İstanbul ansiklopediSİ Büyük Kapalı Çarşıda Yağlıkçılarda İstanbul Hanımı


iskelede piyadesi Bu Kalender dildâdesi ^ Yokdur medlhtn ziyâdesi Kara Çocuk Kara Çocuk



Yüklə 5,01 Mb.
səhifə56/80
tarix03.01.2019
ölçüsü5,01 Mb.
#88905
1   ...   52   53   54   55   56   57   58   59   ...   80

iskelede piyadesi Bu Kalender dildâdesi ^ Yokdur medlhtn ziyâdesi Kara Çocuk Kara Çocuk

Yapdıni tasvir tarifini Yazsam ismi şerifini Bil Poyrazın Elifini Kara Çocuk Kara Çocuk

Civan hamlacıyla yatan Şîvekâr nam Hanımsultan Ol macerayı anlatan Kara Çocuk Kara Çocuk

Hey Poyrazlı Poyraza hey Ak donlu al kuşaklı bey Sürdüm gönlü mezadda pey Kara Çocuk Kara Çocuk

Uyandı bahtım kandili Geldî Çardakiskeleli

istanbul

Hemen ayağın öpmeli Kara Çocuk Kara Çocuk

Hanımsultan yana dursun Varsun kaşbasdıyı vursun Elif sen gel bir bade sun Kara Çocuk Kara Çocuk

Oku Mecnun kitabını At rûyinden hicabım Eyle meclis icâbını Kara Çocuk Kara Çocuk

ELİF EFENDİ (Hasirîzâde Mehmed) —

«Geçen asır sonları ile asrımız başında yaşamış, şiirleri ve meslekî yazıları ile tanınmış bir meylevî şeyhi; 1849 da Istanbulda doğdu, Sütlüce Dergâhı şeyhi Ahmed Muhtar Efendinin oğludur. Cami derslerinden icazet almış, zamanın meşhur hocalarından husûsî dersler almış, Zeki Dededen talik yazı öğrenmiş, Yeiıi-kapu Mevlevihânesi şeyhi Osman Salâhaddin 'Efendiden Mesnevi okumuşdur. Babasınıni 1879 da ölümü üzerine Sütlüce Dergâhına şeyh oldu. 1928 de vefat etti, dergâhın bağçesinde medfundur. Türkçe ve Arabca gayrî matbu mantığa, tefsire, akaaide ve tarikatlara âid on dört eseri vardır; Darwin nazariyesini mantıkî ve îtikaadî delillerle reddeden bir risalesi «îrşâdül Gavin bi reddi •Nazariyyei Darwin» admı taşır. Türkçe, arabca, f arşça şiirlerini de divan hâlinde toplamış» (î. Alâeddin Gövsa, Türk Meşhurları).

Aşağıdaki iki beyit bir gazelinden alındı:

Girü'b sen bezmi nfişânûşi yâre mestü hayran ol Velev suret görenler huftei meyhane sansunlar Yanub şem'i tecellîyâtı yâre nûre maklûb ol Teessüfle bakub mahvoldu bir pervane sansunlar

.ELİFİ EFENDİ SOKAĞI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Halicde Sütlücenin sokaklarından; Sütlücenin Karaağaç taraf m-dadır; Çatal şeklinde bir yol ölufr Hamam Sokağı ile bir kolu Kırkayak ve Sandalcı sokak-.İarı arasında öbür kolu geniş bir kavis çizen-yine Öamanı 'Sokağının geri kısmı Darasında uzanu- (1934 B.Ş.R.f Pafta 17/186) Yerine gi-: dilip şu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (Şubat 1968), \_, ••: .1

ELİFİ ŞALVAK — Sâdece Elîfî» de denilir; kesimi pantalon kesimini andırır şalvar; üst kısmı pantalondan genişçe, asıl şalvardan

dar olub ağ kısmı da tamamen derlenmiş, toplanmış, ki bir ara şalvar ağları yerde sürünecek kadar uzun olurdu. Elîfî Şalvar kesimi, ikinci Sultan Mahmud zamanındaki kıyafet inkılâbında çıkmışdır; askerden başlayarak me' murlara da pantalon giydirilir iken elifî şalvaı da ulemâ sınıfı, bilhassa ulemânın yüksek tabakası benimseyip giymeye başlamışdı.

ELlFİ TÂC — Tarikat mensublarmın giydiği tâc (külah)lardan birinin adı; dört dilimli olub Edhemî Tacın hemen tam bir benzeridir; tek ufak fark Elîfî Tacın, Edhemi Taçdan daha yüksek, uzun oluşudur; en güzel örneği, Rumelihisarında Şehidlik Bektaşi Tekesi mezarlığında Fâtih Sultan Mehmedle beraber istanbul çenginde bulunmuş Şeyh Mustafanın kabir taşındaki burma sarıklı elîfî tâcdır.

M. Zeki Pakalın «Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri» isimli eserinde Elîfî Taç maddesinde: «Bektâşilerin giydikleri başlığın yassısına verilen addır» diyorki yassı kelimesinden muradının ne olduğu mübhemdir; bir tâc (külah) üzerinde yassı kelimesine verilecek herhangi bir şekil, tacın adı olan «Elif» adı ile bağdaşamaz. Elifî Tâc, mahtûrî, dört dilimli,

uzun bir tâcdır.

Geçen asır sonlarında Üsküdarda Bülbül-deresinde Özbekler Tekkesinin genç dervişlerinden ve başında elîfî tâc ile dolaşır hallaç esnafından bir delikanlı kalender meşreb Üsküdarlı Âşık Râzi tarafından şöyle övülmüşdür:



Başda elîf i tacı Kendi başların tacı

Tarîki nakşiyyeden Güzellerin hallacı

Özbekler Tekkesinin Servi levend dürrâcı

* Hüsniyle Üskü{larmv

'••,-•,. Medarı ibtUiâeı V

Bir eşbeh dervişini var işve cilve sıracı ;

Bir mülteiit nigâhı Derdi aşkın ilâcı

Amma gelse gazaba Dilberlerin Haccâcı

Çıkarsalar mezada Yelmez İfindin haracı

ELiF KİTABEYİ

Bûsî paye izindir Hüsnü behcetin bacı

Nasib ola ülfetin Derâguuşla intacı

ELiF KİTABEYİ — Zamanımızda Türk ilim ve irfan âlemine ciddî hizmetde bulunan, işlerinde titizliği ile tanınmış bir müessese; 1958 yılında istanbul'da Bayazıdda Yeni Sahhaflar Çarşısında 4 numaralı dükkânda Arslan Kay-tıardağ tarafından kurulmuştur. Kurucusu ve.. sahibi istanbul Üniversitesi'nin Felsefe bölümünü bitirmiş aydın bir gençtir, bu bakımdan da Elif Kitabevi istikbal için büyük işle? vaad eder (B.: Kaynardağ, Arslan).

Elif Kitabevi bu satırların yazıldığı sırada onuncu yılını idrâk etmiş bulunuyordu. Bu on yıl içinde üstünde önemle durulacak işleri arasında bilhassa 1960 yılından beri yayınladığı «Kitap Belleten adındaki aylık bibliyografya, biyografya ve kültür tarihi dergisini zikretmeliyiz. Bilgi ile ve titiz bir teknik ve temizlikle hazırlanan ve basılan bu dergi, memleketimizdeki fikir ve sanat hareketlerini takip imkânsızlığı içinde çırpınanlara, ilim adamlarına, kütüphanelere güzel ve iyi bir rehberdir. Bir.ki-tabevi başka hiç bir iş yapmamış olsa, bu aylık dergi onun adını türk mâarif kütüğüne geçirmesi için kâfidir; aboneleri arasında Avrupa'nın, Amerika'nın ve Asya'nın başlıca kütüp-haneleriyle kitapçılarının bulunması bu kıymet takdirimizin çok yerinde olduğunu gösterir. Elif Kitabevi 1964 den beri kitap yayını yapmaya, da başlamış ve şimdiye kadar sanat, edebiyat, felsefe ve sosyoloji konusunda telif ve tercüme olarak 21 eser yayınlamıştır. Hepsi pek ciddi ve avrupai tarzda hazırlanıp basılmış bu e-serlerden bazıları şunlardır:

Metin And, Dioni-sos ve Anadolu Köylüsü; Nijad Ozon, Sinema El Kitabı; Prens Sabahaddin,



Elifî taç


4520 —

istanbul


4521— ELLİ DOKUZUNCU YENİÇERİ ORTASI

tanbul Ansiklopedisi maddesinde, Türk basın ve ilim tarihinde görülmemiş bir işin dehşet verici tafsilâtı ile tesbit edilecekdir. Böyle bir atıf dan, 1960 yılında rahmeti rahmana kavuşmuş bir ilim adamının ruhu da şad olacakdır.

ELKER (Murtaza) — Değerli bir ressam, hattat; çok görgülü kitabr bir meclis adamı, devrinin emsalini ender yetişdirdiği kimselerden; 1874 de îstanbulda doğdu; eski Evkaf ve Hazînei Hassa nâzın ve Meclisi Ayan âzası Bursalı Riza Efendinin büyük oğlu, âlim ve sanatkâr Mehmed Saîâhaddin Elkerin ağabeyidir (B.: Mehmed Saîâhaddin Elker)

Kibar bir ailenin ilk evlâdı olarak dikkatü bir hususî tahsil ile yetişdirildi. Arabca, fars-cayı ve fransıczayı ana dili gibi öğrendi. Bu arada «Sanayii Nefise Mektebi Âlisk (Güzel San'atlar Akademisi) nin resim ve heykel şubelerine devam ederek 1908 de birincilikle diploma aldı.

Genç yaşında Babıâli'deki «Sicilli Ahval» (Zat işleri) komisyonunun «Tetkikat Kalemi» kâtipliği ile devlet hizmetine girmiş bir süre sonra kalemin mümeyyizliğine, ve daha sonra Sadâret dairesindeki Âmedîi Divanı Hümâyun Odası kâtibliğine, ve 1909 da Sultan R'e-



Murtaza Elker

(Besim: S. Bozcalı)



r

ELiF LAM SOKAĞI

Türkiye Nasıl Kurtulabilir; Sencer Divitcioğ-lu, Asya Tipi Üretim Tarzı ve Az Gelişmiş Ülkeler; Mâlik Aksel, Türklerde Dinî Resimler; Bertrand Russel, Din ile Bilim.

Yayınladığı kataloglarla, Türkiye'deki eserleri okuyuculara duyuran Elif Kitabevi son olarak 1330 kitabı içine alan yeni bir katalog daha bastırarak bir işi başarmıştır.

Elif Kitabevi'nin sahibi Arslan Kaynardağ elinde mevcud kıymetli kitap kolleksiyonlarmı muhtelif zamanlarda sergileyerek ve konferanslar vererek muhakkak ilgi çekici bir yol açmışdır; bu satırların yazıldığı tarihe kadar, (1967), böyle dört sergi açmış bulunuyordu:



  1. Sergi 1959 — Türkiyede şimdiye kadar basıl
    mış Nasreddin Hoca kitablan;

  2. Sergi 1960 — Türkiyede şimidiye kadar basıl
    mış Shakespeare'in eserleri;

  3. Sergi 1962 — Türkiyede şimdiye kadar basıl
    mış Türk Atasözleri kitablara;

  4. Sergi 1963 — Türkiyede şimdiye kadar basıl
    mış ceb kitablarından seçmeler.

ELÎF LAM SOKAĞI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Şehremininde ibrahim Çavuş ve Melek Hâtûn mahalleleri arasında sınır yoldur; Mimar Kasım Caddesi ile Mevlâne-kapu Caddesi arasında uzanır (1934 B.Ş.R. Pafta 10/70 ve 71). Mevlânekapu Caddesi tarafından gelindiğine göre bir araba geçecek genişlikde, paket taşı döşeli bir sokak olup bir kavis çizer, 1-3 katlı ahşab ve kagir evler arasından geçer; l tel döküm atölyesi, l kasab dükkânı vardır. Sokağın üst başında kesme taş-dan, kitabesiz klâsik üslubda metruk bir çeşme bulunmaktadır; kapu numaraları l - 25 ve 2 - 6 dır (Haziran 1967). Bu sokağın adı geçen rehberde hiç bir mânâ ifâde etmeyen «Eliflâmet» diye yazılmışdır.

Hakkı GÖKTÜRK

ELİZABETH (Ruth) — 1955 senesinde turist olarak İstanbula gelmiş güzel bir Alman kızı; rivayete göre bir plajda filnı prodüktörü Süreyya Durunun nazarı dikkatini çekmiş, iş adamı ile anlaşan Ruth Elizabethe «Beyaz Mendil» isimli filmde önemli rollerden biri verilmiş, ve bu Türk filminde oynayan Alman kızı başarısı ile büyük ilgi toplamışdı; hayatı hakkında başka bilgi edinilemedi.

ELKER (Mehmed Saîâhaddin) — (B.: Mehmed Saîâhaddin Elker) bu ilim adamının hal tercemesinde bu atfın sebebi, bu eserde îs-

ANSİKLOPEDİSİ

şad'm sarayında Mabeyni Hümâyun kâtipliğine tâyin edildi. Türkiye Cumhuriyetinin ilânına kadar bu vazifede kalmış ve 1923 de emekliye aynlmışdır. Bursaya giderek bir resim atöliye-si açmışdır; ayrıca 1923 den 1927 ye kadar Bursa'daki resmî Kız Muallim Mektebi ile orta Mektebde, ve hususî Kız Hayat Mektebinde resim, ve yine özel Bizim Mekteb adlı okulda Fransızca dersi öğretmenliği yapmış, emeklilerin ayrıca maaş veya ücretle devlet işlerinde kullanılması kanunen yasak edilmesi üzerine resmî okullardan ayrılmıştır.

Eski yazılarımızın «Sülüs», «Nesih», «Ta;-lik» gibi çeşitlerine lâyıkiyle vakıf olduğundan bu satırların yazıldığı sırada (1966) Paşabah-çe Şişe ve Cam Fabrikasının Türk Tezyinatı atölyesinde hattatlık yapmakta idi.

«Ferheng-i Murtaza» adı ile hazırladığı Türkçe - Farsça sözlük Millî Eğitim Bakanlığı tarafından satın alınarak Ankara'daki Millî Kütüphanede hıfzedilmekte ise de henüz basılma-mıştır.

Vakıflar Dergisinin III. sayısında intişar etmiş «Kitabelerde Ebced hesabının rolü» isimli bir makaalesi vardır, kendi ifâdesi ile «ter-tib hatâları ile adetâ tahrif edilircesine bozulmuş halde basılmışdır».

Prof. Dr. Bedi N. ŞEHSÜVAROĞLU

ELLİALTILILARIN KAHVEHANESİ —

(B.: Çardak iskelesi Yeniçeri Kahvehanesi, cild 7, sayfa 3746).

ELLİALTINCI YENİÇERİ ORTASI, EL-LİALTELILAIl — Bu yeniçeri ortası, taburu (B.: Yeniçeri) îstanbulda Yemiş iskelesi ve civarının muhafaza, asayiş ve inzibatına memur idi; İstanbula getirilen bütün erzak, bu arada yaş yemiş ve sebze devlet emri ile 56. Yeniçeri Ortasının kolluğu yanında Çardak iskelesine indirilirdi; bundan ötürü bu ortaya Çardak Ortası, kolluğuna da Çardak Kolluğu denilirdi (B.: Çardak Kolluğu ve iskelesi, cild 7, sayfa 3748; Çardak Kolluğu Ateş Kayığı, cild 7, sayfa 3749; Çardak Kolluğu Vak'ası, ciid 7, sayfa 3749).

Yeniçeriliğin son devrinde, yeniçerilerin şehir eşkiyâsı olduğu zamanlar bu ortanın yoldaşları türlü rezaletle nam vermişlerdi; aşağıdaki satırları Câbî Said Efendi Vekaayinâme-sinden alıyoruz:

«Ellialtı yoldaşlarından bir kaç erâzil haddi tecâvüz ile gelen taze meyva vesâireye cebren el koyub malları halka ziyâde baha ile sattırmaya cüretden başka yağ, bal vesair erzak alıp Boğaziçine ve Üsküdara giden bakkallardan da fuzûli para alırlar, vermeyeni hırpa-larlardı. Bakkal, limoncu ve reayanın delikanlı çırak ve uşaklarına Balıkpazarı yemenicilerin genç kalfa ve çıraklarına taarruz ederler, fahişe olsun olmasın yoldan geçen kadınlara lâf atarlar, hattâ cebren yoldan çevirirlerdi. Yemenici esnafı bunların rezaletine tahammül edemeyüb ittifak ile Ağakapusuna gittiler (B.: Ağakapusu, cild l, sayfa 245), bu ellialtıncı orta bu iskeleden kaldırılıp pâdişâhımızın bir gayri ortası tâyin olunsun diye rica ettiler, yoksa büyük hâdise olur dediler. Yemenici esnafı kalabalık ve onların da her biri bir yeniçeri ortasının yoldaşı olduğundan, Sekbanbaşı Ağa 56. Ortanın mütecaviz zorbalarının isimlerini yazdırıp baş yasakçı ile Ağakapusuna getirtti ve îdam ettirdi (Ramazan 1227 = Eylül 1812)».

EJlialtıMarın rezaletleri Vak'ai Hayriye-ye kadar devam etti.

Ellialtıncı Yeniçeri ortasının nişanı, alâmeti farikası bir kadırga resmi idi; ki bu orta mensubları bu nişanı kollarına, bâzû ve baldırlarına dövme ile nakşettirirlerdi.

ELLİDOKUZUNCU YENİÇERİ ORTASI, ELLİDOKUZLULAR — Bu yeniçeri ortası, taburu (B.: Yeniçeri) îstanbulda Üsküdar ve civarının muhafaza, asayiş ve inzibatına memur idi. Yeniçeriliğin son devrinde Ellidokuzlu-lar da diğer yoldaşları gibi bir hayta, haşerat güruhuydu; işleri güçleri odalarına fahişe avrat ve taze uşak kapamak, türlü habaset, fuhuş ve rezalet, meyhane ve kahvehanelerde iy-şü işretti, içlerinde azılı haydudlar, şakiler vardı. Üsküdarda, istanbul gibi sur ile çevrilmiş bulunmadığından her türlü melanet ve cinayetten sonra Çamlıca, Bulgurlu, Dudullu ve Mardivenli köylerinin kırlarına kaçıp izini kaybetmek kolaydı.

Ellidokuzlular da diğer yeniçeri ortalarında görülmeyen bir hususiyet vardı; bu ortanın efradı arasında XVIII. yüzyıl ortasından sonra aynı zamanda tersanenin kalyoncu ocağına kaydedilmekte bir anane olmuştu! Sefere memur edildiler mi; «Kalyoncuyuz!»; donanma


ELMA

4522.



tSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

.4523 —

ELMALI BENDLERl



Elmalı Bendi

(S. N. Nirvenden B. Elver eli ile)



hizmetine çağınhnca da: «Yeniçeriyiz!» derlerdi.

Üsküdarm bütün kasap dükkânları, manav salaşları, balıkçı dükkânları ve kahvehaneleri de bu odanın en namlı kabadayılarının elinde idi.

Yeniçeri ocağının son yılları üzerinde eşsiz kıymette bir tarih kaynağı olan Gabi Sayid Efendinin muazzam vekayinâmesiinde EilidOr kuzluların yaramazlık ve uygunsuzluğuna, Elli-dokuzlu zorba ve kabadayıların vakalarına dair çok şeyler yazılıdır. Bu vak'alardan en büyüğü Celil Oğlan Vlak'asıdır (B.: Celil, Ellidokuzlu, cild 6, sayfa 3423).

Ellidokuzlularm en namlı zorbalarından biri Kalyoncu Deli Mehmed olmuşdu, hayatı bir roman konusudur (B.: Mehmed Kaptan, Üsküdarlı Deli).



ELMA — Eski külhanbeyleri argosunda oğlan, delikanlı topuğu (B.: Külhanbeyleri).

ELMADAöI — Beyoğlunda bir semt adı; isim eskidir, oraların iskân edilmediği devirlerden kalmadır; zamanımızda şehir içi olmuş-dur, semtin bir caddesi de bu adı taşır.

ELMADAKİ CADDESi — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Beyoğlu İlçesinin Taksim Nahiyesinin Kocatepe ve inönü Mahalleleri arasında sınır yoldur; Yenişehir ve Dolabdere Caddeleri ile Cumhuriyet Caddesi arasında uzanır; Turna Sokağı, Ölçek Sokağı, Harbiye Çayırı Sokağı, Küçükbayır Sokağı ile kavuşakla-rı vardır, ve üzerine Mekân Çıkmazı adı ile bir de çıkmaz sokak vardır (1934 B. Ş. R. Pafta 19/149 - 150). Dolabdere ve Yenişehir Caddesi tarafından gelindiğine göre bir araba rahatça geçecek genişlikde, paket taşı döşeli, iki kenarı yaya kaldırımlı bir yoldur; sola bir kavis çizerek dikleşir; çoğu kagir evler arasından geçer, ancak üç kadar ahşab ev kalmışdır. Cumhuriyet Caddesi kavuşağına yakın biri dört diğeri yedi katlı iki partıman görülür; Cumhuriyet Caddesine dik bir yokuş olarak bağlanır.

işlek ve çarşı boyu bir yoldur; şu dükkânlar ve müesseseler tesbit edildi: 3 bakkal, l ke-babcı, l ekmek - pasta fırını, 4 kahvehane, l sucu, l berber, l büfe, l elbise temizleyici, l aşçı, 3 oto levâzımâtı satıcısı, l kaynakçı, 8 oto çamurluk tamircisi, 2 oto tamirhanesi, 2 oto boyahanesi, l saç işleri atöliyesi, 2 motor

tamirhanesi, l radyo tamircisi, l buzdolabı tamir - yapıcısı, 3 oto parçacısı, l oto döşemecisi, l oto radyocusu, l tornacı, l lâstik tamirhanesi, 2 garaj, 2 nalbur - hurdacı, l mefruşat mağazası, l torna atöliyesi, May Dinamoları servisi, Türk - Motor Anonim Şirketi, Mobil Gaz YKğlama istasyonu, Fargo servis istasyonu) Dizel Ticâret, Marmara Yüksek Tahsil Yardımlaşma ve Kültür Derneği; ev, dükkân, mağaza kapu numaraları l - 157 ve 2 - 136 dır. İnönü Mahalesi muhtarlığı da bu cadde üzerindedir

(Eylül 1966).



Hakkı GÖKTÜRK

ELMA KÜRK — «Tilki postundan yapılan kürkün adı» (Şemseddin Sami, Kaamûsu Türkî). Ucuzca kürklerden olduğu için esnaf tabakası ile dervişane yaşayanlar ve mahalle imamları giyerdi; bir samur kürke sâhib olan bir imam kendini kibar ulemadan sanardı.



A haspa konudan komşudan utan İmam idi senin beş kuşak atan Var mı senin gibi erkek canlısı Her gün sokaklarda gezip kırıtan Buldun bir zeberdest sehbazı peh peh Arabacı, kopuk yalın balaban Başda keçe külah perçemi yağlı Bol paça sırtında boğası mintan Rahmetli babanın elma kürkünü Giymiş de dolaşır eşbek daltaban

(Âşık Râzi)

ELMALI BENDLERl VE ELMALI ŞEHİR SUYU — Fethinden bu yana İstanbülun Asya ciheti halkı, yüz yıllar boyunca, Boğaz köylerinde, Üsküdarda ve Kadıköyünde yaptırılmış büyüklü küçüklü cami ve mescidlerine, ve onların külliyesinden medrese, imaret ve hamamların uzak yakın kaynaklardan akıtılıp getirilmiş sulanndan faydalanmışlardı; o su yollarının üzerinde ayrıca çeşmeler yaptırıl-mışdı.

XIX. Yüzyılda Haydarpaşa - Bağdat Demiryolunun inşâsı ile îstanbulun Asya (Anadolu) yakasındaki parçası sür'atli ve büyük bir gelişme gösterdi. Bu gelişmede «Su», en büyük hayat ihtiyacı olarak belirdi, ikinci Sultan Âb-dülhamid zamanında îstanbulun Avrupa cihetinde kurulan Terkos Su Şirketinin benzeri yabancı bir şirket de şehrin bu kısmının suyunu temin etmek üzere teessüs etti. 1304 yılında, devrin Nafia Nazırı Zihni Paşa ile Osmanlı Bankasının ileri gelen memurlarından Karab*et

Sıvacıyan Efendi arasında bir su şirketinin mukavelesi hazırlandı.

Anlaşmanın ilk maddesine göre, Göksu vadisinde ve lüzum görüldükde suları Rivaya (Irva'ya) akan Paşaköy vadisinde bendler tesis etmek ve bu bendler vâsıtası ile toplayacağı yağmur sularını makina ile yükselterek bir taraftan, Kandilli dahil olduğu halde, Kandilli sınırına ve diğer taraf dan, Erenköy dahil olduğu halde, Erenköy sınırına kadar vâki bütün mahallelere akıtmak ve dağıtmak üzere Karabet Sıvacıyan Efendiye devlet tarafından bir imtiyaz veriliyor. Altmış beş yıllık bir müddet üzerinden kararlaştırılan bu sözleşmede imtiyaz sahibi her türlü rekabetten de korunuyor, imtiyaz sahibide, İstanbul Şehiremanetinin (Belediyenin) göstereceği mahallerde dakikada 20 litre su veren çeşmeler yaparak ehâliye ve askerî müesseselere ve bir nisbet içinde hasta-hânelere bedava su vermeği, ve dağılacak suyun berrak olmasını, ve sertlik derecesinin de 15 dereceden fazla olmayacağını, sağlığa mu-zir maddeleri taşımayacağını taahhüd ediyordu.

Karabet Sıvacıyan aldığı bu imtiyazla, 1305 (1887 - 1888) yılında Üsküdar - Kadıköy Su Şirketi adı altında bir anonim şirket kurarak 1310 (1892 - 1893) yılından itibaren şehre su verdirmeğe başladı, (ve bu suya bendin civânndaki bir çiftliğe nisbetle Elmalı Suyu denildi, bend de Elmalı Bendi adını aldı) 1330 yılı haziranında mevcud imtiyaz, Nafia Nâzın Mahmud Paşa ile şirket müdürü Kari Nike ve idare meclisi üyelerinden Cemal Bey arasında yapılan ek bir sözleşme ile daha genişletildi. Devlet Üsküdar - Kadıköy Su Şirketinin imtiyaz sınırlarını Boğaziçi cihetinden Kanlıcanın ve Kadıköy cihetinden Maltepenin son hududu-

na kadar uzatmağa müsaade etti, ve şirketin imtiyaz müddetide 1306 (1888 - 1889) dan başlamak üzere 99 yıla çıkarıldı. Bu ek sözleşmenin maddeleri arasında şirketin, Çamlıca ve Beykoza ne gibi şartlar içinde su vereceği de ayrı bir sözleşme ile bildirilmişti. Bu sözleşjne-ye göre, Çamlıca da deniz yüzünden 200 metre yüksekliğinden fazla olmayan mahallere v£ Beykozda 75 metre yüksekliği geçmeyen semtlere su verilmesini üzerine alan şirket bu mahaller için farklı bir tarife istiyordu.

Çeşitli yabancı ellerde idare edilen şirket, nihayet 1937 de Cumhuriyet Hükümeti tarafından satın alınarak, işletilmesi istanbul Sular İdaresine devredilmiştir.

Elmalı Suyunun biri toprak ve taşdan eski bendile, diğeri 1955 de yapılmış betondşjı yeni bir bendi vardır. Bendlerin su havzası Ana-doluhisarında Göksu deresinin kuzeyindeki Ça-vuşbaşı ve Budakdere sularının toplandığı Vadi aralarına düşer. Bu iki derenin sularını şehre akıtmak için 1306 - 1310 yılları arasında evvelâ topraktan bir bend duvarı kurulmuş, sonrada bu tevkif duvarına bitişik olarak taşdan bendin göğüsleme duvarı inşâ olunmuştur. Bend duvarlarının her ikisi de ayrı ayn su verebilir durumdadır.



-. .-..—.-t.-cttv ~, •-•^•IjjJ

Bir mühendisin hatıralarına göre eski bendin toprak kısmı Şeyh Talat Efendi adında bir zâtin müteahhidliği ile meydana gelmiştir. Şeyh Efendi ile beraberindeki bir Alman mühendisi bendin toprak kısmını tutturmuşlar ve bu toprak bend duyarına amud olarak bir bölme duvarı örerek, bir bend havzası vücuda getirmişlerdir. Çavuşbaşı Deresinden gelen ve taş bölmeden aktarılan su ile doldurulan bu



r

ELMALI BENDLERİ

4534 —



İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

ELMAS




taend Elmalı Bendi olmuştur. Taştan büyük duvarın yapısından sonra toprak kısmın bölme duvan da genişleyen bend su havzası içinde kalmıştır.

Bendin toprak duvarı çok iyi ve kuvvetli bir surette sıkıştırılmış bir toprak şedden ibaret olup bu şeddin suyla temasta kalan kısmının üzerine betondan bir koruma tabakası da çekilmiştir. Üsten uzunluğu 130 m., üst kalınlığı 3,5 m. kaide kalınlığı 6,5 m., su tarafından yüksekliği 12,5 m., toprak tarafında yüksekliği ise 19 m. dir. Bendin toprak kısmının isti-ab hacmi, 880,000 m3, ve su havzası sathı 1,600,000. m2, yi bulur.

Taş kısmının üst uzunluğu 117,80 m., üst kısmının kalınlığı 2-3 m., kaide kalınlığı 5,8 m., temel üzerinden yüksekliği 18,50 m., istiab hacmi 1,500,000 m3 ve su havzası ise 3,400,000 m3 idi. Bend civarındaki taş ocaklarından tedârik edilmiş mavi kalkerlerde yapılmış bendin göğüsleme duvarının bir başında fazla gelen suyun taşması için bir savak bırakıldığı gibi ayrıca bend duvarına su seviyyesi yükseldiği zaman suyun kendi kendine boşalmasını sağlayacak üç adet geniş borular da konulmuştur. Bunlardan başka yine duvarın orta kısmına hem suyu tutabilmek ve hem de icâbında bö-< şaltmaya yarayan kaldırılüp konulan kalaslar vardır.

1926 yılında bir gece, günlerden beri yağan yağmurlarla kabaran Çavuşbaşı Deresi bend duvarında su seviyesini hızla yükseltmeğe başlamış, ve vaktinde tedbir alınmadığından bend suları toprak kısmın üzerinden aşmağa başlamıştır. Toprak bendlerde bu tarz ıslanma dâima yıkılma tehlikesi doğurduğundan, kısa bir zamanda suların üzerinde akmasıyla aşınmaya başlayan bu bendin toprak duvarı da büyük bir gürültü ile çökmüş ve bend suları muazzam seller hâlinde Göksu Deresiyle civarında her ne buldu ise önüne katarak denize sürüklemiştir. Bendin yıkılan bu duvarı sonradan tekrar onarılmış, ve orta kısmı taştan dayanma ayaklarıyla takviye edilmiştir.

Bendin inşası sırasında şirket mevcud sözleşme hükümlerine uyarak şehre temiz bir su verebilmek için bend suyunun çamurunu çökertecek, sonra da süzecek, üstü tahta çatı örtülü havuzlardan mürekkeb fizik tasfiye tesisleri kurmuştur. Bu dinlendirme havuzlarının içten

boy ve genişlikleri 40, 20x50 m., ve bölme duvarlarının yükseklikleri 1,45-2 m., uzunlukları da 12-12,30 m., olan 2650 m3, lük dört havuzdur. Süzme havuzlan ise beheri 1200 m3, lük 41x26, 20 m. boy ve genişlikte üç kum filtresidir. Bu havuzların vermiş olduğu süzülmüş su 550 m3, hacmine su haznesinde toplanarak şehre pompa edilir. 1937 de Üsküdar - Kadıköy Su Şirketinin Cumhuriyet hükümetince satın alınmasından sonra, artık idrolige ait kitablarda tarihi su tesisleri olarak anlatılacak bütün bu yapılar günün ijiyen kaidelerine uygun tasfiye tesisleri hâline getirilmiş-dir.

Elmalı pompaj dâiresinden çıkan iki su borusu, Kandilli vapur iskelesinin arkasına düşen mahaldeki ufak bir pompaj istasyonuna, oradan tekrar Vaniköy, Çenkelköy, Beylerbeyi tarikile Kuzguncuğa gelir. Burada su borularından biri yoluna devam ederek Üsküdar ve Haydarpaşadan Kadıköyüne, buradan da Yoğurtçu Köprüsünden Kurbağalı Dereyi geçerek Kızıltopraktan Bostancıya kadar uzanır. Kuzguncuktaki diğer boru ise tekrar bir pom pajla Bağlarbaşındaki su haznesine yükselir. Buradan çıkan su yolu Üsküdar ve Haydarpa-şanın yüksek kısımlarına su vererek Kozya-tağındaki su haznesine kadar gider.

Yeni bendin yapısından sonra ayrıca dosdoğru bir su yolu da Bağlarbaşma uzatılmıştır. Şirketin Sular İdaresine devrinde uzun bir müddet, bend sahasının yetersizliği ile, yağmurlu mevsimlerde günlük su verimi 10,000 m3, olmak ve Sonbahar aylarında bu miktar 5-6 bine düşmek suretile devam etmiş ve nihayet 1955 de Yeni Elmalı bendinin inşası ile Kadıköy ve Üsküdar havalisi bol suya kavuşabil-mistir.

Yeni ben de Çavuşbaşı ve Budakdereleri suları üzerinde, bir Fransız firması olan Bail-lard tarafından yapılmıştır. Bende duvarının yüksekliği 115 m., boyu 238 m., duvar kalınlığı 4,60 m., dir.

İki derenin geniş yatağını teşkil eden bend havzası 79 Km.dir. Burada yağışlara göre 11-16 milyon metre küp su toplanabilir. Yeni bendin inşası ile şehre verilen su miktarı arttığından ve tasfiye tesisatı da kâfi gelmediinden Dorr Oliver firmasına her biri 12000 m3, suyu de-kante eden iki dekantör havuzu ile bunların

suyunu süzen ve otomatik işleyen bir seri de filtre tesisatı kurulmuştur. Bu suretle günlük su miktarı da 35,360,000 m3, e yükselmiştir (B.: Terkos; Üsküdar - Kadıköy Su Şirketi).


Yüklə 5,01 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   52   53   54   55   56   57   58   59   ...   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin