ARAMIZ BOZUK Bektaşi bir köyden geçerken bakmış,herkes bir tepeye çıkmış bağırıp çağırıyor ,"Ne oluyor "diye sormuş,meğer yağmur duasına çıkmışlar. Bektaşi "Durun" yahu demiş : "Duaya filan gerek yok." Gömleğini çıkarmış,ıslatmış,çalının üzerine kurusun diye asmış,biraz sonra hava bozmuş,gök gürlemiş,yağmur yağmaya başlamış. Köylüler ,Bektaşi'ye koşmuşlar: "Evliya mısın be mübarek "demişler. Bektaşi gülmüş: "Ne evliyası yahu ,aramız bozuk,hiç benim gömleğimi kurutur mu" TEMEL FIKRALARI
ADIM AYŞE
Temel bir gün bankadayken soyguncular bankayı basmışlar. Bankadakilerin önce paralarını alıp sonra da vuruyorlarmış. Sıra Temel’in yanındaki bayana gelmiş. Soyguncu, "Adın ne" diye sormuş. "Ayşe" demiş. Soyguncuya da "İyi benim annemin adı da Ayşe" deyip kadını serbest bırakmış. Sıra Temel’e gelmiş, soyguncu ona da adını sormuş.
Temel: "Adum Temel, ama arkadaşlar bana Ayşe derler..."
OKUMASI KITTIR
Temel mektup yazıyormuş.
Cemal:
-Kime yazıyorsun?
Temel:
-Fatimeye.
Cemal:
-Niye yavaş yavaş yazayisun?
Temel:
-Fatime’nun okumasi kıttur taa…
ALLAH’TAN BAŞKA
Hakim Temel’e sorar:
-Sabıkan var mı?
Temel:
-Hayır efentum Allah’tan başka kimsem yoktur.
İNCİLİ ÇAVUŞ FIKRALARI ADAMINA GÖRE İncili Çavuş, Osmanlı elçisi olarak Fransa kralına gönderildiğinde, elbiseleri yamalı imiş. Kral : - Bana, senden başka gönderecek adam bulamadılar mı ? deyinde, İncili : - Osmanlılar, adama göre adam gönderirler cevabını vermiş. DELİ FIKRALARI YALAN Tımarhanede doktor, hastaları muayene ederken, kendisinin başbakan olduğunu iddia eden bir hastaya rastlar. Bunun üzerine yanındakine sorar : -Bu arkadaşın, başbakan olduğunu söylüyor. Sen ne dersin ? Hasta, tereddütsüz cevap verir : -Yalan söylüyor; çünkü ben, öyle bir başbakan tayin etmedim ! BEŞ VAR
İki deli arasında konuşma :
-Saat kaç?
-Beş var
-Kaça beş var?
-Bilmiyorum, akrebini kaybettim
ÇIKARMAYA ÇALIŞIYOR
Delinin biri kuyuya bir taş atmış yüz akıllı çıkarmaya çalışmış, çıkaramamış. Sonunda delinin diğeri ilk deliye bu akıllıların ne yaptığını sormuş. Birinci deli de :
-Elimdeki taşı kuyudan çıkarmaya çalışıyorlar, demiş.
ÇEŞİTLİ FIKRALAR
NE İYİ
Hanımın biri hizmetçisini çağırdı ve “Fatma, kızım görmüyor musun ? Bu sehpanın üstündeki toza adımı yazabiliyorum...” dedi.
Hizmetçisi içini çekti : “Ah hanımcığım, bilgili olmak ne iyi şey.”
KAYSERİLİ
Oğlu, Kayseriliden para istedi:
- "Baba 500 bin lira verir misin?" Kayserili :
- "400 bin mi? Naapcan lan 300 bini. 200 bin neyine yetmiyor. Al sana 100 bin yeter." der ve çıkartıp 50 bin lira verir.
Bunun üzerine oğlu pişkin pişkin güler:
- "Baba bana zaten 50 bin lira lazımdı." Kayserili :
- "Bak kerataya, sahte para vermesem kazıklayacaktı beni.."
KARNE
Karne günüydü.Küçük oğlan okuldan döndü.
Annesi : Karnen nerede? diye sordu.
Çocuk güldü :
-Arkadaşıma ödünç verdim. Babasını korkutacak...
ANEKDOTLAR
NE YANİ
Sokrat Ölüme mahkum edildiğinde, esi:
- Haksiz yere öldürülüyorsun, diye ağlamaya başlayınca, Sokrat:
- Ne yani, demiş. Birde haklı yere mi öldürülseydim!
UYKU KARDEŞLİĞİ
Mevlana Hazretleri, talebelerinin biriyle yürürken, yol kenarında birkaç köpeğin sarmaş dolaş uyuduklarını görürler. Yanındaki talebesi: -Güzel bir kardeşlik örneği, der. Keşke insanlar da bundan ibret alsa. Mevlana, tebessüm ederek karşılık verir: -Aralarına bir kemik atıver de, gör kardeşliklerini.
SUSTURUCU TEDAVİ
Zamane gençlerinden biri,bir toplantıda Akif’i küçük düşürmeye çalışıp:
- Siz baytardınız, değil mi? Demiş.
Akif, istifini bozmadan şu cevabı vermiş:
- Evet,bir yeriniz mi ağrıyordu?
NE ALIRSINIZ?
Yahya Kemal bir yokuşu çıkıncaya kadar nefes nefese kalır. Yokuşun sonundaki lokantadan bir garson seslenir:
-Buyurun beyim ne alırsınız?
Yahya Kemal tebessümle:
-Evlat,müsaade edersen bir nefes alacağım.
6.BİLMECE
Eskiden uzun kış gecelerinin en büyük eğlencelerinden biri bilmece sormaktı. Böylece insanlar hem eğlenmiş, hem de bilgi öğrenmiş olmaktaydı. İletişim araçlarının çoğalması bu geleneği de yok etmiş oldu.Nesneleri, tabiat unsur ve olaylarını, aletleri, hayvanları, vasıtaları, bitkileri uzak münasebetler ve çağrışımlarla tarif eden hazır söz kalıplarına bilmece denir.Bazı yörelerimizde masal, mesel, bulmaca, metel kelimeleri de bilmece karşılığında kullanılmaktadır.
Bilmeceler, ilk çağlardan zamanımıza kadar birçok milletlerin halk ve aydın çevreleri ile çocuk topluluklarında vakit geçirmek, eğlenmek, devlet adamları arasında gizli haber ulaştırmak; bir bakıma bilgide, zekada, dikkatte, hafızada üstünlük yarışması olarak söylenip yazılmıştır.Kimin tarafından söylenildiği tespit edilemeyen bilmeceler genellikle okumamış halk çevrelerinde ve bu çevrelerin konuştukları şekilde ortaya çıkmıştır.
Konuları bakımında bilmeceler:
1.Anlamı olan bilmeceler
Yer altında yağlı kayış (Yılan)
2.Anlamı olmayan taklidî (doldurma) kelimelere dayalı bilmeceler
Şakada şukka, şukkada şakka ( Havan)
3.Soyut kavramların tekerlemelerle ifade edildiği bilmeceler
Kaş ile gözden yakın / Söylenen sözden yakın (Ecel)
4.Dini konularda oluşturulan (Fıkhî) bilmeceler
Doksan dokuz cemaat iki müezzin bir imam (Tesbih)
5.Tabiat olaylarıyla ilgili bilmeceler
Bir tepside iki tavuk / Biri sıcak biri soğuk (Güneş-Ay)
6.Tarihî bilmeceler
Mezarım ilk önce Söğüt’te idi
Bursa’ya taşıdılar mezarımı
Bilin bakalım ben kimim (Osman Gazi)
7.Şeklî bilmeceler
(Lamba düştü ‘is’ dedi, tabak düştü ‘tan’ dedi, annem bana ‘bul’ dedi. (İstanbul)
Yapıları bakımından bilmeceler
a) Mensur (nesir) şeklinde olanlar
1.Yüklemi olmayanlar
2.Devrik cümle şeklinde olanlar
3.Kurallı olanlar
4.Kurallı ve bir tek cümleden oluşanlar
5.Birden fazla cümleden oluşanlar
b) Manzum (şiir) şeklinde olanlar
1.Ölçülü olanlar (mısralarda hecelerin aynı olaması)
2.Ölçüsüz olanlar
3.Üç mısradan kurulu bilmeceler
4.Dört mısradan kurulu bilmeceler
Bilmecelerin sorulması
Bilmecelerin sorulmasının bir usulü ve geleneği vardır.İlk önce bilmece soran karşısındakine az veya çok bir düşünme ve çözme payı bırakır.Şaka ile isterse –“Canlı mı cansız mı? Yenilir mi yenilmez mi?” der. Birinci şahıs bazen karşısındakinin sözüne –biraz da nazla- “evet, hayır” gibi cevaplar verir.İkinci, buna rağmen bulmacayı çözemezse pazarlık başlar. Bulmaca soran ondan çoğu zaman bir şehir veya memleket ister o da çoğu zaman değerle bulduğu bir yeri, mesela İstanbul’u, İzmir’i, Ankara’yı verdim, der.Bunun üzerine birinci şahıs, sonucu açıklar, isteğe göre sıra ikinciye gelir.Karşılıklı nezaket ve terbiye ile yoğrulmuş bu edebî zihin sporu boyunca şehir, memleket veya meyvelerden birini en çok kazanan üstün sayılır.
Bilmecelerin çözülmesi
Zihnî bir oyun ve eğlence olan bilmecelerin çözülmesi, ustalık, alışkanlık, bilgi ve özellikle yetenek işidir.Bu özelliklere sahip olanlar bilmeceleri çözebilir.Bilmecelerin çözülmesi için mânâ, duygu, şekil, madde, renk, ses, harf, hece, kafiye, seci gibi unsurlardan doğan ip uçları bir bakıma anahtar vazifesi görülmektedir. Her şeyden önce bu özel tabirlerin mânâlarını bilmek lazımdır.Bu işte; zeka, düşünme, çabukluk, genel kültür, zevk ve merakın payı da yüksektir.
Bilmecelerin kaynakları
Halk bilmecelerinin sözle ve yazılı iki kaynağı vardır:
1.Halkın ruhu ve hafızası
2.Eski lügatler, halk şairlerinin divanları, masallar,, hikayeler, cönkler, mecmualar, bilmece kmitapları, tarihler ve seyahatnameler gibi yazılı kaynaklar
Türk dilindi bilmece üzerinde ilk kayıt Kaşgarlı Mahmud’un Divanü Lügat-it Türk adlı eserinde buluyoruz.Kıpçak Türkçesiyle yazılan Codax Cumanicus (14.yy) daki bilmeceler de eski devri tanımak için dikkate değer eserlerdendir.
Muamma: Arapça “körletmek”, “gizli ve güz anlaşılır söz” manalarına gelen muamma bir isme delalet eden söz, mısra veya beyit demektir.
Örnek:
Bende yok sabr ü sükûn sende vefadan zerre
İki yoktan ne çıkar fikr idelim bir kere
(Nabi)
Lügaz: Arapça’da bilmece demektir.Bir çeşit muammadır.Bir ismi değil, bir şeyi gizlemek üzere düzenlenen hünerdir. Şairler ve aşıklar tarafından söylenir. Halk bilmecelerinin edebî bir şeklidir. Çoğu zaman soru yoluyla meydana getirilir.Muammadan farkı çözüme yarayacak açıklamayı kendinde bulundurmasıdır.
Örnek:
Soru: Ol nedir ki hercâisîmin beden
Mahv olur ellerde ülfet etmeden
BİLMECE ÖRNEKLERİ
Kutuplara giden zenci ne olur? ( Donar)
Şehirden şehir'e koşarım, köyden köye giderim fakat hiç hareket etmem. (Yol)
Ağzı vardır konuşmaz, yatağı vardır, fakat hiç uyumaz. ( Akarsu)
Ben iki hasretlinin arasında dururum. Onları konuştururum.( Telefon)
Yeşil mantolu, kırmızı entarili, siyah düğmeli.
(Karpuz)
Denizler gerçekte mavi boya olsaydı ne olurdu?
(Mavi boya sudan ucuz olurdu)
Eğri oturalım, doğru konuşalım. (Deve)
Yerin altında kırmızı minare (Havuç)
Uzaktan baktım hiç yok yakından baktım pek çok
(Karınca)
İstanbul da süt pişti kokusu buraya düştü
(Mektup)
Adamın biri 13. kattan düşmüş, ölmemiş. Niçin?.
(Öldürmeyen Allah öldürmez.)
Temel her şimşek çaktığında saçını, başını düzeltiyormuş. Niçin? (Fotoğrafının çekildiğini sanıyormuş.)
Bir gün filin birine araba çarpmış. Fili hastaneye kaldırmışlar. Arkadaşı sinek de yanında gitmiş. Niçin?(Kan vermek için)
Çarığı çattım bacaya attım.(Terazi)
Yedi delikli tokmak bunu bilmeyen ahmak.(Baş)
Uzaktan baktım bir karataş yanına gittim dört ayak bir baş. (Kaplumbağa)
Et dedim met dedim git şuraya yat dedim.
(Süpürge)
Dostları ilə paylaş: |