ALLAH
Allah, Allah'ın adlarından biridir. İnsanlara veya eşyalara isim takmak bazen alamet ve bazen de sıfat kabilindendir. Birinci kısım adlandırmada isimlerin kendilerine ait manaları varsa da onlar nazara alınmaz ve sadece onu belirlemek ve ayırt etmek için ona ad takılır ve bu yüzden aynen bir alamet gibidir. Çoğunlukla bu gibi yerlerde ismin manası, ismin sahibinin vasıf ve sıfatlarını andırmamakla kalmayıp hatta bazen onun aksine de olabilir. Mesala: Önceleri siyah kölelere "Kafur" adını takarlardı.
İkinci kısım adlandırmada ise, isim, sahibinin sıfatlarından birini hikayet eder.
Allah-u Teala'nın isimlerinin sadece alamet boyutu yoktur. Allah'ın isimlerinin her biri O'nun mukaddes zatındaki hakikatlerden birini gösterir.
Kur'an-ı Kerim'de yaklaşık Allah'ın yüz ismi zikredilmiştir, ama aslında bunlar yüz sıfattır ve bunların örnekleri bu surede (Fatiha) göze çarpmaktadır; örneğin: Allah, Rahman, Rahim ve kıyamet gününün sahibi. Ancak bu isimlerin hiçbiri "Allah" ismi kadar geniş kapsamlı değildir. Çünkü diğer isimlerin her biri onun kemallarından birini yansıtmaktadır. "Allah" ismi ise, bütün kemal sıfatlarına sahip olan zatın ismidir.
Allah kelimesi aslında "el-ilah idi ama çok kullanıldığı için "Allah" halini almıştır.
Allah kelimesinin kökü hakkında birkaç görüş mevcuttur. Bazıları onun "elehe" kelimesinden bazıları da onun "velehe" kelimesinden türediğini söylemişler. "İlah" kelimesi "fial" vezninde olup mef'ul manasında kullanılır. Aynen "kitab" kelimesinin "mektub" manasında kullanıldığı gibi.
"Allah" kelimesi "elehe" kelimesinden türemiş olsa "ebede" (ibadet etti) anlamına gelir. O halde "Allah" yani ibadete layık olan her yönden kamil bir zat demektir. Çünkü başka birinin mahluku olan veya eksikliği olan biri ibadete layık olamaz. O halde "el-İlah" yani, tapılması ve ibadet edilmesi gereken bir zat. Dolayısıyla bu kelime, "Bütün kemal sıfatlarına sahip, her çeşit eksiklikten beri ve münezzeh olan bir zat" anlamını ifade eder.
Ve eğer Allah kelimesi "velehe" kelimesinden türemiş olsa "hayrete düşmek" "hayran kalmak" anlamına gelir. "ilah" yani "kendisine hayran olunmuş şey. Aynı kelime maşuk manasına da gelir. Bu manaya göre, Allah'a, Allah denilmesinin nedeni, akılların onun mukaddes zatı karşısında hayrete düştüğü veya ona yöneldiği aşık olduğu ve ona sığındığı içindir.
Sibeveyh, arap edebiyatının sarf ve nahv alimlerinin imamlarından biridir. Hicretin ikinci asrının sonlarında ve üçüncü asrının başlarında yaşamıştır. Kendi ilim dalında bir dâhi sayılan ve "el-Kitab" diye tanınan kitabı kendi dalında Aristo'nun mantık dalındaki kitabı gibi ve Batlemyus'un astronomi dalındaki "Mecesti "si konumunda olan ve Arap edebiyatı hakkındaki sözleri bu dalda senet ve hüccet sayılan Sibeveyh, "Allah" kelimesinin "velehe" kelimesinden türeyip azamet karşısında hayrete düşmek veya aşık olmak anlamında olduğu görüşündedir.
Mevlana onun görüşünü kendi şiirinde nakletmiştir. Mevlana bu şiirinde insanın bir derdi olduğunu bu derdin onu zavallı bir duruma düşürdüğünü böyle bir durumda ister istemez bir noktaya doğru yönelip ona sığındığını söylüyor işte o yöneldiği şey Allah'tır diyor.
Başka bir şiirinde de şöyle diyor:
İhtiyaç duyduklarında sadece insanlar değil deniz dalgaları arasındaki balıklar, gökyüzünün enginliklerinde uçan kuşlar ve hatta denizin cansız dalgaları bile ona yönelir ve onun huzurunda inim inim inlerler.
"İlah" ve "veleh" kelimelerinin bir dilin iki lehçesi olması da büyük bir ihtimaldir. Yani, önce "velehe" idi, daha sonra "elehe" şeklinde kullanıldı. Ve böyle bir kullanım neticesinde tapmak, kulluk etmek manasını da kazanmış oldu. Buna göre, Allah kelimesi:
"Bütün varlıkların ister istemez aşık oldukları, hayran kaldıkları ve sadece onu ibadete lâyık gördükleri bir zât anlamına gelir."
"Allah" kelimesinin tamamen karşılığı olup onun anlamını tamamen içeren bir kelime Farsça’da yoktur denilebilir. Allah kelimesinin yerine Farsça’daki "Huda" kelimesi kullanılacak olursa yeterli olmayacaktır; çünkü "Huda" "Hud ay"ın kısaltılmış şeklidir ve bu da filozofların tabir ettikleri "Vacib-el Vücud" ıstılahının ve ya Kuran'da geçen "Gani" kelimesinin manasına daha yakındır. Aynı şekilde "Allah" kelimesinin yerine farsçadaki "Hudavend" kelimesi kullanılacak olursa yine bu manayı ifade etmez; çünkü "Hudavend" sahip anlamındadır. Sahiplik manası "Allah kelimesinde de mevcuttur, o halde "Hudavend" kelimesi "Allah" kelimesinin içerdiği manaların tümünden sadece sahiplik manasını beyan eder.
"er-Rahman er-Rahim"
Farsçada bu iki kelimenin yerini alacak aynı manayı içeren bir kelime yoktur. Genelde farsçaya "bahşeden ve mihriban" (bağışlayan ve şefkatli) diye yapılan çeviri yeterli değildir. Çünkü "bağışlayan" kelimesi "Cevad" kelimesinin ve "şefkatli" ise "Raûf" kelimesinin karşılığıdır ve bunların her ikisi de Allah'ın Kur'an'da geçen diğer iki sıfatıdır.
"Cevad" (bağışlayan), bir şeye sahip olup da onu karşılıksız olarak başkalarına bağışlayan şahısa denir. Ama "Rahman" ve "Rahim" kelimeleri "rahmet" kelimesinden türemiştir. "Rahmet" kelimesinde de ikinci bir mana gizlidir. O ise şundan ibarettir:
Bir varlık, bir takım yerlerde muhtaç ve müstahak olduğunu hissettiğinde, sözleriyle veya yaratılış diliyle el açar, kendine merhamet edilmesini ve bir şey verilmesini diler. Bu gibi yerler rahmet yeridir. Ancak insan, müstahak birinin haline bakıp acıdığında, duygulandığında ona rahmeder, merhamet gösterir. Ama bu acıma duygusu Allah hakkında geçerli değildir, çünkü; Allah, bu gibi duygulardan münezzehtir.
O halde, Rahman ve Rahim dediğimizde zihnimizde iki mana canlanır: Biri, mahlukatın bütün varlığını dolduran, her birini kendine özgü bir dille Allah'ın huzuruna el açıp yalvarmaya sevkeden ihtiyaçları; diğeri ise Allah'ın sonsuz rahmetini onlara göndererek ihtiyaçlarını gidermesidir.
İşte bu yüzden son zamanlarda bazı mütercimler bu manaları içeren bir kelime bulamadıkları için "Bismil-lahirrahmanirrahim" ayet-i kerimesini: "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla" diye tercüme etmişlerdir.
Rahman ile Rahim arasındaki fark nedir? Öncelikle şunu hatırlatmalıyım ki, Arapça’da "Fe'lan" vezninde olan kelimeler çokluğu bildirir. Mesela: "Etşan" kelimesi çok susuzluk anlamındadır. "Feil" vezninde olan kelimeler ise bir nevi kalıcılık ve devamlılığı bildirir. "Fe'lan" vezninde olan Rahman kelimesi çokluk ve yaygınlığı, Allah'ın rahmetinin her yere yayıldığını ve herşeyi içerdiğini bildirir.
Aslında herşeyin var oluşu Allah'ın o şeye rahmetiyle özdeştir. Çünkü varlık, rahmetten ayrı düşünülmez. özüdür. Bu mana A'raf suresinin 156. ayetinde "Rahmetim herşeyi kuşatmıştır" ve Kumeyl duasında "Herşeyi kuşatan rahmetine dayanarak senden diliyorum..." şeklinde konu edilmiştir.
Hakk'ın bu tür rahmetinde istisna yoktur. Bu rahmet sadece insanlara mahsus değildir, diğer varlıklar için de geçerlidir. Sadece mümin insanlara mahsus değildir. Hakkın rahmanlığı bütün dünyayı kapsamıştır ve hatta bütün evrende olan her şey Hakk'ın rahmetinden yararlanır.
"Bismillahirrahmanirrahim" cümlesinden şu dersi alabiliriz:
Allah, dünyaya hayır ve şer diye iki şey göndermez. Allah'ın gönderdiği her şey hayır ve rahmettir. Bu rahmet de cansızlar, bitkiler, hayvanlar ve insanların tümü hakkında geçerlidir; gerçekte mahlukatın varlığı Hakkın rahmeti ile başlamıştır.
"Feîl" vezninde olan Rahim kelimesi ise Hakk'ın sürekli ve devamlı rahmetini bildirir. Rahman kelimesi, Allah'ın rahmetinin her yeri kapsadığına ve bütün varlıkları içerdiğine delalet eder. Bu dünyadaki bazı varlıklar, var olduktan sonra yok olacaklar. Bu tür varlıklar Allah'ın rahmaniyetinin mazharı sayılırlar.) Rahim kelimesi bir nevi ebedî ve sonsuz rahmeti bildirdiği için, bu rahmet sadece iman ve salih amel yoluna adım mü'min kullar hakkında geçerlilik bulacaktır.
O halde, Allah'ın bir genel ve bir de özel rahmeti vardır. Allah, bu genel rahmetiyle bütün varlıkları yaratmıştır ve bunlardan biri de insandır.
Bir takım görevlerle yükümlü ve sorumlu bulunan insan, kendisine verilen görev ve vazifeleri yerine getirirse Allah'ın özel rahmetinin kapsamına girer. Kısacası, "Rahman" kelimesi, her mümin ve kafiri ve hatta insan, cansız, bitki ve hayvan demeden her şeyi kapsayan bir rahmettir. "Rahim" kelimesi ise Allah'ın özel rahmeti olup sadece kendisine itaat eden ve emirlerine uyan insanlara mahsus olan bir rahmettir.71[71]
Dostları ilə paylaş: |