29 Nisan 2007 - Muhtırada açıkça başörtüsü ve tesettüre saldırılmıştır
Genelkurmay muhtırası Özgür-Der’in çağrısıyla gerçekleştirilen bir yürüyüşle protesto edildi. “Darbeciler Halkı Yıldıramaz! Genelkurmay Siyasetten ve Yargıdan Elini Çek!” yazılı bir pankart açarak Saraçhane’ye kadar yürüyen grup, darbe girişimleri karşısında sessiz kalınmayacağı mesajını verdi. Genelkurmay'ın açıklamasındaki İslami değerlere yönelik saldırılara karşı "Örtüye, Kur'an'a, Peygamber'e Can Feda!" sloganıyla karşılık verildi. Haksöz dergisi yazarlarından Bahadır Kurbanoğlu’nun yönettiği protesto eyleminde, Özgür-Der Başkanı Hülya Şekerci, Haksöz dergisi yazarı Rıdvan Kaya, Vakit gazetesi sahibi Mustafa Karahasanoğlu, Abdurrahman Dilipak ve Av. Sibel Eraslan, Mazlum-Der İstanbul Şube Başkanı Mustafa Ercan, Demokrat Hukukçular Derneği’nden Av. Ömer Faruk Uysal ve Tüketiciler Birliği’nden Hatice Kalyoncu birer konuşma yaptılar. ASDER, Mazlumder ve Özgür-Der adına okunan basın açıklamalarında ve yapılan konuşmalarda özetle şu vurgulara yer verildi: “Bu muhtıra hukuka aykırıdır ve suçtur. Ordunun, kendisini halk ve seçilmişlerin üzerinde görmesi, demokratik işleyişi ipotek altına almasıdır... Muhtıra’da açıkça halkın değerlerine, başörtüsü ve tesettüre, İslami değerlere saldırılmakta, üstelik Malatya olayı gibi, Müslüman halkla hiç ilgisi olmayan gelişmeler üzerinden Müslümanlar zan altında bırakmakta, Türklük dayatmasıyla tek bir etnik kimlik üzerinden düşmanlıklar ihdas edilmektedir. Hükümet ve halk susmamalıdır. Hükümet, Şemdinli’den Özden Örnek olayı ve Nokta dergisi operasyonlarına değin bugüne kadar iyi bir sınav vermemiş olabilir ama şimdi dik durmalı ve tarihi bir misyonu yerine getirmelidir. Gün o gündür!” (Haksöz Haber)
29 Nisan 2007 – Nasıl giyineceğimize Genelkurmay karar veremez!
Genelkurmay Başkanlığı’nın muhtıra niteliğinde ki açıklamalarına yönelik tepkiler sürerken, İLKAV üyeleri Abdi İpekçi Parkında bir araya gelerek her türlü darbelere karşı direneceğiz mesajı verdi. İLKAV dostları Genelkurmay Başkanlığı’nın demokrasi ile milli ve manevi değerleri hedef alan açıklamasını halkın değerlerine meydan okuma olarak değerlendirdiklerini bildirdiler. Meydanda toplanan duyarlı insanları temsilen bir açıklama yapan, Abdurrahman Çeliker, “Bu açıklama, Türkiye’de siyasetin, hukukun ve en genelde de toplumun militarist bir kuşatma altında olduğunun somut belgesi niteliğindedir... Bu gece yarısı bildirisi, şu veya bu kurum ya da çevreden de önce doğrudan halka ve halkın iradesine yöneltilmiş bir muhtıradır... Genelkurmay Başkanlığının açıklamaları bizzat kendilerinin yaptıkları Anayasaya aykırıdır. Hükümeti ve savcıları Anayasa ve yasaları ihlal eden bu açıklamalarla ilgili gerekenleri yapmaya, halka ne yapması gerektiğini, nasıl ve ne kadar düşünmesi gerektiğini, nasıl ve neye inanacağını, nasıl giyineceğini ve hatta bu son bildiride ifade edildiği üzere “çocuklarını ne zaman yatıracağını” bile dikte ettirmeye kalkışan faşist dayatmalara son verecek, kimsenin halkın üzerinde efendi olmadığını öğretecek ve halkımızı gerçek anlamda hak ve özgürlüklerine kavuşturacak tedbirleri almaya çağırıyoruz.” (Haksöz Haber)
30 Nisan 2007 – “Bu Noktaya Nasıl Geldik?”
Emre Kongar, Cumhuriyet’te yayınlanan yazısında, “Türkiye Cumhuriyeti tarihi, üç döneme ayrılır” diyerek bu dönemleri şöyle açıkladı: “Kuruluş Dönemi: 1919-1946. Soğuk Savaş Dönemi: 1946-1997. Küreselleşme Dönemi: 1997-... Türkiye Cumhuriyeti'nin, eğitim yoluyla çağdaş bir Ulus Devlet modeli üretme çabaları Kuruluş Dönemi sonunda sona erer, devlet, Soğuk Savaş döneminde, ABD'nin de etkisiyle, henüz feodaliteden kurtulamamış olan eski yapıya teslim olur. Önce Köy Enstitüleri projesinden geri dönülür. Sonra İlahiyat Fakültelerinin açılmasına hız verilir. Milli Eğitim, dinci temele oturtulmaya başlanır. En sonunda İmam Hatip okulları açılır ve bir eğitim modeli olarak yaygınlaştırılır... Bu arada Milli Eğitimin bütünüyle dinci bir yaklaşıma oturtulması projesi başarıyla uygulanmaktadır. Türban olayı, eğitimin dinselleştirilmesi projesinin bir simgesi olarak icat edilir ve topluma bir özgürlük gibi sunulur. Bugünlere eğitimle geldik. Kuruluş Dönemi eğitimini terk ettik. Soğuk Savaş'ın anti-komünist, dinci eğitimine teslim ettik evlatlarımızı. Laikliğe saldırlar da, Trabzon'dan, Malatya'dan çıkan katiller de işte bu eğitimin sonucudur.”
30 Nisan 2007 – Başlarını örtmedikleri takdirde en hak ettikleri işleri bile alamayacakları duygusu
Hürriyet Gazetesi genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök, ismini vermediği ve “Gündüz mini etek giyiyordu, gece yatağa girdiğinde dua ediyordu.” diye anlattığı bir kızın başından şöyle bir olay geçtiğini yazdı: “Üniversiteye girdiğinde başına çok ilginç bir olay geldi. Ankara'nın büyük bir üniversitesinde, seçmeli olarak aldığı bir dersin ilk günüydü. Sınıfa türbanlı bir kız girmişti. Hocası çok sert tepki gösterdi ve azarlayıcı bir tonla "Dışarı çık" dedi. Genç kız bu sahneyi sessizce izledi. Ders bittiğinde hocasının odasına gitti ve ona şunu söyledi: "Bu kıza sınıfta böyle bir muamele yapmaya hakkınız yok..." Dersini değiştirdi. Atatürkçüydü, moderndi, laikti, ama kendi yaşında bir kıza bu muamelenin yapılmasına çok içerlemişti.” Özkök, “O kız şimdi 34 yaşında... AKP'ye oy vermemişti, ama iktidara geldiğinde, "Önyargılı davranmamak lazım" demişti.” diye anlattığı “o kız”ın Çağlayan mitingine katıldığını ve bunun şu korkulardan kaynaklandığını iddia etti: “Hayat tarzının zorla değiştirileceği, Türkiye'nin Atatürk'le kurulan imajının bozulacağı, "devletin baştan sona zapt edileceği" korkusu. Mesela kendisi gibi kadınlar başlarını örtmediği takdirde, eşlerinin devlette yüksek makamlara çıkamayacağı duygusu. Başlarını örtmedikleri takdirde, ne kendilerinin, ne eşlerinin ihaleleri kazanamayacağı, en hak ettikleri işleri bile alamayacakları duygusu.” Özkök, yazısını şöyle tamamladı: “Bu gerçek bir korku mudur? Yoksa hayali mi? Hiç fark etmez. Geçen 4 yıl içinde bu iktidar onlarda işte bu duyguyu yaratmıştı.”
BAŞÖRTÜSÜ GÜNDEMİ . MAYIS 2007 1 Mayıs 2007 – Başı açık olma hali de siyasallaştırılıyor
Dostları ilə paylaş: |