KirkçEŞme tesisleri


KÜÇÜK ABDULLAH BABA TEKKESİ



Yüklə 8,15 Mb.
səhifə36/140
tarix27.12.2018
ölçüsü8,15 Mb.
#87838
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   140

KÜÇÜK ABDULLAH BABA TEKKESİ

bak. PERİŞAN BABA TEKKESİ



KÜÇÜK AYASOFYA CAMÜ

Eminönü İlçesi'nde Cankurtaran ile Kadırga semtleri arasında, Marmara surlarının i-çinde yer alır. II. Bayezid döneminde (1481-1512) Darüssaade Ağası Hüseyin Ağa tarafından Sergios ve Bakhos Kilisesi'nden cami ve zaviyeye dönüştürülmüştür.

Sergios ve Bakhos Kilisesi'nin I. İustini-anos (hd 527-565) tarafından, tahta çıkışı-

nın hemen ardından yaptırıldığı bilinmektedir. Evvelce yakınında Hormisdas Sarayı adı verilen, Büyük Saray'ın bir pavyonu bulunuyordu. Ayrıca burada Havari Petrus ile Paulus adlarına sunulmuş bazilika tipinde bir kilise yapılmıştı. İustinianos bu bazilikanın kuzeyine bitişik şekilde Küçük Ayasofya Camii olan kiliseyi 530'a doğru inşa ettirmiştir. Müşterek bir avluya sahip bulunan bu kilisenin bitişiğinde Monofi-zit tarikatının da bir manastırı vardı. Söylentiye göre I. îustinianos, amcası I. İus-tinos (hd 518-527) aleyhine bir ayaklanmaya karıştığı için cezalandırılacakken, azizlerden Sergios ve Bakhos'un İustinos' un rüyasına girerek lehinde tanıklık etmeleri nedeniyle kurtulmuş ve imparator o-lunca da şükran borcunu ödemek üzere bu azizlerin adına kiliseyi yaptırmıştır. Büyük Saray'a(->) yakınlığı nedeniyle bir saray kilisesi olduğu ileri sürülür.

Kilise, cami haline getirilirken üzerinde bazı değişiklikler ve ilaveler yapılmış, avlusunun etrafına zaviye hücreleri eklenmiş ve kuzey tarafına da kurucusu Hüseyin Ağa' nın türbesi inşa edilmiştir. Küçük Ayasofya Camii'nin, istanbul Vakıfları Tahrir Defteri'ne göre, 913/1507 tarihli bir vakfiyesi vardır. Caminin evkafı olarak, yakınındaki çifte hamamla Ayasofya yakınındaki iki han gösterilmiştir. Çeşitli belgeler Hüseyin Ağa'nın Amasya'nın Sonisa Kö-yü'nde ve Edirne'de evkafı olduğunu gösterir. Hüseyin Ağa bilinmeyen bir sebepten dolayı 1510'a doğru idam edilmiştir. Hüseyin Ayvansarayî'nin Hadîkatü'l Cevâmi adlı eserinden öğrenildiğine göre caminin önünde 36 hücreli ve avlusuna üç kapıdan girilen bir zaviye vardır ve caminin şadırvanı ile mektebi Sadrazam Ahmed Paşa tarafından 1153/1740'ta yeniden yaptırılmıştır. Bu şahsın 1740-1742 arasında l yıl 10 ay kadar sadrazamlıkta bulunan Nişancı Ahmed Paşa olduğu tahmin edilebilir. Yine aynı kaynakta camiye bitişik olmayan minarenin Sadrazam Mustafa Paşa tarafından yeniden yaptırıldığı, yapının eski ve kullanılmayan kapısının Şehrizade Mehmed Said Efendi tarafından yeniden açtırılarak kapı yakınında duvara bir musluk yerleştirildiği öğrenilmektedir.

Topkapı Sarayı Arşivi'ndeki belgelerden Küçük Ayasofya Camii'nin 1648 ve 1763 depremlerinde zarara uğradığı anlaşılmaktadır. Yapı 1247/1831'de tamir görmüştür. 1860'larda cami ile surlar arasından tren yolu geçirilmesi nedeniyle burada bazı to-pografik değişiklikler ortaya çıkmış, cami avlusu bir geçit olarak kullanılmaya başlanmış, cami ile zaviye-medrese bölümleri birbirinden ayrı kalmıştır. Önce tek hat halindeyken sonra çift hata dönüştürülen demiryolu, binaya yakınlığı nedeniyle bu tarihi esere büyük ölçüde zarar vermiştir. Küçük Ayasofya Camii zaviyesi sonradan medrese haline getirilmiştir. Ha-dîka'da 36 hücresi bulunduğu belirtilmişken bugün sadece 24 hücre mevcuttur. Minare yakınında, hücrelerden daha büyük olan bölümün bir sıbyan mektebi olduğu bilinmektedir. Eski fotoğraflarda bu mektebin ahşaptan yapılmış bir ikinci ka-



Küçük

Ayasofya

Camii

Tahsin Aydoğmuş

tının bulunduğu görülmektedir. Bir yolla bölünmeden önce cami avlusunun ortasında yükselen ve mermerden sekizgen biçiminde bir havuzu ve göbeği bulunan şadırvan 1938'e kadar yerinde durmaktaydı. Bugün mevcut değildir.

Caminin güneybatı köşesinde, esas yapıdan ayrı olarak duran minare barok üslubun özelliklerine sahiptir. Bu da 1750' lerden sonra yapılmış olduğunu göstermektedir. Hadîka'da. adı geçen Mustafa Pa-şa'nın, 1752-1755,1756-1757 ve 1763-1765 arasında üç kez sadrazamlık yapan Köse Mustafa Paşa olduğu tahmin edilebilir. İlk minarenin nasıl olduğunu ve yenilenmesine neden gerek duyulduğunu bilmiyoruz. Mustafa Paşa'nın 1750lerde yaptırdığı ve bilinmeyen bir nedenle 1936'da kürsüsüne kadar yıktırılmış olan minare tamamen kesme taştan inşa ettirilmişti. Kürsü kısmı sekizgen biçimdeydi ve köşeleri sü-tunçeler biçiminde yontulmuş, bunların üstlerine barok profilli kemerler oturtulmuştu. Uzun bir pabuç kısmından sonra yükselen gövde bir bilezikle şerefeye bağlanıyordu. Şerefe korkuluğu düz levhalardan meydana geliyor ve levhaların aralarındaki her volütün üstünde bir sütunçe bulunuyordu. Minare kurşun kaplı klasik

bir külahla sona eriyordu. Küçük Ayasofya Camii'nin minaresi uzun süre yıkık vaziyette kalmış ve bugünkü minaresi 1955' te yaptırılmıştır.

Caminin avlusuna üç taraftan açılan kapılarla girilmektedir. Kuzeye açılan kapının kemeri üzerindeki mermer levhaya üç satirli kitabe işlennîiştir. Ancak bu bir inşa tarihi kitabesi olmayıp bir hadistir.

Eski kilise, cami haline getirilirken, nar-teksin kuzeye bakan yan duvarındaki kapı veya pencere muntazam kesme taş ile kaplanarak klasik üslupta güzel bir giriş o-larak şekillendirilmiştir. -Buradaki yayvan kemerli kapı açıklığı sivri kemerli bir çerçeve içine alınmıştır. İki kemer arasında kalan alınlığa ise yine bir hadis yerleştirilmiştir. Ahşap bir saçağın koruduğu bu girişin kapı kanatları 16. yy'ın başlarının a-ğaç işçiliğinin değerli bir örneğini oluşturmaktadır.

Kilise camiye çevrilirken binanın batı cephesinde klasik Osmanlı mimarisine uy-ğun güzel bir son cemaat yeri revağı yaptırılmıştır. Muntazam kesme taştan inşa edilen ve sivri kemerleri altı sütuna dayanan revak, beş bölüme ayrılmıştır. Her bölümün üstü bir kubbe ile örtülmüştür. Ortada kalan bölüm cephede yükseltilerek

KÜÇÜK AYASOFYA CAMÜ

148

149 KÜÇÜK AYASOFYA TEKKESİ

1950 öncesi bir fotoğrafta minaresi yeniden yapılmadan önceki haliyle Küçük Ayasofya Camii. Nün Akbayar koleksiyonu

hem cephenin monotonluğu giderilmiş hem de esas girişe işaret edilmiştir. Binanın cephesindeki bazı aksaklıklar nedeniyle revak kemerleri aynı açıklıkta değildir ve güneydekiler, kuzeydekilerden daha geniştir. Sütun gövdeleri eski devşirme malzemeden olmalıdır. Mermer kaideleri üzerinde tunç bilezikler bulunan sütunların başlıkları baklavalıdır. Son cemaat yerinden içeriye açılan kapının üstünde bir taç bulunmakta ve bunu bir tomurcuk dizisi süslemektedir. Kapı kemeri üzerinde iki ayrı kitabe vardır. Caminin duvarında Hadtka'da sözü edilen musluk mevcut değildir. Ama kuzey tarafında, türbe hizasında mermerden kabaca yontulmuş bir şadırvan teknesi bulunmaktadır. Geniş cep-

hesinde iki musluk yeri bulunan bu tekne Bizans dönemine ait iki sütun başlığı üstüne oturtulmuştur. Bu teknenin Şehri-zade Mehmed Said Efendi tarafından yaptırılan musluk olması mümkündür.

Caminin dış cephelerinde Osmanlı mimari prensiplerine uygun biçimde irili u-faklı pencereler açılmış, bazı pencereler de örtülmüştür. Dış cephenin daha önce sıvalı ve badanalı olduğu bilinmektedir. Ancak 1955'ten sonra tüm cephe tamirden geçirilmiş ve bütün taş ve tuğla örgüleri gösterecek şekilde çıplak bırakılmış, sadece kubbe kasnağı sıvanmıştır.

Eski kilisenin narteks kısmı iki katlıdır. Osmanlı döneminde bu bölümün kuzey tarafına bir yan kapı açılmış veya mevcut bir kapı Osmanlı üslubunda bir kemerle süslenerek yeniden şekillendirilmiştir. Nar-teksin güney tarafında ise galeriye çıkışı sağlayan bir merdiven vardır. Bu merdivenin Bizans dönemine ait olduğu, ancak Osmanlı döneminde yenilendiği, yan tarafındaki, küçük nişlerin biçimlerinden anlaşılmaktadır. Merdivenin başlangıcında bulunan kapının tacı ise, eski kilisenin kibo-rion'unun bir parçasıdır. Kabartma bir süsleme ile mermerden işlenmiş olan bu unsurun esas yerinde olmadığı, burada tekrar kullanılmak suretiyle korunduğu anlaşılmaktadır. Narteksten esas mekâna geçilen kapının sol tarafında ise mermer müezzin mahfilinin kapısı bulunmaktadır. Bu kapı 16. yy üslubunda işlenmiş bir kemer ve taca sahiptir.

Küçük Ayasofya Camii'nin planı. MüllerAViener. Bildlexikon

Erken Hıristiyan döneminin merkezi planlı ve çevre dehlizli, galerili yapılarının en güzellerinden biri olan Sergios ve Bak-hos Kilisesi, cami haline getirilirken ana mekân, o çağın Osmanlı sanat üslubunda elemanlarla bezenmiştir. Bunlardan mimari bünyeye ait olanlar, yeni açılan pencereler, yeniden biçimlendirilen kapılar, alt katın ve galerinin döşemesindeki altıgen tuğ-

lalar ve kubbeyi taşıyan büyük payelerin köşelerindeki "kum saatli" sütunçelerdir. Döşemeyi oluşturan altıgen tuğlalarda damgalara rastlanır. Bu damgalar bir madalyon halinde, yuvarlak bir çerçeve içine alınmış altı dilimli rozaslar biçimindedir. Büyük sekiz payenin galeri hizasındaki keskin kenarları da 3/4 sütunçeler biçiminde yontularak süslenmiştir. Bu sütunçele-rin gövdeleri bazı yerlerde uzunlamasına yivli olup, alt ve uçlarına birer "kum saati" işlenmiştir.

Sergios ve Bakhos Kilisesi'nin duvarları benzerlerinin hepsinde olduğu gibi mozaiklerle kaplı olmalıdır. Bugün böyle bir süslemenin varlığını gösteren bir iz yoktur. Belki de duvarlardaki sıva ve badanaların altında duvar resimlerinin kalıntıları durmaktadır. Fakat taş işçiliği, ilkçağ sanatından öz Bizans sanatına geçiş döneminin izlerini gösterir. Bilhassa alt kattaki sepet biçimli sütun başlıkları, matkapla işlenmiş bezemeleri ile kuvvetli gölge-ışık etkisine sahiptirler. Bunların ortalarında İustinianos' un monogramlan görülür, iki katı ayıran mermer frizler de tamamen ilkçağ sanatı üslubundadır. Bunların arasında, binanın içini dolaşan bir friz yüzeyinde kabartma harflerle işlenmiş bu yazı, İustinianos ve eşi Teodora'nın adlarını vererek, kilisenin Sergios'a sunulduğunu da bildirir. Bu yazıyı meydana getiren harfler, 6. yy Bizans hat sanatının güzel bir örneğidir. Bugün iç duvarlar, kemer ve tonozlar ile büyük kubbede kalem işi nakışlar bulunmaktadır. Mihrap bölümünde uzanan hat şeridi klasik karakterdedir; sade biçimli mihrap damarlı mermerden yapılmıştır. Üzerinde, kapı kemerindeki kelime-i tevhidden başka hiçbir süsleme yoktur. Sadece en üst kenarında klasik üslupta güzel ve zarif bir taç işlenmiştir. Minber de tamamen mermerden yapılmış ve güzel bir 16. yy başı e-seridir. Burada da sadelik hâkimdir. Alt kapının tacı zarif bir şekilde biçimlendirilmiş, merdiven altındaki kemerler klasik Osmanlı kemerleri şeklinde açılmıştır. Minber köşkünün iki yanına konulan mermerden "ajour'lu olarak işlenmiş iki korkuluk levhası Bizans işidir ve yapının 6. yy süslemelerine aittir. Müezzin mahfili de mermerden ve sade klasik üslupta yapılmıştır, ince sütunlara dayanan "Bursa kemerleri" üstünde düz korkuluklu mahfil balkonu bulunmaktadır. Caminin güney tarafındaki hazirede Osmanlı dönemine ait çok değişik tipte mezar taşları vardır.



Bibi. A. G. Paspatis, ByzantinaiMeletai, İst., 1877, s. 332-334; Pulgher, Eglises Byzantines, 15-18; Millingen, Byzantine Churches, 62-84; Ebersolt-Thiers, Eglises, 21-51; Gurlitt, Kons-tantinopels, 18; Schneide'r, Byzans, 71-72; Eyi-ce, İstanbul, 35-36; Janin, Eglises et monaste-res, 466-470; P. Sanpaolesi, "La Chiesa dei St. Sergio e Böcco a Constantinopoli", Rivista dell'İstito Nazionale d'Archeslogia e Storia deli' Arte, X (1961), s. 116-180; F. W. Deichmann, Studien zur ArchitekturKonstantinopels, Ba-den-Baden, 1956, s. 72-76; Mathews, Early Churches, 42-51; Ayvansarayî, Hadîka, I, 188; S. Eyice, "Fetihten Sonra istanbul'daki Kiliselerin Durumu", Türk Yurdu, S. 307 (Ocak 1965), s. 33-34; ay, "Kapu Ağası Hüseyin Ağa'nın Vakıfları", Atatürk Üniversitesi Edebi-

Küçük Ayasofya Camii'nin içinden bir görünüm.



Ara Güler

yat Fakültesi Araştırma Dergisi, IX (1978), s. 170-185; W. Salzenberg, Altchristliche Bau~ denkmale von Constantinopel, Berlin, 1854, s. 41-45; [Patrik Konstantios], Constantiniade, ist., 1846, s. 99-101; A. D. Dethier, "Fac-simi-le der Inschrift von Sergios-Kirche", Sitzunsbe-richte derAkadamie in Wien, XXVII (1858), s. 164-173; J. P. Richter, Quellen der Byzanti-nischen Kunstgescbichte; H. Swainson, "Mo-nograms of the Capitals of St. Sergius", Byzan-tinische Zeitschrift, IV (1895), s. 106-108; C. Delvoye, "La date de l'eglise deş Sts. Serge et Bacchus", Hommages â Leon Herrmann, Brüksel, 1900, s. 263-276; C. Mango, "The Church of Saints Sergius and Bacchus at Cons-tantinople and the Alleged Tradition of Octa-gonal Palatine Churches", Jahrbuch der Byzantinisch Österreichlichen Gesellschaft, XXI (1972), s. 189-193; ay, "The Church'of Sts. Sergius and Bacchus Again", Byzantinische Zeitschrift, LXVHI (1975), s. 385-392; Jean Lo-is Bacque Grammont-Hans Peter Laqueur-Ni-colas Vatin, "Stelae Turcicae I. Küçük Aya Sofya", İst.Mitt, S. 34 (1984), s. 441-540.

SEMAVİ EYİCE



KÜÇÜK AYASOFYA TEKKESİ

Eminönü Ilçesi'nde, Cankurtaran ile Kadırga semtleri arasında, kendi adım verdiği Küçükayasofya Mahallesi'ndeki Küçük Ayasofya Camii'ne(->) meşihat konulmak suretiyle kumlan tekke.

Bu tekkenin aslı, 527-536 arasında I. İustinianos tarafından yaptırılan Sergios ve Bakhos Kilisesi'dir. 16. yy'ın-başlarında Kapı Ağası Hüseyin Ağa tarafından camiye çevrilmiş, batısındaki "atrium"un çevresine derviş hücreleri ile bir sıbyan mektebi, bunların yakınına aşhane niteliğinde bir imaret, şeyh dairesi, türbe ve çifte hamam inşa edilmek suretiyle külliyeye dönüştürülmüştür. Bu yapılar grubunun merkezini o-luşturan cami ise, tevhidhane olarak kullanılmıştır.

Kuruluşunda hangi tarikata mensup olduğu tam olarak tespit edilemeyen Küçük

Ayasofya Tekkesi'nin 16. yyin ortalarında Halvetîliğin(->) tasarrufunda bulunduğu ve bu tarikatın ileri gelen şeyhlerinden Nu-reddinzade Mustafa Musliheddin Efen-di'nin (ö. 1573) tekkenin postnişini olduğu anlaşılmaktadır. Bu bilgiden hareketle Halvetîliğin 15. yy'ın sonları ile 16. yy'ın birinci yarısındaki nüfuzu da göz önünde bulundurularak tekkenin başlangıçta bu tarikata hizmet ettiği tahmin edilebilir. Celvetîliğin(->) kurucusu Aziz Mahmud Hüdaî'nin(->) gençliğinde Nureddinzade' nin sohbetlerine devam ettiği Küçük Ayasofya Tekkesi'ne 1584'te şeyh olması ile tekke Celvetîliğe intikal etmiş ve 19. yy'ın sonuna kadar bu tarikata bağlı kalmıştır. 20. yy'ın birinci çeyreğinde ise Şeyh Kâmil Efendi tarafından Şabanîliğin Kuşada-vîlik şubesine bağlanmıştır. Ayin günü cuma olan Küçük Ayasofya Tekkesi'nin tespit edilebilen şeyhleri şunlardır: Nureddinzade Mustafa Musliheddin Efendi, Kırımlı Tatar Isa Efendi (ö. 1621), Kırımlı ibrahim Efendi (ö. 1632), Aziz Mahmud Hü-daî (ö. 1628), Filibeli ibrahim Efendi, Filibeli ismail Efendi (ö. 1642), ismail Ümi-dî Efendi (ö. 1694), Ahmed Ümidî Efendi (ö. 1737), Abdî Efendi, Mudanyalızade Abdullah Felahî Efendi (ö. 1850), Tahsin Efendi, Kâmil Efendi.

Tekkenin üzerinde yer aldığı arsa, batıda Küçük Ayasofya Medresesi Sokağı, kuzeyde Bardakçı Sokağı, güneyde Meyda-narkası Sokağı ile kuşatılmıştır. Arsanın doğu kesimine kiliseden dönme cami-tevhid-hane, bunun batısındaki yamuk planlı şadırvan avlusunun çevresine "U" şeklinde bir kitle içinde derviş hücreleri sıralanır. "U" nün güney kolunun ucuna sıbyan mektebi yerleştirilmiştir. Şadırvan avlusu ile batıdaki Küçük Ayasofya Medresesi Sokağı arasında kalan kesimde günümüze ulaşamamış şeyh dairesi ile tekkenin mutfağı o-larak kullanılan imaretin yer aldıkları tahmin edilmektedir. Cami-tevhidhanenin kuzeyinde Hüseyin Ağa'nın türbesi ile çevresinde hazire yer alır. Çardaklı Hamam adıyla da tanınan çifte hamam ise kuzeyde, arsadan yaklaşık 40 m kadar uzakta inşa e-dilmiştir.

Küçük Ayasofya Tekkesi'ndeki kilise kökenli cami-tevhidhanenin her ne kadar

Küçük


Ayasofya

Tekkesi'nin

avludan

görünümü.



Nurdan Sözgen,

1994/

TETT\>Arşivi

tekke mimarisi ile doğrudan hiçbir bağlantısı yoksa da burada uygulanmış olan merkezi planlı tasarım, özellikle de ibadet mekânının, ekseri tarikatların (bu meyanda Küçük Ayasofya Tekkesi'nde faaliyet göstermiş olan Halvetiye ile Celvetiye'nin) "ayin koreografilerine" uygunluğundan ö-türü tekkelerde başvurulan sekizgen plana sahip oluşu, ayrıca söz konusu mekânın ayini seyredenler (züvvâr) için, iki katlı maksurelerin yerini tutacak dehlizler v« galeriler ile kuşatılmış olması, bu Bizans kilisesini âdeta ideal bir tevhidhane-sema-hane yapmaktadır.

Derviş hücreleri cami-tevhidhanenin batı yönündeki yamuk planlı avluyu üç yönden (kuzey, batı ve güney) kuşatan, düzgün olmayan "U" biçiminde bir kitle teşkil ederler, içeriden güneydeki 25,57 m, batıdaki 38,96 m, kuzeydeki 23,68 m uzunluğunda olan bu kollarda sekizerden toplam 24 adet hücre vardır. Köşelerde kalan iki hücrenin önüne geçişi sağlamak amacıyla küçük eyvanlar yerleştirilmiştir. 80 cm kalınlığında olan duvarlar moloz taş ile örülmüş, üstleri tuğla örgülü mütemadi beşik tonozlarla örtülmüştür. Yaklaşık 3x3 m boyutlarında olan mekânların avluya açılan birer kapı ve pencere ile donatıldığı, sağır olan arka duvarlarının eksenine birer ocağın konduğu görülür. Kapılar ile pencereler dikdörtgen açıklıklı kesme taş söveler ve tuğladan basık tahfif kemerlerine sahiptir. Yarım daire planlı o-cakların tuğla örgülü, kare kesitli bacaları piramit biçiminde külahlarla son bulur. Hücrelerin önünde 3 m derinliğinde bir kaldırım uzanır. Bunun yakın zamana kadar ahşap direklere oturan bir sundurma (sakıf) ile örtülü olduğu bilinmektedir.

Batıdaki hücre dizisinin ekseninde avlu girişlerinden birisi yer almaktadır. Söz konusu giriş, dışarıya basık kemerle, avluya sivri kemerle açılan, üstü pandantifi! ve sekizgen kasnaklı kubbe ile örtülü kare planlı bir birimdir. Hücreler kitlesinden daha yüksek tutulmuş olan bu birimin, dış cephede basık kemeri barındıran kesimi kesme küfeki taşı ile örülmüştür. Basık kemerin üzerinde boş duran bir kitabe yeri vardır. Cami-tevhidhanenin cümle kapısı üzerinde, esas kitabenin sağında görülen



KÜÇÜK EFENDİ KÜLLİYESİ 150

151

KÜÇÜK EFENDİ KÜLLİYESİ

hadis kitabesinin buradan menkul olduğu anlaşılmaktadır.

Avlunun kuzey ve güney kapıları da kesme küfeki taşından örülmüş payeler ve dışarıdan basık, içeriden dilimli kemerler ile çerçevelenmiştir. Kuzey kapısının kemeri üzerinde sülüs hatlı diğer bir hadis kitabesi yer alır. Bu kapının hizasında uzanan ve nazireyi sınırlayan moloz taş örgülü çevre duvarında kesme küfekiden sövelerle kuşatılmış, demir parmaklıklı pencereler sıralanır. Duvar kirpi saçaklı, çift meyilli, sıvalı bir harpuşta ile donatılmıştır.

Şadırvan, mermerden sekizgen bir hazne ile sekiz adet ahşap direğe oturan basık piramit biçiminde, alaturka kiremit örtülü bir ahşap çatıdan oluşur. Özgün haznenin daha yayvan oranlara sahip olduğu ve çatının madeni bir alemle taçlandırıldığı anlaşılmaktadır.



Bibi. Ayvansarayî, Hadîka, I, 188; Barkan-Ay-verdi, Tahrir Deften, 16, no. 116; Çetin, Tekkeler, 584; Evliya, Seyahatname, I, 93; Âsitâne, 4; Osman Bey, Mecmua-i Cevâmi, I, 14-15, no. 69; Münib, Mecmua-i Tekâyâ, 5; Öz, istanbul-Camileri, I, 95; Müller-Wiener, Bildlexi-kon, 177-183.

M. BAHA TANMAN



KÜÇÜK EFENDİ KÜLLİYESİ

Fatih Ilçesi'nde, Kocamustafapaşa'da, Hacı Hamza Mahallesi'nde Merdivenli Çeşme Sokağı, Hoca Kadın Sokağı ve Hacı Evhat Sokağı'nın sınırladığı yapı adası üzerindedir. Külliyenin esasını oluşturan cami-tek-ke nedeniyle daha çok Feyziye Camii, Küçük Efendi, Feyzullah Efendi ya da Feyzî Tekkesi olarak da tanınmıştır.

Külliyenin çekirdeği, Ayasofya vaizi ve reisülkurra Feyzullah Şükrü Efendi (ö. 1814) tarafından 19. yy'in başlarında kurulan ca-mi-tekkedir. Halvetîliğin Sünbülî koluna bağlı olan bu tekkede Feyzullah Efendi' nin oğlu, "Küçük Efendi" lakabıyla tanınan Mehmed Abdürreşid Efendi (ö. 1837) post-nişinlik yapmıştır. Kaynaklarda tespit edilebilen son şeyhi, 1890'larda meşihat makamında bulunan Nesib Efendi'dir.

Şeyh Mehmed Abdürreşid Efendi tarafından 1825'te tekkenin yeniden inşa ettirildiği, bu arada cami-tevhidhaneye iki kütüphanenin eklendiği, II. Mahmud (hd

Küçük

Ayasofya


Tekkesi'nin

dışarıdan

görünümü.

Nurdan Sözgen,

J994/

TETTVArşivi

1808-1839) tarafından da çevre duvarlarının kısmen yenilenerek buraya bir çeşme yaptırıldığı bilinmektedir. Yapı, muhtemelen aynı tarihte inşa edilmiş olan selamlık derviş hücreleri kanadı ve 1835'te Hatice Hanım adında bir hayırseverin ilave ettirdiği çeşme ile ufak bir külliye niteliğini kazanmıştır. Külliyenin cami-tevhidha-nesi, 1925'ten itibaren yalnızca cami olarak kullanılmış, 1957'de meydana gelen bir yangında iç aksamı ile özgün ahşap kubbesi ve çatısı harap olmuş, daha sonra aslına az çok sadık kalınarak tamir edilmiştir.

Külliye, güneyde Merdivenli Çeşme, batıda Hoca Kadın, kuzeyde Hacı Evhat sokakları, doğuda da komşu parseller tarafından kuşatılmıştır. Cami-tevhidhane ortada çapraz konumda yer alır. Cami-tevhidhaneye bitişik olan kütüphane güneydo-ğu-kuzeybatı doğrultusunda uzanan bir çıkıntı teşkil eder. Arsanın kuzey sınırında, Hacı Evhat Sokağı üzerindeki çevre duvarının, II. Mahmud Çeşmesi'ni barındıran batı kesimi kütüphane ile aynı eksendedir. Arsanın kuzeydoğu köşesinde selamlık mekânları ile derviş hücrelerini içeren bina bulunur. Söz konusu bina ile çeşme arasında şadırvan avlusuna açılan cümle kapısı ile pencereler sıralanır. Avlunun ortasında küçük bir şadırvan, çevre duvarının iç yüzünde, pencerelerin arasında ab-dest muslukları yer almaktadır. Arsanın güneybatı köşesinde su haznesi yükselir. Muhtelif yerlerde, merdivenlerle inilen üç tahtani birim vardır. Bizans döneminden kalma olduğu anlaşılan bu mekânlardan cami-tevhidhanenin kuzeydoğu köşesine yakın olanı, Hatice Hanım Çeşmesi tarafından işgal edilmiş; batısında yer alan, soğuk hava deposu; arsanın güneydoğu kesiminde bulunan ise çilehane olarak değerlendirilmiştir. Hazire, biri büyük diğeri küçük iki kesime ayrılmıştır. Büyük kesim cami-tevhidhanenin doğu ve güneydoğu yönlerinde, Küçük Efendi'nin gömülü olduğu küçük kesim kütüphane ile çevre duvarı arasında yer almaktadır. Biri hazirenin i-çinde, biri şadırvan avlusunda, biri de kütüphanede olmak üzere üç adet kuyu bulunmaktadır.

Çevre Duvarı ve II. Mahmud Çeşmesi:

Külliyeyi kuşatan çevre duvarının ancak Hacı Evhat Sokağı üzerindeki kuzey kanadı günümüze intikal edebilmiştir. Duvarın doğu kesimi moloz taş ile örülmüş, sonradan üstü sıvanmıştır. Şadırvan avlusuna geçit veren sepet kulpu kemerli cümle kapısı ile yine aynı avluya açılan, dikdörtgen açıklıklı, demir parmaklıklı dört pencere bu kesimde yer alır. Gerek kapı gerekse de pencereler kesme küfeki taşından sövelerle çerçevelenmiştir. Yakın bir zamanda cümle kapısının solundaki pencerenin iptal edildiği anlaşılmaktadır. Duvarın batı kesimi ise gerek malzeme ve gerek tasarım açısından çok daha özenlidir. Örgü iç yüzde almaşık, dış yüzde kesme küfeki taşıdır. Sokağa bakan dış yüzde ayrıca kapı ve pencere söveleri ile çeşme kitlesinde beyaz mermer tercih edilmiştir.

Çeşmenin orta diliminde aşağıdan yukarıya doğru 1. kuşakta dikdörtgen bir çerçeve içinde esas çeşme, 2. kuşakta kitabe, 3. kuşakta beyzi bir çelenk içinde II. Mahmud tuğrası, yan dilimlerde ise 1. kuşakta birer tali çeşme, 2. ve 3. kuşaklarda kıvrık yaprak kabartmaları sıralanır. 3- kuşakla duvarın harpuştası arasındaki köşeler "S" kıvrımı biçiminde köşebentlerle yumuşatılmıştır. 1241/1825 tarihli talik hatlı kitabe Seyyid Mehmed Pertev Paşa'ya (ö. 1837) aittir.

Çeşmenin aynataşında, iki yanda toplanmış perde kıvrımları ile eksende çe-lenkle kuşatılmış düşey konumda bir beyzi madalyon yer alır. Dışbükey yüzeyi boş bırakılmış olan bu madalyon fiyonklu bir askı ile perdelerin toplandığı tepe noktasına asılmış, alttan da kıvrık yapraklı bir sehpa ile takviye edilmiştir. Zamanla sokak kotu yükseldiğinden çukurda kalmış olan yalağın kenarlarında, dalgalı hattı ile bütüne uyum sağlayan ve tali çeşmelerin hizasına kadar ilerleyen sekiler görülür. Tali çeşmeler yarım daire planlı küçük nişler içine alınmış, nişler kıvrık yapraklardan oluşan hotozlarla taçlandırılmıştır. Bunların üstünde de küçük madalyonlar içinde II. Mahmud tuğraları ile ortada püsküllü kordonu sarkan perde kabartmaları sıralanır. Gerek nişlerin hotozları gerekse de perde kabartmaları yan yüzlerde yer alan ve esas çeşmeye (merkeze) doğru yükselen silmelere paralel olarak asimetrik biçimde tasarlanmıştır. Yan yüzlerin üst kuşaklarında bulunan iri yaprak kabartmalarını bu arada tekrar zikredebiliriz.



Cami-Tevhidhane ve Kütüphane: Birbiri ile bağlantılı bu iki bölümden cami-tevhidhane, ayin mekânı ile maksureleri barındıran 14x10,5 m çaplarında bir elips ile bunun güneyine eklenmiş, mihrabın yer aldığı 6x3,5 m'lik bir çıkıntı, kuzey yönünde bulunan kapalı son cemaat yeri niteliğinde 5,5x3 m'lik diğer bir çıkıntı ile muhtelif yerlerde yapı kitlesinden taşan beş adet halvethane ve minareden oluşur. Son cemaat yeri 20 cm kalınlığında, ahşap karkaslı, içeriden bağdadi sıvalı, dışarıdan ahşap kaplamalı duvarlara sahiptir. Yangını izleyen onarımda bu duvarlar kâgir-leştirilmiştir. Cami-tevhidhanenin ve hal-vethanelerin almaşık duvarları alternatif

olarak bir sıra kaba yontulu küfeki taşı ve ikili tuğla sıraları ile örülmüş, içeriden ve dışarıdan sıvanmıştır. Ahşap çatı halen Marsilya tipi kiremitlerle kaplıdır.

Kapalı son cemaat yerinin girişi iki ahşap sütuna oturan bir sundurma ile göl-gelendirilmiştir. Üst katı hünkâr mahfiline ait olan bu mekân altı adet dikdörtgen pencere ile aydınlanır. Harime açılan kapının sağında ve solunda da birer pencere ile üst kattaki hünkâr mahfili ile kadınlar mahfiline çıkan, simetrik konumda birer merdiven vardır.

Merkezde ayinlere tahsis edilmiş olan 9x6 m çaplarında elips planlı alan yer a-lır. Zemini bir seki ile yükseltilmiş olan 1,5 m derinliğinde maksureler kuzeyde, ha-rim kapısı hizasında kesintiye uğramak kaydıyla, ayin alanını çepeçevre kuşatırlar. Ayin alanı ile maksurelerin sınırını teşkil eden elips üzerinde on adet kare kesitli ahşap sütun sıralanır.

Mihrabı barındıran çıkıntı ile harimin eliptik kitlesinin köşelerine, simetrik konumda birer halvethane yerleştirilmiş, yine bu köşelere birer kürsü ile minber o-turtulmuştur. Ahşap sütunlara tespit edilmiş "S" biçiminde konsollara oturan, daire tabanlı, ufak boyutlu kürsülerin çevresi yine "S" kıvrımlı korkuluklar ile kuşatılmıştır. Bunların mevlit ve miraciye kürsüleri olduğu tahmin edilebilir. Mihrap önü bölümünde, karşılıklı yer alan minberler ise herhalde Türk İslam sanatında başka bir benzeri olmayan örneklerdir.

Cami-tevhidhanenin kısmi üst katında kadınlar mahfili ile hünkâr mahfili bulunur. Hünkâr mahfili harim girişinin üstüne isabet eden ve kavisli bir çıkma ile genişletilmiş olan sütun açıklığı ile son cemaat yerinin üst katını işgal eder. Kadınlara tahsis edilmiş olan mahfil iki yarım ay şeklinde ayin mekânını kuşatır.

Son cemaat yerinde, zemin kattaki maksurelerde ve üst kattaki mahfillerde tavanlar çubukludur. Mihrap önü bölümünde tavana çıtalarla kareli bir taksimat yapılmıştır. İki kat yüksekliğindeki ayin mekânını ise çok basık bir beyzi kubbe örter. Çatı altında gizlenen bu ahşap kubbenin ortasına barok üslupta, oymalı büyükçe bir beyzi göbek oturtulmuş, geriye kalan yüzey çıtalarla "Sultan Mahmud güneşi" tabir edilen biçimde taksim edilmiştir. Bu a-rada maksure ve mahfil tavanlarının da bu ışınsal düzene uygun şekilde dilimlere ayrılmış olduğu göze çarpar.

Cami-tevhidhane ile kütüphane kitleleri arasına sıkıştırılmış olan minare, silindir biçiminde gövdesi ve peteği, kaval silme-li kürsüsü ve şerefe altı, demirden mamul gösterişsiz şerefe korkulukları, soğan kubbe biçiminde, kurşun kaplı ahşap külahı ile oldukça iddiasız bir kuruluştur.

Dikdörtgen (10x6 m) bir alanı kaplayan kütüphanenin zemini, kitapları nemden korumak amacıyla yükseltilmiştir. Duvarlar 60 cm kalmlığındadır. Yan duvarlar cami-tevhidhane duvarları ile aynı almaşık örgüye sahiptir. Girişin bulunduğu kuzeybatı cephesi ise kesme küfeki taşı ile örülmüştür. Bu kanatta da ahşap çatıyı Marsil-

Küçük Efendi Külliyesi'nin vaziyet planı. 1. Su haznesi. 2. hazire, 3. halvethane, 4. cami-tevhidhane. 5. çilehane. 6. kütüphane. 7. avlu,

8. selamlık ve
derviş hücreleri,

9. II, Mahmud

Çeşmesi. Goodwin, Ottoman Archüecture

ya tipi kiremitler örter. Sepet kulpu kemerli girişin önünde, iki yandan basamaklarla çıkılan bir sahanlık, kapının yanlarında dikdörtgen açıklıklı, kesme küfeki söve-li, demir parmaklıklı birer pencere yer alır. Bunlar gibi diğer pencereler de içeriden basık kemerlerle donatılmıştır. 4,75x2,25 m boyutlarında bir giriş bölümünden sonra 5,5x4,73 m boyutlarında esas kütüphaneye geçilir. İkisi arasındaki duvar, ortada kapısı, yanlarda birer penceresi ile, giriş cephesinin aynıdır. Bu bölümün güneybatı köşesi, minareden dolayı pahlı olarak inşa edilmiştir. Gerek giriş holünde gerekse de esas kütüphanede yan duvarlara birer pencere açılmıştır.



Selamhk ve Derviş Hücreleri: Kuzey-güney doğrultusunda uzananı 10 m, do-ğu-batı doğrultusunda uzananı 6 m olan iki kanattan müteşekkil, "L" planlı ve iki katlı bir yapıdır. Zemin kat duvarlarının bir kısmı kagir, bir kısmı ahşap, üst kattakile-rin ise tamamı ahşaptır.

Tekkenin kapatılmasını müteakip büyük ölçüde tadil edilerek zamanımızda özgün planını bütünüyle kaybetmiş olan yapının zemin katında üçü büyük, üçü de küçük olmak üzere toplam altı adet mekân ile bunların arasındaki bağlantıyı sağlayan "L" planlı bir koridor bulunur. Şadırvan avlusuna açılan bir kapı ve bir dizi pencere ile donatılmış olan koridor âdeta bir kapalı revak niteliğindedir. Bunun gerisinde yan yana yer alan üç adet ufak mekânın derviş hücreleri olduğu muhakkaktır. Koridora açılan birer kapı ve penceresi, doğu duvarında da birer ocağı olan bu hücrelerin güneyinde, koridorla olduğu gibi avlu ile de irtibatlı, kare planlı, şeyh odası türünden bir mekân olması muhtemel geniş bir birim, hücrelerin kuzeyinde, Hacı Evhat Sokağı üzerinde, aynı şekilde gerek koridor gerekse de avludan geçilebilen iç içe dikdörtgen planlı iki büyük mekân yer almaktadır. Söz konusu mekânlardan arsanın köşesinde yer alanı sokağa açılan iki pencere ile, diğeri avluya açılan iki pencere ile aydınlanır. Bunların mutfak-taam-hane ikilisi olması muhtemeldir.

Derviş hücreleri ile mutfak olması düşünülen mekân arasındaki koridorda üst kata çıkan merdiven yer alır. Bir kısmı yı-

kılmış, geriye kalan kısmı da çok harap olan üst katta birçok dikdörtgen pencerenin sıralandığı çıkmalı odalar tespit edilebilmektedir.



Şadırvan, Abdest Muslukları ve Kuyular: Mermerden yontulmuş olan şadırvan, kenarları 80 cm'lik minyatür bir tekneden ibarettir. Prizmanın köşeleri çeyrek daireler ile yumuşatılmıştır. Her yüzde birer musluk, üstünde yassı bir kapak vardır. Süsleme olarak herhangi bir şey görülmez. Cami-tevhidhaneye bakan yüzünde, içi boş bırakılmış iki kartuş mevcuttur. Kuzeydeki çevre duvarının şadırvan avlusuna bakan iç yüzünde pencerelerin arasına üç tane abdest musluğu yerleştirilmiştir. Bu kesimin üstü, kare kesitli dört ahşap sütuna oturan, kiremit kaplı bir saçakla örtülmüştür. Mermerden yontulmuş alelade bileziklerle donatılmış olan kuyular günümüzde kullanılmamaktadır. Bileziklerde ne süsleme ne de kitabe yer alır.

Hatice Hanım Çeşmesi ve Çilehane: Aslında Bizans dönemine ait bir alt yapının girişleri olduğu anlaşılan üstü beşik tonozlu bu üç mekâna merdivenli dehlizlerden inilmektedir. Hatice Hanım Çeşmesi olarak kullanılan mekân duvarla kapatılarak çeşmenin haznesi haline getirilmiştir. Mermerden mamul dikdörtgen ay-nataşı dalgalı bir şerit kabartması ile çerçevelenmiş, köşelere rozetler kondurulmuş-tur. Aynataşının üstündeki duvar yüzeyinde küfeki taşından bir levhaya "Feyzüd-din" ibaresi yazılmıştır. Dikdörtgen planlı, beşik tonozlu bir birim olan çilehanede kayda değer bir şey görülmez. Bu çileha-nenin bizzat Küçük Efendi tarafından kullanıldığı rivayet edilmektedir.

Su Haznesi: Bir kenarı yaklaşık 6 m o-lan bir küp biçimindedir. Almaşık örgüsü bir sıra kaba yontulu küfeki taşı ve iki sıra tuğladan meydana gelmiştir. Kuzey duvarının dışında haznenin üstüne çıkan bir merdiven mevcuttur.

Yüklə 8,15 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   140




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin