I u n d e n bugüN



Yüklə 7,14 Mb.
səhifə51/129
tarix09.01.2019
ölçüsü7,14 Mb.
#94242
1   ...   47   48   49   50   51   52   53   54   ...   129

Bibi. G. Rodenwaldt, Arcbâologiscbes Insti-tut deş Deutschen Reiches, 1829-1929, Berlin, 1929; H. Eteni (Eklem), İstanbul'da iki irfan Evi: Alman ve-Fransız Arkeoloji Enstitüleri ve Bunların Neşriyatı, İst., 1937; S. Eyi-ce, "Arkeoloji Enstitüleri", ISTA, II, 1023-1024; 150 Jahre Deutsches Archâologisches Institut, 1829-1979, Mainz, 1981.

SEMAVİ EYİCE



ALMAN ÇEŞMESİ

Sultanahmet'te günümüzde Sultanahmet Meydanı olarak anılan antik Hippodrom alanının kuzey kesiminde ve I. Ahmed Türbesi'nin önündedir. Meydanın dikilitaşlarla belirlenen aksından kaydırılarak doğuya alınmıştır.

Prusya Kralı ve Alman İmparatoru II. Wilhelm'in 1898 yılında Türkiye'ye yaptığı ikinci ziyaretinin anısına ithaf edilmiş bir anıttır. Anıtın tasarımının II. Wil-helm'in bir deseni üzerine geliştirildiği, planların Kaiser'in özel danışmanı mimar Spitta (1842-1902) tarafından çizildiği ve yapımının mimar Schoele'ye verildiği bilinmektedir. Yapının mimarları arasında ayrıca mimar Carlitzik ve İtalyan mimar Joseph Antony de vardır.

Çeşme için çalışmalar 1899 yılı yaz ' aylarında başlamış, önce Hippodrom alanının düzenlenmesi, dikilitaşların çevresinin düzeltilmesi ve ağaçlandırma çalışmaları yapılmıştır. Çeşmenin önce II. Abdülhamid'in 25. cülus yıldönümünde (l Eylül 1900) açılması düşünülmüş ancak, muhtemelen yapım çalışmalarının yetişmemesi nedeniyle 27 Ocak 1901 günü, bu kez İmparator Wil-helm'in doğum gününe rastlatılarak açılmıştır.

Yapıldığı tarihte Türk-Alman dostluğunun simgesi olarak sunulan ve dolayısıyla politik anlamı ve içeriği çeşme olarak işlevinin önüne geçen yapıt, günümüzde daha çok anıtsal değeri ile tanınmaktadır.

Çeşme, II. Wilhelm tarafından (kanalizasyon giderleri dahil) yaptırılmış ve Osmanlı hükümetine teslim edilmiştir. Evkaf Nezareti'nin devraldığı çeşmenin kitabesi Seraskerlik Dairesi görevlilerinden Ahmed Muhtar Bey tarafından yazılmıştır. Çeşmenin giriş bölümünde bir bronz plaka üzerinde de Almanca" olarak bir kitabe bulunmaktadır.

Alman Çeşmesi, genellikle üstü açık ve heykellerle veya plastik öğelerle bezeli Avrupa meydan çeşmelerinden hayli farklı bir tasarıma ve görünüme sahiptir. Mimari olarak, şeması veya kit-

Alman Çeşmesi'nin 27 Ocak 1901 günü açılışını gösteren eski bir kartpostal fotoğrafı. Gülden Hacaloğlu koleksiyonu

lı ve yüksek bir taban üzerinde sekiz basamakla çıkılan bir platform, bir su haznesi ve sekiz kolonla taşınan bir kubbeden oluşmaktadır.

Sekizgen tabanın yedi kenarında benzer kompozisyonlar içinde çeşmeler vardır. Güneydeki kenarı ise merdiven olarak düzenlenmiş ve böylece çeşmeye bir ön cephe kazandırılmıştır.

Kenarlara aksiyal olarak yerleştirilen çeşmelerin geniş ve uzun yalağı, dairesel kesitli bir teknedir. Musluklar, döküm metaldendir ve diyagonal yerleştirilmiş kare musluk tablalarına bağlanmıştır. Üstte, taş üzerine oyma ve zincirleme daire motifli bir şerit dolanır.

Su haznesinin bulunduğu platformda, çeşmenin tabanının parapetiyle hazne arasında bir çevre koridoru ve kenarlarında mermer oyma kanepeler vardır. Bu da başka örneği olmayan bir

Alman Çeşmesi (sağda) ve çeşmenin kubbe içi mozaik kaplamasından bir görünüm (üstte).

Fotoğraflar Afife Batur

düzenleme öğesidir. Çevre koridorunun zemini, renkli taşlardan geometrik desenli olarak işlenmiştir.

Su haznesi, silindirik bir taban üzerinde kubbemsi bir kapakla örtülüdür. Tümü mermerden yapılmış olan haznenin örtüsü, tunç döküm çemberlerle kuşaklanmış iken sonradan bunlar çalındığı veya çıkarıldığı için halen ahşap çıtadan çemberler bulunmaktadır. Hazne kubbesinin üstünde yine tunç döküm, kulplu ve taç biçiminde bir kapak vardır.

Çeşmenin en gösterişli kesimi, koyu yeşil renkli somaki kolonlar ile nakışlı kemerleri ve bakır kaplı açık yeşil renkli kubbesidir. Kolonların tunç dökümü tabanları ve başlıkları, kabartma desenlidir. Taban parçalarında, stilize bitkisel motifli ve almaşık sıralı dört, başlıklarda iki farklı desen kullanılmıştır.

Yarım daire kemerlerin kilit taşı noktalarına daire biçimli, göbekli ve kabara benzeri kabartma birer madalyon yerleştirilmiş; kemer yüzleri, ortası yıldızlı dairesel motif şeritleriyle çevrilmiştir. A. Muhtar Bey'in tarih kitabesi, İzzet Efen-di'nin sülüs hattı ve altından harflerle ve her beyti bir kemeri çevrelemek üzere kemerlerin iç yüzüne işlenmiştir.

Kubbenin içi, mozaik tekniğinde altın parçacıklarla kaplanmış; tam ortasına iç içe dairesel motiflerden oluşan renkli mozaik bir göbek yapılmıştır. Kubbe eteğinde kolon hizalarına gelen noktalarda sekiz tane madalyon vardır. Almaşık dizili olarak bu madalyonlarda açık yeşil zemin üzerine altın ile II. Abdülhamid'in tuğrası ve Prusya mavisi zemin üzerine yine altınla ve gotik harflerle II. Wilhelm'in inisiyalleri (W ve II) işlenmiştir.

Yarıküre biçimli kubbe bakır kaplıdır ve eteğinde dışta döküm bronzdan bir damlalık çemberi vardır.

Alman Çeşmesi, hiçbir figüratif motifin kullanılmadığı bezemesi, çeşme ti-polojisi açısından özgün şeması, politik ve anısal içeriği ve kuşkusuz anıtsal kalitesi ile İstanbul'u zenginleştiren bir yapıttır.



Bibi. Yıldız Hususî, BOA, no. 416/116. (12.9.1318); Tanışık, İstanbul Çeşmeleri, I, 298-300; İSTA, II, 727-728; S. Eyice, "İstanbul (Tarihî Eserler)", İA, V/2, 1214/94.

AFİFE BATUR

ALMAN ELÇİLİĞİ BİNASI

Alman İmparatorluk Sarayı olarak da tanınan ve bugünkü adıyla Almanya Federal Cumhuriyeti Başkonsolosluğu binası olan yapı, Gümüşsuyu-İnönü Caddesi üzerinde yer almaktadır.

Yapı, İkinci Alman İmparatorluğu döneminde İstanbul'da inşa edilen ilk Alman elçilik binasıdır. Prusya Elçiliği'ni barındıran eski binanın ihtiyaçları karşılayamaz ve onanma muhtaç duruma gelmesi üzerine yeni bir tasarımın oluşturulması ve uygulanması söz konusu olmuştur. Bu görevi üstlenen Kölnlü eyalet mimarı Hubert Goebbels, biri mevcut arsanın değerlendirilmesine, diğeri ise

L

ALMAN ELÇİLİĞİ YAZLIK

210

F

211



ALMAN HASTANESİ

iki oda, birinci katta rahibeler için bir oda, kadın hastalara ayrılmış bir özel oda bulunmaktaydı. Orta bina iki katlıydı, iki katta da çiçek hastaları için odalar, zemin katta bir de çamaşırhane yer almaktaydı. Ön cephede bulunan üçüncü binanın alt katında mahzen, banyo, eczane ve bir hasta odası vardı. Birinci katında bir genel hasta koğuşu, frengi hastalarına ayrılmış bir istasyon ve birinci sınıf hastalar için 5 özel oda mevcuttu. Isınma odun sobalarıyla sağlanıyordu. Hastanedeki toplam 33 yatak genel koğuşlarda iki sıra halinde dizilmişti. Koğuşlar birbirine koridorlarla bağlıydı. Hastanenin iç hizmetleri biri müdire, ikisi erkek koğuşundan, biri kadın koğuşu ve eczaneden, biri de mutfak ve çamaşırhaneden sorumlu beş rahibe tarafından yürütülmekteydi. Ayrıca birer hastabakıcı, kapıcı, hizmetçi ve aşçı bulunmaktaydı. Binanın su

1871 yangınında boşalan yakın çevredeki arazinin de dahil edilmesine dayanan iki proje geliştirmiştir. Bu arada yeni projenin, yapılaşmanın olmadığı yeni ve serbest bir çevrede inşa edilmesi düşüncesi de gündeme gelmiş ve bugünkü binanın işgal ettiği yerdeki ilk arazi satın alınarak zaman içinde genişletilmiştir. Galata Serdar-ı Ekrem Sokağı'ndaki (eski adıyla Yazıcı Sokağı) ilk arsada ise bugün "Doğan Apartmanı" yükselmektedir. Arazinin bir kısmını kaplayan mezarlıktan yalnızca Silahdar Ali Ağa ve ailesinin mezarları, anlaşma üzerine korunmuştur. Büyük bir yer edinme arayışında, Rusya,. Fransa ve İngiltere elçiliklerinin yerleştiği alanlardan daha küçüğüne razı olmayarak Almanya'nın prestijine uygun bir çözüme varılması isteği de rol oynamıştır. Sonuçta, başka koşullar için üretilen proje, değişikliklerle yeni bir duruma uyarlanmıştır, inşaat 1874'te başlamış ve l Aralık 1877'de binanın açılışı gerçekleştirilmiştir.

Yapı malzemesinin bir kısmı başka ülkelerden gelmiştir. Ana korniş ile pencere silmelerinin taşları Arles'dan getirilmiş, tuğlalar da kısmen Livorno'da kısmen de yerel bir işletmede üretilmiştir. Bir ülkenin yabancı topraklarda tipik mimarisi ile temsil edilmesi ve zamanın uluslararası geçerli stil öğelerinin bağdaştırılması, mimarın tasarımdaki çıkış noktalarıdır. Ana bina, kısa kenarlarında birer çıkma bulunan büyük, dikdörtgen bir kütleden ibarettir, içeride elçilik işlevinin gerektirdiği mekânlar ve bütün katlar yüksekliğinde, üstü açık, küçük bir peristyl yer almaktadır. Kütle ve cephe düzeninde neorönesans bir yaklaşım egemenken, yalın bir klasisizm ve özellikle cephede çıplak tuğla kullanımı Prusya mimari geleneğine bağlanmaktadır, iç mekanların tefriş edilmesinde de yine diğer bazı önemli elçiliklerin standardı gözetilmiş ve eldeki kısıtlı maddi olanağa rağmen öncelikle büyük kabul salonlarına değerli Türk halıları, abajurlar ve ampir üslubunda mobilyalar yerleştirilmiştir. Önemli salonlar ve geçiş mekânları, klasisizm içinde (kaset tavanlar, alçı-mermer duvar kaplamaları, nişler içinde heykeller) "Prusya görkemi"ni vurgulamaktadır. Özgün eşyanın çoğu,



ALMAN ELÇİLİĞİ YAZLIK KÖŞKLERİ

Tarabya'da koy içinde, Yeniköy-Tarab-ya caddesi üzerindedir. Denize hayli geniş bir cephe veren büyük bir bahçe içine yerleştirilmiş çeşitli yapılardan oluşmuştur.

Alman Elçiliği

(bugün


başkonsolosluk)

binasının

bahçe

cephesinden



görünümü,

19. yy sonu.



Necdet Sakaoğlu koleksiyonu

binaya zaman içinde iki kez el koyulduğu için kaybolmuştur. Başlıca bezeme öğelerinden olan sekiz adet ünlü çatı kartalı da II. Dünya Savaşı sırasında kaybolmuştur.

istanbul'un mimarisiyle kontrast içinde, fazla kütlesel bir etkiye sahip oluşu, bir ön bahçesi olmaksızın âdeta doğrudan caddeye açılması, bazı önemli iç mekânların karanlıkta kalacak şekilde dışarıyla zayıf ilişkilendirilmesi zamanında eleştirilmiştir. Dönemin Alman gazeteleri, yeni elçilik binasından söz ederken "Almanya'nın birliği ve büyüklüğü", "Prusya ruhu", "Avrupa ve Asya'yı kucaklamak isteyen kartallar" gibi ifadelerle yapının temsil ettiği imparatorluk imgesini vurgulamışlardır.

Bugün başkonsoloslukta 1989'da binaya yerleşen Alman Arkeoloji Enstitü-sü'nün istanbul şubesi de faaliyetini sürdürmektedir.



Bibi. F. O. Gaerte, "Das Deutsche Kaiserlic-he Palais in istanbul", ist. Mut., 35 (1985), s. 323-351; Dokumentation - Kulturhistorische Bauten der Bundesrepublik Deutschland in İstanbul, Berlin, 1989; C. Meyer-Schlicht-mann, Von der Preussischen Gesandschaft zum Doğan Apartmanı, ist., 1992.

TURGUT SANER

Elçiliğin arazisi eski Tarabya Kas-rı'nın bulunduğu yerdir. Nitekim alt bahçede halen mevcut bir kemer kalıntısı üzerinde Abdülaziz'in tuğrası görülmektedir. Aynı kemerin diğer yüzünde yeşil zemin üzerine san yaldızla "Ya Hafız" yazılı bir levha vardır. Eski Tarabya Kasrı'ndan kalmış, değiştirilmemiş ve halen depo olarak kullanılan bir de mutfak binası vardır. Vaziyet planında yeni yapıların yamsıra yerleri bilinen kimi eski yapılar da işaretlenmiştir.

Bahçe düzeninde ve yeni yapıların yerleştirilmesinde belirli bir geometri ve aksiyalite gözetilmek işlenmişse de muhtemelen eski yerleşme izlerine bağlı kalmaktan ötürü radikal bir geometri sağlanamamış görünmektedir. Merkezdeki meydanda kesişen yollar, olması gerektiği gibi 90 derecelik bir açı yapmazlar. Elçilik rezidansından başlayıp batıdaki partere ulaşan anayol, düz bir doğru olarak uzanmak yerine hafif bir kırılma gösterir. Binaların yerleşimi de simetrik bir konumda değildir. Örneğin, ana bina merkezde görünmesine karşılık yeni elçilik evi ve müsteşar evinin konumları simetri dışıdır. Dolayısıyla Alman neoklasik yerleşme düzeninin bir hayli dışına düşen daha serbest bir yerleşme gözlenir.

Yapılar fazla yüksek olmayan kagir birer bodrum kat üzerine üç (bazısı iki) katlı ve ahşap olarak inşa edilmişlerdir. Tüm yapılarda şale tipi bir ahşap bezeme kullanımı vardır.

Binalar, genel olarak 19. yy sonunun eklektisist anlayışını yansıtmaktadır. Planlarının, ana çizgileriyle klasik olan



Alman Elçiliği Yazlık Köşkleri

Elçilik rezidansı (sağda), elçilik müsteşarı konutu (solda). Almanya Federal Cumhuriyeti istanbul Başkomolosluğu'nun izniyle

düzenine karşın cephelerde oryantalist bir tasarımın pek çok öğesi yer almaktadır. Dilimli moresk (magrip tipi) kemerler, "Chinoiserie" üslubundan kule figürleri ve tüm çatı saçaklarının uçlarında görülen mızrak biçimli öğeler bunlardan birkaçıdır. Önde denize bakan elçi evinde eklektisist repertuvara alt kat pencerelerindeki üçlü yonca yaprağı biçimindeki neogotik pencere düzenlemeleri eklenmektedir.

Zaman içinde bazı yeni ek binaların da inşa edildiği elçilik arazisi içinde, bahçede eski hamam binasının yerine inşa edilmiş bir de şapel bulunmaktadır. Bahçede bazı başka yapılar da vardır. Bunlar arasında üzerinde kazıma tekniğinde Aziz Georg'un tasviri bulunan bir çeşme ile mezarlık ve Moltke Anıtı anıl-malıdır.

Denize nazır tepe üzerindeki bu mezarlıkta I. Dünya Savaşı'nda şehit olan askerler ile Mareşal Von der Goltz yatmaktadır. Şehit askerlerin anısına hazırlanan rölyef, kendisi de asker olan Ge-org Kolbe'ye aittir.

Üst bahçe terasında 1835-1839 yıllan arasında Türkiye'de bulunmuş olan Moltke'nin anısına dikilmiş bir de obelisk vardır. Kaidesindeki yazıya göre 1888'de dikilmiş olan obeliskin bir cephesinde Moltke'nin bronz bir madalyon içinde profilden portresi yer almaktadır. Kaidenin ise bir yüzüne II. Abdülha-mid'in tuğrası, diğer yüzüne de imparator II. Wilhelm'in "W" ve "R" harflerinden oluşan monogramı işlenmiştir.

Tümü bakımlı olan binalar, 1990 Ha-ziran'ında bir yangın tehlikesi geçirmiş-se de mutfak dışında önemli bir zarar meydana gelmemiştir.

AFİFE BATUR



ALMAN HASTANESİ

Taksim Sıraselviler Caddesi'nde bulunan özel sağlık kurumu. Prusya Elçiliği hekimlerinden Dr. Georg Hermann Rit-ter von Mühling'in (1826-1907) önerisi üzerine İstanbul'daki D. W. V. Alman Hayır Cemiyeti'nin katkılarıyla 6 Nisan 1846 tarihinde kurulmuştur. Hastane için gereken arsa ve bina Alman Protestan Kiliseleri Topluluğu tarafından sağlanmıştır. Sıraselviler'de sadece 5 yatakla hizmete giren hastanenin kısa bir süre sonra ihtiyaçları karşılayamadığı görüldüğünden aynı yılın kasım ayında daha geniş bir ev kiralanmıştır. Hastane 1851'de Sakız Sokağı'na, 1853'te de Telgraf Sokağı'na taşınmış ve içinde taş bir bina bulunan bir arsa da satın alınarak hastaneye eklenmiştir. Kırım Savaşı (1854-1856) sırasında hasta sayısı artınca, 1856'da Halilpaşa arsası adı verilen bugünkü hastane sahasının içine ek bir bina yapılmıştır.

Hastane 1874'te at nalı şeklinde dizilmiş üç binadan oluşuyordu. Ön binanın zemin katında kapıcı odası, bekleme odası, mutfak ve mahzen, asma katta konsültasyon odası, rahibeler için

Geçen yüzyılın sonlarına ait iki kartpostalda Alman Hastanesi'nin binaları. Erkin Emiroğlu arşivi (üst), Nuri Akbayar koleksiyonu (alt)

ihtiyacı ise bir kuyu ve sarnıçtan sağlanıyordu.

Hastane Alman Hayırseverler Cemiyeti tarafından Alman Elçiliği'nden bir temsilci ile birlikte yönetilmekte ve cemiyet üyeleri ücretsiz tedavi edilmekteydi. Hastaların büyük bölümünü İstanbul'a gelen Alman gemiciler, yoksul Almanlar oluşturuyordu. İstanbul halkından da çok sayıda hasta başvurmaktaydı. İstisnalar dışında ruh hastalan ile frengililer kabul edilmiyordu. Eczane, gerekli farmasötik işlemleri bilen bir rahibenin sorumluluğu altında çalışmaktaydı. Gereken droglar İstanbul'da ilgili yerlerden sağlanmakta, alkaloitler ise Almanya'dan getirtilmekteydi. Hastanede basit ameliyatlar için gereken cerrahi aletler, ayrıca bir elektromanyetik cihaz ile sabit akım veren 30 voltluk bir batarya da bulunmaktaydı. 1915'te şehir elektrik ağına bağlandıktan sonra hasta-



212

ALMAN KÜLTÜR MERKEZİ

nede röntgen ve sterilizasyon bölümleri açılmıştır.

I. Dünya Savaşı sırasında (1914-1918) Almanya'dan hekimler getirtilmiş ve bir doğum servisinin açılması düşünülmüş fakat savaş yüzünden gerçekleştirilememiştir. Savaş sırasında 1917'de ana bina sivil hizmete bırakılmış, çocuk ve erkek servislerine ait 72 yatak askeri birliklere verilmiştir. Teknik aletlerin de ortaklaşa kullanılması kararlaştırılmıştır. Savaşta yaralanan Türk ve Alman askerler hastanede tedavi edilmişler, sterilizasyon bölümünün bir kısmı da bitleri temizlemek için bir tebhirhane haline getirilmiştir. Çocuk servisinin yerine, 1918'de Mo-da'da bir yer kiralanarak 20 yataklı bir çocuk servisi faaliyete geçirilmiştir.

I. Dünya Savaşı'nın bitiminde imzalanan mütarekename uyarınca bütün Alman ve Avusturyalılar istanbul'u terk etmişler ve 2 Şubat 1919'da hastanede İngiliz hekim ve hemşireler çalışmaya başlamıştır. Bu tarihten sonra ingilizler hastanede asker barındırmışlar, 1925-1928 yıllarında da hastaneyi Amerikalılar kullanmışlardır. Kaiserswerth rahibe hemşireleri ancak 1931'de Alman Hastanesi'ne geri gelmişlerdir. Kaiserswerth Vakfı 1973'te dağılınca hastane Alman Federal Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı'na bağlanmıştır. Eylül 1993'te, Almanya ile Türkiye arasında imzalanan bir protokole göre Alman Federal Cumhuriyeti, Alman Hastanesi üzerindeki bütün haklarını ve kullanım imkânlarını İstanbul Erkek Liseliler Vakfı'na devretmiştir.

Günümüzde Alman Hastanesi; dahiliye, cerrahi, kadın hastalıkları, doğum ve çocuk kliniği, röntgen, laboratuvar ve mutfak bölümlerinin bulunduğu ana bina ile diğer binalarında bulunan toplam 90 yatakla faaliyetini sürdürmektedir. Bibi. Plan-Proje-Kroki, BOA, no. 701; İrade, Rüsumat, BOA, no. 6-20, s. 1312; Abdullah Bey-Zoeros-Mordtmanrı: "Notices sur le hö-pitaux civüs de Constantinople", Gazette Me-dicale d'Orient, c. 18, no: 9 (1874) s. 141-142; H. Akbay, "Alman Hastanesi", İSTA, II, 728; İstanbul Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı Cem'i Demiroğlu Üniversite Arşivi Alman Hastanesi dosyası.

NURAN YILDIRIM

ALMAN KÜLTÜR MERKEZİ

Aralık 1956'da, Almanya ile Türkiye arasındaki kültürel ilişkileri geliştirmek amacıyla, Dr. Robert Anhegger tarafından, Beyoğlu Alyon Sokağı'nda kurulan kültür merkezi.

Merkezin Teutonia Alman Kulübü'n-de(-0 başlayan kuruluş çalışmalarında Macit Gökberk, Behçet Necatigil, Adalet Cimcoz, Haldun Taner, Bülent Özer, Metin Özek, Mustafa Aslıer ve Ekmel Zadil de yer aldı. Başlangıçta, Türk Alman Kültür Enstitüsü adıyla, Almanya'da bulunan Goethe Enstitüsü'nün Türkiye şubesi olarak yalnızca dil eğitimi vermeyi amaçlayan kuruluş, 21 Ocak 1959'da Türk-Alman Kültür Der-neği'ne dönüştü ve kültür etkinliklerine

başladı. 196l'de, merkezi Almanya'nın Münih kentinde bulunan ve 70'i aşkın ülkede 150'ye yakın şubesi olan Goethe Enstitüsü'nün bünyesine girdi. Böylece Almanya'dan yazar ve sanatçıların gelmesi ve merkezin çalışmalarına destek vermesi kolaylaştı. 1988'de Alman Kültür Merkezi adını alan kuruluş çalışmalarını, Program, Eğitsel İlişkiler, Dil ve Kütüphane bölümlerinde yürütmektedir. Uluslar ve kişiler arasında kültürel iletişime yardımcı olmak ve Alman dilini yaymak amacında olan merkez, çalışmalarını 2.500'e yakın üyesiyle halen İstiklal Caddesi'ndeki Odakule binasında sürdürmektedir.

AYŞE HÜR

ALMAN LİSESİ

Beyoğlu Tünel'de, Almanca eğitim veren, Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı özel yabancı okul.

Alman Lisesi, 19. yy ortalarından itibaren sayıları giderek artan Alman tüccar, zanaatkar, mühendis, hekim ve elçilik mensuplarının çocuklarının eğitim ihtiyacını karşılamak üzere Mayıs 1868' de 23 öğrenci ve 2 öğretmenle derslere başladı. Okul, çocuklarını Prusya Elçiliği ikametgâhında, 1850'den beri eğitim veren Protestan evangelist kilisesine bağlı okula göndermek istemeyen; çağdaş ve bağımsız bir eğitim düşleyen Alman ve İsviçreli ailelerin çabalan sonucunda kısa sürede gelişti. 1871'de Alman Birliği'nin sağlanmasından sonra, Alman devletinden önemli yardım alabilme olanağı doğdu. 1873'te İstanbul'da ayrı ayrı eğitim vermekte olan iki Alman okulu birleşti. O yıl, okulun 4 öğretmeni ve 147 öğrencisi vardı.

1873'e kadar Pera civarındaki kiralık binalarda barınan okul, aynı yıl Galata yakınındaki kendi binasına taşındı. Galip Dede Sokağı'na bitişik Müeyyetzade Camii karşısında bulunan ve Doğan Apartmanı olarak bilinen binanın mimarı M. F. Cumin'di. Okulun planı, dönemin Alman okul planlarına uygun olarak düzenlenmişti. On bir sınıflı ve üç katlı olan binada, öğretmen konutları, bir sarnıç ve bir jimnastik salonu da vardı. Dönemin okul binalarında sık

Alman


Lisesi'nin

Şahkulu


Bostanı

Sokağı'ndaki

bugünkü

binası.


Erkin Emiroğlu arşivi

rastlanan neoklasik üsluptan izler taşıyan yapı, 1894'teki zelzelede büyük hasar gördü. Sayıları sürekli artan, 1873'te 147; 1884'te 180 erkek, 137 kız olmak üzere toplam 317'ye yükselen öğrencilerin ihtiyaçlarına yetmeyen eski okul binasının yerine yeni bir bina yapılması gündeme geldi. 1868'de okulun kurulmasına önayak olan Okul Birliği, İstanbul'daki Almanlardan ve Almanya'dan o zamana, göre büyük bir meblağ olan 100.000 mark topladı. Deutsche Bank'ın da mali desteğiyle inşa edilen o zamanlar on beş sınıflı yeni binaya Eylül 1897'de taşınıldı. 1901'de binaya, kız okulu ve öğretmen evleri için altı sınıflı bir bölüm eklendi. Alman Lisesi'nin bugün de bulunduğu Şahkulu Bostanı So-kağı'ndaki bu bina üç katlıydı. Planlarını, binanın inşaatını da üstlenen Otto Kapp, eski binada olduğu gibi dönemin eğitim ilke ve ihtiyaçları yanında sağlık koşullarına ve pedagojik işlevlere uygunluğu da göz önünde bulundurarak, hazırlamıştı. Binanın cephesi pilastırlar ve neoklasik üsluba uygun dekoratif unsurlarla bezenmişti.

I. Dünya Savaşı sona erdiğinde Türkiye'deki Almanlar ülkeyi terk ederken Alman Lisesi de kapatıldı, bina işgal kuvvetlerinin eline geçti. Okul Kasım 1924'te o zamanki adı Polonya Caddesi olan Nuriziya Sokağı'nda geçici bir binada 100 öğrenciyle yeniden açıldı. Bir yıl sonra yeniden kendi eski binasına taşındı. O günlerde binaya merkezi ısıtma sistemi eklendi. Neoklasik üsluba uygun olarak inşa edilmiş eski düz çatı, beşik çatı ile değiştirilerek bugünkü haline getirildi. Bu onarım ve ekler sıra-sında, binanın bazı karakteristik özellikleri değişime uğradı. II. Dünya Savaşı'nın son dönemlerinde, 1944'te kapatılan okul, 1953'te yeniden açıldı. Arada geçen sürede Beyoğlu Kız Lisesi olarak kullanılan bina, 1953-1957 arasında önemli onarımlardan geçti. Binaya bir jimnastik salonu ve müzik odası eklendi. Okulun karakteristik Prusya üsluplu cephesi de değiştirilerek kışla görünümünden uzaklaşması sağlandı.

Bina, bazı küçük değişiklikler dışında, halen 1957'deki durumunu sürdür-

r

inektedir. Okulun "L" biçimindeki kitlesi, uzun koridorlu ve iki yanı derslikli bir plana dayanır. Binanın dolaşım eksenini oluşturan koridorlar ve oldukça geniş merdivenler, dersliklerden aynı anda çıkan öğrencilerin rahat dolaşımını sağlamayı amaçlamaktadır. Üst katlarda yer alan spor, müzik vb işlevli salonlar Prusya okul mimarisinin ve 19- yy Alman eğitiminin vazgeçilmez öğelerindendir. Binanın cephesi 19. yy okul binalarında sık rastlanan sadeleştirilmiş, klasik bir cephedir. Bu sade görünümü, kornişler ve saçak süslemeleri tamamlamaktadır.



Başlangıçta İstanbul'daki Alman çocukların okul ihtiyacını karşılamayı amaçlayan okul giderek Alman, İsviçreli ve Avusturyalı öğrenciler yanında 18 değişik ulus ve tabiyetten öğrencilere de açıldı. İstanbul'un Türkler arasında da rağbet gören seçkin okullarından biri oldu.

1879'da Direktör Mühlmann döneminde hazırlık sınıfı açılarak Almanca bilmeyen çocukların da okula devam edebilmeleri sağlandı. 1880'lerden sonra, öğrencilerin 16 yaşına kadar eğitim görebilecekleri bir ortaokul yapısı kazandı. 1898'de, Alman imparatorunun İstanbul'u ve okulu ziyaretinden sonra, okula Alman resmi ortaokul diploması verme hakkı tanındı. 19H'de son sınıflara sınavla Osmanlı diploması verilmeye başlandı. I. Dünya Savaşı yıllarında, bir ara, öğrenci sayısının bine varmasının en önemli nedeni, Almanya dışında orta dereceli Alman diploması veren tek Alman okulu olmasıydı.

1924'te yeniden açıldığında okulun 587 öğrencisi vardı. Bu sayı 1931'de 828'e yükselmişti. Okul, kuruluşunda olduğu gibi, Alman devletinden yardım ve destek görüyordu. 1933'ten sonra, nazizm döneminde, dönemin okul müdürü Scheuermann'ın da katkılarıyla eğitim büyük yara almadan ve bağımsızlığı korunarak sürdürülebildi. 1954'te Başbakan Konrad Adenauer'in ve 1957'de Cumhurbaşkanı Theodor He-uss'un okulu ziyaretleri, Federal Almanya'nın bu eğitim kurumuna verdiği önemin bir göstergesiydi. Okul bu destekten yararlanarak kısa zamanda İstanbul'un seçkin özel yabancı okulları arasında yerini aldı. Bu gelişmede nazizm döneminde Almanya'yı terk eden hocası Leo Spitzer'i izleyerek İstanbul'a gelmiş olan ve önce öğretmen, daha sonra müdür yardımcısı, 196l'de okul müdürü olan Anstock'un payı vardı.

İstanbul Özel Alman Lisesi günümüzde bir yıllık hazırlık sınıfı, üç yıllık orta kısım ve dört yıllık lise kısmıyla, Türkçe-Almanca iki dilde eğitim yapan, zorunlu İngilizce yanında seçmeli olarak Fransızca da okutan, fen ağırlıklı bir lisedir. Sınıfların her biri A'dan D'ye dört şube olup A şubeleri Alman tabiiyetindeki öğrencilerle daha önce Almanya'da okumuş Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı öğrencilere ayrılmıştır. Merkezi sınav sistemi ile öğrenci alınan okul-

da 1993-1994 öğretim yılında 259 kız, 698 erkek öğrenci eğitim görmektedir. Bunlardan 114'ü çoğu Alman olmak üzere yabancı uyrukludur.

BURCU ÖZGÜVEN



Yüklə 7,14 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   47   48   49   50   51   52   53   54   ...   129




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin