13 Nisan 2007 – Dedeman Otel’de başörtüsüne kamusal alan yasağı
Türk Eğitim Derneği’nin düzenlediği ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın desteklediği ‘Eğitimde Yeni Ufuklar Sempozyumu’ konulu toplantıyı izlemek isteyen öğrenciler, başörtülü oldukları için salona sokulmadı. MEB Müsteşar Yardımcısı Salih Çelik’in eğitimde yaptıkları icraatları anlattığı sırada salon kapısına gelen başörtülü öğrenciler, ‘başörtülü şekilde girişin yasak olduğu’ uyarısıyla geri çevrildiler. Dedeman Otel’de düzenlenen ve halka açık olan sempozyumda uygulanan başörtüsü yasağının gerekçesi ise açıklanmadı. (Milli Gazete)
14 Nisan 2007 - Başörtüsü Platformları Eylemleri
Sakarya Başörtüsü Platformu 83’üncü eyleminde açıklama yapan Sapanca Bilgi Eğitim ve Dayanışma Derneği (SABED), “Rejimin asıl sahibi konumundaki TSK farklı açılımlar ile kendince dost olarak gördüğü ve STK’larla işbirliği politikaları izliyor ve yaşadığı bunalımı aşmak, girdiği çıkmazdan kurtulmak için çırpınıp duruyor.” dedi. Kocaeli’deki eylemlerin 3’üncü yılına girmesi dolayısıyla özgürlük yürüyüşü yapan başörtüsü eylemcilerine ise polis biber gazı ve copla saldırarak, çok sayıda kişiyi darp etti. Mazlum-Der Kocaeli Şube Başkanı Ömer Faruk Gergerlioğlu yaptığı açıklamada “yasadışı bir darbeyi isteyenler yürürken, yüz binlerce genç kızın hayatını karatan bu yasağa karşı barışçı bir yürüyüş yapmak isteyenler sert bir müdahale ile karşılaşmışlardır.” dedi. Ankara’da 62’inci, Van’daki 33’üncü ve Akyazı’da 10’uncu eylemle başörtüsü mücadelesine devam edildi. Van’da “Kimden gelirse gelsin, hangi amaçla yapılmış olursa olsun her türlü zulüm ve haksızlığa karşı çıkmak platformumuzun asıl amacıdır.” denildi.
15 Nisan 2007 – Yasağı meşru göstermek için örtünmeyi “sıkmabaş” diye yaftalıyorlar
Hayrettin Karaman, Yeni Şafak’taki “Sıkmabaş ne demek?” başlıklı yazısında medyada kullanılan “sıkmabaş” tabirini eleştirdi: “Bir okuyucu bana gönderdiği mektupta şöyle diyor: “Sizin başörtüsü dediğiniz, bizim anamızın, bacımızın başındaki örtüdür. Yasak olduğunu söylediğiniz ise sıkmabaşdır. Sıkmabaş, ideolojik bir semboldür. Yasak olması doğaldır. İslam dini ile bir ilgisi yoktur...” Gerek bu ifade ve gerekse genç kızlarımızın başörtüsü karşısındaki bu olumsuz tavır, belli merkezlerde oluşturulup yayılıyor. Bu sivil ve asker kocaman adamların bilgi eksikliği yüzünden böyle konuştuklarını kabul etmek mümkün değildir. Bunlar, şekli nasıl olursa olsun dindar Müslüman bayanların kullandıkları başörtüsünün dinle ilgisinin bulunduğunu, örtenlerin, bunun farz olduğuna inandıklarını biliyorlar. Buna rağmen hem sıkmabaş ifadesinde hem de bunun siyasi/ideolojik bir sembol olduğu iddiasında ısrar etmelerinin asıl sebebi, şehirli, okumuş yazmış ve genç kızlarımızın, kadınlarımızın örtünecek kadar dindar olmalarına tahammül edememeleridir. Bunu yasaklamayı meşru göstermek için belli bir örtünme biçimini “din dışı, ideolojik, moda…” ifadeleriyle yaftalamakta, mahkum etmektedirler.”
17 Nisan 2007 – “Eşi başörtülü olan biri tarafından temsil edilmek laiklerin tüylerini diken diken ediyor”
Ankara'da düzenlenen Cumhuriyet mitingi ve Başbakan Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı adaylığı konusunda Fransız medyasında da değerlendirildi. Liberation “Laik Cumhuriyetin, eşi başörtülü olan bir devlet başkanı tarafından temsil edilmesi olasılığı, Kemalistlerin ve kamuoyunun önemli bir bölümünün tüylerini diken diken ediyor. Büyük bir kamuoyu yoklamasına göre Türklerin yüzde 57.3'ü, Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olmasına karşı olduğunu bildirmiş bulunuyor” ifadelerine yer verdi. Gazete, ordunun kendisini Cumhuriyetin korucusu olarak gördüğüne, üç defa iktidara el koyduğuna dikkat çekerken “Ancak ülke o zamandan beri değişti. Askerler de bunu biliyor” yorumunu yaptı.
18 Nisan 2007 – “Anayasal kural nedeniyle bir siyasetçi eşini mağdur gibi göstermek yanlış”
Ruhat Mengi, Vatan’daki köşe yazısında, Emine Erdoğan’ın başörtüsü yasağına uyması gerektiğini savundu. Mengi yazısında, Emine Erdoğan'ın başörtüsüyle ilgili ‘Köşk'e çıkarsak, ben ve kızlarım üzülürüz' açıklaması hakkındaki görüşlerini şöyle yazdı: “Emine Erdoğan samimi konuşuyor olabilir, bunlar onun içten duygulan olabilir ama devletin mevcut bir Anayasal kuralı nedeniyle bir siyasetçi eşini mağdur gibi göstermek yanlıştır. Çünkü milletvekilleri Meclis'e, Anayasa'ya bağlı kalacaklarına yemin ederek girerler. Bunu yaptıktan sonra elinde Meclis çoğunluğu da varken ya şikayetçi olduğun yasayı değiştirirsin veya devletin tüm kurumlarını, toplumu tepkiye, ülkeyi gerilime sürükleyecek tavırlarını sürdürmek yerine susar ve yasalara her vatandaş gibi saygı gösterirsin. Kuralına, kanununa uymayacağın bir göreve de talip olmazsın. Hele de bu görev cumhurbaşkanlığı ise...”
19 Nisan 2007 – İlkokula giden türbanlı kız çocuklar AKP’nin zihniyetini gösteriyor
Kutlu Doğum Haftası nedeniyle Denizli’de düzenlenen programda kız çocuklarının başörtülü ilahi söylemesini eleştiren Hürriyet yazarı Yalçın Doğan, konuyu Başbakan Erdoğan’ın muhtelem cumhurbaşkanlığı adaylığına şu ifadelerle bağladı: “Sekiz on yaşlarında ilkokul çocukları. Kız çocukların hepsi türbanlı... Koro oluşturmak, oyun sahnelemek, gibi masum görünen etkinlikler, ideolojik şırıngalar için, sinsi oyunlar. Ve sekiz, on yaşında ilkokula giden türbanlı kız çocukları. Bu fotoğraf bir sembol. AKP zihniyeti bu fotoğrafta. Ne AB, ne yabancı sermaye, ne Batı ile diyalog, onlar aldatmaca. Gerçek, bu fotoğrafta. İşte, Tayyip Erdoğan bu fotoğraf nedeniyle cumhurbaşkanı ol-ma-ma-lı.” Başka bir Hürriyet yazarı Mehmet Yakup Yılmaz ise konuyla ilgili yazısında şu satırlara yer verdi: “Denizli Müftülüğü ile AKP yönetimindeki Denizli Belediyesi’nin ortaklaşa düzenledikleri "Kutlu Doğum Haftası" etkinliklerinde başlan türbana sarılmış ilkokul öğrencilerinden oluşan bir koro ilahiler söylemiş. "İlahi", bildiğiniz gibi tasavvuf şiirlerinin belli makamlarla okunması. Elbette dinsel içeriği var ancak ilahi değil, kul tarafından yazılmış metinler. Kuran-ı Kerim'in okunuşu sırasında başını örtme gerekliliğini anlıyorum da makamla şiir okuyan küçücük kızların başlarının örtülmesi zorunluluğunu açıklayabilmek güç.”
19 Nisan 2007 – “Evren: Köşk'te başörtüsü serbest”
“Can Dündar'ın NTV'deki "Neden?" adlı programına katılan Evren, Erdoğan'ın seçilmesi durumunda bunun bir rejim kaygısına yol açıp açmayacağına ilişkin soru üzerine şu yanıtı verdi: “Bu, Sayın Başbakan'ın, cumhurbaşkanı seçilmesinden sonraki tutumuna bağlıdır. Erdoğan da tarafsız olursa kimse bir şey demez. Ama bir siyasi parti lideri gibi davranırsa, o zaman uygun olmaz." Evren, Erdoğan'ın eşinin başının örtülü olmasının Çankaya'ya çıkmasında bir engel teşkil edip etmediğine ilişkin bir soruyu ise şöyle yanıtladı: "Anayasa ve kanunlarda bunu yasaklayan bir şey yok. Bugüne kadarki cumhurbaşkanlarının hiç birinin eşinin başı örtülü değildi. O yüzden bu garipseniyor. Erdoğan Köşk'e çıkıp tarafsızlığını korursa ve hanımı da başını açarsa, kendisi büyük bir takdir toplar." (Milliyet)
19 Nisan 2007 – “Örtmeli mi, örtmemeli mi?”
Leyla Pervizat imzalı ve Radikal’de yayınlanan bir makalede, kadınların durumları ve başörtüsüyle ilgili tartışmaların ister istemez laiklikle ilişkilendirilebileceğini ifade edildi. Pervizat, University of College London'da yapılan geniş bir araştırmaya dayandırdığı ve Türkiye ile İngiltere’de, konunun ele alınış biçimlerini karşılaştırdığı yazısını şöyle tamamladı: “Bundan birkaç yıl önce radikal bir feminist olarak başörtüsü konusundaki duruşumun bir göstergesi olarak Başkent Kadın Platformu'na üye olduğumda (genellikle dindar feministlerden oluşan çoğunluğu başı örtülü Ankara Merkezli yerel bir kadın örgütü) Türkiye'nin önde gelen feminist kadınlarından biri 'konunun hassasiyetini ve Türkiye'nin içinde bulunduğu tehditleri göz önüne alarak' önümüzdeki 10 yıl için bu konuda sessiz kalmam gerektiği konusunda beni uyarmıştı. Böyle bir konuda sessiz kalmak ve konuyu tartışmaktan kaçınmak yapılacak en hamli davranış olur. Ben radikal bir feminist ve kadının insan haklan savunucusu olarak ne Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri elde edilen kazanımları elimden bırakmaya niyetim var ne de başörtülü kadınların yaşadıklarına göz yummaya. İhtiyacımız olan ise bu karmaşadan çıkabilmek için bize yol haritası görevi yapacak olan bir kılavuzun oluşturulması.”
20 Nisan 2007 – “Söz, özü gizleyemiyor!”
Onur Kumbaracıbaşı, Vatan Gazetesi’ndeki köşe yazısında Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına adaylığı koyma ihtimalini eleştirirken, konuyu başörtüsüne getirdi ve şunları yazdı: “Ana muhalefettekiler ise "kafanın dışıyla değil, içiyle meşgulüz" tekerlemesiyle türbana yeşil ışık yakmayı marifetten sayıyorlar. Türbanın kafasını gizleyen kadından çok, asıl eşi olduğu erkeğin kafasının içini açığa çıkardığını algılayamıyorlar. Belki eşlerinin türban takmaması sayesinde kendi kafa karışıklıklarının görülmeyeceğini sanıyorlar?! Gerçek şu ki, T. Erdoğan'ın Köşk'ten vazgeçmesi büyük politikadır! Kapasitesini aşar! İhtimal, son uyarılan dinlemeyecek! Türkiye'yi zor günlere sürükleyecek.”
Dostları ilə paylaş: |