İstanbul ansiklopediSİ Büyük Kapalı Çarşıda Yağlıkçılarda İstanbul Hanımı



Yüklə 5,01 Mb.
səhifə59/80
tarix03.01.2019
ölçüsü5,01 Mb.
#88905
1   ...   55   56   57   58   59   60   61   62   ...   80

Hakkı GÖKTÜRK

EMEKYEMEZ MEiSCİDİ — Galatada E-mekyemez Mahallesinde Yüksekminâre Soka-ğındadır; Hadikatül Cevâmi şu malûmatı veriyor: «Banisi Hüsâmeddin .Efendidir, kendisi de mescidi yanında medfundur, kabir taşında rakamla ölüm tarihi H. 999 (M. 1590 -1591) dur; mescidin mahallesi vardır». Tahsin Öz «İstanbul Camileri» isimli eserinde: «(Aslı onaltıncı yüzyılda yapılmış olup) 1884 de tecdid edilmişdir. Duvarları kagir, çatısı ah-şab, minaresi tuğladandır» diyor.

Zamanımızdaki bina, Tahsin Özün de kaydettiği gibi geçen asır sonlarında yapılmışdır. Üçgen plânlı bir mâbed olup kapusunuıı üstünde «Ve innel mesâcide lillâhi f el âted'u ma-ailâhi ehaden» âyeti kerimesi ile tecdidi tarihi olan 1302 (1884) rakamım taşıyan mermer bir kitabe taşı vardır. Tutsak Sokağına bakan yüzü fevkaani olup altında meşrutası bulunmaktadır. Kapunun sağ tarafında küçük bir hazîre vardır. Son cemaat yeri yokdur; küçük beton bir pabuçluktan ibâdet sahnına girilir; mihrab duvarında üç, sağ ve sol duvarlarda ikişer pencere vardır. Kadınlar mahfili ile minareye pabuclukdan çıkılır; hazireye de ibâdet sahmndan geçilir; biri banisinin, dört kabir vardır (1966).

Hakkı GÖKTÜRK

EMEKYEMEZ SOKAĞI — Galatada aynı adı taşıyan mahallenin sokaklarından; Harup ve Yanıkkapu Sokakları ile Yüksek minare Sokağı arasında uzanır, Mürver Sokağı ile kavuşağı vardır (1934 Belediye Şehir Rehberi, pafta 15/131); bir araba geçecek geniş-

likde, kabataş döşeli dik bir yokuşdur, ahşab kagir evler arasından geçer; l torna - tesviye atölyesi, l cilâcı, l demirci, l terzi, l tornacı, l sandıkçı, l kalıpçı, l bikkal, 2 nikelâj atölyesi, l hurdacı, l mobilyacı vardır (Temmuz 1966).

Hakkı. GÖKTÜRK

EMEKYEMEZ TEKKESİ — Bandırmalı-zâde Ahmed Münib Efendinin «Mecmuai Te-kâya» isimli eserinde (1307, M. 1889-1890) Üsküdarda Salacakda âyin günü pazartesi o-lan bir bayrâmî tekkesi olarak kayıdlıdır; o tarihdeki şeyhi de Aziz Efendi adında bir zât olarak gösterilmiştir. Zamanımızda mevcud değildir; Salacakda İskele arkası Sokağında -idi. Salacak Mahallesi muhtarı malûl gazi teğmen Bay Tahsin Şahinin verdiği malûmata göre büyük bir semahanesi olan harem selâmlık-lı iki katlı ahşab bir bina idi; çatısı çökmüş harab bir halde iken 1935 yılında yıktırılmış-dır. Türbesinin ön duvarına yıkılan tekkenin beş beyitîik manzum kitabe taşı konmuşdur ki bir yangında yandıkdan ve hayli zaman yeri arsa hâlinde kaldıkdan sonra hicrî 1286 da (M. 1869-1870) Şeyh Seyyid Mustafa Akif E-fendi tarafından ihya edildiği söylenmektedir.



Hakkı GÖKTÜRK

EMETULLAH HATUN ÇEŞMESİ — «Büyükdere civarında Zekeriya Köyünde cami karşısındaki meydancıkdadır. Kitabesi şudur:

Sâhibül hayrat vel hasenat elmuhtâc ilâ rahmeti rabbihül gafur merhume ve mağrûfi-lehâ Emetullah Hâtûn ruhine elfâtiha, sene 1158 (M. 1745)

Mâmur, suyu akar çeşmedir» (İbrahim Hilmi Tanışık, İstanbul Çeşmeleri, II, 1945).

EMETULLAH SULTAN — Üçüncü Sultan Ahmedin baş haseki sultan,ı ki bu pâdişâhın anası da aynı adı taşımışdır (B.: Emetullah Sultan, Gülnûş). Aslı hangi memleket-dendir bilinmiyor. Istanbulda Bayazıdda meşhur Simkeşhâne Hanım yapdırtan bu kadındır (B.: Simkeşhâne, Darbhâne, cild 8, sayfa 4235); Simkeşhânenin yanma bir mescid, bir sebil, bir de mekteb yapdırtmışdı. Ölümünde Eyyubsultanda Camii Kebir hazîresine defnedildi.

EMETULLAH SULTAN (Gülnûş) —

Dördüncü Sultan Mehmedin baş haseki sultanı; ikinci Sultan Mustafa ile Üçüncü Sultan Ahmedin anaları, bu iki hükümdarın zamanında da (1695 - 1703; 1703 - 1730) Osmanlı sarayının valide sultanı; tahminen 1642 de Girid Adasında Retimo şehrinde doğdu, bir rum yahud aslı Venedikli bir italyan kızı idi; Girid cengi içinde bu şehrin 1646 da serdar Deli Hüseyin Paşanın kılıcı ile fethinde henüz dört yaşında iken esirler arasında bulunmuş, aşırı güzelliği dolayısı ile Deli Hüseyin Paşa tarafından Istanbulda padişah sarayına gönderilmiş ve İstanbul sarayından kendisinden bir yaş kadar küçük veliahd şehzade Sultan Mehmedin hizmetine verilmişdi. Biri pirens, öbürü hizmetkâr bu iki çocuk arasındaki arkadaşlık az sonra bir aşka dönmüş, henüz yedi yaşında iken Osmanlı tahtına oturan Sultan Mehmed Gülnûş Emetullahı nikâhla alarak kendisine baş haseki yapmışdır. Sultan Mehmedin baş hasekisine olan sevgisi o kadar coşkun olmuşdur ki iki ay, üç, bâzan beş altı ay süren meşhur sürgün avlarında ve se« fer yolculuklarında bile yanından ayıramamıg, haseki sultanını, tekerleklerine varınca gümüş kaplı muhteşem bir arabanın içinde yanı sıra götürmüşdür. Gülnûş Emetullah Sultanın bu saltanatı pâdişâh kocasının tahtdan indirildiği 1687 yılına kadar 39 yıl sürmüşdür; Dördüncü Sultan Mehmedin tahtdan indirilip sarayda, bir odaya kapatıldığı zaman da sevgili kocasının ızdırabına ortak olmuş, Sultan Mehmedin 1693 de ölümüne kadar 6 yıl mahbes hayatı yaşamışdır (B.: Mehmed IV, Sultan). Sevgili kocasının ölmünden iki sene sonra 1695 de büyük İkinci Sultan Mustafa unvanı ile pâdişâh olunca Gülnûş Emetullah Sultan da Valide Sultan unvanı ile Osmanlı sarayının en ön safda kadını olmuşdu; ikinci Sultan Mus-tafanın ölümünde tahta diğer oğlu Üçüncü Sultan Ahmed geçmiş, Gülnûş Emetullah Sultanın onun zamanında 1715 de ölümüne ka dar valide sultanlığı da 20 yıl sürmüşdür.

Servetini hayır eserlerine . harcamışdır, haseki sultanlığı zamanında Mekkede Hasekiye İmaretini, valide sultanlığı zamanında da İ'stanbulda iki cami yaptırmışdı. Büyük oğlu İkinci Sultan Mustafa zamanında Galatada yapdırtdıği camii «Galata Yeni Camii» adını taşırdı, zamanımızda mevcud değildi; Üçün-


t_

EMETULLAH SULTAN ÇEŞMESİ

4540 —



İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

_ 4541 _

EMiN (Bursalı Kız)




cü Sultan Ahmed zamanında yapdırtdığı cami ise bu gün Üsküdarı tezyin eden âbidelerimizden Yeni Valide Camii'dir, kendi türbesi de bu ikinci camimin yanındadır, mermer sütunlara oturtulmuş bir kubbe ile bu sütunlar arasına tunç şebîkeler konmuş bir açık türbedir. Edirne sarayında ölmüşdü, tahminen 73 yaşlarında idi, tahnit edilen nâşi İstanbula araba ile getirilerek Üsküdardaki türbesine defnedildi (B.: Galata Yeni Camii; Yeni Valide Camii).

EMETULLAH SULTAN ÇEŞMESİ — «Galatada bugün arsa hâlinde olan Galata Yeni Camiinin avlu kapusu bitişiğindedir. Kesme taşdan klasik Türk çeşme yapısı üslûbun-dadır, yapı olarak mâmur, fakat sudan mahrumdur. Kitabesi kat kat badana ve boya sürülmek yüzünden okunmaz hâle gelmiş ve yüksek bir merdiven de bulunamadığından o badana ve boyaların kazınarak okunmasına da imkân elvermemişdir. Banisi Dördüncü Sultan Mehmedin kadınlarından ve İkinci Sultan Mustafa ile Üçüncü Sultan Ahmedin annesi Gül-nuş Emetullah Sultandır. Üsküdar Çarşısm-daki Yeni Valide Camiini de onun adına oğlu Üçüncü Sultan Ahmed tarafından yaptırılmış-dır. Beyoğlu - Galata cihetinin biricik medresesi de Galatadaki bu Yeni Camiin karşısm-dadır, medresenin banisi Divitci Mehmed Paşadır, Bursa valisiyken 1115 de (M. 1703) orada ölmüşdür. Bu çeşmenin yapı tarihi hicrî 1109 (M. 1697 - 1698) dur» (İbrahim Hilmi Tanışık, İstanbul Çeşmeleri, II, 1945)

/

EMETULLAH SULTAN ÇEŞMESİ — «Üsküdarda Yeni Valide Camiinin sebili bitişiğinde mâmur bir çeşmedir. Mermerle kaplanmış ve taşçılık sanatının yüksek örneklerinden biri olan bu çeşme, yapıldığı devrin en güzel ve muvaffak eseridir. Teknesinden ve iki yanındaki sedlerden başka her tarafını vçok zarif ve ince mermertıraşlık hünerleri, ile be-zeyen sanatkâr, Türk ruhunun yükseldiği şahikaları bu çeşmede hakkı ile belirtmiştir. Ayna taşının üzerine oturtulmuş olan yelpaze biçimindeki kabartma ve oymalar bir noktadan dağılan güneş huzmelerini andırmakda, sedlerden başlayub kitabesinin üzerinde dolaşan korniş ve cebheyi tetviç eden sorguç ve lâle şekilleri görünüşe hem bir halâvet, hem de bir



ihtişam ve vekar vermektedir. Zarif bir mihrabı andıran cebhesi emsalsiz güzelliğe mâlik-dir. Kabartma süsleri hâvi ayna taşı mermerdendir. Musluğu koparılmışdır. Az bir himmetle su getirilmek mümkün ve elzemdir. Yapısı mamur olan bu çeşmenin suyu akıtılarak Câbîzâde Tâib Mehmed Çelebiye âid üç buçuk kıtalık (yedi beyitlik) kitabenin tarih beyitleri şunlardır:

Dere idüb bir beyte Tâib iki târihi lâtif Her gelen atsana der Hıdr eyleyüb şevki sevâb

«Vâlidesultan bünyâd itti bu nev çeşmeyi» 1121 (M. 1709)

«Ruhi pâki Mustafa aşkına gel iç âbi nâb» 1121 (M. 1709)

«Banisi Emetullah Vâlidesultan Üsküdarda küçük oğlu Üçüncü Sultan Ahmed tarafından yaptırılmış Yeni Valide Camiinin yanındaki açık türbede medfundur. Galatadaki Yeni Cami de yine bu valdesultan adına büyük oğlu İkinci Sultan Mustafa tarafından yaptırılmış-dır» (İbrahim Hilmi Tanışık, İstanbul Çeşmeleri, II, 19-15).

EMHAZ (Faruk Arifi) — Ünlü musikişinas, bestekâr ve kemânî; 1904 de îstanbulda Vefa semtinde doğdu, bestekâr Ahmed Ârifî beyin oğludur (B.: Ahmed Ârifî Bey, cild l, sayfa 328); tahsilini Vefa Sultanîsinde (Lisesinde), Mâliye meslek okulunda yapmış, yurdun muhtelif yerlerinde mâliye memurlukları ile dolaşmışdır.

Mûsiki ile uğraşmaya 16-17 yaşlarında iken başlamışdı; Rauf Yekta, Hafız Ahmed, İsmail Hakkı, Muallim Kâzım, Emin Yazıcı Beylerden feyz almışdır. Sazı olan kemandan başka Tamburi Faize Hanımdan da tambur dersleri almışdır. tamburu da pek mükemmel derecede denilecek kadar çalmaktadır. Anka-rada maliye memurluğu ile bulunduğu sırada orada kurulmuş Musiki Cemiyetine keman muallimi olmuş, senelerce pek çok genç yetişdir-mişdir.

Usta saz icrâkârlığınm yanında babasının yolundan da yürümüş, pek çok şarkı bestele-mişdir. Değerli müdekkik Mustafa Rona «50 yıllık Türk Musikisi» isimli eserinde bu sanatkârın şu eserlerini tesbit etmişdir;

Mestâne nigâhın görerek açdı çiçekler

(Hicaz buselik Murabba beste) Nes'e taahşetmekde çeşmânın senin pür gamlere

(Hicaz buselik şarkı) Saç mıdır altun tozundan farkı yok kâküllerin

(Eviç şarkı) Âlem isretde mest olmuş ne cemler görmüşüz

(Acemkürdî şarkı) Zarar yok gelsen bile tüllere bürünmeden

(Acemaşiran şarkı) Sabâ eser gusûni ter

(Söz: Tevfik Fikret, Nihâvend vals) Ey şiiri ilâhî dağıtan penbe beyaz kız

(Nihâvend şarkı) Hayatı baharım açmadan soldu

(Kürdili hicazkâr fantezi)

İbnülemin Mahmud Kemal înal'in ölümü ile yarım kalan ve Avni Aktunç tarafından tamamlanan «Hoş Şada» da, Mustafa Rona'dan aldığımız yukardaki hal tercemesine şu notlar eklenmişdir: «Bursada bulunduğu sirada 1948 de Tamburi İzzet, Kemençeci Halûk Re-câi ve Neyzen Ekrem beylerle birlikde Bursa musiki cemiyetini kurmuşdur. Receb Birgit ve Leman Utku yetişdirdiği talebelerdendir. Şimdi (1958) İstanbul Sıhhat Müdürlüğünde büro şefidir» deniliyor.

EMiN (Acem) — 1899 ile 1900 arasında otel hırsızı mürâhik bir kötü delikanlı; on altı on yedi yaşlarında yüz nakşı ve vücud yapısı ile güzel bir genç olup saçlarını kız saçı gibi uzatmış küçük bir rum kaldırım yosması kılığında dolaşır ve otellere, geceleri geç , vakit daima bir erkeğin yanında müşteri olarak girer, ve otel müstahdemleri uyuduktan sonra birkaç oda dolaşır, para, kıymetli eşya ve esvab çalarak kaçardı; ertesi sabah otele beraberinde girdiği adam da «hırsız fahişe» tarafından para kesesi, saati, yüzüğü veya kıra vat iğnesi çalınmış bir mağdur olarak çırpınanlar arasına karışırdı.

Bu kötü delikanlının Büyükdere Propilea Otelinde, Büyükadada İspilândid Otelinde ve Ayastefanos (Yeşilköyde) Kamelya Otelinde böyle üç vak'ası vardır; Büyükderedeki Propilea Otelinde otel sahibi Lala'nm odasına girmiş, başının altından içinde 50 altın bulunan para çantası ile altın saatini, incili kıravat iğnesini ve otelin yazıhanesinden de Lala'nm terziden yeni gelmiş bir kat esvabını alıp kaç-mışdır.

Kamelya Otelinden de bir ingilizin odasından 10 ingiliz altını, bir altın saat, bir dürbün, altın bir sigara tabakası çalmış, fakat gece demir yolu boyunca kaçarken oba çingenesi iki gece hırsızının eline düşmüş, üç gün onların bıçağı altında yaşamış; Harânıî Deresi mevkünde yarı çıplak ve perişan bir halde kır bekçileri tarafından bulunup yakalanmışdır; sorgusunda da otellere beraberinde gittiği adamların üçünün de Demirci Yani, Laz Di-mitri ve Arab Vangel adında üç hırsız olduğunu söylemişdir. Anadili gibi rumca konuşan ve aslında bir İranlı kahveci ile bir rum fahişenin oğlu olan Emin uzun kız saçları kesilerek 3,5 sene hapse mahkûm olmuş ve ondan sonra adı duyulmamışdır.

EMiN (Bursalı Kız) — 1891 ile 1892 arasında Tophanede Yamalı Hamamda genç bir dellâk olub Çeşmemeydanı yangın tulumbası sandığının namlı uşaklarından Kara Tahsin bu hamam çıplağı delikanlı yüzünden çıkan bir kavgada Arab Abdullah adında bir

Acem Emin

(Besim: S. Bozcalı)



EMİN (Çakır)

4542 —

İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

4543 —

EMİN (Yağhkcızâde)




tersane çavuşunu vurmuş, öldürmüşdü. Vak'a tulumbacılık âleminde ve Galata ile Tophanenin bıçkınları arasında büyük bir hâdise ol-muşdu. Arab Abdullah da Kara Tahsin de o tarihde 30-35 yaşlarında gaayetle yakışıklı gençlerdi. Sinop Zindanına prangabend olarak gönderilen Kara Tahsin orada 1907-1908 arasında, meşrutiyetin ilânından az önce ölmüş-dür. Kudretli halk şâirlerinden Merdivenköylü Bitli Tevfik'in bu vak'a üzerine çok hünerli bir tarih manzumesi ile Kara Tahsinin ağzından yazılmış bir türküsü vardır:

\

Hamam çıplağı kopuk düzenbaz hinoğlu hin Sıdk u vefa bekleme hergün itse de yemin

Bu itin yüzündendir 'bahriyeli çavuşu HurşMiin kahvesinde vurdu Rizeli Tahsin

Vak'anın müsebbibi, maktul ile kaatili Yaddım görün üç tanih yâd iderek her birin

Ezberlesin delilikler mücevher tarihini «Peştemalh sikirdim Yamalıda Kız Emin» 1309 (1891 - 1892)

Otuzdört yaşı ile tarih oldu çavuşa «Dellâk Emin yolunda içdi ecel şerbetin 1275 X 34 =1309

Bahriyeli çavuşu katline târihi tam. «Kız Eminin yüzünden zindanda Kara Tahsin» 1309

«Kız» ismi 1309 rakamım tutturmak için birinci tarihde «ye = ı» ile, ikinci tarihde «ye = ı» siz yazılmış.



TÜRKÜ

Bîr bıçkın yar yolunda girdik biz bu zındâne Kalede bu zındâne

Ol yârin çelmesine göğüs gerdik rindâne Âşikaane rindâne

Sabah olmak bilmiyor, yaman yaman geceler Pek yaman bu geceler

Yaddan mefctub gelmiyor vefasız gülgonceler Aman o gülgonceler

Kim bilir kimler ile çapkın çakar 'badeyi Meyhanede badeyi

Bilmem ahım tutar mı yârim haramzadeyi Bıçkın haramzadeyi'

Hey Bursalı Emin hey yan sen de âteşlere

Nemrûdî âteşlere

Serdar oldun ey çapkın fitneci serkeşlere

Bîvefâ serkeşlere

Çek azabı nedamet ölme de çok çek Emin

Nâbefcârlar hemderttin

Zindan olsun girdiğin bağ bağçe rûyi zemin

Bed duaya bir âmîn

JMBbBS"-"--

EMİN (Çakır) — Asrımız başlarında Ay-vansarayda Loncanın en usta zurnacılarından bir kıbti (B.: Ayvansarayda Lonca); 15-16 yaşlarında tüysüz bir oğlan iken bir köçek ö-larak tanınmış, çağı geçince köçekliğin sonu sefalet olduğu için Emine aşırı alâkası olan yine Lonca şöhretlerinden Zurnacı İbrahim ona zurna çalmasını öğretmiş ve çocuk kısa bir zamanda zurnacılıkda ustasını kat kat geç-mişdi.

Notasını elde edemediğimiz şu hisarbuselik şarkı Zurnacı Çakır Eminin köçeklik zamanında, 1885-1890 arasında çıkmışdı:



Çakır Emin henüz gonca Fahrider anınla Lonca Mest idiyor uşşâkını Şıkır şıkır oynayınca Kara oğlan onbeşînide Erbabı zevk taep peşinde

Zurnayla hoş taksim yapar Raks iderek gönül kapar •Görülmemiş böyle dilber Şnhi fettan böyle şopar Kara oğlan onbeşinde Erbâ'bı zevk hep peşinde

Aman Çakır gel bu yana Gönül verdim işte sana Zurna çalıp göbek atıp Kıvırarak oynaşana Kara oğlan onbeşinde Erbabı zevk hep peşinde

Aman Çakır zurna öttür Çağın geçer gün bu gündür Şakilik et levendâne Topuk vurup kütür kütür Kara oğlan onbeşinde Erbabı zevk hep peşinde

Birinci Cihan Harbi, içinde sağ idi, 45-50 yaşlarında, kara yağız, çingenenin erkek güzeliydi.

Bibi.: O. Cemal Kaygılı, Çingeneler; Vâsıf Hiç, Not.

EMİN (Çingene) — 1880 ile 1890 arasında namlı tulumbacılardan, Kadırga sandığı u-şaklarmdan bir delikanlı; hâneberduş gürû-

hundan olup Kadırga Hamamı külhanında yatar kalkar barımrdı, ayrıca dellâk yamağı o-larak da çalışır, hizmet teri bahşişi ile kahve tütün parasını çıkarırdı. Yangın haberini aldı mı, yıkadığı müşterisinin elini öper, bir su dö-künüp peştemalını atar, dizliği geçirip sandık kolu altına, ekseriya bir dizlikle çıplak koşardı. Devrinin büyük kalender şâiri Üsküdarlı Âşık Râzi tarafından bir manzume ile övül-müşdür. Şâir bu delikanlı için «Ceribaşızâde» ve «Şoparlarm serveri» diyor ise de Eminin «Çingene» lâkabı aşırı derecede esmerliğinden kinaye takılmışdı, kıbtilikle ilgisi yokdu. Kendisini yakından tanıdım, babasının Kara Ah-med adında bir korucu olup Büyükbakkalköyü rum eşkıyası tarafından öldürüldüğünü söylerdi. Emin Balkan harbinde ,28-30 yaşlannda iken gönüllü asker yazıldı, Kırkkilise muharebelerinde şehid oldu. Râzinin manzumesi şudur:

Çeribaşızjâdesin şoparların serveri Pırpırı kopukların siyehçerde dilberi Bir dânesin bıçkınım omuzdaşhkdan yana Baîdurıçıplaklann sensin lâşek hizberi

Koşarlı hem talimli ayaklarla topuk vur Serkeş 'başda dalfesin altından perçem savur Bin şahin feda olsun senin gibi kuzguna Hakkındır çalım caka, nahveti şebab gurur

TARİH

Güzellerden secemem kara dururken akı Tığ gibi tulumbacı elhak çakı mı çakı Çıkdı yirmi yaşiyle şu mücevher tarihi «Kadırga Hamamının Dellâk Emin yüz akı»

(1337 — 20 = 1317; M. 1899 - 1900)

Vâsıf HİÇ

EMİN (Çurcur) — Geçen asır sonlarında yaşamış bir istanbul kopuğu; Ahmed Rasim, «Muharrir Bu Ya» isimli eserinde, Galata tiyatrolarının Kantocu kızlarının tutkunu ayak takımından alkışçılar arasında gösteriyor. Merdivenköylü Bitli Tevfikin bir kıt'asından da kaldırım şıkırdımı yakışıklı bir genç olduğu anlaşılıyor:

Yeni basmış gülüm yirmi yaşma Sırma çekmiş iki keman kasma Pek yaraşmış çapkın Çurcur Eminin Sıfır kalıp fesi şahin başına

EMİN (Eyyublu Seyyid Mehmed) — On-

sekizinci asır hattatlarından; Eyyubun esnaf tabakasından bir attar kahveci (kurukahve-ci) idi. Sülüs ve nezih yazıyı asrının büyük üstadı Hoca Mehmed Râsimden öğrenmişdi, yazılarına imza koyma iznini, meşk arkadaşları ile beraber Kâğıdhânede hattatlara mahsus safada bir meclisi âlîde almışdı ve imzasını «Pîr Mehmed» diye atmışdı. Sofiye meşrebinde Halvetiye tarikatine mensub idi. Hicrî 1189 (M. 1775) de vefat etti, Eyyubda med-fundur. Müstakimzâde Süleyman Sadeddin E-fendi bu zâtin seyyidlik şeceresini gördüğünü yazıyor.

Bibi.: Müstakimzâde, Tuhfei Hattâtin.

EMİN (Şerbetçi) — On sekizinci asrır ikinci yarısında yaşamış îstanbulun namlı karagözcülerinden, hicrî 1211 (Milâdî 1896 -1897) yılında vefat etmiş, ölümüne tarih üstadı Sürûrî şu kıt'ayı yazmışdır:



Bir hayalbaz kim eğlendiriyorken bizi âh Bî karâr ettd şebi gamde peyâmi fevti Didi sâkii ecel ana mücevher târih «İçdi Şerbetçi Emin cur'ai ke'si mevti»

(1211)

Hayatı hakkında başka kayda rastlanamadı.

EMİN (Türk) — Geçen asır başlarında İkinci Sultan Mahmud devrinde namlı orta o-yuncularından; «Zenne» (Kadın) rolüne çıkardı; hayatı hakkında bilgi edinilemedi. Bibi.: Hafız İlyas, Letâifi Enderûniye

EMİN (Üsküdarlı Yorgancı) — (B.: Hasan, Kara)

EMİN (Yağhkcızâde Mehmed) — Onse-kizinci asır hattatlarından; aslı Edirneli. Ya-,zıyı memleketinin seçkin hattatlarından Ye-sârîzâde İsmail Efendiden öğrenmişdir; Tuhfei Hattâtîn müellifi Müstakimzâde Süleyman Sadeddin Efendi bu sanatkârın hal tercemesi-ni yazarken: «Şâir Nedimin:

Bûyi gül taktır olunmuş, nâzın işlenmiş ucu Biri olmuş huy birisi destimal olmuş sana

beyti hasbihâli iken yazıya çalışdı, Yağlıkçı ismi ebced hesabı ile 1154 tutar ki o yılın



EMiN (Yelkenci)

4044 —

İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

EMİN AĞA (Haydarh)




sonunda (M. 1742) yazılarına imza atma iznini aldı, 22 yaşında idi, yine ol sene içinde E-dirneden İstanbula hicret etdi» diyor. Müsta-kimzâde tarafından Nedimin meşhur bir beyti ile tasvir edilen Yağlıkcızâde Mehmed Eminin bir «Yağlıkçı güzeli» olduğu anlaşılıyor. Bu hattat Edirneli Yağlıkcızâdeyi aynı ismi ve lâkabı taşıyan ve aynı yaşlarda bulunan sadrıâzamlığa kadar yükselmiş Yağlıkcızâde Mehmed Emin Pa'şa, ve bu vezirin oğlu ulemâdan ve talik hattatlarından Yağlıkcızâde Mehmed Emin Bey ile karışdırmamalıdır (B.: Eminpaşa, Yağlıkcızâde Hacı Mehmed). Bibi.: Müstakimzâde, Tuhfei Hattâtîn.

EMİN (Yelkenci) — Hicrî 1301 ile 1311

(M. 1883 - 1894) arasında İstanbul Cezaevine girmiş esnaf tabakasından bir delikanlı, suçu, mahkûmiyetinin müddeti, ve aslının nereli olduğu bilinmiyor; o sıralarda aynı mahbushâ-ne mahkûmları arasında bulunan halk ressam ve şâiri Kahveci Nusret, yakın bir alâka duyduğu bu gencin kara kalem ile güzel bir resmini yapmışdır; fakat bu resmin büyük kıymeti, etrafına yazılan bir takım yazılarla bir tılsım resmi oluşundadır. Yazıları yazan, katilden mahkûm olup «Zindan Kutbu» diye anılmış Somuncu Baba adında bir büyücü - ü-fürükcüdür. Kahveci Nusretin «Zindan Şiirleri» adını taşıyan ve hapishaneye girmiş şâirler antolojisi diyebileceğimiz, aynı zamanda bâzı hapishane - zindan hâtıralarını da ihtiva eden el yazması eserinde bulunan Yelkenci E-min'in tılsımlı resmi, bu ansiklopedi için oradan ressam Hüsnü eliyle kopya edilmiştir. Resmin etrafındaki yazı ve şekiller şunlardır; en üstte ortada:

Yukarda sağda:

(2 «lam elif» ve 4 «vav»«ile kompoze edilmiş terazi şekli)

Mizanı aşk

Terâzûyi muhabbet

Dirhemi dil

Metâi hüsün

(Terazi kefesinde bıçaklanmış _kalb)

Kefei alâka

(Terazi kefesinde bir gül)

Kefei cilve.

Yukarda solda: Günler geçmez Geçmez aman zindanda Teselli bul âşıkı rindanda

(Büyük bir vav harfi) Ey yar

Gözün kapa gel Özün aç gel

Serdik gönül postunu hû! Sağda yukardan aşağı: Külhan horozu Okusun ezanı Pîrim kaynatur Muhabbet kazanı Şeytana havale Yârim ile olan Oyunu bozanı Çekelim bir hû Zindan askına, yâr aşkına Pir aşkına (Bir horoz resmi) Azabı zindan)


'r*.

^MNJ?<

**' 6^UckA~>(

>fei'-~

Yelkenci Eminin tılsımlı, resmi



Kahveci Nusretin resminden Hüsnü eli ile

Âteşi külhan

Meded aman

Ahu figan virdi zeban

Öl azabı dindiren

Ol âteşi söndüren

İşte karındaş

Merdi meydan

Şehi hûban

Şu Yelkenci Emin Civanın tasviri mutalsamıdır

Solda yukardan aşağı: (Bir ayak tabanı nakşı ve) Teşbih (parmaklar üstünde) Tevbih (parmaklar altında) Tefrih (topukda) Naksi kademi yar Vefki murada uyar Sen ko o nakşı Âşık niyazına Yâr elbet duyar Kutbi Zindan Somuncu Baba» (İmza)



îki ayak arasında: Eseri Nusret (İmza)

EMİN AĞA (Beykozlu) — Geçen asır sonlarında yaşamış bir kuşbaz; bir karatavuğa alafranga bir vals ile «Pâdişâhım devletinle çok yaşa» duasını öğretmiş, kuşu görenler büyük para ile satın almak istemişlerdi. Hâdise günün haberleri arasında Tercemânı Ahval Gazetesinin 30 Gemâziyelâhir 1281 (M. 29 Kasım 1864) tarihli nüshasında kaydedilmişdir.

EMİN AĞA (Hamamcı Mehmed) — On-

sekizinci asırda esnaf arasından yetişmiş hattatlardan; Kadırga Limanında Çardaklı Hamam hamaması idi; sülüs ve nesih yazıyı, aynı hamam daha babası tarafından işletilirken adı Abdullah olan babası ile beraber devrinin büyük yazı üstadı Hoca Mehmed Râsim Efendiden öğrenmişdi; yazılarına imza altına iznini de baba oğul beraber almışlardı. Hayatı hakkında başka bilgi edinilemedi.

Bibi.: Müstakimzâde, Tuhfei Hattâtîn.

EMİN AĞA (Hayalküpü) — Geçen asır ortalarında yaşamış, namlı karagözcülerden; bilhassa Bayazıd kahvehanelerinde perde kurardı. Hayatı hakkında bilgi edinilemedi.

Bibi.: S. N. Gerçek, Türk Temaşası; Ahmed Râsim, Muharrir Bu Ya.

EMİN AĞA (Haydarü Yağcı) — Geçen asır başlarında, Haydarda sesinin fevkalâde

güzelliği ile meşhur bir gençti; bir ara kalemlerden birinde kâtiplik etmiş, sonra işi esnaflığa vurup yağcılığa başlamıştı. Devrin istanbul Ağasının (ki vak'anüvis maalesef bu adamın adını kaydetmiyor) konağı da Haydarda idi; her gece komşular ağanın konağında toplanırlar, cemaatle yatsı namazı kılınıp Emin ağa da güzel sesiyle müezzinlik ederdi. Bu adam hicrî 1227 Rebiülevvelinde (M. 1812 mart-nisan) sebkan başlığa tayin edildi; arası çok geçmedi bir gün Ağakapusundan bir haberci gelerek mahalle kahvesinden Yağcı Emin Ağayı sordu; «Gelmedi!» dediler; haberci: «Kendisim sekbanbaşı ağa ister, gelince oraya gitsin.» diye tenbih ettikten sonra ağzından: «Keşke gelmese...» diye de bir söz kaçırdı. O akşam kahvede Emin Ağaya vak'ayı anlattılar: «Seni sekbanbaşı ağa istemiş., lâkin haberciden keşke gelmese diye bir söz işittik.. Senin ağa ile bir nefsaniyet veya başka nifak gibi bîr maddeniz var mı?» diye sordular. Emin Ağa aralarında hiç bir şey olmadığım söyledi. Kahvede bulunanlar: «Emin Ağanın sadası gaayet âlâdır., şarkı ve ezan okur., mescid ve camilerde hasbi müezzinlik eder., herkes kendisini sever., sekbanbaşı ağaya mübarek olsuna gidemedik., yarın beraber gidelim., hakikatte sana bir dargınlığı varsa rica edelim» dediler. Ertesi günü beş altı komşu Emin Ağa ile beraber Ağakapusunda sekbanbaşı ağaya vardılar., ağa kendilerini hürmet ve ikramla karşıladı. Bir müddet sohbetten sonra kalktıklarında, sekbanbaşı:


  • Komşular., bizim Emin Ağayı bir mik
    tar terbiye etmek lâzımdır., sizler buyurun..
    Emin Ağa bu gece beşinci ortada bizim misa
    firimizdir., dedi. Berikiler:

  • Efendim, rica ederiz, terbiyesini bizlere
    havale eyleyin! diye yalvarmağa başlayınca:

  • Bugün terbiye olsun!, dedi.

  • Efendim, beraber geldik, beraber gi
    delim!, diyecek oldular; ağa:

  • Ne var? Bugün terbiye olsun! Varın
    gelin Emin ağayı beşinciye götürün!, diye ıs
    rar etti; ve hemen kabahatinin ne olduğunu
    bilmiyen bîçâre adamı Ağakapusundan Yedi-
    kule Zindanına gönderdi, orada da cellâda boğ-
    durttu. Meğer adamcağızın suçu şu imiş:

Bir gün Emin Ağa Haydar Hamamına gitmiş., göbek taşında türkü söylüyormuş, herkes safâyab oluyormuş, Hamama istanbul A-

EMİN AĞA (Mehmed)

—4546 —


Yüklə 5,01 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   55   56   57   58   59   60   61   62   ...   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin