el-Esmau’l-Mübheme (s. 4)’deki açıklamalarına dayanmaktadır. Bütün bunlar ise ihtimale mebnidir. Bu şekilde tayini kesin olarak yapabilmeye elverişli ortada kat’i bir nass bulunmamaktadır.
22 Bu Şafii fukahâsının büyüklerindendir. Zehebî, ondan Siyer-u A’lâmi’n-Nubelâ (XVII, 668)’de şöylece nitelendirmektedir: “İmam, büyük ilim adamı, Şeyhu’l-İslâm... aklı sağlam, kavrayışı yerinde olduğu halde 450 h. Yılında 102 yaşında iken vefat etti. Allah’ın rahmeti üzerine olsun).
23 İbnu’l-Kayyim, Mes’eletu’s-Semâ’ (s. 262). Bu Risaletu’t-Taberi (s. 32)’de bulunan bilgilerin bir özetidir.
24 Kurtuba’da, Malikilerin en ileri gelen ilim adamı idi. Zehebî (XIX, 490)’da şunları söylemektedir: “İmam, büyük ilim adamı, uyulan önder, zahid... 520 yılında vefat etti.”
25 Fakih el-Heysemi, Keffu’r-Rua an İstinai Alati’s-Semâ’, s. 50, ez-Zevacir kenarında-; Kurtubi, (XI, 237-238)
26 Ünlü Muhammed b. Ahmed el-Ensarî el-Kurtubi olup, el-Cami li Ahkami’l-Kur’ân’ın müellifidir. 671 yılında vefat etmiştir. Birinci satırı el-Cami’de buna yakın ifadelerde (XIV, 54)’de yer almaktadır.
27 Allame Alûsi, Rûhu’l-Meânî (XI, 70)
28 İmam, büyük ilim adamı Şeyhu’l-İslâm Takıyu’d-Din, ünlü Mukaddimetu Ulumi’l-Hadis’in müellifi. Zehebî, Siyeru A’lâmi’n-Nubelâ’da şunları söylemektedir:
“Çağında tefsir, hadis ve fıkıhta... fazilet sahibi kimselerden birisi idi. 643 yılında vefat etti.”
29 Bk. Fetâvâ İbni’s-Salâh (300-301), Dr. Kalâcî’nin tahkiki. İbnu’l-Kayyim ondan İğâsetu’l-Lehfân (I, 228)’de bundan daha geniş bir bölüm iktibas etmiştir. Onun iktibasında bunun bir bölümü de yer almaktadır.
30 Büyük ilim adamı, muhakkik, İbrahim b. Musa el-Lahmî Ebu İshak el-Gırnatî olup, son derece üstün ve nefis eserlerin müellifidir. 590 yılında vefat etmiştir.
31 1. Rasûlullah (s.a)’a yalan ihtivâ eden ve zayıf hadislere güvenmeleri... Zayıf hadislerin ise Peygamber (s.a) tarafından söylendiğine dair zan galip değildir. Dolayısıyla bunlara bir hüküm isnad etmeye imkân yoktur. Durum böyle olunca ya yalan oldukları bilinen hadisler hakkında ne denilir? (s. 299-300)
2. Maksatlarına uymayan sahih hadisleri reddederek bunların akla muhalif olduğunu ileri sürerler. Kabir azabını, sıratı, mizanı, âhirette Allah’ın görülmesini ve benzeri hususları inkâr edenler gibi. Bunların akla aykırı olduğunu ileri sürerler. (s. 309)
3. Allah’tan ve Rasûlünden gelenlerin kendisi vasıtasıyla anlaşılabildiği arapça ilmini bilmemekle birlikte, arapça olan Kur’ân ve sünnet hakkında söz söyleme cesaretini göstererek, şeriatı geride bırakıp, ilimde derinleşmiş olan kimselere muhalefet etmeleri.
4. Apaçık usulü bırakıp saparak, akılların çeşitli tavırlar takındığı müteşâbîhata tabi olmaya yönelmeleri. (s. 320)
5. Mutlaklara kayıt getiren hükümleri tetkik etmeden, mutlak ifadeleri alıp kabul etmek. Tahsis edici buyrukları var mıdır, yok mudur düşünmeden umumi buyrukları almak. Aynı şekilde bunun aksini de yaptıkları olur. Meselâ, nass mukayyed ise mutlak alınır yahut has ise başka herhangi bir delil olmadan mücerred görüş ile umumi kabul edilir. (s. 329) (a)
6. (s. 334): Delilleri kullanılacakları yerlerden uzaklaştırarak tahrif etmek. Meselâ delil herhangi bir menâta dair vârid olmuş iken bir başka menâta yönlendirilerek her iki menâtın aynı olduğu vehmini vermekle delilleri tahrife kalkışmak. Bu ise sözleri yerlerinden kaydırmak suretiyle yapılan gizli tahriflerdendir. Bundan Allah’a sığınırız. Büyük bir ihtimalle İslâmı kabul ettiğini ifade etmekle birlikte sözlerin yerlerinden tahrif edilmesini yeren bir kimse, bu işe ancak karşı karşıya kaldığı bir şüphe ya da kendisini haktan alıkoyacak bir bilgisizlik olmadan açıkça sığınması. Bununla birlikte o kimsede delilin gerçek yerinde kullanılmasını alıkoyacak bir hevâsı da sözkonusu olur. Bu sebeple böyle bir kimse bid’atçi olur.
7. (s. 348) Şeyhlerini tazimde çok ileri derecede giderek sonunda onları haketmedikleri seviyeye ulaştırmaları. Onların aşırıya gitmeyip, orta hallileri, Allah’ın filandan daha büyük hiçbir velisinin olmadığını iddia eder. Bazen velayet kapısını bu sözü eden kişi dışında diğer ümmetin yüzüne kapatırlar. Bu ise katıksız bir bâtıldır... (s. 349): Orta halli mutedil olanları ise şeyhinin Peygamber (s.a)’a eşit olduğunu ileri sürer, ancak ona vahiy gelmediğini ifade eder.
a. Derim ki: Daha sonra İmam Şâtibî buna dair faydalı, ilmî birtakım örnekler vermektedir. İbnu’l-Kayyim ise sözü geçen bu kanaati ters çevirmeyi, sufîlerin kendi şarkılarını mubah kabul etmekteki hatalarının esası kabul etmektedir. Bunun için yukarıda belirtilen eserine (s. 360) başvurulabilir. Benzeri bir yanlışlıkla çağdaş Gazalî musikiyi mubah kabul etmiştir. Bk. es-Sünnetu’n-Nebevîyye (s. 70)
32 Bu, vasat bir kimse tarafından bilinmemesi sözkonusu olmayacak kadar meşhur bir kimsedir. 751 yılında vefat etmiştir.
33 Buna dair talik (not) yazan kişi: “Bunu kimin söylediğini bilmiyorum” demektedir. Bense bu sözlerin bizzat İbnu’l-Kayyim’e ait olduğunu sanmaktayım. Çünkü onun üslûbu ve ruhu bu ifadelerde açıkça görülmektedir. Ayrıca bu şiiri bazı beyitlerde kısmen farklılık ile ve bazı fazlalıklarla İğâsetu’l-Lehfân’da da zikretmektedir.
34 Büyük ilim adamı Ebu’l-Fadl Şihabu’d-Din es-Seyyid Mahmud el-Alûsi, Bağdat müftüsü olup, pekçok eseri vardır. En meşhurları ve büyükleri Rûhu’l-Meânî adını taşıyan tefsiridir. 1270 yılında vefat etmiştir.
35 Derim ki: Silsiletu’l-Ahadîsi’s-Sahiha, 1803’de kaynakları gösterilmiştir.
36 Bk. Hafız İbn Receb, Camiu’l-Ulumi ve’l-Hikem(s.5) Fethu’l-Bârî(1/13)
160 Şeyhulislam el Ensari el İ’lam vel İhtimam(s.490 v.d.)
161 El İ’lam vel İhtimam(s.492-493)
162 İbni Asakir(23/385) Nablusi Ta’tirul Enam(s.662) Zehebi Mizanul İtidal(3/233) İbni Hacer Lisanul Mizan(3/45) Kenzul Ummal(41487) İbni Adiy Kamil(3/387) İsnadında Said Bin Meyseretül Bekri vardır ki zayıftır!
208 Ebu Ya’la(11/462) Hakim(2/651) Heysemi Maksadu Ali(1240) Mecmauz Zevaid(8/211) İbni Hacer Metalibu Aliye(3853, 4574) Suyuti el Havi(2/179) Busayri İthaf(7170, 7295) İbni Asakir(47/496) Ali Bin Burhaneddin Halebi Siyretül Halebiye(2/432) Avnul Mabud(11/310) Suyuti Hasais(3/1146) Hakim, Heysemi ve Busayri sahih demişlerdir.
220 “ قد “ edatı, fiili mazi’nin önüne geldiği zaman fiile kesinlik kazandırır. Bu edat, işin geçmiş zamanda tamamlandığını vurgulamak için kullanılır. Bkz. Hasan Akdağ Arap Dili Dil Bilgisi(s.523) Prof. Dr. İbrahim Sarmış Arapça Dil Bilgisi(s.169) Dr. Bilal Temiz Sarf Bilgileri(s.55)
221 Zayıftır Deylemi(5945) İbni Hacer elİsabe(5/496) Şa’rani Bedrül Münir(1942) Camius Sağir(9032) Feyzul Kadir(6/225) Zübeydi İthaf(5/158) Kenzul Ummal(46046) Kunuzül Hakayık(7839) Elbani Daife(4658).Daiful Cami(5846) Bunu destekleyen diğer bir zayıf rivayeti Deylemi, Enes radıyallahu anh’den merfuan naklediyor; “Rüyamda iki kadın gördüm. Birisi konuşuyor, diğeri konuşamıyordu. Her ikisi de cennetlikti. Konuşana sordum; “Sen konuşuyorsun da bu neden konuşamıyor?” dedi ki; “Ben vasiyet ettim, o ise vasiyet etmeden öldü. Bu yüzden kıyamete kadar konuşamıyacaktır.” (Deylemi(3202) Tenzihuş Şeria(2/374) Ramuzül Ehadis(3591)
222 İbni Hibban(14/592) Ebu Ya’la(6/111) Hatibul Bağdadi Tarihu Bağdat(6/261) Mizzi Tehzibul Kemal(14/516) İbni Adiy el Kamil(4/175) Feyzul Kadir(5/370)
233 Taberani(19/296) Mecmauz Zevaid(7/182) Haşiyetu İbni Kayyım(13/249) İbni Adiy elKamil(2/209) Heysemi der ki; “Taberani’nin Ebu Bekre’den rivayetindeki tarikinde Hakem Bin Zuheyr adlı zayıf bir ravi vardır.” Heysemi diğer tariklerde ise tanımadığı kimselerin bulunduğunu söylemiştir. Ebu Cuhayfe’den, Ebu Malik el Eşcai’den ve İbni Amr radıyallahu anhum’dan şu lafızla, sahih senedle rivayet edilmiştir; “Kim beni rüyasında görmüşse, uyanık iken görür. Kim beni rüyada gördüyse gerçekten görmüştür. Zira şüphesiz şeytan benim kılığıma giremez.” (İbni Hibban(13/417) İbni Mace(3900) Kinani Misbahuz Zücace(4/154) Bezzar(7/201) Tayalisi(1/317) Buhari Tarihul Kebir(4/294) Taberani(22/111,118) Taberani Evsat(1/192) Deylemi(5989) Mizzi Tehzibul Kemal(13/140) Ebu Zür’a Sualatul Berzai(s.371) Mecmauz Zevaid(7/181)
234 Darimi (2/447 no;2146) aynı lafızla tahric etmemiştir. Onun Ebu Katade’den rivayeti şu şekilde; “Kim rüyasında beni gördüyse gerçeği görmüştür.” Ancak Ebu Katade’den Buhari ve Müslim’in Ebu Hüreyre’den rivayetinin lafzı ile sahih olarak gelmiştir.
235 Meçhul. İbni Hacer el Askalani bunu isnadsız nakleder; Fethul Bari(12/385)
258 Muhammed Said Seyfüddin Muhtasarus Sulük(s.104-105)
259 Şeblenci Nurul Ebsar(s.253) Sefine-i Evliya(1/198) Nebhani Camiul Keramat(2/278) İzzüddin Ahmed elFarusi İrşadul Müslimin(s.133) Ali Bin Hasen el Vasıti Hulasatul İksir(s.69) Abdülkerim Rafii Sevadul Ayneyn(s.54-55) Samarrai es Seyyid Ahmed erRıfai Hayatuhu ve Asaruhu(s.61) İbni Mülakkin Tabakat(s.93) Tabakatuş Şafiye(4/40) Şezerat(4/259) Sayyadi Tenvirul Ebsar(3-25) Mücemül Müellifin(2/25) Kevakib(2/75) Nucumüz Zahira(6/92) İmam Suyuti Şereful Muhattem'de der ki; "Malumdur ki; bu mübarek menkıbe, Müslümanlar arasında tevatür derecesine ulaşmıştır. Rivayet senedleri ali ve sahihtir. Kesinlikle sağlam ve güvenilir kişilerce o hadiseye şahit olan çok sayıda insandan nakledilmiştir. Ayrıca rivayet edenler de hep aynı ifadeleri kullanmışlardır. Dolayısıyla bunu inkar etmek Allah korusun nifak kirlerinden kaynaklanır." (Şeraful Muhattem s.11)