Barnaba İncili
Barnaba, kilise adamlarını rasûl olarak adlandırdıkları, Mesih'in havarilerinden biriydi. Barnaba İncil'i ilk defa, papa Klasius'un okunması yasak kitaplar arasında zik~ retmesiyle ortaya çıktı.
Klasius miladî V. asrın sonlarında peygamberimizin (sav) gönderilmesinden önce papalığa getirildi.
Şeyh Muhammed Bayram bir İngilizden naklettiğine göre bu İncil Vatikan Papalık Kütüphane'sinde, himyerî hattıyla yazılmış bir eser olarak bulundu. Orada aynen şöyle deniyordu:
"Benden sonra gelecek ve adı Ahmed olacak bir peygamberi müjdeleyen..." Bu ifadeler ise Kur'an'ı Kerim-nassına harfiyyen uymaktaydı.
Bu eser İtalyancadan, İngilizceye, İngilizceden de Arapçaya çevrildi. Arapça çevirisini, Menar dergisini çıkaran Muhammed Reşid Rıza 1908 yılında yayımladı.
Bu İncil'de daha Önce de ifade ettiğimiz gibi Tevhid inancı, Mesih'in aşılmadığı, yerine başkasının asıldığı, o-nun ise göğe çıkarıldığı belirtiliyor, Hz.' Muhammed (sav) peygamberliğine de birçok yerde değiniliyordu.
Bu İncil'den bazı örnekler:
"Ben tek olan tanrıyım ve benden başka tanrı yoktur.". (Fasıl: 29)
"Ayağı üstüne kalkan adam, havada güneş gibi parlayan bir yazı gördü. Allah'tan başka ilah yoktur. Ve Muhammed (Aleyhisselam) Allah'ın rasûlüdür.". (Fasıl: 39)
"Adem çevresine bakınarak kapının üstünde yazılı olan "Allah'tan başka ilah yoktur ve Muhammed (aleyhisselam) Allah'ın Rasûlüdür." sözünü gördü." (Fasıl: 41)
"İsa kalp coşkusuyla cevap verdi. "O Allah'ın elçisi Muhammed (Aleyhisselam)dir. Ve o dünyaya geldiği zaman getireceği bol rahmetle insanlar arasında salih ameller için bir fırsat olacak.". (Fasıl: 163)
"Ben hiç ölmedim. Allah beni dünyanın sonuna kadar saklamış bulunuyor.". (Fasıl: 220)
"Bakın size diyorum ki, ben değil hain yahuda Öldü.".(Fasü: 221)
"O zaman kuluna gelen tehlikeyi gören Allah, (elçileri Cebrail, Mikail, İsrafil ve Azrail'e İsa'yı dünya'dan almalarını emretti.)
Kutsal melekler gelip, İsa'yı güneye bakan percere-den çıkardılar. Onu götürüp üçüncü göğe daima Allah'ı teşbih ve takdis "etmekte olan meleklerin yanına bıraktılar.". (Fasıl: 215)
"Sonra havariler dediler: Söyle bize ey muallim, ne sebeple insanın sünnet olması gerekir?"
İsa cevap verdi: Allah'ın İbrahim'e olan şu emri yetsin, "İbrahim, kendinin ve evinde bulunanların önderisini al (Sünnet et) bu seninle benim aramda ebedi bir ahiddir.". (Fasıl: 22)
"Göğün huzurunda itiraf ediyor ve yeryüzünde oturan herkesi tanıklığa çağırıyorum ki, insanların hakkımda dedikleri, yani, benim insandan öte olduğum (şeklinde söyledikleri) şeylerin tümüne yabancıyım ben.
Çünkü, bir kadından doğma, Allah'ın hükmüne tabi bir insanım ben.". (Fasıl: 94)
"Benim sözlerime, benim Allah'ın oğlu olduğumu katanlara lanet olsun.". (Fasıl: 53)
Ayrıca bu İncil 53. fasıldan 60. fasıla kadar kıyamet alametleri ve kıyamet günüyle ilgili birtakım meselelere değinmiştir.
Kur'an'ı Kerim apaçık bir gerçekle ve her türlü tahrifatı ortadan kaldırarak gelmiştir. 48
Kur'an'ı Kerım'de Mesih
Kur'an'ı Kerim'de Mesih (a.s.)'in adı, Allah Te-alâ'nın kulu ve onun yüce peygamberlerinden biri olan "İsa"dır. Kur'an'ı Kerim Mesih inancının bütünüyle tam bir tevhid akidesi olduğunu belirtmiştir. Kullukta tevhid; Allah'dan başkasına tapılamaz. Tekvin sıfatında Tevhid; gökleri yeryüzünü ve ikisi arasındaki bütün her şeyi yaratan, ortağı olmayan sadece O'dur. Zât ve sıfatlarda tevhid; O'nun zatı mürekkeb değildir. O sonradan olanlara benzemekten uzaktır.
Kur'an'ı Kerim İsa (a.s.)'ın insanları sadece tevhid inancı etrafında toplamaya çalıştığını ifade eder. Allah Te-alâ kıyamet gününde kendisiyle İsa (a.s.) arasında geçecek muhavereyi şöyle anlatır: "Allah: "Ey Meryem oğlu İsa!
İnsanlara: "Beni ve anamı, Allah'tan başka iki tanrı bilin" diye sen mi dedin?" buyurduğu zaman o; şöyle (jedi: "Haşa! Seni tenzih ederim; hakkım olmayan şeyi söylemek bana yakışmaz. Hem ben söyleseydim sen onu şüphesiz bilirdin. Sen benim içimdekini bilirsin. Halbuki ben senin zatında olanı bilemem. Gizlilikleri eksiksiz bilen yalnızca sensin. Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin, dedim. İçlerinde bulunduğum müddetçe onlar üzerine kontrolcü idim. Beni vefat ettirince artık onlar üzerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen her şeyi hakkıyla görensin.". (Maide: 116-117)
Mesih (a.s.)'e indirilen kitab İncil'dir. O Tevrat'ı doğrulayıcı ve kendisinden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi de müjdeleyiçidir: "Hatırla ki Meryem oğlu İsa, "Ey İsrailoğulları! Ben size Allah'ın elçisiyim, benden önce gelen Tevratı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi de müjdeleyici olarak geldim", demişti.". (Saff: 6)
Kur'an'ı Kerim İsa (Alehisselam)'mn annesi Meryem'in üstünlüğünden, temizliğinden ve onu doğurmasından şöyle bahseder: "Hani melekler demişlerdi: "Ey Meryem! Allah seni seçti; seni tertemiz yarattı ve seni bütün dünya kadınlarına tercih etti (üstün kıldı). (Ali İmran: 42)
"Irzını iffetle korumuş olanı (Meryem'i)da an. Biz, ona ruhumuzdan üfledik; onu ve oğlunu, cümle alem için bir ibret kıldık.". (Enbiya: 91)
"(Biz ona ruhumuzdan üfledik.) yani; Cibril'e emrettik o da Meryem'in gömleğinin yakasına üfledi. Bu üfleme ile onun karnında İsa'yı meydana getirdik.
Kur'an'ı Kerim Mesih (a.s.)'in doğum müjdesini de şöyle açıklar: "Melekler demişlerdi ki: Ey Meryem! Allah sana kendisinden bir kelimeyi müjdeliyor. Adı Meryem oğlu İsa'dır. Mesih'dir, dünyada da âhirette de itibarlı ve Allah'ın kendisine yakın kıldıklarından-dır. O, beşikte de, yetişkinlikte de insanlara peygamber sözleri ile konuşacakve salihlerden olacak. Meryem "Rabbim! dedi. Bana bir erkek eli değtnediği halde nasıl çocuğum olur?" Allah şöyle buyurdu: "Öyle de olsa, Allah dilediğini yaratır. Bir işe hükmedince sadece "Ol" demesiyle oluverir.". (Âli-İmran: 45-47)
Ayeti kerimede geçen "kendisinden bir kelime" ifadesinden maksat, Meryem oğlu Mesih meydana geldiğinde Allah Tealâ'dan sadır olan "ol" kelimesiyle yaratılmış olmasıdır. Zira Allah Tealâ ona, yaratmayı dilediği zaman "ol" buyurmuştur o da hemen oluvermiştir. Ayetin $on kısmı bunu izah etmektedir: "Allah şöyle buyurdu: Öylede olsa, Allah dilediğini yaratır. Bir işe hükmedince "ol" demesiyle oluverir.". (Âli İmran: 47)
"Allah nezdinde İsa'nın durumu Adem'in durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattı. Sonra ona "ol" dedi ve oluverdi.". (Âli İmran: 59)
Fahruddin Razı "kendisinden bir kelime" ifadesini tefsir ederken şöyle der: Her ne kadar her mahluk "ol" kelimesi vasıtasıyle yaratılmışsa da, İsa (a.s.) hakkında bilinen malum sebep bulunmuyordu. O da "baba"dır. Dolayısıyla onun yaratılmasını "ol" kelimesine bağlamak daha uygun olmuştur. Nitekim çok cömert ve iyilik sahibi kişiye mübalağa için "cömertliğin kendisi" ve "sıf iyilik dendiği gibi."-
Kur'an'ı Kerim doğum müjdesini genişçe açıklar: "(Rasûlüm!) Kitapta Meryem'i de an. Hani o, ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmişti. Meryem, onlara karşı bir perde çekmişti. Derken biz ona ruhumuzu gönderdik de o kendisine tastamam bir insan şeklinde göründü, Meryem dedi ki; Senden, çok esirgeyici olan Allah'a sığınırım! Eğer Allah'tan sakınan bir kimse isen (bana dokunma) Ruh; "Ben, yalnızca, sana tertemiz bir erkek çocuk bağışlamam için Rabbinin bir elçisiyim." dedi. Meryem: "Bana bir insan eli değmediği, iffetsiz de olmadığım halde benim nasıl çocuğum olabilir" dedi. Melek: "Öyledir, (zira) Rabbin buyurdu ki: Bu bana kolaydır. Çünkü biz onu insanlara bir delil ve kendimizden bir rahmet kılacağız." dedi. Bu hüküm ve karara bağlanmış bir iş idi. Meryem ona hamile kaldı. Bunun üzerine onunla uzak bir yere çekildi. Doğumsancısı onu bir hurma ağacına (dayanmaya) şevketti "Keşke," dedi, "bundan önce öl-seydim de unutulup gitseydim!" Altından ona şöyle seslendi: "Tasalanma! Rabbin senin alt yanında bir su arkı vücuda getirmiştir.". "Hurma ağacını kendine doğru silkele ki üzerine olgun taze hurma dökülsün. Ve iç gözün aydın olsun! Eğer insanlardan birini görürsen, de ki: Ben çok merhametli olan Allah'a oruç adadım; artık bugün hiçbir insanla konuşmayacağım. Nihayet onu kucağında taşıyarak kavmine getirdi. Dediler ki: "Ey Meryem! Hakikaten sen çok garip bir iş yapmışsın! Ey Harun'un kız kardeşi! Senin baban kötü ^r insan değildi; annen de iffetsiz değildi.". Bunun üzerine çocuğu gösterdi. "Biz," dediler, "beşikteki bir sabi ile nasıl konuşuruz?" Çocuk şöyle dedi: "Ben Allah'ın kuluyum. O, bana kitabı verdi ve beni peygamber yaptı. Yaşadığım sürece bana namazı ve zekâtı emretti. Beni anneme saygılı kıldı; beni bedbaht bir zorba yapmadı. Doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak kabirden kaldırılacağım gün esenlik banadır.". İşte, hakkında şüphe ettikleri Meryem oğlu İsa hak sözünce budur. Allah için bir evlat edinmek, olur şey değildir. O, münezzehtir. Bir işe hükmettiği zaman, ona sadece "Ol" der ve hemen olur.". (Meryem: 16-35)
"Ruhumuz"dan maksat, Cibril (a.s.)'dır. "Altından seslenen" de Cibril'dir. "De ki... ben adadım" bu sözden maksat "işaret et" demektir. Yoksa lafız konuşma kasdedil-miyor.
Kur'an'ı Kerim, Allah Tealâ'nın İsa (a.s.)'a bahşettiği mucizelerden söz ettiği gibi, onun peygamberliğinden ve Cibril (Aleyhi s selam) ile desteklendiğinden de bahsediyor. "Meryem oğlu İsa'ya mucizeler verdik ve onu Ruhul Kudüs (Cibril) ile destekledik.". (Bakara: 87)
"Allah ona yazmayı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecek. İsrail oğullarına bir elçi olacak (ve onlara şöyle diyecek:) Size Rabbiniz tarafından bir mucize ile geldim. Size çamurdan bir kuş sureti yapar, ona üflerim ve Allah'ın izni ile o, kuş oluverir. Yine Allah'ın izni ile körü ve alacalıyı iyileştirir, ölüleri diriltirim. Ayrıca evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer iman edenler iseniz, bunda sizin için bir ibret vardır.". (Âli İmran: 48-49)
"Hani havariler: "Ey Meryem oğlu İsa, Rabbin bize gökten donatılmış bir sofra indirebilir mi?" demişlerdi. O: "İman etmiş kimseler iseniz Allah'tan korkun." demişti. Onlar: "İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalplerimiz mutmain olsun,bı'/e doğru söylediğini (kesin olarak) bilelim ve onu gözleriyle görmüş şahitler olalım." demişlerdi. Meryem oğlu İsa şöyle dedi: "Ey Rabbimiz! Bize gökten bir fayda indir ki bizim için geçmiş ve geleceklerimiz için bayram ve senden bir âyet (mucize) olsun. Bizi rızıklandır; zaten sen rızık verenlerin en hayırlisisın.". Allah da şöyle buyurdu: "Ben onu size şüphesiz indireceğim, ama bundan sonra içinizden kim inkâr ederse, kainatta hiçbir kimseye etmediğim azabı ona edeceğim.". (Maide: 112-115)
İsa Aleyhisselam insanları ortağı olmayan, sadece Allah'a ibadet-kulluk etmeye çağırıyordu: "Ey İsrail oğulları! Rabbim ve Rabbiniz olan Allah'a kulluk ediniz. Biliniz ki kim Allah'a ortak koşarsa muhakkak Allah ona cenneti haram kılar; artık onun yeri ateştir ve zalimler için yardımcılar yoktur."
İsa (as) açık delillerle gelince, şöyle dedi: "Ben size hikmet getirdim ve ayrılığa düştüğünüz şeylerden bir kısmını size açıklamak için geldim. Allah'tan korkun ve bana itaat edin. Çünkü Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O'na ibadet edin. İşte bu doğru bir yoldur.".(Zuhruf: 63-64)
Fakat İsrailoğullarının cevabı nasıl olmuştu. "Onlardan küfredenler "bu apaçık bir sihirdir, başka bîrşey değildir." demişlerdi." (Maide: 110)
"İsrail oğullarından bir zümre inanmış, bir zümre de inkâr etmişti.". (Saffa: 14)
İsrailoğullarmdan birtakım kafirler İsa (a.s.)'yı öldürmek istediler fakat Ailah onları önledi ve onu kendi tarafına çekti. "(Yahudiler gizlice) tuzak kurdular Allah da onların hilelerine karşılık verdi. Allah hilelere karşılık vermekte en güçlü olandır.". (Âli İmran: 54)
"Hani İsrailoğullarını, kendilerine apaçık deliller getirdiğin zaman (seni öldürmekten) önlemiştim.". (Maide: 110)
"Halbuki onu ne Öldürdüler ne de astılar fakat (öldürdükleri) onlara İsa gibi gösterildi. Onun hakkında ihtilafa düşenler bundan dolayı tam bir kararsızlık içindedirler; bu hususta zanna uymak dışında hiçbir (sağlam) bilgileri yoktur ve kesin olarak onu öldürmediler. Bilakis Allah onu kendi (nezdi)ne kaldırmıştır. Allah büyük izzet ve hikmet sahibidir.". (Nisa: 157-158)
Birbirleri arasında da ihtilafa düştüler: "Sonra gruplar kendi aralarında ayrılığa düştüler. Büyük güne şahit olunduğu zamanda vay o kâfirlerin haline!". (Meryem: 37)
Kurtubî bu ayetin tefsirinde der ki: ehli Kitap İsa (a.s.) konusunda ihtilafa düştüler; yahudiler sihirbaz olduğunu söylerken hristiyanlar bu meselede üç gruba ayrılmışlardı. Nasturiler; Allah'ın oğlu olduğunu, Melkaniler üçün üçüncüsü olduğunu Yakubîler de Allah olduğunu iddia ediyorlardı.
İbn-i Kesir'de aynen bu açıklamaları yaptıktan sonra şöyle diyor: "Bir grup daha var ki onlar İsa'nın Allah'ın kulu ve rasûlü olduğunu savunurlar işte onlar doğru yolu bulan müminlerdir..." İbn-i Kesir ekliyor ve diyor ki; bir gün Kostantin o grupları büyük bir mecliste topladı ve hepsini dinledi. Sonra da onlardan birini desteğine aldı ve diğerlerini dışladı.
"Yahudiler, "Üzeyir Allah'ın oğludur." dediler. Hristiyanlar da Mesih Allah'ın oğludur." dediler. Bu onların ağızlarıyla geveledikleri sözlerdi. (Sözlerini) önceden kafir olmuş kimselerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin. Nasıl da (haktan batıla) döndürülüyorlar? (Yahudiler) Allah'ı bırakıp bilginlerini (hahamlarını) Hristiyanlar da) Rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i Rabler edindiler. Halbuki hepsine de tek tanrıya kulluk etmekten başka birşey emrolunmadı. Ondan başka hiçbir tanrı yoktur. O bunların ortak koştukları şeylerden uzaktır.". (Tevbe: 30-31)
"Şüphesiz ki "Allah Meryem oğlu Mesih'dir" diyenler andolsun ki kâfir olmuşlardır.". (Maide: 17)
"Andolsun Allah üçün üçüncüsüdür, diyenler de kâfir olmuşlardır. Halbuki bir tek İlandan başka hiçbir ilah yoktur. Eğer söyleyegeldiklerinden vaz geçmezlerse, içlerinden kâfir olanlara acı bir azap vardır.". (Maide: 73)
Kur'an'ı Kerim, ehli kitabı sağlam inanca uymaya çağırmıştır: "Ey ehli kitap dininizde aşırı gitmeyin ve Allah hakkında gerçekten başkasını söylemeyin. Mesih ancak Meryem'in oğlu İsa'dır. (O) Allah'ın rasûlüdür, Meryem'e ulaştırdığı (ol) kelimesi (nin esiri)dir. Ondan bir ruhtur. Buna göre Allah'a ve peygamberlerine i-man edin. Tanrı üçtür, demeyin, sizin için hayırlı olmak üzere bundan vazgeçin. Allah ancak bir tek tanrıdır. O, çocuğu olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. Vekil olarak Allah yeter. Ne mesih ne de Allah'a yakın melekler Allah'ın kulu olmaktan çekinirler. Ona kulluktan çekinip büyükle-nen kimselerin hepsini yakında huzurunda toplayacaktır.". (Nisa: 171-172)
Meryem'e ulaştırdığı kelimesi'nden maksat,yani; o (ol) kelimesiyle yaratılmıştır. Babasız olarak meydana gelmiştir. Bir görüşe göre ise Allah'ın Meryem (a.s.)'e müjdesi anlamındadır. Zira şu ayette bunu teyid eder: "Melekler demişlerdi ki: "Ey Meryem Allah sana kendisinden bir kelimeyi müjdeliyor.". (Âli İmran: 45)
Diğer bazı görüşlere göre ise buradaki 'Kelime" ayet anlamındadır.
İsa (a.s.)'nın dört ismi vardır: el-Mesih, İsa, Kelime ve. Ruh. Birinci görüş en sağlam görüştür.
1. Ondan bir ruh sahibidir. Değer kazandırmak için Allah Tealâ'ya isnad edilmiştir. Hristiyanların iddia ettiği gibi Allah'ın oğlu, onunla beraber bir ilah veya üçün üçüncüsü değildir. Çünkü ruh sahibi mürekkeb, ilah ise terkib-den münezzehtir.
2. Geleneksel olarak insanlar son derece temiz ve pak olan şeylere Ruh adı verirler. İsa (a.s.) da babameni-sinden değil de Cibril'in üfürmesinden oluştuğu için bu ad verilmiştir. Allah'dan olmasıda değişik bir farziyettir.
3. İnsanların dini hayatlarına sebep olduğu için. Bu durumda olana da ruh adı verilir.
"İşte böylece sana da emrimizle Kur'an'ı (ruh) vahyettik.". (Şura: 52)
4. Allah'tan bir rahmet; "Allah onları katından bir ruh ile desteklemiştir.". (Mücadele: 22)
Yani katından bir rahmetle. İsa (a.s.) insanları dünyevi ve uhrevi menfaatlere irşad ettiğinden dolayı rahmet sayı, ruh olmasına da bir engel yoktur.
5. Ruh Cibril'in üflemesinden ibarettir. (Ondan) ifadesi bu üfleme Allah'ın emri ve izniyle oldu demektir. Dolayısıyla o (İsa a.s.) da Allah bir ruhtur. Nitekim Allah Te-alâ şöyle buyuruyor: "Biz ona ruhumuzdan üfledik.". (Bnbiya: 91)
6. Ruh ifadesi belirsiz olarak kullanılmıştır. Bu da tazim ifade eder. Dolayısıyla şöyle mana çıkar: Yüce Kadrî ve değerli ruhlardan bir ruh. Allah'a izafe edilmesi de daha da değer kazandırmak içindir.
7. "Ondan bir ruh" demek yani onun mahrukatından manasınadır. Allah Tealâ buyurduğu gibi: "O göklerde ve yerde ne varsa kendinden size boyun eğdirmiştir.". (Casiye: 13) (Yani mahlukatından)
8. Allah'tan bir delil anlamındadır. Zira İsa aleyhisse-lam kavmi için delildi.
9. Bazen kendinde garip haller beliren kişiye "rahi" adı verilir ve Allah'a izafe edilir. Allah'dan, yani mahrukatından bir ruh denir. İsa (a.s.)'da alacalan ve anadan doğma körleri iyeleştirip ölüleri diriltebildiğine göre gayet tabi bu ismi de kullanabilecektir.
10. Her ne kadar bütün ruhlar Allah'ın yaratmasıyla meydana geliyorlarsa da burda Allah'a izafe edilmesi faziletli kılmak içindir. Şu ayette olduğu gibi "Tavaf edenler için evimi temiz tut.". (el-Hacc: 26)
Kur'an'ı Kerim ehli kitabdan tevhid akidesine uymalarını ister: "De ki, Ey ehli kitap! Sizinle bizim aramızda anlamı eşit bir kelimeye geliniz. Allah'tan başkasına tapmayalım; ona hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilahlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse işte o zaman, "bizim müslü-man olduğumuza şahitlik olsun!" edin." (Âli İmran: 64) Bu açıklamalardan anlaşıldığı gibi, hiçbir insaf sahibinin karşı çıkmayacağı gerçek var ki bugün yeryüzünde Kur'an'ı Kerim'den başka tahrif edilmeyen hiçbir semavi Kitap yoktur. Kur'an'ı Kerim'in mevcut kitaplardaki tahribatı anlatmasını bir tarafa bıraksa bile hissi deliller bunu kanıtlar.
1. Kur'an'ı Kerim'den önceki kitapların asıl nüshaları kalmamıştır. Bugün piyasadaki kitaplar tercüme eserlerdir. Kur'an'ı Kerim ise süreleri harfleri ve hareketleriyle korunmaktadır.
2. Bu kitaplar Allah'ın, insanların, peygamberlerin ve etrafmdakilerin sözleriyle iyice karışmıştır. Bunları birbirinden ayırmak mümkün değildir.
Kuran-ı Kerim ise ne Rasülüllah (Aleyhisselam)'m ne de sahabenin sözleriyle hiçbir surette karışmamıştır.
3. Bu kitapların hiçbiri bugünkü şekliyle hiçbir peygambere isnad edilemez. Kur'an'ı Kerim ise Rasûlüllah'a kadar tevatür yolayla dayanır. Ayetleri ve tertibiyle Allah Tealâ'nm koruması altındadır.
4. Bu kitaplardaki çelişkili ifadeler ve kitapların değişik nüshaları apaçık bir tahrif kanıtıdır.
5. Kesin delillerden biri de bu kitaplarda geçen bozuk inançlar ve Allah'a yakışmayan görüşleri içermesidir. Zira içinde Allah'ı insana benzeten ve peygamberlerin şereflerine leke süren birçok ifadeler vardır.
Bu tahrifler ve değişikliklerle beraber bu kitaplara i-man, aslının Allah tarafından olduğunu tasdik İslâm'ın emridir. Biz onların muhtaviyatma ancak Allah'ın ve Rasülünün bahsettiği şekilde inanırız.
Kur'an'ı Kerim'e gelince her mümin onun sırf Allah kelamı olup her lafzının korunmakta olduğuna inanmak emirlerini yerine getirip yasaklarından kaçınmak, getirdiği haberleri tasdik etmek ve kabul etmediklerini de reddetmek zorundadır. 49
Dostları ilə paylaş: |