'Tanrı uludur, o bize toprağı işleyecek bütün araçlan vermiştir.
Tanrı uludur, bize el vermiştir, yutmak ve sindirim gücünü, bilmeden büyüme ve uykuda nefes alma gücünü vermiştir!
Böylece şarkı söylemeliyiz: evet böyle, ilahilerin en büyüğünü ve kutsalını: -
Tanıt, uludur, bize bunları anlamamız için akıl vermiştir, ve uygun olarak kullanmayı!4»31)
'Sen Tanrıdan bir parçasın, sende Ondan bir kısım var'.*33*
Stoik düşüncenin acı ve zevke aynı tepkiyi gösteren, kazanç ve yıkımı ayırt etmeyen, yaşamdaki görev kabul eden anlayışı Hintli Bhagavad Ğita'da tanımlanan Karma Yoga idealine benzer. 'Acı ve
211
zevki ayırt etmeyen sakın ruha kimse zarar veremez, o tek başına ölümsüzlüğü kazanmıştır'.33' Bu nedenle, bağlanmadan, yapılması gerekeni yap, bu yolla en yüksek derece elde edilir'/34) Fakat Hintli yaşam görevi, herkese kast statüsüyle kabul ettirilmiştir. Greko-Ro-men görev ise kendi aklıyla tanınmış ve kabul edilmiştir, burada tanrı Zeka, Bilgi ve Doğru Akıl yürütmedir/3'' Dahası, nirvana koşulu, aşkın vecd ve bağımsızlık Hint yogasının nihai amacıdır, Yunan ideali ataraxia, acı ve zevke kayıtsız rasyonel zihinden tamamiyle başkadır. Gene de iki görüş arasında karşılaştırılabilecek çok şey vardır, özellikle de Hıristiyan bilimadamlarının "panteizm'-çoktanncılık dediği ve Doğuda-Hindistan'dan Uzak Doğuya- ve Klasik Dünya da temel olan görüş açısından. Bu Kitabı Mukaddes'e karşıttır, üstelik Yahudi, Hıristiyan, Müslüman olsun, onlarla amansız, hatta dövüşken bir tartışma içindedir.
Tanrının içkin olduğu kutsal dünyada, kuşların uçuşundaki dürtüden yıldırıma, düşen yağmura, güneşin ateşine, kadar görünüş, düşünce ve eylemde, kutsallığın "tecelli'si vardır; onu tanıyanlar için, başlangıç ve son kendi içindedir. Her şeyde ve her şey için evrensel bir vahiy vardır. Oysa, tanrının-yaratıcının ayrı olduğu dünyada mabut, yalnızca özel bir vahiyle bilinebilir. Sina'da olduğı gibi,.veya İsa'da veya Kuranda. O zaman doğru uyum doğada de^il fakat Sina'da veya isa'nın derslerinde veya Kuran'la gerçekleşir. İnsan üzüm veren bağ gibi, kendi kısmını iyi oynamalıdır. Ama İsa'nın dediği gibi 'Baba ödülünü verir1. Amaç burada ve şimdi değildir, başka yerdedir.
Tutucu Yahudi bilimadamı Jacob Hoschander'in işaret ettiği gibi, monalatriden ayrılan ilk tam tektanrıcı söylem, Î.Ö. 539'da, Büyük Kyrus döneminde İkinci îsaiah'ın bildirişidir/36' Gene de o kadar evrenselleşmiş tanrı hala Yakub'un evinin tanrısıdır. Kyrus'a zaferi, halkı eski duruma gelsin diye Yakub getirmiş varsayılır/37' Ve onu izleyen Ezra'run söyleminde, Beş kitabı düzenleyen H metnini yazan yazarlarda, Roma devri Yahudi yazarlarında bu temel çizgiden bir sapma yoktur. Gerçekten, Profesör Klausner'in gösterdiği gibi, Philo Jud-zeus (l.Ö. 20-İ.S.54) en Hellenistleşmiş yarı-platoncu filozof Yahudi bile Tanrıyı içkin olarak düşünmez:
'Philo'nun düşüncesi temelde Heraclitus ve Stoiklerinkinden farklıdır. Onlar için evrensel zeka ve ruhu taşıyan madde (canlandıran soluğun üflediği madde) ve üah aynı şeydir ve belli bir madde-
212
cilikle-materyalizmle (ruhu taşıyan madde de maddedir) çoktan-rıcıkğa ulaşırlar. Yahudi Philo tersine, ilahı ayn bir varlık olarak görür. (Dünyanın içindedir)... Philo'nun logosu ile Yuhanna încilinin Kelam adından başka (Yuhanna Philo'ya dayanır) ortak hiç bir şeyi yoktur, aynı Heraclitus ve Epictetus'un logos'u gibi. Philonun Logos' u bütünüyle özgün bir yaratmadır, Yahudi yazınının ve öğretisinin meyvasıd» ve Yazıtlara (Midraş) dayanır'.t38'
Klausner'm dediği gibi, 'Bu dünyada iyi ve kötü vardır, o zaman mutlak iyi ve mükemmel olan Tanrı, kötülüğü barındıran dünyayı, mükemmel olmayan varlığı nasıl yaratabilir?"*39)
Öte yandan, Topal köle, bunun yanıtını çoktan vermiştir.
Bir ziyafete gittiğimizde bize sunulanı alırız, biri evsahibine balık veya tatlıları sordu mu saçmalıyor diye baküır. Gene de biz tanrılardan, bir sözcükle, vermediklerini istiyoruz; üstelik bize bu kadar şey vermişlerken!'^
Epictetus'un büyüsü, her şeyi alfan yapmak, Hermes işidir.
3. GİZEM KÜLTÜ VE VAHİY
Japonca'da jiriki terimi, Stoizm veya Doğu'daki Zen Budizm gibi kendi gücüne güvenen disiplinleri anışfanr, 'kişinin kendi kuvveti'. Tariki terimi ise, 'dış kuvvet, başkasının kuvveti', kurtarıcı düşüncesine aittir, Japonya'da Amida Budizmi. Kutsal Ülkede sonsuz ışınındı güneş Budasınm adım anmakla bir kimse yeniden doğar, ölümünde cennete gider, nirvanaya kavuşur.**1' Hellenist dönemde bu popüler Budizmin Batılı eşdeğerleri sayısız gizem kültleriydi; son Roma döneminde önce Mitraizm sonra Hıristiyanlık imparatorlukça desteklenene kadar bunların etkisi giderek artmıştı.
Hepimiz filozof değiliz. Bir çoğumuz, kendisinin ötesinde, buhur, müzik, cübbe ve tören, ziller ve çanlar, dramatik mim ve seslenişlerle atmosferi gereksinir. Böyleleri için bu tür bir din vardır, gerçek büyük kısmıyla öyle simgelerle örtüşmüştür ki, filozof olmayan bunları kavrayamaz. Aklın, simgeler alanından bir perdeden ötekine geçerek, aşka gelmiş bir gerçekleşmeye ulaşmasını sağlamak üzere, bu yola girenler için dereceler geliştirilmiştir. Fakat, sonsuz gerçekleşme, kutsallığın hem içkin hem aşkm olduğu bu kültlerle Ortodoks Zerdüşt, Yahudi, Hıristiyan Ve Müslümanların Tanrı ile İnsan, Ya-
213
raticı ve Yaratık arasında ontolojik ayrımın korunduğu ayinler arasında farklıdır.
İlk tür kültlerde iki güç, dıştaki ve içteki güçler, sonuçta özdeş olarak kabul edilir. Dışarıda olduğuna inanılan kurtarıcı gerçekte aynı zamanda insanın kendisidir. Herşey Buda'run şeyleridir1. Oysa büyük Yakın Doğu ortadoksluklarında bu tür bir özdeşlik düşünülemez, hatta kavranılabilir kabul edilmez. Amaç varlıklar varlığının bir gizi olarak kendi kendinin, şimdiki ve buradaki, gerçeğine ulaşmak değildir, fakat yakında ise de (her yerde hazır ve nazır) ayrı olan (mitsel ayrışma) tanrıyı bu dünyada bilmek, sevmek ve ona hizmet etmektir ve zaman sona erip sonsuzluk geldiğinde onunla mutlu olmaktır. ^ tik tür kültlerin yöneldiği amaç (tanrı) bilinmesi, sevilmesi ve rüz-met edilmesi ve bir gün (gerçekte gidermek-dağıtmak anlayışı) gözlemlenecek başka bir yerdeki kişilik değildir; bu yola girenin, tanrının bilgilendiren bir işaretiyle elde edilecek bir gerçekleşme durumudur. Bu tür işaretlerin işlevi, kendi içindeki değerleri hemen psikolojik bir değişime uğratmaktır, oysa, ortodoks mitolojilerdekiler akıl ve iradeyi gelecek bir ruh durumuna bağlı tutar.
tik veya pagan-doğu türüne Ömek olarak, İran'dan çıkan bir zamanların güçlü kültü Mitra'nın gizemini ele alabiliriz. He lenist çağda Zerdüştcü bir sapkınlık olarak gelişmiştir. Roma döneminde Hıristiyanlığın, Avrupa'da ve Asya'da hatta kuzeye kadar ulaşıp güney İskoçya'da en müthiş rakibi olmuştur. Mitraizmde yedi başlama derecesi vardır, tikinde mürit Kuzgun (corax) olarak bilinir, kutlama ritlerinde zodyak hayvanlarını temsil eden maskeler giyilir. Bu dönemde Sümer-Kildani gözlemlerine Yunan verüerinin uygulanmasıyla astronomi yeni bir gelişim dönemine girmiştir. Çağın bütün dinlerinde zodyak, sınırsız ruhun hareket ettiği (hareketsiz fakat hareket eden ruh) sınırlı, sonsuz dönen zaman-mekan-nedensellik kürelerini temsil eder. Yedi görülebilen kürenin yörüngeleri Ay, Merkür, Venüs, Güneş, Mars, Jüpiter ve Satürn, dünya çevresindeki, ruhun doğmak üzere indiği zarflar olarak kavranılmıştır. Birey, her birinde belirli za-man-mekan niteliği alır, bunlar bir yandan onun karakterine katkıda bulunur öte yandan onu sınırlarlar. Böylece müridin yedi aşaması ruhun geçişlerini sağlıyordu, teker teker yedi sınırlamadan sınırsız gerçekleşme durumuna geçiliyordu.
Başlangıcın özdeşleştiği Kuzgun, ölümün kara kuşu, kişiyi simgesel olarak ay kürenin ötesine taşıyordu. Ay, burada da, her zaman
214
her yerde olduğu gibi, büyüyen ve küçülen niteliğiyle ölüm ve doğumun işaretiydi: varlığın bitkisel yönünü besleyen, yaşamsal enerjisiydi. Kuzgunla özdeşleştirilerek, fiziksel gövde, mistik imgelemle değişim ve çözülmeye doğru, ay kapısından ikinci küreye uçar: Merkür'e. Gizli güçlerin büyüse) küresine, yeniden doğumun dehasına (Yunanca Hermes, Mısır'da Thot, Germen Woden, Odin).
İkinci ritte, artık 'Yitmiş Usta' (cryphius) olarak bilinen aday, Mürkür'den Venüs küresine, gene belli deneyimlerin yaşandığı mistik biçimli arzuların hayaline geçer. 'Asker' (miles) karakterini kazanarak sonraki güneş dairesine geçer. Güneş entellektüel kibir ve güç diyarıdır, orada ona bir taçla kılıç sunulur fakat o yalnız Mitra'nın ona taç olabileceğini bildirerek bunları tersler. Burada 'Aslan' (leo) olur ve şarapla karıştırılmış su ve ekmekten oluşan kutsal yemeğe katılır. Bu yüksek bir derecedir. Güneş kapısından beşinci bölgeye Mars'a geçtiğinde, (cesaret ve küstahlık) Frig başlığı ve bol İran elbisesi giyer, Kurtarıcı Mitra'nın giyimiyle 'Persli' (perses) adını alır.
İki değişim kaldı. Önce, cüretin aceleciliğini bastıracak Jüpiter'e geçer, 'Güneşin Koşucusu (heliodromus) adını alır; sonunda, Satürn'e geçerek 'Baba' (pater) olarak kutsanır. Yol boyunca sınamalar, acıya ve zevke karşı kayıtsız kalan Stoik erdemi geliştirirken simgesel tayf zihinde belirli öz yaklaşımları uyandırır. Ritler, normalde dünya mağazasının simgesi olarak bir yeraltı mekanında kutlanır, burada eski mitolojik tema, makrokozm (evren), mezokozm (ayin) ve mikro-kozm (ruh) birliği temsil edilir. Öğretinin içkin tanrısını tasannu üe, mistik, dereceler içinden deneyim sahibi olur, son aşamada kendi varlığının aslanlığına ulaşır.
Esin veren ve zaman içinde müridin vücud bulduğu tanrı eski Aryan ilahi Mitra'dır; Vedik Mitra daha önce belirttiğimiz gibi Hitit ve Mitanniler arasındaki tÖ. 1400 tarihli anlaşmadan beri bilinir.(*) Orada bu tanrı anlaşmaya tanıklık etmek üzere toplanmış beş Vedik Aryan ilahından biri olarak görünür: Mitra, Varuna, canavarkesen İndra, ve ikiz süvariler Aşvirder veya Nasatya. Zerdüşt Gamalarda arulmamışsa da eskiliği ve kuzey Aryanlardan türetildiği düşünülebilir. Daha sonraki Avesta Yaşt'lannda (Î.Ö. VI. yüzyılda) ad, Pers biçimi ile görünür. Yazatas 'tapınılanlar' diye bilinen melekler düzeninin en büyüğüdür. 'Geniş Otlakların Efendisi adıyla Yaratıcının
(*) Bkz. Sayfa 106.
215
kendisi tarafından övülmüştür., Vedik canavar-öldürücüsü îndra gibi 'bin kulağı, on bin gözü' olduğu söylenir. Ahura-Mazda'nın peygamberi Zerdüşt'e, 'onu ben yarattım' dediği varsayılır, 'benim gibi kurban kesmeye ve dua edilmeye değecek kadar değerlidir'/43)
Mitra, Hellenist dönemde iki ilişkili fakat karşıt görünümde belirene kadar yüce bir simge durumunu kazanmamış görünür. Şekil 23 tüm Avrupa'da yüzlerce eşdeğerinin bulunduğu İS. U. yüzyıldan bir örneği gösteriyor. Model !.ö. III. yüzyılın iskender esiniyle Bergama okulundanmış gibi görünüyor, f44) Bol iranlı elbisesi ve Frig başlığı yüzyıllar sonra (hem hiç de tesadüfen değil) Fransız Devriminin akim ışığı peygamberlerince de kullanılmıştır. Parıldayan kahraman-kurtarıcı yüce simgesel eylemim Tauroctonus olarak, tik Boğayı keserek uyguluyor. Boğanın rolü Ortodoks Zerdüşt sistemde antagonist kötü Angra-Mainyu ile bağlantılıdır.(*)
Dostları ilə paylaş: |