Ç meba ında ayaktakımından bir İsrtaııbul Delikanlısı



Yüklə 5,85 Mb.
səhifə41/90
tarix17.01.2019
ölçüsü5,85 Mb.
#97870
1   ...   37   38   39   40   41   42   43   44   ...   90

Bu meşhur köşk 1869 Nisanında İstanbul'u ziyaret eden İngiliz Veliahdına çekilen büyük bir ziyafete de sahne oldu.

Subhi Paşa Bucuk Çamlıca'da koni içindeki köşkünü Şam Valiliğinden İstanbul'a döndükten sonra satın almıştı. Ata pek meraklı olan Paşanın Çamlıca köşkünün ahırlarında seçme Arap atlan vardı. Büyükçamhca-dan, Küçükçamlıcaya giden yol üstünde her taraftan görülen koyu tahini renkli Sami Paşa köşkü, Çamlıca'nm büyük ve güzel yapılarından biriydi.

Baba ve oğul bu meşhur Türk veziri birbirlerinin köşklerine misafir giderler, bazan atla beraber gezintilere çıkarlardı.

Küçükçamlıca tepesinde bugün de her taraftan görülen büyük köşkün ilk sahibi Namık Kemal Beyin arkadaşlarından Reji komiseri Nuri Beydi, çok faziletli, iyi tahsil görmüş, yabancı dil bilir kıymetli bir Türk münevveri idi. İkinci Abdülhamid zamanında Mabeyin kâtibi ve Reji komiseri bulunuyordu. Mabeyinde devamlı çalışmaz, arasıra ge-

lirdi. Ahlâk selâbeti ile, insaniyeti kendisini herkese sevdirmişti. Devrin kötülüklerinden uzak yaşamıştır.

Küçükçamlıcadaki bu köşk ve koro sonradan Abdülâzizin kızlarından Nazmiye Sultan için satın alındı. Sultan da köşkü tâdil etti, büyülttü; mevsiminde bir iki ay Çamlıca köşkünde, bir iki ay da Kuruçeşmedeki yalısında otururdu. Çok daha sonra bu köşk ünlü sinir hekimlerinden Ord. Prof. Mazhar Osman tarafından satın alındı.

Küçüfcçamlıcanın diğer büyük yapısı Serasker Rıza Paşanın geniş bir arazisi ortasındaki beyaz köşk idi. Büyük Rıza Paşa köşkü yıkılmış; müştemilâtından bir dâire hâlen, galiba bir Mısırlı prensesin malıdır. Bu köşkün eteklerinde ve Acıbadem tarafına doğru Köçeoğullarmm meşhur köşkleri vardı. Bu köşkün duvar ve tavanları yağlı boya resimlerle süslüydü. Köşkü sonradan Serhafiye Kel Ahmed Paşa satın aldı.

Ahmed Paşanın ilâve olarak yaptırdığı köşkler yanmış ve Köçeoğlu binası zamanımıza kadar kalmıştır. Zamanımızda Askerî S'a-natoryom'dur.

Büyükçamlıcada Sarıkaya mevkiinde Abdülâziz devrinde Hasan Fehmi Paşanın köşkü vardı. Hasan Fehmi Paşa ilk Mecjisi Me-busana reis olmuş ve bir ara hukuk dersleri vermiş, gençliğinde bir müddet de avukatlık yapmıştı. Müteaddit valiliklerde, yüksek devlet hizmetlerinde bulundu.

Abdülâziz devrinde Büyükcamlıca Caddesi üzerinde Çankırı kaymakamı Mehmed Efendinin büyük bir bağı ve köşkü vardı. Bu köşkün 1864 tarihinde Üsküdar mühendislerinden Necib Ağa marifetiyle satılığa çıkarıldığı Tasviri Efkâr'da bir ilânda görülmüşdür.

Abdülâziz zamanında gittikçe kalabalıklaşan ve şenlenen Çamlıcaya o tarihlerde büyük bir cadde de yapılmıştı. 1864 te «Çamlıca yolu komisyonu» diye bir komisyon kurulmuş ve yol bazı kısımlarında çok geniş olarak açılmıştı. Abdülâziz sık sık Çamlıca'ya gider, bilhassa kalabalık bir maiyet ile buradan 'geçip avlanmak üzere Alemdağı kasrına inerdi.

Küçükçamlıcanın arkasında Aziz Mahmud Hüdai Efendinin çilehanesi vardır. Bu çilehane sonra cami hâline konulmuştu (B.: Cilehâne Mescidi; Bulgurlu). Çilehânenin karsısında Şeker Maslağı vardır, Suyunun güzel-

ÇAMLICA

3712


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

3713 —

ÇAMLICA



liginden dolayı Maslak bu isimle meşhur olmuştur. .....•••.

Maslak civarında ve denize bakan yokuş-luk kısım üstünde Şeyhülislâm Bodrumî köşkü vardı. Bodrumî köşkü yanında Nuri Bey köşkü bulunuyordu. Nuri Beyin selâmlık kısmının karşı tarafında sonradan .Avrupa'ya firar eden heyeti rüsumiye âzasından Hikmet Beyin gayet süslü yapılmış köşkü bulunuyordu. Bu köşkün civarında Bay N.asuhi Bay-dar'ın babası Esad Bey bir köşk yaptırmıştı. Hâlen Esad Bey köşkü Talât Bey adında bir cild doktorunun mülküdür zan ediyoruz. Libâde'nin üstünde Halis Molla'mn köşkü bulunuyordu. Bu köşkün üst tarafında eski Altıncı dairei belediye müdürü Hakkı Beyin köşkü ve yanında koru içinde divanı muhasebat ikinci reisi Tevfik Beyin müteaddit dairelerden müteşekkil köşkü vardı.

Tevfik Beyin selâmlık dairesinden maada üç ayrı daireli bir köşkü ve korunun içinde -bu binalardan ayrı olarak altrköşeli diğer bir köşk bulunuyordu. Nazikîzâde Hamdi E-fendi, Tevfik Beyin köşk komşusuydu.

Libâde yolu üzerinde Seyid Ali Paşa zade Hamdi Paşanın torunu Memduh Paşanın çiftliği vardı. Libâdede suyun yanındaki köşkte meşhur musikişinaslardan Hacı Faik Bey oturuyordu.

Büyük Çamlıca'dan Tophanelioğlu'na i-nen yol üzerinde bugün de mevcud olan Millet Bahçesi denilen büyük bir park vardır. Bu parkın civarında devrin meşhur simalarından bazılarının köşkleri bulunuyordu. Mustafa Fazıl Paşa köşkünden sonra ve karşı tarafta Millet. Bahçesinin Kısıklı'ya yakın bir yerinde bugün yalnız büyük cümle kapısının harabesi ve bazı duvarları mevcut olan Tunuslu Mahmud Paşa köşkleri yapılarının güzelliği i-cinde geçen debdebeli günlerin hikayeleriyle meşhurdu.

Bu köşkler İkinci Sultan Abdülhamid tarafından satın alındı ve senetleri Şehzade Burhaneddin Efendiye verildi. Meşrutiyetin ilânından sonra Tunuslu Mahmud Paşa ailesinden bir hanım bu köşklerdeki hisseesini ileri sürerek dâva açmışdı.

Tunuslu köşkleri bugün tamamen yıkılmış bir vaziyettedir. Tunuslu köşkünün Top-hanelioğlu tarafında Şeyhületıbba doktor Nafiz. Paşanın köşkü vardır.

Karşı tarafta ve park hizasına rastlayan Ramiz Paşa köşkünden sonra Mısırlıların, onların altında Ahmed Paşanın ve sonrada se-lâmlıklı haremlikli eş daireler halinde Memduh Paşanın köşkü vardı. Memduh Paşanın eski tarzda olan harem kısmı Paşanın babası ve S'eydi Ali Paşazade Hamdi Paşanın oğlu Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştı.

Bu semtte Abdülâziz oğullarından Şevket Efendi de oturmuş ve bir av dönüşünde vefat etmişti.

İstanbul şehri en haşmetli şekilde Büyük Çamlıcanm üstünden görünür; bilhassa gece bu manzara, ayak altına inmiş bir keh-keşan kadar muhteşemdir; zamanımızda bu tepenin üstünde bir gazino bulunuyordu.

Büyük Çamlıca, azametli İstanbul panoraması çizmek isteyen yabancı ve Türk ressamlarına bir durak noktası olmuşdur; bu tepeden en güzel İstanbul tablolarından biri de değerli sanatkâr Âyetullah Sümer'in fırçasından çrkmışdır. Büyük ve Küçük Çamlıcalar, yeşillikler, bağları, köşe köşe türlü güzellikleri ile ressamlara ayrıca -ilham kaynağıdır; buralarda en çok çalışmış, yüzlerce desen çizmiş, tuval boyamış, poşadlar yapmış bir büyük sanatkâr da ressam Üsküdarlı Hoca Ali Rıza Bey merhumdur.

Halûk Y. SEHSÜVAROĞLU

ÇAMLICA:(Türk Edebiyatında) — İstanbul'un fethinden zamanımıza kadar. Edebiyatımızda Çamlıca'nm mümtaz ve müstesna bir mevkii vardır.

Edibler, bu harikulade vatan semtinin eş


siz güzelliklerini, hususiyet ve şâhâneliğini
kalemleriyle, renkli tablolar hâlinde, işlemiş
lerdir. '

Şiir, roman, hikâye ve hatırat.. v.s.: gibi


yazı san'atmın çeşitli kollarında, daima anı
lacak eserler vermişlerdir. • . . :-.

Şâirlerin, bu mevzudaki sezişlerini aksettiren mısra'lanndan bir kısmını hatırlamışa çalışalım. İşte o örneklerden bazıları:

ŞARKÎ

Pek hâlıişi var gönlümün ey serv-i bülendinı . Yârın gidelim Çamhca'ya canım Efendim Redditme sakın bu sözümü Şâh-i levendim Yârın gidelim Çamlıca'ya câhım Efendim



Rahat mı olur'anda iken cümle abibba İster ki gönül zevk idelim biz bize tenha Bir gün de Fener-bağçesi'ne gitmeli amma Yârın gidelim Çamlıca'ya canım Efendim

Va'd itmiş idin bendene ey kân-ı mürüvvet Bir gün idelim gizlice bîr seyre azimet Ağyara duyurduk bugün olmaz ise elbet Yârın gidelim Çamlıca'ya canım Efendim

Ol cay-i mualîâda kurub bezm-i meyane Gül devrini seyr itdirelim fasl-ı lıazane Beyhude yere gün geçirüb bulma bahane Yârın gidelim Çamlıca 'ya canım Efendim

(ikinci Sultan Mahmud)

-* ŞARKI

Gitdi eyyâm-i •' şita fasl-ı behar itdi vürad Eyledi bad-i nesim âlemi pür şemme-i ud Cümle esbab-i tarab sahn-i çemende mevcud Mevsimidir gidelim Göksu'ya ey çeşm-i kebud

Zevk-i mehtab ideîim subha kadar deryade Vireîinı mahasal-i derd ü gami berbade «İşte üç çifte kayık iskelede amade» Mevsimidir gidelim Göksu'ya ey çeşm-i ,kebud

Vaktidir şimdi Küçüksu'ya gidersek gidelim Gah Fıstıkh'ya geh Çamlıca'ya azm idelim Suy-i gülşende olan nağmeleri gûş idelîm Mevsimidir gidelim Göksu'ya ey çeşm-i kebud

Çemenistana nigah itmez isen de bari Kıi temaşa su kenarında olan ezhari Dinle bir kerre nolur sen de Fatin-i zari Mevsimidir gidelim Göksu'ya ey çeşm-i kebud

(Fatin) * .. GAZEL

Bâde-nûşaıı-i hevâdan zümrei zühhade dek Eyîemişdir şimdi bir ayyar tersazade dek Şu'le-i avaz-i mutrib canına kâr eyleyüb Nâle-i ney çıkdı bam-ı perde-i feryade dek Ey sitemker zahm-i gamzen görmedik var mi

meğer


Dîdeden düden geçirdin hâtır-i nâşâde dek Çamlıca seyri mükerrerdir Hisar ise ba'id Serv-i nâzım gel gidelim bari Sa'd-Âbâde dek Asıma narefte rah açmış Nedim'e aferin Kuçe-i teng-i kalemden milk-i isti'dade dek

(Çelebizâde Asım)

*•.'..

SEMAÎ


Seni Beylerbeyi, Çengelköyü, Göksuda bulsunlar Gören uf tâdeler Kandillide gökkandü olsunlar Civarı vuslata saf saf görenler bari gelsünler Cemâlin seyrini Çamlıca semti üzre hüsünler

Sana Bağlarbaşı mesken bana hicrin medar oisun Bu yaz ey servi kaamet öz makaamın ÜskUdar olsun

(Beşiktaşlı Gedâî)

' '* - •


- SEMAÎ- •:-

Beni bu derdi hicre saldı gitti öl peri nevzâd Yakar beni velî nâri muhabbet eyleyib berbâd Bu bünyâdı gönül tamirine kimden imdâd Varayım Çamlıca Bâflarbaşıadsa evleyim feryâd

Şu yerlerde beni meftun eden genci nihânım var Ya Karta! Gebze Pendik semtlerinde er kemanım var

(Beşiktaşlı Geaâî)

ÇAMLICA'DA BİR TÜRBE Yer semâya, vakt ise şama yakin, Bir hava-yi sünbüli, manzar hazin. Şehrin en yüksek civarında idim, Bundan eflâke yakin bir yer didim. Arzın üstünde, cihanda müştehir, Şehrimiz ulviyet-i mevkice bir. Şehrimizde Çamlıca en hoş tepe, Gezdiğim yer onda en son mertebe. Kim onun da dahilinde üç çınar, Bir de bab-ı adem, yani mezar. Kimse meftun olmamış bir makbere, Makber olmaktır mukadder her yere. Türbe yok, mevcud lâkin türbedar En güzel mevkide sakin türbedar. Dahilinde âlem-i mehtablar, Hem-dem olmuş mestler, hem-hablar. Buseler, agûşiar, cûş-u huruş Handelerle, naralarla ayş-ü nuş. Dahilen dîvan-ı işret pür cünun, Haricen divar-ı hayret pür sükun.

(Abdülhak Hâmid Tarhan)


• • * '.

ESKİ MUSİKİ

Çok insan anhyamaz eski mûsikîmizden Ve ondan anlanııyan bir şey anlamaz bizden. Acar bir altın anahtarla ruh ufuklarını, Hemen yayılmağa başiar şada ve nur akını Ve seslenir büyük Itri, semâyı Örten rah, Peşinde dalgalanır bestesiyle Seyyid Nuh. O mutlu devrede Itri'ye en yakın bir dost Işıklı danteleler 'bestekârı Hafız Post... :: • Bu neslin ortada dâhîcedir başardığı iş,

Vafan nasıl karışır mûsikiyle göstermiş. Bu yaz kemeııçeyi bir dinledinse Kanlıca'da, Baharda bir gece tanbûru dinle Çamlıca'da. Bu sazların duyulur her teiinde sade vatan, Sihirli rüzgâr eser daima bu topraktan.

Evet bu eski nesil bir şerefli âlem acar, Duyuşda ince zamanlardan inkıraza kadar. Yüz elli yıl, sıra dağlar birer birer yücelir Ve akıbet Dede'nin anlı şanlı devri geliir. Bu mûsikiyi, O, son kudretiyle parlattı, Ölünce, ülkede bir muhteşem güneş battı,..

(Yahya Kemal Beyath) İSTANBUL'UN O YERLERİ Aşkın şeref diyarını gördümdü bir zaman Yıîdızlariyle başka bir âlemdi her gece Kıpkırmızıydı şanlı ufuklarda her şafak.

Cananla çıktığım tepeler... Başta Çamlıca.. Hâlâ muhayyilemde parıldar, resim gibi, Yârin dudaklarında bitip başlıyan visal.

Cananla gezdiğim kıyılar, sürdüğüm Kayat, Öz mavilikle çerçevelenmiş o levhada, ömrün murâdünizca gsçen tnuthı günleri.



ÇAMLICA

— 8714 —


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

3715

ÇAMLİCA



Yaş bastı. Görmedim nice yıldır o yerleri, Görsem de görmesem de bu indimde bir benim Mademki şimdi her biri kalbimdedir benim.

(Yahya Kemal Beyath)

*

BİR SES Ki



Rüzgârla nasıl dalgalar oynarsa yerinden, Ruhum yol alır göklere sen şi'r okuyunca. Billmem ki benim vecdimi duymuş mu derinden, Musa o büyük sayhayı Sina'da duyunca.

Mısrâlara manzumenin ahengi dışında, Sevkınla gelir yüz sene evvelki nevalar. Bir Çamlıca mehtabı gülerken bakışında, Kalbinde Haliç akşamının hüznü kan ağlar.

Doğdukları gün ölmeye fermanlı şiirler, Dünyaya döner bir daha tılsımlı sesinde. Ruhunda birer nağme bulup bestelenirler, Tanbur ile ney faslı sürerler nefesinde.

Bir ses ki terennüm gibi her lafa bh' ahenk Hilkatteki esrarı kader toplamış onda. Bir ses ki bütün manzara, mevsim, heyecan, renk Ruh onda, viicud onda, bahar onda, kış onda!

Rûhur. bu güzel seste bulur her ne ararsa Encama erer onda bütün çektiği hasret, Bir aynaya vurmuş gibi âlemde ne varsa Yer, gök, deniz ancak basa bir sesten ibaret.

(Faruk Nâttz Çamhbei)

ÇAMLICA'DAKİ ÇINAR

. Çamiıea'nm en yüksek yerinde bir perinin, Işıktan heykelini nakşettim ufuklara,.. O yeşil Çamlıca ki^ kat kat eteklerinin, Birini Boğaz öper, ötekini Marmara.

Bir ceylandın o sonsuz güzellikle vurulmuş, Benliğin his kesildi bir gölgeye geldin ki... Ağaçlar öyle dalgın, sular öyle durulmuş, Gök öyle mavi ve sen o kadar güzeldin ki!

Diyordum: «Gözlerime yaş değil, perde inse, Bu güzel yüz gözümden kaybolamaz bir ara. Senin aksin silinmez bütün eşya silinse...» Derken gözüm ilişti yaslandığım çınara.

Bu çınar yaralıydı belki binbir yerinden: Kimi çizmiş bıçakla ona kendi adını, Kimi bir okla delmiş ikfr kalbi derinden, Kimi yazmış adıyla yanyana bir kadım.

Bu adların içinde ben, eski ben de vardım Unuttum, kimdi yalnız o zamanki nergisim? Ben ki onbeş yıl önce, ona candan tapardım, Şimdi baktım, bana da bir sır olmuş o isim,

Anladım, aşkın izi suda çizgiyle birmiş, Unlan duymamışım şu kök kadar derinden: Anladım, hâtıraya daha çok yer verirmiş, Çınarların gövdesi âşık yüreklerinden!

(Faruk Nafiz Çamlıbel)

ÇAMLICA'YA

Çıkalım biz de gel ey serv-i revân Çamüea'ya, Gidelim, yollan mehtaba varan Çamlıca'ya, Bütün İstanbul'u bir anda saran Çamlıca'ya Gidelim, yolları mektâba varaıv Çamhca'ya.

Ay'ın esrarlı, soluk rengini içmiş çamlar, Mest-olan dallarının altına sevda damlar, Şehri seyretmeği arzuladığın akşamlar, Gidelim, yollan mehtaba varan Çamlıca'ya

Gah gurubun tutuşan rengine bel bağlıyalım, Gah kayıtsız gezelim, gah durup el bağlıyalım, O yeşil zirvede gah aşka emel bağlıyalım, Gidelim, yollan mehtaba varan Çamlıca'ya

(Safa Erkün)

*

YAŞAMAK I



Biliyorum, kolay değil yaşamak GönUl verip türkü söylemek yâr üstüne. Yzldız ışığında dolaşıp geceleri, Gündüzleri gün ışığında ısınmak. Şöyle bir fırsat bulup, yarım gün, Yan gelebilmek Çamlıca tepesine... — Bin türlü mavi akar Boğaz'dan — Herşeyi unutabilmek maviler içinde.

(Orhan VeSÎ Kanık)

*

BİZİM ŞARKIMIZ



Çamlıca bahçelerinde eski günler hatırlanıyor: «Biz Heybelide her gece mehtaba çskardık». Hüsnüne güvenen sevgilin: geae uzakta benden: «Niceler bu tarz-ı revişten geçmiş».

«Ömrüm seni sevmekle nihayet bulacaktır»; O kadar gülüp eğleniyorlar ki: «Yalnız seni sevdim, seni yaşadım»; Nasıl bir sevgidir bu... Evet, belki...

Her yerdeyim simdi ben;

Zamanın dört sene evvelinde;

Eylül mehtabı Bostancı iskelesinde,

Zamanın üç sene evvelinde,

Yazın Ciftehavuz bahçelerinde.

Zamanın iki sene evvelinde:

«Bir ihtimal daha var

O da ölmek mi dersin» şarkısı dilimde.

Bizim şarkılar çalınıp söyleniyor, Çamlıca bahçelerinde. Ben ise hep eski delilik içinde: «Bugün de akşam oldu».,.

(özdemlr Âsaf)


* •

DENİZE DOĞRU

Yolculuğa çıkıyoruz zor bir yolculuğa Susuz kalacağız, yollar çeşmesiz. Acıkacağız, ekmeğimiz taştan ve topraktan, Uzun bozkırları geçeceğiz yürüyerek. Ellerimizde kuru otlar tutuşacak, Yorgun düşeceğiz sonsuz tepelerde.

Bir tek şey söyliyebilirim o zaman sana: «Deniz» diyeceğim kulağına sessizce! Sonunda deniz olduktan sonra deniz Bütün yolculuklar güzeldir. Irmaklar gibi gemiler bozkırlar kan içinde Sonunda Çamlıca tepesinden bakacaksın İstanbul'da sabah olurken, yüreğin denizler içinde...

(Ceyhun Atıf Kansu)

: ,-, *

Ses ve tel kudretiyle, bir kısım güfteler de, ayn bir nağme ve ölmezlik fiâzâ'n'mışjardır.

Bestelenmiş eserlerden Bir kaç misâl verelim:
Faiz Kapancı: «Pflhavend»

Gel güzelim Çamhca'ya bu gice, Gün doğmadan görüşelim gizlice. Bülbülleri, dinliyelim yanyana. Kumru gibi sevişelim can cana.

• *

Cevdet Çağla: «Kürdü! Hicazkâr»



Bir yaz gecesi Çamlıca mehtabına geldin, Billahi o gün sen iki mehtaba bedeldin. Ay'dan da, Güneş'ten de, semâdan da güzeldin. Billahi o gün sen iki mehtaba bedeldin.

*

Yesari Asını: «Hteaz»



Sazlar çalınır Çamlıcanın bağceierinde, BttlbUIler Ster şarkıların nağmelerinde. Güller; açıyor bak şu kızın handelerinde, Bülbüller öter Çamiıea'nm bahçelerinde.

ÇAMLICA ÎLE ALÂKALI ROMAN VE HÂTIRA NOTLARI:

Üsküdar'dan Bağlarbaşı tarikiyle Çaınuca'ya gidi Urken, Tophanelloğlu'ndaki dört yol ağzı mevkiinden takriben bir yüz hat ve ileriye medd-i nazar olunur ise o vâsi şosenin müntehay-î vasatisinde etrafı bir Tnıçuk arşın kadar irtifada duvar içine alınmış bir ağaçlık görülür.

Bu ağaçlığa varıldığı gibi şose yol sağ ve sol olmak Üzere iki şubeye aynhr Duvar ile muhat olan ağaçlığın büyücek bir kapısı vardır ki iki yolun tamam nokta-i iftlrakında vakidir

Sağ ve soldaki yollardan hangisine gidilecek olsa taraf-ı muhalifi mahut ağaçlıkla mahduttur. Ağaçlığın yanındaki duvar alçacık olduğundan üzerinden hayvan ve mahusus insan aşamamak için boyunca teller uzatılarak muhafaza olunmuştur.

Mutedil bir yokuş üzerindeki bu yollardan seyr-i ad! ile dört beş dakika kadar gidilince daima duvar ile muhat olan bir meydancığa müntehi olur. Ağaçlığın burada da cephede aşağıkine muhazi bir kapısı vardır. Yüksekten kuşbakışı bir nazarla bakmak mümkün olsa bir sekl-i mahmude görünecek olan ağaçlık burada biter ise de iki yol gene birleşemez. Meydancığın bir otuz hatve ötesinde epeyce vâsi .ve ınürtefi bir set üzerinde kâr-r kadim binalan taklit yolunda yapılmış enli saçak, h bir kattan ibaret bir bina ve bunun etrafında bazı büyücek ağaçlar mevcuttur. Onun üst yanında diğer bir «et ile başhyan yer ise bir takım selvi ve meşe ağaçlarını ve vaktiyle kınlamayıp kalmış ve mevkiln-San Kaya-ismlyle benam olmasına sebep olmuş büyük büyük sararmış kayalan hâvi inişli yokuşhı metruk bir

mezarlıktır ki geçtiğimiz meydancıktan buraya değin olan mesafe de gene bir beş dakikalık kadar tahmin olunur.

Bu mezarlık da geçildikten sonradır ki iki yol hem birleşir hem de düzleşir. Buradan gene bir beş dakika kadar ileri yürünürse artık Çamlıca dağının eteğinde Kısıklı köyünün çarşısına varılmış olur.

(Recâizâde Mahmud Ekrem, «Araba Sevdası») *

İstanbul denilen mecmua-i bedayiin hâvi olduğu her türlü nevadiri bir bakışta gösterecek bir nokta ise Canüica'dır. Boğaziçi'nde bir büyük orman veya bir küçük körfez yoktur ki Çamlıca'run pamal-i nezareti olmasın. Payitahtımızın Beyoğlu gibi. Galata gibi, Babıâli civarları gibi, Sultan Bayezid gibi hangi mamur ciheti görülür ki Çarnhca'mn nazar-ı temaşasından kendisini sakhyabiisüı. İstanbul'da tesisat-ı atika ve ebni-ye-i ıneşhureden hiçbiri var mıdır ki Çamlıca tasvirini almak mümkün olmasın?

Çamlıca o nazargâh-i ibrettir ki bahar içinde insan çeşmesinin yanına çıkar da başını kaldırır etrafına ba-tanır işe gözünün önünde tabii, sınai, fenni nice yüz-bin türlü bedayiden mürekkeb bir başka âlem görür. Bayağı hadaka-i basar o âiem-i bedayiin bir meharet-i fevkalâde ile nokta-i vahideye sığıştırılmış haritasına döner. Bîr de gözünü aşağı meylettirmek isteyince nur-ı tıazar-ı cihanın her türlü ezharmv cam! şükûfezara düşmüş zenbur glbl-dakikada bir çiçeğe işîiyerek, saniyede bir meyve ile oyalanarak aheste aheste sahil-i deryaya gidinceye kadar tab ü tüvaudan kesilir.

Çamhca'ya Firdevs-i âlâ'nın yere inmiş bir kıt'ası denilse şâyestedir.

(Namık Kemal, «İntibalı yahud Sergüzeşti Ali Bey»)

j,

Üsküdar'da payton bulamadık. Çek çek arabasına bindik. Posta yolunun tozlarını yutarken, kaldınnıı bo-ruk yollarda yalpa vuran arabada kafa kafaya birbirimize çarparken içimden söğdüm durdum. Fakat Çamlı-ca'ya yaklaşıp da önümüzde nazlı yeşil yamaçlar görününce biraz keyiflendik. Kısıklı kahvelerinde bir ev tellâlı bulduk, arabanın üstüne aldık. Ve ev gezmeğe başlayınca Mediha bile canlandı. Fakat yer meselesinde olduğu gibi, ev meselesinde de aramızdaki mizaç başkalığı baş gösterdi. O, boyalı yeni caddeye yakın olsun diyor, ben hep bahçe içinde, üstü mor salkımlı yahut sarmaşıklı ev istiyorum. Nihayet camlık içinde bir eve karar verdik. Sofası büyük, pencereleri çok, çifte merdivenli, İstanbul'a kadar manzarası var. Ben en çok korusunu sevdim. Los, serin, yeşil. Mediha'yı ikna eder etmez hemen evi tuttum. Bir hafta sonra taşınıyoruz. (Hâilde Edib Adıvar, «Son Eseri»)

Nihayet, asıl Çamlıca demek olan Kısıklı caddesi, solda, Büyük Çamlıca, sağda, Kısıklı meydanında Küçük Çamlıca yolları başlar ve etrafı yine şairane isimler sarardı. Karşımızda uzun Alenidağı caddesi, sağ tarafta Suphi Paşa'mn kır menekşesi kokulan ve bülbül seslerile meşhur büyük korusu, daha ileride Libâ-de, korunun arkasından gecen Bulgurlu caddesi üstün de, sol tarafta Hanım şeddi denen bir yer vardı ki ha-

ÇAMLICA

—-3716


İSTAMBUL

ANSİKLOPEDİSİ

— 3717 —

ÇAMLICA BEKTAŞÎ TEKKESİ




' kikat,: o civardaki Köşklerde bulunan haramlar akşamları touraya gelirler, asırhk büyük çıaariaıın gölgesinde yerlere serili ehramlar üstünde otururlardık Baha sonra Bulgurlu ve Söğütlü çayın gelirdi içi orada Hüseyin Cahld Bey'in hikâye ettiği köy düğünleri olurdu.

"Çambca'nın bu asır eteğine gelince bir «alâimüsse-mâ» ya bakar gibi içimde bir kaç hissin birden en şefkatli renklerle parıldadığını görürdüm, O zaman cidden bir kurtuluş emniyeti bulur, Üsküdar'dan Çamlıca'-s'a çıkmak için yorulan mânevi kanatlarımın artık çır-pınmadığmı, düm düz bîr sahada uçtuğunu duyardım. Burası yüksek, ihtişamlı, biraz münzevi ve başkalarınca unutulmuş ve kendi gönlile biraz mutnyalaşmış şehirdi.

• .(Abdülhak Şinasi Hisar, «Çamhcadaki

Eniştemiz»)

Çamlıca bana yepyeni bir muhit, ilk defa duyulan bir aşk gibi yeni bir iklim olmuştu. Boğaziçi'nde tabiat hep mavi, mırıldan)c; sular, sulardan ötede görülen yeşil niunis ve hülyaya dalmış dağlar, güneşli veya mehtaplı sularda yüzer gibi gezişlerdir. Yalının arkasında bu kadar çok gülü nasıl taşıyabildiğine şaşılacak kadar ufak bir bahçemiz vardı. 0eniz kenarından Bebek Bah-çesl'ne veya Baltalimam'na gider, gelirdik. Fakat Hi-sar'da dağlara çıkmak adet değildir ve insanın hatm-na gelmez. Büyükada'da tabiat bütün çiçekleri açmış bir bahçe, tekmil ağaçlan güzel bir çam ormanı ve şehir İçinden geçen bahçeyle çam korusu yollandır. Ada'-yı saran, uzaktan görülen mavi, sessiz bir denizdir. Eyüp'te Bahariye'de tabiat çıplak, san, yeşüimtrak bir kır ve dağlar, ölgün sular, daimi bir daüssıladır. Bu yerlerin hepsine hâkim olan Çamlıca'da tabiat ihtişamlı ve geniş manzaralardan başka sanîd Çarnfaca'yı saran, muttasıl kabaran, taşan bir deniz gibi emsalsiz bir bahar feyzidir. Buradan Boğaziçi'nin dar görünüşleri müessir, mavi bir atlas hülya denizine yatmış Ada küçük ve uzak, Haliç şehrin tümsek evleri arkasına saklanmış ve kaçaktır. Çamlıca, eteklerini bir deniz gibi kuşatan baharın içinden sivrilen biraz tozlu bir tepeydi. Gezinmek için yavaş yavaş aşağılara indiğimiz saatler tabiatın, otların, çiçeklerin içine dalıyor gibiydik. (Abdülhak Şinasi Hisar, «Geçmiş

Zaman Köşkleri»)


: - • * .-•• . ••; .

Zinetsaz-ı cihan olan bahar-ı ruhperver, her yerden dyade Çamlıca tepesinin eteklerini malamal izhar ider. Çamlıca ise lâkaydane ve âşıkane surette bıraktığı uzun etekleriyle o mevsim de her tarafa râyihalar, çiçekler saçar. Bu etek dolusu çiçekler, Çamhca'nın o tnevki-i sema karibin zemine hediye-1 bahariyesidir.


Yüklə 5,85 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   37   38   39   40   41   42   43   44   ...   90




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin