Fat‹hasures‹



Yüklə 1,75 Mb.
səhifə3/32
tarix03.11.2017
ölçüsü1,75 Mb.
#29910
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   32

Birincisi: Kureyşli olması gerekir. Kureyş de Fahr b. Malik’in evladıdır. Denildi ki: Nadr b. Kenane’nin evladıdır. Fahri’lerin Kureyşi oldukları tartışmasızdır. Malik b. Nadr ya da Nadr b. Menane’nin evladından ise hilaf vardır. Kureyşli midir değil midir? Kenane’nin evladı olup ta Nadr’ın evladı olmayan, tartışmasız Kureyşli değildir.

Kurtubi bu ayeti kerimenin tefsirinde, imamlığın şatlarının zikrinde dedi ki: Birincisi: Peygamber (s.a.v)’in “İmamlar Kureyştendir” sözü gereği öz be öz Kureyş’ten olması gerekir.

Bunda ihtilaf edilmiştir. Kaydedicisi -Allah onu affetsin- dedi ki, Kurtubinin büyük imamın Kureyşli oluşunda zikrettiği ihtilaf zayıftır. Sahih hadisler imamette Kureyşlilerin diğerlerine takdimine delalet etmiştir. Çoğu müslüman alimler de üzerinde mutabık oldular.

Üzerindeki icma’ı sadece bir kişi söylemedi. İcma’ davası İmam Ahmed’in güvenilir adamlarının senedi ile Ömer’den elde ettiğinin te’viline ihtiyaç vardır. O dedi ki: “Eğer ecelim gelirse ve Ebu Ubeyde sağ ise onu halife kılıyorum” Hadis şöyle de zikredildi: “Eğer ecelim geldiyse ve Ebu Ubeyde de ölmüşse Muaz b. Cebel’i halife yapıyorum.”

Malumdur ki Muaz Kureyşli değildir. Te’vili ise icmanın Ömer’den sonra olması ya da görünüşünü cumhura muvafakat etmeye doğru değiştirdiği gerekçesiyledir. Kureyşli olmasının şart koşulması haktır. Fakat şer’i nasslar, kendilerinin imametteki vacib önceliğin, onların dini ikame etmeleri ve Allah’a, Rasulune itaat etmeleri şartına bağlı olduğuna delalet etti.

Allah’ın emrine muhalefet ederlerse onlardan başka Allah Teala’ya itaat eden ve emirlerini yerine getiren onlardan daha evladır. Buna delalet eden delilerden biri de Buhari’nin Sahih’inde Muaviye’den rivayet ettiğidir. Rasulullah (s.a.v.) dedi ki:

Emirler Kureyş’tendir”

Bize Ebu’l-Yaman anlattı. Şuayb Zühri’den bize haber verdi. Dedi ki: Muhammed b. Cübeyr b. Mut’im anlatıyor. O Muaviye’nin yanına gitti. Yanında Kureyş’ten biri de vardı: Abdullah b. Amr anlatıyor: O Kahtan’ın meliki olacaktı. Bunun üzerine kızdı. O kendisinin ehlinden olduğu için Allah’a sena etti (övdü). Sonra dedi ki: Mesele şudur: Bana ulaştı ki sizden bazı adamlar Allah’ın kitabında olmayan ve Peygamber (s.a.v.)’den aktarılmayan bazı sözler söylüyorlar. Onlar cahil olanlarınızdır. Sahibini saptıran kuruntulardan sakının. Allah’ın Rasulü’nü (s.a.v.) şöyle derken işittim: Bu iş Kureyş’tedir. Onlar dini ikame ettiği sürece, Allah’ın yüzüstü düşürdüğünden başka hiçkimse, onlara karşı çıkmaz. Sahihi Buhari’den lafzen alınan bitti.

Onun delillerinden biri Peygamber (s.a.v)’in şu sözüdür:

Dini ikame ettikleri sürece.”

