nilibi per ludum simulabitur, omnia fient ad verum...
'Burada hiç birşey oyun gibi taklit edilmeyecek, her şey açıkça yapılacak...'*63'
Erişkinlikte, bir genç için, dışa kapalı erkeklerin dünyasından bir zaman yaşamak, düşünmek, oynamak bir şanstır, dişilerin ciddi sistemiyle buluşmadan önce, kendi bilim ve estetik, felsefe ve atletizm yani logos dünyasının neşeli yolunu geliştirebilir, Eros bile inorganik sezgiyi yüceltir görünür. Öyle ki Batı için ve dünya için bu bize adanan büyük bir şans anıdır -belli bir zaman için- Yunanda erkek çocukların şarkı okulu; şair Agathon'un evinde gençlerle yaşlı aslanların büyük şölen sahnesi, bunun zirvesidir.
Okuyucu büyüse! anı anımsıyacaktır. Hakkında Sokrat'ın söylediğinden başka bir şey bilmediğimiz akıllı kadın Diotima'nın öğrettiği gibi, Sokrat, aşk üstüne konuşmak için kalkar.
193
'Vaktiyle sevgi üstüne Diotima ile, Matineiah bir kadınla konuştuklarımıza geleceğim. Bu konuda, daha bir çok konularda bilgili bir kadındı, vebaya karşı kestirdiği kurbanla on sene Atinalıları bu beladan korumuştu. Sevgi üstüne ne biliyorsam, ondan öğrendim'/64)
Zeus nasıl karnında Metisi barmdırıyorsa, Sokrat da Diotima'yla aynıdır.(*) Onun aşkı kutsamasında, Hellen öncesi zekanın Girit'in yılan kraliçeleri Kirke ve Kalypo dünyasındaki eski yukarı doğru Büzülmeyi tanıyabiliriz. Fakat çehresinin erkek rahmi, şöleninin inorganik atmosferinin kokusuyla, değiştirilmiştir. Onun ne olduğunu yalnızca Diotima 'run kendisinden tahmin edebiliriz. Bize Sokrat'tan geldiği gibi, bu kadarıyla onu biliyor muyuz?:
'Bu sırların yücesine ve daha ötesine, düşüncesi doğru yolda olanların ulaşabileceği son durağa, bilmem, sen erişebilir misin? Yine de söyleyeceğim sana ne söyleyebilirsem> hiç bir şeyi esirgemiyeceğim senden oraya ulaşabilmen için. Peşim sıra gel gelebilirsen.
Dinle beni şimdi: sırlara yolunca ermek isteyenin daha genç yaşında güzel bedenleri araması gerek. Onu yola koyan, doğru yola koşmuşsa, ilkin bir tek inşam sever ve ona söyleyecek güzel sözler bulur. Sonra anlar ki, şu bedende gördüğü güzellik her bedeninkinin eşi, kardeşidir; görüş güzelliğini arayan için bütün bedenlerdeid güzelliği bir tek şey saymamak delilik olur. Bunu iyice anladın mı, bütün güzel bedenleri sever, bir tekine olan düşkünlüğü gevşer, çünkü artık böyle bir düşkünlüğü küçümser, hiçe sayar. Bundan sonra yapacağı şey, can güzelliğini beden güzelliğinden üstün görmektir. Değerli bir can, bedendeki pırıltısı sönük de olsa sevgisini coşturmaya yetmeli, ona kendini verip, gençlerin yükselmesi için söylenecek en güzel düşünceleri aramak, bulmalıdır. Böylece güzelliği ister istemez yaşayış, davranış yollarında görecek, hepsindeki güzelliğin aslında hep aynı güzellik olduğunu fark edecek ve böylece beden güzelliğine fazlaca kapılmamayı öğrenecek. Davranış, yaşayış yollarından bilimlere geçip onlardaki güzelliği de görecek. Gözleri böylece daha geniş bir güzele erdiği zaman, artık bir tek varlığa bağlanmayacak, bir deli-•kanlının, kim olursa olsun herhangi bir adamın, şu ya da bu davranışın kulu kölesi olup incir çekirdeği doldurmaz laflar etmeyecek.
Önüne serilen engin güzellik denizi karşısında içi dolup taşacak,
(*) Bkz. Sayfa 129-131. 194
en güzel, en yüce sözlerle, sonsuz bilgi özleminin yarattığı engin düşüncelerle. Ve işte o zaman gücü kuvveti artacak bir tek bilgiye, şimdi anlatacağım güzelin bilgisine erecek.
Şimdi can kulağıyla dinle beni. Sevginin şimdi vardığımız yerine kadar götürülen adam, bütün güzel şeyleri birbiri ardısıra ve gerekli düzen içinde gördükten sonra, girdiği yolun sonuna ulaşarak, birdenbire eşsiz bir güzellik, güzelliğin özüyle karşı karşıya gelecek, tşte buna ermek içindi bütün emekleri. Bu güzellik artık hep var, doğum-suz, ölümsüz, artmaz, eksilmez bir güzelliktir, bir bakıma güzel, bir bakıma çirkin, bugün güzel, yann çirkin, şuna göre güzel, buna göre çirkin, bir yerde, güzel, bir yerde çirkin, kiminin gözünde güzel, kiminin gözünde çirkin bir güzellik değildir. Bîr güzellik ki, kendini bir yüzle, elle, ayakla, bedene bağlı hiçbir şeyle göstermeyecek, ne bir söz olacak, ne bir bilgi, bir canlıda, belli bir varlıkta bulunmayacak, ne canlıda, ne yerde, ne gökte, hiç bir yerde, kendi var, kendinden var, kendisiyle hep bir örnek. Bütün güzellikler ondan pay alır; kendisi onların parlayıp sönmeleriyle ne artar, ne eksilir, ne de bir değişikliğe uğrar. Demek insan, yolunca, bir delikanlı sevgisiyle dünya ger-ceWermin üstüne çıktı mı, o güzelliği görmeye başlar. O zaman artık neredeyse sevginin yüce sırlarına ermiştir. İşte doğru yol budur, sevgi dünyasına ister kendi kendine, ister kılavuzla ulaşmanın. Bu dünyanın güzelliklerinden başlıyacaksın, hiç durmadan basamak basamak yüce güzelliğe yükseleceksin, bir güzel bedenden ikisine, ikisinden bütüne güzel bedenlere, sonra güzel bedenlerden güzel işlere, güzel işlerden güzel bilgilere, güzel bilgilerden de sonunda tek bir bilgiye varacaksın. Bu bilgi de o tek basma var olan salt güzelliğe varmaktan, asıl güzelin özünü tanımaktan başka bir şey değildir.
İnsanın salt güzellikle karşı karşıya geldiği an yok mu, sevgili Sokrates, işte yalnız o an için insan hayatı yaşanmaya değer! dedi Mantineialı yabana kadın. Günün birinde onu görürsen hiçe sayarsın artık altınları, süsleri, püsleri, o şimdi aklını başından alan güzel çocukları, delikanlıları, hep yanlarına kalmak, yüzlerine bakmak için seni de herkes gibi yemekten içmekten eden sevgilileri. Düşün ne olur bir görebilirse insan güzelliğin kendini her şeyden soyunmuş, arınmış, katıksız! İnsanın tenine, bedenine, rengine, daha bir sürü ıvır zıvırma bulanmış güzelliği değil, bir tek görünüşüyle tanrı güzelliğini! Böyle bir güzelliğe gözlerini kaldırıp bakmanın, onunla kaynaşmanın yolunu bulanın hayatını küçümseyebilir misin? Ancak orada
195
güzele yalnız güzeli görecek gözle bakan erdem taslakları değil, gerçek erdemler yaratabilir: çünkü taslaklara değil, gerçeğin ta kendisine bağlanmıştır. Yalnız gerçek erdemi yaratan ve besleyen, tanrının sevdiği bir insan olabilir, yalnız o insanlar arasında bir insanın erebi-leceği ölümsüzlüğe erer.'^65'
Artık aşkın sözlerin Elevsis yüksekliğine çıktık. Fakat kütüphaneler akıllı Diotima'nın ölümsüz nutkuna adanmış sözlerle doldurulmuştur. Bütün bunlardan onun Güzellik ve Aşk Yolunun sergilenmesini ilgilendirenler üstünde durulabilir. Ben yalnız.Lö. V. yüzyıl mitolojisinin dönüşümünden söz eden iki dikkat çeken görüşün üstünde duracağım:
1. gövdenin vurgulanışı: Spengler'in, güzel, çıplak gövdeyi (soma), kendisinin Apolloncu dediği klasik deney düzeninin simgesi olarak tanımlaması bana çok önemli bir nokta gibi geliyor. Bir yanda Mecusi mağara dünyası mantığı, tek mekan, tek zaman süresi, her şeyde var olan ruh, öte yanda, ikincisinde Kuzey Avrupa, Gotik veya Spengler'in terimiyle Faustik mantıkta sonsuzluk için çırpınmanın tersine, Yunan zihni neredeyse kapalı bir mantığa, mevcut olana odaklaşmıştır. Ve bu yoğunlaşma aynı şekilde klasik tapınağın taş .gövdesinde de, çıplağın taş heykel sanatı kadar ifadelendirilmiştiı Bu Euclid matematiğinin (statik cisimlerin matematiği) ve site siyasasının (ak-repolisten görülen uzaklık) esinidir. Veya Spengler'in kendi sözleriyle:
Klasik heykel, harika biçimde -tüm yapı ve ifadeli yüzeyler vardır fakat vücudsuz arriâre penee yoktur- klasik göz için gerçek olan her şeyi, dışarda bir şey bırakmadan, içerir. Maddeci gözle kesinleşmiştir, kavranabilir, dolayımsız mevcuttur. Bu liste bu tür uzanım karakterlerini patlatır. Klasiklerin evreni, Kozmos veya bütün yakın ve tamamiyle görülebilen şeylerin iyi düzeni, cennet vücutlu tonozda içerilmiştir. Başka bir şey yoktur. Bizim için uzayı bu kabuğun ardı ve önünde düşünme gereksinmesi, klasik dünya duyumunda tamamen yoktur. Stoikler mülk ve ilişkileri bile cisim olarak anlamaya kadar gittiler. Chrysippus'a göre, kutsal ruh bir cisim, Demokritus'a göre görmek, şeylerin parçacıklarının sızmasıdır. Devlet, bütün yurttaşların gövdesinden oluşan bir gövdedir. Yasa yalnız maddi kişileri ve şeyleri bilir. Ve duygular en son ve en soylu ifadesini klasik tapınağın taş gövdesinde bulurlar. Penceresiz iç mekanın sütunlarının sırasıyla gizlenmiştir. Fakat dışarıda bir tek düz çizgi bile bulunmaz. Her ba-
196
samak uçuşunun dışarıya doğru hafif eğimi vardır. Her sütunun hafif yuvarlaklığı vardır ve tavan kenarları hep daireseldir. Hiç biri gerçekte doğru değildir veya ötekilerden gerçekte eşit uzaklıkta değildir. Fakat, daire, eğim ve uzaklık köşelerden kenarların merkezine doğru dikkatli bir oranla farklılaşarak- değişir ve bütün gövdeye yayılan merkezden gizemli bir şey kazandırılmıştır. Eğimler öyie güzeldir ki bir dereceye kadar göze görülemezler fakat anlaşılabilirler. Ama bu uygulamalarla derinlik yönü soyutlanmıştır. Gotik stil hareket etmeden aynı düzeyde uçmaktayken Ionik uçar. Katedralin içi esaslı bir kuvvetle yukarı çekilirken, tapınak haşmetli bir sükunla yayıhr.'(66)
Yunan Eros kavramı ve deneyimi gövdeye sıkıca kilitlenmiştir. Akıllı kadın Diotima'nın dediği gibi, bunun ötesine geçiş, yalnızca bedensel güzellikle başlamamak, sonuçta da görülen güzelliğin varlığı kalmalıdır. Sıçrama, Yunan ruhu ile Klasik sonrası neoplatonik düşüncenin belli niteliklerinde olduğu gibi, şekillenmenin öncesinde veya şekillenmemesinde bir çerçeveye kavuşmamıştır. Gene de bir sızma vardır. Bu da bizi ikinci noktaya getirir.
2. Her yerde güzellik ideası: Thales, gördüğümüz gibi, suyun, Anaxi-mander sınırsız'ın, Anaximenes hava, Pythogorascılar rakamının, nihai ilke (&UX11) olduğuna inandılar. Şimdiyse, bir yüzyıl sonra, düşünce dünyasına giriyoruz, aşk -güzellik aşkı ve güzellik olarak- uyxrt veya her şeyin önde gelen özü oldu. Felsefede her çırağın bildiği gibi. Eflatun ve okulu, bu ilkeyi, ilginç biçimde tanımladı, eski rakam, uyum, müzik ilkeleriyle ve gene görmüş olduğumuz gibi, Hades'irt ve vahşi hayvanların bile yüreğini yatıştıran Orfik lir ve şarkının müziğinin gizemli büyüsünü ilişkilendirdi. Dahası, sonuçta, nihai olarak Osiris, Tammuz ve Ur kraliyet tapmaklarının görkemli harpının sakallı altın boğası ve ölüm ve dirilişin efendisi güçlü Orfenin arkasından hayal gibi beliren Dionysos figürüyle gösterildi. Öyle ki, şimdi sahneye gerçekten korkunç bir fırtınayla eski mitsel temalar, figürler ve motiflerden parçalar içeren, yılan ve eşinin tüm derin, karanlık ve bulanık kuyusunun değişik ifadeleri koşuştu: ölüp dirilen tanrısal kral ay boğasının simgesi, Ur'un kraliyet türbelerinin ay krallarının etkileyici harpı, Osiris, Tammuz, Arris, Adonis Dionysos ve ötekilerinin büyük adları.
Hesiod'un TTıeogüny'sinde (İ.Ö. 750) aşk tanrısı Eros, özgün adıyla anılan dört tanrıdan biri olmuştur. Biri Kaos, öteki Toprak Ana Gea,
197
üçüncüsü Hades'in yer altındaki karanlık çukuru Tartarus, dördüncüsü de Eros'tur.'... Eros, en güzeli ölümsüz tanrıların/ O Eros ki elini ayağını çözer canlıların /Ve insanların da tanrıların da ellerinden alır /Yüreklerini, akıl ve istem güçlerini'/67' Hesiod, bu tanrı hakkında başka bir şey söylemez. Eros, Homeros'ta hiç görülmez. Eros mitolojik düşüncenin eski Hellen-öncesi Ege tabakalarından kaynaklanır. Kesinlikle ve sıkı biçimde çocuğu olduğu Afrodit'e bağlıdır. Daha sonra, alegorik mitolojiler (Venüs'ün çocuğu, Cupid) yay ve zehirli oku, iyi yüreği kadar acımasız da olabilmesi, zevkle öldürmesi kadar sağaltması, söz konusudur. Alegori yerinde ve çekicidir. Sözsel biçimde aşkın birey üstündeki etkisini dile getirir. Fakat, Ege tarih öncesi araştırmalarının bütününün gösterdiği gibi, tanrıça Afrodit ve oğlu, kesinlikle, ulu kozmik anne ve ölümsüz-hep yaşıyacak oğludur. Eros mitoslarının değişkenliğinin kaynağı ana-baba noktasıdır. Bu değişkenlik ayrımsız bu tür bir geçmişi gösterir. O Kaosun eseridir. Gecenin yumurtasından çıkmıştır. Geae ve Uranüs'ün oğludur, Artemis ve Hermes'in veya iris ve Zephyrus'un oğludur. Mitolojik kökenin sürekli değişmesi, ayrımsız, şimdi tanık olduğumuz zamansız temalar katoaloğunu gösterir. Bu gönüllü kurbanın ölümü bizim yaşamımız, gövdesi etimiz, kanı içkimizdir. Kurban,, ilkel aç c-ölüm ri-tüelinin vecd anında öldürülen kutsanmış genç çiftin kızartılmasında ve yenilmesinde mevcuttur/68' Kurban, Attis veya Adonis'de domuz tarafından, Osiris de Seth tarafından kesilir. Dionysos da Titanlarca parçalanır, kızartılır ve yenilir. Erosun (Cupid) ve kurbanının daha sonraki çekici alegorilerinde tanrı karanlık düşman rolündedir -saldıran domuz, karakardeş, Sth, Titan takımı. Ve aşık vücııd bulmuş ölen tanrıdır. Fakat bildiğimiz gibi hu mitolojide, eski Mısır'da, 'iki ortağın gizi' diye bilinen^69' gizden temellendiği gibi, kesen veya kurban çatışma içinde görülse bile, sahnenin arkasında tek anlayış vardır. Gene çok iyi bilindiği gibi, onlar aşkın yaşam-tüketim, yaşam-kurtuluş, yaratan ve doğrulayan karanlık gizidirler. Bu kadar sayfa ayırdığımız ilkel ve arkaik dünyanın eski mitoslarında önem, bu cinin rit ve yeniden anlatımlarında veya genelde gizin tanrısal veya mitsel yönündedir.
İnsan kurbanının duyusu ve yıkımı, sistematik ve yüceltici olarak kabul edilmemiştir. Hint Suttee ve Kali için insan kurbanı ritüelleri yalnız insanın düşüncesizliğini değil fakat aslında toplumsal düzene bağlı mitolojiden temellenen arketiplere egosuz ruhsal bağlılığı
198
uyandırmayı amaçlar. Yunanistan'da ise, bireysel formun Apolloncu değerlendirilişi ve hoşnutluğu ile, onun güzelliği ve özel mükemmelliği, aynı eski mitsel temaların sonsuz yinelenen arkeriplerinden, dramatik bir biçimde, her kurbanın tek bireyselliğine dönüştürülmüştür. Ve yalnız özel bireyselliğe yönelmez, fakat kişisel denebilecek tüm değerler dizgesinde grubun veya türün veya sözde doğal düzenin kişiliksizliğine de karşı çıkar. Bu dramatik zirveyi ve dokümanlarımızın anlattığı kadarıyla öncesiz olan sadıklığın kişisel olmamaktan kişiselliğe taşınmasını Yunan-Avrupa mucizesi olarak tanımlamak istiyorum. Bu evrimsel psikolojik değişimle karşılaştırılabilir. Başka yerde, bireyin özellikleri, düşüncenin yenilikleri ve kişisel istek ve hoşnutluğumuzun nedeni, grubun mutlak normları adına kuvvetle silinip süpürülür. Fakat Yunanistan'da herkesin özel mükemmelliği, gerçek olmasa da -bireyin örnek olarak kadın veya köle olması durumunda olduğu gibi- kuramsal olarak yasal ve pedagojik olarak saygındır. Aynı biçimde, insan Kihni ve mantığına saygı duyulur. İnsan erişkinliğinin normu emzirilen itaat normu değil (düşünüldüğü ve denildiği şekilde iyi olmak) fakat rasyonel bireysel gelişimdir (iyi yaşam). Bağlanılan yasaların tanrıdan geldiği varsayılmaz, saf insan yargısının ürünü olarak anlaşılırlar. Ve gerçekten tann kafası sözkonusu olduğunda, Zeus da düşünebilir, mantık kurabilir, öğrenebilir ve zaman içinde ahlakı gelişebilir.
199
6. Bölüm
HELLENİZM İ.Ö. 331 - İ.S. 324
Dostları ilə paylaş: |