Fat‹hasures‹



Yüklə 1,75 Mb.
səhifə5/32
tarix03.11.2017
ölçüsü1,75 Mb.
#29910
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   32

90- Allah’ın lutfunu kullarının içinden dilediği kimseye ulaştırmasını çekememeleri yüzünden O’nun indirdiğini inkar etmekle karşılığında kendilerini sattıkları şey ne kötüdür! Böylelikle gazab üstüne gazaba uğradılar. Kafirlere zaten aşağılayıcı bir azab vardır.

91- Onlara “Allah’ın indirdiğine inanın” denildiği zaman, “Biz, bize indirilene inanıyoruz” derler. Ve ondan sonrakini (Kur’an’ı) inkar ederler. Oysa o yanlarındakini doğrulayıcı bir gerçektir. De ki:“Eğer gerçekten iman sahibi iseniz, bundan önce Allah’ın peygamberlerini niçin öldürüyordunuz?”

92- Şüphesiz Musa size apaçık delillerle gelmişti de, sonra siz onun ardından buzağıya tapınıp zalimlerden olmuştunuz
Burda bu açık delillerin ne olduğunu açıklamadı, onları başka yerlerde açıkladı.

Onların üzerine açık ayetler olarak çekirge, kımıl, kurbağalar ve kan gönderdik”

Asasını attı, derken o apaçık bir büyük yılan oldu. Elini (koynundan) çekti, bir de ne görsün, bembeyazdı”

Musa’ya asanla denize vur, diye vahyettik. Yarılıverdi”


93- Hani, sizden kesin bir söz almıştık ve Tur dağını üzerinize doğru yükseltmiştik. “Size verdiğimize sıkı sıkıya yapışın ve bildirileni duyun.” Onlar, “Duyduk ve başkaldırdık” dediler. İnkarcılıklarından dolayı buzağıya olan tutku onların kalplerine iyice yerleştirilmişti. De ki “Eğer iman sahibi iseniz, sizin imanınız size ne kadar fena şeyler emrediyor!”
Bazı alimler dedi ki: O, icabet manasındaki “dinlemek”tendir. Onların “sem’an” ve “ta’eten” sözleri de ondadır. Yani: icabet ve itaat. Bazıları da: Namazdaki, “Allah kendisine hamdedeni duydu” Yani: Ona hamdedenin duasına icabet etti. Bu manaya Allah’ın şu sözü de şahitlik ediyor: “Aralarında hükmetsin diye Allah’a ve Rasulü’ne çağrıldıklarında mü’minlerin sözü ancak şöyle demek oldu: “İşittik ve itaat etttik” Bu cumhurun görüşüdür. Denildi ki:Allah’ın “dinleyiniz” sözünden murad, yani: Kulaklarınızla ve dinlemenin aslından imtina etmeyiniz. Bu görüşe şu delalet ediyor: Bazı kafirer, Peygambererin sözünü dinlemekten korkarak, nice kez dinlemenin aslından imtina’ ettiler. Allah’ın, Nuh’la beraber kavmi hakkındaki şu sözü gibi:

Ben her zaman onları affetmen için çağırdığımda parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, inat ettiler ve büyüklendikçe büyüklendiler”

Ve Allah’ın Peygamberimiz (s.a.v.) hakkındaki sözü:

Küfredenler dediler ki, bu Kur’anı dinlemeyin, onu bastırın belki galip gelirsiniz”

Onlara apaçık ayetlerimiz okunduğunda inkar edenlerin yüzlerindeki hoşnutsuzluğu bilirsin. Nerdeyse kendilerine ayetlerimizi okuyanları deviriyorlar”

İşittik ve isyan ettik, dediler”

Çünkü isyandan alıkoymayan dinleme, icabet manasındaki dinleme değil, kulaklarla dinlemektir.
94- De ki “Eğer Allah katında ahiret yurdu diğer insanlara değil de özellikle size verilecekse, o zaman, doğru sözlü iseniz ölümü arzulayın”

95- Onlar önceden elleriyle işledikleri yüzünden asla ölümü arzu etmeyeceklerdir. Allah zalimleri bilmektedir.

96- Onları insanların hayata en düşkünü göreceksin. Allah’a ortak koşanlardan bile daha tutkundurlar. Ner biri bin yıl yaşatılmayı arzular. Oysa uzun süre yaşatılması onu azaptan uzaklaştırmayacaktır. Allah onların yaptıklarını görmektedir.
Zikredilenlerden her biri bin sene yaşamayı temenni eder. Ömrü boyunca da ondan uzaklaşmaz, yani: Azab ondan uzaklaştırılmaz. “Yaşatılmak” sözündeki münsabik mastar, “ona ulaşırsa”dandır. En sahih i‘rablara göre (müzehzihih) olan ismü’l-failin failidir. (Lev yuammiru) sözündeki lev ‘de iki vecih vardır:

Birincisi: Cumhura göre o masdarı harftir. (yuvedu)nun mef’ulü bihi’nin te’vilinde ona varır.

Mana ise: Onlardan herbiri sever, yani: Bin sene yaratılmak temenni eder. Lev ise: Katile binti Harise’nin sözünde de olduğu gibi, mastar harfi olabilir:

“Çok kere iyilik yaptıysam zararın olmazdı,

Sert ve kızgın iken gençten”

Yani senin zararın senden değildir

Bazı alimler de dediler ki: Lev burda şartiye’dir. Cevabı mahzuftur. Takdiri de: Eğer bin sene yaşatılırsa, bu en çok sevdiği şey olurdu. Konumun aleyhine delaleti ile beraber lev’in cevabının hazfi Kur’an’da ve Arap sözünde vakidir. Kur’an’da onlardan biri Allah’ın şu sözüdür:

Hayır, eğer ilme’l-yakın bilselerdi”

Yani: İlme’l-yakın bilselerdi, çokluk onları oyalamazdı.

Eğer dağların kendisiyle yürütüldüğü Kur’an olsaydı”

Yani: Bu Kur’an olurdu, ya da, yine de Rahman’ı inkar ederdiniz. Arap sözünde onlardan biri, şairin şu sözüdür:

“Yemin ederim bize elçi gelen bir şey olsaydı

Senden başka, fakat senin için kovulacak bir şey bulamıyoruz.”

Yani: Senden başka bir şeyin elçisi gelse onu kovardık. Bu ayetin manasını anldığında bil ki Allah bu manayı açıkça izah etti. Ki buna göre insan yaş olarak herhangi bir fayda ile faydalandırılırsa sonra da bu fayda biter de ona azab gelirse bu geçen fayda ona fayda vermez ve azab yerine vardıktan ve fayda bittikten sonra ondan hiç bir şeyi savamaz. Bu Allah’ın şu sözündedir:

Gördünmü eğer uzun ömürle onları faydalandırsak da sonra vadedildikleri şey onlara geldiğinde, metalandığı şey onlardan hiç bir şeyi savamaz”

Bu amansız hatalık olan uzun emelin giderilmesinde en büyük ayettir. Onun şerrine karşı Allah ve mü’minler bize kafidir.


97- De ki: “Kim Cibril’e düşman olursa, (bilsin ki) o bunu (Kur’an’ı) Allah’ın izniyle daha önce gelmiş olanları doğrulayıcı, iman edenler için de bir hidayet rehberi ve müjde olarak senin kalbine indirdi.

98- Kim, Allah’a, meleklerine, Peygamberlerine, Cibril’e ve Mikail’e düşman olursa Allah da kafirlere düşmandır.
Bu ayetin zahiri,Cibril’in Kur’an’ı okumayı dinlemeksizin Peygamber (s.a.v)’in kalbine indirdiğidir. Bunun benzeri Allah’ın şu sözündedir:

Ruhu’l-emin onu senin kalbine indirdi”

Fakat Allah başka yerlerde, bunun manasının, kendisinden dinlemek için meleğin ona okuduğudur. Böylece dinledikten sonra manalar kalbine ulaşır. Bu da meleğin kalbine indirmesinin anlamıdır.

Ve bu Allah’ın şu sözündedir:

Onu hemen tekrarlamak için dilini depretme. Onu toplamak ve okutmak bize düşer. O halde sana Kur’an okuduğumuz zaman onun okunuşunu takib et. Sonra onu açıklamak bize düşer”

Vahyinin sana iletimi bitmeden önce onu okumada acele etme. Ve de ki, Rabbim ilmimi arttır”


99- Şüphesiz sana apaçık ayetler indirdik. Onları fasıklardan başkası inkar etmez.

100- Onlar her ne zaman bir ahidde bulundulars, içlerinden bir topluluk onu bozmadı mı?Zaten onların çoğu iman etmez.

Bu ayette yahudilerin, ne zaman bir ahit yaptılarsa, onlardan bir gurubun o ahdi bozup attığını zikretti. Başka bir yerde de Rasulullah (s.a.v)’in onlarla anlaşan olduğunu ve onların her seferinde sözlerini bozduklarını açıkladı. Bu Allah’ın şu sözündedir:

Allah indinde hayvanların en kötüsü inkar edenlerdir. Onlar inanmazlar: Onlar ki kendileriyle ahitleştikten, sonra her defasında ahitlerini bozuyorlar. Ve onlar (Allah’tan) korkmuyorlar”

Başka bir ayette de onların az bir kısmı hariç, hıyanet ehli olduklarını açıkladı. Bu Allah’ın şu sözündedir:

İçlerinden pek azı hariç, daima onlardan hainlik görürsün”
101-Onlara, Allah katından yanlarındakini doğrulayıcı bir rasul gelince, kendilerine kitap verilmiş olanlardan bir topluluk sanki hiç bilmiyorlarmış gibi Allah’ın kitabını arkalarına attılar.
Bu ayeti kerimede, Yahudilerin çoğunun Allah’ın kitabını sırtlarının arkasına attıklarını ve ona iman etmediklerini zikretti. Başka bir yerde de kitaba iman etmeyenlerin, çoğunluk olduğunu beyan etti. Bu Allah’ın şu sözündedir:

Eğer ehl-i kitab iman etseydi, onlara hayırlı olurdu. Onlardan bir kısmı mü’mindir. Çoğunluğu ise fasıktır.”


102- Ve Şeytanların Süleyman’ın yönetimi hakkında uydurmuş oldukları şeylerin peşine düştüler. Oysa Süleyman küfre düşmedi. Ama insanlara sihri ve Babil’deki Harut ve Marut adını taşıyan iki meleğe indirilen şeyleri öğreten şeytanlar küfre düştüler. Bu iki melek “Biz ancak bir imtihan vesilesiyiz, sakın küfre düşme” demeden kimseye birşey öğretmiyorlardı. Onlar o iki melekten bir adamla karısının arasını açmada yararlanacakları şeyleri öğreniyorlardı. Allah’ın izni olmadan kimseye bir zarar dokunduramazlardı. Onlar asılında kendilerine zarar verecek ve bir yarar sağlamayacak şeyleri öğreniyorlardı. Onu (sihri) satın alanların bundan dolayı ahirette bir nasib elde edemeyeceklerini biliyorlardı. Nefislerini karşılığında sattıkları şey ne kötüdür!Keşke bilselerdi!

103- Eğer onlar iman edip sakınsalardı, Allah tarafından verilecek karşılık kendileri için daha hayırlı olurdu. Keşke bilselerdi.

104- Ey iman edenler! (Rasulullah’a) “Raina:Bizi gözet” demeyin “Unzurna: Bize bak” deyin ve dinleyin. Kafirler için acıklı bir azab vardır.

105-Kitap ehlinden kafir olanlar da, müşrikler de size Rabb’inizin katından bir hayır indirilmesini istemezler. Allah ise kendi rahmetini dilediğine özel kılar. Allah büyük lutuf sahibidir.

106- Biz yerine daha iyisini veya bir benzerini getirmedikçe, bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldırmaz veya unutturmayız. Allah’ın herşeye güç yetirdiğini bilmez misin?

107- Göklerin ve yerin mülkiyetinin Allah’a ait olduğunu bilmez misin? Sizin de Allah’tan başka bir koruyucunuz (veliniz) ve yardımcınız yoktur.

108- Yoksa siz de daha önce Musa’ya sorulmuş olduğu gibi Peygamberinize (yersiz) sorular sormak mı istiyorsunuz?Kim imanı küfürle değiştirirse doğru yoldan sapmış olur.
Burda daha önce Musa’dan istenilenlerin ne olduğunu beyan etmedi. Fakat onu başka yerde açıkladı. Bu da Allah’ın şu sözündedir:

Ehl-i kitab senden gökten kendilerine bir kitab indirmeni istiyorlar. Musa’dan bundan daha büyüğünü istediler. Dediler ki: Allah’ı bize açıkça göster”


109- Kitap ehlinden çoğu, kendilerine gerçek bütün açıklığıyla belli olduktan sonra sırf kalplerinde size karşı besledikleri kıskançlık duyguları yüzünden sizi iman etmenizden sonra küfre döndürmek istediler. Siz onlara aldırmayın ve Allah’ın hükmü gelinceye kadar kendi hallerinde bırakın. Şüphesiz Allah herşeye güç yetirendir.
Bu ayet siyakında da açık olduğu gibi, ehl-i kitab hakkındadır. (Biemrihi) sözündeki emir:

Bazı alimler dediler ki: O emirlerden biridir. Bazıları da dediler ki: O işlerden biridir. Birinci görüşe göre: Onun nehyin zıttı emir olduğudur. O zikredilen emir, Allah’ın şu sözünde açıklanandır:

Alçalmış olarak el(leriy)le cizye verinceye kadar ehl-i kitabtan hak dini din edinmeyenler, Allah ve Rasulünün haram kıldığını haram kılmayanlar ve Allah’a ve Ahiret gününe iman etmeyenlerle savaşın”

Onun işlerden biri olduğu görüşüne göre: O, Yahudilerin içlerine düştüğü ölüm ve saptırmaya delalet eden ayetlerin açıklandığı şeydir. Şu sözü gibi:

Allah(’ın emri) onlara hesab etmedikleri yerden geldi ve kalplerine korku attı. Kendi elleriyle ve mü’minlerin elleriyle evlerini yıkıyorlar. Ey (kalp) akıl sahipleri, ibret alın. Allah’ın onları ifşa etme yazgısı olmasaydı, Onlara azab ederdi”

Bu ayetin mensuh olmadığı kesindir.


110- Namazı kılın ve zekatı verin. Kendiniz için önceden ne gönderirseniz, Allah katında onu bulursunuz. Allah, yaptıklarınız görmektedir.

111- Onlar, “Cennet’e ancak yahudi veya hristiyan olan girebilecektir” dediler. Bu onların kuruntularıdır. De ki “Eğer doğru söylüyorsanız delilinizi ortaya koyun”

112- Aksine, kim iyilik yaparak kendini Allah’a teslim ederse mükafaatı Rabb’inin katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.

113- Yahudiler “Hristiyanlar bir şey üzere değildirler” dediler. Hristiyanlar da, “Yahudiler bir şey üzere değildirler” dediler. Oysa onlar kitab’ı okumaktadırlar. Bir şey bilmeyenler (müşrikler) de tıpkı onların söylediklerini söylediler. Anlaşmazlığa düştükleri konularda, kıyamet günü Allah hüküm verecektir.

114- Allah’ın mescidlerinde O’nun adının anılmasını engelleyen ve onların yıkılmasına çalışanlardan daha zalim kim olabilir? Bunların oralara ancak korku içinde girmeleri gerekir. Onlara dünyada bir rezillik vardır. Onlar için ahirette de büyük bir azap vardır.

Bazı alimler dediler ki: Zikredilen yıkım. Ayet de Beytül-Makdisi yıkanlar hakkında indi ki o da Buhtunnasr ve diğerleridir. Allah (c.c) ın şu sözü, bu görüşü açıklıyor ve ona şahit oluyor:

Ahiret va’di geldiğinde yüzünüz kötüleşir, ilk defa girdiği gibi mescide girsinler”
115- Doğu da batı da Allah’ındır. Nereye yönelirseniz Allah’ın yüzü oradadır. Muhakkak ki Allah Vasi’dir, Alim’dir.

116- “Allah oğul edindi” dediler. O bundan yücedir. Aksine, göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’na aittir. Hepsi O’na boyun eğmişlerdir.
Bu iddia edilen çocuk -Allah’ın lanetleri iddia edenlerin üzerine olsun- başka ayetlerde detaylı olarak geldi.

Yahudiler Üzeyr Allah’ın oğludur dediler. Hristiyanlar da dediler ki: Mesih Allah’ın oğludur. Bu ağızlarıyla geveledikleri sözleridir. Onlardan önceki kafirlerin sözlerine benzeşti. Allah onları kahretsin. Nasıl da uyduruyorlar.”

Kızları Allah için kılıyorlar”
117- Gökleri ve yeri bir örneğe dayanmadan yaratan O’dur. Bir şeyin olmasına hükmettiğinde ona “ol” der, o da oluverir.

118- Bilgi sahibi olmayanlar “Allah bizimle konuşmalı, ya da bize bir ayet (mucize) gelmeli değil miydi?” dediler. Onlardan öncekiler de onların bu sözlerine benzer şeyler söylemişlerdi. Kalpleri birbirine benziyor. Biz iyi anlayan bir topluluk için ayetlerimizi açık bir şekilde gösterdik

119- Seni bir müjdeleyici ve bir korkutucu olarak hakla gönderdik. Sen Cehennemliklerden sorumlu değilsin

120- Onların dinlerine uymadıkça yahudiler ve hristiyanlar senden memnun olmazlar. De ki:“Gerçek hidayet Allah’ın hidayetidir.”Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyarsan Allah’tan sana ne bir koruyucu ne de bir yardımcı bulabilirsin.

121- Kendilerine vermiş olduğumuz Kitab’ı hakkıyla okuyanlar, işte onlar ona iman ederler. Kim de bunu inkar ederse, kesin zarara uğrayanlar işte onlardır.

122- Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve sizi alemlere üstün kıldığımı hatırlayın.

123-Kimsenin kimse adına birşey yapamayacağı, kimsenin yerine bir fidyenin kabul edilmeyeceği, kimseye şefaatin yarar sağlamayacağı ve (hesaba çekilenlerin) bir yerden yardım göremeyecekleri bir günden sakının.

124- Hani, Rabb’i İbrahim’i bazı sözlerle imtihan etmişti de O, onların gereğini tam olarak yerine getirmişti. Rabb’i O’na “Ben seni insanlara önder kılacağım” dedi. O“Soyumdan da” dedi. Rabbi de “Benim ahdim zalimlere erişmez” dedi.
Bu ayetten, Allah’ın İbrahim’in zürriyetinden zalimler olduğunu bildiği anlaşılıyor. Allah başka yerlerde onlardan kimilerinin zalim, kimilerinin de zalim olmadığını açıkladı. Şu

O ikisinin zürriyetinden kimi iyilik yapandır, kimi de açıkça nefsine zulmedendir”

Onu, onun ardından sürekli bir kelime kıldı”
125-Kabe’yi insanlar için bir toplanma ve güven yeri kıldık. Siz de İbrahim’in makamından kendinize bir namaz kılma yeri edinin. İbrahim ve İsmail’e “tavaf edenler, orada ibadet için itikafa çekilenler, rüku ve secde edenler için evimi temizleyin” diye emir vermiştik

126- İbrahim demişti ki “Ey Rabb’im!Burasını güvenli bir belde kıl. Halkından Allah’a ve ahirete iman edenleri çeşitli ürünlerle rızıklandır.” Allah da “Kim küfrederse onu da kısa bir süre geçindirir, sonra ateş azabına atarım. Orası ne fena bir varış yeridir” demişti.

127- Hani İbrahim ve İsmail birlikte Kabe’nin sütunlarını yükseltiyorlardı. (O zaman şöyle demişlerdi) “Ey Rabbimiz! Bizden kabul et!Sen duyan ve bilensin.
Bu ayette İbrahim ve İsmail’in, evin temellerini yükselttiklerini zikretti. Hac suresinde Allah’ın ona Kabe’nin yerini gösterdiğini açıkladı.

Bir zamanlar İbrahim’e Kabe’nin yerini açıklamıştık”

Yani: Onun yerini belirlemiş, İbrahim’e açıklamıştık. Denildi ki, ona, gölgesi yüzölçümü kadar olan bir bulutla delalet etti. Ve denildi ki: Ona, hücuc isminde bir rüzgar delalet etti. Orayı eski temelleri ortaya çıkıncaya kadar süpürdü. Ve böylece İbrahim ve İsmail -Onlara ve Peygamberimize selatü selam olsun- üzerine bina ettiler.
128- Rabbbimiz, bizi sana teslim olanlar yap. Neslimizden de sana teslim olmuş bir ümmet çıkar. Bize ibadet yerlerimizi göster, tevbemizi kabul et; zira, tevbeleri kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin, sen.

129- “Ey Rabb’imiz! Onların içinden kendilerine senin ayetlerini okuyacak, onlara Kitab’ı ve Hikmet’i öğretecek ve onları arındıracak bir peygamber gönder. Şüphesiz sen pek yüce ve hikmet sahibisin.
Burada, kendisi ile İbrahim ve İsmail’in duasına icabetettiği ümmetin hangisi olduğunu açıklamadı. Ve yine burda şunu da açıklamadı: Kendilerine gönderilmesi istenilen bir elçi kim? Fakat Allah Cum’a Suresinde bu ümmetin Arap ümmeti, o elçinin de elçilerin efendisi Muhammed (s.a.v) olduğunu açıkladı. Bu, şu sözündedir:

O’dur ki ümmiler içinde, kendilerinden olan ve onlara Allah’ın ayetlerini okuyan, onları yücelten, onlara kitap ve hikmeti öğreten bir elçi gönderdi. Oysa onlar, önceden, sapıklık içinde idiler”

Çünkü icma ile sabittir ki Ümmiler Araplardır. Ve yine zikredilen Rasul de Peygamberimiz (s.a.v) olduğuna icma’ edilmiştir. İbrahim ve İsmail’in zürriyetinden de Peygamberimiz (s.a.v)’den başka elçi göndermedi.

Sahihte O’nun İbrahim’in duasını ettiği Rasul olduğu sabit oldu. Bu onun (s.a.v) risaletinin siyah ve kırmızıları kapsamasına aykırı değildir. (Risaletinin evrenselliğine halel getirmez)


130- Kendini aşırılığa düşürenden başka kim İbrahim’in dininden yüz çevirir? Biz O’nu dünyada seçtik. O ahirette de salihlerdendir.

Burada İbrahim milletinin ne olduğunu açıklamadı. Onu şu sözü ile açıkladı:

De ki, Rabbim beni dosdoğru yola, gerçek dine, hanif olarak İbrahim’in milletine Hidayet etti. O müşriklerden değildi”

Bu ayette onun, Allah’ın elçisi Muhammed (s.a.v)’i kendisiyle gönderdiği, İslam Dini olduğunu açıkladı. Şu sözünde de bu var:

Sonra sana, İbrahim’in milletine tabi ol diye vahyettik”
131- Rabb’i O’na “teslim ol” dediğinde “Alemlerin Rabb’ine teslim oldum” demişti.

132- İbrahim, oğullarına da bunu tavsiye etti. Yakub da aynı tavsiyede bulunarak şöyle dedi. “Ey oğullarım Allah sizin için bu dini seçti. Artık ancak müslüman kimseler olarak ölün”
O’nun İslam Dini olduğuna şu sözü ile işaret etti:

Müslüman olmaktan başka bir sıfatla can vermeyin”

Ve bunu şu sözü ile de açıkladı:

Allah indinde tek din İslam’dır”

Kim İslam’dan başka bir din arzularsa bu ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette de kaybedenlerdendir”

133- Yoksa Yakub’a ölüm geldiğinde, oğullarına “Benden sonra neye kulluk edeceksiniz” diye sorduğu ve oğullarının da “Senin ilahın ve ataların İbrahim’in, İsmail’in ve İshak’ın ilahı olan tek ilaha...” diye cevap verdikleri sırada siz orada mıydınız?

134- Bunlar geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız ise sizedir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulmayacaksınız.

135- “Yahudi veya hristiyan olun, doğru yolu bulursunuz” dediler. De ki “Aksine biz ancak İbrahim’in dini olan dosdoğru dine uyarız. O, ortak koşanlardan değildi.

136- “Biz Allah’a, bize indirilene, İbrahim’e, İshak’a, Yakub’a, onların soylarından gelen diğer peygamberlere indirilene; Musa’ya ve İsa’ya verilene ve bütün peygamberlere Rableri katından verilenlere iman ettik. Onların aralarında bir ayırım yapmayız. Biz O’na (Allah’a) teslim olanlarız
İbrahim’e bu indirdiğinin ne olduğunu burada açıklamadı. Fakat A’la Suresinde onun sahifeler olduğunu ve bu sahifelerdeki bazı cümlelerin: “Ama siz şu yakın hayatı yeğliyorsunuz. Oysa ahiret daha iyi ve daha kalıcıdır” olduğunu açıkladı. Şu sözünde de bu vardır:

Bu, elbette ilk sahifelerde de vardır: İbrahim’in veMusa’nın sahifelerinde”

Musa’ya ve İsa’ya verdiğini burada açıklamadı. Fakat Allah bunu başka yerlerde açıkladı. Musa’ya verdiğinin Tevrat olduğunu zikretti. Şu sözünde “sahifeler” olarak tabir edilen (Tevrat) “İbrahim ve Musa’nın sahifeleri” Bu şu sözü gibidir: “Sonra Musa’ya kitabı verdik” O da icmaya göre Tevrat’tır.

İsa’ya verdiğinin incil olduğunu zikretti. Nitekim şu sözünde vardır:

Meryem oğlu İsa’yı seçtik ve ona İncili verdik”

Allah Teala şu ayette Peygamber (s.a.v)’e ve müslümanlara, bütün Nebilere verdiklerine iman etmelerini ve onlardan hiç birinin arasını ayırmamalarını şöyle diyerek emretti

Deyin ki, Allah’a ve bize indirilenlere iman ettik”şu sözüne kadar “Ve nebilere Rablerinden verilenlere de onlardan hiçbirinin arasını ayırmayız”böyle yapıp yapmadıklarını burda zikretmedi. Böyle yaptıklarında mükafatlarının ne olduğun zikremedi. Fakat başka yerde bütün bunları zikretti.

Şu sözü ile onların emre uyduklarını açıkladı:

Elçi, Rabbinden kendisine indirilene inandı, mü’minler de. Hepsi Allah’a, Meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine inandı. “Onun elçilerinden hiç birini diğerlerinden ayırmayız””

Buna dair mükafatlarını da şu sözü ile zikretti:

Allah’a ve elçilerine iman eden ve onlardan hiç birini diğerlerinden ayırmayanlar, işte onların mükafatlarını sonra kendilerine vereceğiz. Allah Gafur’dur, Rahim’dir”
137- Onlar da sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse, doğru yolu bulmuş olurlar. Eğer yüz çevirirlerse, öyle anlaşmazlık içinde kalırlar. Onlara karşı Allah sana yetecektir. O işitendir, bilendir.

138- Allah’ın boyasıyla boyanın. Kimin boyası, Allah’ın boyasından daha güzel olabilir? “Biz O’na kulluk etmekteyiz”

139- De ki: “Siz Allah hakkında bizimle tartışmaya mı giriyorsunuz? Oysa O, bizim de Rabb’imiz sizin de Rabb’inizdir. Bizim yaptığımız işler bize, sizin yaptığınız işler sizedir. Biz O’na gönülden bağlıyız.

140- “Yoksa siz İbrahim’in, İsmail’in, İshak’ın, Yakub’un ve onların torunlarının yahudi veya hristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: “Siz mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı?”Allah’tan gelen bir şahidliği gizleyenden daha zalim kim olabilir! Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.

141- Onlar geçmiş bir ümmetti. Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız ise sizedir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulmayacaksınız.

142- İnsanların düşüncesizleri, “Onları daha önceki kıblelerinden çeviren ne oldu?” diyecekler. De ki: “Doğu da, batı da Allah’ındır. Dilediğini doğru yola iletir.”
Burada dosdoğru yolu beyan etmedi. Fakat onu şu sözüyle açıkladı:

Bizi dosdoğru yola ilet. Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna, gazab edilmişlerin ve sapıtmışların yoluna değil”


143- Böylece sizi, insanların üzerine şahit olmanız ve Peygamberin de sizin üzerinize şahit olması için vasat bir ümmet kıldık. Senin daha önce yönelmekte olduğun kıbleyi, insanlardan kimin peygambere uyduğunu ve kimin de ökçelerinin üzerinde geriye döndüğünü ortaya çıkarmak amacıyla belirlemiştik. Şüphesiz bu sadece Allah’ın doğru yola eriştirdiği kimselerden başkasına ağır gelir. Allah elbette sizin imanınızı boşa çıkarmayacaktır. Şüphesiz Allah insanlara çok acıyan ve çok rahmet edendir.
Vasat Yani: Hayırlı ve adil. Allah’ın şu sözü, ‘vasat’ın hayırlı ve adil olduğuna delalet ediyor:

Siz insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz”

Bu da Arab sözlerinde bilinen bir şeydir. Onlardan biriZüheyr’in sözüdür:

“Onlar vasattır, insanlar hükümlerine razıdır

Çoklukla gecelerden biri indiğinde”

Burda Rasulün şahitliğinin dünyada mı yoksa ahirette mi şahit olduğunu açıklamadı. Fakat onu başka yerde açıkladı: O, onlara ahirette şahittir. Bu şu sözünde de vardır:

Her ümmete bir şahit getirdiğimiz ve seni de onlara şahit getirdiğimiz zaman halleri nice olur. O gün küfredenler ve Rasul’e isyan edenler yerle bir olmak isterler. Allah’tan hiçbir sözü de gizleyemezler”

Bu ayetin zahirinden cahiller, Allah’ın bilmediği şeyi denemeden faydalanarak bildiğini vehmedebilirler. Her türlü eksikliklerden münezzeh olan Allah bundan yüce ve büyüktür. Aksine O, olacak her şeyi olmadan önce bilendir. Allah (c.c) şu sözü ile, ilim olarak denemeden faydalanıp bilmediği bir şeyin bilmek gibi bir durumun söz konusu olmadığını açıklamıştır.

Allah sinelerinizdekini denemek ve kalplerinizi sınamak için. Ve Allah sinelerin özünü bilir”

Allah sinelerin özünü bilir”’sözünün “Denemek için” sözünden sonra gelmesi, O’nun bilmediği şeyleri bilmek için hiç bir şekilde denemeden istifade ettiğine kesin bir delildir. Bütün eksikliklerden münezzeh olan Allah bundan yüce ve büyüktür. Çünkü sinelerin özündekini bilenin denemeye ihtiyacı yoktur. Bu ayette, Allah’ın yarattıklarını denediğini zikrettiği bütün ayetlere büyük bir beyan vardır. “Ancak bilelim için”’in manası, sevab ve ceza terettüp edenlerin bilgisi. Bu O’nun, ondan önce onu bildiği ile çelişmez.. Denemenin faydası, işin insanlar için zahir olmasıdır. Gizliyi ve açığı bilene gelince, O olacak her şeyin alimidir. Nitekim gizlenemez.

Rasül’ün Muhammed (s.a.v) olduğunu ona hitab ettiği şu sözü ile işaret etti:

Üzerinde bulunduğun kıbleyi kılmadık”

Çünkü bu hitabın ona olduğu icma iledir.

Allah imanınızı zayi edecek değildir”

Yani, sahih olana göre, Beytü’l-Mukaddes’e doğru olan namazlarınız. Bu öncesindeki şu sözünden anlaşılır:

Üzerinde bulunduğun kıbleyi kılmadık” Özellikle de benzerliğin delaleti itibarı ile olan görüşe göre. Ondaki hilaf usulde bilinir.


Yüklə 1,75 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   32




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin