İstanbul ansiklopediSİ



Yüklə 5,06 Mb.
səhifə35/76
tarix04.01.2019
ölçüsü5,06 Mb.
#90131
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   76

EYYUB GÜMÜŞSÜYÜ YOLU

_ 5444 —

istanbul

ANSİKLOPEDİSİ

S445 —

EYYUB SABRI EFENDi


!

Adı geçen rehberde bulunmayan yeni sokaklar açılmışdır; bu yeni sokaklara verilen isimlerden bazıları İstanbulun diğer semtlerinde sokak adı olmuşdur : Balmumcu Sokağı (Beşiktaşda da var), Ecdad Sokağı (Hasköyde de var), Neş'e Sokağı (Kadıköyde de var), Bahariye Caddesi (Kadıköyde de var), Çırçır Sokağı (Fâtihde de var), Bestekâr Tâhir Sokağı, Bestekâr ibrahim Sokağı, Bestekâr Ey-yubî Mehmed Bey Sokağı, Bestekâr Hafız Hüsnü Efendi Sokağı, Bestekâr Hafız Yusuf Efendi Sokağı, Sayfiye Sokağı, Başaran Sokağı, Lâle Sokağı, Gül okağı, Fulya Sokağı.

Gümüşsüyü Camii, Karyağdı Tekkesi ve Camii, Hâtuniye Tekkesi ve Piyer Loti Kahvehanesi bu mahallenin sının içindedir. 1935 de Eyyubsultan Mahallesi ile birleştirilmiş, o tâ-rihden bu yana bu iki mahalle tek muhtarlıkla idare olunmaktadır (1968).

Hakkı GÖKTÜRK

EYYUB - GÜMÜŞSÜYÜ YOLU — Ey-

yubsultamn Gümüşsüyü Mahallesi sokaklarından; 1934 Belediye Şehir Rehberine göre (Pafta 9/118) kasabanın kuzey doğu bitiminde uzun bir sokakdır; Bülbülderesi Sokağı, Kırkmerdiven Caddesi, Hüsamefendi Sokağı, Kutu Sokağı, Türbe Sokağı, Gümüşsüyü Cami Sokağı, Kerimağa Sokağı, Zeyneb Çeşmesi Sokağı ve îdris Sokağı ile kavusaklan vardır. Yerine gidilip bu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (Ağustos 1969).



EYYUB HAMAMI — (B. : Eyyubsultan Türbe Hamamı).

EYYUB HAMAM ÇIKMAZI'— Eyyubstıl-tanın îslânıbey Mahallesi sokaklarından, Eskiyeni Caddesi üzerindedir (1934 Belediye Şehir Rehberi, pafta 9/119); bu sokak ile cadde ka-vusağı köşesinde hâlen depo gibi kullanılan Eski Yeni Hamamı bulunuyordu, yerine , gidilip bu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (Ağustos 1969),

EYYUB HAMAM SOKAĞI — Eyyubsul-tanda Gümüşsüyü Mahallesi sokaklarından, 1934 Belediye Şehir rehberine göre (Pafta 9/118) Karyağdı Bayırına ve Piyer Loti Kahvehanesine çıkan dar've dik'yokuşun âltbaşı

ile Eyyub Mahkeme Sokağı arasında uzanır ki dik yokuş ile olan kavuşağı başında Eyyubsultan Türbe Hamamı, hamamın kadınlar kısmının kapusu bulunmaktadır; yerine gidilip bu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (Ağustos, 1969).

EYYUB İSKELE CADDESİ — Eyyubsultan Mahallesi sokaklarından; yerine gidilip bu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (Ağustos, 1969).

EYYUB KAPTAN — Şirketi Hayriyyenin ilk kaptanlarından; çok dikkatli bir gemici idi, Birinci Cihan Harbi içinde, kumandasında yolcu ile dolu vapuru iki defa mayına çarpma felâketinden kurtarmışdı.

66 numaralı vapurun süvarisi iken, 27 kasım 1915 de Beykozdan gelerek Vaniköyü iskelesine yanaşdığında, geminin tam önünde bir serseri mayın görmüş, vapuru geri geri kaldırarak tehlikeyi atlatmakla yetinmemiş, başka gemileri îkaz etmek için hemen bir sandal indirerek içine koyduğu lostromosu ve bir tayfası ile mayını uzaktan tâkib ettirmiş, mayın deniz kumandanlığmca tahrib edilinceye kadar da başında bekletmişdi.

59 numaralı vapurun süvarisi iken 6 aralık 1918 akşamı Anadolu yakası seferi yapmak üzere Köprüden hareket etmiş, şiddetli bir karayel fırtınasında ve Boğaz sularının şiddet akıntısına karşı seyir ile yanaşacağı Vaniköyü iskelesine 40 metre açıkda iken tayfanın iskeleye tuttuğu projektör ışığında iskele ile gemisi arasında bir serseri mayın görmüş, hemen •rota değişdirmişdir, Kandilli iskelesine yanaşarak Vaniköyüne iskelenin hemen boşaltılması için bir tayfa koşdurmuşdur. Az sonra da mayın iskeleye çarparak müdhiş bir gürültü ilç infilâk etmiş, Vaniköy iskelesini havaya tıçur= muşdur.

Eyyub Kaptanın hayatı hakkında başka bilgi edinilemedi; 1919 -1920 arasında vefat etmişdir. Oğlu Kenan Kaptan da ayni şirketin değerli kaptanlarındândı.

EYYUB MAHKEMESİ SOKAĞI — Ey-

yubsultanın Gümüşsüyü Mahallesi sokakların» dan, 1938 Belediye Şehir Rehberine göre Yusuf Muhlis Paşa Caddesi ile mezarlık arasında

uzanır, Eyyub Hamamı Sokağı ile kavugağı vardır (Pafta 9/118); yerine gidilip bu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (Ağustos, 1969).

EYYUB MESCİDİ SOKAĞI — Eyyub-sultanın Nişancı Mustafa Paşa Mahallesi sokaklarından; 1934 Belediye Şehir Rehberine göre bu mahallenin batı köşesinde Samancılar Caddesi ile Münzevî Caddesi arasında uzanır, Süleymansubagı Türbesi Sokağı ile kavuşağı vardır (Pafta 9/122); yerine gidilip bu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (Ağustos 1969),

EYYUB NİŞANCA CADDESİ — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Eyyubsultamn Düğmeciler Mahallesi sokaklarından; Nişancı Mustafa Paşa Caddesi, Davud Ağa Caddesi, Nazır Ağa Çeşmesi Sokağı, Zahireci Sokağı ve Nimet Sokağı ile olan meydanımsı bir altıyol ağzı ile Eski Sofular Caddesi ve Karayel Sokağının teşkil ettiği bir üç yol ağzı arasında uzanır (Pafta 9/121); yerine gidilip bu satırların yazıldığı siradaki durumu tesbit edilemedi (Ağustos 1969).

EYYUBOĞLU — (B.: Eyyüboğlu, Bedri Rahmi; Eyüboğlu, Sabahaddin).

EYYUBOĞLU (Orhan) — Değerli bir mülkiyeci; İstanbul trafik müdürlüğünde bulundu, 1965 seçiminde Cumhuriyet Halk Partisi adayı olarak milletvekili oldu; hal terce-mesinin tesbiti için İstanbul Telefon Rehberm-deki adresine Ankarada T.B.M.M. adresine yazdığımız iki mektuba cevab alamadık. Adını bu satırlarla tesbit etme ile yetiniyoruz.

EYYUB PAŞA (Ahmed) — (B.: Ahmed Eyyub Paşa, cild l, sayfa 362).

EYYUB SABRİ EFENDİ — Meşrûtiyet devrinde bir alkol delisi; tahminime göre 1873 - 1875 arasında doğmuş olacakdır; Edirneka-pusu civarında bir yerde otururdu; hukuk tahsili yapmış, medresede okumuş, fakat alkol ibtilâsı ile ne ilmiyeye, ne de adliyeye intisab edebilmişdi. Gençliğinde pek yakışıklı olduğunu söylerlerdi; Balkan Harbi yıllarında tanıdım, 40 yaşlarında, top sakallı, saçı sakalı ya-

sına nisbetle erken ağarmış, dâima avamın bıçkın gençleri ile düğer kalkar ve kendisini onlara, kadrü kıymeti bilinmemiş pek malûmatlı kişi olarak tanıtmaya da muvaffak ol-muşdu. Yeni Cami arkasında arzuhalcilik yapardı, arzuhalden başka aşk mektublan, kızlara, oğlanlara şirinlik muskaları yazardı; ve orada da bayağı hatırı sayılırdı. Öâzan siyâ-setden dem vurur, itil&fcı geçinirdi; Birinci Cihan Harbi içinde İstanbulda vücûdu muzır görülerek Anadoluya bir kasabaya sürülmüşdü. Mütârekede döndü.

Bir gece Edirnekapusu dışında mezarlık içinden geçiyordum:

— Yâ ehli dünyâ!.,, hâlâ uslanmadınız


mı!., bu gidişle başımıza taşlar yağacak!., di
ye bir ses işittim.

Serde gençlik var, sesin geldiği tarafa gittim ve çökmüş bir eski kabir çukuru içinde bu Eyyub Sabri Efendiyi buldum:



  • Hazret ne işin var burada?!., diye sor
    dum.

  • Bu kulunuz, sizlere ömür, göçeli bir
    hafta oldu., münkir nekir gece gündüz anamı
    ağlatıyor da siz şübbânı ümmet yahu bu adam
    ibâdullahüssâîihindendi diye hakkımda hüsni
    şehâdete gelmiyorsunuz, bir yasini şerif oku
    muyorsunuz., ayıp ayıp., bari yolun düşmüş
    iken gel yanımda otur da bir kelâm muhabbet
    edelim., dedi.

  • Efendi hazretleri benim ilmim yokdur,
    size bir erbabını göndereyim deyip kaçdım idi.

«Dili Dana» diye bir kitab vardır, avâmî hikemiyat ile doludur, onu da dâima cebinde taşırdı. Meyhanede meyhaneci veresiye rakı, yahut tezgâh başında bir genç kendisine yüz vermezse hemen o kitabı çıkarır: «Şimdi Dili Danadan bir beyit okursam seni meyhanenle beraber tâ Kaf Dağının ardına uçururum; Ulan bu kaş çatıp fiyaka bana mı, şu Dili Danadan bir beyit okudum mu meh cemâlin lânei zenbur olur» derdi.

Ezberinde binlerce beyit vardı, kendisi de gazeller, şarkılar yazardı; bir akşam Sirkecide bir şarabhânede genç bir mavunacıya okuyarak daltaban oğlana Ahfeşin keçisi gibi dinlettiği şu gazelinin suretini her ikisine de birer bardak şarab ikramı karşılığında almıs-dım:



sabrı paşa

5440 —



İSTANBUL ANSİKLOPEDİSİ


L

Ey dervişi pür taksir âyînei yâre bak Âyînei yârimde görünen sureti Hak

Gözü kapayup bakma şaşırırsın yolunu Gözlerini aç da bak yoksa olursun ahmak

Her gördüğün Sabriyi sanma Eyyub Sabridir Dünya dört köşelidir zan eyleme yuvarlak

Yaz gecesi subhadek hiç durmayub âh eyle Eğer âşık olmasa kurbağa çeker mi vak vak

Düşdüm sahrayı aşka burda oyunlar başka Yârim Ue oynadım ben de bir çelik çomak

Sahibi ilmi ledün mehdii zamanım ben Maşukumla yek vücud olmaya kaldı ramak

Cumhuriyetin ilk yıllarında idi, Gebzede hükümet erkânına küfretmek suçundan yakalanmış, gazete'erin birinci sayfalarına resimleri konmuşdu; yakalayan zabıta memurlarına kendisini: «Doktor Mazhar Osman Beyin tabibi müdavisi Mehdii zaman meşhur Eyyub Sabri hazretleriyim!.,» diye tanıtmışdı. Timar-hâneyi boyladı. 1927 - 1928 arasında taburcu olup çıkdığının tezine bir ramazan günü Yeni Cami avlusunda rakı içerken yakalandı, bir daha çıkmamak üzere tekrar timarhâneye girdi, 1928 -1930 arasında elli yaşım aşkın olarak orada öldü.



Osman Cemal KAYGILI

EYYUB SABRI PAŞA — «Tarih ve Coğrafya ile dinî mes'elelere dair yazılan ile tanınmış amirallerimizden; Bahriye Mektebinden çıkdıkdan sonra vazifelerle uzun yıllar Yemen ve Hicazda bulunmuş, 1890 da îstanbul-da ölmüşdür. Basılmış eserleri şunlardır: Mir'-âü Mekke, Mir'âtı Medine, Tercüme! Şemaili Şerif, Ahvâli Cezîretül Arab, Târihi Vehâbi-yan, Mahmûdüssiyer, Necâtül Mü'minîn, Tek-miletül Menâsik. Cezîretül Arab, Arabistan Yarımadası üzerine etraflı ve değerli bir eoğ-rafiya kitabıdır.» (î. Alâeddin Gövsa, Türk Meşhurları).

EYYUB SULTAN — (B.: Hâlid Bin Zeyd Ebâ Eyyub El-Ensârî).

EYYUB SULTAN ASKERÎ RÜŞDİYESİ

— Hicrî 1292 - 1302 (M. 1875 - 1884) ilk açılan dokuz askerî rüşdiyeden biridir (Diğerleri: Gülhâne, Soğukçeşme, Kocamustafapaşa, Fâtih, Kasımpaşa, Beşiktaş,, Üsküdar Paşakapu-su, Üsküdar Toptaşı askerî rüşdiyeleri; Defterdar Caddesindeki binasında hâlen Ebüssü-ud ilkokulu bulunmaktadır. (B.: Rüşdiye Mek-tebleri).

EYYUBSULTAN CAMİİ KEBlRİ — Halicin bitiminde, Istanbulun fethindenberi Eyyubsultan diye anıla gelmiş semtde, Peygamberimizin sancakdârı Ebâ Eyyub El-Ensârî Hâlid bin Zeyd'in türbesi önünde, o îslâm büyüğünün ruhunu şad etmek için, Fâtih Sultan Mehmed tarafından yaptırılmışdır. İstanbul camileri arasında müstesna bir yeri vardır ve Istanbulda Türk yapısı ilk büyük camidir (B.: Eyyubsultan Ebâ Eyyub El-Ensârî Hâlid bin Zeyd; Eyyubsultan Türbesi).

Fâtih Sultan Mehmed'in yapdırttığı Eyyubsultan Camiinden zamanımızda tek iz kal-mamışdır; Istanbulun fethinden beş sene sonra hicrî 863 (M. 1458 - 1459) yılında yapılmış olan ilk Eyyubsultan Camii 1766 yılındaki şiddetli depremde ağır şekilde zedelenmiş, 1798 de Üçüncü Sultan Selim tarafından tamamen yıkdınlarak zamanımızüaki cami, temelinden tutularak yeniden yapdırılmıştır, ve 1800 yılında ibâdete açılmışdır.

XVII. Yüzyılın büyük muharriri Evliya Çelebi, Fâtih Sultan Mehmedin yapdırttığı ilk Eyyubsultan Camiini şöylece anlatıyor:

«Deniz kenarına yakın düz bir yerde bina edilmişdir. Bir kubbelidir, mihrab tarafında yarım kubbesi vardır, lâkin o kadar yüksek değildir. Camiin içinde sütun yokdur. Orta kubbenin etrafında metin kemerler vardır. Mihrab ve minareleri musanna değildir. Hünkâr mahfili sağ tarafdadır; biri sağ taraf da yan kapusu, diğeri de kıble kapusu, iki kapu-ludur. İki minaresi vardır. Hareminin (iç av-iusunun) üç tarafı höcrelerle (medrese odaları) ile müzeyyendir. Hareminin ortasında cemaat maksuresi (çimen sofa namazgah) vardır. Bu maksure ile Ebâ Eyyubun türbesi arasında asumana ser çekmiş iki çınar vardır ki cemaat gölgesinde ibâdet ederler. Bu haremin de iki kapusu vardır. Garbe açılan kapunun

Eyyubsultan Câmü Kebîri

(Gravürden Yasar Ekinci eli ile)



eyyüb sultan camii

S448 —



istanbul

ANSİKLOPEDİSİ

5449

EYYUBSULTAN ClNAYETl


dışında da büyük bir harem (avlu) daha vardır, içinde dut ağaçlan ve yedi aded büyük çınar vardır. Bu haremin iki tarafında da abdest muslukları var».

Hadikatül Cevâmi şu malûmatı veriyor: «... Türbei şerife binasının hitanımda bu camii şerif ilâve kıhnrmşdır ki Eyyubsultan Camii diye meşhurdur; kapusunun üzerindeki tarihi budur:



Çün sekizyüz altmış üç şalinde bu

Camii Sultan Mehmed yapdı nev

«Sonra zaman ile pâdişâhlar himmeti ile nice tamirler ve ilâveler yapılmışdır. 1136 tarihinde (M. 1723) bütün selâtin camilerine ramazanlarda mahya yapılması için ferman çıkdığmda (Ahmed III. zamanı, Lâle Devrinde), Eyyubsultan Camimin minarelerinin boyları kısa ve mahya yapılmaya tahammülü olmadığı cihetle ikişer şerefeli yeni iki minare yapıldı; bu yeni minarelere tarihdir:



Namazı pençgâlu halka ilân İderler ismi Azamla musahher Saladır Şehdiyâ ehli mezâka Olub şirin edâlerle muiharrer Cıkub avazı arşe didi târih «Taâlâ şânehû AUâhüekber» 1136

«Derya tarafmda olan minareye 1238 senesinde (M. 1823) yıldırım düşerek üst şerefesine kadar bâzı yerlerini yıkmış olduğundan o minarenin üst kısmı yeniden yapıldı.

«(XVI. Yüzyıl vezirlerinden) Sinan Paşa camiin iç haremindeki şadırvanın üstüne bir hünkâr köşkü yapdırmışdı. İç avlunun iki yanında da beşerden 10 aded medrese odaları vardır.

«Eyyubsultan Camii 1213 senesi muharreminde (M. 1798) temelinden tutularak yeniden yapıldı, eski camiden yalnız minareler muhafaza edildi ve 28 ayda tamamlandı, iç harem-

deki şadırvan, üstündeki Sinan Paşa Kasrı ve iki kenarındaki 10 göz medrese odaları tamamen kaldırıldı. Dış avluda imamlara, tür-bedarlara ve mütevelliye altlı üstlü 4 oda ve bir muvakkıthâne odası ve mahfüi hümâyûna bir yol yapıldı; ve yeni Eyyubsultan Câmiinin 15 Cemâziyelâhir 1215 cuma günü (3 Kasım 1800) cuma namazı ile resmî küşâdında Üçüncü Sultan Selim de bulundu.»

Ekrem Hakkı Ayverdi «Fâtih Devri Mimarîsi» isimli Muhallet eserinde Evliya Çelebi ile Hadikatül Cevâmiin verdikleri bilgiye dayanarak Fâtih Sultan Mehmedin yapdırtdığı eski Eyyubsultan Câmiinin hakikate çok yakın bir plânım çizmişdir; bu plân için: «... ilk cami müstatil plânlı idi; önünde üç küçük kubbe ile örtülmüş bir son cemaat revakı vardı. Asıl ibâdet sahnı ortada yarim küre şeklinde bir büyük kubbe, bu kubbenin iki yanında aynı çapda iki yarım kubbe ve mih-rab üstü de bir küçük kubbe ile örtülmüşdü..» diyor.

Üçüncü Sultan Selim zamanında yapılmış bugünkü Eyyubsultan Camii Kebîri hakkında muharrir meçhul bir risalede şunlar yazılıdır:

«... Cami, önce sâdece tamir edilmek istendi ve tamir işine 1212 şevvalinin on ikinci günü başlandı (30 Mart 1798); fakat bir haf-

tada camiin tamir edilemeyecek kadar harab olduğu görüldü; tamirden vaz geçilerek camiin temelden tutularak yeniden yapılmasına karar verildi ve yeni Cami 28 ayda tamamlandı...».

Zamâmmızdaki Eyyubsultan Camii Kebîrinin asıl ibâdet sahnı kareye yakın müstatil plânlıdır. Yarım küre şeklinde bir büyük kubbe, onun etrafında da biri mihrab üzerinde bulunmak üzere 8 küçük yarım kubbe bulunmaktadır, îç harem avlusunun üç yanı 13 kubbeli bir revak ile çevrilmişdir, ki bunlardan 7 kubbe camiin son cemaat yerini teşkil eder. Avlunun ortasında ulu bir çınar ağacı vardır ki en az Fâtih devrinden kalmadır. Evliya Celebi XVII. yüzyıl ortasında aynı yerde iki ulu çınardan bahseder, bu eski ağaçlardan biri, tahmin ediyoruz ki, yeni cami yapılırken kesilmiş olacakdır. Çınarın etrafı parmaklıklı bir sed ve çemen sofa ile çevrilmişdir; parmaklığın dört köşesinde dört çeşmecik vardır; Üçüncü Sultan Selim'in turaları ile tezyin edilmiş bu çeşmelere «Hacet Çeşmeleri», yahut «Kısmet Çeşmeleri» denilir (B.: Eyyubsultan Câmü Kebîri Avlusunda Hacet Çeşmeleri).



EYYUBSULTAN CAMtt KEBtKÎ HAMAMI — (B.: Eyyubsultan Türbe Hamamı).

EYYUBSULTAN ClNÂYETt — Hicrî




L.

Eyyubsuîtan Camii Kebîri

{Plân: Ekrem Hakkı Ayverdi)



Eyyubsultan Camii Kebîrinin eski hâil

(Plân Ekrem Hakkı Ayverdi)



l-

EYYUBSULTAN CİNAYETİ

5450

İSTANBUL__ANSÎKLOPEDtSÎ'>İSTANBUL

ANSÎKLOPEDtSÎ

5451



EYYUB FULYA TARLASI


1223 yüı Şaban ayında (ekim 1808) Alemdar Mustafa Paşanın diktatörlüğü devrinde İstanbul içindeki hamamlardan birisinde çalışan Süleyman adında 18 yaşında genç bir dellâk, şiarı Islama uymayan bir suçundan, calışdığı hamamdan kovulmuş ve Eyyubda Yalı Hamamında hemşehrisi dellâk Mustafanın yanına sığın-mışdır. Delikanlının işinden ne için çıkarıldığını öğrenen külhancı Kürd Ahmed bir gece, Mustafanın herhangi bir sebeble hamamda bulunmayışından, ve hamamın iki dellâkinden Derviş Meh-medin de geceleri tekkede yatmasından istifâde ederek Süleymana tecavüz etmek istemiş ve genci külhandan getirdiği bir balta ile tehdid ederken, kendisine boyun eğer gibi görünen delikanlıya aldanmış, fakat külhancının bir kenara koyduğu baltayı kapan genç dellâk Kürd Ahmedi balta ile katletmişdir. Ertesi sabah hamamcı ağa ile iki dellâk hamama geldiklerinde genç kaatili şaşkın ve ağlarken bulmuşlar, Süleyman kolluğa teslim edilmiş ve Alemdar Paşanın emri ile muhâkemesi-nç lüzum görülmeden, belinde dellâk peştema-

•v

Eyyubsultan Camii Kebîrinde iç avlu

lı ile çıplak olarak Yalı Hamamının önünde asılarak îdam olunmuş, kanlı baltayı da ayrıca boynuna asmışlardır.

Bibi.: Kâşif Efendi Mecmuası

EYYUBSULTAN CİNÂYETt — 1946 yılı şubatında Eyyuba bağlı Ayralıköy'de işlenmiş bir cinayettir, genç bir yanaşma yanında calışdığı 75-80 yaşlarında bir ihtiyar adamı kırda balta ile öldürmüşdür. Köy hayatının zaruretlerinden doğan kanlı vak'aları toplum hayatı düzeni açısından tedkik edecekler için üzerinde durulacak bir cinayettir. Köylünün anlattığına göre cinayetin sebebi bir kız, bir aşk mes'elesidir.

1944 yılında ihtiyar Kudsinin 20 yaşındaki kızı Fikriye yanaşma Hüseyin ile sevişmiş, ihtiyar da bu temiz aşka hürmet ederek kızını yanaşmaya nişanlamışdır. Fakat, nişandan sonra yanaşma Hüseyin nikâh yoluna gitmemiş, Fikriye ile bir nişanlı metres gibi yaşamak, köyde dedikodular olmuş, iki sene sonra nişan bozulmuşdur. Delikanlı Fikriyeyi unutamamış, kızı babasından tekrar istemiş, hattâ hemen nikâh kıydıracağını da söylediği

(Resim: Nezih)

halde, Kudsinm güvenini kaybettiği için kesin red cevabı almışdır. Bir şubat günü, bir mik-dar odun tedâriki için baltası ile köy civarındaki fundalığa giden Kudsinin orada önüne çıkan Hüseyin kızı tekrar istemiş, red cevabından sonra da Kudsinin üzerine saldırarak ihtiyarı kendi baltası ile öldürmüşdür.

Yakalanan kaatil ise cinayetin sebebini bir alacak meselesine bağlayarak şunları an-latmışdır: «Ben o adamın yanında tam iki yıl yanaşmalık yapdım; yanaşmalık yaparken kızı Fikriye ile de ahbaplığım oldu; nişanlandık ama ben evli olduğum için nikahlanamadık; 1945 yılı sonunda bana toplu olarak 500 lira verecekdi, 250 lira vererek iki yıllık hizmet alacağımı kapatmak istedi, kavga ettik, beni kovdu. Vak'a günü dağda sığır otlatırken Kudsinin odun kesmek için dağa geldiğim gördüm; önüne çıkdım, paramı istedim, küfretti, baltası ile saldırdı, ben de elinden baltasını kapıp onu öldürdüm».

Bibi.: Günün gazeteleri

EYYUBSULTAN CÎNAYETİ — Aile faciaları nev'inden ve benzeri ender kanlı bir vak'a olup muhitinde garib derin akisler bı-rakmışdır; 1959 da Yugoslavyanın Köprülü kasabasından muhacir olarak gelen ve Eyyubda Ordu Caddesinde Serince Sokakda ayda 70 lira kira ile oturduğu iki odalı bir gecekonduda 78 yaşındaki Mehmed Ali, 4 nisan 1962 günü akşamı 68 yaşındaki Haticeyi kıskaçtık ve namus yolunda balta ile öldürmüşdür; pirlik çağında elini kana bulamış bedbaht adam şunları anlatmıştır: «Karım gündüzleri sağda solda bahçıvanlık yapardı. Başkaları ile yattığı ihbarını aldım. Akşamları evimize gelip gidenler oluyordu. Dün de eve geldiğimde bu mevzu açıldı. Kavga ettik. Üzerime yürüdü. O beni öldüreceğine ben daha atik davranmak istedim. Evde bulunan iki baltadan küçüğünü kaptım. Vurdum. Alnına isabet etti.»

Bir cinayete sahne olmuş iki odalı gecekondunun duvarları, resim ve levha yerine, ihtiyarların askerde olan oğullarından gelen mektublarla süslenmiş olarak görülmüşdür ki herhalde pek hazindir. Bibi.: Günün gazeteleri

EYYUBSULTAN CİNAYETİ — 1966 yılı kasım ayında Defterdarda Feshâne fabrikasında (Sümerbank Dokuma Fabrikasında) do-

kumacı olarak çalışan 40 yaşındaki Mehmed Başkaya onyedi yıllık kansı Emineyi, Eyyubda Sofular çıkmazındaki evlerinde namus meselesinden balta ile öldürmüşdür. Kaatil 34 yaşmda güzel bir kadın olan karısının önce uzun boylu yakışıklı bir adamla gezdiğini öğrenmiş, sonra da karısına Ali imzası ile yazılmış beş aşk mektubu ele geçirmişdir.

Analarının öldürülmesi, babalarının kaatil olarak tevkifi üzerine bu ailenin orta okula giden iki kızı ile ilk okul öğrencisi bir oğlu, üç çocuk kimsesiz, ortada kalmışlardır. Bibi.: Günün gazeteleri

EYYUBSULTAN CUMA PAZARI — Eskiden Feshâne Caddesinde kurulurdu; giyim kuşam, manifatura, küçük ev ve mutfak eşyası, bakkaliye, nalburiye, attariye üzerine bir pazardı, manavlar, balıkçılar alınmazdı; sonra bu esnafın da katılması ile pazar yeri değiştirildi, Kurukavak Caddesine götürüldü; bu nakil, kasabanın yalı ve merkez kısmında oturan halkı memnun etmedi, uzaklığından şikâyet ettiler, cuma pazarının yeri değiştirildi; hâlen, Camii kebir yakınında Yusuf Muhlis Paşa Caddesi başından başlamakda, Eskiyeni Caddesi ile îslâmbey Caddesini boydan boya kaplamaktadır, îstanbulda kurulan pazarların en uzunudur.

Eyyubda bu cuma pazarından gayri haftanın diğer günlerinde Rami, Silâhdarağa, O takcılar, Taşlıtarla pazarları kurulur.

Eyyub halkının büyük çoğunluğu gıda maddelerini pazarlardan tedârik eder.



Ataned AĞIN

EYYUBSULTANDA FULYA TABLASI,

BAĞI — Eyyubun eski meşhur bir mesiresi; Eyyub tarihi üzerinde yıllarca çalışmış merhum Ahmed Ağın bize şu notu vermişdir: «Eyyubda Gümüş Suyunun bulunduğu vadi etrafındaki tepeler tarlalar hâlinde çiçek bağçele--ri idi; gül, sünbül, lâle, zerrin ve fulya yetiştirilir, cuma günleri de Eyyubun Oyuncakçılar Çarşısında büyük bir çiçek pazan kurulurdu; bu çiçek bahçelerinin tümü Fulya Tarlası diye anılır bir mesire idi. Zamanımızda Eyyubda çiçekçiden eser kalmadı; Fulya Tarlası da gece kondularla doldu» (1962).

Eyyubu yine çok iyi bilenlerden Osman Cemal Kaygılı bize verdiği notlar arasında,



EYYUBDA GAYRİ MÜSLİMLER

_ 5452 —


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

5453


EYYUB. P. LOTİ KAHVESİ


yerini kesin olarak göstermeyen Fulya Tarlasından şöyle bahsediyor:

«... 1800-1905 arası îstanbulda Kalende-râne alâkaların en yaygın olduğu devirlerdendir; Eyyubda Fulya Tarlası yahut Fulya Bağı denilen mesire ise yar ve ağyar gözlerinden gizli buluşma yeri olarak bilhassa tercih edilirdi. Bir Bulgar çiçekçi bağçıvan tarla - bağ-çesine büyük bir havuz yaptırtmıştı, yazın gençler gelir, soyunur, devrin âdetince bellerine peştemallar sarınarak türlü cümbüşlerle yüzerlerdi. İşret sofraları kurulup geceleri de tâ besabah âşıkaane sâdıkaane can sohbetleri olduğu söylenirdi. O yirmi beş yıllık devir içinde o âlemlerin avam arasından sivrilmiş şöhretleri Vehbi Pehlivan, Yemenici İbrahim, Kör Riza ve Topcularlı Arabacı Murad idi (B.: Vehbi Pehlivan; İbrahim, Yemenici; Riza, Kör; Murad, Topcularlı Arabacı). Bir gece Direkler arasında bir tiyatroda meşhur kantocu Şam-ram Hanım Arabacı Murad üzerine bir kanto okumuş, daha doğru Şamrama bu kanto okut-durulmuşdu. Devrin kötü şöhretli ricalinden Eczâcıbaşı Refik P&şa nüfuzunu kullanarak bu kantoyu yasak ettirmiş, Arabacı Murad da Dimetokaya sürgün edilmişdi. Fulya Tarlasına bir gidişi tasvir eden kanto ile Refik Paşanın alâkası bir istirkab meselesi olsa gerek' dir; rast makaamında bestelenmiş kanto şudur:



Yüklə 5,06 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   76




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin