Kul hel terabbesûne binâ illâ ihdâ-lhusneyeyn(i)(s) venahnu neterabbesu bikum en yusîbekumu(A)llâhu bi’ażâbin min ‘indihi ev bi-eydînâ(s)feterabbesû innâ me’akum muterabbisûn(e)
Ali Bulaç Meali
De ki: 'Siz bizim için iki güzellikten (şehidlik veya zaferden) birinin dışında başkasını mı bekliyorsunuz? Oysa biz de, Allah'ın ya kendi katından veya bizim elimizle size bir azab dokunduracağını bekliyoruz. Öyleyse siz bekleyedurun, kuşkusuz biz de sizlerle birlikte bekleyenleriz.
Edip Yüksel Meali
De ki: "Biz sizin için, ALLAH'ın, ya kendi tarafından veya bizim elimizle sizi cezalandırmasını umarken siz bizim için ancak iki güzelden birini (gazilik veya şehitlik) umabilirsiniz. Umutla bekleyin, biz de umutla bekliyoruz.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
De ki: "Siz bizde iki güzelliğin (Zafer veya şehitliğin) birinden başkasını mı gözetirsiniz? Biz ise size Allah'ın kendi katından veya bizim elimizle bir azap indirmesini gözetiyoruz. Haydi siz gözetedurun, biz de sizinle beraber gözetmekteyiz."
Süleyman Ateş Meali
De ki: "Bize yalnız iki iyilikten (ya gazilik veya şehidlikten) birini gözetmiyor musunuz? Ama biz, Allah'ın size ya kendi tarafından veya bizim ellerimizle bir azab ulaştırmasını gözetiyoruz. Haydi gözetin, biz de sizinle beraber gözetenleriz."
Yaşar Nuri Öztürk Meali
De ki: "Bizim için iki güzelliğin birinden başkasını mı bekliyorsunuz? Biz de size Allah'ın, kendi katından veya bizim ellerimizle bir azap çarptırmasını bekliyoruz. Artık bekleyin, sizinle beraber biz de bekliyoruz."
Yusuf Ali (English)
Say: "Can you expect for us (any fate) other than one of two glorious things- (Martyrdom or victory)? But we can expect for you either that Allah will send his punishment from Himself, or by our hands. So wait (expectant); we too will wait with you."(1313) *
M. Pickthall (English)
Say: Can ye await for us aught save one of two good things (death or victory in Allah's way )? while we await for you that Allah will afflict you with a doom from Him or at our hands. Await then! Lo! we are awaiting with you.
Münafık erkekler ve münafık kadınlar, bazısı bazısındandır; kötülüğü emrederler, iyilikten alıkoyarlar, ellerini sımsıkı tutarlar. Onlar Allah'ı unuttular; O da onları unuttu. Şüphesiz, münafıklar fıska sapanlardır.
Edip Yüksel Meali
İkiyüzlü erkekler ve ikiyüzlü kadınlar birbirlerindendir. Onlar, kötülüğü öğütlerler, iyilikten menederler. Elleri sıkıdır. Onlar ALLAH'ı unuttular, O da onları unuttu. İkiyüzlüler, iyice yoldan çıkmış olanlardır.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Münafıkların erkekleri de kadınları da birbirlerine benzerler. Kötülüğü emreder, iyilikten sakındırırlar ve Allah yolunda harcamaktan ellerini sıkı tutarlar. Allah'ı unuttular da, Allah da onları unuttu. Gerçekten de münafıklar hep fâsık kimselerdir.
Süleyman Ateş Meali
Münafık erkekler ve münafık kadınlar birbirlerindendir. Kötülüğü emrederler, iyilikten meneder ve ellerini sıkı tutarlar. Allah'ı unuttular, O da onları unuttu. Münafıklar; işte yoldan çıkanlar onlardır.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
İkiyüzlülerin erkekleri de kadınları da birbirinin aynıdır: Kötülüğe özendirirler, iyilikten alıkoyarlar, harcamamak için ellerini sıkarlar. Onlar Allah'ı unuttular, Allah da onları unuttu. İkiyüzlüler, yoldan sapmışların ta kendileridir.
Yusuf Ali (English)
The Hypocrites, men and women, (have an understanding) with each other:(1324) They enjoin evil, and forbid what is just, and are close(1325) with their hands. They have forgotten Allah. so He(1326) hath forgotten them. Verily the Hypocrites are rebellious and perverse. *
M. Pickthall (English)
The hypocrites, both men and women, proceed one from another. They enjoin the wrong, and they forbid the right, and they withhold their hands (from spending for the cause of Allah). They forget Allah, so He hath forgotten them. Lo! the hypocrites, they are the transgressors.
Yûnus Suresi 37
وَمَا كَانَ
değildir
هَٰذَا
bu
الْقُرْآنُ
Kur'an
أَنْ يُفْتَرَىٰ
uydurulmuş
مِنْ دُونِ
başkası tarafından
اللَّهِ
Allah'tandır
وَلَٰكِنْ
ve ancak
تَصْدِيقَ
doğrulayıcıdır
الَّذِي بَيْنَ يَدَيْهِ
kendinden öncekileri
وَتَفْصِيلَ
ve açıklayıcıdır
الْكِتَابِ
Kitab'ı
لَا رَيْبَ
şüphe yoktur
فِيهِ
onda
مِنْ رَبِّ
Rabbi'ndendir
الْعَالَمِينَ
alemlerin
Türkçe Transcript (*)
Vemâ kâne hâżâ-lkur-ânu en yufterâ min dûni(A)llâhi velâkin tasdîka-lleżî beyne yedeyhi vetefsîle-lkitâbi lâ raybe fîhi min rabbi-l’âlemîn(e)
Ali Bulaç Meali
Bu Kur'an, Allah'tan başkası tarafından yalan olarak uydurulmuş değildir. Ancak bu, önündekileri doğrulayan ve kitabı ayrıntılı olarak açıklayandır. Bunda hiç şüphe yoktur, alemlerin Rabbindendir.
Edip Yüksel Meali
Bu Kuran, ALLAH'tan başkası tarafından düzenlenen bir kitap değildir. Ancak kendisinden öncekileri onaylayan ve kitabın (yasaların) detaylı bir açıklamasıdır. Bunda kuşkunuz olmasın; evrenlerin Rabbindendir.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Bu Kur'ân, Allah'dan başkası tarafından uydurulamaz, lâkin kendinden önceki kitapları tasdik eder ve o kitabı (levhi mahfuzu) ayrıntılı olarak açıklar. Onda şüphe edilecek hiç bir şey yoktur. Âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.
Süleyman Ateş Meali
Bu Kur'an, Allah'tan başkası tarafından uydurulacak bir şey değildir. Ancak kendinden öncekinin doğrulaması ve Kitabın açıklamasıdır. Onda asla şüphe yoktur. Alemlerin Rabbi tarafından(indirilmiş)dir.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Bu Kur'an, Allah'ın berisinden birilerince yalan isnatlarla oluşturulmuş değildir. O, kendinden öncekinin tasdiki ve Kitap'ın ayrıntılı kılınmasıdır. Kuşku ve çelişme yoktur onda. Âlemlerin Rabbi'ndendir o.
Yusuf Ali (English)
This Qur´an is not such as can be produced by other than Allah. on the contrary it is a confirmation of (revelations) that went before it, and a fuller explanation of the Book(1429) - wherein there is no doubt - from the Lord of the worlds. *
M. Pickthall (English)
And this Qur’an is not such as could ever be invented in despite of Allah; but it is a confirmation of that which was before it and an exposition of that which is decreed for mankind. Therein is no doubt from the Lord of the Worlds.
(Kadın) Onların düzenlerini işitince, onlara (bir davetçi) yolladı, oturup dayanacakları yerler hazırladı ve her birinin eline (önlerindeki meyveleri soymaları için) bıçak verdi. (Yusuf'a da:) 'Çık, onlara (görün)' dedi. Böylece onu (olağanüstü güzellikte) görünce (insanüstü bir varlıkmış gibi gözlerinde) büyüttüler, (şaşkınlıklarından) ellerini kestiler ve: 'Allah'ı tenzih ederiz; bu bir beşer değildir. Bu, ancak üstün bir melektir' dediler.
Edip Yüksel Meali
Kadın, onların dedikodusunu işitince onları davet etti. Onlar için konforlu yerler hazırladı. Her birine birer bıçak verdi. (Kadınlar, meyvelerini soymakla meşgul iken Yusuf'a:) "Onların huzuruna çık," dedi. Kadınlar onu görünce, öyle etkilendiler ki ellerini kestiler ve: "ALLAH korusun, bu bir insan değil; bu ancak asil bir melektir," dediler.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Azizin karısı, onların gizliden gizliye dedikodu yaydıklarını işitince, onlara davetçi gönderdi ve onlara mükellef bir sofra hazırladı. Her birine bir bıçak verdi, beri taraftan da Yusuf'a "çık karşılarına" dedi. Görür görmez hepsi onu gözlerinde çok büyüttüler ve (şaşkınlıkla) ellerini kestiler. Dediler ki: "Hâşâ! Allah için, bu bir insan değil, olsa olsa yüce bir melektir."
Süleyman Ateş Meali
(Kadın), onların (dedi-kodu yaparak kendisini dile düşürme) düzenlerini işitince, onlara (adam) gönderdi (yemeğe davet etti). Onlar için dayanacak yastıklar hazırladı ve her birine de birer bıçak verdi. (Yusuf'a): "Çık karşılarına!" dedi. Kadınlar, (önlerine konan meyveleri soyup yemekle meşgul iken) Yusuf'u görünce onu (gözlerinde) büyüttüler, (ona hayranlıklarından ötürü) ellerini kestiler ve: "Allah için, haşa bu, insan değildir; bu ancak güzel bir melektir!" dediler.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Kadın onların oyunlarını işitince, onlarla haber gönderdi. Kendilerine, yaslanarak yiyebilecekleri bir sofra hazırladı ve her birine bir bıçak verdi. Yûsuf'a: "Karşılarına çık!" dedi. Nihayet Yûsuf'u görünce onu öylesine yücelttiler ki, kendilerinin ellerini kestiler. Şöyle dediler: "Aman Allah'ım! Bu bir insan değil; asil bir melek bu!"
Yusuf Ali (English)
When she heard of their malicious talk, she sent for them and prepared a banquet(1679) for them: she gave each of them a knife: and she said (to Joseph), "Come out before them." When they saw him, they did extol him, and (in their amazement) cut their hands: they said, "(Allah) preserve us! no mortal is this! this is none other than a noble angel!" *
M. Pickthall (English)
And when she heard of their sly talk, she sent to them and prepared fur them a cushioned couch (to lie on at the feast) and gave to every one of them a knife and said (to Joseph): Come out unto them! And when they saw him they exalted him and cut their bands, exclaiming: Allah Blameless! This is not a human being. This is no other than some gracious angel.
Hükümdar dedi ki: 'Onu bana getirin.' Ona elçi geldiğinde (Yusuf:) 'Efendine dön de ona sor: 'Ellerini kesen o kadınların durumu neydi? Doğrusu benim Rabbim, onların hileli düzenlerini gerçekten bilendir.'
Edip Yüksel Meali
Kral, "Onu bana getirin," dedi. Elçi ona gelince (Yusuf,) "Rabbine dön ve parmaklarını kesen kadınların durumunu ondan sor. Kuşkusuz benim Rabbim, onların entrikalarını bilir," dedi
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
O hükümdar "Onu bana getirin" dedi. Emir üzerine Yusuf'a gönderilen adam yanına gelince, Yusuf ona dedi ki: "Haydi efendine geri dön de, ona sor bakalım, o ellerini kesen kadınların maksatları ne imiş? Hiç şüphe yok ki, Rabbim, onların oyunlarını çokiyi bilir."
Süleyman Ateş Meali
(Elçi bu yorumu getirince) Kral: "Onu bana getirin." dedi. Elçi, Yusuf'un yanına gelince (Yusuf): "Efendine dön de ona sor, ellerini kesen o kadınların maksadı neydi? (Bunu ortaya çıkarsın). Şüphesiz Rabbim, onların tuzaklarını biliyor", dedi.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Kral: "Bu yorumu yapanı bana getirin!" dedi. Elçi kendisine gelince, Yûsuf dedi ki: " Rab edindiğin kişiye dön de sor bakalım, o ellerini kesen kadınların derdi neydi? Rabbim, o kadınların hilelerini çok iyi bilmektedir."
Yusuf Ali (English)
So the king said: "Bring ye him unto me."(1707) But when the messenger came to him, (Joseph) said: "Go thou back to thy lord, and ask him, ´What is the state of mind of the ladies who cut their hands´?(1708) For my Lord is certainly well aware of their snare."(1709) *
M. Pickthall (English)
And the King said: Bring him unto me. And when the messenger came unto him, he (Joseph) said: Return unto thy lord and ask him what was the case of the women who cut their. hands. Lo! my lord knoweth thee guile.
Andolsun, onların kıssalarında temiz akıl sahipleri için ibretler vardır. (Bu Kur'an) düzüp uydurulacak bir söz değildir, ancak kendinden öncekilerin doğrulayıcısı, her şeyin 'çeşitli biçimlerde açıklaması' ve iman eden bir topluluk için bir hidayet ve rahmettir.
Edip Yüksel Meali
Onların tarihinde, bilinç sahipleri için bir ders vardır. Bu, uydurma bir hadis değil;* fakat kendisinden öncekilerin doğrulayıcısı, herşeyin detaylı açıklaması** ve inananlar için bir hidayet ve Rahmettir. *
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Gerçekten de onların kıssalarında üstün akıllılar için bir ibret vardır. Bu Kur'ân uydurulmuş herhangi bir söz değildir. Lâkin kendisinden önce gelen kitapların tasdiki her şeyin ayrıntılarıyla açıklayıcısı ve iman edecek bir kavim için hidayet ve rahmettir.
Süleyman Ateş Meali
Elbette onların hikayelerinde akıl sahipleri için ibret vardır. Bu (Kur'an), uydurulacak bir söz değildir; ancak kendinden önceki(Hak Kitabı)nın doğrulanması, her şeyin açıklaması; inananlar için bir kılavuz ve rahmettir.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Yemin olsun ki, resullerin hikâyelerinde, aklını ve gönlünü çalıştıranlar için bir ibret vardır. Bu Kur'an, uydurulacak bir hadis/bir söz değildir; aksine o, önündekini tasdikleyici, her şeyi ayrıntılı kılıcıdır. İnanan bir topluluk için de bir kılavuz ve bir rahmettir.
Yusuf Ali (English)
There is, in their stories,(1796) instruction for men endued with understanding. It is not a tale invented, but a confirmation of what went before it,-(1797) a detailed exposition of all things, and a guide and a mercy to any such as believe. *
M. Pickthall (English)
In their history verily there is a lesson for men of understanding. It is no invented story but a confirmation of the existing (Scripture) and a detailed explanation of everything, and a guidance and a mercy for folk who believe.