Ma lafzı sözünü sınırlayan zarfiye-mastariyedir: Çünkü bu iş Kureyş’tedir. Mananın takriri (saptadığı) bu işin, onlar dini ikame ettiği sürece Kureyş’te olduğudur. Mefhumu ise: onlar dini ikame etmezlerse onlardan olmaz. Bu hadisin manasında da bulunan, şüphesiz olan tahkiktir.

İbni Hacer Fethül-Bari’de Muaviye’nin hadisi hakkındaki sözlerde şu yazdıklarını söyledi: Ebu Bekir es-Sıddık’ın (r.a) hadisinde varid olanların bir benzeri Muaviye’nin hadisinde vaki olmuştur. Onu da Muhammed b. İshak, el-Kitabü’l-Kebir’de zikretti. Saide oğulları Sakife’nin kıssasını ve Ebu Bekr’in ondaki beyatını zikretti. Ebu Bekir dedi ki: Bu iş Kureyş’tedir, onlar Allah’a itaat ettikleri ve işlerinde istikamet üzere oldukları sürece.

İşaret edilen sözler üç minval üzere geldi:

Birincisi: Emredildikleri şeyleri yapmadıklarında lanetle tehdt edilmeleri. Ondan önceki kısımda zikrettiğim sözlerdeki gibi. Şöyle dedi:

Üç şeyi yaptıkları sürece emirler Kureyş’tendir: Hükmettiklerinde adalet etmeleri” Onda vardır: Sizden kim bunu yapmazsa Allah’ın laneti onadır.

Bunda işin onlardan alınmasını gerektiren bir şey yoktur.

İkincisi: Eziyet ettiklerinin kendilerine musallat olacağı tehdidi. Ahmed ve Ebu Ya’la’da İbni Mesud’dan bir hadis var:

Konuşmadığınız sürece siz bu işin ehlisiniz. Siz değiştiğinizde Allah sizi pisletecekleri göndersin. Değneğin pisletildiği gibi.”

Ravileri güvenilirdir. Ancak o Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe b. Mes’ud’un amcasının oğlu Ubeydullah b. Abdullah’tan yaptığı rivayettir ki ona yetişmedi. Bu Salib b. Kisan’ın Ubeydullah’tan yaptığı rivayettir. Ona Habib b. Ebu Sabit muhalefet etti. Onu Kasım b. Muhammed b. Abdurrahman o da Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe’den o da Ebu Mes’ud el-Ensari’den rivayet etti. Lafzı da “Hala bu iş sizdedir ve sizde valilersiniz.” Ubeydullah’ın Ebu Mes’ud’dan bir duyumunda vefatının senesi hakkındaki hilaf üzerine mebni bir bakış vardır. Onun da Ata b. Yesar’ın Mürselinde bir şahidi vardır. Onu Şafii ve Beyhaki, Ata’ya varan bir senet yoluyla ortaya çıkardı. Lafzı Kureyş için dedi ki: “Siz hak üzere olduğunuz sürece bu iş için en evla olanlarsınız. Ancak ondan dönerseniz, şu hurma ağacının pisletildiği gibi pisletilirsiniz.” Bunda bu işin onlardan alındığına dair herhangi bir açıklama yok, ona bir gönderme içerse bile.

Üçüncüsü: Onlara karşı kıyam etme ve onları öldürme izni ve işin onlardan alındığı duyurusu. Nitekim et-Teyalisi ve Taberani Sevban’ın hadisinden çıkarmışlardır ve bunu: “Kureyş’e karşı doğru olun, onlar size karşı doğru oldukları sürece. Onlar istikamet üzere olmadıklarında kılıçlarınızı omuzlarınızın üzerine koyun ve onların canlılıklarını yok edin. Bunu yapmazsanız, o takdirde eşkiya ekiciler olun”

Ravileri sikadır. Ancak onda kesinti vardır. Çünkü ravisi Salim b. Ebi’l-Ca’d Sevban’dan duymadı. Ona onun manasında Numan b. Beşir’in hadisinden Taberani’de şahid vardır.

