BaşÖRTÜSÜ raporu 2007 Sakarya Başörtüsü Platformu


Nisan 2007 - Başörtüsü Platformları Eylemleri



Yüklə 2,1 Mb.
səhifə24/102
tarix30.10.2017
ölçüsü2,1 Mb.
#22656
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   102

28 Nisan 2007 - Başörtüsü Platformları Eylemleri


Sakarya Başörtüsü Platformu 85’inci eyleminde “Dün gece geç saatte Genelkurmay’ın web sitesi aracılığı ile tüm Türkiye’ye geçilen açıklama, Türkiye’de askerin hala umarsızca ve küstahça halkın iradesine ipotek koyma alışkanlığına devam etmek istediğini ortaya çıkardı.Yıllar yılı halkın dini ile barışık olmayı bırakın tam anlamıyla bir savaş içerisinde bulunan askeri vesayet sisteminin bu açıklamasıyla Cumhurbaşkanlığı seçimleri üzerinden laiklik vurgusu yapmayı uygun görmesi yaşadığı tıkanıklık ve iflasın apaçık bir göstergesidir” dedi. Kocaeli’de 106’ncı özgürlük eylemi gerçekleşirken, Ankara’da 64’üncü açıklamada “Türkiye Büyük Millet Meclisinin anayasa ve yasalar çerçevesinde yürüttüğü 11. Cumhurbaşkanı seçimlerine gece yarısı operasyonu sayılabilecek ve yüksek yargının vereceği kararı da zan altında bırakabilecek muhtıra bildirilerini ülkemiz adına üzüntü verici buluyoruz.” denildi.

Van’da 35’inci eylemde “Genel Kurmay Başkanlığı adına yapılan açıklama temel hak ve özgürlükleri hedef alan bir muhtıra niteliğinde olup hukuk devleti anlayışını tehdit eder niteliktedir.” denildi. Akyazı’da ise 12’inci özgürlük eylemi yapıldı. Eylemde “Ülkemizde başı kapalı başı açık olarak yaşayan kadınlarımızın günlük yaşamlarında kendi aralarında hiçbir sorun yok iken, hukuksuz olarak uygulanan başörtüsü yasağına devam ettirmek için her türlü çağdışı açıklamalarda bulunanlara, inanıyorlarsa, İslam dininin emir ve hükümlerini iyi anlamaya veya demokrasi ve laikliği gerçek olarak anlamaya davet ediyoruz.” denildi.


28 Nisan 2007 – “Gül’e başörtüsü üzerinden itiraz, siyasi olmaktan çok sınıfsal”


Ayşe Böhürler, Yeni Şafak’taki “Aman başımızı örtecekler” başlıklı yazısında Cumhurbaşkanlığı ve başörtüsü sorunu etrafında dönen tartışmaları değerlendirdi:Müslüman etiketi ile yetinmeyip dini emirlere riayet etmek isteyenler uzun süre kendilerini gizlemişler. "Aman karımın başörtüsünü kimse görmesin", "namaz kıldığımı görmesinler”. Bu korku ve söylem bizden önceki neslin içine o kadar işlemiştir ki… Kendilerine Müslüman denmesinden de korkan prototip elbette bugün değişti... Bu yeni anlayışta Müslümanlar takiyye de yapmıyorlar, düşüncelerini de tartışıyorlar, değişime de kapılarını sonuna kadar açıyorlar... Bu dar çevrenin dışına çıkıp olduğu gibi görünen göründüğü gibi olanlardır bugün Türkiye'yi değiştirenler. Hem laik kesimde hem de dindar kesimde. Türkiye'de ki bugün ki tartışmalar hep bu sınıf yaklaşımının gerisinden okunmalı. Çankaya'ya itiraz hele de başörtüsü üzerinden itiraz siyasi olmaktan daha çok sınıfsal ve dar çevrelerin kendilerini yenilmiş hissetmelerinden kaynaklanıyor.”

28 Nisan 2007 – “Başörtüsü için zaman gerek”

The Economist Dergisi’nin başyazısında AKP’nin başörtüsü yasağı karşısındaki tutumu işlendi. “Laik kıyamet havarileri, cumhurbaşkanlığı, başbakanlık ve meclis başkanlığının AKP elinde bulunmasının gizli bir İslamcı gündemin dayatılmasma yol açacağını iddia ediyor. Gül'ün eşi Hayrünnisa Gülle birlikte Türkiye'nin ilk kez İslami başörtüsü takan bir first lady'ye tanık olacağını ve bunun da Atatürk laikliğine doğrudan saldın anlamına geldiğini iddialarına ekliyorlar. Bu tür endişelerin haklılığı kanıtlansa bile, laikler de kısmen kabahatli. Ceplerini doldururken, İslamcıları kenarda tutmak için orduya sırtlarını dayadılar ve 2 001'de ülkeyi ekonomik çöküşün eşiğine getirdiler.” ifadelerine yer verilen başyazı, şu şekilde son buldu: “Gelecekteki gelişmeler büyük ölçüde Erdoğan'ın siyasi merkez üzerindeki gücünü artırıp artıramayacağına ve Cumhurbaşkanı Gül'ün tavrına bağlı. Dindar seçmenlerin başörtüsü yasağının gevşetilmesi ve imam-hatip mezunlarının üniversiteye girmesinin kolaylaştırılması taleplerine şu an için kulak tıkarsa iyi yapar. Üst düzey bir Türk yetkilinin de dediği gibi: "Hayrünnisa'nın başörtüsünü hazmetmek zaman alacak"; özellikle de cumhurbaşkanlığı konutunu paylaşacak olan askerler için.”


28 Nisan 2007 – “Türkiye'deki hayat tarzının doğası değişecek”

Radikal’de, Morton Abromowitz ve Henri J. Barkey imzalı yayınlanan bir makale, “Türkiye'de yükselen gerilim ve darbe söylentileri önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimlerin tarihi bir dönüm noktası olacağı kanısını güçlendiriyor. Modern Türkiye'de ilk kez İslam esinli bir siyasi parti devletin en önemli iki kurumunu, cumhurbaşkanlığı ve parlamentoyu kontrol edecek.” satırlarıyla başlarken, “Laiklerin çoğunun öncelikli endişesi şeriatın getirilmesi değil, dinin Türkiye'deki hayat tarzının tüm alanlarına daha fazla nüfuz etmesi. AKP içindeki pek çok kesim dini okulların konumunun güçlendirilmesine, özellikle üniversitelerde olmak üzere türban yasağının gevşetilmesine yoğun destek veriyor. Kısacası Türkiye'deki hayat tarzının doğası değişecek.” ifadelerine yer verildi. “İslami bir partinin demokrasinin tüm unsurlarını kontrol etmesiyle Türkiye'nin laiklik ve Batı yanlılığından ödün vereceği endişesine kayıtsız kalınamaz. Fakat reform yanlısı AKP bu endişeyi boşa çıkarabilir; Türklerin Batı, demokrasi ve laiklikle bağı da koparılamayacak kadar güçlü” yargısının işlendiği yazıda, “Her ne kadar yeni cumhurbaşkanının partiler üstü bir kişilik benimsemesi gerekiyorsa da bu durum AKP, Erdoğan ve türbanlı eşini lanetli olarak gören başlıca laikleri tatmin etmeyecek.” yargısı vurgulandı.
28 Nisan 2007 – “Türbanlı konuk görüldüğünde askeri erkân toplantıları boykot ediyor”

Mehmet Ali Kışlalı, Radikal’de yayınlanan “Askeri kurtarmak” başlıklı yazısında, ‘laik kamuoyunu en fazla Abdullah Gül’ün eşinin türbanlı olması rahatsız etmekte’ derken, başörtüsü ve asker konusunda şu düşüncelere yer verdi: “Gül'ün türbanlı eşi ile Çankaya'ya Atatürk'ün köşküne çıkması engellenemediği takdirde, korkarım askerler laik kamuoyunun baskısı altında kalacaklar… Anadolu'nun kimi kasabasında bile, bayramlarda mülki erkânın tertiplediği resmi kabullerde türbanlı konuk görüldüğünde, askeri erkân bu toplantıları boykot edip kapıdan dönmüştü. Askerin bu laik düzeni tehdit etmek için, meydan okumak için ihdas edilmiş başörtüsü türünü kendi özel yaşamında, sadece garnizonlarda değil, asker lojmanlarında da kabul etmediği, yasakladığı bilinir. Türbanlı yaşamda ısrarın bünyeden çıkarılmakla neticelendirildiği de sır değildir. Bu durumda acaba askerin eşi türbanlı olan bir başkomutan ile kurumsal ilişkisi nasıl düzenlenecek. En basit bir olasılıkla, türbanlı eşiyle bir ordu evine gelen cumhurbaşkanına nasıl bir hoş geldiniz muamelesi yapılacak?... Bu durum karşısında asker sıkıntılı. Ama ne olursa olsun, sivil laik kesim ne yapıp edip askeri bu konuda baskı altında kalmaktan kurtaracak girişimlerde bulunmalıdır. Çözüm, galiba büyük ölçüde bayan Gül'ün başındaki örtüdedir.”

28 Nisan 2007 – “Bir türban yazısı nasıl tepki alır?”

Milliyet’teki yazısına, “Birkaç ay öncesine kadar türbanı, kişisel özgürlüklerin ayrılmaz parçası sayan başı açık kadınlar, yarınki Çağlayan mitingine katılabilmek için, hafta sonu tatil programlarını iptal etme noktasına nasıl geldiler? Sorunun yanıtını hepimiz biliyoruz: Başbakan ve TBMM Başkanının ardından, Cumhurbaşkanı'nın eşinin de türbanlı olacağı anlaşılınca, kimi hoşgörülü hemcinslerimin kafasındaki dengeler altüst oldu. “Artık bu kadarı da fazla” diyerek bir anda saf değiştirdiler.” cümleleriyle başlayan Meral Tamer içerikleri birbirinden farklı şu tür maillerin geldiğini yazdı. “Sen daha hâlâ, türbanı kişisel özgürlük zannet, 3-4 sene sonra başı açık sokağa çıkamayacaksın!” “İran'da da başlangıçta tür bana hoşgörülü davranıyorlardı. Bugünkü İranlı kadınların içler acısı durumunu, lütfen artık bizim türbana hoşgörülü kadınlarımız da görsünler.” “"Mısır'da olan-bitene biraz ilgi gösterin. 1973'de Mısır'a gittiğimde, kasaba ve köylerde bile başını örtenlerin sayısı, örtmeyenlerden daha azdı. 1983'deki ziyaretimde şaşırmıştım; kadınların çoğu türbanlıydı. Bugünse başını örtmeyenlere yapılan baskı her geçen gün artıyor.”



28 Nisan 2007 – “Cumhurbaşkanlığı tartışmaları”

İlter Türkmen, Hürriyet’te yayınlanan yazısında Abdullah Gül’ün eşinin başörtüsüne karşı çıkışı meşrulaştırmak için şu ifadeleri kullandı: “Tabii Gül seçilirse bazı ciddi güçlüklerle karşılaşılacaktır. Politik ve kültürel bir simge olarak algılanan türbanın Çankaya'ya çıkışının yaratacağı tepkilerin boyutu bugünden kestirilemez. Bu güçlüğün karşılıklı özveri zihniyetiyle aşılmasına çalışılmalıdır. Bireysel tercihlere saygı ne kadar gerekliyse, devletin zirvesinde Cumhuriyetin temel değerlerinin, kültürel simgelerinin ve geleneklerinin korunması konusundaki duyarlılık da aynı derecede meşrudur.”


29 Nisan 2007 - Ayette başörtüsü vardır


Hayrettin Karaman, Yeni Şafak’taki “Yine sıkmabaş” başlıklı yazısında tesettür konusuna değindi: “Kur'an-ı Kerim'de “kadınlar saçlarını göstermesinler” de denebilirdi, böyle değil de “başörtüleri ile boyun ve gerdanlarını da örtsünler” denmiş olması bir kusur değildir, bir ifade tercihidir. Ayette -araya beşer yorumu filan girmeksizin- başörtüsü vardır, boyun ve gerdanlığın da aynı örtü ile kapatılması vardır. Geriye şu kalır: Acaba başın tamamı mı kapatılacak, yoksa önden, yandan, arkadan bir kısmı açıkta bırakılabilir mi? Bu sorunun cevabı da Hz. Peygamber devrinden bu yana görülen uygulama esas alınarak açıklanmış, saçın tamamının kapanması gerektiği sonucuna varılmış, bu konuda alimler ittifak etmişlerdir. Asırlar boyunca Müslümanların alim olanları İctihad ederek, bilmeyenler ise onlara uyarak “kadının başını örtmesinin farz olduğunda” ittifak etmişler ve bunu da genellikle uygulamışlardır.”
29 Nisan 2007 – Kızlarımızı 'türban'a sokmak için gizliden gizliye bir baskı uygulanmadı mı?

Yalçın Bayer, Genelkurmay’ın e-muhtırası ile ilgili yazısında, olayı şu ifadelerle haklı kılmaya çalıştı: “İster 'uyarı', ister 'muhtıra' veya 'bildiri' densin, askerin açıklamasını karşı tepki gösterenler, geçmişte ve bugün olanları hiç düşünüyorlar mı? ‘Din tacirliği'ne karşı hangi somut adım atılabildi? Hükümetler, 'Devrim Yasaları'na uygunluğu sağladı mı? Cemaat ve tarikatlara karşı hangi yaptırımlar getirildi? Türkiye sarık ve cüppelilerden kurtarıldı mı? Kadın ve kızlarımızı 'türban'a sokmak için gizliden gizliye bir baskı uygulanmadı mı? Devlet dairelerinde ve belediyelerdeki 'köktendinci' kadrolaşmalara karşı bir mücadele gösterildi mi? Ordudan irticai faaliyetler nedeniyle uzaklaştırılan subaylar, belediyelere alınmadı mı?.. Dün 'Kudüs geceleri'; bugün de 'Kutlu Doğum Haftaları' düzenlemekle genç nesillerin körpe dimağları köreltilmek istenmiyor mu?”

29 Nisan 2007 – Türbanı Çankaya'ya çıkarma planı iflas etmiştir

Cumhuriyet yazarlarından Hikmet Bila, Genelkurmay Başkanlığı tarafından verilen e-muhtırayı savunduğu yazısında, ortaya şöyle bir durum çıktığını iddia etti: “Genelkurmay'ın açıklamasından sonraki durum nedir? Bir: AKP taca çıkmıştır. İki: Yeniden sahaya dönebilmesi belli koşullara bağlıdır. Üç: Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı olması mümkün değildir. Dört: Türbanı Çankaya'ya çıkarma planı iflas etmiştir. Ve buna benzer planlar bundan sonra da hep iflas edecektir… Efendim, Avrupa'da, Genelkurmay'ın açıklaması hoş karşılanmamışmış. Geçiniz. Onlar da gerçeği öğrenirler. Biraz geç de olsa...”



29 Nisan 2007 – Küçük çocukları örtüyorlar, ilahiler okutuyorlar

Emin Çölaşan, Hürriyet’teki yazısında, e-muhtıradaki laiklik vurgusunu “Milli eğitim ve ulusal kavramlar yok ediliyor. Onların yerini din sömürüsü alıyor. Küçücük öğrenciler bile devlet tarafından düzenlenen ve göz yumulan dini törenlere türban ve sıkmabaşlarla çıkarılıyor.” cümleleriyle haklı gördüğünü ifade ederken, muhtırada değinilmeyen bir olayın belgesinin elinde olduğunu iddia etti. Buna göre Çölaşan, Kutlu Doğum Haftası münasebeti ile Çarşamba’daki ilköğretim okulları arasında Hazreti Peygamberde Çocuk Sevgisi, lise ve dengi okullarda ise İslam’da İnsan Sevgisinin Toplumsal Boyutları konulu bir kompozisyon yarışması düzenlemesini suç gibi göstererek, “Küçük çocukları 23 Nisan haftasında okullarda, spor salonlarında örtüyorlar, ilahiler okutuyorlar. Ankara'da bile 23 Nisan günü Atatürk Spor Salonu'nda küçük çocuklar için Kuran okuma yarışması düzenlemişlerdi. Sonra iptal ettiler. Din sömürüsüyle oy avcılığı yapıyorlar.” ifadelerini kullandı.



29 Nisan 2007 – “Türbanlı bir hanımefendinin Atatürk'ün Köşkü'ne çıkması olmaz”

Radikal Gazetesi, 27 Nisan muhtırasına ilişkin değerlendirmeleri aktaran bir haber hazırladı. Haberde Emekli Orgeneral Necati Özgen’in görüşleri şöyle aktarıldı: “Genelkurmay Başkanı'nın 12 Nisan'da yaptığı açıklamadaki mesaj algılandı, fakat alınmadı. Milli Görüsçüler bu devletin başında olurlarsa algılamazlar tabii. Onların beyinleri yıkanmıştır çünkü. Türbanlı bir hanımefendinin Atatürk'ün Köşkü'ne, Cumhurbaşkanlığı makamına çıkması olmaz diyor.” Emekli Orgeneral Hurşit Tolon ise şöyle dedi: “Nuh ile uslanmayana tekdir verildi.”



29 Nisan 2007 – “Eşi türbanlı Başkomutan istemiyoruz”

Hürriyet yazarı Vahap Munyar, 12 Nisan günü Habertürk'ten Taki Doğan'ın Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’a sorduğu “Eşi türbanlı olan subaylara dönük 'ordudan atmaya kadar uygulamalarınız var. Eğer yeni seçilecek Başkomutanınız'ın eşi türbanlı olursa ne yapacaksınız?” sorusunun yanıtının “27 Nisan Süreci” diye nitelenen sert içerikli gece yansı bildirisinde ortaya çıktığını” yazdı. Munyar’ın yazısı şu satırlarla son buldu: “Emekli Orgeneral Necati Özgen, bildiriyi CNN Türk'te değerlendirirken tercümesini yaptı: "Ordumuz, eşinin başı türbanlı bir Başkomutan istemem' demiştir.” Büyükanıt, söz konusu soruya yanıtı açıkça 12 Nisan'da verseydi acaba Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Bülent Arınç’ı “eşi türbanlı olmayan Cumhurbaşkanı adayı” konusunda ikna edebilir miydi?”



29 Nisan 2007 – “Valiler Genelkurmayın uyarısını ciddiye aldı”

Radikal’de yayınlanan bir haberde, Genelkurmay Başkanlığı tarafından verilen e-muhtıranın valileri harekete geçirdiği belirtildi. “Denizli Valiliği Çınar Meydanı ve Tavas'ın Nikfer Beldesi'ndeki etkinliklerle ilgili 19 Nisan'da inceleme başlatıldığını açıkladı. Şanlıurfa'da düzenlenen ve çocuklara çağdışı kıyafetler giydirildiği belirtilen geceyle ilgili görüntüleri polis incelemeye aldı. Valilikteki dernekler bürosu'nda incelenen görüntülerde 'Dernekler Yasası'na muhalefet' suçu işlendiği belirlendi ve savcılığa suç duyurusunda bulunuldu.”



Yüklə 2,1 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   102




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin