Tanığın www.medyanot.com isimli internet sitesinde F. Ö. ile yapmış olduğu röportajda; kendisinin Tansu ÇİLLER tarafından Refahyol hükümetinin kurulmasında görev aldığını, Necmettin ERBAKAN'la yaklaşık 40-45 saate yakın 3-4 gün boyunca konuştuğunu, sonunda hükümetin kurulduğunu,
Tansu ÇİLLER'in devleti tanıdıkça oligarşik dünyanın devlet kaynaklarını nasıl sömürdüğünü gördüğünü, irticanın da yapılan bu soygunu perdelemek için öne çıkarılan bir şey olduğunu gördüğünü, Türkiye'deki oligarşik yapının korkunç bir faiz düzeniyle devlet hazinesini resmen soyduğunu, 1994 krizinden sonra Tansu ÇİLLER'in faiz düzeninin değişmesi için bazı kararlar aldığını, ilk tepkiyi buradan çektiğini, Avrupa Birliği ve özellikle Gümrük Birliği meselesine ağırlık verdiğini, nitekim büyük sermayenin Gümrük Birliği işinden çok rahatsız olduğunu, Tansu Hanımı tehdit ettiklerini, Koç Grubunun Tansu ÇİLLER'i bu konuda açıkça uyardığını, "Türkiye'yi Gümrük Birliğine sokarsanız yerli sanayi çöker" dendiğini, Tansu Hanımın buna karşı çıktığını, 28 Şubatın sebebinin buradan çıktığını, Türkiye'nin Gümrük Birliğine girişiyle özellikle İstanbul Medyası ve büyük sermayenin Tansu Hanıma aleni düşmanlığının başlangıç tarihinin neredeyse aynı olduğunu,
28 Şubatı kurgulayanların büyük sermaye ve iş çevreleri olduğunu, bu işin üzerine abanmalarının askeri kışkırtmalarının iki sebebinin olduğunu, bunlardan birinin, büyük sermayenin en büyük gelirinin faiz olduğunu, hükümetin bu faiz düzenini bozacak havuz sistemini geliştirdiğini, büyük holdinglerin gelirlerinin neredeyse %80'ini faizden elde ettiklerini, devlete durmadan yüksek faizle para sattıklarını, hükümetin havuz sisteminin buna engel olduğunu, ikincisinin ise, hükümetin çıkarmış olduğu bedelsiz ithalatın Türk halkına daha ucuza daha sağlam ve daha kaliteli, konforlu bir otomobile binebileceklerini gösterdiğini, Cumhuriyet tarihi boyunca yüksek gümrük duvarlarıyla kendisini koruyan ve halka teneke satanların bundan rahatsız olduğunu,
Gazeteci E. Ç.'nin Sakıncalı Gazeteci kitabında bahsedilen Tansu ÇİLLER'e ait çıplak fotoğraflarla şantaj yapıldığını, şantajın medya kaynaklı olduğunu, fotoğraflarla ilgili fiili şantaj yapıldığını, Tansu Hanımın kendisini çağırdığnı, eşi ve M. T.'nin de bulunduğunu, Tansu Hanımın "bunlar iyice zıvanadan çıktılar benim istifa etmemi istiyorlar...." dediğini, çünkü kolalisyonun zayıf karnı olarak Tansu Hanımı gördüklerini, yıldırıp istifa ettirerek hükümeti bitireceklerini, Tansu Hanımın istifa etmek istediğini, ancak kendilerinin "demokrasi mücadelesi bu savaşacaksınız merak etmeyin hiçbir şey yapamazlar" dediklerini, bunun üzerine Tansu ÇİLLER'in istifa kararından vazgeçtiğini,
Yine E. Ç.'nin kitabında yer alan dönemin cumhurbaşkanının yakın arkadaşlarının ÇİLLER aleyhine sahte bir CIA ajanı belgesine 400 bin dolar vererek satın aldıklarını, aynı zamanda bunu D. P. ve ekibinin iddia ettiğini, Hürriyet Gazetesinin bunu 17 veya 18 Temmuz 1997 tarihinde "ÇİLLER CIA ajanı" diye manşet yaptığını, bunun bir ayağını teşkil eden gazeteciler bulunduğu, bunlar arasında O.E., F.A., U.D.’nin bulunduğunu, bunun psikolojik savaş olduğunu, dosyanın Genelkurmay tarafından ÇİLLER hakkında CIA ajanı iddiası ile soruşturma açıldığını, İsmail Hakkı KARADAYI'nın işin yalan olduğunu bildiği için utanç duyduğundan harekete geçmediğini,
Tansu ÇİLLER'in çok ölüm tehdidi aldığını, bir süre sonra tehditlerin çoğaldığını, artık Tansu Hanımın korkmaz olduğunu, bir gün bir adamın gelerek "biz Güvercinlik Jandarma tesislerinde ders aldık ÇİLLER'i bombayla uçuracağız" dediğini,
M. T. ile kendisini öldürmek istediklerini Meral AKŞENER'in koşarak gelip "sizi vuracaklar size koruma vereceğim" dediğini, birkaç gün korumalı gezdiklerini, sıkıldıkları için korumaları gönderdiklerini, o dönem Tansu ÇİLLER'in Başbakanlığa giderken arabasının tekerinin patladığını,
28 Şubatta Tansu ÇİLLER'e "Refah partisinden ayrıl seni Başbakan yapalım" dediklerini, Tansu Hanımın kendileriyle konuştuğunu, ancak demokratik bulmayarak mücadeleye devam kararı aldıklarını belirtmiştir. (44. klasör, sayfa 479-488)
Tanığın 2010 yılında TRT Haberde yayınlanan Kozmik Oda programında yapmış olduğu açıklamalarda; Tansu ÇİLLER'den dinlediğine göre, o dönemde Çevik BİR'in çevresine albaylar ve genç subayları toplayarak Necmettin ERBAKAN'ı arayıp askerin maaşlarının yükseltilmesini aksi halde bildiri yayınlayacağını söylediğini, bunun üzerine maaşların yükseltildiğini, Çevik BİR'in siyasi iktidar üzerinde etkili bir adam olduğunu göstermek amacıyla çevresine liderlik gösterisi yaptığını,
Kendisine göre Çetin DOĞAN'ın son 50 yılda Türk Ordusunun Harbiye Okulunda yetiştirdiği en parlak subay olduğunu, ancak yeteneklerini ve enerjisini cunta, darbe vs. işlerde harcadığını, 28 Şubatın her aşamasında Çetin DOĞAN'ı gördüğünü, her şeyin arkasında olan insan olduğunu,
Ş. S. ile bazı gazeteciler için uygulanan yöntemin aynısının, ÖCALAN ile M. Y.'ye uygulanmak istendiğini, ÖCALAN'a suikastın M.Y.'nın haber vermesiyle önlendiği şeklinde bir şey yapılacağını, ancak Savcının buna izin vermediğini,
Kendisine göre 1994 yılındaki Taksim mitinginin daha sonra BÇG olarak çıkan cunta hareketi tarafından yapıldığını, bunun BÇG'nin ilk eylemi olduğunu,
28 Şubatta büyük sermayenin beka kaygısını ve kendi ekonomik doktrinini orduya yani askerlere laiklik tehlikede, irtica tehdidi ile karşı karşıyayız şeklinde projekte ettiğini, R. K.'nin Gümrük Birliğini istemediğini çünkü bütün kurduğu o sanayi tesislerinin batacağına, rekabet edemeyeceğine inandığını belirtmiştir. (44. klasör, sayfa 473-477)
Tanık aşağıdaki belgeleri ifadesi sırasında sunmuştur;
9.6.1997 tarihli ANALİZ - İSTİHBARAT DAİRE BAŞKANI GÖREVDEN ALINSIN MI? başlıklı 4 sayfadan ibaret belge fotokopisi,
-Genelkurmay Başkanlığı Hava Kuvvetleri Komutanlığının 18 Aralık 1995 tarihli ve İSTH:3590-1482-95/PL.YNT.D. (İKK.Ş.)713 sayılı iç tehdit ve yıkıcı-bölücü faaliyetlere karşı koyma konulu 4 sayfadan ibaret İstihbarat Başkanı Hava Tümgeneral Yücel ÖZSIR tarafından imzalanan 4 sayfadan ibaret el yazısı yazı.
-Genelkurmay Başkanlığının 29 Nisan 1997 tarihli HRK:3429-15-97/İGHD.Pl.Ş.3 sayılı batı çalışma grubu rapor sistemi konulu Genelkurmay 2.Başkanı Orgeneral Çevik BİR tarafından imzalanmış belge fotokopisi,
-Genelkurmay Başkanlığınca İçişleri Bakanlığına hitaben yazılmış 27 Mayıs 1997 tarihli GENSEK: 3050-43-97/PROT. (218)(803845) sayılı Protokol ihlali konulu Genelkurmay 2.Başkanı Orgeneral Çevik BİR tarafından imzalanmış bir sayfadan ibaret yazı fotokopisi,
-Tekirdağ Kara Kuvvetleri Komutanlığı 8.Mekânize Piyade Tugay Komutanlığınca Tugay KH.Bl.K.na hitaben yazılmış 19 Şubat 1997 tarihli Haber toplama konulu Kurmay Başkanı Kurmay Albay M.S. tarafından imzalanan belge fotokopisi,
Din ve vicdan hürriyetinin korunması ve kötüye kullanılmasının önlenmesi hakkında 3 sayfadan ibaret kanun (taslağı)
-Genelkurmay Başkanlığınca İçişleri Bakanlığına hitaben yazılmış 30 Mayıs 1997 tarihli HRK: 3429-68-97/İGHD.PL.Ş.6 sayılı irticai faaliyetler konulu Genelkurmay 2.Başkanı Orgeneral Çevik BİR tarafından imzalanmış iki sayfadan ibaret belge fotokopisi,
-5 Mayıs 1997 tarihli İSTH:3429-3-97/İKK.Ş.317 sayılı Kurmay Başkanı Koramiral Aydan EROL tarafından imzalanmış Batı Çalışma Grubu bilgi ihtiyaçları konulu iki sayfadan ibaret belge fotokopisi ile personel durum takip çizelgesi fotokopisi,
-Genelkurmay Başkanlığının 16 Nisan 1997 tarihli Harekât Başkanı Korgeneral Çetin DOĞAN HRK:3429-13-97/İGHD. (Pl.Ş.2) sayılı laiklik aleyhtarı faaliyetler konulu bir sayfadan ibaret belge fotokopisi.
-İzmit KKK.15.Kolordu Komutanlığının denetleme konulu bir sayfadan ibaret belge fotokopisi,
-Genelkurmay Başkanlığınca Kara Kuvvetleri Komutanlığına hitaben yazılmış 26 Aralık 1996 tarihli PER:4955-45-96/Per.D.Dismor.Ş.3347 sayılı Genelkurmay 2.Başkanı Orgeneral Çevik BİR tarafından imzalanan orduevlerinde yapılan sosyal faaliyetler konulu 2 sayfadan ibaret belge fotokopisi,
-Genelkurmay Başkanlığının NİSAN 1997 tarihli HRK:7130-97/İGHD.Pl.Ş.2 sayılı Batı Harekât Konsepti konulu belge fotokopisi, alınan belgeler dosyaya eklenmiştir.
Tanığın ifadesinde sunmuş olduğu belgelerin incelenmesinde; 18 Aralık 1995 tarihli Genelkurmay Başkanlığı Hava Kuvvetleri Komutanlığı el yazısı ile yazılmış İstihbarat Başkanı Yücel ÖZSIR imzalı İç Tehdit ve Yıkıcı Bölücü Faaliyetlere Karşı Koyma konulu belgede, "Personelle ilgili ev ve iş telefonları yasalara ve yönergelere göre gerekli müsaade alınarak, MİT Bölge Temsilcilikleri ve mahalli emniyet makamları ile gerekli koordinelerde bulunularak dinletilecektir, aktif sakıncalı ve şüpheli personele mümkün olduğu nispette düşük sicil verilecektir. Eş ve çocukların giyinişlerine dikkat edilerek eşleri ve çocukları belli bir ideolojiyi temsil edecek şekilde giyinen personel uyarılacaktır. Bu personelin eş ve çocuklarının faaliyetleri uyarılara uyup uymadıkları takip edilecektir. Personel ile eş ve çocuklarından çağdaş olmayan kıyafetli olanlar orduevlerine, askeri gazinolara ve misafirhanelere alınmayacaktır." şeklinde ifadelere yer verildiği,
29 Nisan 1997 tarihli Çevik BİR imzalı Batı Çalışma Grubu Rapor Sistemi konulu soruşturma dosyasında da yer alan belgeyi sunduğu, Analiz başlıklı 09.06.1997 tarihli "İstihbarat Dairesi Başkanı Görevden Alınsın mı" alt başlıklı tanık ile birlikte diğer danışmanlar Ş.K. ve M.T. tarafından Başbakan Yardımcısı Tansu ÇİLLER'e hitaben yazıldığı anlaşılan 4 sayfadan ibaret yazıda genel olarak hükümete baskı yapan askerlere karşı gerekli cesaret ve dirayetin gösterilmesinin istendiği, yazıda "Askeri bürokrasinin siyasi iktidara talimat vermesi kabul edilebilir bir olgu değildir. Bunun 'bir keresi' olmaz, tekrar ediyoruz: burada İstihbarat Daire Başkanının yaptığı şey değil ortaya çıkardığı gerçek son derece önemlidir ve rejim açısından vahim bir durumdur. Askerlerden gelen baskı tarih karşısındaki sorumluluğunuzun yanında hiçbirşeydir." denildiği,
19 Şubat 1997 tarihli Kurmay Başkanı M.S. imzalı Kara Kuvvetleri Komutanlığı 8 inci Mekânize Piyade Tugay Komutanlığı Tekirdağ başlıklı Haber Toplama konulu belgede "... Kara Kuvvetlerinin tüm personeli ve aileleri birer haber toplama vasıtasıdır. Tüm Kara Kuvvetleri personeli ve ailelerinin elde edeceği her türlü belge, bilgi ve haberi bu konunun üst komutanlık tarafından bilinip bilinmediği yorumunu yapmadan silsileler yoluyla üst komutanlığa ulaştırması ve personelinin bu hususta bilgilendirilmesi" ifadelerine yer verildiği,
Din ve Vicdan Hürriyetinin Korunması ve Kötüye Kullanılmasının Önlenmesi Hakkında Kanun Taslağı başlıklı belgede, Hürriyetin Devlet Aleyhine Kullanılması başlıklı 1. maddesinde "Din ve vicdan hürriyetinin Türkiye Cumhuriyetinin varlığını tehlikeye düşürmek veya cumhuriyetin nitelikleri ile egemenliği kullanım hakkını değiştirmek veya temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasını ve devlet düzeninin dini esaslara uygun hale getirmek, din ve mezhep ayrımı yaratmak amacıyla; a. Her ne nam altında olursa olsun örgüt kuranlara veya kurmaya teşebbüs edenlere.... b. Her ne suretle olursa olsun propaganda yapanlara...hapis cezası verilir " şeklinde,
Hürriyetin Eğitim ve Öğretim Aleyhine kullanılması başlıklı 2. maddede "Anayasada nitelikleri belirtilen ve diğer kanunlarda düzenlenen eğitim ve öğretim dışında ve yine anayasaca belirtilen din eğitimine ait esaslara aykırı olarak veya bunların dışında; a. Din eğitimi vermek üzere örgüt kuranlar veya bireysel teşebbüslerde ve faaliyetlerde bulunanlar... b. Bu şekilde din eğitimi verenlere ve bu eğitim ... kitap vesair ders araçlarını hazırlayanlara .... c. Din eğitimi vermek üzere okul, derslik veya diğer adlarla taşınmaz inşa edenlere... hapis cezası verilir" şeklinde,
Hürriyetin Kişiler Aleyhine Kullanılması başlıklı 3. maddede "Kişileri ibadete, dini ayin veya törenlere katılmaya, dini vecibelerini yerine getirmeye, dini inaç ve kanaatlerini açıklamaya zorlayanlara, belli bir dini öğrenmeleri veya kabul etmeleri için telkin ve zorlamada bulunanlara...hapis cezası verilir" şeklinde,
Dinlerin Simgesel Giysi ve Başlıklar İle Temsili başlıklı 4. maddesinde "Belli bir dinin kurallarını veya dini inancının gereğini ileri sürerek kamu kurum ve kuruluşlarında, her derecedeki eğitim ve öğretim kurumlarında, sağlık kuruluşları, sanayi kuruluşları ve diğer işyerlerinde dernek, vakıf ve siyasi parti faaliyetlerinde, ibadethaneler dışında herkese açık genel yerlerde, belli dinleri simgeleyen özel nitelikli giysileri giyenlere veya başlarına çeşitli başlıklar takanlara... hapis cezası verilir" şeklinde,
Genel Hükümler başlıklı 8. maddede ise "Bu kanuna göre verilen cezalar ertelenmez ve paraya çevrilmez" şeklinde MGK Genel Sekreterliği Hukuk Müşavirliği tarafından hazırlandığı belirtilen kanun taslağında din ve vicdan hürriyeti bakımından kaldırılan 765 Sayılı TCK'nun 163. maddesinden daha ağır uygulamalar getirilerek kişilerin dini inancı gereği giymek istedikleri kıyafetlerin ibadethaneler dışında kamuya açık yerlerde de yasaklanmak istendiği, bu düzenlemenin bir kısım TSK'da mağdur olan müştekilere komutanları tarafından söylenen başörtüsü ve tesettür kıyafetini sokakta dahi yasaklayacaklarına dair sözlerle örtüştüğü anlaşılmaktadır. (44. klasör, sayfa 578-592)
Gizli ibareli Kara Kuvvetleri Komutanlığı 15 inci Kolordu Komutanlığı İzmit başlıklı Denetleme konulu belgede "Bazı personelin aşırı sağ, sol veya örgütsel faaliyetlere eğilim gösterdiği tespit edildiği halde, amirlerince yüksek sicil verildiği görülmektedir.Bu tür faaliyetlerde bulunan personelin silahlı kuvvetlerden ilişiğinin kesilmesi gerektiğinde verilen yüksek sicil yasal problemlere neden olmaktadır, görevinde başarılı personelden eşleri çağdaş kıyafette olmayanlar önce amirlerince çağrılarak nasihat ve ikaz edilecek... Durumunda değişiklik olmadığı takdirde ise tedbirlere ilaveten atama teklifleri yapılacaktır. " denildiği,
Nisan 1997 Tarihli Batı Harekât Konsepti konulu belgenin yer aldığı,
Tutanaktır başlıklı el yazısı ile yazılan belgede Sivil Memur A. K.'nın ziyaretine gelen kayın validesinin normal başörtüsü ile eşinin ise yönetmeliğe aykırı olarak pardösü ve türban ile garnizona girmeye çalıştığı, ikaz üzerine personelin eşinin türbanını ve mantosunu çıkardığı yönünde tutanak tutulduğu,
26 Aralık 1996 tarihli Genelkurmay Başkanlığı Ankara başlıklı II nci Başkan Çevik BİR imzalı Orduevlerinde Yapılan Sosyal Faaliyetler konulu belgede "... Sb./Astsb. Eşleri tarafından düzenlenen sosyal faaliyetlere davet edilecek kişiler dikkatle tespit edilecek. Çağdaş olmayan, inkılap kanunlarına aykırı siyasi veya dini bir akım veya ideolojiyi belirleyen kılık ve kıyafete sahip olanlar davet edilmeyecektir. Mümkün olduğu oranda bu tür sosyal faaliyetler TSK personeline veya eşlerine dönük olarak planlanacak, protokole dahil dahi olsa, sivil zevat veya eşi davet edilmeyecektir." şeklinde ifadelere yer verildiği,
16 Nisan 1997 tarihli Laiklik Aleyhtarı Faaliyetler konulu Harekât Başkanı Çetin DOĞAN imzalı camiilerde laiklik aleyhtarı vaazlar verildiği iddiası ile ilgili yazı bulunduğu,
5 Mayıs 1997 tarihli Batı Çalışma Grubu Bilgi İhtiyaçları konulu Kurmay Başkanı Aydan EROL imzalı soruşturma dosyasında yer alan belgenin bulunduğu anlaşılmıştır. (44. klasör, sayfa 558-577)
Gazeteci E. Ç. tarafından yazılan Sakıncalı Gazeteci başlıklı kitabın 7. Baskısının mağdur Tansu ÇİLLER hakkındaki iddialarla ilgili bölümlerin fotokopisinin bulunduğu, bu hususların mağdur Tansu ÇİLLER ile ilgili bölümde incelenerek önemli bölümlerine yer verildiği, (44. klasör, sayfa 549-556)
Hürriyet Gazetesinin 12 Haziran 1997 tarihli manşet haberinde "Gerekirse Silah Bile Kullanırız" manşet haberi ile Genelkurmay Başkanlığının "Türkiye Cumhuriyetini yıkmaya çalışan irticaya karşı mücadelede gerekirse silah kullanılacağını" açıkladığı belirtilmiştir. (44. klasör, sayfa 548)
19 Mart 2012 tarihinde Gündem adlı internet sitesinde yayınlanan haberde tanığın 28 Şubat süreci ile ilgili olarak "Tansu ÇİLLER'in doktorundan onun çıplak fotoğraflarını çalıyorlar, E. Ö., M. Y., E. Ç. birbirlerine gösteriyorlar, birbirlerine o fotoğrafları ikram ediyorlar, kendisi yazıyor, bunu ben söylemiyorum, dikkat edin nerede oluyor bütün bunlar, benim gazetelerim, gazetecilerim şereflidir diyen A. D.'nin gazetesinde oluyor ve bu insanlar Çiller'i tehdit ediyorlar, bu resimleri yayınlamak için istifa et diye, bu bir hükümet devirme bir siyasi tasfiye değil midir" şeklinde açıklamalarda bulunduğu anlaşılmıştır. (68. klasör, sayfa 79-80)
4- Tanık Nurcan AKÇAY 26.06.2012 tarihli beyanında özetle;
Mağdur Müşteki olarak ifade veren Prof. Tabip Albay MUSTAFA KAHRAMANYOL ile 1991 yılı Eylül ayında evlilik yaptığını, Bosna Hersek savaşı başladığı zaman Mustafa KAHRAMANYOL’un Bosna/Hersek ile ilgili dönem Başbakanı Süleyman DEMİREL'den görev talep ettiğini, DEMİREL’in de Bosna/Hersek ile ilgili özel bir göreve getirdiğini, yani para, silah temin ve yardım işlerini yürüttüğünü, Mithatpaşa Caddesinde bir apartman dairesinin kendisine tahsis edilen bölümünde bu işleri yürüttüğünü, çok detaylı ve teferruatlı bilmese de bu iş için sürekli yurdışına gidip geldiğini,
Eşinin kendisine nafaka vermediğinden maddi olarak sıkıntı çektiğini, H. K.’nın aile dostları ve 1.Ordu Komutanlığında komutan olduğunu, 1.Ordu'ya H.isimli Paşa'ya gittiğini, gittiği zaman kendisini kabul ettiğini, ancak emir subayının kendisiyle görüştüğünü, kendisinin toplantıda olduğunu söylediğini, sıkıntılarını dinleyeceğini söylediğini, eşinin iki çocuk ile sokağa attığını nafaka vermediğini, ailesine sahip çıkmayı ikinci plana atarak vatana sahip çıktığını söylediğini, H. isimli paşanın çok adil ve iyi bir insan olduğuna inandığını, Nato Komutanlığında İzmir'de görev yaparken H. isimli paşa’yı ziyarete gittiklerini, kendilerini köşkünde ağırladığını, bir gece sabaha kadar Mustafa ile sohbet ettiğini, kendisinin de eşi ile oturduğunu, H. K.’nın eşi Mustafa'ya “hanımın genç ama, eşimle çok güzel oturdu, muhabbet etti” dediğini, çünkü gece 2-3' e kadar sohbet ettiklerini, bu nedenle ilgileneceğini düşündüğünü, ancak yukarıdaki sıkıntıları ile ilgilenmediğini,
Ankara Gata Komutanı F. A. paşa ile görüşmek için 1997 yılı Ağustos şurasına iki ay kala gittiğini, gittiğinde Gata Komutanının törende olduğunu, kendisini Gata İstihbarat Komutanının odasına aldıklarını, Hava Kuvvetlerinden Albay R. E.’un kendisine "buyurun oturun, paşa gelince ben sizi çıkarırım" dediğini, oturup beklerken H. T.'nin annesi N. T.'nin Gata'da hasta olarak bulunduğunu söylediğini, kendisinin de beklerken aile dostları olan H. T.'nin annesini görmek istediğini söylediğini, N. T.'nin yanına çıktığını, ziyaret ettiğini, O’nun da kendisine "Çok geç geldin" diye sitem ettiğini, çünkü kendisinin hasta olduğu dönemlerde ilk ziyaret eden kişilerden biri olduğunu, kendisinin de Ankara'da olmadığını İstanbul'da olduğunu söylediğini, eşi Mustafa'nın kendisine kötülük yapıp evden kovup kovmadığını sorduğunu, konuştuklarını, kendisine “H. isimli paşa bugün burada, gelsin ona Mustafa'nın sana yaptıklarını anlat" dediğini, konuşmaları henüz bitmemişken paşanın içeri girdiğini, N. T. ile beraber anlattıklarını, Mustafa'yı affetmeyeceğini ve 3 general ile bu konuyu görüşeceğini söylediğini, ayrıca "Bu sefer onun defterini düreceğim" dediğini, N. T.’nin da orada olduğunu, sonra kendisine “F. P. ile görüştüm seninle görüşecek, in aşağıya anlat” dediğini, kendisinin de indiğini, durumu detaylı şekilde anlattığını, maaşından kesilerek kendisine ve çocuklarına para verilmesini de istediğini, kendisinin gitmesini ve daha sonra arayacaklarını söylediklerini, 2 hafta sonra Gata'ya çağırdıklarını, İstanbul'dan Ankara'ya defalarca gittiğini, yol parasını ve hangi araçlarla Gata'ya geleceğini onların söylediğini, mesela bir gün giderken “Varan'dan biletin alındı oraya bin, başka gün trene bin” şeklinde söylediklerini, nerede kalacağını da onların ayarladığını, EDOK'ta bir çok defa kaldığını, Hava Kuvvetleri misafirhanesinde kaldığını, Gata misafirhanesinde kaldığını, kalmış olduğu yerlerde kendi kimliği ile kalmadığını, hep başka kimliklerle kaldığını, bu kalma işlemlerini Gata İstihbarat Komutanı R. E. ve Tabip Binbaşı C. Ş.’nin ayarladığını, indiği zaman da İstihbarattan emekli M. isimli bir adamın belinde silah ile gelip hep arkalarında dolaştığını, bir kere de yine M. isimli kişinin evinde kaldıklarını, evinin Ankara'da H. isimli paşanın annesinin de yatmış olduğunu hatırladığı Cebeci'de olduğunu,
Yukarıda bahsettiği şekilde Ankara İstanbul arasında gidip gelme sürecinin 1997 Mayıs ayından itibaren başlayıp Şuradan sonra da devam ettiğini, kendisine çağırdıkları dönemlerde toplantı salonlarında çok uzun süren sorular sorulduğunu, kayıt yapıldığının söylendiğini, eşi Mustafa’nın Gata'da samimi olduğu doktorların, evlerine gelip giden doktorların kimler olduğu, hangi doktorların eşinin başının kapalı olduğu, eşi Mustafa’nın Başbakanlıktaki görevinde yapmış olduğu işlerin detaylıca sorulduğunu, sorulara bildiği kadarıyla cevap verdiğini, eşi kapalı olanları bilmediğini söylediğini, kimsenin vebaline girmek istemediğini, Gata'da çalışan doktorların resimlerinin yapışık olduğu büyük bir kataloğu önüne koyduklarını, bunlardan en çok evlerine giren çıkan doktorların kimler olduğunu sorduklarını, kendisinin de hatırlamadığını, simalarını unuttuğunu söylediğini, Başbakanlıktaki görevi ile ilgili evde görmüş olduğu silahı söylediğini, üzerinde mühür olan Başbakanlık belgelerini söylediğini, Bosna işinde İstanbul Fatih BER oteldeki toplantıları söylediğini, neden Bosna işleri ile uğraştığını sorduklarını, eşinin Boşnak olduğunu ve bu konu ile ilgilendiğini söylediğini, çünkü babasının Sırplar tarafından direnişçi olduğu için öldürülmüş olduğunu, bu nedenle kendisine vazife edindiğini, babasının intikamını almak istediğini söylediğini,
Çevik BİR’in o dönem Birleşmiş Milletler Barış Gücü Komutanı olarak seçildiğini, Mustafa Bey’in de Bosna işinin bütün para ve silah organizasyonu için Başbakanlıktaki gizli görev nedeniyle ordu ile karşı karşıya gelmiş olduğunu, sonrasında da Brüksel'de her ikisinin de eşlerinin bir husumeti nedeniyle yine karşı karşıya geldiklerini, Çevik BİR'in Mustafa Bey’e husumeti olduğundan yukarıdaki soruları yönelttiğini, yukarıda anlattığı hususların Mustafa bey tarafından kendisine açıklama yapılarak daha sonrasında konuşmaya başladığı dönemde anlatıldığını,
Katalogtan resim gösterme ve devamındaki fişlemeye ilişkin soruları kendisine neden sorduklarını sorduğunu, evlenirken kendisinin bu kadar sormadığını, “Siz askere aldığınızda araştırma yapmış olmanız gerekli neden bu soruları sordunuz” diye tekrarladığını, kendisine "Sizin kocanız çok zeki bir insan, biz onun ne yaptığını belgelendiremiyoruz. Siz onun en yakını eşi olarak sizin yazacağınız ve yapacağınız şey onun casus olduğunu ortaya çıkaracak. Senin kocan casus ve Türkiye aleyhine çalışıyor. Bu vatan millet meselesi biz bunu belgeleyemiyoruz" şeklinde cevap verdiklerini, Mustafa beyin söylediği sözlerin aklına geldiğini, kendisine "Ben Bosna'da aranılan bir insan olucam, benimle Bosna'da yaşar mısın?" dediğini, bu şekilde iki olayı karşılaştırdığında Silahlı Kuvvetlerin Komutanlarının yalan söyleyeceğini düşünmediğini, doğrudur dediğini, eşine ve çocuklarına sahip çıkmayan bir kişi olduğunu düşündüğünü,
Kendisinden bunun üzerine bir dilekçe yazmasını istediklerini, dilekçede eşi Mustafa’nın irticai faaliyetlerde bulunduğuna ilişkin yazılar yazmasını istediklerini, yazmasını istedikleri şeyleri kendisine söylediklerinde; bu şekilde yazı yazılması yerine kendisine yapılanları yazmasının doğru olacağını düşündüğünü ve dile getirdiğini ve o gün orda o dilekçeyi yazmadığını, dilekçe içeriğinde daha çok irticai faaliyetlerde bulunduğu hususlarını belirtmesi gerektiğini istediklerini, “ben de namaz kılıyorum, kendisi namaz kılmaz irticai faaliyeti nasıl yazayım” şeklinde söylediğini, kendisinin havanın soğuk olması nedeniyle başını örterek gittiğini, bu şekilde R. E.'nin odasındayken kendisine başörtüyü başından çıkartıp odasından çıkmasını söylediğini, sipariş mektubu yazmadığını,
Dostları ilə paylaş: |