Ç meba ında ayaktakımından bir İsrtaııbul Delikanlısı



Yüklə 5,85 Mb.
səhifə45/90
tarix17.01.2019
ölçüsü5,85 Mb.
#97870
1   ...   41   42   43   44   45   46   47   48   ...   90

İstanbulun meşhur Terkos Gölünün pek çe-şidli tatlı su balıkları arasında Çapak balığı da vardır; Balıkhaneye gelenleri de Terkosda tutulanlardır. İstanbul halkınca makbul balık değildir.

ÇAPANOĞLU (Münir 'Sükyman) Yarını asrı asmış ömrü boyunca geçimini yalnız basın âleminde temin etmiş has damgası ile gazeteci; her konuda bilgiye dayanarak yazmış bir kaleme sâlıib muharrir; o kaleme sâhjb plabil-mek için yazdığının kat kat fazlasını okumuş a-daın; meclis adamı, gönül ve muhabbet adamı; sevdiklerine sâdık ve vefakâr hakikî dost; geniş ölçüde varlıklı bir ailenin evlâdı olarak doğmuş kibar bir İstanbullu; geniş bir hürriyet ile bir gazeteciye yaraşan hayat sürdüğü için aydın bir İstanbul rindi! kadri kiymeti gereği gibi bilinmemiş, kendisi de şöhret peşinde dolaşmamış, fakat muhitinin her zaman iyi tanınmış ve sevilmiş bir siması olmuşdur; bu İstanbul Ansiklopedisinde R. E. Koçunun kalem arkadaşlarından ve bas tacı dostlarından; 1894 de İstanbulda Baya-zıdda Çamcıali Mahallesinde Yahmkapan Sokağında geçen asır ortası yapılarından bir konak-da doğdu, babası Şûrâyi Devlet (Damftay) âza-

sından Yozgadîı Çapanoğlu Süleyman bey, annesi çürüksulu Ali Paşanın kızı Zekiye Hanımdır.

Hayatını İstanbul Ansiklopedisi için şöyle

anîatmışdır:

Münir Süleyman Çapanoğlu

(iîasioı : S. H&zca.r)

«Babama, Mirasyedi Süleyman Bey derlerdi; Ercümend Ekrem Yeni Sabah gazetesinde,;. «Mirasyedi» başlıklı bir yazıda onu anîatmışdır; Ahmed Rasimin bâzı yazılarında adı geçen Süleyman babamdır. Hoşsohbet, meclisârâ, nükte-dan, zevk ehli, güzelliğe ve güzel sanatlara âşık-dı. Hayatımın ;yolu, babamın muhitinden ve meclislerinden başladı.

«Çocukluğum ve gençliğim kışın biri Baya-zıdda öbürü Aksarayda Horhorda iki konak ile, biri Rumelihisarı, diğeri Kartalda iki yalıda, ve biri Büyükadada ikincisi Çamlıcada iki köşkde

ğeçmişdir.

«Elifbeyi Bayezıd Camii imamı Yusuf Ziya Efendiden öğrendim. Gedikpaşa mektebinde, Şemsül Maarifde, Hadîkai Meşveretde, Menbaül İrfanda, az bir müddet de Üsküdar İdadisinde o-kudum; İstanbul Darülfünununun Edebiyat Fakültesine girdim, birinci Cihan Harbinde asker .olunca, yüksek tahsilim yarım kaldı.

-r «Evimizin müdavim dostlarından şâir Meh-med Celâl Beyden edebiyat, Şehbenderzâde Ah-

med Hilmi Beyden de Felsefe ve İslâm Tarihi dersleri almışdım; şâir Rıfkı Bey de beni tasavvuf üzerinde geniş ölçüde aydınlatmışdır. Ali Kemal Beyi, bana geniş bir görgü ufku açmış velinimeti irfan olarak dâima rahmetle anarım. Aspasya a-dında bir rum kadısından da fransızca dersleri almışdım. Babamın en yakın bir dostu Ahmed Ra-sim Beye gelince, bana gazeteci olma aşkını veren adamdır. Henüz 13 yaşında iken «Mehmed Münir» imzası ile ilk yazım onun delâleti iîe Yusuf Sıddık Beyin «Şebab» adındaki gazetesinde çık-mışdır. Türk basınının bu dev muharriri pîrimdir, ustadandır; sesi kulaklarırndadır: «Madem ki gazeteci olacağım diyorsun... hayatını kaleminle kazanmaya kararlı isen oku, her şeyi oku öğren... ve notlar al... onları dilediğin gibi tasnif et... Yoksa elindeki kalemin cebhânesiz topa benzer...» de-mişdi. Sözünü tuttum, gözlerim yazıyı seçemez olduğu güne kadar...

«Teşehhüd nıikdarı memurluğum da vardır. Dayım Çürüksulu Mahmud Paşa nâfia nâzın iken beni kalemi mahsusuna kâtib olarak aîmışdı; Üs-küdarda oturuyorduk, işime bir kaç defa geç gidince dayıma karşı mahcub, etrafıma da kötü örnek olmamak için istifa ettim.

«Musikiye merakım vardır; sesimin güzel ol • düğünü da söylerler. Evimiz alaturka bir mûsiki kulübü gibiydi. Rind mirasyedi babamın meclislerinde devrin bütün saz ve ses üstadları toplanırdı. Gençliğimde mevlevî dergâhlarına da devam ettim. Üsküdarda Anadolu Kulübünün mûsiki kısmında çalısdım. Muhterem dostum, gönlümün enîsi Burhan Felek ile tanışmam o çağlarda bas-lamışdır. Muhiddin Bahâ Beyin Bursada çıkardığı «Âlemi Mûsiki» isimli mecmuaya bu ilim üzerinde yazı bile yazdım.

«Yarım asrı aşmış gazetecilik hayatımda musahhihlik, muhâbirlikden başladım, fıkra, roman, röportaj, folklor tetkikleri, tarih etüdleri, fennî bahisler, ciddî, mizahî devre, zamana, işe, isteğe göre her şey yazdım. Gazete ve dergi kadrolarına girdim, sekreterlik, mesul müdürlük yaptım, serbest muharrir oldum, ve ömrüm boyunca hayatımın desteği yalnız kalemim oldu. Çok kazandım, az kazandım, asîl ve şerefli mesleğimin safâsını da sürdüm, cefâsını da çekdim.

«Dâimi yazarı yahud serbest muharrir olarak çahşdığım gazeteler şunlardır: Sabah, İkdam, Pe-yam, Peyam-Sabah, Alemdar, Tercümanı Hakikat, Saadet, Zaman, Mizan, Yeni Gazete, Hergün, Haber, Vakit, En Son Dakika, Yeni Sabah, Son Havadis, İstiklâl, İleri, Zaman, Açıksöz, Son Telgraf,

Türk Sesi, Hür Adam, Yeni İstanbul, Yeni Mem
leket, Akın, Hâkimiyet, İnkilâb, Şehir, Poletika,
Haber. Mecmualar da şunlardınJâle, Kehkeşan,
Donanma, Rübab, Hande, Güleryüz, İçtihad, Ka
dınlar Dünyâsı, Kadınlar Âlemi, Şebab, Hizmeti
Umumiye,' İslâm Mecmuası, 20. Asır, Hafta, Re
simli Tarih Dünyası, Tarih Aynası, Kahkaha, Rad
yo Dünyası, Tarih Hazînesi, Siyaset, Yedi Gün,
Foto Magazin. Kadın Haftası, Parmak İzi, Bekri
Mustafa, Keloğlan, Resimli Perşembe, İnci, Haf
ta, Pazar Postası, Yeni Türk, Tarihden Sesler, E-
debiyat Âlemi, Büyük Doğu, Radyo Âlemi, Türki
ye Haftası, Kalkınma, Âlemi Musiki, Envâri Vic
dan. '

«Bursa Valiliğinde bulunmuş Mehmed Ziver Bey ve gazeteci Ali Nejad ile beraber Tatlı Sert ismi ile bir mizah gazetesi, ve Ferdi Önerle beraber de Hür Türkiye isminde aylık bir dergi çıkardım.

«Münir Süleyman ve Münir Süleyman Çapanoğlu imzalarından gayri türlü çeşnideki yazılarımda kullandığım müstear isimler (takma adlar) şunlardır: Süha Bülend, Necib Revnak, Pervin Safa. Şaziye Süleyman, Ali Fuad, H. İbrahim Bahri, Ça-panzâde, Hulusi Kodaman, Hüseyin Rüşdi Tırpan, Sabit Çelebi, Aksaçlı, Lâedrî, Tırpan, Falaka, Çapan, Köpük, Derlemeci, Tarım Dede, Karada-yı, Tarih Karışdıran, Sohbet Sever, Torpil, Neyyir Selman, Canciğer, Mimsin cini, Müsüça, Cem O-yaoğlu, Çağanos, Karides, Delifisek, Babacan, Yeni Tıflı, Mastar, Kalender, İzmarit, Kara Biber, Musluk, Heyamola, Dilli Düdük, Gündüz, Nâkil.

«Birinci Dünya Harbinde asker olarak Ro-manyaya gittim. Hakikî pehlivanı görmek şartı ile yağlı güreşi severim, temaşasında göğsüm kabanı, gözüm yaşanr. Olta ile balık avını da pek severdim. Dostlarım bilir, hayli kitabım, gazete, mecmua koleksiyonlarım vardır; elime geçen bir kırpıntıyı dahi atamam, saklarım.

«Gazeteciler Cemiyeti ve Gazeteciler Sendikası üyesiyim; Gazeteciler Cemiyetinde balotaj niyetindeyim.

«Zevcem Neşîde Hanımla aile yuvamı çok geç kurdum; Oya adında bir kîzım (doğumu 1944) ve Cem adında bir oğlum (doğumu 1946) var.

«İçki kullanmaya pek genç yaşımda başladım, efendice içmesini bildim. Sıhhatimi hiç ko-ruyamadım, şeker hastalığı başladı, yine dikkatli olamadım. Bir gözüm hiç görmüyor, öbürü hayâl meyal seçiyor; hamdolsun kalb gözüm açık; bir de göz pınarlarım kurumadı, ağlamasını bilen mesud insanlardanım».

ÇAPANOĞLU SOKAĞI

— 3736


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

— 3737 —

ÇAPKIN



Kitab hâlinde toplanmış eserleri: Bizde Kadınlık (1916); Düğün Gecesi (Hikâye, 1918); Siyahlar İçinde (Roman, 1919); Günahdan Sonra (Hikâye, 1918); Kara Koncoloz (Roman, 1919); Neyzen Tevfikin hayatı ve eserleri; Bektaşî Fıkraları; Zeybek Kara Haydutlar; Atatürk'ün vecizeleri; İnönünün vecizeleri; İstanbul şâiri Yahya Kemal; Öpüşmek hangi ayda tatlıdır; Basın târihinde İlâve.

Ne kadar yazıkdır ki Münir Süleyman Ca-panoğlunun en mühim eseri el yazısı olarak durmaktadır; «Müstear İsimler» adını taşıyan bu eşsiz eser târihimiz ve edebiyat tarihimiz için gaayet kıymetli bir anahtar kitabdır.

İlk yazısı 13 yaşında iken 1907 senesinde Sebab mecmuasında intişar etmiş olan Münir Süleyman Çapanoğlunun gazeteciliği 1963 de-yarım asrı da altı yıl geçmiş bulunuyordu; gecikmiş de olsa bir jübilesinin yapılması Türk basının vecîbelerinden olsa gerektir. Unutmamalıdır Türk basının 100. yılı idrâk edildiği zaman, 1960 yılında Gazeteciler Cemiyeti binasında açılan Gazete ve Dergiler Sergisi bu zâtin koleksiyonları sayesinde ve Niyazi Ahmed Banoğlunun da yardımı ile ku-rulabilmişdi.

ÇAPANOĞLU SOKAĞI — 1934 Belediye Şehir Rehberinde Beyoğlu merkez nahiyesinin Kuîoğlu Mahallesi yollarından; bu mahallenin Fi-ruzağa Mahallesi ile sınırını teşkil eden Hayriye Caddesi ile Turnacıbaşı Sokağı arasında uzanır bir merdivenli sokakdır; yine bir merdivenli sokak olan Çeşme Yokuşu ile de bir kavuşağı vardır (Pafta 14/164). Yerine gidilip şu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (1963).

ÇAPARI — Aşağıdaki malûmatı ' Kara-kin Bey Deveciyan'ın «Baîık ve Balıkçılık» isimli ölmez eserinden alıyoruz (B.: Balık ve Balıkçılık.

«Müteaddid iğneleri hâiz o-lan ve el ile, çekip bırakmak sureti ile kullanılan olta takımına Çapari denilir.

«Çapari üç kısma ayrılır, olta, beden, ve köstekler.

«Oltanın uzunluğu 15 ko-laçdan 40 kolaca kadar olur ise de ekseriya 25 kolacı geçmez. Kalınlığı 3 kıldan 18 kıla kadardır.

«Bedeni misinadan olup u-

zunluğu kösteklerin adedine göre uzun yahud kısa olur.

«Çaparinin iğnelerine yem takılmayıp, iğnenin palasına balıkçıl kuşu yahud tekir tüyü kırmızı bir ipek ile bağlanır. Bağlanılacak tüyün ucu iğnenin damağını mutlakaa örtmüş olması lâzımdır. İzmarit avına mahsus çapari iğnelerine tüy yerine yem, midye içi veya karides takılır (Tekir ördeğinin göğsünden koparılıp yem yerinde iğnelere raptedilen tüye tekir tüyü denilir) -

«Tüyleri iğneye kırmızı ipek ile bağlamak-dan maksad, avı matlûb1 olan balık iğnenin üzerinde bulunan tüyü balık yavrusu ve kırmızı ipek-den düğümü de o balık yavrusunun gözleri zan eder.

«Bir de çaparinin iğneleri beyaz ve kalaylı olmak şarttır. Meraklı balıkçılar çapari iğnelerini üç beş günde bir kendi elleri ile kalaydan geçirirler. Müstesna olarak İzmarit çaparisinin iğneleri kalaysız olur (El oltalarının iğneleri gibi).

«Çapari beş nevidir:



  1. — Uzun köstekli ve 10-12 iğneli çapari;
    uskumru balıkları seyrek iken kullanılır.

  2. — 20 iğnelidir ve uskumru balıklarının
    şöyle böyle bolluk üzere bulunduğunda kullanılır.

  3. — 40 iğneli olup uskumru balıklarının co
    rum ettiği zamanlarda kullanılır (B.: Corum).

Bu üç nevi çaparinin iğnelerine yem takılmayıp balıkçıl tüyü takılır.

  1. — 10 dan 15 iğneye kadar istavrid çapari-
    si. Bunun bedeni misinadan, köstekleri tek kıl
    dan yapılır; iğnelerine tekir tüyü bağlanır.

  2. — İzmarid çaparisi olup bedeni misinadan,
    4-5 parmak boyunda bulunan köstekleri beş kat

Çapari

kıldan yapılır. 24-30 aded iğnelerine midye yemi takılır.

«Çapari kösteklerinin yekdiğerine temas edecek ve karışacak kadar uzun olmamasına dikkat etmek lâzımdır.

«Çaparinin alt ucuna 50-200 dirhem ağırlığında bir kurşun takılır ve buna iskandil adı verilir.

«İğneler çok ve suyun akıntısı şiddetli olur ise ağır, aksi takdirde hafif iskandil bağlamak lâzımdır.

«Çapari ile balık avı karadan mümkün olmayıp kayık içinde yapılır, ve iki kişi lâzımdır. Birisi kürek başında bulunup kayığı idare eder, diğeri kayığın kıç tarafından çapariyi denize bırakır.

«Kurşun zemini buldukdan sonra balığın do-laşdığı tabakayı bulup el ile aşağı yukarı hareket ettirilerek el ağırlaşdığı, ve olta bırakıldığı zaman aşağı inmediği his olunur ise balıklar tutulmuş olacağından, hemen çekip tutulan balıkları almak, ve çapariyi tekrar denize salıp ava devam etmek lâzımdır. İzmarit çaparisini hareket ettirmek îcab etmez. Denize indirip elde tutmakla balıklar gelir, avlanır.

«Kıl oltanın deniz suyuna temasından yakamoz hâsıl olur, ve bu yakamozdan balıklar vahşete düşüp oltaya yaklaşmazlar, bundan ötürü karanlık gecelerde ne çapari ve ne de olta takımı ile balık tutmak mümkün değildir. Olta ve çapari ile gündüz, yahud mehtablı gecelerde balıkçılık lâzımdır» (K. Devecihan).

ÇAPARİ SOKAĞI — 1934 Belediye Şehir Rehberinde Boğaziçinde İstinye Köyünün sokaklarından; Yalıboyundaki İstinye Caddesi ile Kayıkçı Hüsnü Sokağı arasında uzanır bir dirsekli bir sokakdır; İstinyenin Vapur İskelesi tarafındaki kısmındadır (Pafta 22/İstinye). Yerine gidilip şu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (1963).

ÇAPARIZ SOKAĞI — 1934 Belediye Şehir Rehberinde Eminönü Kazasının Kumkapu Nahiyesinde Bayram Çavuş Mahallesi Sokaklarından (Pafta 3/23); Kumkapu Meydanı ile demir yolu boyu arasında uzanır; Çakmaktaşı Sokağı, Kürkçü Kuyusu Sokağı ve Kömürcü Mustafa Sokağı ile kavuşakları vardır. Bir araba geçebilecek genişlikde paket taşı döşeli bir yoldur; çarşı boyu sokakdır, l kasab, l bahâratcı-attar, 4 berber, 4 kahvehane, l köfteci, 2 içkili lokanta, 3 aşçı, 2 manav, l sobacı, l oyuncakçı, l yağcı, 2 odun deposu, l bakkal, 2 kunduracı, l büfe, l kömür-

cü, l doğramacı, l mozayıkcı, ve l yağ ve mazot bayii vardır (eylül 1963).

Hakkı GÖKTÜRK

ÇAPIN (Hâlid) — Gazeteci; 1936 da Ça-nakkalede doğdu, gümrük memurlarından Ömer Çapın'ın oğludur, annesinin adı Emine Hanımdır; babasının memuriyetleri îcâbı ilk tahsilini Mar-marisde, orta tahsilini İzmir Orta Okulu ile İstan-bulda Kabataş Lisesinde yapdı; Gazetecilik Okuluna girdi ve 1955 de henüz on dokuz yaşında Gazetecilik Okulunda talebe iken Tercüman Gazetesine polis ve adliye muhabiri oldu, bir sene sonra, 1956 da okuldan meslekî diplomasını aldı; 1960 da Milliyet Gazetesine intisab etti; önce yine polis ve adliye muhabiri oldu, sonra röportaj muharriri olarak çalıştırıldı; bu yolda Tercümanda çıkmış «Çıplaklar Kampı», «Can Kuşları», Milliyetde çıkmış «Sibyan Koğuşu», «Vurgun Var (Sünger Avcıları)», «Malabadi Köprüsü», ve «Şu köpek dünyâ..» isimleri yazıları anılmağa değer; Milliyetde çıkmış üç röportajı ile Alîınkalem Armağanı birinciliğini, «Sibyan Koğuşu» yazısı ile de 1961 de Yılın Gazetecisi armağanını kazandı.

Futbol meraklılarından, Midhatpaşa Kulübünde üyedir; kitab meraklısıdır, bin cildlik bir kütübhâne sahibidir ki küçümsenmez; 1963 de Milliyet Gazetesindeki vazifesine devam ediyordu.

Hakkı GÖKTÜRK

ÇAPKIN — Hüseyin Kâzım «Büyük Türk Lügati» nda bu kelimenin çapmak masdarından sıfat olduğunu söyledikden sonra: «sürtük, derbeder, külhanbeyi, huvarda, zendost» manâlarını veriyor; «uçarı çapkın = Ele avuca sığmaz haşan; çapkınlık = serserilik, avarelik, ahlâksızlık, rezalet» diyor.

Bir gene «Çapçınlık» ile tanındığı zaman, kadın peşinde koşar dolaşır, zendost, zenpârelik-den önce «serseri, her türlü rezaleti irtikab eder, edeb ve haya bilmez, ahlâksız» olarak damgalanmış olurdu; bu arada «ayyaşlık, kumarbazlık, hırsızlık» dahi kasdedilirdi. Çapkın, kelimesi yalnız kalender şâirlerin ağzında, güzel bir delikanlının, kendisini türlü şûhâne naz ve cilve, câzib külhanı edalar, havaîlik ve hoppalıklar ile, alımlar çalımlarla satması hallerinde medih yollu kullanılır:

Seyreyledim ol esmeri

Oldum gönülde müşteri

Ol çapkının çokdanberi

Dilden hayâli çıkmıyor *

Çapkın nigâh bir dilrübâ Vânm bütün ittim feda Lâyık mı bu cevrü cefâ Niçin kıydın bu kuluna



ÇAPKIN

3738 —


İSTAMBUL

ANSİKLOPEDİSİ

— 3739 —

çapkınlık işaretler!




Meşrebi gaayetle çapkın dilberi Hem şarab âlûde olsun lebleri Varsun olsun bir sürü engelleri Pek severim zîrâ gönül serseri

Çapkını şiir dilinde en şirin ve câzib mânası ile kullanan şâir, Hamamîzâde İhsan Bey merhum olmuşdur:

ŞARKI

Düşerek sen yine bir yerde mi kaldın çapkın Bakayım koynunu aç gönlümü çaldın çapkın Beni benden geçirip sen ele aldın çapkın Bakayım koynunu aç gönlümü çaldın çapkın



O nasıl tatlı bakışlar o ne baygın gözler Büyüler sevgimi söyletmez o çapkın sözler Sende kalmış yine gönlüm seni özler seni gözler Bakayım koynunu aç gönlümü çaldın çapkın.

ŞARKI


Bin vasla bedeldir seni görmek yatağında Çapkın ne güzel gamzeler açmış yanağında Son zevkini ömrün bırakırdım dudağında Bir katre mey olsam da lebi lâ'line aksam

Çapkın, eski tiyatromuzun kantocu kızlarının ağzında da medhedilmişdir:

Peruzun Arnavud Kantosunda : Haydi mori çapkın nedir bu sendeki naz Merhamet et acı bana çalma saz Bak yüzüme ol derdime çâresaz Gel beraber dinleyelim incesaz *

Küçük Amalya'nm Kamçı Kantosunda İşte geldim yine meydâne Çapkınlıkdayım bir dâne Başlayalım oynamaya Vazgeçmem çapkmlıkdan aslaa La la la la lay la la lam #

Virjinin Çapkın antosu Çapkınlığa heveskânm Içüp eğlenmekdir kârım Gitti elden ihtiyarını Merhamet et şîvekânm

* Todori ile Küçük Amalyanm Duettosunda



  • Doldur bir daha!

  • Çapkınız huvarda!

  • Mal kalır nıı dünyada...

  • Zevkü safa kârımız

Tereza'nm Efe Kantosunda Efeyim takarım belime kulaklı bıçağı Pek çapkın oluyor Aydın'ın uşağı Hangi efe sarmaz hangi çapkın sarmaz Trabulus kuşağı Trabulus kuşağı *

Şamram'm Köçek Kantosunda İşte çapkın rakkas geldi meydâne Naz etmek bilmez oynar merdâne

Sağa sola bakıp şöyle süzmeli Kaşlar karadır gözler sürmeli Mini mini adım atalım Şıkır şıkır ziller çarpalım Göbek atalım

*

Peruz'un Çapkın Kantosu Çapkınım Kasımpaşalı İnce belde Trabulus kuşağı Kim sevmez böyle uşağı Burma bıyık samur kaş Gel cakalım arkadaş Çakalım mastika mastika Elâdo elâdo...



*

Peruz'un Küplü Kantosunda Tosunum kabadayı Severim çapkını huvardayı Atar nârayf Sokaklarda yatar

*

Şamram'm_ Huvard'a Kantosunda Külhanbeyi çapkuıîıkda bir dâne Kmk kadeh kırık şişe meyhane Kadeh kırar nâra atar çapkınlar Meyhanede çakarım Kadeh şişe kırarım Vîresiye virmezse Nikoliye çatarım Meyhanede s tarak Kadehleri kırarak Naraları basarak Çamurlarda yatarak



*

Şamram'm Küplü Kantosunda

İçelim, zevkedelim tâyib etmeyiniz Çapkınız görür görmez muhabbet çekmeyiz Budur bizim kârımız.

Çapkın sıfatı kız ve kadın hakkında da; kullanılır; o takdirde de kendisini türlü cilveli hallerle, türlü fettanlıklarla satan yosmalar kasj edilmiş olur.

Fakat, İstanbulun mahalle hayatında bir delikanlının çapkın olarak tanınması dâima kötü sıfat bilinmiş, bilhassa 1908 meşrûtiyetinden evvel, böyle gençler evlenme meselesinde büyük güçlüklerle karşılanmışlardır; misaller:

Kız oğlana divâne misâli vurgundur; baba mutaassıb muhafazakârdır:

— Öz evlâdımı değil, ben o çapkına halayık
bile vermem!..

*

Mahalle kahvesinde:



— Dün gece nâra atan kim imiş yahu?
Kim olacak, Yusuf çapkını!..

— Gül gibi, melek gibi oğlandı, nasıl düşdü


bu yola şaşarım.

— Şaşma!., çocuğun sebebi felâketi babası


olacak keratadır., her akşam çilingir sofrasını ku
rar, iti haytayı toplar, oğluna da kadehkârlık yap-
dırır isen olacağı budur..

-k

Kadınlar hamamında dedikodu:



  • Eskicinin kızı paşa gelini oldu..

  • Üstelik paşanın oğlu da bir içim su imiş..

  • Çapkının biriymiş diyorlar...

  • Doğrudur., öyle olmasaydı eskici kızı
    alırlar mıydı?.

  • Desenize kızı para için ateşe attılar.

*

Mahalle kahvesinde:



  • Saraç Hasan Ustanın başına geleni duy
    dunuz mu?

  • Ne olmuş..

  • Saınurkaş Ali'yi yanına çırak aldı ya..

  • Evet..

  • Çapkın oğlan dün gece Hasan Ustanın
    çekmecesini kırmış, içinde ne varsa alıp kaçmış...

*

• 1885. ^Ayasofyada Sancakdar Mahallesinde bütün kadınlar derin bir teessür içindedir; herkesin ağzında ayni söz: «Yazık.. Mutaflarm oğlu çapkın olmuş!..»



  • Ne yapmış?

  • Galatada arpa suyu içerken görmüşler!.. -

ÇAPKIN, ÇAPKUN — Süratli giden at; es-' ki İstanbul ağzında çok kullanılmışdır; meselâ müverrih Naîmâ Efendi Dördüncü Sultan Muradın gözdesi Abaza Mehmed Paşayı nasıl îdam ettirdiğini anlatırken: «O gece Padişah Anadolu Hisarında Bostancıbaşı Doce Mehmed Paşanın bağ-çesinde, ziyâfetde idi, sabaha karşı bir kayık ve çapkun istedi..» diyor.

ÇAPKIN HIRSIZ — 1957 ile 1959 arasında vak'aları İstanbulun günlük gazetelerine eğlence konusu gibi aksetmiş, mizah gazetelerine fıkralar ve karikatürler ilham etmiş 22 yaşında asker kaçağı yakışıklı bir delikanlıdır; Bursalı ve adı Erdoğan Erdem olan bu gene girdiği evlerden dâima para çalmayı tercih etmiş, ve gaayet ustalık ile öğrendiği yalnız oturan dul kadınların ve hafif meşreblikleri ile tanınmış kadınların evlerine, apartıman dâirelerine girmeye çalışmışdır; öyle ki, karikatüristlerin belirtdiği gibi çapkın hırsız bâzı kadınlar tarafından kendi ayağı ile gelecek bir oynaş olarak âdeta beklenmişdir. 1959 da Be-bekde yakalanan Erdoğan Erdem otuz kadar eve



\

Çapkın Hırsız Erdoğan Erdem (Resim : S. B.)

girdiğini itiraf etmiş, çapkınlık meselesi için de: «Yataklarına girdiğim kadınlara hiç bir zaman fena bir şey yapmadım, yalnız çok hoşlandıklarımın bacaklarını okşar, sıkardım...» demişdir. 1960 yılında başlayan muhakemesinde 13 mağdur tesbit e-dilebilmiş, bunlardan 8 erkek mahkemede davacı olarak isbatı vücud etmiş, 5 kadın ise mahkemeye' gelmedikden başka şahsî dâvalarından feragat ettiklerini bildirmişlerdir. Bu gene gece hırsızının mah-

kûmiyeti ve hapis cezası müddeti tesbit edilemedi.

B. OLKER

ÇAPKINLIK İŞARETLERİ '— Türk ve müslüman kadın ve kızlarının örtü altında bulunduğu devirlerde de erkek ile kadın arasında gönül oyunları ola gelmişdir; öylesine ki büyük muharrir Ahmed Râsim bu konuda millî kütüb-hânemize «Fuhşi Atik» (Eski Fuhuş) adı ile ölmez bir eser bırakmışdır (B.: Ahmed Rasim; Fuhşi Atik).

Buluşmalardan önce karşılıklı görüb beğenme, beğendikden sonra duyguları birbirine bildirme şart olduğuna göre, piyasa yerlerinde ve mesî relerde, konuşmak suretiyle anlaşma imkânı olmayınca, uzakdan uzağa manâlı, bir takım işaretler tesbit edilmişdi. Bunlar, matbaa vâsıtası ile basılıp satılamayacağı için elden ele kopya edilerek dağılır; kızlar, hafif meşreb kadınlar, kız kadın peşinde dolaşan erkeklerle o vadilerde yeni yeni dolaşma hevesinde toy delikanlılar tarafından bir pantomina dili olarak ezberlenir, öğrenilirdi; gençler için bir mahrem arkadaş eliyle bir «Çapkınlık İşaretleri» anahtarı, lugatçesi tedârik etmek büyük muvaffakiyet sayılır, evde büyüklerin eline geçmemesi için dikkatle saklanır, gizlenir, geceleri yatakda okunarak ezberlenirdi.

İstanbul Ansiklopedisi arşivinde bu çapkınlık işaretleri lugatcesinden bir nüsha bulunmaktadır; üç parça yarım eseri cedid kâğıdının birer yüzüne, ortadan katlanarak altı sayfa hâlinde ve kır-



çapkınlık işaretler!

— 3740


istanbul

ÂNSlKLOPEDÎSt

— 3741 —

ÇAPRAST (Mikael)




mızı mürekkep ile ve çok kötü fakat okunaklı beyazı ve kırmızı mürekkeple yazılmışdır. Kâğıdın birinci sayfasının ard yüzüne «Çapkınlık için işaret yazılıdır» diye yazılmışdır; bu şehir kütüğüne aynen alıyoruz:

ŞEMSiYE ÎŞÂRETİ

Bir kız şemsiyesini kapayub dayanırsa, müddeti tnedîdenberi verem hastalıklarına uğradım, ve senin için ölüyorum demekdir.


Yüklə 5,85 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   41   42   43   44   45   46   47   48   ...   90




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin