Yine hayvanca bir niyetle yürümek ister
Ve onlan ezerek öldürür.
XIII
Çimlere gelince, cüzamlı deri üzerindeki saç gibi
Yavaşça uzarlardı; kanla yoğrulmuş görünen
. Çamurda biten incecik, kuru yapraklar.
Bir sıska kör at, her kemiği sayılan
Oraya gelmiş, aptalca duruyordu
Yaşlanınca atılmış şeytanın ahırından!
XIV
Canlı mı? Bir deri bir kemik hali
Kızıl, etsiz, incecik boynu ve pas rengi
Yelesinin altındaki perdeli gözleriyle ölü gibiydi;
Böylesi iğrençlik böyle bir elemle nadiren
Bulunurdu bir arada; hiçbir hayvandan nefret etmemiştim bunca
Büyük bir kötülük yapmış olmalıydı katlanmak için bu acıya.
XV
Kapadım gözlerimi ve onlan kalbime taşıdım.
Bir adamın dövüşmeden önce şarap içmesi gibi
Eski, mutlu günlerden bir esinti istedim.
Doğru yapabilmek için burada üzerime düşeni.
Önce bu, ardından dövüş, askerin sanatı:
Eski günlerden bir tat, her şeyi doğru kılar.
XVI
O değil! Cuthbert'ün altın sarısı
Kıvırcık bukleler altında kızaran yüzünü hayal ettim.
Sevgili dost, beni yerimde tutmak için kolunu
Hep yaptığı gibi benimkine doladığını
Neredeyse hissettim. Yazık, bir gecelik utanç!
Yeni ateşi kalbimi terk edip buz gibi bıraktı.
XVII
Giles, onurun ruhu, duruyor orada
On yıl önce şövalye olduğu günkü gibi dürüst,
Hangi cesur adam onun cesaret ettiğine cesaret edebilir
İyi -ama sahne yükselir-pöh! Hangi celladın elleri
İğneler göğsüne bir parşömen? Kendi yoldaşları
Okur onu. Zavallı hain, üzerine tükürülüp lanetlenen!
XVIII
Öyle bir geçmişe yeğdir bugün:
O yüzden döndüm tekrar kararan yoluma!
Hiç ses yok, bir boşluk hâkim göz alabildiğine.
Gece gönderecek mi bir baykuş veya yarasa ?
Diye sordum: o korkunç düzlükte bir şey
Düşüncelerimi tutuklayıp akışlarını değiştirmeye çalışınca.
XIX
Küçük bir nehir kesti yolumu aniden
Bir yılan gibi beklenmedik anda çıkarak karşıma.
Kasvete uygun tembel dalgaları yok;
Köpürerek akıp geçen bir banyo adeta
İblisin parlayan toynağı için, kara girdabının
Gazabının köpürerek tükürülmesiyle doğan.
XX
Ne kadar önemsiz, bir o kadar da kinci! Çalı gibi, kavruk
Akçaağaçlaryol boyunca önünde diz çökmüş;
Kurumuş söğütler dilsiz bir umutsuzluk
Ve ölüme meyilli bir kalabalıkla eğilmiş baş aşağı:
Hepsini mahveden işte bu nehir
Akan her ne ise bir nebze bile yılmıyor.
XXI
Karşıya geçerken sularından... iyi azizler, nasıl da korktum
Ayağımı ölü bir adamın yanağına basmaktan
Veya sığlıkları bulmak için sapladığım mızrağımın
Saçına veya sakalına dolanmasından!
Bir su sıçanıydı belki mızrağımı sapladığım
Ama uh! sesi farksızdı bir bebek çığlığından.
XXII
Karşı yakaya geçtiğime nasıl da memnundum
Daha güzel topraklar umuduyla.
Beyhudeymiş ümit!
Kimdi mücadele edenler, hangi savaşın içindeydiler
Kimin vahşi çiğneyişi soğuk toprağı
Çamura çevirmişti? Zehirli bir tanktaki kurbağalar
Veya kızgın, demir bir kafesteki vahşi kediler...
XXIII
Savaş ovada olup bitmişti mutlaka. Ne tıkmıştı onları
Buraya, seçilecek onca düzlük varken?
Bu korkunç kafese giden ayak izi yoktu,
Çıkan da görünmüyordu. Şüphesiz beyinler
Çılgın içkilerle bulanmıştı, Türklerin eğlence için
Kışkırttığı kadırga köleleri gibi, Hıristiyanlara karşı Yahudiler.
XXIV
Ve dahası -iki yüz metre ötede- işte, orada!
Hangi kötü gaye için o makine, o tekerlek
Ya da fren, tekerlek değil, insanların bedenlerini
İpek gibi yarmaya uygun o tırpan?
Tüm havasıyla, farkında olmayan toprak üzerinde
Veya paslı dişlerini keskinleştirmek için getirilmiş olan.
XXV
Sonra ağaçlar belirdi toprak üzerinde, önce bir orman
Sonra bir bataklık görünüşe göre ve şimdi de sadece
Umutsuz, işi bitmiş bir toprak parçası; (bir budala böyle bulur neşeyi,
Bir şey uydurup sonra bozar ruh hali değişip
Terk edene kadar!) batak, balçık, moloz, kum
Ve kapkara, çıplak yokluk yolunda.
XXVI
Şimdi yaralar iltihaplanıyor, gri ve sert,
Toprağın verimsizliğinin yosuna veya çıbana benzer
Maddelere döndüğü yerlerde;
Sonra felçli meşe geldi, kenarlarından ayrılan eğri büğrü,
Ölüme doğru açılan bir ağza benzeyen içindeki yarık
Geri çekilirken öldü.
XXVII
Ve sondan olabildiğince uzakta!
Uzakta aksamdan başka hiçbir şey yok, adımımı
Daha ileri atabileceğim hiçbir şey yok! Bu düşünceyle
Cehennem zebanisinin göğsündeki dostu, koca bir kara kuş
Geçti siizülürcesine, şapkama değen ejder kanatlarını
Açarak, belki oydu aradığım yol gösterici.
XXVIII
Yukarı bakınca her nasılsa fark ettim
Alacakaranlığa rağmen düzlüğün sonunda
Dağlara ulaştığını, çalınıp görüş alanına girmiş
Çirkin tepeler ve yığınları şereflendirecek böylesi bir isimle.
Bu yüzden beni nasıl da şaşırttılar... çöz bunu!
Onlan aşmak kolay görünmüyordu.
XXIX
Yine de kötü, haince numarayı
Hayal meyal hatırlar gibiyim, Tanrı bilir ne zaman
Belki kötü bir rüyada başıma gelen. Burada son buldu,
Sonra kendi yolunda ilerledi. Tam bir kez daha
Pes etmek üzereyken bir tuzağın kapanması gibi
Bir ses oldu, içindesin mağaranın.
XXX
Yakarcasına geldi hepsini birden,
Burasıydı işte! Sağdaki o tepeler bir kavgada
Boynuz boynuza birbirine kenetlenmiş boğalar gibi;
Ve solda çıplak, yüksek bir dağ... Ahmak,
Bunak, uyukluyor şu anda,
Bu manzara için yolculukla geçirilmiş bir ömürden sonra!
XXXI
Ortada Kule'nin kendisinden başka ne olabilir?
Bir budalanın yüreği gibi kör, yuvarlak, alçak,
Kahverengi taşlardan inşa edilen, tüm dünyada
Bir benzeri daha olmayan kule. Fırtınanın alaycı cini
Ancak tahtalar kırılmaya başladığında
Denizciye işaret eder çarptığı, görünmez kayayı.
XXXII
Görmemek mi? Belki gecedir sebep? Gün,
Geri gel bunun için! Terk etmeden önce
Ölmekte olan günbatımı bir yarıktan parladı:
Tepeler, avlarını daha iyi görebilmek için
Çenelerini ellerine dayayıp yatan ava çıkmış devler gibiydi,
"Şimdi bıçağı sapla ve sonunu getir yaratığın!"
XXXIII
Duymamak mı? Oysa gürültü her yerdeydi! Bir çanın sesi gibi
Giderek artarak yükseliyordu. Kayıp serüvencilerin, yoldaşlarımın
İsimlen kulaklarımda. Ne kadar güçlü ve ne kadar cesur
Ne kadar şanslı ama her biri eskide kaldı
Kayboldu, kayboldu! Bir dakika elem dolu yılların kara habercisi oldu.
XXXIV
Orada durdular, tepe eteklerinde sıralanıp
Sonumu görmek için buluşup bir başka resim için
Yaşayan bir çerçeve! Alev perdesinin arasında
Hepsini gördüm hepsini tanıdım. Ama yine de
Korkusuzca götürdüm boruyu dudaklarıma Ve üfledim.
"Childe Roland Kara Kuleye geldi."
YAZARIN NOTU
Bazen Kara Kule kitaplarından çok Kara Kule hakkında yazmışım gibi hissediyorum. Bu ilgili yazılara, ilk beş kitabın başında yer alan, sürekli gelişen özet (ya da eskiden kullanılan tuhaf deyişle Tartışma) ve son sözler (çoğu tamamen önemsiz ve düşününce bazıları aslında utanç verici) de dahil. Hem ilk, hem de bu sonuncu kitabı resimlendiren sıra dışı ressam Michael Whelan, Yedinci Kitap'ın bir taslağını okumasının ardından sona eklediğim neşeli sayılabilecek notun sinir bozucu ve yersiz olduğunu -insanı tazeleyecek kadar dobra dobra- söyleyerek edebi bir eleştirmen olarak da boş olmadığını gösterdi. Nota tekrar göz gezdirince haklı olduğunu gördüm.
İyi niyetle yazılmış ama amacından sapmış yazının ilk yarısı artık serinin ilk dört kitabına giriş olarak bulunabilir; ismi, "On Dokuz Olmak Üzerine." Yedinci kitabın sonuna hiçbir yazı eklememeyi, Roland'ın Ku-le'nin tepesindeki keşfini bu konu üzerine son sözlerim olarak bırakmayı düşündüm. Ama sonra söyleyecek bir şeyim daha olduğunu fark ettim, söylenmesi gereken bir şey. Kitabımdaki varlığımla ilgili.
Bunun için süslü bir akademik terim var... "üstkurmaca." Nefret ediyorum. Kelimenin gösterişçiliğinden nefret ediyorum. Hikâyenin içinde olmamın tek sebebi eserlerimin çoğunun (bilinçli olarak 1995'te Uykusuz-luk'u yazışımdan, bilinçsiz olarak ise Rahip Don Callahan'ı Korku Ağı'nm sonlarına doğru geçici olarak kaybedişimden beri) Roland'ın dünyası ve hikayesiyle bir şekilde ilintili olması. Onları yazan ben olduğum için Si-lahşor'un ka 'sının bir parçası olmam mantıklı göründü. Aklımdan geçen, Kara Kule hikâyelerinin bir tür toplama olması, önceki hikâyelerimden olabildiğince çoğunu bir süper-hikâyenin çatısı altında birleştirmekti. Gösteriş yapmayı hiç düşünmedim (ve umarım yaptığım bu değildir), tek istediğim hayatın sanatı nasıl etkilediğini (veya tam tersi) bir şekilde göstermekti. Son üç Kara Kule kitabını okuduysanız emeklilikten bahsedişimin bu bağlamda daha mantıklı geldiğini göreceğinizi sanıyorum. Bir anlamda, Roland hedefine ulaştığı için artık söyleyecek bir şey kalmadı... ve umarım okuyucular, Silahşor'un Eld'in Borusu'nu keşfederek nihayet kendi çözümüne ulaşma yolunda ilerliyor olabileceğini görecektir. Hatta belki kurtuluşuna. Görüyorsunuz ya, her şey Kule'ye ulaşmakla ilgiliydi -Roland'ın olduğu kadar benim için de- ve o da sonunda gerçekleşti. Roland'ın tepede bulduğu hoşunuza gitmemiş olabilir, ama bu tamamen başka bir konu. Bana bu konuya dair öfkeli mektuplar yazmayın, çünkü cevaplamayacağım. Bu konuda söylenecek hiçbir şey kalmadı. Doğruyu söylemek gerekirse sona ben de bayılmadım ama doğru olan son buydu. Daha doğrusu, yegâne son buydu. Bunları tam anlamıyla benim uydurmadığımı da unutmayın; ben sadece gördüklerimi yazıyorum.
Okuyucular, bu sayfalarda görülen Stephen King'in ne kadar "gerçek" olduğuna dair yorumlar yapacaktır. Cevap, "fazla değil," ancak Eddie ve Roland'ın Bridgton'da (Susannah'nın Şarkısı) tanıştığı Stephen King'in hatırladığım kadarıyla o günlerdeki halime çok benzediğini söyleyebilirim. Bu son kitapta görülen Stephen King'e gelince... şey, şöyle diyeyim: karım nazikçe, serinin hayranlarına gerçekte kim olduğumuza ve nerede yaşadığımıza dair elle tutulur bilgiler vermememi rica etti. Ricasını kabul ettim. Tam olarak istediğim için değil -bence bu hikâyeyi iten kuvvet, kısmen kurgu dünyanın Gerçek-Dünya'ya karışması hissi- bu hayat bana olduğu kadar karıma da ait olduğu ve beni sevdiği veya benimle yaşadığı için cezalandırılmaması gerektiği için. Bu yüzden okuyucuların kurgunun niyetini kavrayacağına ve içindeki kendime dair bölümleri niçin öyle yaptığımı anlayacaklarını güvenerek batı Maine'in coğrafi yapısını epeyce değiştirdim. Bir merhaba demek için uğrama ihtiyacı hissederseniz lütfen bir daha düşünün. Ailemle eskiden olduğundan çok daha kısıtlı bir özel hayata sahibiz ve daha fazlasını feda etmek istemiyoruz, size yarasın. Kitaplarım, sizi tanıma yolum. Bırakın, sizin de beni tanıma yolunuz olsunlar. Bu kadarı yeterli. Son olarak, Roland ve tüm ka-tet'i -artık hepsi dağıldı, üzgünüm derim- adına bizimle gelip bu macerayı paylaştığınız için teşekkür ederim. Hayatımda hiçbir proje için bu kadar sıkı çalışmamıştım ve tamamen başarılı olmadığını biliyorum. Hangi kurgu eseri tam anlamıyla başarılı sayılabilir ki? Her şeye rağmen, Roland'ın zamanında ve mekânında geçirdiğim tek bir dakikadan bile vazgeçmem. Orta-Dünya ve Uç-Dünya'daki günler olağanüstüydü. Hayal gücümün, toz kokusunu alıp derinin gıcırdamasını duyabileceğim kadar net olduğu günlerdi.
Stephen King 21 Ağustos 2003
STEPHEN KING, 1947 yılında Portland'da doğdu. Annesi ve babası ayrıldıktan sonra, ağabeyi David ile annesinin yanında büyüdü. Burada Medyum adlı kitabını yazdı. O yılın yazında yeniden Maine'e döndü. Aynı yıl idinde adlı yapıtını kaleme aldı.
1974 yılı baharında ilk romanı Göz yayınlandı. Zamanla kısa hikâyelerden roman yazmaya, ardından da senaryo çalışmalarına yöneldi. Bir süre, senaryo-yazdığı filmlerde hem oyunculuk hem de yönetmenlik yaptı.
Eserleriyle, birçok ödül alan King korku-gerilim dalında , klasik olmuştur. Ülkemizde de büyük bir hayran kitlesine sahip olan yazar tüm dünyada bestseller olmuş otuzdan fazla kitabın yazarıdır. Yazar olan karısı Tabitha King ile birlikte Bangor Maine'de yaşamaktadır.
STEPHEN KING'İN MERAKLA BEKLENEN
DESTANSI SERİSİ SONA ERİYOR.
EĞER HOŞUNUZA GİDİYORSA
BU SON KİTABI DA OKUYUN,
ÇÜNKÜ GENELLİKLE EN SON YAPILANLAR
EN İYİ OLANLARDIR
ISBN 975-21-0579-3
Stephen King - Kara Kule Cilt7 Kule
Kitaplar, uygarlığa yol gösteren ışıklardır.
UYARI:
www.kitapsevenler.com
Kitap sevenlerin yeni buluşma noktasından herkese merhabalar...
Cehaletin yenildiği, sevginin, iyiliğin ve bilginin paylaşıldığı yer olarak gördüğümüz sitemizdeki
tüm e-kitaplar, 5846 Sayılı Kanun'un ilgili maddesine
istinaden, engellilerin faydalanabilmeleri amacıyla
ekran okuyucu, ses sentezleyici program, konuşan "Braille Not Speak", kabartma ekran
vebenzeri yardımcı araçlara, uyumluolacak şekilde, "TXT","DOC" ve "HTML" gibi formatlarda, tarayıcı ve OCR (optik
karakter tanıma) yazılımı kullanılarak, sadece görmeengelliler için, hazırlanmaktadır. Tümüyle ücretsiz olan sitemizdeki
e-kitaplar, "Engelli-engelsiz elele"düşüncesiyle, hiçbir ticari amaç gözetilmeksizin, tamamen gönüllülük
esasına dayalı olarak, engelli-engelsiz Yardımsever arkadaşlarımızın yoğun emeği sayesinde, görme engelli kitap sevenlerin
istifadesine sunulmaktadır. Bu e-kitaplar hiçbirşekilde ticari amaçla veya kanuna aykırı olarak kullanılamaz, kullandırılamaz.
Aksi kullanımdan doğabilecek tümyasalsorumluluklar kullanana aittir. Sitemizin amacı asla eser sahiplerine zarar vermek değildir.
www.kitapsevenler.com
web sitesinin amacıgörme engellilerin kitap okuma hak ve özgürlüğünü yüceltmek
ve kitap okuma alışkanlığını pekiştirmektir.
Ben de bir görme engelli olarak kitap okumayı seviyorum. Sevginin olduğu gibi, bilginin de paylaşıldıkça
pekişeceğine inanıyorum.Tüm kitap dostlarına, görme engellilerin kitap okuyabilmeleri için gösterdikleri çabalardan ve
yaptıkları katkılardan ötürü teşekkür ediyorum.
Bilgi paylaşmakla çoğalır.
Yaşar MUTLU
İLGİLİ KANUN:
5846 Sayılı Kanun'un "altıncı Bölüm-Çeşitli Hükümler" bölümünde yeralan "EK MADDE 11" : "ders
kitapları dahil, alenileşmiş veya yayımlanmış yazılı ilim ve edebiyat eserlerinin engelliler için üretilmiş bir nüshası yoksa
hiçbir ticarî amaçgüdülmeksizin bir engellinin kullanımı için kendisi veya üçüncü bir kişi tek nüsha olarak
ya da engellilere yönelik hizmet veren eğitim kurumu, vakıf veya dernek gibi
kuruluşlar tarafından ihtiyaç kadar kaset, CD, braill alfabesi ve benzeri formatlarda çoğaltılması veya ödünç verilmesi
bu Kanunda öngörülen izinler alınmadan gerçekleştirilebilir."Bu nüshalar hiçbir
şekilde satılamaz, ticarete konu edilemez ve amacı dışında kullanılamaz ve kullandırılamaz.
Ayrıca bu nüshalar üzerinde hak sahipleri ile ilgili bilgilerin
bulundurulması ve çoğaltım amacının belirtilmesi zorunludur."
bu e-kitap Görme engelliler için düzenlenmiştir.
Kitap taramak gerçekten incelik ve beceri isteyen, zahmet verici bir iştir. Ne mutlu ki, bir görme
engellinin, düzgün taranmış ve hazırlanmış bir e-kitabı okuyabilmesinden duyduğu sevinci paylaşabilmek
tüm zahmete değer. Sizler de bu mutluluğu paylaşabilmek için bir kitabınızı tarayıp,
kitapsevenler@gmail.com
Adresine göndermeyi ve bu isimsiz kahramanlara katılmayı düşünebilirsiniz.
Bu Kitaplar size gelene kadar verilen emeğe ve kanunlara saygı göstererek lütfen bu açıklamaları silmeyiniz.
Siz de bir görme engelliye, okuyabileceği formatlarda, bir kitap armağan ediniz...
Teşekkürler.
Ne Mutlu Bilgi için, Bilgece yaşayanlara.
Tarayan Yaşar Mutlu
www.kitapsevenler.com
www.yasarmutlu.com
yasarmutlu@yasarmutlu.com
yasarmutlu@kitapsevenler.com
kitapsevenler@gmail.com
Stephen King - Kara Kule Cilt7 Kule
Dostları ilə paylaş: |