BaşÖRTÜSÜ raporu 2007 Sakarya Başörtüsü Platformu



Yüklə 2,1 Mb.
səhifə13/102
tarix30.10.2017
ölçüsü2,1 Mb.
#22656
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   102

Nedim Odabaş, Milli Gazete’deki “Bizi şaşırtın bakalım!” başlıklı yazısında Başbakan Tayyip Erdoğan’ın toplumsal mutabakat anlayışını eleştirdi: “Kurumsal mutabakat ne demek?... Toplumun büyük kesimi bu meseleyi, mesele olarak görmek istemediğini beyan ederken, açıkça “başörtüsü mağdurlarına” özgürlüklerinin verilmesini talep ederken, kendilerini bu toplumdan daha büyük, mağrur gören kurumlar mı var? Özgürlükler bir takım kurumların dağıttığı ulufe midir? Birilerine verilip birilerine verilmeyecek bir şey midir? Lütfen sümen altı ettiğiniz, artık konuşulmasına, tartışılmasına, gündeme getirilmesine bile için için kızdığınız bu özgürlük mücadelesini, kurumsal mutabakat safsatalarıyla sulandırmayın! Açık açık, “Bizim böyle bir derdimiz yok” deyin, olsun bitsin!... “Başörtüsü özgürlük mücadelesidir, kurumsal mutabakat bekliyoruz”… Dön baba, dönelim!... Sağ elle sol kulağınızı göstermek için kendinizi böyle kasmanıza gerek yok!”

3 Mart 2007 - Başörtüsü Platformları Eylemleri


Sakarya Başörtüsü Platformu’nun 77’nci eyleminde “Darbeciler! Bu ülke sizin eserinizdir!” denildi. Başörtüsüne Özgürlük İzmir Platformu’nun açıklamasında 28 Şubat post-modern darbesinin hala sürdüğü, yasakçı zihniyetin her gün yeni yasakçı uygulamalarla karşımıza gelme cesaretini AKP hükümetinin uygulamalarından aldığı vurgulandı. Kocaeli’deki 98’inci açıklamada da yasakçılar protesto edildi. Ankara’da 56’ıncı, ve Akyazı’da yapılan 4’üncü eylemle başörtüsüne özgürlük mücadelesine devam mesajı verildi. Van İnanç Özgürlüğü Platformu 27’inci eyleminde “28 Şubat 1997 unutulacak ve affedilecek bir tarih değildir. 28 Şubat başarısız bir toplum mühendisliği örneğidir.” denildi.

3 Mart 2007 - 28 Şubat en çok başörtülü kadınları vurdu


Ayşe Böhürler, Yeni Şafak’taki Şubat en çok kadınları vurdu” başlıklı yazısında 28 Şubat sürecini değerlendirdi: “28 şubat en çok kadınları vurdu. Sadece Merve Kavakçı meclisten çıkarılmadı,binlerce kadın kamusal alandan ve eğitim hayatından dışlandı. Fatma Şahin- Ali Kalkancı senaryosu üzerinden kadınların dindarlıkları tartışmaya açıldı, imajları değiştirilmeye çalışıldı, dindar kadınların kazandıkları saygınlıkları darbe yedi. Türkiye'de kadınların dindar olma hakları elinden alındı. Seçim yapmak zorunda bırakıldılar. Binlerce subay eşi başörtülü olduğu için emekliye ayrıldı, görevden atıldı, işinden oldu. Boşansalar da,eşler başını açsalar da erkeklerin sicilinden 'eskiden eşi başörtülüydü' kaydı silinmedi. Dindar erkelerin eş beklentisi değişti; kariyere,sicile mani olmayan eş statüsü revaç buldu/kadınlar çaresiz buna uyum sağlamaya çalıştılar. Başını örtenlerin bir bölümü başörtüsüne inancını yitirdi. Açanlar ise mutsuz oldu, üzerlerindeki baskılar ile baş edemeyenler ise tıbbı tedaviler almak zorunda kaldılar. 3000’den fazla genç kız bu nedenle dünyanın dört bir yanına üniversite eğitimi almaya gitti. Peruk takanlar perukların test etmek isteyen parmaklardan uzak tutmaya çalıştılar, içerde açık dışarıda örtülü çoğu zamana da tamamen açık/örtülü/ çelişkiler/ gelgitler/aşağılanmalar/ baskı altında 10 yıl geçti. Meslek sahibi kadınlar kendilerinden vasat erkek veya başı açık kadın idarecilere katlanmak zorunda kaldılar. Hiçbir zamana akademik kariyer imkanları olamadı. Mesleklerinde de ilerleme şansları da…”

4 Mart 2007 – Hükümet’in başörtüsü dilekçesine cevabı

AKP iktidarı, binlerce başörtüsü mağdurunun talebine kulak tıkadı. Bu konuda 5 yıldır en ufak bir adım atmayan Hükümet, buna rağmen başörtüsü mağdurlarına, “çalışmalar sürüyor” demeye devam ediyor. Hükümetin tavrını ortaya koyan en ilginç örneklerden biri, başörtüsü mağdurlarının TBMM Dilekçe Komisyonu’na yaptığı başvuru ile yaşandı. Başörtüsü mağduru bir genç kız, mağduriyetinin giderilmesi ve başörtüsü yasağının kaldırılması konusunda TBMM Dilekçe Komisyonu’na şikayette bulundu. Komisyon’da prosedür gereği konunun muhatabı olarak Başbakanlıktan bilgi istedi. Başbakanlıktan gelen cevapta ise “Farklı giyim tercihleri olan bireylerin yakınmalarının ortadan kaldırılması çalışmaları sürmektedir” denildi. Bu cevabın ardından TBMM Dilekçe Komisyonu da Başörtüsü mağduru bayana gönderdiği cevabi yazıda “gereği düşünüldü” diyerek şu ifadelere yer verdi: “Başbakanlıkça komisyonumuza gönderilen cevabi yazıdan; başvurunun incelendiği ve ‘hükümetimizin kendi yaşam alışkanlıkları ve gelenekleri içerisinde farklı giyim tercihleri olan bireylerin yakınmalarının ortadan kaldırılması çalışmaları sürmektedir’ şeklinde bilgi verildiği anlaşılmış olup 3071 sayılı Dilekçe hakkının Kullanılmasına Dair Kanun ileTBMM iç tüzüğünün 116. maddesi uyarınca dilekçe hakkında komisyonumuzca başka bir işlem yapılamayacağına karar verildi” (Milli Gazete)



4 Mart 2007 - Cakarta'nın kadınları yavaş yavaş kapanıyor...

Hikmet Çetinkaya, Cumhuriyet’teki “Cakarta’nın Kadınları” adlı köşe yazısında, dünyanın en büyük İslam ülkesi olan Endonezya’nın bir zamanlar Türkiye’ye örnek gösterildiğini ifade ederek, “Türkiye, Endonezya olur mu?” sorusunu sordu. “Endonezya'daki köktendinciler şimdilerde federal düzeyde "anti pornografi" yasası çıkarmaya hazırlanıyorlar... Eyaletlerinde işi bitirdiler! Endonezya'da tasarı halinde olan yasa çıktığında toplum içinde öpüşen kadınlara beş yıla dek hapis cezası getirilecek... Eğer bir kadın, bedeninin "duyarlı" yerlerini açarsa bir yıl hapis yatacak... Endonezya'nın başkenti Cakarta'da yaşayan kadınlar tedirgin... Endonezya, köktendincilerin baskısıyla laiklikten vazgeçiyor... Kadınlar yavaş yavaş kapanıyor... Eğer bu uygulamalara karşı çıkarlarsa başlarına ne geleceğini biliyorlar... ‘İslam karşıtı olanların katil vaciptir!’” satırlarına yer vererek, Türkiye’de de benzer durumların yaşanacağını ima etti.



4 Mart 2007 - Sorun türban değil, bilgi

Cumhuriyet Gazetesi’nden Leyla Tavşanoğlu’nun Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sezer Ş. Komşuoğlu ile yaptığı röportaja “Sorun türban değil, bilgi” başlığı atılırken, başörtüsü yasağı sorunu “suninin de sunisi” bir gündem olarak değerlendirildi. Tavşanoğlu’nun “Peki, özellikle yükseköğretimde, üniversitelerde bir türban, daha doğrusu sıkmabaş sorunu var. Siz bu konuya nasıl yaklaşıyorsunuz?” sorusuna ise Komşuoğlu şu yanıtı verdi: “Bu, ülkenin sorunu. Her yerdeki sorunlardan bir tanesi. Bunda ısrarlı olacak bir durum yok. Bu anayasayla tanımlanmış bir konudur. "Bunu toplumsal bazda çözelim" gibi yorumlar getiriliyor. Ama anayasanın bir tanımı var Üniversitelerde öğrenci ve öğretim üyelerinin kılık kıyafetlerinin nasıl olacağı belirlenmiş. Biz anayasanın gereklerini uyguluyoruz. Burada toplumsal bir baskıyı yada toplumsal bir bakış açısını dayatmanın son derece yanlış olduğunu düşünüyorum. Bu konu çözülecek gibi olsaydı çözülürdü. Bunu yapmaya söz veren hükümet de zaten zorlandı. Bu ülkenin, üniversitelerin sorunu türban değil, bilgiyi üretmek. Dolayısıyla konuyu hiç buraya taşımamak lazım. Bu, anayasada net olarak belli. Konu çözülmüştür. Öğrenciler üniversiteye hangi kılık kıyafette gelmeleri gerektiğini biliyorlar ve gereğini yerine getiriyorlar.”



5 Mart 2007 - Cumhurbaşkanı eşi devlet memuru değil!

Derya Sazak’ın Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu ile Milliyet için yaptığı röportajda, Çubukçu’nun “Cumhurbaşkanı'nın eşinin örtülü olup olmaması gibi bir şeyin tartışılmasını hukuki, insani ve demokratik bulmuyorum.” sözleri öne çıkarıldı. Sazak’ın “Erdoğan'ın ya da eşinin başı bağlı bir başka AKP'linin adaylığı bir sorun oluşturur mu?” sorusuna “Türkiye tartışmayı bence asla bu boyutta ve bu seviyede götürmemeli. Yani bir insanın eşinden ve eşinin bireysel tercihlerinden dolayı adaylığı tartışılmamalı. Bir insanın bireysel inançları ve tercihlerini sorgulayarak Cumhurbaşkanlığı makamını yıpratanlayız. Cumhurbaşkanlığı seçiminin nasıl yapılacağı, hangi şartlara haiz olanların aday olacağı Anayasa'da yazılı. Sorun bir hoşgörü beklentisiyle de ilgili değil. Çankaya seçimini konuşurken cumhurbaşkanının eşinin örtülü olup olmaması gibi bir şeyin tartışılmasını hukuki, insani ve demokratik bulmuyorum.” cevabını verirken; Sazak’ın “AKP 4.5 yıldır Meclis'te tek başına iktidar. Türban sorununu isteseniz çözecek güçteydiniz. Yapmadınız.” sözleri karşısında şu savunmayı yaptı: “Türkiye'de birçok konuda özgürlüklerin dönüşmesi o kadar kolay olmuyor. Demokrasi ve özgürlük anlayışının belli bir çıtaya yükselmesi çok önemli, o yüzden AKP belki de, Başbakan çok ifade etti ‘Yasaklarla mücadele ediyoruz’ diye. Yasaklar ve yasak zihniyetinin ortadan kalkması gerekiyor öncelikle. Türban konusu da ancak konsensüsle çözülür.”



Yüklə 2,1 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   102




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin