İstanbul ansiklopediSİ Büyük Kapalı Çarşıda Yağlıkçılarda İstanbul Hanımı


Said Naum Duhânî (Resim: S. Bozcalı)



Yüklə 5,01 Mb.
səhifə19/80
tarix03.01.2019
ölçüsü5,01 Mb.
#88905
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   80

Said Naum Duhânî (Resim: S. Bozcalı)

devam etti; önce Siirt mebusu Mahmud Beyin çıkardığı Milliyet Gazetesinde yazmaya başladı; Fransızca olarak kaleme aldığı «Vieillee Gens, Vieille Demeures» ve «Qnand Beyoğlu s'appelit Pera» isimli iki şirin kitabda Beyoğlu-nun sosiyal tarihini; eski evleri ile o eski ailelerini, sakinlerini anlattı. Yunus Nadi'nin çıkardığı «Republiqne» in yazı ailesi içinde bulan-du, Fransızca «İstanbul» (sahibi Le Goff) ve «La Turquie Moderne» (sahibi Yusuf Ziya Mardin) de, ve«Journal d'Orient» da (sahibi A. Karasu) makaleler yayınladı; bu sonuncu gazetede yazılarına devam etmekte idi.

Kibar, kültürlü, vekarlı, vatanı olan Tür-kiyeye samimî sevgi ile bağlı zâttır.

Duhâniye Mescidi (Resim plân: Büyttkerbil

r

DUHÂNİYE

4758



İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

4759 —



DULLAE ÇIKMAZI,


DUHÂNlYE MAHALLESi — Kocamusta-fapaşa semtinde tstanbulun eski mahallerinden Duhâniye Mescidinin mahallesi idi, 1875 deki bir kay de göre 26 hanelik küçük bir mahalle idi; Cumhuriyet devrinde .Mahalleler büyütülürken Alifakih Mahallesine katılmışdır.

DUHÂNtYE MESCİDİ — Kocamustafapa-şada Duhâniye Sokağındadır; Hadikatül Cevâmı şu malûmatı veriyor : «Banisi (Duhânîzâde) Mustafa Efendidir ki Mısır fethinde Yavuz Sultan Selim hazretleri ile beraber bulunub îstan-bula geldikte Mısırın tahriri iktizâ etmekle tekrar Mısıra gönderilip oradaki kariyeleri, mez-reaları, vakıfları, mahalleleri, camiler, evleri bilcümle tahrir idüb îstanbula döndüğünde bir mescid binasına, mezun olmuş ve bu yeri seç-mişdir. Merkadinin yeri malum değildir. Bitişiğindeki mekteb Kenanî Mehmed Ağanındır. Mahallesi vardır».

Tahsin Öz «istanbul Camileri» isimli eserinde bu zâtin adım «Paşa» unvanı ile kaydederek mescidin bir Mimar Sinan eseri olduğunu yazıyor ki Tezkiretül Bünyanda da «Duhânizade Mescidi» adı ile kayıdlıdır.

Mustatil plânlı, dört kagir duvar üzerine ki
remit örtülü ahşab çatı ile kapanmış bir bina
dır. Son cemaat yeri 1894-1896 arasında yıkıl
mış, yerine saçakla örtülü ve camlı demir ka-
pulu bir pabuçluk yapılmışdır. ibâdet sahnına
girilen kapunun iki yanında birer maksure var
dır ki üstünde kadınlar mahfiline, sol taraf da
bulunan bir merdivenle çıkılır, burada mesci
din avlusuna açılır bir kapu vardır. Mescidin
sağında bulunan minarenin kapusu avluya açı
lır. Mescid bir avlu ortasında olup sağ tarafda
müezzin meşrutası, mihrab duvarı tarafında da
imam meşrutası bulunmaktadır. Avlunun sol
tarafında üstü ahşab bir saçakla örtülmüş ab-
dest almak için üç musluklu bir taş tekne var
dır, üzerinde : «Sâhibül hayrat Kayseriydi Mer-
kezzâde Abdülkaadir, 1331 (1912-1913)» yazı
lıdır. V s ,

Bibi.: Hakkı Göktürk, Not; Halid Eraktan, Not; Hadikatül Cevâmi, I; T. öz, İstanbul Camileri, I.



DUHÂNtYE SOKAĞI — Kocamustafapa-şada Ali îakih .Mahallesi " sokaklarındandır; Cambâziye Sokağı ile Hocakadin Caddesi arasında uzanır, Meşruta Çıkmazı ile bir kavuşa-ğı vardır (1934 Belediye Şehir Rehberi, pafta

11/63). Cambâziye Sokağı tarafından gelindiğine göre bir araba geçecek genişlikde ve kaba taş döşeli bir yol olup sağa doğru bir kavis çizer, ve çoğu ahşab birer ikişer katlı evler arasından geçer. Duhâniye Mescidi bu sokak üzerindedir ve sokağa adını vermişdir; l marangoz, l bakkal vardır; kapu numaraları 1-35 ve 2-24 dür (mayıs 1966).



Hakkı GÖKTÜRK

DUHÂNÎZÂDE SOKAĞI _ 1034 Belediye Şehir Rehberine göre Boğaziçinde Beykozda Yalı köyü semti sokaklarından (1934 B. Ş. R. pafta 24); yerine gidilip son durumu tesbit edilemedi (ocak 1967)

DUL FOKSTROTU — Sözü Türkçe ilk dans havalarındandır; 1918 ile 1922 arasında bestelenmiş olacağı tahmin ediyoruz, bestekârı Ah-med Yekta Beydir, havasına açıkda dans adını koymamış, «Fokstrot gibi» diye yazmışdır, sözü Orhan Seyfi Orhan'un «Dul» isimli şu şiiridir, şâir mizah yollu yazmışdir :

Bana önce sözleri

Biraz imâli geldi

Sonra baygın gözleri

Daha manâlı geldi

Okşarken eteğini

öptürdü bileğini j

Ben aşkın çiçeğini

Ararken dalı eğildi

Bir sarışın yaramaz Beni terketti bu yaz Sevgide karar olmaz İşte kumralı geldi

Dedim bu ne büyümü Af edin güldüğümü Boynunuzun bükümü Pek maammâh geldi

Dulmuş yokmuş hayâli Korkusuz lâübâlî Bana dulların hâli Kızdan vefalı geldi

Zamanında çok tutulmuş, hemen her yerde, her muhitte çalınmış, meclisler neşelendirmiş, halk tarafından ezberlenip söylenmiş bir bestedir. Mustafa Rona'nm «50 yıllık Türk Musikisi» isimli eserinde hüseyni düyek şarkı olarak kayıdlıdır. Münir Nureddin Selçuk tarafından bir Sahibinin Sesi plâğına okunmuşdur.



DULKADİROĞULLARI ÇIKMAZI —

Boğaziçinde Arnavudköyündedir; ayni adı taşıyan sokaklardır; 1934 Beledi-

6*et &n t.t sozje r i 8i taA l mâ. it
^ '- iPgfc* ~*

e vte 'Si- ni * Öp tür olu. l! le. gi ni.

a rnr len- cLi 1ı. gel

1 Be ~nî terk et di bu. yaz vtv gi de la. reu- ol

^~— -^fe

, t . ..

kuttıra. U gel <& 'Ve *>ne. Vu yv mu

h.-.- * ^^ır

— f* — »•''_ —

p^jt^F^R: =*4 f^fe^snj

r^^f

m




^






5"1L'V *




~ 1

n(/ zun- lyü ki/ fnü

di, U gel di, Dul »vs yok mu% ya.


Ben, aştın* Çi Ç&



Dul Fokstrotu

ye Şehir Rehberinin 21 numaralı paftasında T şeklinde isimsiz bir yol olarak gösterilmişdir, aynı rehberin sokak isimleri alfabetik cedvelinde de adı kaydedilmemiştir; yerinde isim levhası bulunan kaba taş döşeli bir merdivenli yoldur; üzerinde altı kadar ev vardır (mayıs 1966).



Hakkı GÖKTÜRK

DULKADİROĞULLARI SOKAĞI

— Boğaz içinde Arnavudköyünün yollarındandır; 1934 Belediye Şehir Rehberinin 21 numaralı paftasında altbaşı Kuruçeşme — Arnavudköyü Caddesinde ve üst başı çıkmaz sokak olarak gösterilmişdir; Adalı fettah Sokağı, Arnavudköyü Çeşme Sokağı ve isimsiz bir yol ağzı yaparak kesişir,

Cadde başından gelindiğine göre bir araba geçecek genişlikte, paket taşı döşeli bir yokuşdur; sağa sola birer kavis çizerek kapu numaraları 1-53 ve 2-82 olan çoğu ahşab ikişer üçer katlı evler arasından geçer; bu binalar arasında 4-5 katlı beton apartımanlar da görülür; bitimi bir bağçeye dayanır

Bu sokak üzerinde aynı adı taşıyan çıkmaz sokağın kavuşak yeri karşısında kesme taşdan klâsik üslubda geçen asır yapısı bir çeşme vardır; lülesi koparılıp çalınmış, teknesi toprak ile dolmuş, metruk bir çeşmedir; iki kıt'alık manzum kitabesinin târih kıt' ası şudur :



Hayr ile eyle Ali Paşayı yâd Bir su iç gel bu muâllâ çeşmeden Su gibi ezberleyüb târihini «Âbı kevser iç bu âlâ çeşmeden 1255 (1839)

Hakkı GÖKTÜRK

DULLAR ÇIKMAZI — 1934 Bele
diye Şehir Rehberine göre Fatihin Şeh
remini Nahiyesinin Bayazıdağa Mahal
lesinde Topkapusu Caddesi üzerindedir
(1934 B. Ş. R. Pafta 10/72); yerine gidi- "
lip son durumu tesbit edilmedi (ocak
1967). - ' ; ; :

r

DUMAN

4760 —



istanbul



4761 —
DUMAN — Bu Türkçe isim eski İstanbul ağzında «sis» karşılığı kullanılmışdır. Sis'in istanbul ağznda ne zamandanberi yerleşdiğini tes-bid edemedik; Tevfik Fikretin «Sis» manzumesinin, bu ismin yayılmasında çok önemli tesiri olduğu muhakkakdır.

DUMAN — Halk ağzında argo olarak «kötü, fena» anlamında ve hemen dâima «hâl» kelimesi ile beraber kullanılır; misaller :

Baba haylaz oğluna hitab ederek :

— Ben öldükten sonra senin hâlin duman


dır evlâdım!..

Bir baba genç oğlu hakkında ikaz yollu söylenir :

— Ahmedi sık sık o Çopur haytası ile be
raber görüyorum, dikkat eder, yoksa hâli du- <
man olur!..

Hâne berduş pırpırılar . argosunda da «esrar» anlamında kullanılır; misal:

Bir küçük apaş azılı serseriye yalvarır :

— Uşağın olayım; abi.. nolur, bir duman ver


bana..

DUMAN (Ahmed) — Yukarı Boğazın Anadolu yakasının namlı avcularından; Dereseki Kö-yündendir, 1898 de bu köyde doğmuş, 1966 da Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası su yolları us-tabaşılığından emekli olarak köydeki evinde inzivaya çekilmiş bulunuyordu, avcular arasında Deresekili Koca Ahmed diye meşhurdur amatör avcılar tarafından iyi bir.rehber olarak hâlâ aranmaktadır Hoş sohbetli bir zât idi. Oğlu B. Muhsin Duman trafik polisi olup babasının tatlı diline tevarüs etmiş münevver bir genç idi.

DUMAN (Rahmi) — Zamanımızın akıl ve sinir hastalıkları mütahassıslarmdan, Bakırkö-yünde «Duman Akıl-Sinir Hastalıkları Tedavi Kliniği» nin sâhib, müdür ve baş hekimi; 1908 de Kayserinin Efkere Köyünde doğdu, Mustafa Efendi adında bir tüfekçi ustasının oğludur, annesinin adı Nazire Hanımdır. Birinci Cihan Harbinde babasının şehid olması üzerine Kayserinin Efkere Köyünde olan Dârülaytama verildi, ilk tahsilini üçüncü sınıfa kadar orada, sonra îstanbulda Bebekde Said Halim Paşa Yalısındaki Dârüleytamda yapdi; istanbul Lisesine giderek 1927 de mezun oldu ve istanbul Üniversitesi Tıb Fakültesine girdi, 1933 de diploma alarak Bakırköyü Akıl Hâstahanesinde

asistanlık ile meslek hayatına atıldı. Zamanının ünlü hekimi Mazhar Osmanın baş asistanı oldu ve ihtisasını yapdı, 1938 ihtisas diploması alarak bilgisini genişletmek için Parise gitti, bir sene bir klinikde çalışdı, oradan İsviçreye geçerek bir yıl da Genevre akliye kliniğinde Dr. Ferdinand morel'in yanında çalışdı (1939-1940), dört orjinal çalışma yazısı neşretti, 1940 sonlarında memlekete dönere'k istanbul Üniversitesi doçentlik imtihanına girerek Nöroloji Kürsüsü doçenti oldu. 1950 yılına kadar Üniversitede kaldı, sonra Avrupada gördüğü ve içinde çalışdığı klinikler ayarında bir husûsî akıl-sinir hastalıkları kliniği açmak karârı ile Üniversiteden istifa etti, ve kendi adına nisbet bir akıl-sinir kliniği açdı (1951).



Rahmi Duman (Resim,: S. Bozcalı)

Bayan Cemile (Geç) ile evlidir; Rahmi (doğ. 1954) ve Hakan (doğ. 1956) adında iki evlâd sahibidir. Türk Tıb Cemiyeti, Türk Tib Encümeni, Husûsî Hastahâneler Cemiyeti, Türk Yükseltme Cemiyeti üyesidir. Meslek hayatı dışında şiir ve mûsikiye merakı vardır; Ankara ve istanbul radyolarında sık sık tekrarlanan şarkılardan yirmiden fazlasının güftesi onundur, Tıbbiye. okurken yazdığı gençlik şiirleri «Can-veren Sultan» adı altında bir kitabcıkda topla-mışdır.



Hakk! GÖKTÜRK

DUMAN AKIL SİNlR HASTALIKLARI TEDAVİ KLÎNlĞÎ — Bakırköyünde incirli asfaltı, üzerindedir; akıl ve sinir hastalıkları mü-: tahassısı Dr. Rahmi Duman tarafndan kurulmuş



ANSİKLOPEDİSİ

ve halk hizmetine l nisan 1951 de açılmışdır. Klinik binası çanı ağaçlan ile bezenmiş yedi dönümlük bir bağçe içindedir; hastahâne olarak sureti mahsusada yapılmış bir binadır; mimarı yüksek mühendis Mahmud Bilen'dir. 24 yataklı bir hastahâne olup 4 mütahassıs doktoru 24 müstahdemi vardır.

Klinikde ağır akıl ve sinir hastalıklarından başka fikir yorgunlukları, toksikamanları ve mefluçlar da kabul ve tedavi edilir; Yalnız Tür-kiyede değil, yakın şarkda tanınmış bir hasta-hânedir; Yunanistan, İran ve Irakdan getirilmiş hastaları vardır.

DUMANSIZ SOKAK — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Boğaziçinin Anadolu yakasında Beykozun sokaklarından, kasabanın gerisinde Şahinkaya Caddesinden kırlığa doğru uzanır (1934 B. Ş. R. Pafta 24); yerine gidilip son durumu tesbit edilemedi (ocak 1967).

DUMAS (Yani) — 1964 yılında Büyükdere-de Ayios Nikolaos Rum Ortodoks Kilisesinin bağçıvan 65 yaşında bir rum; o yıl içinde uyku hastalığına tutularak altı ay hiç uyanmadan devamlı uyumuşdur. Aşağıdaki satırları Hürriyet Gazetesinden alıyoruz :

«Yani Dumas, mart ayı başlarında bir akşam yatağına girmiş, sabahleyin uyanmamıştır. Kızkardeşi öğleye kadar yataktan kalkmıyan Yani'yi uyandırmak için demir karyolayı sars-mışsa da kardeşim üyandıramanuştır.

Müracaat edilen bir hekimin nezaretinde süt ve vitamin iğneleriyle beslenen Yani Dumas ancak (5 eylül sabahı) ilk defa uyandığını uzun uykusunu öğrenince şaşırmış : — Allahmı seven benimle alay etmesin!., diyerek sokağa fırlamıştır. Büyükdere'de deliler gibi koşub dolaşan Yani Dumas, önüne çıkana. Hangi aydayız? Bugün günlerden ne, Ayın kaçı? diye sormuştur. Dumas sonunda altı ay devamlı uyuduğuna kanaat getirmiştir.

Hiç uyanmadan altı ay yatakta yatan ve uzayan saçı ve sakalı birbirine karışan Yani Dumas, uzun uzun rüyalar gördüğünü anlatmaktadır».

DUMLU (Salâhaddin) — Maliyeci, yazar; 1913 de Erzurumda doğdu, aslı Karadeniz yalısından olup Erzurumda yerleşmiş Münir Beyin oğludur; annesi Erzurum eşrafından Hacı Ka-

DUMLU (Salâhaddin)

dir Tellinin kızı Zehra Hanımdır. Asker olan Münir Bey Birinci Cihan Harbinde Yemen ceb-hesinde bulunmuş, istiklâl Harbine katılmış, yarbay rütbesinde ordudan ayrılarak Bursa, Samsun, Izmirde iskân müdürlükleri yapmış ve 1944 de İstanbulda vefat etmişdir; zevcine : «Al-lahın sevgili kulu isem beni senden sonraya bırakmasın» diye gelen Zehra Hanım da yirmi gün sonra ölmüşdür.

Salâhaddin Dumlu Samsun Orta Ticâret Mektebinde (192.2), İstanbul Ticaret Lisesinde (1936) okumuş, 1939 istanbul Yüksek Ticaret Mektebinden diploma almışdır.

Gazetecilik hayatına 1933 de, Ticaret Liso sinde talebe iken atılmış, basın ile ilgisini hiç kesmemişdir. Önce Hüseyin Cahid Yalçının çıkardığı Tanin Gazetesinde, sonra Yeni Sabah Vatan ve Tercüman gazetelerinde yıllarca nıâ lî ve iktisadî konularda yazılar, kanunlar karşısında halkı uyarıcı makaleler yazmışdır.

Askerlik görevini Sarıkamışda 109. Motorlu Alayda Albay Cemal Gürselin emir subayı olarak yapmışdı. Terhisinden sonra bir müddet Sü-merbankda çalışmış, sonra hesab uzmanı olarak Mâliye Vekâletine intisab etmişdir. Mâliye Vekâletinde de hesab uzmanı olarak 18 sene ça-lışmışdır. istanbul basını ile yakın münasebeti, mâli kanunlardaki aksaklıkları, bâzı haksız tatbikatı imzan ile halka duyurması amirlerince hoş karşılanmamış, birinci sınıf hesab uzmanı ve Tetkik Kurul üyesi iken 1960 ylınm başında istifa ederek serbest iş hayatına atılmışdır; ve büyük ticari müesseselerin mâli hesablarını tânzim ederek geniş bir çalışma sahası bulmuş, bu satırların yazıldığı sırada Kafra Lâstik Ticâret T.A.Ş.'nin idare meclisi üyesi ve umum müdürü olarak çakıyordu (1967).

1953 de «Vergi Mecmuası» adı ile bir mecmua çıkarmış, bu mecmua 1963 yılma kadar önemli işlerinden biri olmuşdur.

1957 de «Vergi Usul Kanunu Şerh ve izahları» isimli kitabını neşretmişdir; büyük himmet eseridir.

1947 de Edebiyat Fakültesi mezunu Muammer (Uras) Hanımla evlenmişdir; iki kız evlâd sahibidir.

Mesleğinin dışında resim yapar, marangozlukla meşgul olur, amatör balıkçıdır. Hoş sohbet meclis adamıdır.

DUMLUPINAR SOKAĞI

4762 —



ÎSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

4763 —



.BURA (Reşad)


: DUMLUPINAR SOKAĞI — Kadıköy ünün İskele civarı sokaklarından; Moda Caddesi ile Mühürdar Caddesi arasında uzanır. Güneşli bağçe Sokağı ile kavuşağı vardır; iskele tarafına doğru iner az menzilli bir yokuştur. Paket taşı döşelidir. İkişer, üçer, dörder katlı binaların hepsi kagirdir; 4 terzi, 2 mobilyacı, 2 döşemeci, l gömlekçi l elektrikçi, l tuhafiyeci, 2 bakkal dükkânı ile 2 diş hekimi ve l doktor muayenehanesi vardır. Trafiğe tek yönle açıktır, taşıtlar Mühürdar Caddesi tarafından gelerek yokuş yukarı Moda Caddesine çıkarlar; kapı numaraları 1—33 ve 2—30 dur (1934 B.Ş.R. Pafta 29/İskele).

DUMRUL (Deli) — 1880 etrafında Kaptan-paşaya mahsus beş çifte sandalın kürekcilerin-den gayetle yakışıklı bir bahriye neferi olup Üsküdarlı halk şâiri Âşık Râzi tarafından şu manzume ile övülmüş; Kalender şâir bu gencin Tophanede yıkanmak üzere Yamalı Hamama girişi için de bir târih söylemiştir :

Vezir İskelesinde bir dilber f etâ gördüm Perçem ile târi dil oldu heman kördüğüm Bıçkınım çalım ile kalyon lenvendi misâl Yalın ayak pırpın topuk vururdu güm güm

;-;^-:- - : *



Didim kimdir bu şahbaz, didiler Deli Dumrul Cümle Tersane halkı olmuşdur o şaha kul 1 Ey paşa hamlacısı terkeyleyüb nahveti >C- Gel de Aşık Râzinin gönül tahtına kurul

^•T-."". . * :



,'•_;-/ ,/ ( TARİH )

.'.-• Al ibrişim futayla salınurdu mm üryan Deli Dumrulu gördüm Yamalıda geçen gün «İşmar» ile tarihin ittim dellâke beyan «Yıkar iken civanı altun tasla su dökün»

743 -j- 552 (İşmar) — 1295 (M. 1878—1879)

Tarih tanziminde daima hüner göstermiş olan Âşık Râzi bu tarihinin mücevher olduğunu işaret etmemişdir; tarih mısraı «İşmar» kelimesi ile "de tamiyelidir.



Vâsıf HİÇ

, DUMRUL (Sivaslı Kara) —Geçen asır sonlarında yaşamış Üsküdarlı ünlü halk şâiri Âşık Râzinin evrakı metrûkesi arasında bir manzumesi görülmüş yine o devrin halk şairlerinden; üzerinde Âşık Râzinin kalem oynattığını tahmin ettiğimiz manzume şudur:



Hey Âşık Kara Dumrul âşıkların garibi Sivas hâkinden kopmuş gariblerin edibi Düşdün çâhi mihnete görkî çâhi mihnetin Gayya Kuyusu gibi asla bulunmaz dibi

*

Dilberleri arayub dolaşdm diyar diyar



Her vardığın beldede buldun meşrebince yar Güzelleri muhakkak âşık hatırı sayar Rûzî Arzda misli yok şehri İstanbul gibi

* Kahveci uşakları kayıkçı şehbazlan

Çarşu pazar esnafın taze rû dilbazları

Hüma pervaz şehlevend cümle agk cambazları

Çek âguuşe sen de bir civelek şekerlebi

* Arar iken pırpırı bıçkın kopuk nevcivan

Avretler pazarına kondu ansızın kervan Bir peri peyker gördüm kalmadı tâb ü tüvan Türlü cilve işvenin muhabbetin kevkebi

*

İşte böyle efendim âşıklık cilvesi bu Koklarsın gül yâsemen gâhi menekşe şebbû Çek âguuşe bir güzel geh nigâr gah mahbubu Lisânı Türkî üzre ol aşkın andebibi

*

Kara Dumrul garibsin bîvâyesin fakirsin Hünerle marifetin bari eslâfın bilsin Kilâbı akur olan rakib birbirin yisin Virdi zebanın dâim nâmı ulvîi Nebi

* ' '

Gamzei fettan ile çakdı bana işmarı Ol dem düşdüm peşine tâkib ettim nigân Sayyâdı hünerverjm kaçırmam hiç şikârı Râhi te'vüde didim buldum Bintülinebi

* Ol duhteri pâkize sürdü götürdü beni

Âguuşi muhabbete çekdim gül pîreheni Bu Âşık Kara Dumrul döğe gelmiş âheni Dir ki la şek efendim avret demir leblebi

Bu satırların" muharriri, Sivaslı Âşık Kara Dumrulu bir kerre Tophane ketebesinden olan üstadımız Âşık Râzinin meclisinde görmüş idim. Kendine mahsus bir tarzda saz çalan, kaval üf-lemekte de pek usta olan uzun boylu, esmer erkeğin güzeli, sohbeti gaayetle tatlı 35-40 yaşlarında bir adamdı. Duyulmamış fıkralar, tekerlemeler söylerdi, meselâ: «Deveye cilve yap demişler, dokuz dükkân yıkmış» sözünü ilk defa ondan duymuşumdur, îstanbulda bir sene kadar kalmış, hemşehri gayreti ile Tophanede Kılıç-alipaşa Hamamında natırlık yapmışdır, Râzi

Efendinin rivayetine göre ramazanda oruç tutmadığı için yakalanmış, önce götürüldüğü karakoldan, sonra da îstanbuldan kaçmışdır.

Vâsıf HtÇ

DUNK (Jufe) — Geçen asrın ikinci yarısında Osmanlı Devleti hizmetinde bulunmuş, milliyetini tesbit edemediğimiz avrupah bir bestekâr ve bando mensubu. Hayatı hakkında bilgi edinilemedi; Edhem Üngör «Türk Marşları» isimli eserinde bu zât tarafından bestelenmiş bir Osmanlı Marşı bulunduğunu kaydediyor.

Bibi.: E. Üngör, Türk Marşları.



DUPONT (Jacques) —• Hicrî 1326, milâdî 1908—1909 yılında İstanbul Limanına gelmiş dört direkli büyük bir fransız yelkenlisinin tayfalarından 19-20 yaşlarında gayetle dilber bir delikanlı olub her ne se'bebden ise bir gece kayıkla gemisinden kaçmış ve Galatada Kapuiçi Hamamına sığınmış, hemen o gecenin sabahından itibaren de soyunarak hamamda dellâk yamağı olarak hem gizlenmiş, hem de barındırıl-mışdır; gemisi limandan gittikden kısa bir müddet sonra da ihtida etmiş, masrafı mezkûr hamamın hamamcısı tarafından görülerek hamamda yapılan nümayişle bir düğün ile sünnet edilerek gemici Jacques Dupont «Mehmed» adını almış, hem güzelliği hem de ender rastlanır macerası ile «Frenk Mehmed» diye şöhret bulmuş-dur. Oğlan gemiden kaçdığında hırsızlık suçu isnadı ve Konsolosluğun zabıtaya müracaatı üzerine bir müddet Galatada ve Beyoğlunda aranmış ise de .bir hamamda soyunub hamam çıplağı dellâk kılığında saklanabileceği düşünü-lememiş idi; Vak'adan bir kaç ay sonra Meşrutiyetin ilânı ve 1909 başlarında İkinci Sultan Abdülharmdin tahtdan indirilmesi gürültüleri arasında firârî tayfa oğlan tamamen unutulmuş-du. Yakından tanıdığımız Dellâk Frenk Mehmed 1918 de yine Kapuiçi Hamamının uşağı olarak çalışmakda idi. Aşağıdaki manzume bu satırların muharririnin kalenderlik havasında bu gencin sânında yazılmışdır :

Kapuiçinden gelüb yayıldı haber şehre Dellâk olub soyunmuş bir fransız gülçehre

Ondokuz yaşlarında sırım gibi gemici Hayli şan bulacaktır anınla Kapuiçi

Denizler melikesi dört direkli yelkenli Hasretle ansın artık o sikirdim güzeli

Sebebi firarını, sorar iseniz nedir :

Muglim olan kaptanın zulm ile vahşetidir ;

Kaptan elçi konsolos tutuşmuş etekleri Zabtiyeye baş vurub arattılar dilberi

Usûldendir hırsızlık suçu isnâd eylemek Yalan da yok ihbarda gönüller çalmış melek:

Ak ketenin üstünde geniş mavi yakalı

Gemici formasıyla fiyakalı cakalı .-.-.,

Sıvamış paçaları güm güm vurub topuğu Güverte yıkar iken görmeliydi kopuğu

Şimdi belde peştemal ayaklarında nalın O dayı revişinle hamam içinde salın

Zerrin kâkül perçemi dök cebini pâkine Alkış tutsun uşşâkın sen frenk dellâkine

Soysop adı Düpondur şûhin göbek adı Çak Aksi şem'i ruhiyle cekdi hamam al sancak

Yüklə 5,01 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin