BaşÖRTÜSÜ raporu 2007 Sakarya Başörtüsü Platformu


Aralık 2007 – Başörtülü hasta geri çevrilmek istendi



Yüklə 2,1 Mb.
səhifə93/102
tarix30.10.2017
ölçüsü2,1 Mb.
#22656
1   ...   89   90   91   92   93   94   95   96   ...   102

9 Aralık 2007 – Başörtülü hasta geri çevrilmek istendi


Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yaşanan olayda, G.Ö. adlı 33 yaşındaki kadının sağlık raporu için uzattığı fotoğrafta başörtülü olduğunu gören hastane Sağlık Kurulu görevlileri “Başörtülü fotoğrafı kabul edemeyiz” cevabını verdi. Herkesin içerisinde aldığı bu cevapla şoka uğrayan kadının “Nasıl olur” diye karşılık vermesi üzerine görevli memur birilerini arayarak durumu iletti. Kurul yetkilisi telefonda “Kadın yaşlı mı, genç mi?” diye sordu. Görevli de “Hayır efendim yaşlı değil, genç bir bayan” cevabını verdi. Telefondaki yetkili bu cevap karşısında memura “Genç biri madem, kesinlikle kabul edemeyiz” talimatını verdi. Bu talimat üzerine görevliler G.Ö.’ye “Kabul edemiyoruz. Heyetin aldığı karar varmış, lütfen ısrar etmeyin. Başı açık bir fotoğrafla gelin” dedi. Görevlilerin bir de alay edercesine “Ne var bunda, beş dakikada bir başörtüsüz fotoğraf çektiremiyor musunuz?” demesi G.Ö.’nün eşi K.Ö.’yü çileden çıkarttı. K.Ö. görevlilere “Sizin için bu kadar basit öyle mi? Oysa söz konusu inancımız” demekten öte diyecek bir şey bulamayarak, hastaneden ayrıldı. Bir gün sonra aile ile birlikte sağlık kuruluna giden Vakit muhabirlerinin “bu işlemin yasal dayanağını” sorgulaması üzerine yanlıştan dönüldü. (Vakit)

9 Aralık 2007 – Araştırma “türbanı” deşifre etti

Milliyet yazarı Kadri Gürsel, “Konda'nın araştırması türbanı deşifre etti” başlıklı köşe yazısında şu yorumu yaptı: “AKP iktidarının Türk toplumunu ne denli hızlı bir dinsel muhafazakârlaş-ma sürecine soktuğu, çıplak gözle görülebilen bir durumdu. Araştırma İslamcı medyada rahatsızlık yarattı. İşi komploculuk suçlamalarına kadar vardırdılar… Esas kötü niyet, "türbanlı sayısı dörde katlandı"dan başka bir manşet atmak olurdu. Çünkü, türbanın Türkiye'de dinsel olmanın da ötesinde, ideolojik ve siyasi bir sembol olarak kullanıldığını bilmek, "türbanlılarda 4 yılda 4.7 kat artış kaydedildiği" sonucunu, gazeteci gözüyle, araştırmanın birbirinden ilginç sonuçlan arasında en ilginci yapıyor. Türbanı benimseyenlerin sayısındaki dramatik artış, toplumun sadece İslamileştirilmekle kalmayıp aynı zamanda İslamcılaştırıldığının da bir işaretidir…”


9 Aralık 2007 – “Türban”ın yeni örtünme şekli olarak algılandığı görülüyor

Radikal’deki köşesinde “Din, Laiklik ve Türban Araştırması” başlığıyla yayınladığı yazısında Hasan Celal Güzel, Tarhan Erdem’in anketini şöyle yorumladı: “Araştırmanın tabloları yakından incelendiğinde, 'başörtüsü'nün geleneksel örtünme, türban'ın yeni örtünme şekli olarak algılandığı görülecektir. Aslında, araştırmanın esas aldığı dönemde toplam başını örten sayısındaki artış 5 puan civarındadır; buna mukabil yeni başörtüsü biçimi olan türbandaki artış oranı 4 misli mertebesinde gerçekleşmiştir. Bu sonuç, geleneksellikten modernleşmeye kayışın ifadesidir. Nitekim, özellikle eğitim talebi artan ve evinin dışına çıkan genç kızlarımızın sadece yeni tip başörtüsü kullanmakla kalmadığını, modern teknoloji, giyim ve hayat tarzının bütün değişim ve yeniliklerine ayak uydurduğunu görüyoruz.”

9 Aralık 2007 – Bir "politik aktivist" olarak Tevhide

Berat Özipek, Star gazetesinin Pazar ekinde, İHL öğrencisi Tevhide Kütük ve başörtüsü sorunu hakkındaki makalesinde şu görüşleri dile getirdi: “Bir kız çocuğu kompozisyon yarışmasında birinci oluyor. Ödül töreninde başörtülü okluğu için sahneden indiriliyor ve ödülünü alması engelleniyor. Nereden baksanız trajik bir olay bu. Kamu görevlileri eliyle işlenen bir ayrımcılık suçu ve din ve vicdan özgürlüğüne yönelik bir ihlal. Böyle bir olay karşısında, sağduyusunu yitirmemiş bir insan, hiç tanımayıp bilmediği bir çocuğu "politik bir aktivist" olarak teşhis eder mi? Milliyet yazarı ediyor. Belki başka bir olayda göz önüne alacağı "masumiyet karinesi"ni bu olayda al(a)mıyor. "Genç kız elbette orada o koşullarda başörtüsü takmaması gerektiğini, takınca başına neler geleceğini biliyor"muş "ve ona öğretildiği gibi... 'başörtüsü yüzünden zulüm gören kız çocuğu' rolünü oynuyor"muş. Yazara göre duygusal olmaya gerek yok. Çünkü o, "koca devlet ile koca siyasal islam hareketi"nin savaşında '"rolünü oynayan bir "politik aktivist", bir "canlı kalkan". Dolayısıyla "duygusal" olmaya gerek yok, "o" da bunu bilmiyor olamaz, çünkü "onlar" biliyor…”


9 Aralık 2007 – Türban ayrıcalıkları korumak için kamuflaj arayanların kozudur


Doç.Dr.Mustafa Acar, Zaman’daki yorum sayfasında Konda’nın araştırmasını değerlendirdi: “Türkiye'de birilerinin statükoyu korumak, mevcut yasakları sürdürmek, mümkünse yenilerini eklemek, halka korku vererek psikolojik harekât yapmak için belirli araçlara yaslandığı, bu çerçevede tâ İttihatçılardan beri irtica korkusunun kullanıldığı iyi bilinen bir gerçektir. Başörtüsü ve türban İttihat ve Terakki zamanından günümüze uzanan çalkantılı süreçte bizzat yasakçılar ve değişime direnenler tarafından siyasî sembol haline getirilmiştir. Yine türban konusu, okullarda başörtülülerin görülmeye başlanmasının Türkiye'de muhafazakâr dindar kesimin kız çocuklarını okutmaya karar vermesi ve Müslüman kadının modern kent hayatına katılmasıyla ilgili olduğunu bir türlü göremeyen, görmek istemeyenlerin, eski düzenden getirdiği ayrıcalıkları korumak için kamuflaj arayanların elinde en önemli koz olmayı sürdürmektedir. Bu bağlamda sivil anayasa yapılmasını engelleme, YÖK'te alışılmış baskıcı sistemi devam ettirme, AB reformlarına engel olma, Kürt sorununu terör sorununa indirgeyip çözüm yollarını tıkama girişimleri ile, türbanın sembol haline getirilmesi ve başörtülü kadın sayısındaki -şayet varsa- artışı AKP iktidarının gizli gündemiyle irtibatlama ve kamuoyuna korku salma girişimleri çoğu kez aynı kaynaktan beslenmektedir. Çözüm, sembol mü değil mi konusuna takılıp kalmadan, türban kimileri için sembol olsa bile -bıyığın, favorinin, parkanın, amblemin, rozetin, fuların vs.nin sembol olmasında bir sakınca görülmediğini hatırlatalım- devletin vatandaşına kıyafet dayatmasını içeren tek tipçi ceberut anlayıştan vazgeçilmesi, bireylerin -siyasî, dinî, kültürel, ideolojik, ne olursa olsun- tercihlerine karışılmamasıdır.”

10 Aralık 2007 – Latife Hanım örtünmenin yasaklanmasını eleştiriyor

Araştırmacı Rıfal N. Bali'nin bir ay önce çıkan "Atatürk as Viewed Throııgh the Eyes of American Diplomats" adlı kitabı Latife Hanımla Mustafa Kemal’in ilişkisine dair bilinmeyen yönleri ortaya çıkardı. Rıfat N. Bali'nin resmi Amerikan arşivlerinden bulduğu belgelerle oluşturduğu kitapta Latife Hanım a ait bir mektup da yer alıyor. Latife Hanım, mektupta, "şehevi duygular beslediği bir kadın yüzünden kendisinden boşandığını" belirttiği Atatürk'e ve onu kendisinden ayıran arkadaşlarına kızgınlığını dile getiriyor. Latife Hanım, mektupta kadınların örtünmesine yasak konmasını da eleştiriyor. Mektubunda Mustafa Kemal’in bazı kanunları hazırlarken çevresinden olumsuz şekilde etkilendiğini anlatarak, bu kanunlara örnek olarak tekke ve zaviyelerin ve onlara has kıyafetlerin yasaklanmasını gösteriyor. Latife Hanım mektupla, çarşafın yasaklaması ve kadınlara hangi kıyafeti giymesi gerektiğinin söylenmesine "Kadınların çarşaf giyip giymeyecekleri, dinsel törenlere, yalnız veya bir erkeğin eşliğinde katılıp katılmayacakları ya da ne giyerlerse toplumsal değerlere karşı gelmeyecekleri yukarıdan zorla kabul ettirilemez, ettirilmemeli" diye karşı çıkıyor. (Milliyet)



10 Aralık 2007 – Valilikten lisede başörtüsüne inceleme

Trabzon Valiliği, ildeki bir liseye öğrencilerin başörtüsüyle girdiği iddiaları üzerine konuyla ilgili inceleme başlattı. Valilik, basında yer alan, "Fatih Lısesi'nde bazı kız öğrencilerin, yöneticilerin bilgisi dahilinde türbanla okula girdikleri" yönündeki haberle ilgili olarak bir açıklama yaptı. Vali Nuri Okutan'ın talimatıyla iki müfettiş görevlendirilerek inceleme başlatıldığı belirtilen açıklamada, "Okul müdürüyle yapılan görüşmede, kesinlikle okul içinde ve ders saatlerinde kız öğrencilerin başörtülü bir şekilde dolaşmadıkları beyan edilmiştir" denildi. Açıklamada, "Yönetmeliklere aykırı bir şekilde derse girmek mümkün değildir" denildi.



10 Aralık 2007 – Ayrımcılığın sadece “türban” konusuna indirgenmesinden rahatsızız

Anayasa Çalıştayı'na katılan Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği (KADER) Başkanı Hülya Gülbahar şu değerlendirmeyi yaptı: "Ayrımcılığın sadece türban konusuna indirgenmesinden rahatsızız. Türbanı savunan veya karşı çıkan erkekler, kadınların diğer talepleri konusunda duyarsız ve kayıtsız davranıyorlar. Anayasa Kadın Platformu, kılık-kıyafet konusunun anayasada düzenlenecek bir konu olduğunu düşünmüyor. Türban etrafında toplumun kutuplaşmasını doğru bulmuyoruz. Platformun çoğunluğu yükseköğrenimde başörtüsünün serbest olmasını, kılık kıyafet sınırlaması olmamasını istiyor. Şiddet, eğitim bütün kadınların sorunu. Erkeklerin savunduğu tek kadın hakkı türban. Bu çok anlamlı. Türbanı lehte veya aleyhte politik malzeme haline getirenler yine erkekler."



10 Aralık 2007 – “Başörtüsü” alçakgönüllü olmak fikrinden doğmuştur

İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği tarafından düzenlenen İslamofobia Konferansı için Türkiye’ye gelen Prof. Tarık Ramazan ile Nagehan Alçı’nın yaptığı söyleşi Akşam’da yayınlandı. Ramazan, “Başörtüsü konusunun ne kadarı kültürel, ne kadarı dini mesela?” sorusunu şöyle yanıtladı: “Başörtüsü alçakgönüllü olmak fikrinden doğmuştur. Vücudu çok göz önünde tutmamaktır temeli. Ama o başörtüsünün nasıl, hangi renkte kullanılacağı kültüreldir. Başörtüsü İslam'ın buyurduğu bir şeydir ancak onu takıp takmamak İslam'a göre kişinin kendi seçimidir. Kadınları başörtüsü takmaya zorlamak din dışıdır.” Alçı’nın bu yanıt üzerine gelen “Çarşaf İslam'ın buyurduğu bir giyim tarzı mıdır?” sorusuna Ramazan şu karşılığı verdi: “Hayır, bir kere siyah başörtüsünü söylemez İslam. Bir de başörtüsü çirkin olmamalı, din mütevazı olmayı söyler, estetik olmamayı değil. Başörtüsü modellerini Arabistan'dan kopyalamanız gerekmez. Türkler Araplar gibi giyinmek zorunda değil.”



10 Aralık 2007 – “Türbanlılar”, “türbancıları” sorgularsa

Emre Kongar, Cumhuriyet’teki köşesinde şu görüşleri kaleme aldı: “Aslında türban, "erkek egemen feodal kültürün" bir simgesi. Kadının "ikinci sınıf vatandaşlığını" vurgulayan bir simge. Bu simgeyi, "dinsel bir gereklilik" olarak kutsallaştırıp kadınlarımızı, kızlarımızı örtmeye çalışan "türbancıların" maskeleri yavaş yavaş düşüyor. Kadını örtmenin, Müslümanlıktan önce, Hıristiyanlık ve Musevilikte de geçerli olduğunu, Sümerlerden beri uygulandığını artık herkes öğrendi... Türbanlı ya da türbansız bütün kadınlarımız saygıyı, sevgiyi ve kendilerine karşı yapılan haksızlıkları dengelemek için gerekli pozitif ayrımcılığın korumasını hak ediyor. Hatta belki türbanlı olanlar daha da fazla. Çünkü toplum olarak, kadınlarımıza karşı ayrımcılık yapmakla, şiddet uygulamakla yetinmemişiz, bir de onları "örtmüşüz". Sorunu ve sorunun çözümünü yanlış yerde aramayalım: Sorun türbanlılar değil. Sorun "türbancılar" Çözüm ise "türbanlılar", "türbancıları" sorgulamaya başlayınca ortaya çıkacak.”



10 Aralık 2007 – “Türbanlılar” üç gözlü beş kulaklı değil

Konda'nın diğer ortağı Bekir Ağırdır ile Devrim Sevimay’ın yaptığı röportaj, Milliyet’te “Bu tartışmadan mutabakat çıkaralım” başlığı ile verildi. “Eğer türban sorununu çözecekseniz, 'Korkuyorum' diyen yurttaşların da kaygılarını gidereceksiniz. Bunun da formülü ortak yaşamın kurallarının ne olduğunu konuşmaktan geçiyor. Baştan bazı sınırları koymamız lazım." görüşünü savunan Ağırdır, Sevimay’ın “Türbanın dört kat artmasından korkanlara ne öneriyorsunuz?” sorusuna ise Ağırdır, “En önemlisi karşılarındakini anlamaya çalışmaları lazım. Derdi olanların derdine nasıl ortak çözüm üretilir diye kafa yormaları lazım. Emek harcamaları lazım. Ve gidip o insanlarla biraz yan yana durmaları lazım. Görecekler ki onlar da üç gözlü beş kulaklı değil. Hepimiz bu ülkenin insanıyız. Bizim artık birbirimizi anlayıp çözümler üretmemiz lazım.”



Yüklə 2,1 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   89   90   91   92   93   94   95   96   ...   102




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin