Küreselleşme ve Uluslararasılaşma


Küreselleşme Tartışmaları



Yüklə 455,49 Kb.
səhifə6/12
tarix29.07.2018
ölçüsü455,49 Kb.
#62659
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   12

3. Küreselleşme Tartışmaları


Tüm faydaları ve zararları göz önüne alındığında küreselleşme kimi çevrelerce desteklenmesi gereken, kimi çevrelerce de kaçınılması gereken bir süreç olarak değerlendirilmektedir. Bu bölümde küreselleşme taraftarı ve karşıtı kurum ve fikirler incelenecektir.

3.1. Küreselleşme Yanlıları: Neo-Liberal Görüş


Bağımsız ve uluslararası bir örgüt olan ve İsveç’te kar amacı gütmeyen uluslararası bir örgüt olarak kurulan Dünya Ekonomik Forumu (World Economic Forum-WEF) ilk olarak Ocak 1971’de Avrupa Komisyonu ve Avrupa Sanayi Birliklerinin liderliğinde bir grup Avrupalı işadamı tarafından tasarlanmıştır. Cenevre, İsviçre’de Avrupa Yönetim Forumu olarak kurulmuştur. Fakat 1973’te Bretton Woods sabit döviz kuru sisteminin çöküşü ve Arap-İsrail Savaşı, yıllık toplantıların odağının yönetimden ekonomik ve sosyal konulara genişlemesine sebep olmuştur ve politik liderler ilk defa Ocak 1974’te Davos’a toplantıya davet edilmişlerdir. Avrupa Yönetim Forumu, 1987 yılında ismini Dünya Ekonomik Forumu olarak değiştirmiş ve vizyonunu uluslararası çatışmaları çözecek şekilde genişletmeye çalışmıştır.

Kurum, değerlerin de kurallar kadar temel kabul edildiği dünya çapında bir yönetişim sistemi için çabalamaktadır. Parolası “Küresel kamu yararında girişimcilik”tir. Üyeleri (Sektör ve/veya ülkenin küresel düzeyde aktiviteleri olan ve sektöründe ve/veya ülkesinde geleceği şekillendirmede liderlik eden en büyük 1000 firma ve gelişmekte olan ülkelerden 200 görece küçük işletme) ekonomik gelişme olmadan sosyal gelişmenin ulaşılamaz olduğunun yanında sosyal gelişme olmadan ekonomik gelişmenin de sürdürülemez olduğuna inanmaktadır.

Kurumun Dünya Ekonomik Forumu vizyonu üç boyutludur ve şunları amaçlar:


  • Lider küresel toplulukları kuran ve güçlendiren en önemli örgüt olmak,

  • Küresel, bölgesel ve sanayi stratejilerini şekillendiren yaratıcı güç olmak,

  • Dünyayı geliştirmek için küresel girişimde bulunan topluluklarının seçimlerinde katalizör olmak.

Üyeler iki yeni gelişmeyi fark ettikleri ve etkiledikleri için küresel bir avantaj elde etmektedirler:

  • Dünyanın kilit sorunları hükümet, iş dünyası ve sivil toplumun kendi başlarına çözebilecekleri sorunlar değildir ve

  • Karmaşık, kırılgan ve senkronize olarak karakterize edilen bir dünyada, stratejik öngörüler pasif davranılarak elde edilemez. Bunlar, iş ortakları ve alanındaki en bilgili kişiler ile devamlı etkileşim sayesinde elde edilebilir.

Dolayısıyla misyonunu yerine getirebilmek için WEF dünya liderlerini topluluklara dâhil ederek, stratejik öngörüler ile onları telkin ederek ve girişimler ile harekete geçirerek entegre bir değer zinciri oluşturmuştur.

Diğer bir küreselleşme taraftarı da ilk defa 1989’da John Williamson tarafından kriz yaşamış ülkelerin IMF, Dünya Bankası (WB) ve ABD Hazine Bakanlığı gibi Washington D.C. temelli kurumlarca desteklenmesi için başlatılan ve “standart” bir reform paketi oluşturacağı düşünülen on özel ekonomik politika önerisini (maliye politikasında disiplin, kamu harcamalarının yeniden dağılımı, vergi reformu, piyasaca belirlenen faiz oranı, rekabetçi döviz kuru, ticaretin liberalizasyonu, DYY girişlerinin liberalizasyonu, özelleştirme, kısıtlayıcı şartların kaldırılması ve özel mülkiyet hakkının korunması) içeren Washington Konsensüsü’dür.

Bu tarihten bu yana “Washington Konsensüsü” terimi, piyasa mekanizmasının daha geniş rol aldığı ve devletin kısıtlı rolünün olduğu ve bazen de neo-liberalizm veya piyasa fundamentalizmi olarak adlandırılan daha az kısıtlayıcı politikaları içerecek şekilde kullanılan ikinci bir anlam kazanmıştır.

Özellikle bu ikinci ve daha geniş formulasyonu ile Washington Konsensüsü, daha az gelişmiş ülkeleri büyük ÇUŞ’lardan ve bunların gelişmiş Birinci Dünya Ekonomilerindeki zengin sahiplerinden gelecek yatırımlara açmanın bir yolu olarak gören birey ve grupların sert eleştirilerinin hedefi olmuştur.

Eleştiriler Washington Konsensüsü politikalarının hatalı olduğuna inandıkları noktada sıklıkla 1999-2002 Arjantin ekonomik krizine göndermeler yapmaktadır çünkü Arjantin daha önce Washington Konsensüsü politikalarının çoğunu uygulamıştır. Öte yandan bazı ekonomistler Arjantin’in Konsensüs politikalarını ne kadar uyguladığını sorgulamaktadır.

Noam Chomsky, Susan George ve Naomi Klein gibi pek çok ticaret liberalizasyonu eleştirmeni Washington Konsensüsü’nü azgelişmiş ülkelerin emek piyasalarını, daha gelişmiş ekonomilerin firmalarının sömürüsüne açmanın bir yolu olarak göstermektedir. Gümrük tarifeleri ve diğer ticaret engellerindeki düşüşler malların sınırlar arasında piyasa güçlerine göre serbest hareketine izin vermektedir, fakat sıkı vize kurallarından dolayı emek serbestçe hareket edememektedir. Bu durum malların az gelişmiş ülkelerde ucuz emek kullanılarak üretildiği ve sonrasında eleştirilerin, çoğunu ÇUŞ’ların elde ettiği yüksek kar marjı olarak adlandırdığı fiyatlarla zengin Birinci Dünya Ekonomilerine ihraç edildiği ve satıldığı bir ekonomik iklim yaratmaktadır. Eleştiriler Üçüncü Dünya Ekonomilerindeki işçilerin fakir kaldığını söylemektedir; ticaret liberalizasyonu öncesine göre daha fazla ücret alsalar da bunlar enflasyon tarafından yok edilmektedir. ÇUŞ’ların sahipleri daha da zenginleşmekte iken Birinci Dünya Ekonomisi işçileri de işsiz kalmaktadırlar.

Bazı gerçekleşmeler sonucunda bir kısım eleştiriler veya tüm eleştiriler Washington Konsensüsü savunucuları tarafından reddedilmektedir. Örneğin gelişmekte olan ülkelerin çoğunda enflasyon son yılların en düşük seviyesindedir. Yabancı sermaye ile kurulmuş fabrikalardaki işçiler yerel işletmelerdeki standart ücretlerden daha fazla ücret almakta ve daha iyi çalışma koşullarına sahip olmaktadırlar. Latin Amerika’nın çoğunda son yıllardaki ekonomik büyüme tarihin en yüksek seviyesinde ve borç seviyeleri de ekonomilerin boyutuna göre daha önceki yıllara göre oldukça düşük seviyelerdedir. Bu makroekonomik gelişmelere rağmen Latin Amerika’da yoksulluk ve eşitsizlik yüksek seviyelerdedir. Yaklaşık her üç insandan biri hala günlük 2 doların altında gelire sahiptir. Yine nüfusun yaklaşık üçte biri elektrik veya temel sağlık hizmetlerinden yoksundur ve tahminen 10 milyon çocuk yetersiz beslenmeden mağdurdur.


Yüklə 455,49 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   12




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin