GüNÜMÜz türkcesiyle evliya çelebi seyahatnamesi: podgorîCE, İŞTİB, vidiN, peçOY, budiN



Yüklə 1,58 Mb.
səhifə26/35
tarix05.09.2018
ölçüsü1,58 Mb.
#77457
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   35

Sonra sipahilerin tozu ve siyah barutun dumanı havaya yükselince onu gördük, adı geçen dört adet kale beyaz inci tane­si gibi siyah barut [73b] içinden iri inci gibi parlayıp tüm burçla­rı ve beden dişleri tuğlar, sancak, bayrak ve fılandıralar ile süs­lenmiş ve nice yüz pare toplar döşenmiş Budin Kalesi'ni gördü­ğümde binlerce hamd ü senalar edip "Âh gönlümce ziyaret edip gezebilsem, Allahım kolnylaştır" diye dua ettim.

Zira bu ana dek 35 sene seyahatimde bu tarz ve tarh, bu gö­rünüş, bu heybet ve asalette böyle bir Kahkaha Şeddi yüksek kale görmemiş idim. Hemen bütün İslâm askeri büyük alay ile sadrazam Budin Kalesi altındaki Kile Ovası'nda süslü otağına

274

inince yine 4 adet kaleden hoş geldin topları atılıp yer ve gök tir tir titredi.



Sonra hakir İbrahim Paşa efendimizle memur olduğumuz kolumuzda çadırımızla konup Budin seyrine yaya gittim.

Güvenli yurt Kızılelrna, Ungurus kralı taht merkezi, Alman diyarı, yani sağlam ve dayanıklı Budin Kalesi'nin özellikleri

Allah âfetlerden ve kâfirlerin düşmanca gözlerinden

korusun, âmin yâ Mu'în, Seyyidi'l-mürselin hürmeti hakkına

Latin keferesi, İrşek Macar ve Yunan Rum'u tarihçilerine göre bu Budin Kalesi'ni Hazret-i Risâlet-penâhın doğumundan 882 sene evvel Büyük İskender'in doğumunda Nemçe kralların­dan Gorondi Mikloş Kral yapmıştır.

O zamanda Budin'in ismi Nemse dilinde (—) (—) idi. Macar dilinde (—) (—) dır, Latincede (—) (—) dir, Rum dilinde (—) (—) dır, Türkçede Budin'dir, Boşnak dilinde Budun'dur.

Daha sonra bu kale nice devletten devlete intikal edip her kral bu kaleyi imar ede ede sağlam bir kale ettiler.

Sonra Osmanoğlu'nun ilk çıkışı (—) tarihi olunca bu kale­nin o sene taliini yoklayıp öyle buldular ki Türk'de ilk padişah olan Osman'ın oğullarından Sarı Süleyman Igrando Kostanti-nopol bu Budin'i ve çevresinde olan tüm kaleleri alalar, ama Beç Kalesi'ni alamayıp gideler. Beç Kalesi'nin taliini yıldızlar ilmi ile böyle bulup tüm krallar bir yere gelip danışıp görüştüler. Tüm krallar ve dahi İspanya'da Rim papası, diğer irşekler, ban­lar, hersekler ve tüm sağlar yanlış dinlerinin aşkına Meryem Ana ve Hazret-i İsa gayretine Budin kralı olan Koca Milon Po-turi Mikloş Kral'a yardım edip yıldızlar ilminde buldukları tak­diri tedbirleriyle bozmak için Budin Kalesi'ni öyle sağlamlaştı-rıp sanki İskender Şeddi ettiler. Şehirde olan haneleri ve tüm kiliseleri baştan başa altın ve gümüş kapılar, pencereler ve şe­bekeli kaalar ile süsleyip, altın ve halkarî nakışlı dükkânlar ile bezeyip tüm sokaklarını Hint füsuskârîsi gibi baştan başa mu­rassa zemin döşediler. Şehre asla hayvandan at ve katır, araba­lardan bir şey girmemek üzere "Hâmân, Firavun, Karun, Şed-dad, İsvet Nikola ve Sarı Saltık'm laneti olsun" diye tembihler

275

edip kâfirlerin tüm ileri gelenleri Budin şehrine yaya girerler idi.



Ve dahi Milon Poturi Kral kendine ve krallara mahsus bir İremezât Meram bağlı saray yaptı ki tüm diyar kâfirleri gelip seyredip giderlerdi.

Bütün kralların bu Budin'i imar etmede yardımları olduğu cihetten 17 adet kral için 17 kubbeli odalar edip her kubbe üze­rine alem yerine yuvarlak altın toplar ile 17 odayı öyle çeşitli yal­dızlarla süsledi ki âlemi aydınlatan güneşin ışıklan bu saraya yansıdıkça insanların gözleri kamaşırdı.

Bu ibret verici saray 7 yılda tamam olup bütün kral, ban ve herscklere bu sarayda büyük ziyafetler edip tüm kâfirler bu sa­rayın tarzım, tavrını ve ibretlik bukalemun nakşını görüp par­maklarını ağızlarına götürüp hayretler içinde kalıp bu sarayın adını "Kızılelma Sarayı" koydular. Zira her kralın odaları üze­rinde kızıl altından toplar olduğundan Kızılelma Sarayı ve Un­gurus Kızılelması deyip Budin Kalesi'ne ad koydular. Hâlâ bu saraya Kızılelma Sarayı derler.

Yine bu altın Kızılelma toplarından bazı kubbeler üzerinde altın toplar vardır, ama Osmanoğlu devletinde ışığı kalmamış altın yaldızlı toplardır. Tamam bu Budin Kalesi, Ungurus Kızı­lelması ile nam verip mamur olup İrem gibi oldu.

Tarihçilere göre bu yeryüzünde 6 adet Kızılelma var, Macar dilinde Kızılelma'ya Kıpona derler.

Evvelâ ilk ve eski Kızılelma; İşpapol diyarında, yani İspan­ya'da Rim Papa Kızılelması'dır.

Sonra Macar Kızılelması [74a] Ustolni-Belgrad'dır ki benzet-mesiz Macaristan'ın kâbesidir ki tüm krallara mezarlıktır. Baş­ka yerde ölen kâfirlerin mezarlarına Ustolni-Belgrad toprağın­dan koymasalar hâşâ cennet ehli olamaz.

Ardından Alman Kızılelması Beç Kalesi'dir. Yedi kral bu Beç Kalesi hizmetine memurlardır ki Beç önüne yedi kral askerleriy­le kırılmaya yemin etmişlerdir. Hatta Süleyman Han 935 tari­hinde gelip Beç Kalesi'ni kuşatıp Beç içinde İstifanı adlı manas­tırın göklere doğru yükselmiş olan çanlık kulesinin tepesinde­ki alemi üzerine Süleyman Han beş kile buğday alır bir altın top yaptırıp "Alâmetim olsun" diye bu topu krala gönderip kral da

276

bir karanlık gecede o altın topu kilise çanlığı üzerine koymuş­tur. Hâlâ durur bir yaldızlı altın toptur. Henüz bu altın top se­bebiyle Beç Kalesi Alman Kızılelması denmeye layık oldu, ama Hak rızası olmadığından Beç Kalesi'ni Süleyman Han feth ede­meyip fetihsiz dönüp Cankurtaran Kalesi'nde can kurtardı.



Sonra bir Ungurus Kızılelması bu Budin Kalesi'dir.

Bir Kızılclma da Orta Macar Üstürgonudur.

Biri de Erdelistan Kızüelması, eski ve tarihi Eğre Kalesi'dir. Bu da anlatmaya muhtaçtır ki ilk defa Menuçehr evlâtlarından Ejder Ban adındaki namlı ban yapıp bu kale ismine Surhsibvar, yani Kızılelma Kalesi diye isim verdi.

Bu 6 adet Kızılelma kalelerini asıllarıyla ve yapıcılarıyla Fi-yameng, yani Felemenk kralı tarihinde çok güzel yazmıştır.

Hamd olsun Budin, Eğre, Üstürgon ve Ustolni-Belgrad ile 4 adet Kızılelma kaleleri Osmanoğlu elindedir. İnşaallahu Taalâ yakında ikisi daha Osmanoğlu eline gireceğini Şeyh Hazret-i Muhyiddin el-Arabî işaret buyurmuşlardır.

Sözün kısası, bu adı geçen Budin Kalesi kâfirler elinde imar olmuştur. Kendi kralları Sırp krallarıyla, Voynuk, Bulgar ve Laz banlarıyla, Latin ve İslovin hersekleriyle birlik olup Gazi Hudâvendigâr Murad Han'ın, Yıldırım Han'ın, Çelebi Mehmed Han'ın ve Fatih Sultan Mehmed Han'ın feth ettikleri Osmanoğ­lu memleketlerine el uzatarak Bosna serhatlerinde ve Sofya et­raflarında cehennemlik kâfirler ümmct-i Muhammed'i gezdir­mez oldu.

Tâ ki (—) tarihinde cihangir Süleyman Han tahta çıkıp ilk seferleri cennet yurdu Belgrad olunca tüm Ungurus ve Alman kâfirleri,

"Hay medet, vay ey vay kitabımızda yazdığı üzere Osmano-ğullarından Sarı Grando Süleyman işte gelip Belgrad'ı aldı. Bre medet, elbette bu Budin'e de gelir" diye var kuvvetlerin pazuya getirip Budin'i sağlamlaştmp çevresinde yedi kraldan yedi kere yüz bin kâfiri Budin'i korumak için hazır ettiler.

Ardından Süleyman Han'ın üçüncü seferi 932 yılında Mohaç Ovası'nda büyük savaş olup Ungurus Kralı Lagos Kral Mohaç batağında boğulup yedi kere yüz bin kâfiri kılıçtan geçti.

Bu savaşın ardından derya gibi İslâm ordusu ile Gazi Ser-

277

dar İbrahim Paşa Budin Kalesi altındaki Kile Ovası adlı yere ge­lip çadır kurarak burada üç gün konaklar. Her mühimmat ve levazı matlar mı görüp 932 yılı Zilhiccesinin 3. günü tüm İslâm ordusu ile Serdar-ı muazzam İbrahim Paşa Budin Kalesi'ne sa­rılır. Her taraftan kol kol er döküp balyemez toplar ile Budin Kalesi'nin kin dolu sinesini dövüp göz açtırmazken kale için­den kâfirler "El-aman ey Osmanoğlu seçkini" deyip Budin Kalesi'nin, Gerz İlyas Kalesi'nin ve Peşte Kalesi'nin anahtarları­nı sadrazama verirler.



Sadrazam da kale irşekleri ve şaglarıyla anahtarları Fötvar Kalesi adlı yerde Süleyman Han'a gönderip anahtarlar ulaşın­ca hemen zamanın Süleyman'ı ılgar ile Zilhiccenin 13. günü Bu­din altında konup tüm Budin kâfirleri padişahın ayak tozuna yüz sürdüler. Kâfirlerin suç defterlerine bakmayıp "Affetmek za­ferin zekâtıdır" sözünce bütün kâfirlere aman verilip Budin Kale­si zabtına ve Lagos hazinesinin korunmasına 10.000 asker gön­derdi. Hamd olsun Budin Kalesi böylece ele geçmiş oldu.

Ardından Süleyman Han ertesi gün büyük alay ile Budin Kalesi'ne girince görse ki bir kale bu, ama gözler görmüş de­ğil ve kalemler yazmış değil. Hisar içine girince görse ki tüm çarşı pazarı kat kat haneleri tamamen zer-ender-zer, sanatlı ve yaldızlı kâfir evleri ama hepsi süslü, nakışlı ve bütün sokakları mermer döşeli ve fağfur gibi caddeleri var.

Süleyman Han bunları seyredip Lagos Kral'ın [74b] payitah­tı olan Kızılelma Sarayı'na girince tam yedi saat gezip dolaşıp,

"Ah ne olaydı, bu saray bu tarz ve tavır üzere bizim İstanbu-lumuzda Sarayburnu'nda olaydı" buyururlar.

Ardından Lagos Kral'ın hazinesine girip görse ki orada olan malların haddi hesabı yoktur. Köşe köşe lal, yakut, zümrüt ve el­mas yığın yığın, Ungurus altını ve gurusları asla keseler ile ol­mayıp hemen yerlere serilmiş olup silâhların ve çeşit çeşit cebe-hanenin hesabını kitabını Cenâb-ı Bârı bilir. Süleyman Han bu mallara ve bu Kızılelma Kalesi'ne malik olduğundan hoşlanıp buyururlar ki,

"Allah ile ahdim olsun, bu gaza malıyla Kudüs-i Şerife bir kale inşa edeyim, Medine-i Münev vere'ye sağlam bir kale yapa­yım, İstanbul'a kemerler ile sular getireyim, Allah rızası için bir

278
cami ve nice hayrat ve hasenatlar edeyim" der. Lagos hazinesin­den dışarı çıkarken hazine kapısı üzerinde bir dört köşe ceylan derisi kâğıdı üzerinde Nemse diliyle hoş bir yazı yazılmış, he­men o kâğıdı yerinden kaldırıp ve tercüme ettirip okurlar. SÖ-zün anlamı odur ki,

"Ey benden sonra bu Kızılelma'ya ayak basıp bu kadar mala malik olacak Grando Süleyman-ı Kostaııopol beni hayır duadan unutmayıp bu mal ile nam için hayrat yapasm ve benim ocağımı söndürmeyip oğlum Yanoş'u kral edesin. Beni Ustolni-Belgrad'a alasın. Oğlumu da orada gömesin ve çok kaleler alasın. Sen de bu Alman'da benim gibi olasm. Ben ki bütün ilimle meşhur zama­nın seçkini Lagos Kralım ki Hazret-i İsa'nın doğum tarihine göre 1503 senesinde dünyaya geldim. Laslo Kral oğluyum, anam Gal-ya Kralı kızı Anna Asson'dur. Mesih milleti adamlarındanız, sen de Osmanoğullarındansın. Ocağımı söndürme, İsa Rûhulluh da senin ocağını söndürmesin" dîye yazının çevirisi böylece oku­nunca hemen Süleyman Han âlem-i hayrette kalıp Lagos Kral'ın batakta bulunan cesedini Ustolni-Belgrad'a defn ettirip mezarın­da olan şapkası üzerine turna telleri ve şahin kanatlan gönderip,

"Tez kral oğlunu getirsinler" diye ferman edince Lagos Kral'ın avradı Mayfirav adh melike, gerçi altınlara gömülmüş olarak geldi, ama başına siyah matem domanalarını sarmış, ken­disi de sararmış solmuş ve sağ eline oğlu olan Yanoş'u alıp Sü­leyman Han huzuruna gelip,

"Bunun babasını öldürüp malını mülkünü almak hüner de­ğildir. Şehinşahlar ve imparatorlar arasında padişahlık odur ki ister kefere, ister zengin, fakirlerine, yetim ve yetimelerine mer­hamet edesin. Al imdi kendi öksüz garibini" deyip Yaııoş oğlanı Süleyman Han önünde bırakıp avrat uzakta durur.

Süleyman bu genç oğlanı görüp merhamet denizi coşup bu oğlanı yakasından geçirip manevi oğlu edip Budin krallığını Ya-noş oğlana verir. Anası da bir kral kızı olduğundan kalenin na­zırlar nazırı olasın diye Mayfirav Banu'yu melike edip koca irşek Maçan Yanoş'a hepsinden yetkili vezir eder ve hil'at-i fâhireler giydirip kale anahtarlarını Yanoş oğlana teslim eder.

Sonra tüm vezirlere, vekillere, ileri gelenlere ve tüm Divan erbabına Budin'in iç kalede olan Kızılelma Sarayı'nda Süleyman

279

Han bir Halilü'r-rahman ziyafeti eder ki hâlâ dillerde destan­dır.

Ziyafetten sonra gazilerin büyük ve küçük hepsini merte­belerine göre toplam 3.070 adet padişah hil'ati giydirip mazül olan beyler, beylerbeyiler ve nice vezirlere yüksek mansıplar ba­ğışlar.

Süleyman Han ziyafetten sonra babam merhumun anlat­tığına göre tüm Lagos hazinesini Budin'den çıkarıp 7.000 adet derilere sarılı sandukalara hazineyi doldurup bu kadar cebe-hane ve bu kadar ibretlik değerli eşyaları, murassa tahtları, nice yüz adet murassa pencere kapakları ve kapıları, nice bin fıskiye, havuz ve fevvareleri, tunçtan altın ile yaldızlı dev, cin ve peri heykellerini, tunçtan eskinin krallarının heykellerini, hâlâ İstanbul'da Ayasofya Camii mihrabının sağında ve solun­da olan yaldızlı şamdanlarını ve nice bin bunun gibi ibret veri­ci eşyalarını tamamen yerlerinden kaldırıp İstanbul'a gemilerle gönderir. Bütün heykelleri ve resimleri seyir için Atmeydam'na korlar. Budin'den nice kıymetli balyemez toplan Belgrad'a gön­derirler.

Ve aman diyen kâfirlerden, Yahudilerden ve sanat sahibi halktan 3.000 kadar adamı İstanbul'a gönderip Ycdikule, Gala­ta ve Hasköy'de meskenler verirler. Ve Yanoş oğlan kral yanına Budin'i koruması için [75a] 20.000 İslâm askeri koyup kendileri saadetle Tuna Nehri'ni köprüden geçip Eğre Kalesi, Hatvan Ka­lesi ve Segedin Kalesi fethine doğru yola çıkıp Peşte Ovasında çadır kurar. Kemâl Paşazade Ahmed Efendi, Ebussuud Efendi ve şairler sultanı Kadıasker Bakî Efendi ile danışıp yere gelesi kâfirler bir daha bu Budin Kalesi'ne tamah etmesin diye yuka­rı kalesi içine 70-80 yerden ateşler vurup berbat ederler. Hâlen o yakıp yıkmadan kalma harap haneler vardır, ama Süleyman Han İstanbul'a doğru yola çılanca yine kale içini sahipleri imar ederler. Ama tüm kâfir kralları hasetlerinden,

"Süleyman Graııdo Budin'i bir küçük oğlana verdi ve hâlâ Ungurus Alman hükümeti bir avrat elinde kaldı. Mesih mille­ti bu kötü günlere mi kaldı?" diye bütün krallar ve tüm banlar, hersekler ve sağlar arasında nice bin çeşit dedikodular olur. Bazı krallar tamaha düşüp,

280

"Ah Lagos Kral'ın karışım Budin'de bir alsam ve Budin'de müstakil kral olsam" derler. Sonunda bütün krallar, Budin kra­lı olan Yanoş Kral oğlanı adanı yerine komayıp birisine asla itaat etmeyip 934 tarihinde yedi kral yedi kere yüz bin cünüp Hıristi­yan askerleriyle gelip Budin Kalesi'ni kat kat kuşatıp her taraftan göz açtırmayıp Budin Kalesi'ni dinsizler dövmeye başladılar. Bu sırada Sigetvar banı olan Török Palando adındaki ünlü ban içe­ri kaleye bir yolla adam gönderip Süleyman Han'ın Yanoş Kral'a bağışladığı gorona adlı İskender tacını isteyip,



"Eğer tacı bana verirsen Budin altından kalkar giderim ve yoksa Budin'i yerle beraber ederim" diye hisar içine haber gön­derir. Pojon Kalesi hâkimi gizliden hisar içinde kuşatma altında olan Lagos karısına haber gönderip,

"Eğer bana gelirsen ve beni kocalığa kabul edersen Budin'i dövmeden el çekip alarka duralım" der. Nice kötü işli ve iman­sız kâfirler türlü türlü sapık düşünceye kapılırlar ve kaleye aman zaman vermeyip güm günı döverler.

Sonunda melike avrat içerde zorda kalıp kadınlık hilelerine saparak daha önce kendini isteyen krallara ve tacı isteyen banla­ra gizlice birer adam gönderip her bir kralın mektuplarına birer türlü vaatler yazıp,

"İsa ve Meryem Ana şahit olsun sana varıp nikâhlın olu­rum ve taç, taht, raht u baht sahibi müstakil kral olursun, ama Erdel'de olaıı kardeşim gelinceye dek kaleyi top ile dövmeyip ve lağımlar etmeyip kaleden açıkta durasın" diye her bir krala giz­liden göııül alıcı mektuplar gönderir. Krallar bu mektuplara gü­venip kimi yalandan hastalanıp kale dövmez, kimisi "Bir rüya gördüm, kale dövdüğüme İsvet Nikola razı olmaz", kimisi "Ce-behanem azdır" diye her biri birer çeşit özür ve bahane ile Budin Kalesi'ni dövmekten vazgeçip kimi Peşte tarafında, kimi Eski Budin'de, kimi Gerz İlyas Tepesi'nde, kimi Muhanad Bayırı'ııda ve bir kral irşek çayırında karar edip kalırlar.

Hemen beri tarafta akıllı ve tedbirli kadın, derhâl içinde ol­duğu kötü durumu önce Bosna vezirine ve Rumeli vezirine ve sonra Sultan Süleyman Han'a arz edip,

"Padişahım, çerağın olaıı Yanoş oğlum ve kulun ve Budin Kalen elden gidiyor. Hâlâ yedi kral dövüyor, yetiş padişahım,

281
aman, el-aman" diye feryatnâmeleri padişahın eline ulaşır. Me­ğer Süleyman Han da Budin tarafları gazalarına çıkalı iki ay ol­muş, hemen Süleyman Han etek toplayıp acımasız kılıcını kuşa­nıp yollan kat ederek gelmede.

Beri tarafta, daha önce Budin içinden çıkıp çevredeki kale­leri itaat altına almaya giden İslâm ordusuna serdar olan Kasım Paşa Budin'in kuşatıldığını duyar. Hemen 3.000 yeniçeri, 3.000 kendi askeri ve 10.000 adet Yanoş Kral'ın kendi Macar askeri, hepsi Peçoy Kalesi'nden balyemez toplar ve nice bin araba za­hireler ile bir gece ansızın bütün kâfirler rahat uykusunda iken bütün askerler mühimmat ve levazımatlarıyla Budin Kalesi'ne pervasızca girerler. Budin halkı böyle yardım ve zahire geldi­ğinde hepsi taze can bulur.

Sabahleyin bu hâli Nemse çasarı olan Ferdinand Kral görür ki kaleye yardıma gelen arabalar Budin çevresini tutmuş ve Bu­din Kalesi'nin burçları ve bedenleri alem, sancak ve bayrak ile süslenmiş ve Türk askeriyle kale bedenleri bezenmiş. Hisar için­deki tüm Müslüman askerler ile Macar askeri hazır olup Semen-dirc Beyi Yahya Paşazade Mehmed Bey, Bosna Beyi Husrev Bey ve sadrazam askeri ki Rumeli askeridir, 40.000 adet seçkin asker bunlardır, tüm Müslüman gaziler [75b] Budin altında toplanıp bir ağızdan Allah deyip yürüyüş edince Budin içinden de bütün Müslüman gaziler ve Yanoş Kral askeri, hepsi kaleden dal sa­tır olup bir asker taşradan bir asker kale içinden çıkıp yedi kra­lı askeriyle ortaya alıp kıra kıra kimini Tuna'ya döküp kimini zincire bağlı esir edip Budin Kalesi'ni kâfir elinden kurtarırlar. Yedi kralın yedi kere yüz bininden yedi bini uğursuz evlerine ulaşarnayıp bu kadar mal, hazine, ağırlıklar ve cebehaneler sa­vaş meydanında kâfir metrisleri içinde kalıp hamd olsun muzaf­fer İslâm ordusu yine Budin Kalesi'ni ele geçirir. Kâfirin metris­lerinde kalan hadsiz sayısız ganimet mallarıyla o kadar doyum oldular ki bunları hesap etmek mümkün değildi.

Güzellik sahibi kızlar, güneş ve ay parçası oğlanlar almdı, zira kâfir askerleri arabalarıyla tüm çoluk çocuklarını birlikte getirip o kadar dört ayaklı cinsi hayvan, o kadar gümüş ve altın kap kaçak ve değerli eşyalar alındı ki diller ile anlatılmaz ve ka­lemler ile yazılmaz diye naklettiler.

282

Ardından yardıma gelen İslâm askerine Semendire Beyi Mehmed Bey ve Bosna Beyi Husrev Bey serdar olup Tuna Neh­ri köprüsünü geçip Peşte Kalesi'nden yarar ve namlı pirbe/kıla-vuzlar aldılar. Önce Hatvan Kalesi, Hollok Kalesi, Buyak Kalesi, Semendire Kalesi, Seçan Kalesi, Germat Kalesi, Diregel ve Nitre Nehri'ni geçip Novigrad Kalesi, Leve Kalesi, Nitre Kalesi'ne var­dılar. Oradan dönüp Uyvar Kalesi ve Komaran Kalesi altlarını tüm İslâm ordusu çalkayarak elekten geçirip bu kadar ganimet mallarıyla 40. günde Ciğerdelen adlı kaleden Tuna Nehri'ni ge­milerle geçip Üstürgoıı Kalesi'ne esenlikle geldiler.



Gerçi o zaman Üstürgon Kalesi kâfir elinde imiş, ama Bu­din Kralı Yanoş Kral'a tabi imiş. Yine bu kadar ganimet malıy­la Müslüman gaziler Budin Kalesi altına gelip nice biri esir ve bol mallarla Budin halkını doyurup kış mevsimi erişmeden tüm İslâm ordusu vatanlarına esenlikle ve doyum olmuş olarak yol­landılar.

Budin'in kötü hâlini bildirir

İslâm ordusu Budin altından gidince, korumakla görevli tüm memur olanlar Budin Kralı Yanoş ile kaldı. 935 tarihinin Ramazan ayında ilkbahar olmadan, daha yağmur ve kar ala­ca iken Nemse Banı Ferdinand Kral, Çek banı, Leh banı, Korol banı, Tot banı, Kallevine banı, Fiyameng banı, Lonçat banı, Don-karkız banı, Danimarka banı, Kızkral banı ve Dış Fransa banla­rı, tüm Zirin hersek, Dodoşka hersek, Moran hersek, Began her­sek, Nadaj hersek, Kepan hersek, Mekcmorya, Pirmorya ve İslo-vin beyleri ve nice bin Hırvatistan segleriyle yedi kral yedi kere yüz bin asker ile tam 700 balyemez toplar ile Budin üzerine ge­lip Budin üzerine karınca gibi, balansı gibi üşüşüp metrise kat kat girip Budin'e o kadar top güllesi vururlar ki sanki lanet yağ­muru yağar.

Bu hâl üzere 40 gün Yanoş Kral kuşatmaya dayanır. Görür ki hâlen kış vakti, bir de yardım gelmeyeceğini ve geç geleceği­ni anlar. Hisar içinde olan korucu Müslüman askerleri ile danı­şıp mecburen kalenin bedenlerine aman bayrakları dikip aman ile Yanoş Kral ve diğerleri silâhlarıyla Budin'dcn çıkarlar. Peşte Kalesi köprüsünü geçip Erdel vilâyeti kralı olan kayınbabasına gidip perişan hâlini Erdel irşekleriyle saadetli padişaha bediyc-

283
leriylc bildirip Erdel'de başına 200.000 asker toplamaya başlar. Bu kötü haberi padişah duyunca hemen o an tuğları cebehane önüne çıkarıp ilkbaharda tüm ordusuyla yolları kat ederek Sof­ya şehrine girer. Burada Nemse çasarı oları Ferdinand Ban'a bir mektup yazıp,

"Er isen Lagos Kral gibi seninle Mohaç Sahrasında veya Bu-din altında Kile Sahrası'nda görüşüp karışalım" diye mektubu bir kapucuya verip Budin'e gönderdi.

Bir mektup da Erdel diyarına giden Budin Banı Yanoş'a gön­derip "İki kere yüz bin asker ile orduma gelesin" dedi.

Ve Tatar Han'a çizme-baha 12.000 altm gidip "İki kere yüz bin asker ile gelip Budin altında bana katılaşırı" diye Tatar Han'a da mektup gitti.

Sonra Sofya'dan Rumeli veziri ile sadrazam ve serdar-ı mü-kerrem 40.000 asker ile daha önce öncü asker olup gittiler.

Ardınca padişah 11. gün cennet yurdu Belgrad'a oradan 8. gün Ösek Kalesi'nden 40 adet gazi topları alıp [76a] 13. gün Mo­haç Sahrası'na varılıp Süleyman çerağı olan Yanoş Kral iki kere yüz bin Hıristiyan askeri ile Mohaç Ovası'nda İslâm ordusun­da konar. Daha sonra kral saadetli padişahın cemâlini görmeye gelip Süleymanî otağ önüne yaya gelip padişahın celâlini gö­rünce yedi sekiz yerde zemine başını koyarak sahib-kıran pa­dişahın huzurlarına ulaşınca hemen fakir Yanoş Ban baş yere koyup hıçkıra bıçkım ağlayıp padişahın ayaklarını Öper. Son­ra bir altm taht üzerine oturması ferman olunup oradan bura­dan sohbetten sonra bir zerrin hü'at ile seçkin olup süslü çadı­rına gider.

Yine o gün iki kere yüz bin düşman kıran saba gidişli Tatar ile Ceııgizoğulları'ndan Semiz Mehmed Giray Han gelip o da adab ve erkân ile derya gibi Osmanoğlu askeri içinden geçerken otağ-ı hümâyûna yöneldi. Ama muzaffer orduyu görünce o ka­dar şaşırmış ve sarhoş olmuştu ki sanki zamanın Süleyman'ının otağı kendine Hazret-i Süleyman'ın sarayı idi.

Bu hâl ile şanı yüce han Süleyman Han huzuruna güz yap­rağı gibi tir tir titreyip gelince Süleyman Han gelenekleri üzere hana ayağa kalkıp öpüşüp görüşüp,

"Sa fa geldin, han karındaşım" deyip bir altınlı ve mücevher-

284


li taht üzerinde oturup daha nice konuşmalardan sonra Süley­man Han buyururlar ki,

"Han karındaşım, sana fermanım olmuştur ki hernen bugün bu sahrada konmayıp Budin'den içeri Ungurus diyarlarını harap etmeye gidesin" deyip Han'a bir samur lipaçe, ilci zerdûz çok pa­halı hil'at ve başına bir otağa-i şehriyarî koyup Han taşra çıkıp o an Efrâsiyâb borularını çalıp kâfiristana çapula gitmede.

Beri tarafta Hazret-i Süleyman hemen o an Mohaç Ovası'ndan kalkıp besinci gün Budin Kalesi altında derya gibi asker ile ko­naklayınca Kile Ovası insanlarla dolduğundan başka İslâm as­keri dağı ve taşı o mertebe süsler ki her mahal yürüyüş sayesin­de yüz adam konaklamış bulunur, tâ bu mertebe adam toplulu­ğu olur. Hatta yine babam merhum Dergâh-ı âlî kuyurncubaşısı olduğundan bu büyük seferde de bulunup babamız,

"Aksam vakti yaklaştığında tüm hayvanları Tuna suyuna sulamaya götürüp hayvanlar sulanırken Tuna Nehri'nin aşağı tarafında, İslâm ordusunun sonudur, orada Tuna Nehri beş altı arşın eksilirdi. Ta o derece çok hayvan var idi" diye anlatırdı.

"Ve cümle hayvanlara torbalar ile yemler verilecek zamanda at, katır, deve ve eşeklerin sesleri "Seslerin en çirkini şüphesiz mer­keplerin sesidir" (Kur'ân, Lokman 19) âyeti üzere, katırların, eşek­lerin ve gölüklerin sesleri, bağırış ve kişnemeleri göklere yükse­lirdi" diye babam hikâye ederdi. Çünkü,

Budin Kalesi'nin l Muharrem 936 yılındaki diğer fethi

Muharrem ayının l'İnde [5 Eylül 1529] padişah Budin altında uçsuz bucaksız Osmanlı askeri ile gelip konunca tüm Müslüman askerler ile Şafiî vaktinde kat kat kırk kat kuşatıp o gece met­rislere girilip ve balyemez topları yine yerli yerlerine koyup se­her vakti Muharrem ayının 4'üncü günü tüm toplara bir fitilden ateşler edip nice yerden kale duvarları arabalar girecek kadar yerleri yıkılıp her taraftan yürüyüşler olacak sırada hisar içinde kuşatma altında olan kâfirler bildiler ki bu kale Osmanoğlu elin­den kurtulmaz. Hemen hisar içinden tüm kâfirler,


Yüklə 1,58 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   35




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin