4 Ağustos 2007 - Başörtüsü Platformları Eylemleri
Sakarya Başörtüsü Platformu’nun 99’uncu başörtüsü eyleminde, seçim sonuçlarını içine sindiremeyen darbe yanlısı çevrelerin yaptıkları açıklamalara değinilirken, vicdani retçilere yapılan insanlık dışı muameleler protesto edildi. Eylem başörtüsü direnişçisi Nurulhak Saatçioğlu’nun rahmetle anılmasıyla son buldu. Kocaeli’deki 120’nci açıklamada “AKP eşi başörtülü aday çıkarma konusunda dirayet göstermelidir” uyarısında bulunuldu. Ankara’da 78’inci eylem düzenlenirken, Van Başörtüsü Platformu üyeleri de yaptıkları 49’uncu eylemde hukuk dışı uygulamayı protesto ederek sorunun çözümünü beklediklerini söylediler. Akyazı Başörtüsüne Özgürlük Platformu düzenlediği 26’ncı eylemde “Ülkenin idaresine yön vermeye çalışan sözde seçkinler özgürlük ve yasakçı beyanat vermekten uzak durmalı ve toplumsal mutabakata saygı duyulmalı görüşündeyiz.” mesajı verdi.
4 Ağustos 2007 – YAŞ'ta 10’u irticai faaliyetten olmak üzere 30'u aşkın personel ordudan atıldı
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) komuta kademesi ile üst rütbeye yükselecek subayların durumlarının ele alındığı YAŞ kararları, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in onayının ardından kamuoyuna duyuruldu. Askeri Şura 10'u irticai faaliyette 13'ü TSK'nın itibarını sarsacak şekilde disiplin bozucu hareketlerde bulunan toplam 23 askeri personelin ihraç edilmesi yönünde karar verdi. Erdoğan ve Gönül, yine muhalefet şerhi koyarak kararları imzaladı.
5 Ağustos 2007 – Asker Köşk için “eşi başörtülü aday” Abdullah Gül'e mi tavır koydu?
Meclis Genel Kurulu'nda gerçekleştirilen 23. dönem milletvekili yemin töreni bir ilke sahne oldu. Asker bir gerekçe göstermeden törene katılmadı. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in yemin törenine katılmayacağının önceden açıklanması nedeniyle, Genel Kurul'daki 'Cumhurbaşkanlığı Locasının bulunduğu kapı kilitli tutuldu. Ancak askerlerin gelme ihtimali göz önünde tutularak, 'Askeri Erkân Locası' kapısı, saat 14.50'ye kadar açık tutuldu. Askerlerin gelmemesi üzerine loca kapısı, görevli polisler tarafından kilitlendi. 12 Eylül darbesinden bu yana ilk kez alınan bu tavır iki ihtimale dayandırıldı: Köşk için “eşi başörtülü aday” Abdullah Gül'ün öne çıkmasına tavır koydular. DTP ile aynı çatı altında olmak istemediler.
6 Ağustos 2007 – Başörtüsü gitti zikirmatik geldi
Nazif Okumuş, Takvim’de yayınlanan yazısında şunları aktardı: “Van Milletvekili Gülsen Orhan, seçim öncesi başörtülü olarak dikkat çekerken, TBMM'ye kayıt yaptırırken başı açıktı. Çiçeği burnunda AKP'li, bu durumu da gazetecilere şöyle izah etti: "Basımdaki geleneksel örtüdür. Bizim oralarda saçın ön tarafı görülecek şekilde baş örterler. Benimki de öyle. Kaldı ki, gerektiğinde başımı açarım" Ancak, önceki dönemde MHP'li Nesrin Ünal'ın TBMM Genel Kurulu'na girerken başını açmasını çok ağır eleştirip, sürekli gündemde tutan AKP'liler, kendi milletvekillerine ses çıkartmadılar. Tersine, Gülsen Orhan'ın "Başörtüsü takmıyorum ki, çıkarayım" açıklamalarıyla savunma yaptılar. Yine, AKP'nin Konya'dan seçilen kadın milletvekili Ayşe Türkmenoğlu da çok ilginç görüntüler verdi. Mazbatasını, zikirmatik denilen numerator elinde olduğu şekilde aldı. "Elinizdeki ne işe yarar?" diyenlere de "Sürekli dua okuyorum. Allah'ın 99 ismini çekiyorum" cevabını verdi.”
7 Ağustos 2007 – Başörtülü kadınlar seçiyor ama seçilemiyorlar
Kadın kuruluşları, kendilerini TBMM'de daha ciddi sayıda temsil eden hemcinslerinden ''kadın olduklarını unutmamalarını, sivil toplum kuruluşları ile irtibatta olmalarını, kadınların yaşadığı haksızlıklara çözüm aramalarını, kürsüye daha çok çıkmalarını, ülkedeki çok sesliliği yansıtmalarını, kadın sorunları konusunda öncelikler listesi oluşturmalarını ve kadın-erkek eşitliği komisyonu kurmalarını' istiyor. Başkent Kadın Platformu 2000 yılı dönem başkanı Fatma Ünsal Bostan: “Platform olarak amacımız kadına yönelik yaygın statiklerin engellenmesi için çalışmalar yapmak. Kadınları toplumsal hayatta engelleyen iki statik var. Dinî camiadaki, kadının evde oturup çocuk bakması gerektiği düşüncesi kadının çalışmasını engelliyor. Kadınların başı açık çalışmasını zorunlu kılan resmî statik de en büyük engel. Kadın vekillerden bu durumu düzeltmelerini bekliyoruz. Geçen dönem hayal kırıklığı yaşadık gerçi; ama bu dönemde gayretlerini bekliyoruz. Bu statikler yüzünden Türkiye'de kadınlar ikiye ayrılıyor. Toplumda kadınların çoğu başörtülü; ama seçimde sadece seçme haklarını kullanabildiler. Başörtülü kadınlar seçilemiyor, resmî kurumlarda çalışamıyor. Bu haksızlıkların düzeltilmesini istiyoruz.” Hazar Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Ayla Kerimoğlu: “Kadın dilini ve duyarlılığını siyasete taşıyarak sivil topluma kulak veren ve bütün kadınların vekili olarak siyaset üretmelerini ve Meclis'te varlık göstemelerini istiyoruz. Türkiye'deki kadınların büyük çoğunluğunun sorunu olan başörtüsü yasakları konusunda da çözüm üretmelerini bekliyoruz.”
8 Ağustos 2007 – “Başörtülüler de hakları hala olmayan bir sosyal gruptu ve 'öteki'ydi”
Özlem Albayrak, Yeni Şafak’taki “Kendine solcu” başlıklı yazısında Ece Temelkuran’ın başörtüsü sorunundaki tutarsızlığını eleştirdi: “Ece Temelkuran'ın örtülü kadınların kendisini açık hissettirdiğini söylediği yazıları bana şaşırtıcı gelmişti. Bu çünkü bana göre, kamuoyu önünde yıllarca üst üste konulmuş, kayıtsız ve şartsız, şeksiz ve şüphesiz insan hakları savunucusu, çit çizgisi dışına itilmiş 'öteki'nin yılmaz koruyucusu, şerhsiz bir 'eşitlik' üzerine kurulu bir sistemin özleyicisi gibi özelliklerin oluşturduğu imajın çöküşüydü. Takdir edersiniz ki, başörtülüler de bu sistemde hem aritmetik üstünlüğü, hem de AK Parti faktörü nedeniyle moral üstünlüğü varmış gibi görünmesine karşın birtakım hakları hala olmayan bir sosyal gruptu ve 'öteki'ydi... Dolayısıyla 'ötekilik' kriterlerini eksiksiz biçimde haiz olmaları nedeniyle 'Özgürlük Savunucusu'nun ilgi alanına girmeleri, azınlıklara dağıtılan hoşgörünün onda birine nail olmaları beklenirdi. Başka türlüsü 'ayrımcılık'a girerdi... Dine, dindara mesafeli durmayı anlarım, ama bana kalırsa adaleti de, eşitliği de sadece kendin için istiyorsan orada sol ve inandırıcılık biter, adını anarken bile tüylerini diken diken eden faşizm başlar.”
9 Ağustos 2007 – “Gül, neden aday olmasın?”
Posta gazetesi yazarı Mehmet Ali Birand, Abdullah Gül’ün seçilmesi konusunda “hayırcılar” ve “evetçiler” adlı iki grubun oluştuğunu yazarken, konunun başörtüsü boyutuyla ilgili ileri sürülen görüşleri şu başlıklar altında topladı: “Türban kışlaya girecek. Hayırcılar: Cumhurbaşkanı’nın eşi türbanıyla Köşk'e çıktığı taktirde "kamusal alanda türban takılmaz" ilkesi bozulacak ve en önemlisi asker eşlerinin türban takması engellenemeyecek. Evetçiler: Başbakan ve daha nice bakan eşi türbanlı dolaşmakta, devlet kurumlanna girip çıkmaktadır. Bu uygulama zaten güçlükle yaşatılmaktadır. Köşkte bir first lady'nin türbanı ekstra bir zorluk yaratmaz. Asker eslerine gelince; TSK’nın kesin ve katı kuralları vardır. Kişiler bu kuralları baştan kabullenerek mesleğe katılmaktadırlar. Bundan dolayı, Hayrünnisa Hanım kötü örnek olmaz. Askerle gerilim çıkar. Hayırcılar: Askerler, cumhurbaşkanının türbanlı eşiyle birlikte vereceği davetlere, kutlama törenlerine katılmayacaklar, bir kesim laik demek ve sivil toplum örgütleri ve muhalefet de bu kampanyaya katılacak. Sonuçta, sürekli bir gerilim içinde yaşanacak, devletin en önemli kurumlan birbirleriyle küskün kalacak. Evetçiler: Yüzde 47'lik oy oranıyla ve eşinin türbanı nedeniyle çıkan tartışmalara konu edildiği bir seçimden çıkan Gül toplumdan vize almıştır. Demokratik sistemin temelinde milli irade yatıyorsa, ister asker ister laik demekler olsun, bu karan kabul etmek zorundalar.”
Dostları ilə paylaş: |