BaşÖRTÜSÜ raporu 2007 Sakarya Başörtüsü Platformu


Mart 2007 - AİHM hakimi tesettür davalarında tarafsız değildi



Yüklə 2,1 Mb.
səhifə17/102
tarix30.10.2017
ölçüsü2,1 Mb.
#22656
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   102

28 Mart 2007 - AİHM hakimi tesettür davalarında tarafsız değildi


Hukukçular Derneği Başkanı Hüsnü Tuna, Zaman’daki “'Yargıç tarafsızlığı' ve Rıza Türmen” başlıklı yorumunda, Avrupa Mahkemesi’nde hakimlik yapan Rıza Türmen’i eleştirdi: “Avrupa Mahkemesi üzerinde Rıza Türmen, yargı mensuplarını yönlendiren "brifingci bir general" fonksiyonu icra etmiştir... Türkiye'deki 28 Şubat süreciyle paralel olarak Rıza Türmen tarafından, Türkiye ile ilgili davalar -özellikle dindar kesim tarafından açılan tesettür, inanç özgürlüğüne ilişkin davalar- mahkemece karara bağlanmadan önce basın aracılığı ile sonuçlandırılmıştır. Dolayısıyla Rıza Türmen bir hakim gibi değil, Türk toplumunu -baskı, dayatma ve gerçek dışı bilgilerle kamuoyunu yönlendirmesi ile- dizayn etmeye çalışan asker-sivil darbecilerin amacına hizmet eder mahiyette davranmıştır... Üniversite öğrencisi Leyla Şahin dışında yüzlerce üniversite öğrencisi ile kamu görevinden kılık kıyafeti nedeniyle çıkarılan onlarca bayan memur da AİHM'ye başvuruda bulunmuştur. Türkiye'deki brifinglere paralel olarak "başörtüsüne ölüm" anlayışıyla diğer başvuruların da sonuçsuz kalması için gerekli görevi ifa etmiştir. Leyla Şahin davasının dışında sonuçlanmamış, inceleme aşamasında olan başvuruların bir çırpıda bitirilmesi kararı verilmiştir. Bunun zeminini hazırlama görevi de Rıza Türmen'e verilmiştir.”

28 Mart 2007 – “Mesaj için bıyık takarım, türban takmam”

Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği KA-DER'in kampanyasını desteklemek için bıyık takan Milliyet Gazetesi yazarı Meral Tamer, bir meslektaşının “Türbanlı adayların TBMM'ye girebilmesi için de başörtüsü takıp fotoğraf çektirir miydiniz?” teklifini neden reddettiğini anlattığı köşe yazısında görüşlerini şöyle açıkladı: “Bıyık, erkek egemenliğine karşı bir tavır, türban ise değil. Kadınların bıyık takması bir metafor, bir eleştiri yöntemi. Maço zihniyetin bir numaralı simgesi bıyığı takarak bir kere komik oluyoruz ve ciddi bir mesajı eğlenceli bir biçimde aktarmaya çalışıyoruz. Dünyada da son dönemde bu tür ciddi mesajlar komiklik yaparak gündeme taşınıyor. Hele maço zihniyeti eleştirmek istiyorsanız, kadın dilinin ALFABESİ bıyık! Erkek ya da kadın doğmak tercih değil. Ben istesem de bıyık bırakamam. TBMM'ye gidecek kadınlann da bıyık takması söz konusu değil. Evet bendeniz kadın adayları desteklemek için bıyık taktım, ama türban takmam. Çünkü benim bu dönemde öncelikli olduğunu düşündüğüm mesajı bıyık veriyor, türban vermiyor. Bu arada türbanlı hemcinslerimiz bize göre bayağı şanslılar. Onların gönül rahatlığıyla oy verebilecekleri partileri var, bizimse yok.”


28 Mart 2007 - Başörtüsü takın da cesaret görelim


Gülay Göktürk'ün Bugün Gazetesi'ndeki yayınlanan yazısında Ka-der’in kampanyası eleştirildi: “Açıkça görülüyor ki; Türkiye'de feminist hareket, İslami kimliğinden soyunmadan kamu alanına çıkmak isteyen kadınlara karşı tutumunu netleştirmek zorunda. Çünkü burada, bir azınlık sorunundan, marjinal bir hareketten ya da marjinal bir talepten söz etmiyoruz. Bir ülkenin kadınlarının yüzde ellisinin başı örtülüyse ve feminizmin o çok sözünü ettiği "patriarka" bu yüzde elliye eğitim yapma, siyaset yapma, kamu alanında görev alma hakkı tanımıyorsa, (yani eve, eş ve annelik rolüne hapsediyorsa) o ülkedeki kadın hareketi, bu konuda bir tutum almak, taraf olmak zorundadır. Feministler, ya Çağdaş Yaşam'cılar kadar sığ bir çağdaşlık anlayışına sahiptirler; onlar gibi başörtülü kadınları çağdaşlığın baş düşmanı olarak mahkum edip Meclis'e girmelerini önlemek için Yüksek Seçim Kurulu'nun kapısına koşarlar... Ya da "Başörtülü kadınlar" konusunu, kadın hareketi açısından analize çalışır; evinin dört duvarı arasından çıkıp yüksek eğitim gören, meslek sahibi olan, sosyal hayata ve politikaya katılan bir başörtülünün; kutsal eş ve annelik rolü dışında hiçbir role talip olmayan bir başörtülüden daha olumlu olduğunu anlamaya çalışırlar. Ama iki arada bir derede kalmaya daha fazla devam edemezler..."

29 Mart 2007 - Hanımların aklına neden başörtüsü takmak gelmedi?

Hüseyin Akın, Milli Gazete’deki “Bıyık altı” başlıklı yazısında Ka-Der’in “bıyıklı kadın” kampanyasını eleştirdi: “Asıl merak edilen nokta, meclise daha fazla hemcinslerini sokmak için çok da kullanışlı olmayan böyle bir enstrümanı kullanan hanımların aklına neden başörtüsü takmak gelmediğidir. Kim bilir erkeklerin önemli bir kısmı böyle bir çelişkiyi ıskalamamak ve alttan alta gülmek için bıyık bırakıyorlardır. Ne de olsa gülüşün en sinsi ve bir o kadar da kalıcı olanı, bıyık altında cereyan edenidir. Meclisteki bu kadınsal tenhalığa erkekten ödünç aldığı bıyıkla dikkat çekmeye çalışan hanımlar o halde ne demek istiyorlar?”


30 Mart 2007 – AKP’nin oluşturduğu imaj başörtülüleri göstermiyor

Fatma K. Barbarosoğlu, Yeni Şafak’taki “Başörtüsü yasaklarını dile getiren kadın, başı açık ise demokrat kimlik üzerinden takdir edilip payelendiriliyor. Acı olan şu ki, başörtüsü yasağını dile getirenin kendisi başörtülü ise "a bunlar da sıktı ama" şikayetine, "dinci" suçlamasına maruz kalıyor... Yani başörtülüler "eskiden başörtülü olup" şimdilerde şapka takmaya başladıklarında, haber değeri taşıyor. Ya da bir skandal objesi olarak. Ötekilere külliyen görünmezlik örtüsü... Bunu sadece seküler zihniyetliler mi yapıyor? Hayır. Kadınlar üzerinden yürütülen siyaset projeleri, sanki inadına başörtülü kadınları imha etme operasyonu gibi... Bu hükümetin çelişkisi de tam burada işte. İktidara geldikleri andan itibaren "haydi kızlar okula kampanyası" gibi kampanyalar ile imaj oluşturmaya çalıştılar ama, bu oluşturulan imajın altına kendisine oy veren başörtülüleri gömmüş olduklarını hiç fark edemediler. Yani AKP hükümeti iktidarını laikçi kadınlarla paylaşmayı tercih etti.”

30 Mart 2007 – “Laiklik olmayınca ne oluyor?”

Ruhat Mengi, Vatan Gazetesi’ndeki köşe yazısında, ‘demokrasiden çok laikliğe vurgu yapılmasının gerekliliğini’ anlatırken diğer Müslüman ülkelerde mezhep farkından dolayı aynı dinden insanların birbirini öldürürken Türkiye'de laikliğin bu olayları engellediğini iddia etti. Mengi, KA-DER’in kampanyası ve başörtüsü yasağı hakkında ise görüşlerini şöyle açıkladı: “Bakıyorum da bazı kadın meslek-taşlanmız siyasette kadın kotası konusunda Başbakan Erdoğan'dan hiç farklı düşünmüyorlar. Örneğin; KA-DER'in başka çare olmadığını görerek “Meclis'e girmek için bıyıklı mı olmak lâzım”ı anlatmak üzere hazırladığı bıyıklı kadın kampanyasını kıyasıya eleştiriyorlar. Genellikle sorulan şu; "KA-DER neden türbanlı kadınları da kampanyaya almıyor"... Aslında bu yazar arkadaşlarımız da “Neden kadınların İslâm! kimlikleriyle politika yapmasına karşı çıkılıyor" sorusuyla sadece türban takmadıkları için diğer kadınları "İslâmi kimlik"ten soyutlama hatasına düşüyorlar. Oysa bir dinî kimliği gösterecek işareti taşımıyorsunuz diye ondan soyutlanmış sayılmazsınız. Ote yanda aynı arkadaşlarımız bu ülkede siyasette, Meclis'te dinî simgeye izin vermeyen bir laiklik kuralı olduğunu da unutmuş gibi yazıyorlar. Sanki ilgili Anayasa maddesi değiştirilmiş gibi. Böyle bir imkân yoksa KA-DER neden mevcut olmayan bir konuda kampanya yapsın?”



Yüklə 2,1 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   102




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin