(Bir de) Elini sıyırdı, o da anında bakanlara bembeyaz (görünüverdi).
Edip Yüksel Meali
Elini çıkardı, bakanlar için bembeyaz oluverdi.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Ve Musa elini koynundan çıkarıverdi, eli bembeyaz olmuş, bakanların gözünü kamaştırıyordu.
Süleyman Ateş Meali
Ve elini (böğründen) çıkardı, birden o, bakanlar için, bembeyaz parlayan bir şey oldu.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Elini çekip çıkardı; birden o el, bakanların önünde bembeyaz kesildi.
Yusuf Ali (English)
And he drew out his hand, and behold! it was white to all beholders!(1076) *
M. Pickthall (English)
And he drew forth his hand (from his bosom): and lo! it was white for the beholders.
A’râf Suresi 123
قَالَ
dedi
فِرْعَوْنُ
Fir'avn
آمَنْتُمْ
inandınız mı?
بِهِ
ona
قَبْلَ
önce
أَنْ آذَنَ
ben izin vermeden
لَكُمْۖ
size
إِنَّ
muhakkak
هَٰذَا
bu
لَمَكْرٌ
bir tuzaktır
مَكَرْتُمُوهُ
kurduğunuz
فِي الْمَدِينَةِ
şehirde
لِتُخْرِجُوا
çıkarmak için
مِنْهَا
oradan
أَهْلَهَاۖ
halkını
فَسَوْفَ
ama yakında
تَعْلَمُونَ
bileceksiniz
Türkçe Transcript (*)
Kâle fir’avnu âmentum bihi kable en âżene lekum(s) inne hâżâ lemekrun mekertumûhu fî-lmedîneti lituḣricû minhâ ehlehâ(s) fesevfe ta’lemûn(e)
Ali Bulaç Meali
Firavun: 'Ben size izin vermeden önce O'na iman ettiniz, öyle mi? Mutlaka bu, halkı burdan sürüp-çıkarmak amacıyla şehirde planladığınız bir tuzaktır. Öyleyse siz (buna karşılık ne yapacağımı) bileceksiniz.'
Edip Yüksel Meali
Firavun: "Ben size izin vermeden mi ona inandınız? Bu bir plandır. Şehirde bu planı kurdunuz ki halkını oradan çıkarasınız. Ama yakında bileceksiniz!," dedi,
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Firavun: "Ben size izin vermeden iman ettiniz ha!" dedi. "Şüphesiz bu bir hiledir, siz bunu şehirde kurmuşsunuz, yerli halkı oradan çıkarmak istiyorsunuz, sonra anlayacaksınız!"
Süleyman Ateş Meali
Fir'avn: "Ben size izin vermeden ona inandınız mı?" dedi. "Bu, bir tuzaktır, şehirde bu tuzağı kurdunuz ki, halkını oradan çıkarasınız, ama yakında (başınıza gelecekleri) bileceksiniz!"
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Firavun dedi ki: "Demek ben size izin vermeden ona inandınız ha! Bu, şehirde tezgâhladığınız bir tuzaktır ki, bununla şehir halkını oradan çıkarmak peşindesiniz. Yakında anlarsınız."
Yusuf Ali (English)
Said Pharaoh: "Believe ye in Him before I give you permission? Surely this is a trick which ye have planned in the city to drive out its people: but soon shall ye know (The consequences).(1082) *
M. Pickthall (English)
Pharaoh said: Ye believe in Him before I give you leave! Lo! this is the plot that ye have plotted in the city that ye may drive its people hence. But ye shall come to know!
A’râf Suresi 124
لَأُقَطِّعَنَّ
elbette keseceğim
أَيْدِيَكُمْ
ellerinizi
وَأَرْجُلَكُمْ
ve ayaklarınızı
مِنْ خِلَافٍ
çaprazlama
ثُمَّ
sonra
لَأُصَلِّبَنَّكُمْ
asacağım
أَجْمَعِينَ
hepinizi
Türkçe Transcript (*)
Leukatti’anne eydiyekum veerculekum min ḣilâfin śümme leusallibennekum ecme’în(e)
Ali Bulaç Meali
Muhakkak ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi idam edeceğim.'
Edip Yüksel Meali
"Ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve sonra topunuzu asacağım!"
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
"Ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim, sonra da bilin ki, sizi astıracağım."
Süleyman Ateş Meali
Elbette ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra hepinizi (hurma dallarına) asacağım!
Yaşar Nuri Öztürk Meali
"Ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da hepinizi asacağım."
Yusuf Ali (English)
"Be sure I will cut off your hands and your feet on apposite sides, and I will cause you all to die on the cross."
M. Pickthall (English)
Surely I shall have your hands and feet cut off upon alternate sides. Then I shall crucify you every one.
A’râf Suresi 125
قَالُوا
dediler ki
إِنَّا
biz zaten
إِلَىٰ رَبِّنَا
Rabbimize
مُنْقَلِبُونَ
döneceğiz
Türkçe Transcript (*)
Kâlû innâ ilâ rabbinâ munkalibûn(e)
Ali Bulaç Meali
(Onlar da:) 'Biz de şüphesiz Rabbimize döneceğiz' dediler.
Edip Yüksel Meali
Dediler ki: "Biz zaten Rabbimize döneceğiz."
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Onlar da: "Şüphesiz o takdirde biz Rabbimize döneceğiz." dediler.
Süleyman Ateş Meali
Dediler ki: "Biz zaten Rabbimize döneceğiz!"
Yaşar Nuri Öztürk Meali
"Biz, dediler, doğruca Rabbimize varacağız."
Yusuf Ali (English)
They said: "For us, We are but sent back unto our Lord:
M. Pickthall (English)
They said: Lo! We are about to return unto our Lord!
Oysa sen, yalnızca, bize geldiğinde Rabbimizin ayetlerine inanmamızdan başka bir nedenle bizden intikam almıyorsun. 'Rabbimiz, üstümüze sabır yağdır ve bizi müslüman olarak öldür.'
Edip Yüksel Meali
"Rabbimizin işaretleri bize geldiğinde ona inandık diye bizden öc alıyorsun. Rabbimiz, bize dayanma gücü ver ve canımızı müslümanlar olarak al."
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
"Senin bize kızman da sırf Rabbimizin âyetleri gelince onlara iman etmemizden dolayıdır. Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır ve canımızı müslüman olarak al." derler.
Süleyman Ateş Meali
Rabbimizin, bize gelmiş olan ayetlerine inandığımız için bizden öc alıyorsun. (Ey) Rabbimiz, üzerimize sabır boşalt ve bizi müslümanlar olarak öldür!
Yaşar Nuri Öztürk Meali
"Sen bizden, sırf Rabbimizin ayetleri bize gelince, onlara iman ettiğimizden ötürü intikam alıyorsun. Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır. Canımızı müslümanlar olarak al."
Yusuf Ali (English)
"But thou dost wreak thy vengeance on us simply because we believed in the Signs of our Lord when they reached us! Our Lord! pour out on us patience and constancy, and take our souls unto thee as Muslims (who bow to Thy Will)!(1083) *
M. Pickthall (English)
Thou takest vengeance on us only forasmuch as we believed the tokens of our Lord when they came unto us. Our Lord! Vouchsafe unto us steadfastness and make us die as men who have surrendered (unto Thee).
Ne zaman ki (yaptıklarından dolayı pişmanlık duyup, başları) elleri arasına düşürüldü ve kendilerinin gerçekten şaşırıp-saptıklarını görünce: 'Eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa kesin olarak hüsrana uğrayanlardan olacağız' dediler.
Edip Yüksel Meali
Yaptıklarına pişman olup sapmış olduklarını anlayınca da, "Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa kaybedenlerden oluruz," dediler.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Ne zaman ki, ellerine kırağı düşürüldü (yaptıklarına pişman oldular), o zaman sapıtmış olduklarını gördüler. "Yemin olsun ki; eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa, muhakkak biz kötü akıbete düşenlerden olacağız." dediler.
Süleyman Ateş Meali
Ne zaman ki (pişmanlıklarından ötürü) başları elleri arasına düşürüldü ve kendilerinin gerçekten sapmış olduklarını gör(üp anla)dılar, dediler ki: "Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa, elbette ziyana uğrayanlardan oluruz!"
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Başları avuçları arasına düşürülüp de sapmış olduklarını fark ettiklerinde şöyle yakardılar: "Rabbimiz bize merhamet etmez, bizi affetmezse mutlaka hüsrana düşenlerden olacağız."
Yusuf Ali (English)
When they repented, and saw that they had erred, they said: "If our Lord have not mercy upon us and forgive us, we shall indeed be of those who perish."
M. Pickthall (English)
And when they feared the consequences thereof and saw that they had gone astray, they said: Unless our Lord have mercy on us and forgive us, we verily are of the lost.
A’râf Suresi 195
أَلَهُمْ
onların var mı?
أَرْجُلٌ
ayakları
يَمْشُونَ بِهَاۖ
yürüyecekleri
أَمْ
yada
لَهُمْ
var mı?
أَيْدٍ
elleri
يَبْطِشُونَ بِهَاۖ
tutacakları
أَمْ
yoksa
لَهُمْ
var mı?
أَعْيُنٌ
gözleri
يُبْصِرُونَ بِهَاۖ
görecekleri
أَمْ
yahut
لَهُمْ
mı var?
آذَانٌ
kulakları
يَسْمَعُونَ بِهَاۗ
işitecekleri
قُلِ
de ki
ادْعُوا
çağırın
شُرَكَاءَكُمْ
ortak(koştuk)larınızı
ثُمَّ
sonra
كِيدُونِ
bana tuzak kurun
فَلَا تُنْظِرُونِ
haydi hiç göz açtırmayın bana
Türkçe Transcript (*)
Elehum erculun yemşûne bihâ(s) em lehum eydin yebtişûne bihâ(s) em lehum a’yunun yubsirûne bihâ(s) em lehum âżânun yesme’ûne bihâ(k)kuli-d’û şurakâekum śümme kîdûni felâ tunzirûn(i)
Ali Bulaç Meali
Onların yürüyecek ayakları var mı? Ya da tutacakları elleri mi var? Veya görecek gözleri mi var? Yoksa işitecek kulakları mı var? De ki: 'Ortak koştuklarınızı çağırın, sonra bir düzen (tuzak) kurun da bana göz bile açtırmayın.'
Edip Yüksel Meali
Üzerinde yürüyecekleri ayakları mı var? Tutmaları için elleri mi var? Görmeleri için gözleri mi var? İşitmeleri için kulakları mı var? De ki, "Ortaklarınızı çağırın ve benim için plan kurun. Hiç durmayın!"
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Onların yürüyecek ayakları, tutacak elleri, görecek gözleri veya işitecek kulakları mı var? De ki: "Haydi çağırın o ortaklarınızı, sonra bana istediğiniz tuzağı kurun ve elinizden gelirse göz açtırmayın."
Süleyman Ateş Meali
Onların yürüyecekleri ayakları mı var, yoksa tutacakları elleri mi var, yoksa görecekleri gözleri mi var, yahut işitecekleri kulaklarımı var? De ki: "(Allah'a) ortak(koştuk)larınızı çağırın, sonra bana tuzak kurun, haydi (elinizden geliyorsa) hiç göz açtırmayın bana!"
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Ayakları mı var onların ki, onlarla yürüsünler; elleri mi var onların ki onlarla tutsunlar; gözleri mi var onların ki, onlarla görsünler; kulakları mı var onların ki, onlarla işitsinler!? De ki: "Ortaklarınızı çağırıp bana tuzak kurun. Hadi, göz açtırmayın bana!"
Yusuf Ali (English)
Have they feet to walk with? Or hands to lay hold with? Or eyes to see with? Or ears to hear with? Say: "Call your ´god-partners´,(1168) scheme (your worst) against me, and give me no respite! *
M. Pickthall (English)
Have they feet wherewith they walk, or have they hands wherewith they hold, or have they eyes wherewith they see, or have they ears wherewith they hear? Say: Call upon your (so called) partners (of Allah), and then contrive against me, spare me not!