Fehmi Koru, Yeni Şafak’taki “Yasak mı, o da ne?” başlıklı yazısında başörtüsü yasağını eleştirdi: “Üniversitelerde uygulanan yasak hukukî değildir, siyasi gerekçesi de çoktan ortadan kalkmıştır... Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) dayanağı da Anayasa Mahkemesi'nin daha önce çıkmış kaleme alınış biçimiyle yanlış maddeyi iptal kararıdır. İptal edilmiş bir madde üzerinden uygulanıyor yasak, halen yürürlükte olan yasa maddesi ise kılık kıyafeti serbest bırakıyor... Üniversitelerde bugün de sürdürülen yasak hukukî ve siyasî gerekçelerinden yoksundur artık ve yasağın daha fazla sürdürülmesi için hiçbir sebep yoktur. Son günlerde devreye sokulan kafa karıştırıcı ve vehimleri körükleyici yayınların da ne kadar abartılı ve çelişkilerle dolu olduğu tartışmalar sırasında ortaya çıktı zaten.”
13 Aralık 2007 – “Türban, kadın özgürlüğünü yok eden bir simgedir”
Üniversiteler Arası Kurul (ÜAK), toplanmadan önce Cumhuriyet Gazetesi’ne demeç veren ÜAK Başkanı ve Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Mustafa Akaydın, "Türban özgürlük değil, kadın özgürlüğünü yok eden bir simgedir. Üniversitelerin bu konudaki görüşleri hiçbir şekilde değişmemelidir" dedi. Rektörlerden talep gelmesi durumunda başörtüsü yasağının da görüşülebileceğini ifade eden Akaydın, "Üniversitelerin bu konuyla ilgili tavrı hiçbir şekilde değişmemeli. Benim tavrımda hiçbir değişiklik olmayacak" dedi.
13 Aralık 2007 – Bakanın başörtüsü tepkisi: “Bilerek mi yapıyorsunuz?”
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in katıldığı ve TÜBİTAK'ın (Türkiye Bilimsel Teknik Araştırma Kurumu) düzenlediği 12. ve 15. Ulusal Bilim Olimpiyatları ödül töreninde, başörtülü ilköğretim öğrencisi sahneye çıkarak ödül aldı. Benzer başka törenlerde de yaşanan ve tartışma konusu olan bu görüntü Bakan Çelik'i de kızdırdı. Ulusal İlköğretim Matematik Olimpiyatı'nda bronz madalya alan İstanbul Şefkat Koleji öğrencisi Elif Büşra Doğuş sahneye siyah başörtüsüyle çıktı ve ödülünü MEB Müsteşar Vekili Mehmet Temel’den aldı. Öğrencinin ödülünü başörtüsüyle alması Çelik'i sinirlendirdi. Bakan Çelik, tören salonunda bulunan TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Nüket Yetiş ve MEB personeline, "Daha önce bu olayların çok tepki aldığım bildiğiniz halde neden böyle bir kıyafete izin verdiniz. Bilerek mi yapıyorsunuz?" diyerek sert tepki gösterdi, törenin ardından jet soruşturma emri verdi. TBMM Başkanı Köksal Toptan ve Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik tarafından olimpiyatlarda derece yapan öğrencilere verilen resepsiyonda Kübra Doğan'ın bulunmaması ise dikkat çekici bir ayrıntı oldu.
13 Aralık 2007 – Anayasa başörtü sorununu çözecek
Sivil anayasa taslağı hazırlayan komisyonun üyeleri arasında yer alan Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Fazıl Hüsnü Erdem, yeni anayasaya koydukları biri negatif, diğeri pozitif iki alternatifli bir madde ile üniversitelerde başörtüsü takmanın artık sorun olmaktan çıkacağını savundu: "Mevcut anayasa mahkemesinin vermiş olduğu kararlar ortada bulunduğu ve bu karar üniversite ve yüksek öğretim kurumlarınca tatbik edildiği müddetçe bu sorun aşılamıyor. Bu sorunu aşabilmek için anayasanın eğitim ve öğretim hakkının düzenlendiği ilgili maddesine negatif ve pozitif olmak üzere 2 alternatifli madde sunmak suretiyle başörtü sorununu en azında üniversitelerde çözmek istedik. Negatif ifadede, 'Hiç Kimse Kılık Kıyafetinden dolayı öğreniminden mahrum bırakılamaz', pozitif ifadede 'Yüksek öğrenimde Kılık kıyafet konusunda herkes serbesttir' deniliyor.” (Sabah)
13 Aralık 2007 – “Türbana” kapıda izin formülü
Üniversitelerde serbest bırakılması halinde Türkiye'nin gündeminden türban sorunun düşeceğini savunan yeni YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan'a, YÖK eski Başkanı AKP'li Mehmet Sağlam'dan da destek geldi. TBMM kulisinde bir grup gazeteci ile sohbet eden Sağlam, yüksek öğrenime devam etme hakkını elde etmiş bir gencin kılık kıyafeti nedeniyle bu haktan mahrum bırakılmasının yanlış olduğunu söyledi. Türban sorununun üniversitelerdeki yasak uygulamalarıyla birlikte Türkiye'nin ana gündem maddeleri arasına oturduğunu belirten Sağlam, "Bana göre yüksek öğretimde eğitim hakkı hiçbir şekilde engellenmemeli. Bunun için Anayasa değiştirmeye, yasa çıkarmaya da gerek yok. Rektörlerin inisiyatifiyle bu is çözülür" dedi. (Vatan)
13 Aralık 2007 – “Türban” demokrasinin sağlığına son derece zararlı değil mi
Cumhuriyet yazarı Deniz Som, yeni YÖK başkanının “yasaklar kalkacak” açıklamasını “Vaziyet” adlı köşesinde şöyle eleştirdi: “YÖK'ün yeni başkanı üniversitelerde türbana izin verilirse türban takanların sayısında azalma olacağını düşünüyor, serbestlik ortamında türban takanların bir kısmının başını açacağını söylüyor. Burada önemli bir ayrıntı var. İslamcı iktidarın, türban takanların sayısını azaltma gibi bir çabası mı var, yoksa YÖK'ün yeni başkanı iktidara rağmen türbanı azaltma projesine mi soyunuyor! Yeni başkan, yasaklar çiğnenmek içindir gibi bir düşünceyle, çiğnenecek bir yasak olmayınca türbanın da cazibesinin kalmayacağını söylüyorsa o zaman başka! O zaman, başta kokain ve eroin olmak üzere uyuşturucu madde kullanımına da serbestlik getirilsin! Uyuşturucu kullananların sayısı azalsın! Efendim? Evet, uyuşturucu maddeler insan sağlığına zararlı ve hatta ölümcül olduğu için asla ve kafa serbest bırakılamaz. Doğruya doğru... Ama türban da siyasi simge olarak demokrasinin sağlığına son derece zararlı bir madde değil mi? Dini sembolleri başta eğitim olmak üzere kamusal alanlara taşıdığınız zaman sizinle aynı inancı paylaşmayan insanlar üzerinde bir baskı kurmuş olmuyor musunuz?”
13 Aralık 2007 – Başları açık olan kamu yöneticilerinin eşleri kapanıyor”
Hikmet Çetinkaya, Cumhuriyet’teki “Gizli Gündem” başlıklı köşe yazısında şu iddiaları ortaya attı: “Afyon, Denizli, Uşak, Aydın ve Manisa'yı 22 Temmuz seçimlerinden sonra dolaştığımda ortaya çıkan fotoğraf ürkütücü... Beş-altı ay önce başları açık olan kamu yöneticilerinin eşleri, kız çocukları kapanıyor, üniversitelerde "sıkmabaş"lı öğrencilerin sayısı artıyor... Sevgili okur artık uyan, örgütlen ve sesini duyur: “Türkiye laiktir laik kalacak!" Kendilerini "liberal demokrat"diye tanımlayan sözde yazarlar, bilim insanları, sanayiciler, Anadolu elden gitmiş, sıra Ege ve Akdeniz'e gelmiş, haberiniz olsun! İlköğretim okullarında okuyan kız çocukları "sıkmabaş"la derslere giriyorlar, resim öğretmeni çocuklara derste doğayı değil, "inançlarınızı çizin" buyruğu verip cami maketi yaptırıyor... Halkımız ise olup bitenleri seyrediyor...”
13 Aralık 2007 – “Türbanlı” çalışanlar oransal olarak “türbansızları” aşma noktasında
Şükran Soner, Cumhuriyet’teki “Yine Türban” başlıklı yazısında şu görüşleri ifade etti: “Bugünden kendi kendilerine gelin güvey olarak, kamu alanı yorumu dışında tuttukları belediyelere ait resmi dairelerde, kenar köşede kalan doğrudan kamu dairelerinde zaten türbanlı çalışanlar sayısal, oransal olarak dahi türbansızları aşma noktasındalar. Sağlık kurumlarında da özellerle başlatılan alıştırma, kıyıdan kıyıdan resmi kurumlara taşındı. Laikliğin olmazsa olmazı, dini kimlik, sembollerin kamuda taşınması yasağı ilkesi sizlere ömür. Ucu nereye varır sorusuna gelince... Çoğunluk iktidarını diktatoryal yetkilerle kullanmaya kalkışma eğilimleri birdenbire çok ters tepebilir, çok da pahalıya mal olabilir. Demokrasinin çarkları içinde elbette...”
Dostları ilə paylaş: |