Muhabbetname



Yüklə 1,6 Mb.
səhifə16/83
tarix12.08.2018
ölçüsü1,6 Mb.
#69835
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   83

CUMA


Cuma mü’minlerin bayram günüdür. Bayramın birincisine Ramazan bayramı, ikincisine de Kurban bayramı diyoruz. Üçüncü bayram ise Ramazan bayramı ile Kurban bayramını bünyesinde cem etmiş Cuma bayramıdır.

Yahudilerin bayram günü Cumartesidir. Hıristiyanların bayramı Pazar günüdür. Mü’minlerin bayramı ise Cuma günüdür. Resûlullah (S.A.V.)Efendimiz bir Hadis-i Şerîflerinde “Hz. Îsâ (A.S.)’nın ümmeti 71 fırkadır. Bunun 70 fırkası dalâlette 71’inci fırkası hidâyettedir. Musa (A.S.)’nın ümmeti 72 fırkadır. Bunun 71’i dalâlette 72’ si hidâyettedir. Benim ümmetim ise 73 fırkadır. Bunların da 72’si dalâlette 73’üncüsü Fırka-i Nâciye’dendir.” buyurmuşlardır.

Neden Hz. Îsâ (A.S.) ümmetinin 71 fırkasının 70’i dalâlette biri hidâyettedir. Çünkü Hz. Îsâ (A.S.) tenzih dininde idi. Bu günde kim ki yedi sıfatı ve on duygusu ile Bakara Sûresi 115.”Bununla beraber, doğu da Allah'ın batı da! Nerede yönelseniz, orada Allah'a durulacak yön vardır! Şüphe yok ki Allah'ın rahmeti geniştir ve O, her şeyi bilendir” âyetine mazhar olamamışsa, yani Allah’ın birliğini yedi sıfat ve on duygusu ile -ki 70 eder- şühûd edemezse dalâlette, O’nun birliğini şühûd etmişse hidâyette olduğunu söylemiş oluyor.

Musa (A.S.) da teşbih dininde idi. Onun da ümmeti 72 fırka idi. Yedi sıfat-ı subûtiyesi ve zâhir ve bâtın beşerden on duygusu ile de Allah’ın birliğini Vahdet yönüyle zevk etse Musa (A.S.) dini olan teşbih dinine göre dalâlettedir. Vahdetin bütün sıfatlardan tecellîsini zevk ettiğinde hidâyette olacaktır.

Hz. Muhammed’in dini ise tenzihi ve teşbihi birleştirerek Tevhîd yapan Tevhîd dinidir. Ne Îsâ gibi ne de Musa gibi tenzih ve teşbih yapsa dahi Hz. Muhammed’in dini olan Tevhîd dinine göre dalâlette, tenzih ve teşbihi Tevhîd ettiğinde ancak hidâyette olduğu anlaşılmış oluyor. İşte cuma da bunu remzetmektedir. Üç bayramı birlikte cuma günü kutlayan mü’minler, hem onların bayram zevkini hem de ayrıca Tevhîd olan cuma zevkinin üçünü birden zevk etmektedir. Çünkü bayram dostla görüşmek ve buluşmaktır.

Onun için Cuma namazında iki rek’at farz, dört rek’at ilk sünnet, dört rek’at son sünnetinden başka namaz yoktur. Cuma farzının bir rek’atı kulun Hakk’ta yokluğu, ikinci rek’atta da Hakk’ın kulundan zuhûrâtıdır. Fenâfillâh ve Bekâbillâh rek’atları da diyebiliriz. Bu altı pencereden Hakk’ın bütün tecellîlerini zâhir ve bâtın yönüyle zevk edenler Cumaya çıkmışlardır. Cuma namazını kılanlar için Allah, Cuma Sûresi 10. âyette “Namaz kılındıktan sonra da yeryüzüne dağılın, Allah'ın bol nimetinden nasîb arayın ve Allah'ı çok zikredin ki, kurtuluş bulabilesiniz” buyurmaktadır. Rabbimiz ‘cuma’yı idrâk eden ve zevklenen kullarından eylesin. Âmin.


CUMA GÜNÜ ÜÇ DEFA OKUNAN EZANIN MÂNÂSI


Cuma günü câmilerimizde üç defa ezan okunmaktadır. 1- Minarelerde okunan dış ezan 2- Câmi içinde okunan iç ezan 3- Cuma namazı kılınacağı zaman okunan kâmet ki o da ezandır.

Ezan ne demektir. Ezan namaza davet ve Vahdâniyyet-i İlâhiyeyi, Âdem ve âlem-i kâinata bildirmektir. Dış ezan okunduğunda, bütün mahlûkat, inanan ve inanmayanlar bu daveti duyarlar. Fakat Cenâb-ı Hakk’ın murat etmediği mazharlar, bunu duymalarına rağmen bu davete icabet etmezler. Murad ettiği mazharlar ise, bu davete icabet ederek câmilere gelirler. Cenâb-ı Hakk’ın, celâl ve cemâl tecellî fiilleri Hakk’tır. Mülkünde o abes hiçbir şeyde yaratmamıştır. Âl-i İmrân Sûresi 191. âyeti “Allah bâtıl hiçbir şey yaratmamıştır.” bunun delilidir. İç ezan okununca, imam efendi minberde yedinci basamağa kadar çıkar. Orada hiçbir şey söylemeden, altıncı basamağa inerek va’z u nasihatini verir. Çünkü imam o anda, Resûlullah efendimizi temsil etmektedir. Neden yedinci basamakta va’z u nasihatını yapmadı da, altıncı basamağa inerek va’z u nasihatını yaptı. Çünkü yedinci basamak, Tevhidde görüldüğü gibi, Ahadiyet mertebesini remzettiği için, orada hiç söz ve konuşma olmaz. Birlik yeridir. Konuşma ikiliktedir. Altıncı basamak Tevhiddeki, kavseyn mertebesi olduğundan, peygamber ve vârisleri, va’z u nasihatlarını hep oradan yaparlar. Onun için iç ezanda, Cenâb-ı Hakk’ın sıfatlarından, Vahdâniyyet-i İlahisinin farkıyla bütün tecellîlerinin sergileme davetidir. Artık bu ezanı, Cenâb-ı Hakk’ın murad etmediği dışarıdaki insanlar duymaz. Yalnız Allah’ın murad ettiği kişiler davete icabet ederler ve onlar bu Rahîmiyyet rahmet lütfundan istifade ederler. Üçüncü ezan olan kâmet de, iki rek’at olan Cuma namazının imama uyarak, bu ilâhî Vahdâniyyet zevkinin, mutluluğuna erme davetidir. Bu üç türlü ezan, Cenâb-ı Allah’ın bu mukayyed olan hâdisatta, tenzihe, teşbihe ve tevhide davetten ibarettir. Başka bir deyişle, dış ezan şeriata, iç ezan tarîkat olan ilim ve ahlâk güzelliğine ve üçüncü ezan da hakîkat-i İlâhiye'ye davettir diyebiliriz. Çünkü Cuma’nın içinde üç bayram vardır. Ramazan bayramı, Kurban bayramı ve Cuma onun için tenzih daveti, teşbih daveti ve Tevhîd davetlerinden sonra Cuma ancak kılınabilir. Cuma namazını kadın da olsa erkek de olsa erliğini bulmuş olanlar kılabilir. Şu halde, Cuma günü üç defa iç içe okunan ezanlar, gayriyetten ayniyete doğru vuslat için davetiyelerden ibaret olduğu anlaşılmış olur. Cuma namazı zevkine erebilen bir kişi, bu üç davet mertebelerinden vuslat yaparak, erliğini bulmuş, Tevhîd zevkine sahip olanlardır. Yoksa bu zevke sahip olmayanlar hakîkatte Cumayı taklîd olarak kılmaktadırlar. Sakın “Bizler taklîd Cuma kılıyoruz, öyle ise kılmayıverelim” diye bir fikre kapılmayınız. Zira, taklîd olmazsa tahkike erişilmez. Çırak olunmadan usta olunamadığı gibi. Yeter ki inanç ve hulus-i kalble, bu Rahîmiyyet rahmetine sahip olmak için talip olun. Sizler bildiklerinizle amil olun, Cenâb-ı Allah size bilmediklerinizi ihsân edecektir. Cenâb-ı Allah cümle ümmet-i Muhammede, Cuma’yı kılmayı nasîb ve bu ezanların zevklerine nâil kılsın. Âmin.


CUMA NAMAZININ FARZININ 2, SÜNNETLERİNİN 8 REK’AT OLMASINDAKİ HİKMET NEDİR


Cuma günü, cuma namazının farzı iki rek’at, sünneti ise sekiz rek’at olup, hepsi on rek’atten ibarettir. Cuma günü bu on rek’atten başka da hiçbir namaz yoktur. Cuma vaktinde, vakit namazı olan öğlenin farz ve sünnetleri de iptal edilir.

Cuma namazı, vaktin farzını iptal ederse, öğlenin son sünneti ve zuhru evvel veya zuhru âhir diye kılınan namazlar, kılınır mı Tabii ki kılınması mümkün değildir. Günümüzde maalesef câmilerimizde, taklîd namaz kılanlar için bu kişilerin câmiye ve namaza ısınmalarını sağlamak gâyesiyle, fıkıh âlimlerimiz, bunu fıkıh kitaplarına koymuşlardır. Yoksa Tevhîdde, zanlarla kılınan bir namaz yoktur.

Haftanın ilk günü Cumartesidir. Yahudilerin bayram günüdür. Haftanın ikinci günü Pazar günüdür. Hıristiyanların bayram günüdür. Haftanın son günü ise Cuma’dır. Müslümanların bayram günüdür. Bunu Tevhîd ilminde, tenzih, teşbih ve Tevhîd günleri olarak ifade edebiliriz. İkilikteki kesret zevki Yahudilerin teşbih bayramı, tenzihteki vahdet Hıristiyanların tenzih bayramı, kesret ve vahdeti Cem yaparak Müslümanların Tevhîd Cuma bayramı oluyor.

Cuma namazında üç bayram zevki vardır.

1- Ramazan bayramı zevki

2- Kurban bayramı zevki

3- Cuma bayramı zevki

Malûmunuz bayramlar dost ile buluşmak ve konuşmaktır. Ramazan bayramı zevkinde kulun ayrı, Hakk’ın ayrı idrâkinden Recep, Şaban, Ramazan aylarının tahsili ile, Fenâfillâh olan bir kişi, Şevval ayının birinde, Ramazan ayının zevkiyle bayram yapar. Rûhullah mertebesinden, nevâfil mertebesine tenezzül ederek, kurbiyet yani, teslimiyeti ile, Kurban bayramı zevkini de elde eder. Cuma bayramı olan, kalb mertebesinde, Vahdet ve kesreti cem ederek, evvel, ahir, zâhir, bâtın zevkleriyle zevkiyâb olarak, evvel ve bâtını celâl, zâhir ve ahiri cemâl olarak zevk edip iki rek'atlik Cuma'yı kılmış olur.

Bu iki rek’at Cuma namazının kılınabilmesi için, Cuma farzından evvel, kılınan dört rek’atlık Cumanın ilk sünnet idrâkine vâkıf olması gerekir. Cumanın ilk dört rek’atlık sünnetinin idrâki ile bu namazı kılmayanlar, farz olan iki rek’atlık farz namazı kılamazlar. Biz kılıyoruz ve oluyor da diyenlere, siz taklîd Cumayı kılmışsınız derim. Zira Cumanın dört rek’atlık sünnetinin idrâki ve şuhûdu olmazsa, onun iki rek’atlık farz olan Cuma namazını kılması ve zevk etmesi mümkün değildir. Bir kişi, bu idrâk ve zevke sahip olduktan sonra, işi gereği zaman zaman Cumanın ilk sünnetine yetişememesi veya mazeretinden mütevellit kılamaması mahzur sayılmaz. Çünkü o kişi zaten bu îzâh edilen irfâniyete sahipti. Cumanın ilk dört rek’at sünnetinin idrâki nedir ki, iki rek’at Cumanın farzı o zaman kılmış olsun.

Sünnet Peygamber Efendimizin yaptığı ve “Ben nasıl namaz kılıyorsam, sizler de öyle namaz kılınız.” diye târif ettiğidir. Şu halde zâhirde Peygamberimiz her türlü namazın kaç rek’at olduğunu ve şekillerini bizlere göstermiştir. Bizler de bunu aynı şekilde yaparız. Fakat sünnet olan dört rek’at Cumanın ilk sünnetinin Tevhîd idrâki Hadid Sûresi 3. âyetin “Evvel benim, Âhir benim, Zâhir benim, Bâtın benim” ifadesinin Resûlullah Efendimizden veya vârislerinden öğrenilmesidir.

Bu gün Cenâb-ı Hakk’ın dört yerdeki tecellîlerini bizlere İnsan-ı Kâmiller öğretmektedir. Onun için sünnet denmiştir. Bu dört yerdeki Allah’ın tecellîlerini, Resûlullah Efendimiz veya O’nun vârisleri bizlere öğretmemiş olsalar, Allah’ın zâhir ve bâtındaki iki farz olan şuhûd ve müşâhedesini nasıl yapabiliriz. Onun için bu dört yerdeki tecellîlerini, Resûlullah'dan öğrenemeyenler, evvel ve bâtın celâl yüzü olarak, zâhir ve âhir cemâl yüzü olarak şuhûd ve müşâhede edemezler. Dolayısıyla da dört rek’at sünnete vâkıf olmayanlar, Cenâb-ı Hakk’ın, delilleri olan âyeti, iki rek’at Cuma farzı olarak müşâhede ve zevk edemez. Onun için Cuma günü, öğle namazı bile iptal edilir. Günümüzde Resûlullah Efendimizin vârislerinden, kalp mertebesinde, iki kulakçık ve iki karıncık olarak ifade edilen, vahdet ve kesret tecellîlerini öğrenmek, Resûlullah'tan olduğu için sünnet denmiştir. Tecellîler de, Cenâb-ı Hakk’ın olması nedeniyle farz denmiştir.

Son olarak dört rek’at yine sünnet kılarız. Zira bu kadar büyük bir nimete vâkıf olan kullar, Cenâb-ı Hakk’a teşekkür etmesinler mi Onun için bu âciz kuluna her şeyi yerli yerinde görmek ve zevk etmek nasîb ettiği için, şükür olarak, teşekkür etmek maksadıyla kılınır.”Neden dört rek’attır” denecek olursa, “Hakk’ın dört yerde tecellîsinin müşâhede ve zevki de dört rek’at olur.” derim.

İşte Cuma günü, Cumanın farzından evvel, dört rek’at sünnet, Cuma namazının farzından sonra da, dört rek’at sünnet kılınarak, sekiz rek’at sünnet ve iki rek’at da farz olarak on rek’at olarak Cuma ifâ edilmiş olunur.

Cuma günü Cuma namazından başka da hiçbir namaz yoktur. Zira bu zevke sahip olanlar, üç bayram zevkini de kendilerinde cem ederek, zevk ettikleri için, başkaca bir namazın olmadığını bilirler. Kavseyn mertebesinin zevki ile kılınan bu Cuma namazı bütün kardeşlerime mübarek olsun.

Şu halde, namaz ve her türlü ibâdetlerimiz, bizlerin dâima O’nunla birlikte olma zevkinin idrâki ile, her an O’nunla beraber olduğumuzu zevk etmektir. Bir kişi her varlıkta O’nu şuhûd ederse, O’na karşı takınacağı hâl ve tavır, halka değil, Hakk’a olacağı için dâima Hakk’la beraber olma zevkini ona verecektir. Halka hizmetin ve her türlü muamelenin Hakk’la olması onu hem mutlu edecek, hem de dâima Mi’rac hâli zuhûr etmiş olacaktır.

Cenâb-ı Hakk’ın her varlıktaki cemâl yüzünü görmek ve bütün icraatını bu minval üzere uygulayıp, Kur’ân-ı Kerîm’in yapın diye emrettiklerini yapmak, yasak ettiklerinden uzak durup yapmamak, bir kişi için dünya ve Âhiret mükafatı olarak yetmez mi. Onun için, zâhir ve bâtın abdestimiz ile kendimizi temizleyip, yaşam içinde bunu uygulamalıyız. Abdest ve namaz gibi bütün ibâdetler, hakikî yaşamımızda gâyenin tahakkuku için, birer araç ve gereçtir. Bu aletlerle, sanatımızın mahsulü olan eserimizi meydana getiremiyorsak, bu araç ve gereçler, ne kadar çok olursa olsun, hiçbir faydasının olmadığını görürüz.

İslamiyet bizlere, her şeyde peşin alış veriş yapmamızı öneriyor.”Sen burada bol bol ibâdet yap, Cenâb-ı Hakk inşâallah Âhirette mükâfatını verecektir.” diyenlere inanmayınız. Kur’ân-ı Kerîm İsra Sûresi 72. âyet “Kim ki dünyada kör olursa, o Âhirette de kördür” buyruluyor. Şu halde, yaptığımız ibâdetle hicâblarımızı açıp, cehâlet ve gayriyet temizliğini yaptığımızda, dünyada körlükten kurtulduğumuz için, Âhirette de körlükten kurtulmuş oluruz. Burada bilinçli olarak cehâlet temizliğini sağlayamamışsak, Âhirette Cenâb-ı Hakk bize Cemalini gösterecek diye boşuna beklemeyelim. Çünkü, biraz evvelki âyet, net ve kesin olarak bunu ifade etmiştir. Sen âyetleri bırakır da, falan feşmekânın sözüne bakarsan, sen de öyle olursun.”Hoca efendiler bizlere bu güne kadar, mânâsını bilmeden de, Kur’ân’ı oku, ibâdetlerini de yap dediler.” dersen, ben de sana derim ki “Seni o eski cehâletinden ve ibâdetsizliğinden kurtarmak için, o demde onların sözleri doğrudur. Ama sen artık ibâdet edebilen, yüzünü Hakk’a çevirmiş bir kişi olarak, daha iyiyi, daha güzeli yapmak mecburiyetinde kendini hissetmelisin.” Peygamberimiz, “İki günü denk olan aldanmıştır” buyurmuşlardır.

Yaptığın ibâdetlerin, sana fayda sağlayıp sağlamadığını, her zaman muhasebe yapmalısın. Yoksa aldananlardan olursun. Bunları bilmiyorsan, git bir bilene sor, öğren. Yoksa taklîd içinde, uğraşır durursun. Temizliğini de sağlayamazsın. Cenâb-ı Hakk zâhir ve bâtın abdest alarak, dünya ve Âhiret yaşamımızda her türlü temizliği zevk ettirmek nasîb etsin. Âmin.


Yüklə 1,6 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   83




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin