İstanbul ansiklopediSİ Büyük Kapalı Çarşıda Yağlıkçılarda İstanbul Hanımı



Yüklə 5,01 Mb.
səhifə61/80
tarix03.01.2019
ölçüsü5,01 Mb.
#88905
1   ...   57   58   59   60   61   62   63   64   ...   80

Hakkı GÖKTÜRK

EMİNBEY ÇEŞMESİ — «Üsküdarda Toptaşı Timarhânesi (Cezaevi) karşısındaki büyük taş mektebin altındadır; mamur, akar çeşmedir. Kesme taşdan yapılmışdır, üç beyit-lik kitabesi kemerinin altındadır:



Kaymakamı asker Topî Emin Beyin Hayri celîle zâtini kOrnış Hûda delil Tecdid idüb bu çeşmeyi 'bezli nttkud ile Ruhi Hüseyni eyledi sirâbı selsebîl Afâhrî bu resme eyledin işrâb târihin «Mânendi kevser akdi nev âbi bî adil» 1171 (M. 1757 - 1758)

«Kitabenin nâzımı baş deftardar iken 1188 (M. 1774 - 1775) de vefat eden Mihri Meh-mıed Efendi olsa gerekdir» (ibrahim Hilmi Tanışık, istanbul Çeşmeleri, II, 1945).

EMİNBEY MAHALLESİ — Bayazıd semtinde Istanbulun en eski mahallerinden, Emin-bey Mescidinin Mahallesi idi. 1878 de tanzim edilmiş bir cedvelde 47 hanelik bir mahalle olarak kaydedilmişdir. (B.: Eminbey Mescidi); 1922 den sonra kaldırılmış, sahası Tavşantaşı ve Mimar Hayreddin Mahallerine taksim edilip katılmışdır.

EMİNBEY MESCİDİ — Halk ağzında Dibek Camii denilir; 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Bayazıdda Tavşantaşı Mahallesinde Tiyatro Aralığı Sokağı ile Dibekli Cami Sokağının teşkil ettiği üç yol ağzındadır. Hadikatül Cevâmi şu malûmatı veriyor: «Banisi Emin Bey Sultan Bayazıdı Velî Camii Çsrifi yapılır iken bina emini idi, hicri 919 (M. 1513) de vefat etmişdir, mescidi yanında medfundur. Üçüncü Sultan Ahmedin başkadını Emetullah Kadın, kadım Darbhânenin yerine Sîmkeşhâ-neyi yapdırır iken bitişiğinde bir sebil, çeşme ve mekteb yaptırmış, bu mescide de minber koymıışdur. Mescidin mahallesi vardır». Tahsin Öz «istanbul Camileri» isimli eserinde şunları yazıyor: «Dibekli Camii de denilir. Banisi, Bayazıd Camii bina emini Nasuhizade Hacı Emfaı Beydir; banisinin vefat tarihi olan 1513 den evvel yapılmışdır. Duvarları kagir ve çatısı ahşabdır. Harab bir halde iken 1953 - 1954 de ihya edilmişdir».

Bir rivayete göre Emin Bey bu mescidini Bayazıd Camii yapısından artan taşlarla yap-dırmışdır. Beton bir avlu içinde ve dört duvar üzerine kiremitli çatı ile örtülmüş kare plânlı kagir bir binadır. Bodorca taş minaresi mihraba nisbetle sağ duvarı yanındadır.

Sokakdan önce beton döşenmiş avluya girilir; on basamaklı taş merdivenle camekânlı bir medhel kısmına çıkılır ki mescidin son cemaat yeridir; bu camekânlı son cemaat yeri mihraba nisbetle mescidin sağ yanına rastlar. Buradan asıl ibâdet sahnına girilince tam karşısına müezzin maksûreti vardır. Maksure yanından bir taş merdivenle kadınlar mahfiline çıkılır bu merdivenin yanında da küçük bir imam odası vardır.

Mescid, dışında son cemaat yerinin bulunduğu sağ duvarda 3, mihrab duvarında altlı üstlü ikişerden 4, sol duvarda altlı üstlü üçerden 6, kadınlar mahfilinde de 3 olmak üzere 16 pencere ile aydınlatılmışdır. Ahşab minberi alelade fakat temiz bir doğramacı işidir. Mihrabın iki yanında elektrik ampullü iki büyük pirinç şamdan, ve iki çalar saat vardır.

Beton döşeli avlunun ortasında, abdest alırken oturma yerleri fayans ile kaplanmış al-



Bayaaıdda Emmbey Mescidi Resim: S. Büyükerbil

ti musluklu ve silindir şeklinde bir şadırvan vardır.

Avlu kapusundan girilince _sağ tarafdaki bina vakti ile mekteb olarak yaptırılmış olup imam ve müezzin meşrutası Olarak kullanıl-makda idi; altında bir ayak yolu, duvarının dış yüzünde de abdest almak için üç musluk vardır; yanı başında da bir kuyu bulunmaktadır.

Sol duvarla mihrab duvarı önünde mescidin hazîresi vardır. Mihrab duvarının önünde mescidin ikinci banisi geçen asır ricalinden Mehmed Esad Efendinin aile makberesi vardır; mescidi ihya ederken bir de sibyan mektebi yaptırmış olan bu zâtin ölüm tarihi hicrî 1262 (m. 1845 - 1846) dır.

Bu mescid çok harab bir halde bulunur iken camaati içinden çıkan hayır sahihlerinin yardımı ile tahminen 100.000 liranın üstünde bir marsafla 1952 yılında tecdiden tamir edilmişdir.

Mescidin su parası tanınmış mensucat fabrikatörlerinden Hulusi Topbaş tarafından, onun vefatından sonra da oğulları tarafından ödenmektedir.

Ziyaretimiz tarihinde imamlığında Bay Naci Atalar, müezzinliğinde de 1950 denberi Bay Cafer Cengiz bulunmakta idi. (1967).

EMİN CAMİİ SOKAĞI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Beyoğlu Kazasının Merkez nahiyesinin Kamerhâtun Mahallesi ile aynı kazanın Kasımpaşa Nahiyesinin Sürün Mehmed Efendi Mahallesi arasında sınır yoldur; bu sokağın bir parçası da merkez nahiyesinin Kalyonöukolluğu Mahallesi içindedir; Aynalı Çeşme Caddesi ile Kâhya Bey Sokağı arasında uzanır, Çatıkkaş Sokağı ile dört yol ağzı yaparak kesişir, Samancı Ferhad Caddesi ve Gümüşküpe sokağı ile kavuşakları vardır (1934 B. Ş. R. Pafta 14/142, 145).

Aynalı Çeşme Caddesi tarafından gelindiğine göre bir araba geçecek genişlikde, paket taşı döşeli, iki yanı yaya kaldırımlı bir yoldur, kagir ve beton evler ve apartı-manlar arasından geçer. Gümüşküpe -Sokağı kavuşağmda Ermeni protestan kilisesi, onun yanında da Alman protestan kilisesi bulunmaktadır. Bu kavuşakdan öte yokuş aşağı iner, alt başında, Kâhyabey Sokağı ile bağ-

EMİN ÇEŞMESİ SOKAĞI

4554



İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

4555 —



EMİNE (Dereköylü)


landığı noktada, sol kolda sokağa adını veren Eminbey Camii bulunmaktadır. (B.: Eminbey Camii). Samancı Ferhad Sokağı ile olan kavu-şağı köşesinde de, zemin katı kagir beş katlı bir ahşab ev bulunuyor idi ki İstanbulda benzeri kalmamış gibi yapılardandır. Bu sokak üzerinde l tekel bayii, 3 bakkal, 3 marangoz, 31 doğramacı, l manav, 2 berber, l sobacı -somyacı, l kunduracı, l simitçi - börekçi fırını, l kasab, l yorgancı, l emlâk komisyoncusu bulunuyordu; kapu numaralan l - 79 ve 2-54 dür (Eylül 1966).

Hakkı GÖKTÜRK

EMİN ÇEŞMESİ SOKAĞI — Kasımpaşa-da Kadımehmedefendi Mahallesi yollarından; Kasımpaşa - Hasköy Yolu ile Kasımpaşa Kabristan Sokağı arasında uzanır; Piyâle ve Yeni-dere sokakları ile kavuşakları vardır (1934 B. Ş. R. Pafta 16/188). Bir araba geçecek ge-mşlikdedir; kabataş döşeli imiş, bakımsızlık-dan toprak sokak hâline gelmiş bulunuyordu. Sola doğru bir kavis çizerek meydancık hâlinde bir açıklığa gelir ki burada sokağa adım veren klâsik üslûbda kitâbesiz bir meydan çeşmesi vardır, teknesi çukurda kalmışdır; bu meydancıkda isimsiz bir geçid Dutdibi Sokağına bağlanır. Emin Çeşmesi Sokağı birer ikişer katlı ahşab ve beton evler arasından geçer; kapu numaraları l - 37 ve 2 - 42 dir (Temmuz 1966).

Hakkı GÖKTÜRK

EMİNE (Çiçekçi) — 1889 ile 1890 arasında Topçularda oturur 125 yaşında bir bag-çıvan kadın; 4 oğul, 30 torun ve 20 torun ço-cuğusâhibi olduğu halde 1889 ağustosunda İnebolulu Mustafa adında ve torununun çocuğu, yerinde 18 yaşında bir yanaşması ile evlenmesi muhitinde geniş akisler yapmışdı. Bu vak'a üzerine aşağıdaki manzume Üsküdarlı halk şâiri Âşık Râzinindir:

Topçularda meşhur çişekci karı Yaşı yüz yirmiden hayli yukarı

Körpe yanaşması çiçek balıdır Bakacak tadına acuze an

Pırpırı şehlevend şehbaz oğlanı Sevince kalmamış edeble arı

Sönmemiş o çipil gözünün feri Gönül ateşinin geçmemiş han

Yaş farkı arada bir asır imiş Fire kabul eder aşkın kantarı

Nikâhı kıyar mı dersiniz imam Mümjkün mü altunda sihrin inkârı

Varsun bağ bağçe ev sahibi olsun Şu diyar garibi elin bekarı

Hey Râzi o telli kavak Mustafan İklimi hüsnün o eşbeh hünkârı

Sadâkat nişanı nikâhda vekil Gösterdi efendim sen günahkârı

TARİHİ MÜCEVHER

Kırkbir kerre maşallah zam eyle târihine «O Mustafa oğlanı sarih, Çiçekçi Nine» 1266 + 41 = 1307 (M. 1889)

Vâsıf HİÇ

EMİNE (Darıcalı) — 1828 de kaynamasından gördüğü canavarca zulüm ve işkence yüzünden aklını oynatarak İstanbulda eşine rastlanmaz bir maceraya atılmış genç ve güzel bir kadın; vak'a Hekimbaşı Abdülhak Molla tarafından «Tarihi Liva» ismini taşıyan hâtıra defterinde tesbit edilmiş ve Reşad Ekrem Koçu tarafından da romanlaştırılmış tarih konularının en güzel örneklerindne biri olarak «Erkek Kızlar» isimli eserinde «Topçu Emin» başlığı altmada yayınlanmışdır.

Mora ihtilâli devletin başına yeni bir Rus harbi sarmıştı. «Âsâkiri Mansurei Muhamme-diye» adı ile yeni kurulan ordu tamamen acemi efraddan ve hiç harp görmemiş zabitlerden mürekkepti. Hattâ ilk aylar içinde kâfi silâh da bulunamamış, üniformaları da hazırlanmamış olduğundan asâkiri mansure efrad ve zabita-nınm halktan ayırd edilmesi için bellerine birer al kuşak, ellerine de birer asa, sopa verilmişti.

Felâketli bir devirde büyük bir hükümdar elmasım bilmiş İkinci Mahmud irade, azim ve metanet sahibi adamdı. İki sene içinde düşman karşısına çıkacak ilk kıtaları hazırlamaya muvaffak olmuş, ve bu uğurda âdeta bir tabur kumandam gibi çalışmıştı. 1828 yılında sarayını, sarayındaki hükümdar hayatını terketti, Rami Kışlasının bir odasına yerleşti, ve tam bir sene kışlada kaldı. Her sabah askerin kalk borusu i!e yatağından çıktı, atına bindi, yeni kıtalarının başında, kışın yağmur kar altında,

kırlara tâlime gitti. Yetiştirilen asker cepheye sevk ediliyor, şehirde, Bayazıddaki dairesinde oturan serasker paşa da Rami kışlasmdaki padişaha toplanan acemi efradı gönderiyordu.

17 Aralık 1828 bir pazartesi günü serasker paşa Rami Kışlasına muhafaza altında yüzü harikulade güzel ve henüz tüylenmemiş genç bir topçu neferi göndermiş ve bu neferin bizzat pâdişâh tarafından sorguya çekilmesi lüzumunu arz etmişdir. '

Temel Reis adında bir kaptanın yelkenli gemisinde yatdığı gecenin sabahı zabtiye tarafından yakalanan ve adı Emin olan genç nefer pervasız itiraflarda bulunmuş, erkek olmayıp kız, aslının gürcü, adının Emine, Cerrahpa-şada İsmail Ağa adında bir cerrahın cariyesi olduğunu söylemişdir, o adam tarafından saçlarının kesilerek oğlan kılığına sokulduğunu anlatmış ve İsmail Ağayı ahlâksızlıkla suçla-mışdır; bir komşu çocuğunun asker esvabını giyip İsmail Ağadan kaçmış, geceleri şurada burada yatmaya başladığını söylemişdir. Pâdişâh meselenin gereği gibi tahkikini Hekimbaşı Abdullah Mollaya havale etmişdir. Uzun soruşmadan sonra Eminenin bir deli olduğu anlaşıîmışdır. Darıcalı Halil Ağa adında bir adamın kızı ve Cerrah İsmail Ağanın kardeşi Mustafanın karışıdır. Mustafa kocalık vazifesini yapamayan özürlü bir zencidir; bu sırrın meydana çıkmaması için dayak ile ağır işkence altına konulan Emine, son defa saçları da kesilince tecennün etmiş, cerrah ağır küçük kardeşi topçu neferi Salimin üniformasını giyerek bir akşam evden kaçmışdır. Evden kaçdığındâ bakirdir, Hekimbaşı konağında muayenesinde seyyibe çıkmışdır. Son defa bir gemide yatdığı geceye kadar on gün nerelerde kaldığı, kimlerin bâzîcesi olduğu tesbit edilemedi, Emine, muhayyilesindekileri âleme anlatmış, hepsinin doğru olmadığı meydana çıkmışdır.

Zavallı güzel genç kadın Hasekideki kadınlar tımarhanesine kondu; aşağıdaki satırları Tarihi Liva ile Erkek Kızlardan alıyoruz:

«— Taburda askerlik yapmış kızı tımarhaneye koymuşlar...


  • Kışlada çocuk bile doğurmuş...

  • Yok öyle değil, süvarilere muallim imiş,
    f renk kızıymış...

— Dünya ilmini yutmuş kıral kızıymış...

«İstanbul kadınları her gün türlü hediyeler alarak, çorbasından böreğine, tatlısına tepsi tepsi yemekler götürerek kaafileler hâlinde Kız Askeri görmeye tımarhaneye taşındı, gardiyanların başına devlet kuşu kondu. Kız Askeri göstermek için hergün avuçlar dolusu bahşişler topladılar».

EMİNE (Dereköylü) — Geçen asrın sonlarında gaayetle güzel ve bahtsız bir köylü kızı; Bursanm Dereköyündendir; 1899 yılının haziran ayında on beş yaşında başka bir köye gelin gitmişdir, fakat gerdeğe girdiği geceden başlayarak bir buçuk ay kaynanası Ayşe-den türlü cevrü cefa görmüş, işkence derecesinde dayaklar yemiş, nihayet tahammül edemeyerek büyük bir maceraya âtılmışdır; bir gün kırda bir çoban bulmuş, ona teslim olmuş, kaynanasından çekdiklerini anlatarak, eğer kendisine bir kat erkek esvabı temin ederse,

oğlan kılığında kaçıp ona geleceğini, ve kimsenin şübhesini çekmeden onunla yaşayacağını söylemiş, birkaç gün sonra çoban, Emineye istediği erkek esvabı getirince, bir gece, saçlarını kesmiş, kılığını değiş-

dirrniş, kocası ile kaynanasının birikdirdiği bir mikdar parayı da çalarak kaçmış, fakat kırda kendisini bekle-mekde olan çobana gitmeyüb Bursa yolunu tutmuşdur. Bursa-da bir kunduracının yanına çırak olarak girmiş ve dükkânın üstündeki odada ya-tub kalkmaya başla-mışdır. Genç ve kimsesiz çırağının yüz güzelliği, boy bos ve el

..,..„. ayak zerâfeti kundu-

Derekoylu Emme

(S. Bozcahya göre racmın aklını çelerek



EMİNE (Kesik elli)

_ 4556 _

İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

4557 —

EMİNE (Kesik elli)


kötü yola sürüklemiş, adam bir gece bir bahane bularak dükkân odasında çırağının yanında yat-mışdır, fakat onun oğlan olmayıp kadın olduğunu görünce dehşet içinde kalmışdır. O devir için kocasından kaçmış genç bir kadını oğlan kılığında yanında alakoymak, bir gün sır meydana çıkarsa, kunduracıyı mahvedecek bir cinayet mahiyetindedir. Dereköylü Emine ustasına sırrını faş etmeyeceğini vaad etmiş, fakat hemen yanından çıkıp gitmesini söylemiş ve Emine, ustasının tavsiyesi ile, yine oğlan kılığında îstanbula kaçmışdır ve kunduracının tarifi ile Istanbulda da esnafdan bir Bursalının yanına çırak olarak girmişdir ve yine dükkânda yatıp kalkmaya başlamışdır. Yeni ustası güzel çırağına sapıklık yolunda bir alâka göstermemiş, fakat onu sözde iş için uzakça yerlere yollayarak bohçasını karışdırmış, ve oğlanın hayli parası olduğunu görmüş, bir gün de, âcil bir ihtiyacı karşısında çırağının parasından yüz kuruş almışdır. Emine bu hırsızlığın farkına varınca ustası ile kavga etmek gafletini göstermiş ve kavga sonunda da zabıtaya düşmüşler, istanbul zabıtası ise, Bur-sadan gelen bildiri ile Dereköylü Emine adında genç bir firarî hırsız kadını aylardan beri aramaktadır. Kavgalı usta ile çırağın istanbul Balıkpazarı Karakoluna getirildikleri gün A-ğustos başında sıcak bir gündür; genç çırağın o sıcak günde sırtında bohça ve kalın bir ceb-ken bulunması, emsali oğlanlar yalın ayak dolaşırken bunun ayağına da çorap giymiş olması komiserin nazarı dikkatini çekmiş, aran-makda olan Dereköylü Emineyi hatırlatmış, oğlanın çorapları çıkartılınca ayaklarının kınalı olduğu görülmüş (Gelin kınası), göğsü yoklanarak orada da kız memeleri bulununca hakikat anlaşılmış ve Dereköylü Emine tevkif edilmişdir. Vak'anın son safhası ve Emine'nin nasıl bir cezaya mahkûm olduğu tesbit edilemedi.

Bibi.: Malûmat ve Fransızca Servet gazeteleri.

EMİNE (Kesik elli) — Toplumun avam tabakası hayatını dikkatle incelemiş usta kalemler elinde bir roman kahramanı olacak hern mazlum ve mağdur, hem de kaatil bir genç kadın; sol eli kıskanç kocası tarafından bileğinden kesilip koparılan Emine bir sene sonra, intikam duygusundan ziyâde ölüm korkusu al-

tında kocasını tabanca ile vurarak öldürmüş-dür. istanbul halkı tarafından geniş ilgi ile tâ-kib edilmiş bu aile faciasının basına intikal etmiş safhaları şunlardır:



  1. temmuz 1962. Üç zorba bir kadının eli
    ni kesip kaçdıîar — Evvelki akşarn Kartal
    Maltepesinde feci bir vak'a olmuş, üç ırz düş
    manı yirmi günlük evli bir kadım sol meme
    sinden bıçakla vurmuşlar, sol elini de bileğin
    den kesip koparmışlardır. Denizcilik Bankası
    nın liman işletmesinde Üsküdar iskelesi gişe
    memuru Hasan Bir'le evli olan 19 yaşındaki
    Emine, önce kendisini intihar kasdı ile yara
    ladığını, sonra ifâde değiştirip bu işin eve gi
    ren şahıs tarafından yapıldığını söylemişdir.
    Evde arama yapan jandarma bir not defteri
    buimuşdur, defterde Emine tarafından: «Emi
    ne Kocaman'ım. Kendi kendimi bileğimden kes-
    dim. Kimseden davacı değilim. Çok çok rica
    ederim bekletmeden gömün» diye yazılmışdır.
    Hâdiseyi geç vakit eve döndüğünde öğrenen
    Hasan Bir komşulara haber vermiş ve «Emi
    neyi baygın buldum. Karımın kendi kendisini
    bu hâle koyduğunu zannetmiyorum» demişdir.
    Emine, kaldırıldığı hastahanede ifâdesini de
    ğiştirip: «Beni Yılmaz, Muzaffer ve ismini bil
    mediğim üç kişi bu hâle koydular. Defterdeki
    yazıları onların zoru ile yazdım» demişdir.

  2. Ağustos 1962. Kesik elin esrarı çözüldü,
    cani Hasan Bir — Haydarpaşa Numune has-
    tahanesinde tedavi altında bulunan Emine son
    olarak verdiği ifadede: «Kocam bana sık sık

Kesik elli Emine

(R. Sabiha Bozoalı)

uyuşturucu madde verirdi. Bunları almam için beni çeşitli işkencelerle tehdid ederek korkuturdu. Bileğimi nasıl kestiğini ve o anda neler olduğunu hiç hatırlayamıyorum, ama bunu kocamın yaptığına eminim. O akşam önce ö-lümle tehdid ederek deftere o yazıları yazdırt-tı. Kesik elimi içinde su bulunan bir tabağa koymuş, evi terkederek gitmiş. Gece yarısı döndü, ölmediğimi görünce hayretden dona kaldı, yine ölümle tehdid ederek üç kişi tarafından tecâvüze uğradığım şeklinde ifâde vermemi söyledi.» demişdir. Ele geçen delillerden de kadının elinin kocası tarafından kesildiği kat'î olarak anlaşılmıştır. Dün tevkif edilen sanık karısının bir psikopat olduğunda ısrar ederek suçunu inkâr etmektedir.

17 Nisan 1963. Kesik El dâvasının duruşması başladı — Son yılların en esrarengiz olayının duruşmasına 1. Ağır Ceza Mahkemesinde başlandı. Emine, kocasının kıskançlık ile yaptığı tazyikleri anlatmış, sonra şunlan söylemişdir:.«... Kesik elimi bir tabağa koyduğunu gördüm. Bayılmışım. Bir ara kendime geldim. Yerde yatıyordum. Etraf karanlıktı. Sürünerek kapıya doğru gittim. Çıkış yolu arıyordum. Birden kapının vurulduğunu duydum. «Kimsiniz?» diye seslendim. Bir ses «Emineci-ğim, ben Yılmaz'ım. Kapıyı aç. Kocan evde yok, sevişelim» dedi. «Defolun kapımdan. Ben sizin bildiğiniz kadınlardan değilim» diye bağırdım. Fakat kapı açıldı ve Hasan içeri girdi. Meğer beni kandırmak istiyormuş. Yaşadığımı görünce de hayret etti. «Vay sen ölmedin mi? Ölmemen daha iyi oldu. Şimdi benim ne biçim adam olduğumu anladın. Bu işi benim yapmadığımı söylersen seni hastahaneye götürürüm. Aksi halde, senden başka anneni, babanı, bütün sülâleni bıçaktan geçiririm» dedi. Kabul ettim. Komşulara ve jandarmalara intihar için bileğimi kestiğimi, bıçağı göğsüme sapladığımı söyledim, inanmadılar. Ben de doğruyu söylemek zorunda kaldım, beni kocam bıçakladı, elimi de kocam kesti.

Mahalleliden şâhidler Eminenin namuslu bir kadın, Hasanın da kıskanç bir koca olduğunu söylediler; Hasanın kardeşi Cemil Bir de, hâkimin: «Bir tarafda kardeşin, bir tarafda eli kesilmiş yengen, elini vicdanına koy ve söyle, insan kendi elini bileğinden kesip koparabilir mi?..» suâline: «Kesemez..» dedi. Mahkeme

Hasanın tahliye talebini reddetti.

30 Nisan 1963. Hasan Bir tahliye edildi — Delil kifayetsizliğinden Hasan Birin tahliyesine karar verildi; Bu karar üzerine Emine, serbest bırakılacak kocasının kendisini sağ bırakmayacağını söyledi:

10 Temmuz 1963. Kesik elli Emine Adliye Sarayında elini kesen kocasını tabanca ile vurarak öldürdü — Kesik el dâvasının duruşmasına, maznun Hasan Bir gayrı mevkuf olarak saat 9.30 da başlanacakdı. Karı - koca 1. Ağır Ceza Mahkemesinin bulunduğu koridorda kar-şılaşdıiar. Emine, bir gün önce verdiği bir dilekçe ile tahliye kararı veren hâkimi red et-mişdi.

Mahkeme koridoru çok kalabalıkdı; cinayet o kalabalığın gözü önünde işlendi. Bir görgü şahidi şöyle anlatıyor:

«Kadının yüzü sapsarı idi. Kocası koridorun öbür ucundan göründüğü zaman, oturduğu kanapeden kalkarak ona doğru yürüdü. Yanına varınca konuşmaya başladılar. Bana doğru yöneldikleri zaman, adam müstehzi bir şekilde tebessüm ediyordu. Birinci Ağır Ceza Mahkemesinin bulunduğu yere dönülen köşeye geldikleri anda genç kadın sağ elini arkaya doğru götürdü ve bu anda elinde bir tabanca belirdi. Bunu kocasının göğsüne doğru yöneltti ve iki el ateş etti. Hasan Bir, önce dizlerinin üzerinde büküldü, sonra boylu boyunca cansız yere uzandı. Genç kadın adam öldürmenin dehşeti altında kocasına baktı. Sonra elindeki tabancayı, cesedin üzerine attı.»

Emine o cinayet günü gazetecilere şunları söyledi:

«Siz her şeyi biliyorsunuz. Bunda benim, hiç kabahatim yok. Rica ederim beni suçlu bulmayın. Onu ne aldattım, ne de başkasını seviyordum. O ise, hep benden şübheleniyordu. Bileğimi kestiği günü unutamıyorum. Bu adamın, eninde sonunda beni öldüreceğinden korkuyordum. Geçen duruşmada serbest bırakılınca, korkularım kâbus haline geldi. Ne kadar ıztırap çektiğimi düşünemezsiniz. Tabanca Hasanın kardeşi Gemilin tabancasıdır. Geçen sene bir arama yapıldığında bana vermişdi.»

Suçüstü Mahkemesine sevkedilen kesik elli Emine tevkif edilerek cezaevine gönderildi.

26 Eylül 1964. Cinayet dâvası — 1. Ağır Ceza Mahkemesinde Hasan Bir'in ağabeyi Ce-



EMİN EFENDİ

4558 —



istanbul

ANSİKLOPEDİSİ

4559 —



EMİN EFENDİ (Bursalı)



larından; tesbit edilemeyen bir tarihde Bağ-dadda doğdu, tahsilini orada yapdı; mesleğinde Bağdad müftülüğüne kadar yükseldi; 1867 de Şûrayi Devlet âzâlığı ile İstanbula geldi, 1877 de ikinci Sultan Abdülhamid tarafından ilk kurulan Ayan Meclisine tâyin edildi; Ah-med Cevdet Paşanın reisliğinde kurulan Me-
mil Bir'in tuttuğu avukat, Emine Bir'in kocasını taammüden öldürdüğünü, bileğinin de Hasan Bir tarafından kesilmediğini bu bakımdan idama mahkûm edilmesini istemiştir.

Savcı, olayı başlangıcından cinayete kadar özetlemiş ve şunları söylemişdir:

«Emine Bir'in çektiği ıztırap hiç bir zaman gözünün önünden gitmemiştir. Daima Hasan Bir'e kin duymuştur. Ondan korkmuştur. Hasan Bir, Emine üzerinde korkunç bir tepki bırakmıştır. Genç kadın bu sebeple yanında tabanca taşımaya karar vermiş, her an tehlike olduğu zannına kapılmıştır. Emine Bir, bu düşünceler altında kocasına iki el ateş etmiş ve onu öldürmüştür. Cinyâeti işlediği anda şuuruna hâkib olmadığı öne sürülmüşse de, Adlî Tıpça bu husus kabul edilmemiştir. Emine'nin cinayeti daha önceden plânladığı ve bunu taammüden işlediğine karşı elimizde yeterli delil mevcud değildir. Tabancayı, kendisini müdafaa için yanma almış olduğu kanaati daha kuvvetlidir. Bu bakımdan, kaatilin, müebbed hapis cezası ile cezalandırılmasını talep ediyorum. Emine Bir'in bileğinin kesilmesi olayının da hafifletici sebep olarak kabul edilebilir ve bu bakımdan cezası 18 yıla indirilebilir».

Emine savcının talebini metanetle dinle-mişdir.

4 Mart 1965. Emine 13 yıl hapse mahkûm oldu — Kesik elli Emine mahkûmiyet kararından sonra ağlamış ve: «Bu kadar yıl hapisde yatılmaz, kendimi öldüreceğim» demişdir.

Kesik elli Emine hakkında bazı notlar — 1965 yılı ekiminde Kızılayın 450 liralık yardımı ile Emineye Lâlelideki Ortopedi Kliniğinde ucuz bir süs el takılmışdır. Emine hiç bir işde kullanamayacağı bu takma eline acı bir tebessüm ile bakmış ve: «Buna da şükür..» demişdir.

Cinayet dâvasının görüldüğü sıralarda adını tesbit edemediğimiz bir halk şâiri, bir «Kolsuz Emine Destanı» yazıp basdırmışdır. Bir nüshası elde edilemedi; aşağıdaki kıt'ala-rı Hürriyet Gazetesinden alıyoruz:

Bir mektup yazdırdı bıçak zoruyla Bileğimi büktü iki koluyla Yıktı yere birden boğazımı sıktı. Acı feryadıjnı duyan ağlasın.

-k'

Ah kardeşler benim içim yaralı Olmasın hiç kimse bahtı karalı

Daha açılmadan bir gül solar mı? Ağlayın kardeşler bana ağlayın.

*

Emme'dir adım «Kolsuz» Emine Felek böyle zulüm eder kimine Kurban gittim bir kocanın konine Ağlayın kardeşler 'bana ağlayın.

*

Koca adliyede silâhlar öttü Devrildi kaatilim yerlere yattı Herkes bir kocama bir bana baktı Bakan dostlar siz de bakıp ağlayın.


Yüklə 5,01 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   57   58   59   60   61   62   63   64   ...   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin