I u n d e n bugüN



Yüklə 7,14 Mb.
səhifə94/129
tarix09.01.2019
ölçüsü7,14 Mb.
#94242
1   ...   90   91   92   93   94   95   96   97   ...   129

Bibi. M. Dilemre, "Türkiye'de Basılı ilk Anatomi Kitabımız", Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Mecmuası, I, S. 1-2 (1947); Osmanlı Müellifleri, III, s. 221; Sictil-i Osmanî, III, s. 479-80; Tarih-i Şânizade, I, 1; B. N. Şehsuva-roğlu, Hekim Şânizade Atâullah Efendi ve Modern Türk Tababeti, Ankara, 1952; F. N. Uzluk, Şânizade Mehmet Atâullah, Ankara. 1951; A. S. Ünver, "Şânizade Atâullah Efendi'nin Tıbbi Eserleri", Dirim, S. 7 (1947); N. Yıldırım, "Türkçe Basılı İlk Tıp Kitapları Hakkında", Journal ofTurkish Studies, III (1979); B. Zülfîkâr, Şânizade, Hayatı ve Eserleri, İst., 1991.

NURAN YILDIRIM



ATAULLAH EFENDİ TEKKESİ

Beykoz İlçesi'nde, Kanlıca Mahalle-si'nde, Mihrabad Caddesi üzerinde yer almaktadır.

Nakşibendî şeyhlerinden Seyyid Mehmed Atâullah Efendi (ö. 1789) tarafından, muhtemelen 18. yy'ın üçüncü çeyreğinde tesis edilen bu tekkenin vakfiyesi baninin damadı ve halefi olan Amasyalı Şeyh Ubeydullah Efendi (ö. 1826) tarafından düzenlenmiştir. 20. yy başlarında harap durumda olan tekke, Prenses Fatma Hammefendi'nin eşi ve yakındaki Kavacık Çiftliği'nin sahibi Mahmud Sırrı Paşa tarafından yeniden inşa ettirilmiştir. Bu yenileme sırasında tevhidhane ve türbe bölümlerinin kagire dönüştürüldüğü bilinmektedir. 1925'ten sonra terk edilen ve zamanla harap olan tekke, 1976'da çevre sakinlerince kısmen onarıma tabi tutulmuş, cami olarak kullanılan tevhidhaneye minare eklenmiş, bu arada bir de şadırvan yaptırılmıştır. Geriye ka-

Atâullah Efendi Tekkesi'nin planı:

1. Tevhidhane, 2. Türbe, 3. Selamhk-Harem.

M. Baha Tanınan, 1983

39 7 ATÂULLAH EFENDİ TEKKESİ

lan türbe, harem ve selamlık bölümleri halen harap durumdadır.

Nakşibendîliğe bağlı olarak kurulan Atâullah Efendi Tekkesi'nin postuna Şeyh Ubeydullah Efendi'den sonra oğlu Şeyh Mehmed Kadri Efendi (ö. 1868), ondan sonra Halvetîliğin Sabam kolundan Kütahyalı Şeyh Ahmed Lütfi Efendi (ö. 1881) geçmiş, bu tarihten kapatılmasına kadar tekke Şabanîliğe hizmet etmiştir. Ayin günü perşembe olan tekkenin son dönemdeki şeyhlerinden Mahmud Efendi'nin adı Mecmua-i Tekâ-yâ'dz geçmektedir.

Kanlıca'yı Kavacık'a ve Göztepe'ye bağlayan dağ yolunun üzerinde, günümüzde bile iskân bölgesinin dışında kalan Atâullah Efendi Tekkesi'nin, özellikle kurulduğu dönemde tamamen münzevi bir tesis olduğu anlaşılmaktadır. Tevhidhane, türbe, harem ve selamlık bölümleri tek bir kitle halinde Mihrabad Caddesi üzerinde yer almaktadır. Ha-rem-selamlık kanadının ahşap üst katı dışında, yapı kagirdir. Duvarlar moloz taşlarla örülmüş ve tuğla hatıllarla donatılmış, yapıyı örten ahşap çatı kiremitle kaplanmıştır.

Cümle kapısı, doğu yönünde, tevhidhane, türbe ve harem-selamlık kanadı arasında kalan yamuk planlı taşlığa açılmaktadır. Buradan geçilen sekizgen prizma biçimindeki tevhidhanenin üç kenarı yapı kitlesi içinde kalmakta, diğerleri dışarıdan algılanabilmektedir. Dışarı açılan bu kenarlardan kıble yönünde bulunana mihrap, diğerlerine yuvarlak kemerli birer büyük pencere yerleştirilmiştir. Ayrıca türbeye açılan bir kapı ile bir pencere, tarikat yapılarına has ibadethane-türbe bağlantısını somutlaştırmaktadır. Cadde üzerinde sıralanan ve tevhidhanedekilerin benzeri olan bir dizi pencerenin aydınlattığı türbe çok geniş tutulmuştur. Türbenin ba-

ATENAİS-EUDOKİA

398

399

ATIF EFENDİ KÜTÜPHANESİ

rafyasına uydurulmuş görünüşüyle İstanbul'un eski Türk ev mimarisinin günümüze kadar gelebilmiş nadir örneklerindendir.

Kütüphanenin yanındaki meşruta evler, yüksek dış cepheleri ile üç kat halinde olup en üst katlarda konsollara oturan çıkmalar vardır. Bu evlerin orta avlusundaki kütüphane yaklaşık 13,5x 9,5 m ebatlarında zemin üzerine oturtulmuş bir bodrum ile çıkıntılı bir esas kattan oluşur. Kesme taş ve tuğladan şeritlerle örülmüş dış cephe sokağın kavsini izler. Üzerinde 1289/1872 tarihi bulunan kemerli kapı, bir dehlizle teneffüs avlusuna bağlanır. Burada esas kütüphane binası, kemerlerle dışarıya açılan bir bodrum üzerine oturtulmuştur. Binanın havalandırılmasında önemli rolü olan bu kemerler ne yazık ki, daha sonraları kapatılmış ve bodrum, M. Zeki Pakalın ailesinin bağışladığı kitaplar için bir depoya dönüştürülmüştür. Bodrumdan altı basamakla bir sekiye çıkılır ve namazgah olarak düşünülmüş mihraplı küçük bir mekâna ulaşılır. Buradan iki açıklığı bulunan bir sundurma aracılığıyla kütüphanenin okuma salonuna geçilir. Kare biçimindeki bu bölüm, aynalı tonoz-

tekrar gönderilmiş (443) ve kalan ömrünü orada geçirmiştir. Bibi. B. Bury, History of the Later Roman Empire, c. I; A. Cameron, "The Empress and the Poetr-Paganism and Politics at the Court of Theodosius II", Yale Classical Studies, 27 (1982).

DOĞAN KUBAN

ATICILIK

Okla yayın yerini ateşli silahların alması bu silahlarla atış yapmayı da bir spor dalı haline getirmeye başladı, böylece daha önceden okla yapılan nişancılıkta ateşli silahlar ön plana geçti.

Ceddi olan Osmanlı padişahları Ok-meydanı'nda adlarına taş diktirirlerken, Abdülaziz de (hd 1861-1876) Maçka'da yaptığı silah atışlarında gösterdiği maharetle adına nişan taşları koydurmuştu. Bugün Maçka ve Nişantaşı adlarıyla andığımız semtte görülen nişan taşları, Türkiye'deki atıcılık sporunun ilk belgeleri olarak geçtiğimiz yüzyıldan günümüze ulaşmıştır.

Daha sonraları ateşli silahların avcılığa da girmesi, atıcılık sporunda yeni bir unsur oldu. Atıcılığın modern bir spor olarak benimsenmesi ise 20. yy'ın başlarına rastlar. Komple bir sporcu olduğu kadar mükemmel bir avcı da olan Said Salâhaddin Cihanoğlu'nun girişimiyle 1913'te Fenerbahçe Spor Kulübü'nde bir avcılık ve atıcılık kolunun faaliyete geçtiği, böylece kulüplerimizin de atıcılık sporuna eğildiği görülür. Ancak bu faaliyetin 1920'li yılların sonlarında büyük bir duraksama içine girdiği de gerçektir. Atıcılık sporu modern şartlarla ancak 1950'li yıllarda yeniden canlılık kazanır. Bu tarihlerde Beden Terbiyesi İstanbul Bölge Müdürü olan Said Salâhaddin Cihanoğlu'nun kişisel çabasıyla Emirgân sırtlarında kurulan atış poligonu ile

ve Nestorius'la görüş birliği yapan Eu-
dokia, Pulheria'nm imparator üzerinde
ki katı dinci etkisini, bir süre için azalt
mayı başarmıştı. Constantinus tarafın
dan kurulan üniversitenin Teodosios
döneminde yeniden örgütlenmesinde
ve müfredat programının

hazırlanmasında o zamanki prefekt ve kendisi gibi gelenekçi Kiros'la işbirliği yaptığı düşünülür. 437 depreminin ardından kenti imar eden Kiros, Konstan-tin'den sonra Konstantinopolis'in ikinci kurucusu gibi övülmüştür. Kiros ayrıca kentin sokaklarını ilk kez aydınlatan ve kararnameleri ilk kez Yunanca yayımlayan bir devlet adamı sıfatıyla da ünlen-miştir. Eudokia'nın bir yazar kimliğiyle pagan üslubunda yazılmış dinsel şiirleri yanında, kilise ilahileri de vardır. Sonradan Pulheria'nm kardeşi üzerindeki etkisi yeniden güçlenmiş, Eudokia 438'de hac için gittiği Kudüs'e zorunlu olarak

Fotoğrafta Türkiye'nin ilk atıcılık milli takımlarından biri görülüyor. Ortada bu sporun gelişmesine önderlik eden Said Salâhaddin Cihanoğlu.

Cem Atabeyoğlu arşivi

Atâullah Efendi Tekkesi'nde türbe ve tevhidhanenin güney cephesinin görünümü. M. Baba Tanınan, 1983

ğımsız girişi kuzeye, hazirenin bulunduğu tarafa açılmaktadır. Çatısı çökmüş olan bu mekânın barındırdığı ahşap sandukalar bütünüyle ortadan kalkmış olup bunların sayısı ve konumu bilinmemektedir.

Kuzeyde, ayrı bir girişe sahip olan harem-selamlık kanadının zemin katında, ortada bir taşlık ile buna açılan mutfak ve kahve ocağı gibi servis birimleri bulunur. Üst katın üç yönde yaptığı çıkma, tuğla örgülü yedi adet payenin ya-nısıra, Batı kökenli olması muhtemel, art nouveau(-») üslubunda iki döküm sütunla taşınmaktadır. Üst katta, ortada "zülvecheyn" bir sofa ile buna bağlanan odalar ve bir hela yer almaktadır. Hazi-rede son dönem Osmanlı mezar tasarımı açısından dikkate değer taşlar gözlenmektedir.



Bibi. Âsitâne, 17; Osman Bey, Mecmua-i Ce-vâmi, II, no. 78, 52-53, no. 79, 54-55; Münib, Mecmua-i Tekâyâ, 15; Raif, Mir'at, 225; thsa-iyat, II, 19; Zâkir, Mecmua-i Tekâyâ, 78; Va-da, Boğaziçi, 82-83; M. B. Tanman, "Ata Efendi Tekkesi", DlA, IV, 36-37.

M. BAHA TANMAN



ATENAİS-EUDOKİA

(400, Atina - 460, Kudüs) II. Teodosi-os'un(->) karısı ve Konstantinopolis kültürünün paganizmle Hıristiyanlık arasındaki erken dönem çatışmasında gelenekten yana ağırlığını koyan Augusta(->).

Atenais Atinalı bir felsefe hocasının kızı olarak iyi bir eğitim görmüş ve bir miras nedeniyle geldiği başkentte imparatorun ablası Pulheria'nm ilgisini çekerek, onun tavsiyesiyle 421'de II. Teodo-sius ile evlenmiş, Hıristiyan olup Eudo-kia adını almıştı. İmparatordan üç çocuk doğuran Atenais küçük yaşta tahta çıkan II. Teodosios üzerinde egemenlik kurmuş, ablası Pulheria ile hem imparatora etki yapmaya çalışarak, hem de saraydaki paganizm-Hıristiyanlık tartışmasında gelenekçiler safında yer alarak, sürekli çekişmek zorunda kalmıştı. Bizans tarihindeki yeri temelde bu çatışmadan kaynaklanır. II. Teodosios'un da önce bir ölçüde katıldığı fikirleri taşıyan

atıcılık sporu İstanbul'da belirli olanaklar kazandı. Ancak kabul etmek gerekir ki, İstanbul'da atıcılık sporu diğer illerimize oranla oldukça sönük kaldı. İstanbul bölgesi av meraklıları arasından "trap" ve "skeet" dallarında bir-iki atıcı çıkarabildi, diğer silahlarda büyük bir varlık gösteremedi. İstanbul Atış Poligo-nu'nda düzenlenen birkaç şampiyona ve uluslararası müsabaka bu spor dalında görülebilen en önemli faaliyet oldu. CEM ATABEYOĞLU

ATIF EFENDİ KÜTÜPHANESİ

Vefa'da, Vefa Caddesi'nde, bulunan vakıf kütüphanesi. Bugün Kültür Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü Süleymaniye Kütüphanesi Mü-dürlüğü'ne bağlı birimdir.

I. Mahmud döneminde (1730-1754) üç kez başdefterdarlık yapmış, divan sahibi şair Atıf Mustafa Efendi (ö. 1742) tarafından 174l'de kurulmuştur. Dış giriş kapısı üzerinde "Dârü'1-Kütüb-i Atıf yazılı 1289/1872 tarihli kitabesi, okuma salonu girişinin sağ duvarında ise bir mermer levha üzerinde kabartma sülüs yazıyla vakfiyesinin özeti bulunmaktadır.

Kütüphanenin 2858/5, 8, 12 no'lann-da kayıtlı vakfiyelere göre, gelir kaynakları ve idaresi belirlenmiş olan kütüphanede üç hafız-ı kütüb, bir şeyhü'l-kurra, bir suyolcu, bir mücellit, bir marangoz ve bir ferraş (temizlikçi) görevlendirilmişti. Kütüphanenin yanına inşa edilmiş olan üç meşruta evde oturmaları şart koşulan hafız-ı kütübler haftada beş gün kütüphanecilik görevinde bulunmanın yanısıra kütüphanede cemaatle kılınacak namazlarda imamlık ve müezzinlik yapmakla yükümlüydü. Kütüphane salı ve cuma günleri dışında açık olacak, günlük çalışma güneşin doğuşundan bir saat sonra başlayıp, batımın-dan iki saat önce bitecektir.

Atıf Efendi'den sonra oğulları Meh-med Emin, Ömer Vâhid, torunları Ömer Hüsâmeddin ve Abdülkâdir efendiler kütüphaneye kitap vakfettikleri gibi, Atıf Efendi'nin kayınbiraderi Darphane-i Âmire Başkâtibi Hacı Ömer Efendi'nin kitapları da ölümünden sonra evinin satılması üzerine 1743'te Atıf Efendi koleksiyonuna katılmıştır.

.Kurulduğunda 2.857 kitapla hizmete açılan kütüphane, Kültür Bakanlığı ve çeşitli kişi ve kurumlardan gelen kitaplarla gelişmektedir. Nisan 1993 itibariyle 3.228'i yazma, 24.597'si eski ve yeni basma olmak üzere toplam dermesi 27.825'tir. Yazmalar içinde Nef'î'nin evinde yazdığı divandan başka pek çok müellif hattı, çok eski nüshalar, güzel ciltler, tezhip ve minyatürlü eserlerle mühür albümleri yer alır. Koleksiyon, Atıf Efendi, Atıf Efendi Eki, M. Zeki Pa-kalın ve Yeni Eserler bölümlerine yerleştirilmiştir. Alfabetik (yazar, kitap) ve konu (Dewey) fiş katalogu, ayrıca kuruluştaki ilk kitapları içeren yazma ve basma fihristleri bulunmaktadır.

Kütüphaneye çoğu şarkiyatçı, yerli ve yabancı araştırmacılar başvurmakta; 1993'ten itibaren kendi kitabını okuma izni verilerek, üniversite ve lise öğrencileri de kabul edilmektedir. 48 kişilik okuma salonunda, üç kişilik ayrı bir masa, vakfiye uyarınca yalnızca Atıf Efendi kitaplarının okunması için hazır tutulmaktadır. Kütüphanede doktora eğitimli bir sorumlu, bir koruma görevlisi, bir de yardımcı personel hizmet vermektedir.

Haziran-eylül döneminde cumartesi, pazar; eylül-haziran döneminde pazar, pazartesi hariç resmi çalışma günlerinde açık olan kütüphane, huzur verici avlusu ve iç mekanlarıyla zevkli bir çalışma ortamıdır.



Bibi. Osmanlı Müellifleri, II; Defter-i Kütüb-hâne-i Atıf Efendi, İst., 1310; 1. E. Erünsal, Türk Kütüphaneleri Tarihi II, Kuruluştan Tanzimata Kadar Osmanlı Vakıf Kütüphaneleri, Ankara, 1988, s. 90-91; İSTA, III; F. Sezgin, "Atıf Efendi Kütüphanesi Vakfiyesi", TDED, VI (1955).

HAVVA KOÇ



Mimari

Planı, yapı strüktürü ve konumu ile dikkat çekici bir yapı olan Atıf Efendi Kütüphanesi, şehrin eski sokak topog-

Atıf Efendi

Kütüphanesi

(üstte) ve

kütüphanenin

dış giriş

kapısından

ayrıntı (yanda).

Fotoğraflar

Erkin Emiroğlu,

1973

™**~"»ffllmrf'g"Tı'^f^^^^^gr^SS^^^^S5^^a^i*ıWjiE^^a"---:_ -'L,- - '•- ı -,.,•'• , ."\ .-



ATIKSU

400


401

ATIŞ ALANI





Debi mVdak En yüksek

Ört.

Hizmet edilen Nüfus

İnşaat durumu

Kuzey Haliç









Kasımpaşa Kolektörü

4,3

2,2

636.000

Tamamlandı

Kasımpaşa Tüneli

9,3

3,5

471.000

Tamamlandı

Donanma Tüneli

9,3

3,5

471.000

Tamamlandı

Fındıklı Tüneli

10,1

3,9

122.000

Tamamlandı

Beşiktaş Tüneli

11,2

4,5

209.000

Tamamlandı

Arnavutköy Tüneli

12,1

5,0

165.000

Tamamlandı

Baltalimanı Tüneli

12,4

5,1

44.000

Tamamlandı

Güney Haliç









Alibeyköy Kolektörü

4,9

1,0

345.000

Tamamlandı

Eyüp Tüneli

4,7

1,2

165.000

Tamamlandı

Haliç Tüneli

4,7

1,2

265.000

Tamamlandı

Fatih Tüneli

8,9

2,2

710.000

Tamamlandı

Bakırköy Kolektörü

6,8

3,4

850.000

Tamamlandı

Sarayburnu Kolektörü

3,4

1,8

505.000

Tamamlandı

Dragos-Kadıköy Kuşaklama









Dragos-Caddebostan

4,9

2,8

702.000

İnşa halinde

Caddebostan-Fenerbahçe

6,6

4,0

1.200.000

Tamamlandı

Dalyan Tüneli

7,5

4,6

1.362.000

Tamamlandı

Moda Tüneli

16,4

9,9

3.997.000

Tamamlandı

1990

7.763.500

1.350.000

15

2.462.000

28,5

2000

12.442.000

2.800.000

32

5.144.000

59,5

2020

20.057.000

5.230.000

60

9.556.000

110,6

Tablo I Toplam Nüfus ve Atıksu Debileri

Tablo m

İstanbul'un Mevcut Taşıyıcı Sistemleri ve Tünelleri (1993 Mart ayı sonu itibariyle)

En yüksek debi
ırf/gün mVsn


Ortalama debi
mVgün nf/sn


Yıllar

larla örtülü olup üç tarafı, tonozlu beş hücre ile çevrilmiştir. Bu bölümler, eskiden sedirlerle tefriş edilmiş okuma salonları idi. Söz konusu bölümlerden üçü, sofadan, iki sütun üzerine oturan üç kemerle ayrılmıştır. Sofanın gerisinde bulunan kitap hazinesinde evvelce yaldızlı kafesli ahşap dolaplar vardı. Bu bölüm havalandırmayı sağlamak için her yanı pencereli olarak yapılmıştır.



Bibi. ISTA, III, 1276-1281; Ö. Çetinalp, "Ve-fa'da Atıf Efendi Kütüphanesi", Röleve, I (1968). s. 30-31; Unsal, Kütüphaneler, 98, 101, 117; A. Küçükkalfa, "istanbul Vakıf Kütüphaneleri", Vakıflar, Ankara, 1985; S. Eyice, "Atıf Efendi Kütüphanesi", DlA, IV, 61. SEMAVİ EYİCE

ATKSU

Kullanılmış pis su ve diğer sıvı maddeler. Konutlarda ve işletmelerde kullanılan suların ve diğer sıvı maddelerin uzaklaştırılması ve zararsız hale getirilmesi, geçmişte olduğu gibi bugün de, gerek halk sağlığı gerekse şehircilik açısından, İstanbul'un en önemli sorunlarından biridir.

İstanbul'da arıtma sorunlarına ilişkin çalışmaların başlangıcı 1920 yılı öncesine kadar uzanır. İlk çalışma 1918-1920 arasında Fransızlar tarafından "Genel Kanalizasyon Projesi" adı altında hazırlanmıştır. Bu çalışmayı, Şehremini Doktor Emin (Erkul) döneminde, 1925'te başlanan Alman mühendis Wild'in hazırladığı "İstanbul Su Temini ve Kanalizasyon Master Plan ve Fizibilite Raporu" izlemiş, 1959'a kadar da bu proje baz alınmak suretiyle çok sayıda caddeye kanal döşenmiştir. İstanbul'da atıksulann ayrık sistemle toplanması çalışması ise 1959-1966 arasında Alman Prof. Dr. Dietrich Kehr tarafından projelendirilmiştir.

1966-1970 arasında Dünya Sağlık Teşkilatı'nın müteahhidi DAMOC Konsorsiyumu tarafından "İstanbul Su Temini ve Kanalizasyon Master Planı ve Fizibilite Etüdü" hazırlanmıştır. Bu proje hâlâ uygulanan sistemin esasını teşkil etmektedir. 1970-1971 arasında SCANDIA-CONSULTI firması "İstanbul'un Yağmur Suyu Drenajı Master Planı"nı hazırlamış, 1974-1975 arasında DAMOC projesi CAMP-TEKSTER konsorsiyumu tarafından revize edilmiş, 1978-1980 arasında da NEDECO firması "Güney Haliç Ko-lektörleri Yenikapı Ön Arıtma Tesisi ve Ahırkapı Deniz Deşarjı" sisteminin uygulama projesi ile ihale dokümanlarını hazırlamıştır. 23.11.1981 tarihinde İSKİ kurulduktan sonra da, 1. ve 2. Aşama Kanalizasyon Projeleri hazırlattırılmış, Silivri-Gebze arasındaki tüm alanı içine alan "Büyük İstanbul Kanalizasyon Projesi" devreye sokulmuştur.

Bu son çalışma İSKİ tarafından sürdürülmektedir. Buna göre belirli deşarj sahalarından (Baltalimanı, Adalar, Bü-yükçekmece, Küçükçekmece, Terkos gibi) biyolojik arıtma çalışmaları devam etmektedir. Kadıköy deşarjının yerinin

değiştirilip Riva Deresi civarında kurulacak biyolojik arıtma tesisinden geçirilerek Karadeniz'e verilmesi ve Dragos'un batısında kalan kesimin atıksularının Kadıköy Havzası'ndan çıkarılarak Tuzla biyolojik arıtma tesisine bağlanması kararlaştırılmış ve çalışmalara başlanmıştır. Bütün bu projelere ve uygulamalara rağmen, kentin atıksu sorununun çözüldüğü söylenemez. Aksine, günden güne büyüyen ve 1993 sonbaharında atıksu (kanalizasyon) karıştığı için suyu sağlığa zararlı ve ölümcül hale gelen Elmalı Barajı'nın devreden çıkarılmasına kadar varan sorunun, bu vahim boyutlara ulaşmasında, İstanbul'a özgü bazı olgular önemli rol oynamıştır. Kentin . düzensiz, başıboş büyümesi; sanayinin gelişigüzel kurulması; iç göçün kentin nüfusunu baş döndürücü bir hızla artır-.ması, yeni kurulan gecekondu semtleri yanında lüks sitelerin de giderek baraj ve su kaynakları çevresinde yoğunlaşması bu olguların başında gelmektedir. Öte yandan mevcut kanalizasyon sistemlerinin arıtma yetersizliği yüzünden, önce Haliç ve tüm İstanbul'un sahillerinin, giderek Boğaziçi'nin ve Marmara Denizi'nin yoğun bir kirlilikle karşı karşıya kalmasının önü alınamamıştır. Günümüzdeki durum Yapılan araştırmalar (Büyük İstanbul Atıksu Projesi) sonucunda İstanbul'un atıksularının sadece konut kökenli olanlarının, 1990 yılı için nüfus başına birim atıksu debilerinin 160 It/N-gün olup 2020 yılı için 250 It/N-gün değerine ulaşacağım tespit etmiştir. Halen, 7.800 km'yi aşan eski ve yeni kanalizasyon şebekesinden, günde 1.350.000 m3'lük atıksu İstanbul Boğazı ve Marmara De-. nizi'ne akıtılmaktadır.



Yüklə 7,14 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   90   91   92   93   94   95   96   97   ...   129




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin