T. C. Firat üNİverstiESİ aleviLİK İnançlari ve teolojik temelleri (tunceli Örneğİ) Prof. Dr. Erkan Yar son rapor


a. Kurtuluşa Eren Fırka/gurûh-u nâci



Yüklə 1,26 Mb.
səhifə6/47
tarix27.12.2018
ölçüsü1,26 Mb.
#87120
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   47

a. Kurtuluşa Eren Fırka/gurûh-u nâci


Alevilik literatüründe “gurûh-u nâci/nâciye” kavramıyla ifade edilen bu anlayış, Alevilik inançlarını benimseyerek diğerlerinden ayrışan ve bir fırka olarak isimlendirilen topluluğun kurtuluşa ereceği anlayışını ifade eder. Bu terim, diğer dinsel literatürde Arapça olarak “el-fırkatu’n-nâciye” olarak isimlendirilmektedir ki, guruh ve fırka sözcükleri aynı olguya işaret etmektedir. Bu isimlendirmelerde, “kurtulan” olarak belirli inançları benimseyen insanların oluşturduğu fırka nitelenmektedir. Bu anlayış, Hz. Peygamber’in söylediği iddia edilen bir hadise dayanmaktadır. Buna göre o, “Yahudiler yetmiş bir fırkaya ve Hıristiyanlar da yetmiş iki fırkaya ayrıldı. Benim ümmetim de yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bunlardan biri hariç diğerleri cehennemdedir. Onların kim olduğu sorulduğunda da o, “benim ve ashabımın yolunu takip edenlerdir”96 buyurmuştur. Cennette olacak fırkanın kimliğine ilişkin sorulara Hz. Muhammed’in verdiği cevaplar hakkında farklı rivayetler mevcuttur. Bunlar da, “Hz. Muhammed ve ashabının yolunu takip edenler”, “cemaat”, “Ehl-i Sünnet ve’l-cemaat” şeklindedir. Bu hadisin, toplumsal hafızada var olması nedeniyle, her fırka kendisini kurtuluşa eren fırka olarak göstermektedir. Buna bağlı olarak, Alevilikte de, kendi inançlarının ve uygulamalarının insanı kurtuluşa erdireceği inancı hakimdir. Virâni, kurtuluşa eren fırkanın/guruh-u Naci Bektaşilikteki şeriat, tarikat ve marifetteki makamlarından geçerek hakikat makamlarına ulaşan kimseler ve veliler olarak tanımlamaktadır.97

Bu isimlendirmede kullanılan nâcî sözcüğü, asıl olarak “bir şeyden ayrılmak” anlamına gelmektedir. Kur’an’daki kullanımları incelendiğinde de, insana zarar veren bir varlıktan kurtarılması anlamına gelmektedir.98 Bu sözcüğün zıddı ise helaktir. Bu durumda bir gurubun kurtulan fırka olarak isimlendirilmesi, diğerlerinin helak olacağı anlayışını da beraberinde getirmektedir. Kur’an’da kullanılan fâiz kelimesi ise, hayırla bir şeyde başarıya ulaşmayı yani insanın kurtuluşunu ifade etmekte ve gerçekte kurtulan fırkayı isimlendirmede daha elverişli olmaktadır. Bu isimlendirmede kurtuluşa erdiren inançlar, genel olarak İslam’ın yani son vahiy ile belirlenmiş asıl inançları ifade etmekte, iktidarın inançlarını veya credosunu ifade etmemektedir. Muhalefetin kendi inançlarını kurtarıcı olarak nitelemesi ise, iktidarın karşısında bir duruşu sergilemektedir. Bu bağlamda Kur’an, “Yahudiler yahut Hıristiyanlar hariç hiç kimse cennete giremeyecek, dediler. Bu onların kuruntusudur. Sen de onlara: Eğer sahiden doğru söylüyorsanız delilinizi getirin, de. Hayır, öyle değil! Kim “ihsan” derecesine yükselerek özünü Allah’a teslim ederse, onun mükâfatı Rabb’inin katındadır. Artık onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir”99 ayetinde, her ne kadar diğer din mensuplarının tutarsız anlayışlarını örneklendirmiş olsa da, aynı görüşü benimseyen Müslüman fırkaları da içine alır.

Bu sözün, Hz. Muhammed tarafından söylenmiş olmasını olumsuzlayan pek çok delil mevcuttur. Birincisi, Hz. Muhammed’in bilgi kaynakları açısından, bu bilginin onun tarafından verilmiş olması düşünülemez. Onun bilgi kaynaklarını vahiy, duyu organları ve akli çıkarımları ile elde ettiği bilgiler ve içerisinde bulunduğu toplumda var olan bilgilerdir. Bu bilgi vahiy içerisinde yer almamakta, aksine kurtuluşa erenin inananlar ve yararlı işler yapanlar olduğu belirtilmektedir. Bu bilgi duyu organlarının ve aklın alanında da değildir. Duyu organları, kendi işlev alanlarındaki gerçeklikleri kavrayabilir ve akıl da somut olaylardan soyut ilkeler ortaya çıkarabilir. Hz. Muhammed’in yaşadığı dönemin toplumsal bilincinde de, bu bilginin var olması düşünülemez. Çünkü bu sözde ifade edilen belirlemeler, Yahudilik ve Hıristiyanlık fırkaları olduğu gibi, onun ölümünden sonra ortaya çıkan fırkaları içermektedir. İkincisi; bu sözde yer alan belirlemeler, mevcut olguya ait belirlemeler olmayıp, geçmiş ve geleceğe ait bilgilerdir. Yahudi ve Hıristiyan fırkalarının sayısı hakkındaki bilgiler, geçmişe ait bilgiler iken, Müslümanlara ait bilgiler geleceğe ait bilgilerdir. Geçmiş ve gelecek, gaybın anlam evreninde yer aldığından ve Hz. Muhammed’in de gayb hakkındaki bilgisi vahyin bildirmesi ile sınırlı olduğundan, onun bu bilgiye sahip olması düşünülemez. Üçüncüsü; Hz. Muhammed’in ölümünden sonra ortaya çıkan her fırka, kendisini kurtuluşa eren fırka olarak tanımlamaktadır. Bu durumda bu hadis, Müslümanların birlikteliğine değil, ayrışmasına neden olmaktadır. Müslümanların ayrı fırkalara bölünmesini değil de birlikteliğini amaç edinen bir elçinin, onların ayrışmasına neden olacak bir sözü söylemesi tutarlı değildir.

Kur’an, kurtulan fırkayı belirlemeyi amaç edinmemekte, insanı kurtuluşa erdiren inanç ve eylemlerden bahsetmektedir. Bu belirleme, kurtuluşun bir fırkaya mensubiyetle olmadığı, inanç ve eylem ile olduğu anlayışını geliştireceğinden, toplumsal alanda yararlı eylemlerin oluşmasına katkıda bulunacaktır. Kurtuluşun fırkaların ismi ile anılması ise, sadece o fırkaya bağlılığı geliştirecektir. Kur’an’ın, kurtuluşu getiren inanç ve eylem belirlemeleri ise; iman etmek, hicret etmek, malları ve canları ile cihat etmek, sabretmek, Allah’a ve elçisine itaat etmek, Allah’tan sakınmak100 vs. şeklindedir. Bu belirlemede yer alan eylemlerin, dönemsel olarak değişmesi mümkündür. Örneğin, Allah’ın elçisi ile birlikte hicret etmek, belirli bir zamanla ilişkilidir ve eylemin değeri ilişkili olduğu zamanda ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle de yararlı eylem/sâlih, zaman ve mekana göre değişiklik göstermektedir. Günümüz insanın öncelikli sorunlarını dikkate alarak insan hakları ihlallerine karşı hakları koruma, fakirliğe karşı ihtiyaç içerisindeki insanlara yardımda bulunma vs. sosyal eylemler, yararlı eylemler kapsamında değerlendirilmelidir. Çünkü yararlı eylem nitelemesindeki yarar, insan içindir.

Bu inancın oluşumu ve dini temellerinin olup olmaması bir yana, dini ve sosyal alandaki işlevi daha çok önemlidir. Tefsirlerde, yukarıda söz konusu ettiğimiz bu hadisin, genel olarak, dinde parçalanmayı yasaklayan “Şu dinlerini parça parça edenler ve kendileri de grup grup ayrılmış olanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra, yapmakta olduklarını kendilerine haber verecektir101 ayetinin yorumlanması bağlamında yer alması dikkat çekicidir. Fakat asıl olarak bu ifade, dinsel olanda parçalanmayı ve guruplaşmayı yasaklamak için indirilmiştir. Farklı inançları benimseyen guruplar arasında birbirlerini kötüleyen ve dışlayan, dinsel bir tanımlama olarak da tekfir eden ve din dışına iten anlayışların gelişmesi, toplumsal yaşamda anlama ve diyalog kurma davranışlarına ket vurmaktadır. İslam düşüncesinin gelişim sürecinde fırkaların oluşmasından ve ayrışmasından sonra, fırkaları kötüleyen hadisler üretilmektedir. Bu durumda her fırka bir yandan kendi inanç sistemini kurarken, diğer yandan da öteki inanç sistemleri ile çatışmaktadır. Bu düşünsel çatışmanın temelini ise ötekinin fikirlerini anlama ve kanıtlarını olumsuzlama yerine, ötekini kötüleyici kanıtlar aramaya dönüşmektedir.

Fırkaları niteleyici diğer terimler de, hidayet ve dalalet veya hak ve batıl şeklindedir. Bu nitelemeler sadece teoloji ekolleri hakkında değil, aynı zamanda dinler ve mezheplerin tasnif edilmesinde de kullanılmaktadır. Karşıtlık ilkesine bağlı olarak bu nitelemelerden hidayet, doğru olana ve dalalet de sapkın olana işaret etmektedir. Hak ve batıl terimleri de, aynı anlamda kullanılmaktadır. Bu durumda doğru ve yanlışın veya gerçek olanla batıl olanın belirlenmesine ilişkin nesnel ölçütler mevcut olmamakta, herkes kendi inanç ve mezhebini hak, ötekilerini de batıl kabul etmektedir. Buna ilaveten, dinler ve mezheplerle ilgili eserlerde, “bidat ehli” nitelemesinin de çok sık kullanıldığı görülmektedir. Sonradan din anlayışına giren inanç ve eylemleri nitelemek için kullanılan bidat kavramı, her düşüncenin karşıt düşünceyi nitelemek için kullandığı bir terim haline gelmiştir.



Yüklə 1,26 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   47




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin