ya gitmesi ve orada ölümü üzerine 1518'de saray yapılmak üzere Voyvoda Mihail Kantakuzeno tarafından satın alındığını bildirir. Bu bilgiler farklılık göstermekle beraber, Boğdan Sarayı'nın bu eyaletin Osmanlı Devleti'ne bağlanmasının ardından 16. yy'm ilk yıllarında yapıldığı veya eğer mevcutsa tahsis e-dildiği anlaşılmaktadır.
Kantemir bu sarayın, evvelce Pamma-karistos Manastın Kilisesi iken, Fethiye Camii olan yapının batı tarafında bulunduğunu bildirir. P. ğ. İnciciyan da (ö. 1833) aynı hususu destekleyerek, Boğdan Sarayı'nın Kefeli Mahallesi'nde olduğunu yazar. Gerçekten Drağman Cadde-si'nin Haliç tarafından Kesmekaya ile Drağman Çeşmesi sokakları arasındaki yerde, Kefeli Camii'nin kuzeyinde Boğdan Sarayı'nın özel ibadet yerinin (şapel) harabesi mevcuttur. Bu çevre, 17. yy'a kadar Hıristiyanların yaşadıkları bir bölge olup buradaki eski kiliseler olan Kefeli ve Odalar camileri ancak IV. Murad döneminde (1623-1640) Hıristiyanlardan alınarak camiye dönüştürülmüştür.
Boğdan Sarayı, 17. yy ortalarından itibaren, İstanbul'a gelen bazı yabancılara tahsis edilmiş veya kiralanmıştır. l643'te İstanbul'da olan Lehistan elçisi bir süre burada yaşamış, İsveç'ten l634'te gelen P. Strasburg ile 1657-1658 arasında istanbul'da İsveç'i temsil eden C. Ralamb'ın da burada konakladıkları bilinmektedir.
Boğdan Voyvodası Konstantin'in oğlu olan ve 22 yıl İstanbul'da yaşadığına göre en doğru bilgiye sahip olması gereken Kantemir, Sancaktar Yokuşu'nda-ki tepenin üzerinde kendi sarayını yaptırdığını bildirir. Çok manzaralı bir yerde olan bu sarayın inşasına kayınbabası Eflâk Voyvodası Şerban Kantakuzeno, IV. Mehmed zamanında (1648-1687) başlamış, önce vadinin dibinde yirmi beş dirsek yükseltmek suretiyle meydana gelen set üzerinde temelleri atılan ve 35.000 altın harcanan bu saray, karşı yakadaki Tersane Sarayı'nın (Aynalıkavak Kasrı yerinde) içini gördüğü bahanesi ile yapımı durdurulmuş, ancak çok sonraları Sadrazam Âli Paşa'mn izniyle inşaata izin verilmiş, tam bu sırada Kante-mir'e Boğdan voyvodalığı verilmiştir. Bu duruma göre Halic'e hâkim yamaçlarda birbirinden ayrı olarak Boğdan ve Eflâk voyvodalarının sarayları vardır.
Prut Savaşı'ndan (1711) az sonra Boğdan voyvodalığı aşırı Rusya dostu oldukları anlaşılan yerli boyarlardan alınarak, bu eyaletlerin idaresi devlete daha bağlı oldukları sanılan Fener'de yaşayan yerli reayadan Rum beylerine verildiğinde, Boğdan Sarayı'na da gerek kalmamıştır. Arkasından burası 17öO'ta İoannes Kala-makes tarafından Aynoroz' daki Pante-leymon Rus Manastırı'na vakfedilmiş, sadece şapeli bir süre kullanılmıştır. An-
cak buranın mülkiyetinin manastıra ait olduğu 1795'te İoannes'in oğlu Andreas ve 1814'te Skarlatos Kallimakes tarafından tasdik edilmiştir.
Boğdan Sarayı'nın 18. yy içlerinde harap bir hâle geldiği ve büyük bir yangında mahvolduğu söylenir. Bu herhalde 1782 yangını olmalıdır. Bundan sonra sarayın geniş arazisi uzun yıllar bostan olarak kullanılmış, 1875'e doğru çizilen İstanbul haritasında da böyle gösterilmiştir. 1340/1921 tarihli İstanbul Şehremaneti haritalarında da büyük bir bostan olarak işaretlenen bu arsa, 1950'li yıllardan sonra hızla gecekondular, evler ve apartmanlarla doldurulmuştur.
Boğdan Sarayı'nın yerini işaret eden tek yapı, esası Bizans dönemine inen küçük ibadet yeri (şapel) idi. Kantemir bu şapelin Aziz Nikolaos adına olduğunu bildirir. Bizans'ın bu bölgedeki eski büyük manastırlarının kalıntısı olan bu yapı, saray (veya konağın) içinde kaldığından, onun özel kilisesi yapılmıştı. Boyu 7 m'yi geçmeyen bu tek nefli yapı iki katlı idi. Esas ibadet yeri olan üst katı, sonradan yapıldığı açıkça belirli basık bir kubbe örtüyordu. Alt kat ise beşik tonozlu tek nef halinde olup burası bir mezar mekânı (kripta) idi. I. Dünya Savaşı yılları içinde bu mahzende kaçak kazılar yapılarak üç mezar bulunmuş, fakat bunların kimlere ait oldukları öğ-renilememiştir.
Şapelin üst katı anlaşılamayan bir sebeple 1930'lu yıllarda bütünüyle yıktırılarak, yalnız alttaki mahzen katı kalmıştır. 1950lerde burası ev haline getirilmişti. 1970'lerde ise, Boğdan Sarayı Şapeli ve çevresinin mülkiyetinin kendisine ait olduğunu iddia eden bir kişi, buralarda inşaat yapmak için başvurularda bulunuyordu. Bugün Boğdan Sarayı'nın son hatırası olan şapeli de hemen hemen kaybolmuş gibidir. İyi bir gravürü 1877'de Galanakis tarafından yapılarak Paspatis' in kitabında yayımlanmıştır. İstanbul'da İngiliz Kırım Kilisesi Papazı C. G. Curtis' in 1870'te bu şapelin duvarında gömülü küçük bir mermer parçası üzerinde görerek resmini çizdiği bir motifi Bizans hizmetindeki Vareg'lerin baltası olduğunu sanması ve şapelin 11.yy' da Bizans'a yerleşen bir Anglosaksojı soylusu tarafından yaptırılmış olduğunu tahmin etmesi dayanaksız bir iddiadır.
Bibi. D. Cantemir, The History of the Crowth and Decay of the Ottoman Empire, Londra, 1734-35, bölüm I, III, l, not 17, s. 104-105; I, III, 4, not 28, s. l, 186; ay, Osmanlı imparatorluğunun Yükseliş ve Çöküş Tarihi, (çev. Ö. Çobanoğlu), Ankara, 1979, II, s. 197, 275; A. G. Paspatis, Byzantinai Meletai, s. 360-361; Maria Bengescu, "Bogdan-Serai, Ruinele unei biserici Moldoveneşti in Constantinopo-le", Literatürü si Arta Romana, (Bükreş, 1905) s. 33-37; Millingen, Byzantine Churc-hes, 280-281; C. Balş, "Boğdan Serai", Buleti-nul Comisionii Monomentelor İstorice, VIII, 33 (Bükreş, 1961), s. 10-14; Ziya, istanbul ve Boğaziçi, II, 73; İnciciyan, istanbul, 17; A. Dutu-P. Cernovodeanu, Dimitrie Cantemir, Historian of South East European and Orien-tal Civilisations, Bükreş, 1973, s. 121-122;
Müller-Wiener, Bildlexikon, 108; F. Babinger, "Origina si stârşitul lui Vasile Lupu", Acade-mia Românâ-Memoriile Sectiunii İstorice, III, seria XVIII, 2 (Bükreş, 1936); J. Reychman, "istanbul'da Eski Lehistan Devleti Elçiliğinin Yerine Dair", STY, I (1964), 44; R. Janin, "Leş eglises byzantines Saint Nicolas â Constanti-nople", Echo d'Orient, XXXI (1932), s. 416; Janin, Eglises et monasteres, 371; Eyice, Bizans Mimarisi, 43-45; S. Eyice, "Boğdan Sarayı", DlA, VI, 271-272; C. G. Curtis-Mary A. Walker, Restes de la Reine deş Villes, II, ty, no. 62.
SEMAVİ EYİCE
BOKS
Türkiye'de modern boksun doğum yeri İstanbul'dur. 1910'da bir avuç heveskâ-rın başlattığı boks çalışmaları ancak İstanbul'un işgali yıllarında (1918-1922) ciddi bir spor faaliyetine dönüşebilmiştir. İşgal yıllarında yabana asker boksörlerin kendi aralarında yaptıkları iddialı boks maçları yalnız halkın ilgisini çekmekle kalmamış Türk gençlerini de bu spora heveslendirmişti. Beyoğlu'nun o yıllardaki en ünlü lokalleri olan Union França-ise, Skating, Spring Field ve Variete salonları İstanbul'da ilk boks müsabakalarına sahne oldu.
Türk gençleri işgalin yarattığı eziklikten kaynaklanan büyük hırs içinde bu spor dalında çok hızlı bir gelişme kaydettiler ve çok kısa bir zaman içinde ringlerde işgal kuvvetlerine mensup asker boksörlerin karşısına çıkmaya başladılar. Bu maçlarda Türk boksuna ilk başarıları kazandıranların başında, İngiliz Kemal adıyla tanınan ve "Türk casusu" olarak ayrı bir ün yapacak olan Esat Bey (Tomruk) bulunuyordu. Yabancı asker boksörlere karşı kazandığı galibiyetler birçok Türk gencinin de boksa yönel-
mesini teşvik etti. İşgal yıllarının bir başka ünlü Türk boksörü de Fenerbahçeli, ünlü bir futbolcu olan ve "Yavuz İsmet" namıyla anılan İsmet Bey'di (Uluğ). Askeri Tıbbiye öğrencisi olması nedeniyle işgal kuvvetieri askerlerine karşı kazandığı galibiyetler halkın gözünde ayrı bir anlam taşıdı.
İstanbul'da ilk boks kulübü 1920'lerin başında Akşiyani adında bir Musevi tarafından kuruldu. Fransa Boks Federasyo-nu'nun himayesinde kurulan bu kulübün kiraladığı, Taksim Çeşmesi yanındaki Şen-tekler Salonu her hafta iddialı ve heyecanlı boks karşılamalarına sahne oldu.
İşgal yıllarının sonunda Türk boksunda Galatasaray, Fenerbahçe ve Kurtuluş kulüplerinden yetişen Sabri Mahir, Mazlum Kemal, Mısırlı Mazhar, Ziya (Boyer), Hilmi (Biç) gibi yeni isimler yetişmişti. Bunlardan Sabri Mahir, bir sokak kavgasında bir Rum gencini komaya soktuğu gibi kendisini yakalamak isteyen işgal kuvvetleri askerlerinin de birkaçını döverek hastanelik ettiğinden İstanbul'dan kaçırılmış ve boks sporuna yurtdışında devam etmişti.
İspanya ve Fransa'da yaptığı tüm maçları kazanan ve Fransa'da yarı-ağırsıkle-tin finalinde Avrupa şampiyonluğunu az bir farkla elinden kaçıran Galatasaraylı Sabri Mahir, daha sonra Almanya'ya gitmiş ve orada "Almanya'ya modern boksu sokan adam" olarak tanınmıştı. Ağırsıklet dünya şampiyonu Max Schmel-ling'i bulup yetiştirmiş ve antrenör olarak da ün kazanmıştı.
1920'lerin sonlarında bir başka Türk boksörü de Fransa ringlerinde parlamıştı. Bu genç Türk boksörü Fransızlar tarafından "Çanakkale Fırtınası" namı verilen Fenerbahçeli Nuri Bey'di (Kadıköylü).
Dostları ilə paylaş: |