Ahmed “muhbir sahibi” hadisinden tahric etti. (Mim’in esresi, son harfin sukunu ve o ikisinden sonra olan birleştirilmişlerin üstün olması ile) O da Necaşi’nin yeğeni Peygamber (s.a.v)’den, dedi ki:

Bu iş Humeyr’de idi, Allah onu onlardan aldı ve Kureyş’te dönüştürdü. Ve onlara döndürecektir.”

Senedi iyidir. Kahtani’nin hadisine güçlü bir şahittir. Çünkü Humeyr’in nesebi Kahtan’a döner. Bununla Muaviye’nin hadisi “Dini ikame ettiği sürece” nin mefhumu onlar dini ikame etmediklerinden iş onlardan çıkar, anlamı ile destekleniyor.

Bil ki Abdullah b. Amr b. As’ın sözü -Ki Muaviye onu zikredilen hadiste inkar etti- O Kahtan’dan Melik olacak. Abdullah b. Amr -Allah onlardan razı olsun- onunla, rivayetin mülküyle sıhhat bulduğu Kahtanileri kastetti. İnkarına yol yok: Ebu Hureyre’den, Peygamber (s.a.v) dedi ki:

Kahtandan bir adam çıkıpta insanları asasıyla gütmeyinceye kadar kıyamet kopmaz” hadisi ile Sahih’te subutundan dolayı. O hadisi Buhari “Kitabu’l-Fiten” de “Putlara tapasıya zamanın değişmesi kısmı” nda ve “Kitabu’l-Menakıb”ta “Kahtan’ın zikri babı”ında tahric etmiştir. Müslim de onu “Kitabu’l-Fiten” ve “Kıyametin alametleri”, “Beladan dolayı bir adan bir adamın kabrinin önünde geçip te ölünün yerinde olmayı tercih edinceye kadar kıyamet kopmaz kısmı” nda tahric etti. Bu Kahtani çoğunluklarca ismi bilinmedi.

Bazı alimler, ismi Cahcah’tır dediler. Bazıları da ismi Şuayb b. Salih’tir dediler. İbni Hacer de, Kahtani’nin hadisi üzerine olan sözlerinde şunları dedi: “Ka’be’nin Ye’cüc ve Me’cüc’ün çıkışından sonra hac edileceği, hacda öne geçmiştir. Cem’ onunla şu hadis arasında öne geçmiştir:

Ka’be hac edilinceye kadar kıyamet kopmaz. Kabeyi Habeşlerden çift köklüler yıkar.”

Bundan anlaşılıyor ki Habeşler Ka’be’yi yıktıklarında Kahtaniler karşılarına çıktılar ve onları helak ettiler. Mü’minler d e bundan önce, İsa zamanında, Ye’cüc ve Me’cüc’ün çıkmaları ve helaklerinden sonra haccederler. Mü’minlerin ruhlarını alan rüzgar, İsa’dan sonraya kalanlardan başlayacaktır. Yemen ehli ondan (rüzgar) sonraya kalacaklar. Bu kendisiyle açıklanan şey olabilir.

İman yemenlidir” Yani: Bütün yeryüzünden kaybolduktan sonra kendileriyle iman gecikir. Müslim Kahtani hadisini, çift gövdelinin Ka’be’yi tahribi hadisinin akabinde tahric etmiştir. Onun buna bir sembol olduğu umulur. Ondan lafzıyla alıntı bitti. Allah daha iyi bilir. İlmin ona nisbeti daha selimdir.

İkincisi: Büyük imamlığın şartlarından: Onun erkek olması. Bunda alimler arasında hilaf yoktur. Sahihi Buhari’de olan ve ondan başka Ebu Bekr -Allah ondan razı olsun-’in hadis onun lehine delalet eder. Peygamber (s.a.v)’e Fars’a, Kisra’nın kızının hakim olduğu ulaştığında dedi ki:

İşlerini bir kadının yönettiği topluluk iflah olmaz”



Üçüncüsü: Büyük imamlığın şartlarından biri hür olmasıdır. Köle olması caız değildir. Bunda alimler arasında hilaf yoktur.

Denilse ki: Sahih’te kölenin imametinin caiz olduğuna delalet eden varid oldu. Buhari Sahih’inde Enes b. Malik (r.a)’in hadisinden tahric etmiştir. Dedi ki: Peygamber (s.a.v) dedi ki:

Dinleyiniz ve itaat ediniz; başınıza başı kuru üzüm tanesi gibi olan Habeşli bir köle gelse bile itaat ediniz”

Müslim’de ümmü’l-Hüseyin hadisinden:

Sizi Allah’ın kitabıyla yöneten bir köle bile olsa , başınıza geldiğinde dinleyiniz ve itaat ediniz.”

Yine Müslim’den: Ebu Zer (r.a)’ın hadisinden:

Dostum bana, kulağı kesik bir Habeş’li köle bile olsa, dinlememi ve itaat etmemi vasiyet etti.”

Cevap bir kaç açıdandır:



Birinci yön: O, olmayacak şeye darb-ı mesel getirdi. Habeşli kölenin söylenmesi itaat etme işinde mübalağa içindir. Bunun böyle gelmesi şer’an tasavvur edilmese bile. İbni Hacer bu cevabı el-Hitabi’den zikretti. Bu yön Allah’ın şu sözüne benzer:

De ki, eğer Rahman’ın oğlu olsaydı ben ibadet edenlerin ilki olurdum” Tefsirlerden birine göre.



İkinci yön: Habeşi kölenin kullanılmasından murad, büyük imam tarafından bazı beldelere atanmasıdır. Bu da en açık olanlarıdır. O büyük imam değildir.

Üçüncü Yön: Ona, yönettiğinde hür olmasıyla beraber, geçmişte bununla vasıflanmasına bakarak köle isminin verilmiş olması. Benzeri Allah Teala’nın şu sözünde, geçmişte onunla vasıflandığı itibariyle baliğ olan yetim ismini vermesi:

Yetimlere mallarını veriniz”

Bütün bunlar tercih yolu olabilenlerdir.

Gerçek bir köle zorla hakim olursa, daha önce de işaret edildiği gibi ma’siyeti (günahı, isyanı) emretmediği sürece, kanı korumak ve fitneyi söndürmek amacına yönelik olarak ona itaat vaciptir. Bu hadiste kuru üzüm tanesinden murad, kuruyan üzümden olan, bilinen, yenilen tane kuru üzümdür.Teşbihten amaç: Şeklin çirkinleştirilmesi ve küçük görülmesidir. Çünkü dinlemek ve itaat etmek böylesi için vacib ise bu, önce de geldiği gibi ma’siyet dışında her halukarda vucubiyete delalet etti. Peygamber (s.a.v)’in sözü teşbih yaptı. “Sanki o kuru üzüm tanesidir.” Şairin sözü siyah bir şahsı hicvediyor:

“Elbiselerinin kiri sanki kafatasının derisidir,

Ektim, her iki yanında biber yetişti.”



Dördüncüsü: Şartlarından biri baliğ olmasıdır. Hilafetin ağır yükünü taşıyamayacağından ötürü çocuğun imameti icma’ ile caiz değildir.

Beşincisi: Akıllı olmasıdır. Delinin ve bunağın imameti caiz değildir. Bu tartışmasızdır.

Altıncısı: Adil olmasıdır. Fasıkın imameti caiz değildir. Bazı alimler buna Allah’ın şu sözü ile istidlal ettiler:

Dedi ki: Ben seni insanlar için imam kılacağım. Dedi ki: Zürriyetimden de? Dedi ki: zalimler ahdime erişemezler”

Adaletin şart koşulmasına İslamın şart koşulması da giriyor. Çünkü müslümanlardan başkası adil olamaz.

Yedincsi: Müslümanların kadılarından bir kadı olmaya elverişli olması. Müctehit olarak olaylardan başkasına fetva sormaya ihtiyacının olmayabilmesi gibi.



Sekizincisi: Uzuvları arızalı, mümin hastalıklı olmamalı, kör olmamalı, ve bunun gibi. Bu son iki şarta delalet ediyor. Şunu kastediyorum: İlim ve cismin selameti. Allah’ın Talut hakkındaki şu sözü:

Allah onu sizin üzerinize seçti. İlimde ve cisimdeki genişliğini arttırdı.”



Dokuzuncusu: Savaş işinde askerlerin yönetimi, za’fiyetlerin giderilmesi, müslümanların topraklarının savunması, ümmetin (yanlışlıklardan) alıkonulması, zalimden intikam, mazlum hakkının alınması için iyi görüşlü ve tecrübeli olması gerekir. Nitekim Lekitu’l-iyadi dedi ki:

“İşinizi Allah için benimseyin, size bol verir savaş işinde gözetleyerek kapasite artar.”

Onuncusu: Uzuvları kesmede, hadlerin ikamesinde acımaması, esir almadan çekinmeyen olması gerekir. Sahabenin (r.a), imamın böyle olması gerektiğine dair icması buna delalet ediyor. Kurtubi bunu dedi.

Meseleler:

Birincisi: Büyük imama fısk ya da bid’ata davet vaki olursa bu, evvela onun azledilmesine ve ona karşı kıyam etmeye sebep olur mu?

Bazı alimler dediler ki: Fasık olursa ya da bid’ata çağıran biri olursa onu indirmek için ona karşı kıyam etmek caiz olur. Tartışmasız olan tahkik, Allah’tan bir delil ile küfür irtikab ettiğinin ortaya çıkmasından başka ona karşı kıyam etmenin caiz olmadığıdır.

Şeyhan (Buhari ve Müslim) Sahihlerinde, Ubade b. Samit’ten (r.a) tahric etmiştir, dedi ki: Biz Peygamber (s.a.v) ile, işi ehlinden almamak, bencilliğimizde, kolaylık ve zorluğumuzda, sevdiğimiz ve sevmediğimiz de dinleyip itaat edeceğimze dair bey’at ettik. Dedi ki: “Allah’tan yanınızda bulunan bir delil ile açık bir küfür görmenizden başka”

Sahih Müslim’de Avf b. Malik el-Eşce’i (r.a)’ın hadisinde dedi ki: Peygamber (s.a.v)’in şöyle dediğini duydum:

İmamlarınızın hayırlısı, sizi seven sizin de onu sevdiğiniz, sizin kendisine vardığınz ve size varanlardır. İmamlarınızın kötüleri, sizin kendilerine buğzettiğiniz ve size buğzedenler, sizi laneleyenler ve sizin kendilerini lanetlediklerinizdir.” Dedik ki

“Ey Allah’ın Rasulü: Bu durumda onlara karşı çıkalım mı?” Dedi ki:

Sizinle beraber namaz kıldıkları sürece hayır. Ancak kimi bir vali yönetir de onun Allah’a isyan ettiğini görürse kötü karşılasın Allah’a isyan ettiği sürece. Ona itaatten el çekmesin.”

Yine Sahih-i Müslim’de: Ümmü Seleme (r.a)’nın hadisinden: Peygamber (s.a.v) dedi ki:

Emirler olacaktır. Kiminiz tanıyacak kiminiz de karşı çıkacak. Tanıyan beridir. Karşı çıkan selamettedir. Fakat kim razı olup tabi olursa.” Dediler ki:

“Ey Allah’ın Rasulü onlarla savaşmayalım mı?” Dedi ki:

Namaz kıldıkları sürece hayır.”

Şeyhan, İbni Abbas’ın hadisinden tahric etti. Rasulullah (s.a.v) dedi ki:

Kim emirinden hoşuna gitmeyen bir şey görürse sabretsin. Çünkü kimse yoktur ki cemaatten bir karış ayrılıp ta öldüğünde cahiliye ölümü üzere ölmemiş olsun.”

Müslim Sahih’inde İbni Ömer (r.a)’nın hadisinden tahric etti. O Peygamber (s.a.v)’i şöyle derken duydu:

Kim taatten el çekip te kıyamet gününde Allah’a varırsa onun hiç bir delili olmaz. Kim boynunda bey’at olmadan ölürse cahiliye ölümü üzere ölür.”

Bu konudaki hadisler çoktur. Bu nasslar ona karşı kıyam etmenin men’ine delalet ediyor. Günah işlese bile caiz olmaz. Ancak Allah’ın kitabında ve Rasulünün (s.a.v) sünnetinden onun açık, katışıksız yani zahir bir şekilde kafir olduğuna dair şer’i bir delil ile sarih küfür irtikab etmesi hariç.

Me’mun,Mutasım, Vasık sözün bid’at olanına çağırmıştır: Kur’an’ın halkı, bunu için alimleri ölüm, dayak, hapis ve çeşitli hakaretlerle cezalandırması. Bundan dolayı da kimse onlara karşı çıkmak gerektiğini söylemedi.

Mütevekkil işi ele alıncaya kadar iş on küsür sene böyle devam etti. Zorluğu kaldırdı, sünnetin izharını emretti.

Bil ki müslümanların tümü Allah’a isyanda ne imama ne de başkasına itaat edilmeyeceği üzerinde icma etti. Bununla ilgili karışık ve özürlü olmayan açık sahih hadisler gelmiştir. İbni Ömer (r.a)’nın Peygamber (s.a.v)’den şu hadisi gibi:

Ma’siyetle emretmediği sürece her müslüman kişiye, hoşlansın ya da hoşlanmasın, dinlemek ve itaat etmek gerekir. Ma’siyeti emrederse dinleme ve itaat yoktur”

Bunu Şeyhan ve Ebu Davut tahric etmiştir.

Ali b. Ebu Talib (r.a)’dan Peygamber (s.a.v)’ın bir seriyyesindeki emirleri askerlerine ateşe girmeyi emrettib Bu olay Rasulullah’a bildirilince şöyle buyurdu:

Eğer ona girselerdi bir daha asla çıkmayacaklardı. İtaat ancak ma’ruftadır.” El-Kitabu’l-Aziz’de: ‘Ma’rufta sana isyan etmezler” bölümünde.

İkinci mesele: Birbirinden bağımsız iki hilafet kurulması caiz mi? Bunda üç söz (görüş) vardır:

Birincisi: Keramiye’nin görüşü. Mutlak olarak bu caizdir. Delil olarak ta; Ali ve Muaviye iki imam idiler ve ikisine de itaat vacipti. Ve (gerekçe olarak) bu onlardan herbirinin yanındaki ile daha güçlü olması ve ardındaki için daha sağlam olmasına yol açar..

Ve (bir gerekçe de) eğer bir asırda iki nebi gönderilmesi caiz ise ve bu nübüvvetin ibtaline yol açmadı ise, imamet bunda daha evladır.



İkinci söz: Müslümanlardan alim çoğunlukların görüşü: Büyük imamlığın çok olması caiz değildir. Aksine tek olması vaciptir ve bölgelerden her bölgeye kendinden önceki idareci emirlerinden başkasının idare etmemesi. Gerekçe olarak ta, Müslim’in Ebu Said el-Hudri (r.a)’nın hadisinden tahric ettiğidir. Dedi ki: Peygamber (s.a.v) dedi ki:

İki halife ortaya çıktığında onlardan ikincisini öldürün”

Yine Müslim’den: Urfece (r.a)’nın hadisinden, dedi ki: Rasulullah (s.a.v)’i şöyle derken işittim:

Birisi size gelir de tek adama karşı olmayı, aranızı bozmayı ve cemaatinizi parçalamayı isteyerek emrederse onu öldürünüz.” Bir rivayette de: “Kim olursa olsun onu kılıçla vurun.”

Yine Müslim’den, Abdullah b. Amr b. As (r.a)’nın hadisinden:

Kim bir imama bey’at edip te elini ve kalbinin meyvesini verirse yapabildikçe itaat etsin ona. Başka biri gelir de onunla çekişirse onun boynunu vurun”

Sonra dedi ki: Bunu iki kulağımla Rasulullah (s.a.v)’den işittim, kalbim de onu anladı.

Keramiye’nin Muaviye’nin Ali ile çekiştiği günlerde imamlığı kendisi için iddia etmediği delili ile delillerini ibtal edin. O sadece, kendinden önceki imamların hükmetmesi ile Şam’ın velayetini iddia etti. Buna delalet ediyor ki: Onların asrındaki ümmetin icma’ı, onların her birinin değil sadece birisinin imam olduğu şeklindedir.

Onlardan her birinin kendindeki ile daha güçlü olması ve sonrasında gelenle daha mazbut olması ile aynı vakitte iki Peygamberin gönderilmesinin caiz oluşu ile istidlale gelince, Peygamber (s.a.v)’in, “onlardan ikincisini öldürün” sözü reddediyor. Çünkü iki halifenin olması parçalanmaya ve fitnenin çıkmasına yol açıyor.

Üçüncü söz: Açıklama, aynı beldede ve yakın beldelerde iki imamın olmasını men’ediyor. Endülüs ve Horasan gibi uzak bölgelerde olması caizdir.

Kurtubi bu ayeti kerimenin tefsirinde şunları dedi: Fakat Endülüs ve Horasan gibi, bölgeler birbirine uzak ve ayrık ise, Allah’ın izni ile beyanında da geldiği gibi, bu caizdir. Ondan lafzı ile aktarım bitti.

Sözünde işaret edilen: İki Halifenin olması. Bunun caiz olduğunu söyleyenlerden: Üstad Ebu İshak. Nitekim İmamu’l-Harameyn, İbni Kesir ve Kurtubi bu ayeti kerimenin tefsirinde ondan nakletti.

İbni Kesir dedi ki: Dedim: Bu Abbasoğullarını Irak’ta, Fatımiler’in Mısır’da ve Emeviler’in Mağrib’teki halifelerinin haline benziyor.



Üçüncü Mesele: İmam istifa edebilir mi?

Bazı alimler dediler ki: Edebilir. Kurtubi dedi ki: İstifa edebileceğinin delili de Ebu Bekir es-Sıddık’ın sözüdür:

“Beni azledin, beni azledin.” Sahabenin sözü:

“Seni ne azlediyor ne de senden yükümlülüğü kaldırıyoruz. Peygamber (s.a.v) seni dinimiz için bize takdim etti. Kim seni reddedebilir? Rasulullah (s.a.v) dinimiz için senden razı oldu, senden razı olmaz mıyız?”

Dedi ki: “Bu onun için olmasaydı, Sahabe ondan bunu kabul etmez ve ona böyle diyemezsin” derdi.

Bazı alimler dedi ki: İstifa edemez. Çünkü o müslümanların haklarını üstlendi, onları terk edemez.

Kaydedicisi dedi ki: -Allah onu affetsin- Eğer istifa etmesi bunu gerektiren bir vacip ise, fitnenin söndürülmesi gibi, istifa etmezse fitne alevlenecek, ya da kendisinin hilafetin yüklerini kaldırmada aciz olması. Bu durumda istifa etmesinin caiz olması tartışmasızdır. Bundan dolayı bütün müslümanlar Peygamber (s.a.v)’in torunu Hüseyin b. Ali (r.a)’nın Irak ehli kendisine bey’at ettikten sonra, müslümanların kanını dökmemek için istifa edip işi Muaviye’ye teslim etmesini övmede icma ettiler. Vukuundan önce dedesi Rasulullah (s.a.v)’de bunun için onu övdü, şu sözüyle:

Benim bu oğlum seyyiddir. Allah’ın onunla iki gurup müslümanın arasını ıslah etmesi umulur.”

Buhari ve başkası onu Ebu Bekir (r.a)’nın hadisinden tahric etti.

Dördüncü mesele: İmamlık akdine şahitlik gerekir mi?

Bazı alimler dediler ki: Gerekmez, çünkü şahitliğin gerektirdiği nakilden bir delile muhtaçtır. Buna ondan delil yoktur.

Bazı alimler dediler ki: Buna şahitlik gerekir. Aksi takdirde birisi çıkar da imamlığın gizlice kendisine akdedildiğini iddia eder. Bu da parçalanma ve fitneye yol acar.

İmamlığın akdine şahitliğin gerektiğini söyleyenler dediler ki: Cubbai’nin, dört şahit, akdeden ve akdedilen şeklindeki şart koşmasına aykırı olarak, iki şahit yeter. Bunu da Ömer’in işi altı kişi arasında şura esasına terketmesi ve işin akdediciye ve akdedilene kalmasından çıkardı.Ki onlar da Abdurrahman b. Avf ve Osman’dır. Geri kalan dört kişi de şahit olarak. Bu istinbatın zayflığı gizlenemez. Nitekim Kurtubi ve İbni Kesir de buna dikkat çektiler. Gerçek ilim Allah’ın indindedir.


30- ...Melekler de “Orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin, oysa biz seni hamd ile tesbih ve takdis etmekteyiz” demişlerdi. Allah da “Ben sizin bilmediklerinizi bilirim.” demişti.

31- Adem’e bütün adları öğretti. Sonra onları meleklere arzederek, “Eğer doğru sözlü iseniz şuların adlarını bana bildirin” dedi.

32- Melekler “Senin şanın pek yücedir. Biz senin bildirdiğinin dışında bir bilgiye sahip değiliz. Şüphesiz sen herşeyi bilen ve hikmet sahibi olansın” dediler.

33- Allah, “Ey Adem! Şunların adlarını onlara bildir” dedi. Adem onlara o varlıkların adlarını bildirince, Allah meleklere, “Ben göklerin ve yerin gizliliklerini bilirim. Sizin açığa vurduğunuz ve gizlediğiniz herşeyi de bilirim dememiş miydim?” dedi.
İsimlerin anlamları, ayetin zahirinden vehmedildiği gibi isimler değil. Onun anlamlar olduğuna şu sözü ile işaret etmiştir:

Onların isimlerinden bana haber verin”

Nitekim o zahirdir.

O gizlediklerini burada açıklamadı. Bazı alimler demişlerdir ki: O İblis’in kibirden gizlediğidir. Allah’ın şu sözü bu söz üzerine beyan edildi:

İblis hariç, çekindi ve kibirlendi.”
34- Meleklere: Adem’e secde edin, dediğimizde hepsi secde ettiler. Ancak İblis secde etmedi. O bundan kaçındı, büyüklendi ve kafirlerden oldu.
Bunu onlara Adem’in yaradılışından önce mi yoksa sonra mı dediğini burada beyan etmedi. Hicr ve Sad Surelerinde bunu onlara Adem’in yaradılışından önce söylediğini açıklamıştır. Hicr de dedi ki:

Bir zamanlar Rabbin meleklere demişti ki ‘Ben kupkuru çamurdan, değişken balçıktan bir beşer yaratacağım. Onu düzenle(yip insan şekline koydu)ğum ve ona ruhumdan üflediğim zaman hemen ona secdeye kapanın’”

Burada kuruntusundaki istikbarının gerekçesini beyan etmedi. Fakat onu başka yerlerde açıkladı.

Ben ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu ise topraktan”

Kupkuru çamurdan, değişken balçıktan yarattığın beşere secde edecek değilim”

Uyarı: İblisin kendini ateşten olan maddesine kıyası ve Adem’in topraktan olan maddesine ve bundan kendisinin Adem’den daha hayırlı olduğunu çıkarsaması aynıdır. Onun kendisinden daha hayırlı olduğu kimseye secde ile emredilmesi gerekmez, açık nassın varlığına rağmen. Ki o da Allah’ın şu sözüdür: “Adem’e secde edin.”

Usulcülerin ıstılahında Fasidü’l-İ’tibar diye isimlendirilir. Meraki’nin sahibi es-Suud şu sözü ile işaret etti.

“Nassa ve icma’a hilafı bırakın. Bütün böyle bilinçler i’tibarın fesadıdır.”

Kim kıyaslamalarla vahyin nasslarını reddederse onun bundaki selefi İblis’tir. İblisin -Allah ona lanet etsin- bu kıyası üç açıdan batıldır.



Yüklə 1,75 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   32




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin