VIII- Kader Anlayışı Île İlgili Bir Hikâye
"Bir akbaba, bir çaylağa; "Benden daha ziyade uzağı gören hiç bir insan, hiç bir kuş yoktur," dedi. Çaylak ona:
"Bu bir davadır, isbatı lâzımdır. Haydi bakalım, şu ovanın etrafında neler görüyorsan söyle,"dedi.
Akbaba bulunduğu nokta ile toprak arası bir günlük olan yüce yerden aşağılara doğru baktı ve:
"Eğer sözüme inanırsan ovanın filânca noktasında bir tanecik buğday gördüm," dedi. Akbabanın bu sözü çaylağın hayretini mucib oldu.
"Pekâlâ haydi inelim bakalım. Sözün doğru mudur?" dedi. Birlikte aşağı indiler. Akbaba hemen taneye doğru koştu. Halbuki o buğday tanesi bir tuzağın üstüne konulmuş imiş. Akbaba buğdayı alayım derken tuzağa tutuldu. Zavallı akbaba feleğin ona tuzak kurduğunu, bir buğday için tuzağa esir olacağını bilemedi.
Her sedef inciye gebe olmaz. Her atıcı nişangâha vuramaz. Akbabanın tuzağa tutulduğunu gören çaylak ona hitaben:
"Arkadaş tuzağı göremedikten sonra taneyi görmekten ne çıkar," dedi. Akbaba ayağında tuzak ipi olduğu halde:
"Kazaya karşı sakınmanın faydası yoktur," diyordu.
Ecel birisinin kanına el batırmak istediği zaman ilk evvel kaza onun ince gören gözünü bağlar. Ucu bucağı olmayan suda yüzgecin gururu işe yaramaz."192
HAYIR VE ŞER
Hayır ve şer kelimeleri bu bahiste en geniş manâlarıyle ele alınmaktadır. Sadece dinî manâları ile değil. Bu bakımdan:
İnsanlara faydası olan her şey hayır, zararı dokunan her şey serdir. Yaptığımız iyilikler, adalet, düşkünlere yardım gibi işler hayır olduğu gibi; koyun, keçi gibi hayvanlar da, menfaatli olması bakımından hayırdır. Yine insanların yaptıkları zulümler, ihanetler, söyledikleri yalanlar şer olduğu gibi, insanlara zarar veren kurt, kaplan, domuz gibi hayvanlar da şerleri teşkil ederler.
Hayır ve şer mefhumunu incelediğimiz takdirde şu kısımlara ayrıldığını görürüz:
1- Sırf hayır (Kendisinde asla şer bulunmayan hayır): Allah Teâlâ'ya iman etmek, ona riya karışmaksızm ibadette bulunmak gibi.
2- Hayır kısmı üstün gelen (Hayrı şerrinden fazla olan): Cihad, terbiye için dayak atmak gibi. Aslında cihad da bir savaştır. Fakat bu savaş kan dökmek için değil, dini, namusu korumak, memleketi düşman istilâsından muhafaza etmek için yapılması sebebiyle hayrı şerrinden fazladır. Dayak atmak aslında iyi bir şey değilse de neticede dayak atılanın terbiyeli olması için olduğundan, şerrine bakarak hayrı çok daha fazladır.
3- Şer tarafı hayır tarafından ziyade olanlar: Kumar oynayıp kazanmak, insanlar görsün diye (riya ile) iyilik yapmak gibi. (Burada hayırdan maksad: İnsanlara maddî yardım olması dolayısı iledir.) Kumarda kazanan maddî bir gelir elde etmiş olur. Bundan ilerde menfaat bulması veya bulmaması ayrı meseledir. Fakat kumarı tamamen serbest bir düşünceyle incelediğimiz zaman onun milletin bünyesinde nasıl yaralar açtığını, hattâ oyunda kazanana bile zararlı olduğunu anlarız. Riya ile yapılan iyiliğe gelince; bu da iyilik yapılan kimse maddî bir gelir elde etmektedir. Fakat yapanın maksadı Allah rızası olmadığı için bundan kendine gelecek bir ilâhî mükâfat yoktur. İmam Rağıb, "Müfredat"ında şu hadîsi naklediyor: "Neticesi cehennem olan hayır, hayır değildir. Neticesi cennet olan şer de (şerri az, hayrı çok olan da) şer değildir." Öyle olunca yapılan işin neticesi onun hayır veya şer olduğunu tayin edecektir.
4- Sırf şer olup hiç bir cihetle hayır bulunmayanlar: Allah'a şirk koşmak, bir kimseyi kandırıp imanından etmek (dininden = İslâmiyyetten) çıkarmak gibi.
II- Hayrın Allah'a, Şerrin İnsana Ait Oluşu
Kur'ân-ı Kerîm'de, şu mealde bir âyet vardır. "Sana isabet eden iyilik Allah'tandır, yine sana isabet eden fenalık kendindendir."193 Halbuki daha evvel gördük ki, hayrı ve şerri yaratan Allah'tır. Bu duruma karşı ne diyeceğiz?
Bir meselenin izahı şudur: İnsanda iyiliği ve fenalığı dileme kudret ve kabiliyyeti vardır. Bu bakımdan insan hayır ve şer neyi dilerse Allah onu yaratır. Her şeyin yaratılışı Allah'a aittir. Fakat insan iyiyi dilerse, iyilik yapmak ister de iradesini o yönde kullanırsa Allah sadece yapılan bir iyiliğin karşılığını vermekle kalmaz; en aşağı bir iyilik için on sevab verir. Yani insana yaptığı bir iyilik karşıhğmda onun on misli gelmiş olur. İnsan kendine gelen iyiliklerin ancak onda birini kazanmıştır. Geri kalan ise Allah'ın fazl ve kereminin neticesidir. O iyiliği kazanmak için lâzım olan kuvvet ve kudretin de kendine gelen hayırların Allah'tan geldiğini itiraf etmekten başka çıkar yol yoktur.
Şerre gelince: Bu da irademizi fena yolda kullanmamızın bir neticesidir, ancak işlediğimizin karşılığıdır. Hiç bir kula en az miktarda dahi olsa Allah'ın zulmetmesi, lâyık olduğundan fazla ceza vermesi mümkün değildir. Bu manâyı ifade eden birçok âyet vardır. Bu âyetlerden ikisinin mealini okuyalım:
1- "Allah onlara zulmetmedi, lâkin onlar kendilerine zulmediyorlardı." 194
2- "Şüphesiz Allah insanlara hiç bir şey ile zulmetmez. Lâkin insanlar kendilerine zulmediyorlar." 195
III- İnsan Aklı Karşısında Hayır ve Şer
Allah insana iyiyi kötüden ayırdetme kabiliyyeti vermiştir. Bu kabiliyetle insan bir kısım işler ve varlıklar hakkında (iyidir) yahut (kötüdür) diye bir hükme varır. Fakat bizim bütün varlıklar hakkında tam ve doğru hüküm vermemiz mümkün müdür?
Bu hususta Matüridî mezhebinin görüşü şudur:
Sağlam düşünen insan aklı, hâdiselere ve varlıklara iyi veya fena olması yönünden hüküm verirken onları üç gruba ayırır.
1) Hakkında düşünmeye ihtiyacı olmadan hüküm verdiği olaylar ve varlıklar. Düşkünlere iyilikte bulunmak, iyilik yapana teşekkür etmek, adaletli olmak, insanlığa hizmette bulunmak, büyüklere saygı, küçüklere sevgi ve şefkatle muamele etmek... gibi şeyler hayırdır, iyidir. Zulüm, yalan, iftira, haksız yere adam öldürmek, yalan şahitliği yapmak, hırsızlık etmek... gibiler de fenadır. Bunlar hakkında hüküm verirken insan aklı (eğer sadece kendi menfaatini düşünmüyorsa ve ahmak değilse) şaşmadan doğru bir hükme varabilir.
2) Üzerinde akıl yürütme neticesinde iyi yahut fena olduğunu bilmemiz mümkün olan hadiseler: İki kimsenin arasını düzeltmek için söylenen yalan, dini muhafaza için yapılan savaş, terbiye etme maksadıyla atılan dayak, zulme uğrayanın hakkını almak için zalime atılan dayak neticesi itibariyle iyi olan şeylerdir. Bir kimsenin doğru olsa bile kendini methetmesi, neticesinde fenalık çıkacağını bile bile bildiği bir doğruyu söylemesi, hakikat olsa bile bir kimseyi arkasından çekiştirmesi... gibi şeyler neticesi bakımından fena şeylerdir.
3) Hayırlı veya şerli olduğunu ancak dinin yapacağı bir açıklamayla öğrenmemiz mümkün olanlar. Bunlar akıl sahasına girmeyen, maddî ölçülerle ölçülmesi mümkün olmayan şeylerdir: Namaz kılmanın hayır, kılmamanın şer olması, Ramazan orucunu tutmanın hayır, bayram günü oruç tutmanın şer oluşu gibi.
Dostları ilə paylaş: |