b) Türk Halkbilimi Çalışmalarının Kadrosu:
Halkbiliminin içerdiği ya da içermesi gerektiği konuların eksiksiz, yeterli ve herkesin üstünde çalışabileceği bir şemasını çizmek oldukça zordur. Sedat Veyis Örnek’in çalışmasına yapılan eklerle oluşturulan ana kollar şunlardır:
-
Köy, Kasaba ve Kent Yaşamı (monografiler)
-
Yerleşim – Yerleşim Türleri
-
Barınak – Konut (halk mimarisi)
-
Aydınlanma, Isınma
-
Taşıtlar – Taşıma Teknikleri
-
Ekonomi Türleri
-
Halk Ekonomisi
-
Beslenme – Mutfak – Kiler
-
Ölçme, Tartma, Hesaplama Birimleri; Zaman ve Mesafe Kavramları
-
Halk Sanatları ve Zanaatları
-
Giyim, Kuşam, Süs
-
Halk Bilgisi
-
Halk İnançları, Töreler, Adetler, Gelenekler, Görenekler
-
Geçiş Dönemleri
-
Bayramlar – Karşılamalar – Uğurlamalar
-
Kalıp Hareketler, Kalıp Sözler ve Sesler
-
Dernekler, Kuruluşlar, Dayanışma ve Yardımlaşma
-
Dinsel – Büyüsel İçerikli İnançlar, İşlemler
-
Halk Edebiyatı
-
Halk Tiyatrosu (geleneksel tiyatro)
-
Halk Oyunları (danslar)
-
Halk Müziği ve Müzik Araçları
-
Çocuk Oyunları ve Oyuncakları
-
Halk Eğlenceleri, Sporlar
-
Adlar
-
Uygulamalı Halkbilimi
II. BÖLÜM
HALKBİLİMİ ALAN ARAŞTIRMASI YÖNTEMLERİ
A) Halkbiliminde Alan Araştırması Kavramı ve Önemi
Tespit edilen araştırma konusuyla ilgili halk kültürü unsurları hakkında bilgi almak için söz konusu unsurların yaşadığı topluluğa gidilerek çalışmalarda bulunulmasına “alan araştırması” denir.
Kaynak kişi, bilgisine müracaat edilen, gerçek ve yaşayan kişidir.
Alan araştırmacısı, diğer insanlara varlığını ve aralarında buluşun nedenini açıklayıp onların güvenini kazanmak ve onlar tarafından kabul edilebilir bir ilişki kurmanın yolunu bulmak zorundadır.
Alan araştırması, planlama, derleme ve değerlendirme safhalarından oluşur.
Planlama: Alan araştırmacısının ne yapmak istediğini ve bunu niçin yapmak istediğini ve gerçekleştirmek istediği için hangi kaynaklara ihtiyaç duyduğunu, bunları nasıl elde edebileceğini ve aynı konuda daha önce hangi araştırmaların yapılmış olduğunu dikkate almasıdır.
İkinci kısmı oluşturan derlemede, kullanılan bilgi derleme yöntemleri, “gözlem (müşahade) yoluyla derleme metotları” ve “görüşme (mülakat) yoluyla derleme metotları olarak ikiye ayrılır. Metot ve teori bilgisinin yanı sıra derlemecide bulunması gereken kişisel özellikler şunlardır:
- Derlemecinin önyargılarla hareket edecek bir kişiliği bulunmamalıdır.
-
Derlemei dikkatli ve duygularını işinden ayırarak tarafsız olarak gözlem yapabilme yeteneğine sahip olmalıdır.
-
Derlemeci, her türlü sosyal kesimden insanların psikolojisini kavrayarak, konuşturabilme, söyletebilme yeteneğine sahip olmalıdır.
-
Derlemeci ya halk içine karışmaktan zevk alan, halkı seven bir kişiliğe sahip olmalı ya da bu eksikliğini örtebilecek kadar rol yapma yeteneğini geliştirebilmelidir.
Halkbilimcinin malzemesi, halk kültürü veya folklor olduğu için, bu alanda yapılacak bir çalışma öncelikle malzeme derleyerek başlar. Alan araştırması, kendine has kurallar ve yöntemler içinde, analitik bir tahlile tabi tutulacak malzemenin elde edilmesidir. Böylece derlenmiş olan malzeme, analitik modellerden herhangi biri veya birkaçıyla analiz edilebilir veya değerlendirilebilir.
Halkbilimi çalışması iki kısımdan oluşur:
-
Sözlü ve yazılı (görüntülü, maddi kültürel, hareket ve sese dayalı unsurları içeren anlamda) kaynaklardan malzemenin kaydedilip, derlenip toplanmasıdır.
-
Bu malzemenin tamamı veya bir kısmının genel geçerliliği olan veya olduğu düşünülen model ve kavramlar doğrultusunda bilimsel olarak değerlendirilmesidir.
B) Derlemenin Planlama ve Hazırlık Safhası
a) Araştırma Konusunun Tespiti, Analizi ve Derleme Planlama
-
Konu seçilmeli.
-
Konu hakkında ön araştırma yapılarak konu sınırlandırılmalı.
-
Araştırma konusuna dair bir ön rapor hazırlanmalı bu rapor araştırmanın amacını açıkça ifade etmeli.
-
Bu rapor araştırmanın amacını bir veya birkaç cümle ile ifade edilen ve test edilmeye yönelik olarak ucu açık bir şekilde bir hipotez (ispatlanmamış bilimsel öneri) ve varsayım haline dönüştürülmüş şeklini içermelidir.
-
Hipotezin, denetleme maksatlı ön testinin nasıl yapılabileceği belirlenmelidir.
-
Araştırmanın amacını gerçekleştirmek için uygun olan yöntemler belirlenmelidir.
-
Çalışma safhalara ayırılmalıdır.
-
Çalışmayı gerçekleştirmek için bir taslak plan hazırlanmalıdır.
-
Gerekli araç gereç ve diğer hazırlıklar tamamlanıp alan araştırması safhasına başlanmalıdır.
-
Alan araştırmasından elde edilen malzeme geliştirilmiş veya geliştirilecek araştırma modellerine göre tahlil edilip yine mevcut veya geliştirilecek kuramsal çerçeve içinde ve nedensellik ilişkisine dayalı olarak yorumlanmalı ve bir sonuca ulaşılmalıdır.
-
Ulaşılan sonuçlar yetersizse, en baştan itibaren yeniden çalışılmalıdır.
-
Ulaşılan sonuçlar yeterliyse bilimsel etiğe uygun bir biçimde kaydedilip planlanan şekilde bilimsel eleştiriye açmak üzere duyurulup yayınlanabilir.
Araştırmanın planlanmasının birinci adımı, araştırma probleminin formülleştirilmesi, ikincisi ise araştırmanın temel elementleri ve problemin çözümüne yönelik sıralanışlarıdır. Bunlar araştırma ön raporuna dönüşür, içermesi gereken temel bilgiler şunlardır:
-
Araştırma projesinin temel düşüncesi
-
Böyle bir projeye neden gerek var?
-
Araştırma projesiyle ilgili olarak yapılmış olan çalışmalar nelerdir?
-
Araştırma projesi çeşitli bakımlardan gerçekleştirilebilir düzeyde mi?
-
Araştırma problemi, tek başına bir proje midir yoksa daha geniş bir yapı gösteren, çeşitli problemler içeren çoğul bir yapıda mıdır?
-
Problem nasıl çözülecektir?
-
Proje ne kadar bir sürede tamamlanacaktır?
-
Proje kaça mal olacaktır ve buna değecek midir?
Araştırma planlaması yapıldıktan sonra araştırma amacı şu şekillerden birinde ifade edilir:
-
Seçilmiş konunun veya alanın betimlenip tanımlanması: çoğu zaman hipoteze yakındır veya doğrudan ona göndermede bulunur, çeşitli biçimlerde ifade edilebilir.
-
Seçilmiş konunun veya alanın arasında ilişki olduğu belirlenen başka alan veya konu ile ilişkisinin test ve tahlili. Bir element veya varyantlarının, bir şekilde ilişkili olduğu düşünülen diğer malzemelerle mevcut ilişkisinin test ve tahlil edilip belirlenmesi.
-
Seçilen olgu veya olayın yapısı, işlevi, nedeni, tesirinin araştırılıp tespit edilmesi
-
Belirli bir olayın, olayların eğilimlerin veya kültürel özelliklerin belirli icra ve gelişim safhalarının araştırılıp incelenmesi mevcudun denetlenmesi: daha önceki biçimde bağımsız çeşitlemeleri problemleştirirken, bu biçim belirli bir yapı ve ona bağımlı olan bir başkası üzerinde yoğunlaşır.
-
Kompleks veya karmaşık araştırma dizaynıysa, daha önce sıralanan dört araştırma paradigmasının en az iki veya birkaçı yahut tamamını birleştiren kombinasyonlarla oluşturulur.
Bundan hareketle daha kısa, belirgin ve test edilebilir durumdaki hipotezlere dönüştürülerek, amaçlar ve daha da açık ve nesnellik bakımından denetlenebilir hale getirilmelidir.
Hipotezlerin, araştırma amacı veya problemle doğrudan ilgili olması, gerçekçi ve akılcı olması, denetlenebilir, ölçülebilir olması, çok açık ve net bir biçimde ifade edilmiş olması bakımlarından gözden geçirilip denetlenmesi gereklidir. Denetleme sürecinde araştırma konusu veya amacının şunlara göre ele alınması mümkündür:
-
Araştırılacak konu veya amaç bir icra ile ilgiliyse kim, ne, ne zaman, hangi şartlar altında diziliş bütünüyle denetlenmelidir.
-
Eğer çalışılacak konu veya amaç zihinsel üretim süreçleriyle ilgiliyse kim, ne, ne zaman, hangi şartlar altında diziliş bütünüyle denetlenmelidir.
-
Araştırılacak konu veya amaç etkileşim ve değişme ile ilgiliyse, kim / ne, ne zaman, kimden / neden ve hangi şartlar altında, diziliş bütünü içinde denetlenebilir.
METİN MERKEZLİ HALKBİLİMİ KURAMLARI
A) Tarihi – Coğrafi Fin Okulu
1) Tarihi – Coğrafi Fin Okulunun Tarihçesi ve Temel Eserleri
Tarihi – Coğrafi Fin Okulu’nun tarihçesi, halkbiliminin Finlandiya başta olmak üzere İskandinav ülkelerindeki geçmişi ve gelişme çizgisiyle yakından ilişkilidir. Farklı amaçlarla da başlamış olsa, İskandinavya’ da, materyal derleme anlamında, halkbilimi faaliyetlerinin uzun bir geçmişi vardır. İsveç Kralı’ nın emriyle 1632’ de papazlara bugün folklor olarak adlandırılan malzemeyi toplamaları için emir verilmesiyle başlar ve 1830’ larda sonra Herder ve Grimm Kardeşlerin çalışmalarının etkisiyle daha istikrarlı bir yapıya kavuşur ve halkbilimi çalışmalarına dönüşür. Bu anlamda, çağdaş İsveç halkbilimi çalışmalarının başlatıcısı olan Cavallius gerek derlediği malzeme gerekse yaptığı yayınlarla diğer İskandinav ülkelerindeki örnekleri takip eder. Sydow da yayınladığı makaleleriyle hala halkbilimi kuramları tarihinde etkin ve son derece önemli bir yere sahiptir.
Diğer yandan Danimarkalı Grundtving de Ossiancılık izinde “Eski Danimarka Baladları” adlı 10 ciltlik çalışmasını yayınlayarak hayatı boyunca onları toplamayı sürdürür. Bunu daha sonra A.B.D.’ de “Yaygın İngiliz ve İskoç Baladları” adlı çalışmaya (Child) model teşkil edecektir. Grundtving’ in izinden gidenler arasında Kristiensen ve Olrik de önemli yere sahiptir.
Norveç’ te ise, Herder’ in etkisiyle “Norveç, Norveçlilerindir” ilkesiyle hareket eden Moltke ve Asbjörgen, 1840’ larda uluslarının ortak ruhunu ortaya koymak amacıyla “Norveç Masalları”nı yayınlamışlardır. Moltke’ nin oğlu da akademik bir halkbilimci olarak babasının çalışmalarını sürdürmüştür.
Finlandiya’da ise halkbilimi çalışmaları Norveç’ e benzemekle birlikte İsveç’ten farklı bir görünüş arz eder. Finlandiya, 12. yy’ da İsveç tarafından işgal edilerek bağımsızlığını kaybeder ve 1908’ den sonra da İsveçlilerin yerini Ruslar alır. Finlandiya bağımsızlığına ancak 1918’de kavuşur. İsveç, işgali süresince, Fin kültürünün bağımsızlığını ortadan kaldırmak için devamlı çaba harcamıştır. Ancak, Fince’nin yaşaması ve gelişmesi için ilk çalışmalar, 16.yy’da reformcu din adamlarınca başlatılır ve rahipler İncil’ in Latince olmasına karşı çıkarlar. Bunlardan biri olan Agricola adlı rahip, Fince’ nin alfabesini oluşturarak bazı dini eserleri Fince’ ye tercüme eder. Fin Kilisesi de, tabi oldukları İsveç kralının emriyle 17. yy yarılarında folklor malzemesi derlemeye başlayan İsveç Kilisesi karşısında kültürel bağımsızlığını koruyabilmek için benzer derleme faaliyetlerine girişir. Ancak Finliler arasında asıl milliyetçilik ve ona bağlı olarak bağımsızlık hareketlerinin gelişmesi Herder’ in işaret ettiği yönde Fin aydınlarının Fin halk kültürünü derlemek suretiyle yaptıkları halkbilimi çalışmalarının sonucudur. Bu doğrultuda, Herder’ in düşüncelerinden etkilenen iki üniversite öğrencisi 1814’ te sistematik derleme faaliyetlerine girişirler. Bunu takip eden E. Lönnrot, Kalevala adlı epik destan parçalarını derler ve onları Grimmlerin masallarda yaptığı gibi işleyip birleştirerek 1835’ te bir bütün halinde yayınlar. Bu Finlere bir ulus duygusu vermek yolunda ortaya çıkarılan bir epik destan olma sınırlarını aşarak ve Fin yazı dilinin, müziğinin, tarihinin kaynağı ve Fin milliyetçilerinin bağımsızlık bayrağı haline dönüşür ve onlar için adeta kutsal bir metin olur. Özetle Finler bağımsız bir kültürleri ve tarihleri olduğuna Kalevala ile inanmışlar ve Kalevala Finlandiya’ da bağımsızlık sembolü olmuştur. Halkta ulus bilincini uyandırarak ulusal bağımsızlık ve özgürlük çabaları sağlam bir teme üstüne oturmuştur. Bu yönü ve işlevselliğiyle daha sonraları sözlü kültür geleneği metinlerini değişik toplulukların devletleşme ve milletleşme sürecinde son derece işlevsel bir enstrüman olarak kullanımının ilk ve en başarılı örneklerindendir.
Finli halkbilimciler tarafından sistemleştirilip yaygın olarak kullanılması sebebiyle “tarihi – coğrafi fin metodu” bu sürecin bir ürünüdür Halkbiliminde masalların varyant ve versiyonlarını derleyip sistematik bir biçimde sıralayarak çalışılması İskandinav ülkelerinde kökleri Gruntving’ in çalışmalarına kadar giden bir araştırma çizgisidir. Bunların belli prensipler etrafında toplanılarak başlı başına bir okul olarak adlandırılması daha sonraları oluşmuştur. Bu okulun kurucusu Krohn’ dur. Ölümüyle yarım kalan çalışmaları oğlu sürdürmüştür. J. Krohn’ un hazırladığı “Kalevala’ nın Kaynakları” adlı çalışmasında bu yönteme dair düşünce ve uygulamalarını şöyle ifade etmektedir: “bir şarkının kaynakları hakkında herhangi bir sonuca varmadan önce, ben onun varyantlarını coğrafik ve kronolojik bir sıraya koyuyorum ve sadece bu yolla orijinal olanı ona daha sonra eklenenlerden ayırabiliyorum.” Bir yandan ele alınan folklor metnini popülerliğini göstermesi bakımından varyantların önemini vurgulamış diğer yandan da Kalevala’ nın derlendiği kaynak kişileri göstermiştir. Derlenmiş olan varyantları muhtevalarına göre organize etmiş olması ve derlendikleri yerlere göre sıralanması da önemlidir.
-
Alex Olrik’ in Epik Kanunlar Teorisi
Danimarkalı halkbilimci, yayınladığı pek çok çalışma içinde yer alan “Halk Anlatılarının Epik Yasaları” adlı çalışmasında ortaya koyduğu kanun / teoriler öz olarak Fin yönteminin kuramsal çerçevesindeki zayıflığı telafi etmeye yönelik bir işleve sahiptir. Nitekim Kaarle Krohn da sunulan ek kriterleri (edebi üretimde evrensel geçerlilik, taslağın sunumu, içeriğin açıklığı vs)göz önünde bulundurarak çalışmanın değerini kabul etmiştir.
Olrik’ e göre, halk anlatıları tamamen şahsına münhasır bir olgu olan kültürün ayrılmaz bir parçasıdır ve buna göre bir halk aşığı veya destancı bir kez anlatmaya başladı mı hiç farkında olmasa da / ister istemez bu kanunları takip etmek durumundadır (süperorganik yaklaşım / halkbilimini halksızlaştırmak). Bunun üzerine Tarihi – Coğrafi Fin Metodu’ na getirilen insanı dikkate almama veya folkloru sosyo kültürel bağlamından ayrıştırarak çalışma gibi tenkitler bu yaklaşımın sonucudur denilebilir. Fakat denilebilir ki, bu yaklaşım, sözlü kültür ortamı veya sözlü edebiyat türlerinde ortaya çıkan pek çok türü ve şekil problemini çözmekte kullanışlıdır. Halk anlatılarının epik yasaları şu şekildedir:
-
Giriş ve Bitiriş Kuralı: Anlatı birdenbire başlamaz ve birdenbire bitmez. Bu ilke giriş ve bitiriş kuralıdır. Anlatı durgunluktan coşkunluğa doğru giderek başlar ve çoğu zaman başlıca kişilerden birinin başına gelen bir felaketi içeren sonuç olayından sonra coşkunluktan durgunluğa giderek biter. Daha uzun anlatılarda bu gibi bir çok durak noktaları gerektirir, kısa bir anlatı için sadece bir durak noktası yeterlidir. Bitiriş, çoğu zaman konunun o yöreye özgü bir devamı biçimini alır.
-
Yineleme Kuralı: Halk anlatısı kompozisyonunun bir başka önemli kuralı da tekrarlama ilkesidir. Halk anlatıları tam anlamıyla ayrıntıya inme tekniğinden yoksundurlar, ender olan tasvirler ise konuya önem kazandıran bir araç olamazlar. Anlatıda ne zaman çarpıcı bir sahne ortaya çıksa durum olayın akışını kesmeyecek şekilde uygunsa, sahne yinelenir. Yineleme bazen gerilimi arttırıcı şekilde yoğun bazen basittir. Ama önemli olan halk anlatısının yineleme olmadan tam olarak kendi biçimini kazanamayacağıdır.
-
Üçleme Kuralı: Yineleme hemen hemen her zaman üz sayısına bağlıdır. Üç sayısı da kendi başına bir kuraldır. Bununla birlikte bütün halk anlatıları üçleme kuralına uymaz.
-
Bir Sahnede İki Kuralı: Bütün anlatı boyunca sadece iki kişinin aynı sahnede ortaya çıkmasıdır. Bu kural zıtlık kuralını tamamlamaktadır. İki aynı zamanda ortaya çıkan en yüksek kişi sayısıdır. Aynı zamanda ortaya çıkan üç kişiden her birinin kendi kişilikleriyle rol alması geleneğin bozulması demektir.
-
Zıtlık Kuralı: Halk anlatısında her zaman kutuplaşma vardır. Bu temel zıtlık, epik yapısının önemli bir kuralıdır. Zıtlık kuralı, halk anlatısının başkahramanlarından, özellikleri ve eylemleri başkahramana zıt olma gereksinimiyle belirlenen diğer bireylere kadar etkili olur.
-
İkizler Kuralı: İki kişi aynı rolde ortaya çıktığında bunların ikisinin de küçük zayıf olarak betimlendiğini görebiliriz. Bu iki tip yakından ilişkili iki kişi Zıtlar Kuralından uzaklaşarak İkizler Kuralının etkisi altına girer. Bu hem gerçek ikizler hem de aynı rolde olan iki kişi anlamına gelebilir. İkinci derecede gelen tipler çift olarak ortaya çıkmaktadır. Eğer bu ikizlerden biri önemli bir role geçerse Zıtlık Kurallarıyla karşı karşıya gelmekte ve böylece diğeriyle zıtlaşmaya başlamaktadır.
-
İlk ve Son Durumun Önemi Kuralı: Bir sürü kişi ve nesne peş peşe ortaya çıkınca en önemli kişi öne gelir Buna rağmen sonuncu gelen kişi anlatının duygudaşlık doğurduğu kişidir. Anlatının ağırlık merkezi her zaman buradadır. Bu kısım üçler kuralıyla birleşerek halk anlatılarının en önemli bir özellini oluşturur.
-
Anlatımda Tek Çizgililik Kuralı: Halk anlatısı bir olay çizgisini bir başkasıyla karıştırmaz, halk anlatıları her zaman tek çizgilidir. Eksik kalan kısımları tamamlamak için geriye dönüş yapmaz. Eğer daha önceki olaylar hakkında bilgi vermek gerekiyorsa bu bir konuşma içinde verilir.
-
Kalıplaştırma Kuralı: Aynı çeşitten iki insan veya durum elverdiği ölçüde değişik değil, elverdiği ölçüde birbirine benzerdir. Hayatın böyle katı üsluplaştırılmasının kendine özgü bir estetik değeri vardır. Gereksiz olan her şey atılmış ve sadece gerekli olanlar göze çarpıcı bir durumda ortaya çıkarılmıştır.
-
Büyük Tablo Sahnesi Kuralı: Anlatıda anlatım, anlatılan bütün kahramanların yan yana geldiği bu sahnelerde doruğa erişir. Bu sahnelerde anlatının kahramanları yan yana gelirler, Büyük Tablo sahnelerin bir geçicilik duygusu değil bir çeşit zaman içinde süreklilik niteliği taşır.
-
Anlatı Mantığı Kuralı: Ortaya konulan temaların konunu ana hatlarını etkilemesi gereklidir ve üstelik bu etki temaların anlatı içindeki ağırlığı ile doğru orantılı olmalıdır. Anlatının bu mantığı her zaman doğal dünyanın mantığı ile ölçülemez. Animizme, mucize ve büyüye olan eğilim onun temel kuralıdır. Her şeyden önce onun kabul edilmesi büyük ölçüde olay örgüsünün iç tutarlığına dayanır. Nadiren gerçeklikle ölçülür.
-
Olay Örgüsünde Entrika Birliği Kuralı: Olay örgüsünde birbiriyle gevşek organizasyonlarla bağlanmış ve belirsiz hareketlerin olmayışını sağlar.
-
Epik Birlik Kuralı: Bütün anlatı öğelerinin, en baştan beri ortaya çıkma ihtimali görülen ve artık gözden uzak tutulamayan olaylar yaratması şeklinde gerçekleşmektedir.
-
İdeal Epik Birlik Kuralı: Birçok anlatı öğeleri, kişiler arasındaki ilişkileri en iyi şekilde aydınlatmak için bir araya gelirler.
-
Dikkati Baş Kahraman Üzerine Toplama Kuralı: Halk anlatı geleneğinin en büyük kuralıdır. Anlatıda tarihsel olaylar anlatılıyorsa dikkat karamanın üzerine toplanır. Anlatıda iki kahraman belirdiğinde halk anlatısının nasıl geliştiğini görmek bakımından ilgi çekicidir. Bir tanesi her zaman başkahramandır. Halk anlatısı onun hikâyesiyle başlar ve bütün dış görünüşüyle o en önemli karakterdir.
-
Anti Aarne’ nin Masalların Tip Katalogu
Aarne’ nin oluşturduğu tasnif sisteminde her masal tipine numara verilmiştir ve muhtevasına dair kısa bir özet yer almaktadır. Tarihi – Coğrafi Fin Metodunu takip ederek masal çalışmalarını sürdürmekte olan halkbilimciler tarafından standart referans kaynaklarından birisi olarak kullanılmaktadır. Masalları tiplerine göre tasnif etmiştir. (hayvan m., asıl m., fıkralar, zincirlemeli masallar, sınıflamaya girmeyen m.)
-
Stith Thompson’un Halk Edebiyatının Motif İndeksi
Thompson motifi şöyle tanımlamaktadır: “Gelenekte yaşama gücüne sahip olan masalın en küçük unsurudur.” Bu bağlamda “Motif Index of Folk Literature” adlı eserini hazırlamıştır. Bu çalışma, halkbilimi araştırmalarında ansiklopedik olarak üretilmiş en geniş ve en önemli referans kaynağıdır. 23 ana başlık altında topladığı motifleri kendi aralarında alt başlıklar halinde tasnif etmiştir. Eserin ilk beş cildinde konular sıralanmış, altıncı cilt ise bunlarda yer alan kavramların ve kaynakların alfabetik indeksini oluşturmuştur. Binlerce element eserde sistematik olarak tasnif edilmiş ve bibliyografik olarak da tespit edildikleri metinler gösterilmiştir. Motif – Indeks’ te bazı numaraların atlandığı görülür. Bunun nedeni gelecekte ortaya çıkacak olan yeni motiflerin yerleştirilmesine imkan sağlamaktır. Tasnif sisteminde kullanılan bir başka özellik de, numaralama sistemine noktalarla eklenecek numaralar sayesinde gelecekte bulunabilecek olan yeni motiflerin sisteme eklenmesini sağlamaya yöneliktir.
2) Tarihi – Coğrafi Fin Okulunun Temel Paradigmaları
Bu okulun mensupları da diğer yayılmacı yaklaşımlar gibi ağırlıklı olarak geleneksel Batı anlatım türleri veya diğer bir deyişle sözlü edebiyat üzerinde yoğunlaştılar. Hindolojist ve Mısırolojistlerin tersine herhangi bir kültürü Batı edebiyatının kaynağı olarak kabul edip araştırmamışlardır. Çeşitli ihtimallerden birini seçerek sözlü masalların kökenini ve yayılmasını açıklamaya çalışmıştır. Teorik olarak her geleneksel anlatının belli bir zamanda ve belli bir yerde ve bilinçli bir yaratma soncunda ortaya çıktığını kabul eder ve söz konusu ilk yaratılışla ortaya çıkan formu bütün incelik ve teferruatıyla görebilmeyi ister. Bu nedenle de teorik amacı genel kabul olarak belli bir yer ve zamanda bilinçli olarak yaratılan herhangi bir folklor ürününü, özellikle de çoğunlukla düşünüldüğü gibi bir masalın ilk yaratıldığı şekli yani urformunu ve bunun oluş zamanı ile oluştuğu coğrafi mekânı ortaya koyabilmektir. Buna göre ilk olarak yaratılan bir masal adeta suya atılan bir taşın düştüğü noktanın etrafında oluşan dalgaların yayılması gibi, masal da yaratıldığı noktadan itibaren yer ve zaman boyutları içinde daireler çizerek genişleyen bir yayılım gösterecektir. Bu yolculukta öncelik ticaret başta olmak üzere diğer sözlü etkenlerdedir. İkincil bir yol olarak yazılı ve basılı metinleriyle masalın coğrafi yayılımının genişlediği bilinmektedir. Ele alınan bir masalın mevcut bütün varyantlarını toplayarak ve kendine has yöntemler kullanarak yeniden kurulması ve böylece ilk şeklin veya urformun elde edilmesi tasarlanmıştır. Bir folklor ürününün tarihini yeniden oluşturmaya çalışır. Böylece bir yandan ilk şekil veya urform bulunurken diğer yandan da masalın tarihi yahut hayat hikâyesinin ortaya konulabileceği düşünülmüştür. Yöntem her bir masalın kökeni ve anlamı konusunda ayrıntılı ve önyargısız bir inceleme yapılabilmesi için ve düşüncesizce yapılabilecek genellemelerin önüne geçmek için düzenlenmiştir.
c) Tarihi – Coğrafi Fin Okulunun Çalışma Yöntemi
Uzun yıllar halkbilimi alanında yaygın bir araştırma aracı olarak kullanılan yöntemin tam bir sistematik bütünlük içinde ifade edilmesi yüzyılın başlarında gerçekleşmiştir. Krohn’ un “Halkbilimi Yöntemi” adlı eserinden hareketle çalışma yöntemi veya ana fikirleri şöyle özetlenebilir:
|