Fat‹hasures‹



Yüklə 1,75 Mb.
səhifə14/32
tarix03.11.2017
ölçüsü1,75 Mb.
#29910
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   32

Çünkü kim lia ayetindeki mezkur dört şahitten biri eli yetinirse, alimlerin icmaına göre sanki aslen birşey getirmemiş gibidir. Üç talakın hilafına olarak kim ondan sadece biri ile yetinirse bütün olarak itibar edilir ve bütün olarak iddetin bitmesi ile onlarla mesafe elde edilir.

Yedinci Cevab:Bazılarının zikrettiğine göre, Tavus’un mezkur hadisinde Nebi (s.a.v)’in bunu bilip te ikrar etitği (hususu)yoktur. Delil sadece onu bilip ikrar etitği şeydedir, bilmediğinde değil. Kaydedicisi dediki, bu cevabın zayıflığı gizlenemez. Çünkü muhaddislerin ve usülcülerin çoğunluğuna göre sahabenin Peygamber (s.a.v) dönemine isnad ettiği merfu’hükmündedir, Peygamber (s.a.v)’e ulaştığını ve o’nun (s.a.v) ikrar ettiğini açıklamazsa bile.

Sekizinci Cevabı ibn-i Abbas’ın mezkur hadisinin hassaten ona girmediği çünkü eğer kadına sen boşsun derselafzın mücerredi ile kesin boşanır. Üç olarak derse üç lafzı gerçekleşmez, öncesindeki mesafenin vukuundan dolayı. Bu görüşün dehli,Ebu Davudun ki gibi bazı rivayetlerde, ona girmeyen ile sınırlama vardır. Usulde kaidedir, mutlak mukayyede hamledilir. Özellikle de, burdaki gibi, hüküm ve sebeb birleşirse. Es-Suud, Meraki’de dediki:

Babamın -Allah ona rahmet etsin,Zikrettiğine göre ıtlak ve sınırlandırma (takyid) sadece iki hadistedir. İki yoldan hadisin birinde adlin ziyadesinden olup merduttur. Çünkü aleyhine delil yoktur:

Ve o ulemanın çoğunluğunun kelamının zahirine muhaliftir. İkisi arasında hiçbir fark yoktur. Şevkani’nin Neylü’l-Evtar’da zikrettiğine göre, kendisinde duhülsüzlük sınırlaması olan Ebu Davud’un rivayeti genel rivayetlerin ferdlerinden biridir.

Genelin bazı fertlerinin genelin hükmü ile zikredilmesi onu özgülemez. Zahir olmaz, çünkü bu mesele mutlak,Mukayyed meselelerindendir, ammın ferdlerinin bazılarının zikri meselesi değildir. Müslim’in çıkardığı rivayetler duhülsüzlük kaydından bağımsızdır. Usulde de kaidedir, mutlak mukayyede hamledilir. Özellikle de burda olduğu gibi hüküm ile sebeb birleşirse. Evet, denilebilir ki Ebu Daud’un mezkur rivayetindeki ibn-i Abbas’ın kelamı Ebu’s-Sehba’ın sorusu üzerine variddir. Ebu’s,Sehba’da sadece ona girmeyenleri sordu. İbn-i Abbas’ın cevabı ona mefhumu muhalif değildir. Çünkü cevabın soruya mutabakatı için sadece ona girmeyen has kıldı. Usülde kaidedir; hitabın delilinin itibarının yani mefhum-u muhalifin mani’lerinden biride kelamın soruya cevab olarak varid oluşudur. Çünkü mantükun soruya mutabakat için zikir ile tahsisi, mefhumun hükmüün mantuktan çıkarılıyor oluşunu belirleyemez es- suud meraki’de, mefhum,u muhalifin itibarının zikrinde şu sözü ile buna işaret etti:

Takdim etmişizdir ki Ebu Davud’un Eyub es-Sahtiyani’den, birden çok kişiden, Tavus’tan yaptığı mezkur rivayet, ki oda Ebu Davud’unkendilerinden rivayet ettiklerinin mechul oldukları noktasında açıktır. Kim olduğu bilinmeyenin rivayeti ile hüküm sahih olmaz. Bunun içinde Nevevi Müslim’in şerhinde şunları söylemiştir:Ebu Daud’un bu rivayeti ise zayıftır. Ona Eyub mechül bir topluluktan, Taus’tan, ibn-i Abbas’tan rivayet etti. Onun delil getirilmez Allah en iyi bilendir. Ondan aktarım bitti. Meziri, sünen-i Ebu Davud’un Muhtasarında mezkur hadisi öne sürdükten sonra şunları söylemiştir. Tavus’tan rivayet edenler mechuldurler. Ondan aktarım bitti. Gördüğün gibi ondaki, Tavus’tan rivayet edenlerin bilinmezliğinden dolayı Ebu Davud’un rivayetinin zayıflığı açıktır. Allame ibnü’l-Kayyim Zadü’l-Mead’da bu rivayetin lafzını öne sürdükten sonra şunları söylemiştir:

Bu hadisin lafzıdır ve o en sahhi isnadladır. Ondan aktarım bitti. Ona öncekilerle birlikte bak. Bu, içindeki şer’i nasslarla birlikte alimlerin bu meseledeki sözlerinin özetidir. Kaydedicisi dediki, bu meselede bize doğru gelen, imam şafii’nin vardığı şeydir. Ki buna göre hak, iki şey arasında dönendir:Birisi, Tavus’un mezkur hadisinden muradın mezkur hadisinden muradın mezkur üçün tek lafızla olmayışıdır. İkincisi:Eğer manası onun tek lafızla olduğu şeklinde ise bu mensuhtur. Sahabe arasında onun neshi sadece ömer zamanında bilindi. Nitekim onun benzeri mut’a nikahında vaki’ oldu. Şafii’den ise Beyhaki, Sünen-i Kübra’da şunları nakl etmiştir:Eğer ibn-i Abbas’ın, Nebi (s.a.v) döneminde üçün bir sayıldığı şeklindeki sözünün manası yani onun Rasululah’ın (s.a.v) emri ile olduğu şeklinde idi ise, bu taktirde -Allah en iyi bilendir ,Şübhelenilen şey, ibn-i Abas’ın nesheden bir şeyin olduğunu bilmiş olmasıdır. Denilse ki, bu söylediğine delalet eden nedir?Denilir ki, ibn-i Abbas’ın nebi (s.a.v)’den bir şey rivyet edip sonrada ona, Nebi’den (s.a.v) kendisinde hilat olduğunu bilmediği bir şeyle muhalefet etmiş olması (ndan) şübhelenilmez. Şeyh dediki, ikrime’nin ibn-i Abbas’tan olan rivayeti neshe uğramıştır. Onda bu te’vilin sıhhhatine te’kid vardır. Şafii dediki, denilse ki; belki de bu ömer’den rivayet edilen bir şeydir de onun hakkında ibn-i Abbas Ömer’in sözü ile söylemiştir. Denilir ki, biliyoruz ki ibn,i Abbas Ömer’e mut’a nikahı, dinarın iki dinarla satılması, annelerin evlatları satması ve diğerleri gibi konularda muhalefet etti. Nebi (s.a.v)’den, dediğinde hilaf olduğunu rivayet ettiği bir şeyde nasıl ona muvafakat eder?Ondan aktarım bitti. Hakkın mezkur iki druum arasında dönen olduğu noktasındaki manası açıktır. Çünkü onun sözü, eğer ibn-i Abbas’ın sözünün sonuna kadar manası, bunun dışındakinin muhtemil oludğuna ve mananın onun üç olduğuna delalet ediyorsa Nebi (s.a.v)’in de onun bir kılınmasına muvafakat ettiğine delalet ediyorsa, ona göre şüplendiren şeymansuh olmasıdır. Biz de diyoruz ki bize göre zahir olan şey, Şafii’-Allah ona rahmet etsin-nin ded dediği gibi, hakkın iki durum arasındaki devamıdır:

Tavus’un mezkür hadisinin manası, üçün tekbir lafızla değil aksine tek bir düzenle ayrık lafızlarla olmasıdır. Sen boşsun, sen boşsun, sen boşsun gibi. Bu şekilde, inkar edilemez bir şeklide üç talakın manasına lügat olarak giriyor. Özellikle de Ebu Davud’un çıkardığı ve Allame ibnü’l-Kayyimin, isnadının en sahih isnad olduğunu söylediği rivayet üzerine. Onun lafzı, Ebu’s,Sehba’ ibn-i Abbas’a dediki:Bilmedin mi ki adem karısını, onun yanına girmeden önce üç kez boşadığında Nebi (s.a.v) ve Ebu Bekir döneminde ve Ömer’in hilafetinin başlarında bir kıldılar?İbn-i Abbas dediki, evet. Nebi (s.a.v) ve Ebu Bekir döneminde ve Ömer’in hilafetinin başlarında adam karısını onun yanına girmeden önce üç boşadığında onu bir sayarlardı. İnsanların bunun ardınca gidebildiğini görünce dediki onlar vehne düştüler. Bu rivayet onu üç olarak boşadı lafzı iledir. Ki o da üç ile ayrık oluşu nokatsında lafızların en belirginidri. Nitekim allame ibnü’l-Kayyim Sahih’te sabit olan Aişe’nin hadisiyle istidlalin reddi konusunda bunu kesin olarak dile getirmiştir. Zadü’l,Mead’da şunları söylemiştir:Aişe’nin; bir adam karısını üç olarak boşadı. Bunun üzerine kadın evlendi. Nebi (s.a.v)’e, birincisine helal olur mu, diye sorludu.

Dedi ki, onunla yatıncaya kadar hayır. şeklindeki hadisi ile istidlal etmeye gelince, bu sizinle niza’laştığımız konu değildir. Evet o, ikinci akdin mücerredi ile yetinen için hüccettir. Fakat onun üç talakı tek ağızla yaptığı hadisin neresinde var?Aksine hadis bizim için delildir. Bunu üç olarak yaptı denilmiyor.Üç olarak, dedi. Ancak hadis bizim için delildir.Bunu üç olarak yaptı denilmiyor. Üç olarak, dedi. Ancak kim yapar da birbiri ardınca derse, Arap ve Acem dillerinde ma’kul olan budur. Nitekim; onu üç kez attı, ona üç defa sövdü, ona üç defa selam verdi denilir. Ondan aktarım bitti. Bilmişsindir ki Ebu Davud’un rivayetinin lafzı, Aişe’nin sahhite sabit olan, ibnü’l-Kayyim’in, üçün tek ağızla olduğuna delalet etmediğini aksine onun delaletinin onun bütün milletlerin dillerinde belirlenmiş olan ayrık lafızlarla olduğunu kesin olarak ifade ettiği lafzı ile muvafıktır. Beyhaki’nin Sünen-i Kübra’da şu söyledikleri de onu te’yid ediyor:Ebu Yahya es-Saci’ye göre onun manası, Bekr’e:Sen boşsun, sen boşsun, sen boşsun, bu bir idi. Ömer (r.a) onlara kızdı ve onu üç kıldı.

Şeyh dediki, Eyub es,Sahtiyani’nin rivayeti bu te’vilin sıhhatine delalet ediyor. Ondan aktarım bitit. Ebu DAvud’un çıkardığı Eyub’un mezkür rivayetinin ibnü’l-Kayyim’in kesin olarak onun mezkur talakların tek ağızla olmadığını aksine birbiri ardınca vaki’ olduğunu kesin dile ifade ettiği Aişe’nin hadisi ile mutabıktır. O da zikrettiğimiz şeylerde gerçekten gerçekten açıktır. Onu yine Beyhaki’nin ibn-i Abbas’tan, onun ardarda lafızlarla olsa bile tek olduğu şeklinde naklettiği de te’yid ediyor. Tek lafızla olsa bile o üçtür. Ki o da tartışma noktasında açıktır. Tek olan üçün müteaddid lafızlarla söylenen olduğu açılanmıştır.

Çünkü o birinci siğaya tekiddir. Sünen-i Kübra’da Beyhaki şunları anlattı:Şeyh dediki, artarda üç kez boşadığında, irade etmiş olması şübhelidir. Cabir b. Yezid Şa’bi’den, ibn-i Abbas’tan; yanına girmeden önce karısını üç kez boşayan adam hakkında irvayet etti. Dediki, elinde olan bir akit idi. onu bütün olarak gönderdi. Art arda olduğunda hiç bir şey değildir. Süfyan es-Sevri dediki; art arda yani, sen boşsun sen boşsun, sen boşsun. O birincisi ile açıklanır. İkrime’den, ibn-i Abbas’tan buna delalet eden rivayet edildi. Ondan aktarım bitti. Bunlar; tavus’un hadisindeki üçün tek lafızla değil aksine, ayrık lafızlarla söylendiğine dair açık delillerdir. Nitekim imam Nesai bunu kesin dille ifade etti, Nevevi, Kurtubi, ibn-i Sarih ve Ebu Yahya es,saci de o onu tashih ettiler. Onu Beyhaki, Şa’bi’den, ibn-i Abbas’tan ve ikrime’den,ibn-i Abbas’tan zikretti. İbn-i Kayyim’in tashih ettiği Eyub’un rivayeti de onu te’yid ediyor. Nitekim Beyhaki de onu zikretti.

Bizde daha önce onu açıkladık. Ne var ki Tavus’un mezkur hadisinde ki mezkur üçün tek lafızla olduğunu belirleyen delil yoktur. Ne dil, ne örf, ne şeriat ve ne de akıl açısından. Çünkü Tavus’un hadisinin rivayetlerine mezkur üçün tek lafızla vaki olduğuna dair açıklama yoktur. Yalın üç lafzı, üç talak yada üç talakla lafzı onun tek lafızla olduğuna delalet etmez.

Gördüğün gibi ayrık lafızlarla vaki’ üç hakkındaki bu ibarelerin tümü doğrudur. Biz bunda iyi ile kötünün ve bir zamanla diğer bir zamanın arasını ayırmıyoruz. Biz sadece te’kid niyet edenle te’sis niyet edenin arasını ayırırız. İkisinin arasındaki fark inkar edilemez. Ve diyoruz ki, görünüyor ki Ömer’in arasındaki fark inkar edilemez. Ve diyoruz ki, görünüyor ki ömer’in yaptığı şey sadece kendi zamanında te’sis kastının arttığını kendinden önceki zamanda ise genelde te’kid kasdı olduğunu öğrendiğinde (bunu yaptı). nitekim bunu takdim ettik. Söyleyenlerinin kasdının değişmesinden dolayı lafzın manasının değişmesinde herhangi bir problem yoktur. Gördüğün gibi bu vechin değişmesinde herhangi bir problem yoktur. Gördüğün gibi bu vechin kuvveti, yönü ve dildeki cereyanı onda problemin olmayışı iledir. Ve Ebu Davud’un çıkardığı Eyub’un rivayetinin lafzı ile hep birliktedir.

Allame ibnü’l-Kayyim dediki, o Aişe’nin sahihayn’de sabit olan, hakkında Nebi (s.a.v)’in, birincisi ile yattığı gibi ikincisi ile bareber olmadıkça birincisine helal olmaz şeklinde açıklaması olan hadisin lafzı ile mutabıktır. Bununla da; Aişe’nin hadisindeki üçün uzun aralıklı vakitlerde ayrık kılınışını, Tausun hadisinde de onun tek lafızla kılınışını öğreniyorsun. Ebu Davud’un rivayetinde metnin lafzının birleştirilmesi ile ve üçün bire doğru birleştirilmesini reddini savunanlar ile kendesinin herhangi bir vechi olmayan bir ayrımdır. Manada Ebu Davud’un irvayeit ile onun dışındaki Taus’un hadisini rivayetleri arasında herhangi bir fark görmüyorlar.

Üçün bire inmesinin reddini savunanlara bizde diyoruz ki; Aişenin ve Tavus’un hadisindeki üçün manası ya birleşiktir yada ayrıktır.

Eğer bitişik ise bu taktirde Aişe’nin hadisi muttefekun aleyptir ve o takdime daha evladır. Onda da bu üçün onu haram kıldığı, bir erkekle evlenmeden de helal olmayacağı açıklaması vardır. Eğer ayrık ise, tartışma noktasında Tavus’un hadrisinde sizin hiç bir deliliniz yoktur. Çünkü tartışma, üçün tek lafızla olması hüsusunadır. Aişe’nin hadisinde üçü ayrık, Tavus’un hadisinde de bitişik kılmanıza gelince onun ne lehine bir vechi ne de aleyhine bir delil yoktur. Özelliklede onun bazı rivayetlerinin lafzı, Aişe’nin hadisinin lafzına mutabıktır. ve siz de üçün ayrık değil bitişik oluşu açısından rivayetlerini lafızlarının manaları arasında bir fark görmüyorsunuz.

Tavus’un hadisinin manasına göre Rasululah (s.a.v) ve Ebu Bekir’in döneminde bir kılınan üçe gelince o, tek lafızla toplanmıştır. O, buna göre, neshi belirliyor. Nitekim Ebu Davud bunu kesin dille ifade etmiştir. İbn-i Hacer’de Fethu’l,Bari’de bunu kesin olarak ifade etmiştir. Takdim etitğimiz gibi o, Şafii’nin de görüşüdür. Alimlerin bir çoğu da bunu söylemiştir.

Üçün bir kılınmasından murad olduğunu ifade eden neshe delalet eden nasları görmüşsündür. o; ayrık bile olsa, kendisinde üç ile bir arasında farkın olmadığı bir zamandadır. Gerekçesi, yüz boşamadan sonra bile olsa, dönüşün cevasıdır. Önce ayrık idi. Ebu Bekir zamanıda onu yapandan murad kendisine nesh ulaşmayan kişi olmasıdır. ömer zamanıd ise nesh herkesçe bilindi. Benzerinin mut’a nikahında vaki’olması açıklaması bunun gibisin (uygulaması bir’den onun, Nebi (s.a.v) ve Ebu Bekir döneminde ve Ömer’in zamanının bir kısnıda yapıldığını rivayet etti. Dediki:Ömer bizi ondan nehyetti. Bu şeki, üçün bir kılınmasında vaki’ olandır. nesh, ikisinin her birinde sabittir. Gördüğün gibi ikisinden birinin mümkün diğerinin mümkün olmadığı iddiası oldukça geçersizdir. Çünkü onların her birinde Müslim Sahihinde yüce sahabiden rivayet etti. Bununla ilgili mesele Nebi (s.a.v) ve Ebu Bekir döneminde ve ömer döneminin başlarında uygulanıyordu. Sonra ömer onun hükmünü değiştirdi. nesh ikisinden her birinde sabittir. Bu iki durumdan başkasında denilmesine gerek yoktur. Çünkü Ömer b. Hattab (r.a), Abdullah b. Abbas (r.a) ve Rasulluah (s.a.v)’in sahabesinden bir grubun nebi (s.a.v)’in getirdiğini terkettikleri ve bilerek, kendiliklerinden ona muhalif bir şey getirdikleri şeklindeki bir duruma nisbet edilmeleri uygun değildir. Malüm durki bu şüphesiz batıldır.

Birden çok alim sahabenin, Ömer zamanında üç talakın bir defada uygulanması konusunda icma ettiklerini anlatmışlardır.

Açıktır ki bu icmayı iddia edenin muradı sukuti icma’dır. Ne va ki bazı alimler bu kondua sahabe ve taiinden bir grubun buna hilaf ettiğini zikrettiler. Ebu Bekir b. arabi şu görüşteki sözlerini takdim etmişizdir:bunun bazı sahabeye nisbet edilmesi katıksız yalandır. Onlardan hiç kimseden, üçü tek lafızla bir kıldığı sabit olmadı. Büyük alimlerden bazısı Ömer’in, onlara ceza olarak üçü birleşik kıldığını zikretti. Oysa bilinir ki bu Peygamber (s.a.v)’in ve Ebu Bekir dönemindeki müslümanların uyguladıklarına aykırıdır. İspatsızlığı açıktır. Çünkü Ömer’in, Peygamber’in (s.a.v) helaf kıldığını haram kılması, mümkün değildir. Rasulullah (s.a.v)’in dönüş cevazı ile bunu mubah kıldığını bilmesin rağmen, beynünetü’l-Kübra ile onu men’etmeye kalkışması doğru olmaz. Allah Teala buyuruyor ki:(Rasul size ne verdiyse onu alın). Ve buyuroyurki:(Allah size izin verdi. Allah’a iftira mı ediyorsunuz?) Ve buyuruyorki:(Yoksa kendilerinin, Alah’ın izin vermediği şeyleri dinde vaz’eden ortakları mı var?)

Talaktan caiz olmayanı yapanın cezası hakkında Ömer’den rivayet edilen şer’i ta’zirdir. Darb gibi. Mubahın haram kılınması ise ta’zaratın çeşitlerinden değildir. Çünkü o Allah’ın kendisine helal kıldığını haram ve kendisine raharam kıldığını mübah kılma sonucuna varmıştır. Çünkü eğer o (kadını), hakikatle kesin olarak boşamadığı halde boşamaya zorlanırsa (kadın) başkasına helal olmaz. Çünkü kocası onu kendi isteği ile, hakimin hükmü ve fetvası ile boşamadı. Hakikatte haram helal olmaz. Ümmü Seleme’nin muttefekun aleyh olan hadisi buna delalet ediyor:“Hüküm lehine verilen kardeşinin hakkından hiç bir şey almasın. Bu taktirde sanki ateşten bir parça almış olur.” Allah’ın şu sözü de buna işaret ediyor: (Zeyd ondan (Zeyneb’ten) arzusuyla boşandıında onu sana nikahladık) Çünkü bundan anlaşılıyor ki o arzusuyla onu boşamazsa, başkasına helal olmaz.

Hafız b. Hacer Fethu’l-Bari’de şunları söylemiştir:

Bu meselenin kendisinde vaki’ olduğu cümlenin benzerinin aynısı mut’a meselesinde vaki’olanda vardır. Cabir’in sözünü kastediyorum:

O Rasululah (s.a.v) ve Ebu Bekir döneminde ve Ömer’in hilafetinin başlarında uygulanıyordu. Dediki, sonra Ömer bizi ondan nehyetti biz de bir daha yapmadık. İki konuda tercih edilen mut’anın haram kılınması ve Ömer zamanında üzerinde icma’ aktedildiğinden dolayı üçün düşürülmesidir.

Ömer zamanında herhangi kimsenin ikisinden herhangi birinde ona muhalefet ettiği varid değildir. Onların icma’ları bir neshedicinin varlığına delalet etmiştir. Bundan önce bazılarına gizli olsaydı bile Ömer zamanında hepsine aşikar oldu. Bu icma’dan sonra muhalefet edenin feregatı bizden. Cumhura göre de itifaktan sonra ihtilaf ortaya çıkarana itibar edilmez. Allah en iyi bilendir. Ondan aktarım bitti.

Bu meselenin özetinin sonucu ondaki araştırmanın üç yönden olduğudur:

Birincisi:Açık fiili yada kavli nassın delaleleti açısından.

İkincisi:Usul ve hadisilminin mesleği açısından.

Üçüncüsü:İlim ehlinin bu konudaki sözleri açısından. İlim ehlinin bu konduaki sözlerine gelince açıktır ki, dört imam ve tabi’leri, sahabein tümü ve alimlerin çoğunluğuna göre tek lafızla üç bir defada gerçekleşir. Birden çok kişi de bu konuda sahabe ve diğerlerinin icma’ını iddia etti.

Nebi (s.a.v)’in fiil yada sözünden açık bir nass olmasına gelince, Rasululah (s.a.v)’in ne fiil ne de lafzından, üçün bir kılınmasına delalet eden bir şey sabit olmadı. Rakane’nin talakı kıssasında onun kesin olarak tek lafızla olduğu şeklinde rivayet edilenin isbatına dah önce değinilmiştir. Nebi de onu istediği şeye sadece bir defa yemin ettirdi. Tek lafızla birden çok gerekmeseydi, ona yemin ettirmesi manen olmazdı. ibn-i Ömer’in Darekutni’deki hadisined onu şöyel dediği aktarılmıştır:Ey Allah’ın Rasülü, eğer onu üç kez boşarsam onu tekrar almak bana helal olurmu?Hayır, dedi. O senden kesin olarak uzaklaşmıştır. Na’siyet olur.

Takdim etmişizdir ki onun isnadında Ata el-Horosani ve Şuaybb. Züreyk eş-Şami vardır. Ve takdim etmişizdir ki zikredilen Ata Müslim’in adamlarındandır. Mezku Şu’ayb hakkındada ibn-i hacer et-Takrib’te dediki, hata eden bir doğrucudur.

İbn-i Ömer’in bu hadisi, Sahih’te ibn-i Ömer’den sabit olanla destekleniyor. Ki buna göre o dediki:Eğer onu üç ke boşarsan, senden başka bir koa ile evleninceye kada sana haram olur. Ve sen Allah’ın, eşinin talakı konusunda sana emrettiğine isyan ettin.

Özellikle de hakim’in görüşüne göre:O merfu’dur ve ondan önce Ruka’nenni andı hakkındaki hadisi, Hasan b. Ali’nin Beyhaki ve Taberani’de geçen hadisi, Sehlb. Saidi’nin uveymir ve eşi hakkında Sahih’te sabit olan hadisi, özelilke de, Rasulullah (s.a.v) onu yani birleşik üçü uyguladı rivayeti ve daha önce geçen diğer hadislerle destekleniyor.

Takdim etmisizdir ki (geliş) yollarının ve tartışma noktalarının çokluğu onun bir aslının olduğuna ve birbirini güçlendirdiğine delalet ediyor. Böylece hepsi delil olarak ortaya atılmaya uygun olur. Özelliklede bazısını bazı alimler sahih bazıları da hasen görmüştür. Rükanenin geçen hadisi gibi. Biliyorsundur ki Davud b. Hasin’in hadisinde sübütunun taktirine herhangi bir delil yoktur. Nebi (s.a.v)’den sarih lafızla rivayet edilenleri tahkik edersen görürsün ki, üçün sadece birleşik olarak vaki olduğuna delalet ediyor. Bilesin ki Allah’ın kitabında üçün birdefada vaki’olmadığına delalet eden bir şey yoktur. Çünkü onda birleşik üçün zikrinin bulunduğu daha doğrusu lüzümsuzluğunu açıklayan ayet yoktur.

Nevevi ve diğerlerinden takdim etmişizdir ki alimler, üçün bir defada vaki’ olduğu hususunda şu ayetle istidlal ettiler:(Bu Allah’ın hudududur, onu aşmayın. Kim Allah’ın hududunu çiğnerse o, nefsine zulmetmiştir. Ne bilirsin, belki Allah bundan sonra bir durum ihdas eder) Dediler ki manası:Kesin ayrılığın vukuundan dolayı boşayan pişman olabilir de bu taktirde onu sürdüremez. Eğer üç vaki’ olmasaydı onun talakı sadece ric’i olarak vaki’ olurdu da bu taktirde pişman olmazdı.

İbn-i Abbas’tan sabit olanı takdim etmişizdir. Ki buna göre onun birleşik olması lazımdır ve bu, ayetin manasının içinde vardır.

O da gerçekten açıktır. Böylece açıklanmış oluyor ki o ne Allah’ın kitabında ne de Nebi (s.a.v)’in sözünün açıklamasında yada üçün vaki’ olmadığına delalet eden fiilinde yoktur.

Usul ve hadis ilminin mesleği açısından (meseleye bakmaya) gelince, Müslim’in ibn-i Abbas’ın geçen hadisinden çıkardığının ref’i hükmü vardır. Çünkü sahabinin, Nebi (s.a.v) zamanında böyle idi sözünün bütün muhaddisler ve usulcüler nezdinde ref’hükmü vardır.

Ondan cevabın vecihlerini izahla öğrenmişsindi ve üçten osnra geri dönüşün neshini açıklayan rivayetleri görmüşsündür. Ve takdim etmişizdir ki Tavus’un Mülim’de mezkur ibn-i Abbas’tan olan irvayetlerinde üç talakın tek lafızla olduğu yönünde herhangi bir açıklama yoktur. Ve yine takdim etmişizdir ki bazı rivayetleri, Aişe’nin Sahih’te sabit olan hadisinin lafızlarına muvafıktır. İkisi arasında herhangi bir fark yoktur. Üçün birleşik olduğu üzerine hamletmede Aişe’nin hadisi daha sahihtir. Ve onda, bu boşanmış kadının başka bir kocadan önce helal olmadığı açıklaması vardır. Onun ayrık lafızlarla olduğu önce helal olmadığı açıklaması vardır. Onun ayrık lafızlarla olduğu üzerine hamli ise bu taktirde Tavus’un ibn-i Abbas’tan olan hadisinde tartışma noktasına dair herhangi bir delil yoktur. Denilse ki, siz bir kere diyorsunuz ki:İbn-i Abbas’ın hadisi mensuhtur. Bir kere de diyorsunuz ki:Onun manası onların tek lafızla değil, ayrık lafızlarla olduğudur. Cevab; her iki sözümüzün manası: Tavus’un hadisineki talakların tek lafızla oluşu belilenemez. Onların tek lafızla olduğunu farzetsek bile onun tek kılınması mensuhtur. Bu, bu meselede bizce zahir olandır. allah en iyi bilendir. İlmin nisbeti o’nadır.

Allah’ın sözü:(Ya güzelilkle tutmak yada iyilikle salıvermek)Ne bu ayette ne de diğer talak ayetlerinde talakın sadece erkeğin elinde oluşunun hikmetini beyan etmedi. Fakat başka yerde açıkladiki bunun hikmeti kadının, nutfenin ekildiği tarla olduğudur.

Tohumun toprağa ekimesi gibi.

Tarlasının ziraate elverişli olmadığını görenin, hikmet gereği, onda ekime zorlanmaması ve ziraati için elverişli olan tarlayı seçmek için onu terketmesi gerekir.

Bu, Allah’ın şu sözündedir:(Kadınlarınız sizin tarlanızdır)Nitekim izahı, daha önce geçmişti.

Allah’ın sözü:(Onlara verdiklerinizden bir şey geri almanız, size helal değildir. Şayet erkek vekadın, Allah’ın sınırlarında duramayacaklarından korkarsa başka. Eğer onların, Allah’ın sınırlarında durmayacaklarından korkarsanız, o zaman kadının (ayrılmak için) verdiği fidyede (hakkından vazgeçmesinde) ikisine de bir günah yoktur. işte bunlar Allah’ın sınırlarıdır, sakın bunları aşmayın. Kim Allahın hududunu aşarsa işte onlar zalimlerdir.) Bu ayeti kerimede açıkladı ki kocaya, karısına verdiğinden geri dönmesi helal olmaz. Meğer ki bşama uğrunda olsun. Eğer Allah’ın, aralarındaki hududunu ikame edemeyceklerinden korkarlarsa bu taktirde malından ferağat etmeden onlara herhangi bir günah yoktur. Yani :Kadının vermesi, erkeğinde almasında herhangi bir günah yoktur.

Başka bir yerde de kocaların, verilen bir kantar da olsa, eşlerine verdiklerini geri almalarının yasak olduğunu açıkladı. Onun almasının da bühtan ve açık bir günah olduğunu beyan etti. Onun bir şey almasını engelleyen sebebin de kadınla birleşmenin sonucu olduğunu açıkladı. bu Allah’ın şu sözündedir: (Eğer siz bir eşi başka bir eşele değiştirmek istiyorsanız ve onlardan birine bir kıntar vermişseniz bu taktirde ondan bir şey almayın. onu iftira ve apaçık bir günah olarak alacak mısınız. Birbirinzle haşir-neşir olmuşken ve kadınlar sizden ağır bir söz almışken onu nasıl alırsınız)Başka bir yerdede bundan nehyetmenin mahalinin, kadının kendi isteği ile olmaması olduğunu açıkladı. Bu, Allah’ın şu sözündedir:(O maldan kadınlar size gönül hoşluğu ile bir şey bırakırlarsa onu afiyetle yeyin). Buna şu sözü ile de işaret etit:(Paydan sonra karlışıklı rızalaştığınız şey de size herhangi bir günah yoktur).

Uyarı:ibn-i Abbas bu ayeti kiremiden hal’in fesh olduğunu, talak sayılmadığını çıkardı. Çünkü Allah buyurdu ki:(Talak ikidir) Sonra da şu sözü ile hal’i zikretti (Kadınnı fidye olarak verdiğinde, ikisine herhangi bir güna h yoktur)Ona üç talak olarak itibar etmedi. Sonra üç talakı şu sözü ile zikretti:(Kadını boşarsa, bundan sonra ona helal olmaz)


Yüklə 1,75 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   32




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin