BaşÖRTÜSÜ raporu 2007 Sakarya Başörtüsü Platformu


Nisan 2007 - “Türban bu millete zorla kabul ettiriliyor”



Yüklə 2,1 Mb.
səhifə23/102
tarix30.10.2017
ölçüsü2,1 Mb.
#22656
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   102

26 Nisan 2007 - “Türban bu millete zorla kabul ettiriliyor”


Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nin (ODTÜ) düzenlediği Kıbrıs Sorunu konulu toplantıda konuyla ilgili sorularla karşılaşan Denktaş, "Hayırlı olsun" dedikten sonra Atatürk'ün ilkelerine bağlı biri olarak başörtüsü konusunda konuşma ihtiyacı duyduğunu söyledi. Denktaş, ardından şunları kaydetti: "Keşke türban böyle zorla bir memlekete kabul ettirilmek için bu mücadele verilmeseydi. Kadınlar başlarına ne koyar ne koymaz bu kendi işleri olsaydı. Bunu üniversiteye girmek için istiyorsa yanlıştır. Bu insan hakları ve dinî bir meseleyse bizim dinimizin giysisi yoktur. Onun arkasından yarın kara çarşaflı insanlar gelecektir. Bu da benim insan hakkımdır diyecektir. Türkiye'yi hangi medeniyete götürüyorsunuz, Batı'ya mı Doğu'ya mı? Bunlar bilinmeli ve millete empoze edilmemeli." Gençlere "Yanınızda daima Atatürk'ün nutku olsun, muhakkak onu okuyunuz, bağımsızlık nasıl kazanıldı onu biliniz." diyen Denktaş, Atatürk'ün "Herkes dinini bilsin, din yobazlarının, simsarlarının etkisinden kurtulsun diye." Kur'an-ı Kerim'i Türkçeye çevirttiğini söyledi. Denktaş, "Kimse bu evrensel dini çarşafın içerisine, Arap'ın giysisinin içine sokmasın, bizim dinimiz giysinin içine girecek kadar dar, eski, köhnemiş bir din değildir, evrensel bir dindir. Son peygamberdir gelen." dedi. (Zaman)

26 Nisan 2007 – “Türban Muhabbeti”

Türker Alkan, Radikal’deki köşe yazısında, İran’ı gündeme taşıyarak şöyle yazdı: “Sınır dediğin nedir ki? Hayali bir çizgidir nihayet. Türk-İran sınırına gidin, o hayali çizgiyi bir adım İran tarafına geçin, kadınsanız ve saçınızdan bir tutam gözüküyorsa o anda polisle başınız derde girer. Bir adım Türkiye tarafına geçin, türbanlıysanız okula gidemezsiniz. Ama cumhurbaşkanının eşi olabilirsiniz! Garip mi garip bir hal!.. Asıl sorun erkek egemenliğidir. İslam ülkelerinin hemen hepsinde temelde yatan tartışma, kadınların erkeklerle eşit düzeyde olup olmaması sorunudur. Din, bu tartışmada erkek egemen ideolojinin bir aracı haline getiriliyor. Çoğu kez kadınların da erkek egemenliğini desteklemeleri bu ideolojinin ne kadar derinlere indiğinin bir göstergesidir. 'Türban' dediğimiz şey basit bir bez parçası değil. Arkasında çok boyutlu ve derin oluşumları taşıyor. O nedenle de çözümü pek kolay gözükmüyor. Biliyorum, Hayrünnisa hanımın türbanına getirmemi bekliyorsunuz konuyu. Doğrusu şık giyinmesini bilen sevimli bir hanımefendi. Ama arada bir perçemi gözüküyor. İran'a gitmesini tavsiye etmem!”



26 Nisan 2007 – “İslamcı geçmişi ile türbanlı eş öne çıktı”

Milliyet, Abdullah Gül’ün dış basında nasıl yansıdığını “İslamcı geçmişi ile türbanlı eş öne çıktı” başlığı ile sayfalarına taşıdı. “Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı adayı olması, dünya basınında geniş yer buldu. Uluslararası basın kuruluşları, Gül'ün "islamcı geçmişi olan ilk cumhurbaşkanı olacağı" yorumunda bulunurken, bazı gazeteler dikkatlerin Hayrünnisa Gül'ün türbanına çekileceğini yazdı.” diye başlayan haberde, dünyanın çeşitli gazetelerin haberlerinin özetlerine yer verildi. Habere göre The Guardian gazetesi, şu yorumu yaptı: “Sayın Gül'ün adaylığıyla birlikte muhalefetin, türban yasağı ile ilgili olarak AİHM'ye başvuran eşi Hayrünnisa'ya odaklanması bekleniyor.”



26 Nisan 2007 – “Çankaya'ya türbanlıyı oturtmayacağız!”

Cumhuriyet Gazetesi, “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Abdullah Gül'ü cumhurbaşkanı adayı olarak göstermesine tepkiler sürüyor.” şeklinde başladığı haberde sivil toplum örgütlerinin şu açıklamayı yaptığını yazdı: “Çankaya türbanlıyı oturtamayacaklarını belirten sivil toplum kuruluşları, cumhurbaşkanının Başbakan tarafından memur gibi atandığım vurgulayarak "Bu, demokrasiye saygısızlıktır" dediler.” Haberin devamında şu açıklamalara yer verildi. “Hukukun Egemenliği Derneği Genel Başkam avukat Erdem Akyüz, Türkiye Cumhuriyeti aleyhine AİHM'de dava açan iki kişiden birinin cumhurbaşkanı adayı, diğerinin Başbakan olduğunu ifade ederek “Yani devletin zirvesi, devlet ile mahkemeliktir” görüşünü savundu. Yeniden Kuvayı Milliye Hareketi Derneği Genel Başkanı Hakkı Sevim de dinci AKP iktidarının tüm seçmenin 4'te 1 oyunu alarak dikta rejimlerinde dahi görülmeyen dayatmacı tavrıyla Cumhuriyetin temel değerlerini dinamitlediğini ve toplumumuzu iç kargaşaya sürüklediğini söyledi. Sevim, “Çankaya'ya türbanlıyı oturtmayacağız!” dedi.”



26 Nisan 2007 – “Türbanlı First lady'e kadınlardan büyük tepki”

Hürriyet Gazetesi, Abdullah Gül’ün köşk adaylığıyla gündeme gelen Hayrünnisa Gül’e ‘kadınların’ büyük tepki gösterdiğini iddia ettiği haberde şu bilgileri aktardı: “Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı adaylığına ve Köşk'te ilk defa türbanlı bir 'First Lady' olma ihtimaline Kadın Sivil Toplum Örgütlerinden tepki geldi. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve Cumhuriyet Kadınları Derneği, 14 Nisan'daki Cumhuriyet Mitingi'nin devamı olacağını, 29 Nisan Mitingi'nin Gül'e yönelik olacağını ve Çankaya'nın laik kalması için ellerinden geleni yapacaklarını söylediler. Gül'ün laik cumhuriyetten intikam almak için aday gösterildiğini savunan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkam Türkan Saylan, Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ve Başbakan'ın eşlerinin türbanlı olmasının çok dikkat çekici olduğunu belirterek, şunları söyledi: “Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi'ne ülkesini şikayet etmiş bir kişinin, cumhurbaşkanı eşi olarak Köşk'e çıkması çağdaş Türkiye'nin insanlarının onaylayamayacağı bir girişim. Türbana tamamen karşı değiliz, yasalara uyuluyorsa herkes takabilir. Ancak siyasi simge olması gereksiz. Muhalefet de bu konuda çok ikiyüzlü davranıyor, hiç ses çıkarmıyor. Bizim seçmediğimiz bir ailenin Çankaya'ya çıkması, laik Türkiye'ye ayları ve bu zorla yapılıyor. Ama bundan sonra AKP'nin içinde de sorunlar yaşanacak. Genel seçimlerde büyük fire verecekler.””



26 Nisan 2007 – Gül’ün eşi başörtülü olduğu için yaver verilmeyecek

Hayrünnisa Gül ile askerin arasındaki protokolün ne şekilde olacağının sık gündeme gelmesi üzerine Hürriyet’te konuyla ilgili şöyle bir haber yayınlandı: “Abdullah Gül’ün First Lady olacak eşi Hayrünisa Gül'e yaver verilmeyecek. Türbanlı olduğu için “Asker nasıl kapı açacak?” sorularına neden olan First Lady adayının imdadına Cumhurbaşkanlığı Protokol Yönetmeliği yetişti. Protokole göre Cumhurbaşkanına bir subay yaver olarak hizmet ederken First Lady'ye yaver verilmiyor. First Lady'ye Cumhurbaşkanlığı Koruma Müdürlüğü'nce tahsis edilen koruma memuru eşlik ediyor.”


26 Nisan 2007 – Eşi başörtülü birinin Köşk'e çıkması, AKP açısından büyük önem taşıyor

Cumhuriyet Gazetesi Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçildiği taktirde kadrolaşmayı hızlandıracağını yazdı. “AKP, genel seçime kadar geçecek 6 aylık süreçte ve daha sonra yeniden tek başına iktidara gelmesi durumunda Cumhurbaşkanı Sezer'e takılan tüm atamaları gerçekleştirebilecek.” alt başlığı ile verilen haberde, konu başörtüsüne şu şekilde getirildi: “Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte görüş birliği içinde hükümetin çıkardığı yasaları iptal eden, türban yasağının anayasaya uygun olduğuna karar veren, bakanları yargılamak için Yüce Divan sıfatıyla çalışan, siyasi partileri kapatma davalarının görüldüğü Anayasa Mahkemesi'ni istediği gibi şekillendirebilecek. Abdullah Gül, okula gelip giderken türban takan öğretmenin görevden alınmasını onaylayan ve AKP yöneticilerinin hedef aldığı Danıştay üyelerini de atayacak. AKP'nin sık sık sert tepki gösterdiği YÖK ve üniversiteler de AKP tarafından biçimlendirilecek. YÖK Başkanı ve üyelerini atayacak olan Gül, kurumun yapısını AKP'nin görüşü doğrultusunda değiştirebilecek. Eşi başörtülü birinin Çankaya Köşkü'ne çıkması, AKP açısından büyük önem taşıyor. Gül'ün cumhurbaşkanı olmasıyla türbanlı eşi Hayrünnisa Gül de Çankaya Köşkü'ne çıkmış olacak.”

26 Nisan 2007 – “Hayrünnisa Gül devletle kavgalı mı?”

Nazlı Ilıcak, Takvim’deki yazısında, Hayrünnisa Gül’e yönelik eleştirileri haksızlık olarak değerlendirdi. Ilıcak görüşlerini şöyle açıkladı: “Abdullah Gül'ün şahsını eleştiremeyenler eşine takmış durumda. Hayrünnisa Gül'ün de ahlâkı veyahut davranış biçimi değil, sadece başörtüsü hedef tahtasına oturtuluyor… hukuku üstün hukuk; Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi'nin kararları Türkiye açısından bağlayıcı. Hakkının, hukukunun Türkiye'de çiğnendiğini düşünen herkes, Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi'ne başvurabilir. Bence Hayrünnisa Gül, böyle bir müracaatı yaparak, cesur ve çağdaş bir tavır sergilemiştir. Kaderine razı olan, sünepe ve eğik bir kadın olmak yerine, hakkını aramayı tercih etmiştir. O zaman da anlatmıştı. 15 yaşında evlendiği için üniversite tahsilini tamamlayamamıştı. Bu içinde ukde olarak kaldı. Aradan yıllar geçti; sıkı bir çalışma ile imtihanlara hazırlandı; 1998'de Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Arap Dili ve Edebiyat bölümüne girmeye hak kazandı. Başörtülü fotoğrafı yüzünden kaydı yapılamayınca, Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi'ne başvurdu. Daha sonra kocası Dışişleri Bakanı olunca, hem davacı, hem davalı konumunda bulunmamak için müracaatını geri çekti. Sakın Batı dünyası böyle bir saçmalık yüzünden Abdullah Gül'ün eleştirildiğini duymasın. Sadece bu iddiaları ortaya atanlar değil, hepimizin utançtan yüzü kızarır vallahi.”



26 Nisan 2007 – “Türbanlı First Lady’ye ABD’den vize”

Milliyet, “ABD Büyükelçisi Wilson, 'Biz, insanlarla bize kendilerini sundukları şekliyle ilgileniriz' diyerek, Gül'ün türbanlı eşinin ABD için sorun olmayacağını söyledi” alt başlığı ile verdiği haberde, Wilson’ın sözlerinin Hayrünnisa Gül’e vize şeklinde değerlendirildi. Haberde şu bilgiler yer aldı: “ABD'nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson, türban sorununun Türkiye'nin bir iç meselesi olduğunu belirterek, ABD olarak insanlarla onların kendilerini sundukları şekliyle ilgilenmeye özen gösterdiklerini kaydetti. Wilson, "Türkiye Cumhurbaşkanı'nın eşinin türbanlı olması ABD ile ilişkilerde sorun yaratır mı?" sorusu üzerine, "Türkiye'nin iç meselesi olan ve kendi karar vereceği konular vardır, bu da onlardan biridir" dedi. Wilson şöyle devam etti: “ABD olarak biz insanlarla, onların kendilerini bize sundukları şekliyle ilgilenmeye özen gösteririz. Özellikle de bu insanlar üst düzey devlet görevlileriyse. Mesela Bayan Emine Erdoğan geçen Ekim’de Bayan Bush ile bir görüşme yaptı. Bu konuda bir problem yaşamadık." ABD Başkanı George Bush'un eşi Laura Bush, Beyaz Saray'da ağırlanan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan için iki kez çay daveti vermişti.”


26 Nisan 2007 – Tepkileri "türbanlı cumhurbaşkanı eşi"ne imiş gibi gösterenler hedef saptırıyor

Ruhat Mengi Vatan’daki köşesinde Abdullah Gül’ün adaylığını değerlendirirken, Gül’ün ayrımcı bir zihniyeti temsil ettiğini iddia etti. Mengi şöyle yazdı: “Abdullah Gül'e gelen "Onun Erdoğan'dan ne farkı var" tepkilerine karşılık "Ona bir şans verilmeli" diyenler bir düşünsünler bakalım; Bu tepkileri kimler yarattı? Endişe duyanlara bu korkuyu vermek, güvenlerini sarsmak için kim uğraştı? Halkı "zenci-beyaz" diye kutuplara ayıranlar, Meclis'te "Kadınlar cehennemliktir" diyen uydurma hadisleri dağıtanlar, benzer buluşları ders kitaplarına bile koyduranlar, yasa dışı Kur'an kursları hakkında konuşan eski TÜSİAD Başkanı'na "Dikkat edin, size dinsiz derler" diyenler kimlerdi? Şimdi tepkileri sadece "türbanlı cumhurbaşkanı eşi"ne imiş gibi gösterenler yine hedef saptırıyorlar.”

26 Nisan 2007 – “Yeni cumhurbaşkanı adayı”

Radikal Gazetesi yazarı Nuray Mert, köşk seçimiyle ilgili olarak “Türkiye'de yaşanan tartışma, kişilikten ziyade kimlik etrafında dönen bir tartışmaydı.” dediği yazısında, “Türkiye’nin kronik sorunu” şeklinde tanımladığı başörtüsü yasağı sorunun çözülmeyeceği yönündeki görüşlerini şu şekilde açıkladı: “AKP, meseleyi kimlik çerçevesinde 'çözmüş' gözüküyor. 'Başörtüsü olmaz' dayatmasına karşı, ‘illa başörtülü eşi olan biri’ ısrarının etkili olduğu açık; Bu ısrarın, veya bu 'ısrar' algısının, uzun vadede gerilimlerin çözülmesi açısından olumlu değil, olumsuz etki yapacağını düşünüyorum... Tekrar hatırlatayım, tüm bunları Abdullah Gül'ün kişiliğinden ve politika kariyer ve kalitesinden bağımsız olarak söylüyorum. Aynı bağımsızlık çerçevesinde, başörtülü kızların üniversiteye girmesinin, mesleklerini icra etmelerinin yasak olduğu bir ülkede, bu sorunu çözemeyen bir iktidarın, eşi başörtülü bir cumhurbaşkanı adayı çıkarmanın zafer coşkunluğunu büyük bir hüzünle izliyorum. Yıllardır başörtüsü özgürlüğü savunuculuğu yapmış birinin bunları söylemesini yadırgayabilirler. Ancak, ben tam da bu nedenle, haklı bir burukluk hissettiğimi düşünüyorum.”


27 Nisan 2007 – “Tesettür kadınları sığıntı haline getiriyor”

Bekir Coşkun Hürriyet Gazetesi’ndeki yazısında ‘Atatürk’ün kızları’ dediği bir kitlenin “Mustafa Kemal'in laik-çağdaş devrimlerini savunduklarını” söylerken tesettürün kadınları “sığıntı” haline getirdiğini iddia etti. Coşkun yazısında şu ifadeleri kullandı: “Atatürk'ün kızları ellerinde bayraklarıyla, net, açık, berrak, mertçe ve yiğitçe oradalar: Sokaklarda.. Kimi kadınların tesettürlere bürünerek; kadının sosyal yaşamda varlığını reddetmelerine, kadınların birer sığıntıymış gibi arkalara itilmelerine... Sessiz-sinmiş-sakıncalı birer eşya gibi taşınmalarına... Ama asıl erkeklerin siyasi oyunlarının malzemesi olmalarına karşın, Atatürk'ün kızları çığlık çığlığa erkekleriyle omuz omuza, Mustafa Kemal'in laik-çağdaş devrimlerini savunuyorlar. Her yerde onlar var. Bulvarlarda, meydanlarda... Bu pazar günü saat 13.00'te İstanbul Çağlayanda olacaklar, tek dertleri yar: Çocukları için aydınlık. Bu satırlar yazılırken dahi penceremden sesler geliyor, ellerinde bayraklarla geçiyorlar Atatürk'ün kızları. Alınları açık, başlan dik...”

27 Nisan 2007 – “Türkiye'de başörtüsü gerici değil”

Adrian Hamilton’ın Radikal’de yayınlanan yazısında, Abdullah Gül’ün adaylığının “Türkiye Anayasası devlet binalarında başörtüsü takılmasını yasaklarken, başörtüsü takmakta ısrar eden bir eşe sahip olan İslamcı bir siyasetçi, bütün devlet binalarının en önemlisini, yani cumhurbaşkanlığı konutunu nasıl olur da işgal edebilir?” sorusunu gündeme getirdiğini ifade ederken, yazısını şu görüşlerle tamamladı: “Dine dayalı okullar ve dini kıyafetin, Atatürk'ün başardıklarım geriye döndürebileceğine dair gerçek kaygılar söz konusu. Fakat Türkiye'deki İslami partinin Batılı bir bakış açısına sahip olduğu ve ilerici bir güç teşkil ettiği de bir gerçek; bölgenin başka yerlerinde de bu partinin paralelleri mevcut. Çağdaş, orta sınıf islami dirilişi anlamak için bir araştırma yapmaya kalksanız, bunun için Türkiye'den daha uygun bir yer bulmanız zor. Ülke nüfusunun neredeyse yüzde 50'si kendisini inançlı Müslüman olarak tanımlıyor. Şeriat hukukuna dayalı İslami bir devlet istediğini söyleyenlerin oranıysa yüzde 10'dan az. İçgüdüsel olarak geleceğe ve genel olarak da dünyaya bakan bir ülke Türkiye, geçmişe dönen bir ülke değil… Türkiye, Avrupa'ya, doğusu ve güneyindeki yeni dünyayı anlamak ve o dünyayla uzlaşmak yönünde eşsiz bir şans sunuyor. Başörtüsüyle ilgili yorumları geçenlerde tartışma yaratmış Britanya İçişleri Bakanı Jack Straw ne der bilmem ama, bu kez hepimiz başörtüsü giyenlerden yana olmalıyız.”


27 Nisan 2007 – “Kadın görüntüsüne ters düşen eşleri istemiyoruz”

“Kadın Sivil Toplum Örgütlerinin önderliğinde düzenlenecek ve 2O0'ü aşkın dernek ile birçok üniversitenin destekleyeceği 29 Nisan'daki İstanbul "Çağlayan Mitingi"nin, Türkiye'nin bugüne kadar yapılan en büyük "kadın" mitingi olması bekleniyor.” diyerek başlayan haberlerde, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Başkanı Türkan Saylan’ın şu ifadelerine yer verildi: “Biz her alanda büyük boyutta islami yöntem uygulayan bir partinin cumhurbaşkanı ve onların kadın görüntüsüne ters düşen eşleriyle karşımızda durmalarını istemiyoruz. Türkiye gerçek bir Atatürk cumhuriyeti olana ve fırsat eşitliği sağlanana kadar bu tip mitinglere devam edeceğiz.”

27 Nisan 2007 – “Laik Cumhuriyet’te dinsel simge Çankaya'ya damgasını vuracak mı”

Cumhuriyet’in Pencere köşesinde İlhan Selçuk, Abdullah Gül’ün adaylığını yorumlarken şunları yazdı: “Laik Atatürk Cumhuriyeti'nin aleyhine olduğu "müsellem" bir kişi Çankaya'da kimin 'amali'ne hizmet edecek?.. Gül'ün eşi türbanlı!.. Türk kadınlarının çoğu başörtüsü takar, azınlığı çarşaf giyer; dinle ilgisinden çok erkek tahakkümünden türeyen bir görenektir tesettür... Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi türbanın dinsel bir simge olduğuna karar vermiştir... Laik Cumhuriyet’te dinsel simge Çankaya'ya damgasını vuracak mı?.. Neresinden tutarsanız tutun, Gül'ün Çankaya'ya çıkması, Atatürk'ün kurduğu laik Cumhuriyete bir karşıdevrim darbesidir... Biçimsel açıdan "meşru" sayılsa bile içerik açısından "gayri meşruluğu" vurguluyor... Türkiye'de siyasal mücadele artık kaçınılmaz olarak bu raya oturacaktır.”


27 Nisan 2007 – “Yeni türban burjuvazisinin profilinin verdiği görüntüyü dışlayıcı buluyorum”

Meral Tamer, Abdullah Gül’ün adaylığı ile ilgili yazısında konunun başörtüsüyle ilgili boyutları hakkında şu görüşleri savundu: “Kendinden olmayanı dışarıda bırakan takım ruhu, Emine Hanım ile kızı, Babacan ve Arınç'ın eşlerinin hep birlikte Hayrünnisa Gül’ü tebrik etmek için Dışişleri Bakanı konutuna gittiklerinde ekranlara yansıdı. Ne Semra Özal'a, ne Nazmiye Demirel'e ne de Semra Şener'e yapılan tebrik ziyaretlerine benzeyen bir görüntüydü bu. Aralarında türbanlılar olmuş olsa bile. AKP çekirdek kadrosunun türbanlı eşlerinin görüntüsü ise çok farklıydı. Türbana, kadın hakları açısından baktığımda karşı olmama rağmen, hiçbir zaman türbanlı bir kadına kendimi uzak hissetmedim. Buna rağmen, Çankaya tebriki için Dışişleri konutu önünde beliren yeni türban burjuvazisinin profilinin verdiği görüntüyü dışlayıcı bulduğumu da söylemeliyim.”
27 Nisan 2007 – “Tesettürün karşılığı çıplaklık değildir, çağdaş giyimdir”

Tufan Türenç, Hürriyet’teki yazısında Abdullah Gül’ün köşkte tarafsızlığını koruyamayacağını iddia ederken şu görüşlere yer verdi: “Abdullah Gül tansiyonu düşürmek için tutulması zor olan bazı sözler veriyor. Örneğin şöyle diyor: "Cumhuriyete, Anayasa'da yazıtı laik, demokratik, sosyal hukuk devleti ilkelerine özde bağlıyım." İyi güzel de Sayın Gül'ün eşinin tesettürü laiklik ilkesiyle nasıl bağdaşacak? Çankaya'da türban "bireysel tercih" diye geçiştirilebilir mi? Hadi bütün gelenek, görenek ve kamusal alan kuralları çiğnendi diyelim. Verilen görüntü nasıl kurtarılacak? Yani ne yapılırsa yapılsın, Türkiye Cumhuriyetinin First Ladysinin tesettürü yalnız Türkiye'de değil, tüm dünyada hep gündemde olacak. Burada bir konuyu vurgulamakta yarar var. AKP'lilerden gelen, küfürle başlayan, küfürle biten mesajlarda Atatürk'ün eşi Latife Hanım'ın da başının örtülü olduğu vurgulanıyor. AKP'liler bu tip savlar ileri sürürken bir sorup soruştursunlar. Latife Hanım'ın başı örtülü fotoğrafları devrim yasaları çıkmadan önceki durumu yansıtır. Devrimlerden sonra zaten son derece modem bir kadın olan Latife Hanım hiçbir zaman başını örtmemiştir. Bir de küfür edenlere şunu da anımsatmak istiyorum: Tesettürün karşılığı çıplaklık değildir, çağdaş giyimdir.”

27 Nisan 2007 – E-muhtıra: “Çağ dışı kıyafetler giydirilmiş küçük kız çocukları”

Genelkurmay Başkanlığı gece yarısı internetten yayınladığı e-muhtıra ile cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda önemli bir karar arefesinde olan Anayasa Mahkemesini, Meclis’i ve sivil toplumu baskı altına aldı. Muhtırada kız öğrencilerin başörtülü olmaları şöyle eleştirildi: “Özellikle kadınların ve küçük çocukların bu tür faaliyetlerde ön plana çıkarılması, ülkemizin birlik ve bütünlüğüne karşı yürütülen yıkıcı ve bölücü eylemlerle şaşırtıcı bir benzerlik taşımaktadır. 22 Nisan 2007 tarihinde Şanlıurfa'da; Mardin, Gaziantep ve Diyarbakır illerinden gelen bazı grupların da katılımı ile, o saatte yataklarında olması gereken ve yaşlan ile uygun olmayan çağ dışı kıyafetler giydirilmiş küçük kız çocuklarından oluşan bir koroya ilahiler okutulmuş, bu sırada Atatürk resimleri ve Türk bayraklarının indirilmesine teşebbüs edilerek geceyi tertipleyenlerin gerçek amaç ve niyetleri açıkça ortaya konulmuştur. Ayrıca, Ankara'nın Altındağ ilçesinde 'Kutlu Doğum Şöleni' için ilçede bulunan tüm okul müdürlerine katılım emri verildiği, Denizli'de İl Müftülüğü ile bir siyasi partinin ortaklaşa düzenlediği etkinlikte ilköğretim okulu öğrencilerinin başlan kapalı olarak ilahiler söylediği, Denizli'nin Tavas ilçesine bağlı Nikfer beldesinde dört cami bulunmasına rağmen, Atatürk ilköğretim Okulunda kadınlara yönelik vaaz ve dini söyleşi yapıldığı yolunda haberler de kaygıyla izlenmiştir.”



Yüklə 2,1 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   102




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin