Zeynep Ahunbay:
Teşekkürler, Sayın meslektaşımız Giora’ya. Gerçekten ilginç bir sunum yaptı, deneyimlerini bizlerle paylaştı. Umuyorum, bildiriler yayınlanır ve daha fazla kişi bu sunumdan yararlanır. Bir sonraki konuşmacımız, “ Kıbrıs’la ilgili konuşacak, Kıbrıs örneği birlikte çalışma ve ortak kültürel mirasımızı koruma “ konulu iki konuşmacımız var, ilk konuşmacımız koruma alanında uzman mimar Athina Papadopoulou. İkincisi de yine koruma alanında uzmanlaşmış mimar İlkay Feridun. Öncelikle Sayın Papadopoulou söz sizin.
Athina Papadopoulo:
Öncelikle Edirne Belediyesi’ne teşekkür etmek isterim. Nur Hanım’a teşekkür etmek istiyorum, Nevzat Bey’e teşekkür etmek istiyorum, misafirperverliklerinden dolayı ve bu mükemmel toplantıyı, mükemmel bir biçimde düzenledikleri için. Kısa bir konuşmam olacak, biraz buradaki ana konudan farklı, ana temadan uzak, fakat bizim için çok önemli bir şey. Kıbrıslılar için çok önemli bir şey. Hem Kıbrıslı Türkler hem de Kıbrıslı Rumlar için önemli bir şey var. Burada beraber bulunmamız böyle bir fırsatımızın olması ve olumlu ve yapıcı çalışmalar alanında Kıbrıs’ta yaptıklarımızı ele almamız ve böylece ortak kültürel mirasımızı korumamız. Power pointim yok. Sadece kısa bir konuşmam var. Kıbrıslı Rumlar ve Türkler için işbirliği elbette yeni bir şey değil. Belki bazılarımız benim 2006 da Patras’da yaptığım konuşmayı hatırlarsanız, İlkay arkadaşımız size kendisinin yaptığı bazı çalışmalardan söz edecek. Son 30 sene içerisinde yaptıklarını anlatacak. İki taraflı Lefkoşe Nizam Planı ile ilgili. Yeni kurulmuş teknik bir komite var, kültürel mirasla ilgili. Ben ve Emine Pilli onun üzerinde çalışmaktayız. Nisan 2008’de bu iki taraflı iki toplumdan gelen kişilerin oluşturduğu teknik gruplar, ölçümlerle ilgili bazı çalışmalar yaptılar. İkili iki toplumdan iki lider burada liderlik yaptı. Böylesi bir teknik komite, kültürel mirasla ilgili çalışmalarda çaba sarf etmeye başladı.
Bunun çalışma sahası temelde üç ana eksene dayanıyordu. Biri etkili bir mekânizmanın hazırlanması, fiziksel olarak kültürel mirasın korunması ve restorasyonu için adada. İkinci olarak kültürel mirasa saygının sağlanması, bunun için de eğitimden yararlanılması. Üçüncü olarak da işbirliği, böylece kaçakçılığın engellenmesi, kültürel, sanatsal eserlerin kaçakçılığının engellenmesi. Geride bırakılan yıllarda, bu ikili gurup dört ana karara vardı , ve uygulama ile şu anda devam edilmekte. Bunlardan birincisi, interaktif bir cd-rom şeklinde bir eğitim programı hazırlanmasıydı. 8-12 yaş aralığındaki çocuklar burada hedef kitleydi. Bu çocukların ortak kültürel mirası anlamasını, korumasını sağlamak amaçlanıyordu. İkinci olarak, pilot projeler yapıldı. İki anıtın restorasyonu devam ediyor. Üçüncü karar, kapsamlı ortak bir envanterin oluşturulması idi Kıbrıs’ın geneli, tamamı için. Dördüncüsü de bir istişare kurulu, bir danışma kurulu kurmaktı. Taşınmaz kültürel mirasın korunması, restorasyonun devamlılığının sağlanması için. Bunlar tabii pek çoğumuz için çok teorik gelebilir. Sizi temin ederim ki bunlar önemli adımlar ve bunlarla fiziksel olarak projelerin gerçekleştirilmesi mümkün olacak. En önemli şey de şu, burada kararlaştırılmış belli bir şemsiye var. İnsanlar bu yönde çalışmalar yapıyorlar. Sadece teknik çalışmalar yapılmıyor, bizim gibi profesyonellerin yanı sıra politikacılar da çalışmalar yapıyorlar. Dolayısıyla bu önemli adımları attıktan sonra inanıyoruz ki ortak mirasımız korunulacak ve devam edecek, yaşatılacak. Daha temel düzeyde, esas düzeyde, daha ileri düzeyde koruma yapılacak. Daha önce yönetim planlarıyla ilgili değinilen bazı konular oldu. Değerlerin ortaya konulmasından bahsedildi, anıtlarla ve sitlerle ilgili. Şimdi arkadaşım İlkay kendi deneyimleri ile ilgili birkaç sözcük söyleyecek, çok teşekkür ediyorum ilginiz için.
İlkay Feridun:
Çok hazırlıksız olarak karşınıza çıktığım için kendi lisanımdan sizlere daha doğru şeyler aktara bileceğimi düşünerek Türkçe konuşmayı tercih ediyorum. Her şeyden önce değerli okul arkadaşım Nur Akın bizi hatırladı ve Nevzat İlhan da ayni şekilde bizi hatırlayıp Edirne Belediyesinin davetlisi olarak bizleri de bu değerli toplantıya, sempozyuma davet ettikleri için çok teşekkür ediyorum. Bu sempozyumun çok önemli bir noktası da değerli hocam Cevat Erder’in onuruna yapılmış olmasıdır. Bizi yetiştiren, bize restorasyonun teorisini öğreten, bize restorasyonun uluslar arası ilişkilerini kafamıza kazırcasına yetiştiren değerli hocama çok şeyler borçlu olduğumu düşünüyorum. Eğer bu gün karşınızda konuşur durumdaysam hep bunları beni yetiştiren okuluma ve hocalarıma borçluyum, çok teşekkür ediyorum.
Restorasyon masterı yapan bir genç eleman olarak 75 yılında kendi ülkeme dönüp Kuzey Kıbrıs’ta restorasyon konusunda çalışmak durumunda kaldım. Eski Eserler Dairesi’nde 31 yıl fiilen hizmet yaptım. Bunun 25 yılını konservasyon uzmanı olarak, yedi yılını da müdürlük gibi zor bir görevi üstlenerek yürütmeye çalıştım, ve restorasyonun kuzeydeki öncüsü olmak durumunda kaldım. Çünkü tek restorasyon uzmanıydım. Düşünebiliyor musunuz? 17 yıl tek başıma tek bir uzman olarak kültür mirasımızı doğru bir şekilde restore etme görevini çok genç, bu işin sadece teorisini bilen bir insan olarak üstlenmek durumunda kaldım. Dolayısıyla sizlerle ortak çalışmanın önemine değinmek istiyorum. Lefkoşe Master Planı 1980 yılında iki yürekli insanın iki değerli belediye başkanının Mustafa Akıncı ki oda bir mimardır, Lellos Dimitriakis bir avukattır. Bu iki yürekli insan, güven eksikliğinin had safhada olduğu bir dönemde bir araya gelip çok cesur bir karar alarak bölünmüş bir şehir olan Lefkoşa’nın ortak planını yapma kararı alıyorlar. Ve bizler de genç teknik elemanlar olarak çeşitli meslek dallarında bir araya gelip ki düşünemeyeceğiniz formalitelerle bir araya gelme şansımız vardı. Ortak bölgedeki Nitra Palas Otel’de haftada bir biraraya gelen bu teknik grup kendi yüreğini, bilgisini, isteğini koyarak çok cesur bir plan hazırladılar. Lefkoşa Master Planı iki aşamalıdır. Birisi, barış olması durumunda çalışacak bir plan, birisi de ayrı, kapalı, ayrı bölgelerde işleyecek bir plan olarak hazırlanmıştır. Ben de genç bir konservasyon uzmanı olarak Lefkoşa Surlar İçi’nin koruma planında aktif görev aldım. Ve değerli meslektaşlarımla birçok bilgi paylaşımını sürdürerek bu planı 1985 yılında hazırladık. Tabi bu Lefkoşa master planının bize, bilhassa bizim bölgemizdeki kapalı imkânlar içinde çalışmak zorunda kalan bizlere çok faydası olmuştur. Uluslararası uzmanlarla çalışmak durumunda bulunduk. Yurtdışı seyahatlerimiz oldu teknik ekip olarak, iki bölgeli teknik ekip olarak. Ve bilgi dağarcığımızı geliştirdik. Yabancı ülkelerdeki uygulamaları görme durumunda kaldık ve bunları döndüğümüzde ülkemizdeki uygulamalarda, uygulamaya çalıştık. Tabi biliyorsunuz koruma yürek ister. Cesaret ister. Para ister. Birçok şeyin bir araya gelmesiyle mümkün olan bir çalışmadır. Dolayısıyla uluslararası çalışma ve katkıların sonsuz yararı vardır. Lefkoşa Master Planı bir öncü, ilk başlatılan bir ortak çalışma olması dolayısıyla çok önemlidir. Bunu, akabinde diğer çalışmalar izlemiştir. Ve şu anda gördüğünüz gibi yeni teknik heyetler daha güven ortamında bir araya gelip ortak mirasımızı koruma çalışmalarını yürütmektedirler. 1987 yılında bikomünal projeler uygulamaya konulmuştur Lefkoşa master plan çalışmaları kapsamında. Mesela Lefkoşa Surları içindeki Arap Ahmet Mahallesi bizim bölgede, güneyde Klitoniyahidis bölgesi özel projeler olarak öne çıkmıştır. Ve biz bütün gerçekleştirdiğimiz projelerde Lefkoşa’da bu master planı hedef alarak uygulama yaptık. Son olarak sizlerle şu gururu paylaşmak istiyorum, son yine Lefkoşa Master Planı çerçevesinde UNTPPFF katkılarıyla benim de danışman olarak, koruma danışmanı olarak görev aldığım Bedesten restorasyonu orijinalde St. Nikolas kilisesi 14.asrın 15. asrın Gotik mimarinin en güzel örneklerinden olan ve çok kötü durumda yarı yıkık durumda olan Osmanlı döneminde kapalı market olarak kullanılan Bedesten binasının restorasyonunu çok yeni olarak uluslararası imkânlarla ve bizler yerli elemanlar birlikte çalışarak tamamladık ve European Nostra ödülünü kazandık. Bu gururu da sizlerle paylaşmak istiyorum. Bizlere fırsat verdiğiniz için çok teşekkür ediyorum. Bizim küçücük adamıza sizleri bekliyoruz. Başardıklarımızı ve başaramadıklarımızı sizlerle paylaşmak istiyoruz. Çok teşekkür ediyorum.
Her iki konuşmacıya da teşekkür etmek istiyoruz. Sayın Papadopoulo gelebilir misiniz? Bu ortak kültürel mirasın koruma çalışmasını tebrik etmek istiyoruz, lütfen gelin. Bu sanırım bir işbirliğidir barış ve kültürel miras için, çok teşekkürler. Şimdi sabahki oturumun sonuna geldik 15 dakikalık kahve aramız var. Son oturum, sonuç ve deklerasyondan oluşacaktır. İlginiz için çok teşekkür ederim.
OTURUM 5
Mesude Şenol
Sevgili konuklar sempozyumumuzun bugünkü 2. oturumunun başkanı Alvaro Gomez Ferrer-Bayo. Sözü kendisine bırakıyoruz buyurun.
Alvaro Gomez Ferrer-Bayo:
Çok teşekkürler 5. oturumu açıyorum bir takım değişiklikler var. Öncelikle sözü meslekdaşımız Christopher Pound’a bırakacağım. Kendisi kısa bir sunum yapacak. Ardından Emre Mardan ve Ray Bondin tavsiyeleri sunacak. Nihai oturum yapılacak Buyurun
Christopher Pound:
Teşekkür ediyorum. Ben sizin programınızda sürpriz bir kişiyim o yüzden çok hızlı konuşacağım. Çok kısaca yönettiğim değerlerden bahsetmek istiyorum. Öncelikle Mardin’den başlayacağım. Bir rapor hazırladım Mardin için adaylık başladığında. Burası istisnai muazzam bir yer. Bu tepelerin kenarında, bu düzlemin kenarında bir yer (Bkz. Resim 1). Mardin mutlaka Dünya Mirası Listesi’nde olmak zorunda ama problemler var. Burası Eski Şehir, burası citadel (Bkz. Harita 1), burası gördüğümüz doğudaki manastır, citadel burada, manastır şurada (Bkz. Resim 2). Buranın doğal yapısı da son derecede özel. Raporumu yazarken UNESCO için bütün özellikleri sıraladım, bu sitin özelliklerini sıraladım ve bunları belli kıstaslarla bağlantılı olarak değerlendirdim. Artı kültürel kıstaslar. Şunu fark ettim; çok önemli gördüğüm şeyleri buraya koyarken belli kümelenmeler oluştu. Ve şöyle bir sonuca vardım, bu soyut değerler gündeme getirilmeye değer. Biraz süre geçti 6 ay kadar bir süre. Norveçlilerden oluşan bir grup ile beraberdim. Røros’a bakıyoruz. Burası İsveç-Norveç yüksek platolarında bir yer. Burada bakır işletmeciliği var (Bkz. Resim 3). Dünya Mirası Listesi’ne koyduğumuz ilk yerlerden biri. Kuzey Rönesans inşaatı yapımını görüyoruz. Pek çok özelliği, esasında Norveçliler’in ilk seferinde dâhil etmediği şeyler. Küçük grubumuz ile karlı bir yerde oturduk bütün bu önemli gördüğümüz şeyleri sıraladık, belirli kıstasların karşılandığını gördük. Fakat bunlar soyut değerlerdi ve bunların da mutlaka kayda değer olduğunu fark ettik. Norveç devleti yeniden bir adaylık gündeme getirecek bu bölgenin genişletilmesi için fakat bu rurals adlandırma listesine, adaylık listesine girdiğinde de kıstaslarından birine ilişkin bir öneride bulunuldu.
Değerlerin sunumuna ilişkin burada oldukça sağlam, oldukça net bir çalışma görüyoruz. Fakat bizim bir sit’e nasıl bir cevap verdiğimize dair her şeyi ortaya koymuyor. Bizim ofisimizde şöyle teklifleri götürüyoruz; sit’le ilgili deyimleri, duygularımızı, sembolik önemini ortaya koyuyoruz. Bunları bir araya getiriyoruz ve böylece önerilerimiz oluşuyor. Ekibin bazı üyeleri Aday’ı bu camia için hazırlarken, hatırlıyorum her kıstasa ilişkin bir test uyguluyorduk. Değerlendirme görevlileri bu aday gösteriminin o teste uyup uymadığını değerlendiriyor (Bkz. Resim 4).
Yani aynı zamanda teklifi ve değerlerin ne şekilde arz edildiğine bakıyorlar. Problemlerimizden biri şu; mirasımızı korumak. Burası bizim mirasımız, bunun korunması normalde bizim gördüğümüz, dokunduğumuz, ölçebildiğimiz şeylere ilişkin oluyor ve esas mesele buranın ruhunu yakalamak. Yani soyut olanı yakalamak. Onun da korunması gerekiyor. Bu da yönetim planları ile yapılan bir şey. Ve yönetim rejimi ile yapılan bir şey. Bir süre önce, pardon burada benim eski bir versiyonum var. Kısa bir süre önce bir nominasyon, bir adaylık gösterme çalışmamız oldu. Bir kanal için kuzey batıda, son temmuz ayında. Kanal gerçekten inanılmaz bir mühendislik çalışması eseri. Ama aynı zamanda etrafında inanılmaz bir doğal güzellik var (Bkz. Resim 5). Bununla bağlantılı olarak Telfork mühendislik ile buradaki ilgili kişi, şahıs ve onun şaheserinden yola çıkarak bir aday gösterme sürecimiz oldu. Adaylık guide iyi gitti, yönetim planı iyi karşılandı. Ve UNESCO bunun gördükleri iyi adaylardan biri olduğunu belirtti son seneler için. Ardından kapsamlı bir değerlendirme yapıldı değerlerle ilgili, özelliklerle ilgili. Burada görebiliyorsunuz (Bkz. Resim 6). Ve ölçebileceğimiz değer, özellikleriyle ilgili, burada soyut boyutlarda değerlendirildi. Yani ilk bakışta görülmeyen bazı özellikler buraya ilişkin. İlk girişiminde bu özeti değerlendirirken örneğin burada bir matris oluşturduk, bir tablo oluşturduk. Ekip dosyayı hazırlarken her özelliğe baktı ve bunları bir öneriyle ve kıstaslardan biriyle bağlantılı olarak ortaya koydu. Biz bu örnekte soyut boyutlara baktık ve bunlara birer cevap bulduk. Bath, Dünya Mirası Listesi’ne 20 sene önce 1987’de girdi (Bkz. Resim 7). O zamanlar adaylık belgelerini hazırlayanlar arkeolojiye, binalara baktılar ve burada bu hazırlığı yapan kişinin gördüğü değerler sadece ölçebileceği, görebileceği şeylerdi. Esasında bunun üzerinde çok daha karmaşık değerler var. Kısa bir süre önce bir müşterimiz bu şehrin değerlerini de ortaya koymamızı bizden istedi. Burada biz ilk baştaki o kıstaslardan çok daha ötesine baktık. Yani UNESCO’nun kıstaslarının ötesine baktık. Bu bir şaheser. Şaheser özelliklerini taşıyan insan etkisi var. Kıstaslar elbette değişti. Aynı zamanda mimari ve şehir planlama bakış açısıyla da değerlendirdik. Mardin ve Røros için aynı yolu izlemiştik. Belli konuları belirledik başlıklar halinde. Her bir konunun başlığı için ayrı bir think–thank oturumu yaptık. Termal sular. Termal suları burada görüyorsunuz (Bkz. Resim 8). Şehrin başlangıç kısmında. Çok da önemli. Şehrin orda olmasının ana sebeplerinden birisi de o. ayrıca Romalıların banyoları vardı. Kentlerin aynı şekilde kutsal suları vardı. Buranın aynı zamanda dini bir boyutu da var. Romalılar farklıydı. Onlarda dini bir şey değildi bu termal sular. Onların sadece kaliteli yaşamlarının bir gereğiydi, sosyal bir şeydi ve bakım için kullanılan bir yerdi. Bunun dışında sağlık için de otacılık için de burası kullanıldı. Burada bir sağlık kurumu, Şurada vardı. Görüyorsunuz. Termal sular burada, banyolar şurada, hamamlar (Bkz. Resim 9). Bu esasında pek iyi araştırılmamış bir konuydu. Yani ilk adaylık sürecinde atlanmış, ihmal edilmiş bir şeydi. Esasında burası bin sene boyunca sağlık için kullanılmış bir yerdi. Çok da önemli bir tıp alanı olarak da görülüyordu. Rönesans Dönemi’nde incelenen bir şeydi bu aynı zamanda. Bu da 16.yy.’daki hali (Bkz. Resim 10). Ardından 18.yy spa’sı karşımıza geliyor. Burada pek çok farklı faaliyet gözümüze çarpıyor. Sağlıktan farklı olarak sosyal etkinlikler de yapılıyor. Büyük bir değişim gerçekleşiyor. İnsanlar birbirleriyle tanışıyorlar. Toplumda bir değişim oluyor 18.yy içerisinde İngiltere’de Ve burada doğal güzelliklerin de takdirine ilişkin bir gelişim görüyoruz (Bkz. Resim 11). Burada doğal güzellikler var. 18.yy. estetiğinin bir boyutu da bu tepelerin ve etrafındaki diğer peyzaj yapılarının fark edilmesi. 18.yy’da bütün şehrin etrafı yemyeşil tepelerle çevrili. 18.yy aydınlanma burada İngiltere’de oluyor. Tıp gelişiyor, değişen yaklaşımlar karşımıza çıkıyor. Edebiyatta ve bilimde, fende gelişmeler şuradaki, şu kurumda yönlendiriliyor (Bkz. Resim 12). Bu aydınlanma İngiltere’de, İskoçya’da önemli bir rol oynuyor. Buradaki banyoların, hamamların da önemli bir rolü var. Buna ilişkin yazılmış şiirler, romanlar var. Aynı zamanda kadının özgürleşmesi de burada önemli bir diğer gelişme. Toplumda ciddi bir değişim var. Ve bu da soyut tarafının bir diğer boyutu Baht’ın. Bir de şöyle bir analizimiz var Bath’ın özel olmasına sebep olan bir diğer şey de 20.yy.’daki gelişmeler. Burada bizim küçük bir şehrimiz var. 18.yy.’a ait gelişim alanları var.1930’lardan itibaren gelişen bazı yerler var. Burada bu doğal güzellikler koruma alanının bir parçasını teşkil ediyor. Bunlar farklı şekillerde korunuyorlar. Hem özel girişimlerle hem de planlama sistemleriyle. Ta bugüne kadar koruna gelmişler. Bu sayede, bir şehir bu şekilde tutulmuş. 20.yy boyunca da böyle kalmış ve planlamada belli ilerlemeler olmuş. Bütün bunları bir araya getiriyoruz. Burada bir örümcek ağımız oluşuyor, bir dizi önerilerimiz oluşuyor (Bkz. Resim 13). Ve bazı belli kıstasların, esasında doğada kullanılan kıstasların üzerine inşa edilebileceğini görüyoruz. Bu öneride bu boyutların bazılarını kültürel boyutla ilişkilendirmemiz mümkün. Buna ilişkin detaylara girebilirdim fakat şu anda mümkün olmayacak. Bizim hali hazırda bize verilmiş kıstasların üzerine ilave ettiklerimiz bir şekilde. 10 gün içerisinde başka bir toplantımız olacak. Burada esasında oldukça basit olan bir yönetim planı incelemesi yapacağız. Değer nedir? Bununla ilgili neler yapılacaktır? sorularını soracağız. Şehir konseyi, belediye meclisi şehirleri temizlemeye devam edecek, ışıkları yakmaya devam edecek. Normalde yaptıklarını yapacaklar. Ama bir de özel bazı özellikler var ki bunlara eğileceğiz. Önümüzdeki hafta daha doğrusu 10 gün sonra guruba ben danışmanlık yapacağım, tavsiyelerde bulunacağım. Diyeceğim ki bunların dışında sizin bir yükümlülüğe de eğilmeniz gerek. Bunlar UNESCO Konvansiyonu’nun bize sunduğu şeyler. Yani yönetim planımızın tüm bu boyutlara ilişkin cevaplar veriyor olması ve bunların nasıl değerlerle bağlantılı olduğunu ortaya koyuyor olması gerekir. Koruma ile ilgili olarak; koruma bağlamında pek çok soyut değerimiz var. Bunlarla şimdi ne yapacağımızı biliyoruz. Bu soyut değerleri eğer dile getirebilirsek bir şekilde, o zaman bunların korunabilmesi için neler yapabileceğimizi de ortaya koyabiliriz. Yönetim planı UNESCO yükümlülüklerine dayalı olacaktır elbette. Fakat her zaman koruma şehrin merkezinde, aynı zamanda yeşil kısımlarında belli bir planlama sistemine dayanıyor olmalı. Yoğun trafik ve yoğun trafikle ilgili problemlerin çözümlenmesi. Bu binalara karşı oluşan tehditler. Şu otobüsler örneğin bu temelleri sarıyor, temelleri zedeliyor, onlara zarar veriyor.
Bunun dışında bir koruma programımız var. Bu program 50 yıldır devam etmekte olan bir şey. Biz bu binaların restorasyonu için çaba sarf ediyoruz. Bu insanlar binaları kesiyorlar, düzeltiyorlar, restore ediyorlar buradaki taşları. Çok uzun bir süredir ileri gelen restorasyon çalışmalarımız var, devam ediyor (Bkz. Resim 14). Bunun dışında değerlerin sunumu önemli. Burada gördüğümüz kişiler, olan çalışmalarını sunuyorlar. Belli işaretlemeler var. Belli izahatlar var bir şehrin neden değerli bir yer olduğuna dair. Eğitim sürecimizde var. Pek çok öğrencimiz buraya geliyor. Özellikle, aynı zamanda, Avrupa’nın geri kalan yerlerinden geliyorlar. İngilizce öğrenmeye geliyorlar örneğin Bath’a. Bu küçük çocuklara örneğin şehrin değerleri ile ilgili eğitim veriyorlar. Onlar da çok istekli oluyorlar zaten, bunların korunması, farklı şekillerde muhafazası için çaba sarf etmeye (Bkz. Resim 15). Soyut değerlerimizi korumaktan bahsettik. Aynı zamanda mirasın korunması da önemli. Dokunun korunması için 2. bir oluşum daha var. O da gelişim planı. Bu da yasal nitelikli bir plan. Ben Bath şehrini 2 defa teklif ettim. Böylesi belgeler belli şekillerde düzenlenmesi, korunması, saklanması, olduğu gibi tutulması gereken şeylerle ilgili. Bu da işte yönetim planının diğer ayağını oluşturuyor. Bu kadar. Çok teşekkür ediyorum.
Alvaro Gomez Ferrer Bayo:
Teşekkürler Chris. Her zaman harika sunumlar yapıyorsunuz. Her zaman harika slaytlar gösteriyorsunuz. Ve gayet de öğretici oluyor. Çok çok teşekkürler sunumunuz için. Şimdi arkadaşlarımız Ray Bondin’i, Sayın Emre Madran’ı buraya davet etmek isterim oturumu kapatmaları için ve bize tavsiyelerde bulunmaları için.
Ray Bondin:
Sistem nasıl? Genel yorumları olanlar varsa lütfen buyurun. Çok kısaca lütfen.
Paolo Motto:
Ben sadece şahsi bazı yorumlar yapmak istiyorum. Bu 2 gün içerisinde çok ilginç yorumlar dinledik. Benim adım Paolo Motto. Ben CIVVIH üyesiyim. Geçen sene bu göreve geldim. 20 senedir Avrupa’nın rehabilitasyonuyla, iyileştirmeyle, kentsel gelişimle, sürdürülebilir gelişimle ilgili problemleriyle uğraşmaktayım. Yani bütün bu gördüğümüz konularla yakından alakalıyım. Ray Bondin’in ve diğer arkadaşlarımızın ele aldığı konularla ilişkili çabalarım oldu. Kendileri ile çok benzer çalışmalar yaptık. Dolayısıyla bu faaliyetlerde rol oynamak çok ilgi çekici bir deneyim oldu. Farklı ülkelerden sunumları izledim, dinledim. Farklı örnekleri inceledik. Evet belli konular vardı, belli meseleler vardı ki bunlar ortak ve çok önemli. Her şeyden en önemlisi kültürel değerler. Quebec’te geçen Ekim’de beyan edilen şeyler genel geçer her yer için. Mesela her yerin diğer yerlerden farklı olduğu, her yerin kendine ait özelliklerinin olduğu ilkesine dayanıyor söyleyeceklerim. Ulusal pardon doğal, soyut değerler, bunların hepsi özgün. Bizim bağlamımızda şehirler, miras, kasabalardan bahsediyoruz.
Arkeolojik sitler, kentsel gerçekliklerden bahsetmekten ziyade biz bütün bu faaliyetlerin kompleks, karmaşık, bütünlük içerisinde, bütününü ele almalıyız. Mesela İstanbul dediğim zaman bu Ayasofya’dan, Sultanahmet’ten oluşmaz. Bir bütündür. Bunun içinde Kapalı Çarşı da vardır, Boğaz da vardır, pek çok şey vardır. Bütünsel düşünmeliyiz. Ben İtalya’da yaşıyorum küçük bir bölgede, küçük bir Orta Çağdan kalma bir yerde. Ve bizdeki miras sadece anıtlardan oluşmuyor. Bunun dışında sanatsal diğer eserlerden, yemekten oluşuyor. Oranın peyzajı, oranın doğal güzellikleri, yaşam tarzı v.s. hepsi bunların birden oluşturuyor. Bu da çok önemli bir şeydir. Aklımızda tutmamız gereken şey bu bütünlükçü yaklaşım olmalı. Giora’nın sunumunda da bahsedildi. Bütün faaliyetlerin bütünlüğü esastır. 2. olarak da mutlak bir gerçek var, mutlak bir ihtiyaç var. Yönetime, yönetim planlarına, kalkınma planlarına, gelişme planlarına, yerel planlara; dolayısıyla çok ilginç bir şey. Edirne’nin gerçekten önünde güzel bir fırsat var. Planlamacı, baştaki Belediye başkanı. Belediye başkanının bir planlamacı olması gerçekten bir fırsat. Çünkü bakış açısı çok önemli burada. Bu önemli bir fırsat. Ülkemizde, politikada pek çok tanımlama yapılıyor. İlerleme kaydediyoruz. Belli araçlar var elimizde. Değerli araçlar da var, mali araçlar da var. Planlama süreçlerimizi bu sayede yürütüyoruz. Planlama olmazsa eğer, iyi bir program yürütmek mirasların korunması için imkânsız olacaktır. Dolayısıyla her zaman katılımcı, uzlaşıcı olmak zorundayız. Eğer paydaşlar, eğer nihai yararlanıcılar veyahut vatandaşlar anlamıyorsa, bilmiyorsa neyin olup bittiğini, onların iştiraki yoksa o plan, o koruma başarılı bir şekilde yürütülemeyecektir. 3. bir madde daha var. Çok kısa anlatacağım. Hedefler. Elbette bir şehir miras listesine girmek istediği zaman burada ekonomik ve sosyal durum iyiye gidecektir. Mesela turizm burada bir boyuttur. Turizm esasında bu araçlardan sadece biridir. İyi bir araç olabilir ama çok tehlikeli, çok büyük bir tehlike, tehdit olabilir turizm. Ve dolayısıyla bu modeli şehrin 10-20 sene içerisinde, mesela ne türde turistler istediğine bakarak değerlendirmeliyiz. Turizm sürekli artan bir şey bu sözünü ettiğimiz yerlerde. Bu çok büyük bir tehlike, çok büyük analizler yapılmalı, bunun faydaları değerlendirilmeli. Yani bu şehrin bu turistler sayesinde elde edeceği avantajlar nelerdir? diye sorulmalı. Son 10 sene içerisinde zaten bahsedildi Malta’daki cruise gemilerinin etkisinden. Bundan 10 sene önce diyorduk ki kurumlara, otoritelere “dikkatli olunuz”. Şimdi aynı tehlike mesela Floransa’da, Roma’da ve Napoli’de de var. Çünkü feribotlarıyla geliyorlar Pisa’ya gidiyorlar. Bir gün orada kalıp, bir gün orada gezip, dönüyorlar. Aynı şekilde Napoli’ye bir gün sonra geliyorlar, orada biraz dolaşıp tekrar gemilerine biniyorlar. 3 tane gemi dediğimiz 9 bin turist demektir, 9 bin turist birden geliyor. Yani 90 otel gibi bir şey demektir bu. Çok çok tehlikeli bir şey bu. Daha önceden görmüşsünüzdür fotoğrafları gösterildi. Bütün Akdeniz’de çok yaygın bir şey bu. Aynı şey daha büyük şehirlerde Venedik’te, Floransa’da oluyor, Valensia’da da oluyor. Bunlar artık yaşanmaz yerlere dönüşüyorlar. Dolayısıyla turizm konusunda çok dikkatli olmalıyız. Edirne, İstanbul’a çok yakın, onunda bir riski var. 2 saatlik otobüsler var. İstanbul’dan buraya geliyorlar. İnsanlar geliyorlar buraya, bir şişe sudan başka bir şey tüketmiyorlar. Bir tane kartpostal alıyorlar, 2 saat burayı gezip geri dönüyorlar. Dolayısıyla burada belli şeyleri korumaya dikkat etmek zorundayız. Giora’nın söylediği bir şey vardı. O da buradaki temsil edilen bütün ülkelerin ciddi riskleri var. Risklerin engellemesinden bahsetti kendisi. Evet bu risklerin büyük bir çoğunluğu engellenebilir. Cumartesi ve Cuma günleri Venedik’te bir toplantımız var. Oradaki ana konulardan birisi deprem, deprem tehlikesi. Giora’nın da söylediği gibi uğranabilecek zararlar engellenebilir.
Yani çok büyük bir trajedi olmayabilir netice. Ama eğer, geleneği takip ederseniz yani yerel kullanımlara bakıp bunların yönetim sürecine sadece bakarsanız yeterli olmayacaktır. Yaklaşık 10 sene kadar önce bizim de mesela belli uğradığımız zararlar oldu. Ama geleneksel yapılar ayakta kaldılar. Aceola’da bütün kamu binaları yıkıldı. Eklemeler yapılmış olan binalar yıkıldı. Eski evler öylece kaldı. Bu da planlamacıların bir işidir. Mevzuatın ilgisi olan bir şeydir. Mesela bizim devletimiz şu anda çok işte popüler kanunlar yapmaya çalışıyor. Yani herkesin mesela evlerine bir kat daha ekleyebilmesine izin veren kanunlar çıkarıyoruz. İnsanlar diyorlar ki ah ne güzel kendi evimin üstüne yeni bir daire daha inşa ederim. Ama binlerce küçük İtalyan köyü düşünün taştan yapılmış, tuğladan yapılmış, siz bunun üstüne betondan bir kat daha koyuyorsunuz. Bu neye benzer: dört yaşındaki küçük bir çocuğun kafasına kocaman bir taş koymaya benzer. Dolayısıyla böylesi şeyler konusunda çok dikkatli olmalıyız. Edirne’ye de tavsiyemiz planlamacılara da tavsiyemiz böylesi tehlikelere karşı kendilerini korumalarıdır. Döleneken ve Emre Madran politik ve teknik desteği sağlayacaktır planlama için. Çok teşekkürler.
Dostları ilə paylaş: |