FARUK BAL (Konya) – Olur, olur.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – İkimizin ortak görüşü bu.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Biz, böyle katılıyoruz.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tamam.
FARUK BAL (Konya) – Şimdi, o zaman şöyle düzeltelim, hem kelime şeyini yapalım “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin -onu değiştir- milletvekillerinin…”
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Tamam, daha kısaltmak açısından.
FARUK BAL (Konya) – …üçüncü kişilere ücretli iş yapması yasaktır.”
DOÇ. DR. SELİN ESEN – “Üçüncü kişilere” gerek yok.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Olmaz ağabey.
FARUK BAL (Konya) – Var, kendi işinde…
PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Ben bir söz hakkı alabilir miyim? Şimdi, bu aslında teşebbüs hürriyetini tamamen ortadan kaldırmamak adına Sayın Bakanım bir hassasiyet göstermeye çalışıyor. Şöyle doğru, bir madde maddenin kendi iç mantığı içerisinde düşünecek olursak kamusal görevleri saydık tek tek yani şunu şunu yapamazlar. “Özel iş yapması da yasaktır.” dediğimiz zaman kamusal görevde sayılanları yapmak yasak, özel işlerden hepsi yasak.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – O çıkar mı?
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Bir soru sorabilir miyim Sayın İyimaya’ya?
Mesela babadan kalma tarlalarını ekip biçmesi yasak olacak mı?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Kesinlikle girer.
FARUK BAL (Konya) – “Özel iş” dersen girer tabii.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Girer tabii, girer onun için ben tartışmıyorum.
PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Onun için girmemesi açısından bir sınırlama getirilmesi şart.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Yani bu tarla olur, elma bahçesi olur, zirai ürün olur.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Yani, tamam. Tabii, amacımız bu değil. Şöyle bir şey yapabiliriz belki bizim 1’inci fıkrayı yedirebiliriz çünkü buradaki amacımız ne? Milletvekilliği sıfatından kaynaklanan…
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Şimdi, Ahmet Türk’ün arazilerini kim ekecek o zaman yani?
DOÇ. DR. SELİN ESEN – …konu ve yetkilerini kendi çıkarına kullanmayı önlemek, yoksa milletvekilinin tarlası varsa zaten yani bunu milletvekilliği sıfatından…
FARUK BAL (Konya) – Selin Hanım, şu fıkrada bir anlatalım yerleştirince şey yaparız.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Hayır, bunu yerleştirelim isterseniz o zaman diyelim ki…
FARUK BAL (Konya) – Bir dakika, birleştirelim de bir izin verin şu 3’üncü fıkrayı bir toparlayalım. “Milletvekillerinin üçüncü kişilere ücretli iş yapmaları iş yapmaları yasaktır.” Bunda anlaştık mı?
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Hayır, anlaşmamamızın iki nedeni var: Birincisi, “ücretsiz”in orada neden yer alması gerektiğini az önce söyledik, dolayısıyla onun orada olması lazım. İkincisi, “üçüncü kişiler” dediğimiz zaman şimdi, bir milletvekilinin kendi televizyon istasyonu varsa üçüncü kişilere çalışmıyor, o zaman o kendi televizyon istasyonunda sabahtan akşama kadar yorumculuk yaparsa görevi kötüye kullanma olmayacak.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Olacak, o da olacak.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Evet, onun için “üçüncü kişiler” dediğimiz zaman bu…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Arkadaşlar, sonuca gidelim yani müzakereden tasarruf yapalım.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Evet gidelim.
Tamam buyurun.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Altı ay müzakere bolluğu bu sonuçsuzluğa getirdi bizi lütfen. 1’inci fıkra tamam. 3’üncü fıkrada evet… Giydiremeyiz abla, oradaki konsept farklı, kamuyla ilişkiler bu özel yani bunu ayrı bir fıkra olarak teklifiniz, kendi mantığı içerisinde, ayrı bir fıkrayı gerektiriyor.
ATİLLA KART (Konya) – Bizim 1’inci fıkrayı giydirebilir miyiz?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hangisini ağabey?
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Bizim 1’inci fıkrayı giydirebiliriz çünkü buradaki…
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Ama Selin Hanım, 1’inci fıkrada milletvekili sıfatından kaynaklanan konum ve yetkilerin…
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Evet, zaten bu nedenle böyle bir yasaklama getiriyoruz.
ATİLLA KART (Konya) – Özelinde milletvekili sıfatının kötüye kullanılması var.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Evet, esas olan o yani vekilin gayrimenkulleri varsa, arazileri varsa bütün bunlar.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Şimdi, birleştiriyoruz o zaman…
FARUK BAL (Konya) – Bir dakika o zaman Sayın Başkanım, siz burada anayasaya aykırı diyor musunuz, daha doğrusu yer almasın diyorsunuz değil mi? O zaman müsaade buyurun sizin fazla bir itirazınız yok, bizim de fazla itirazımız yok. Selin Hanım, izin verirseniz şunu bir ben düzenleyeyim sizin itirazlarınızı bir değerlendirelim olur mu?
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Tamam.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Buyurun.
FARUK BAL (Konya) – Fiilen başkanlığa el koydum.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Buyurun, buyurun haydi.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Darbe geleneğimiz var zaten bizim.
FARUK BAL (Konya) – CHP’nin “kırmızı”lı 1’inci fıkra var ya onu bir kes alta bir yapıştır.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Neyin altına yapıştıracağız?
FARUK BAL (Konya) – Altta herhangi bir fıkraya yapıştır.
Siyasi etik kurallarının altına yapıştır.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yok, o değil…….
FARUK BAL (Konya) – Siyasi etik komisyonunun altına yapıştır, gerekçe notunun üstüne.
“Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine” de “milletvekilleri” de, “kullanamaz”dan sonra virgül de.
Şimdi, yukarıdaki anlaştığımız maddeyi kopyala, in aşağıya, oraya yerleştir. “Milletvekilleri”ni çıkar. “Üçüncü kişilere ücretli veya dolaylı ücretli…”
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Anlaşamıyorsun Farukcuğum yahu.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – İzin verir misiniz? Belki anlaşacağız.
FARUK BAL (Konya) – Sayın İyimaya, niye kırmızıyla bu kadar sevdalısın? Yeşille sevdalı olman gerekiyor yani.
“…ücretli veya dolaylı ücretli iş yapamaz.”
Bundan sonrakini de çıkar. Etik komisyonunun altına bu maddeyi yerleştirirsek her sorunu hallederiz diye düşünüyorum.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Olmaz ağabey, olmaz.
FARUK BAL (Konya) – Ya, sen zaten karşısın, sen bir sus. CHP kabul ediyorsa…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Başkanım, lütfen. Mesele şu, yeri şu üstat…
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Sayın İyimaya, izninizle biz bir Faruk Bey’le mütalaa edelim. Çünkü siz zaten böyle bir düzenleme olmasına hepten karşısınız.
ATİLLA KART (Konya) – Görüşümüzü bir tamamlayalım. Yani bu kadar acele olmaya gerek yok.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Evet, buyurun.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Faruk Bey, şimdi, bu az önce söylediğim gibi, üçüncü kişilerle bunu sınırlarsak o zaman kendi imkânlarını kullanma olanağı yaratırız milletvekillerine. Yani ben sizin ne demek istediğinizi anlıyorum.
FARUK BAL (Konya) – Şimdi, ben de anladım da…
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Tarla, bahçe ekmek biçmek değildir ama bir televizyon istasyonuna sahip olan bir milletvekilinin…
FARUK BAL (Konya) – Selin Hanım, izin verin ben onu size anlatayım: Televizyonda eğer bir milletvekili -televizyonu kurdu- her gün çıkıp konuşmaya başladığı zaman, başında zebella gibi RTÜK var, başında YSK var seçim zamanında.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Başka kurumlar da var.
FARUK BAL (Konya) – Başka kurumlar da var.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Bir de oğlunun adına olursa ne olur?
FARUK BAL (Konya) – Bunu kendi adına dediğiniz zaman… Adamın mal varlığı var, her yerde miting yapıyor, kendi adına miting yapıyor. Yapacak adam tabii, varlığı varsa yapacak. Bunu nasıl engelleyebiliriz?
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Şimdi, mitingi şey değil, o konudan da, o seçim dönemine ilişkin bir şey, bu milletvekilliği süresince.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yok yok, milletvekili o zaman da, o zaman da milletvekili.
FARUK BAL (Konya) – Şimdi, burada “dolaylı iş” dediğimiz kavram arkadan dolanarak akçeli birtakım işleri çözebilecek bir tabirdir.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Siyasi gücünü çıkar için kullanması.
FARUK BAL (Konya) – Bu tabir aynı zamanda Siyasi Etik Komisyonunun kural üretmesine imkân sağlayan bir kapı da açıyor. Bence bu kadarı doğrudur ve burada durmak lazım diye düşünüyorum.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – O zaman, şimdi, iki tane ücretli…
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Doğrudan veya dolaylı…
DOÇ. DR. SELİN ESEN – “Doğrudan veya dolaylı” demek lazım oraya.
FARUK BAL (Konya) – Tamam, öyle de, senin dediğini kabul ettim.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Sayın İyimaya, gaz, tam gaz…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Şimdi, değerli arkadaşlar…
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Orayı yeşile boyuyoruz 3 parti ortak olduğu için.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – AK PARTİ de ortak olacak. Niye olmasın ki?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tabii tabii, olabiriz.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Peki, AKP de…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yo, yo, nasıl?
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Siz de buna katılırsınız artık bu durumda.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Efendim, siz derseniz de, emir verirseniz katılmaz mıyız biz?
FARUK BAL (Konya) – Bu Etik Komisyonun altına yazın.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Ne istersiniz öyle olsun, fark etmez.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yo, fark etmez değil, eder Selin Hanım eder, fark eder.
Değerli arkadaşlar, Atillacığım, Sevgili Farukcuğum; Etik Komisyonu yukarıdaki alanda hukuk ve çözüm üretecek. Hem regülasyon komisyonu hem de çözüm komisyonu ve yukarıdaki alanda bağdaşmazlıkları Atillacığım saydık ve en sonunda dedik ki: “Milletvekilliğiyle bağdaşmayan diğer görev ve işler kanunla düzenlenir.” Ondan sonra etiği getiririz, onun için 3’ün üzerine koyacaksınız onu.
FARUK BAL (Konya) – Yok Ağabey, tamamen farklı düşünüyoruz çünkü…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Sevgili Kardeşim, bakın, “yapamaz” diyorsunuz, bakın Ağabey…
FARUK BAL (Konya) – Bir dakika. Sayın İyimaya, dinlememişsiniz biraz önce, burada 2 tane durumu değerlendiriyoruz bu maddede:
1) statü olarak milletvekillerinin yapamayacağı işler. Örnek: Avukat milletvekili seçildi, milletvekili avukatlık yapamaz.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Anayasa’da yazmıyor öyle bir şey. Kanunu biz yaptık.
FARUK BAL (Konya) – Anayasa’da yazmıyor da…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – “Diğer”de eksik, 3’üncü maddeden dolayı yazdık, yok bu, Anayasa’da.
FARUK BAL (Konya) – Anayasa’da…Yani yargının karşısına geçemezsin milletvekili olarak.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yok canım, olur mu? Avukatlık yaptım…
FARUK BAL (Konya) – Yukarıdaki madde demiyor mu? Kardeşim bak, devlet ve diğer kamu tüzel kişilerle bunlara bağlı kuruluşların vesaire.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Kamunun davasını alamazsın, yoksa avukatlık yaparsın.
FARUK BAL (Konya) – “Temsilci, vekil vesaire olamaz.” diyor.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bu nasıl…
FARUK BAL (Konya) – Ya, benim burada anlatmak istediğimi yarım kesmeyin Sayın Başkanım.
Bir: Statü olarak yasaklanan işler, grev yasağı.
İki: Bu yasak kavramına girmemekle birlikte etik kural olarak yasak olarak… Şimdi bu etik kural olarak yasak olanları değerlendiriyorum. Biz Roma hukukundan beri gelen sözleşme serbestiyetini ne yapıyoruz bununla? Kaldırıyoruz.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Kanaati hâlim odur ki bugün, yapamaz edemez maddeleri kamusal alanda da olsa özel alan da olsa milletvekili sıfatıyla, göreviyle, misyonuyla bağdaşmayan işlerdir. Anayasa onu sayacaktır, üçüncü fıkrada da “Burada sayılmayan hâlleri kanun düzenleyecektir.” Diyeceğiz. En sonunda bu konudaki etik kurumu ortaya çıkacak. Problem bu.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Söz alabilir miyim?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Evet.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Size katılıyorum.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Rica ederim efendim yani bu çok basit bir şey.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Doğrudur.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Bu mantık silsilesine biz de katılıyoruz.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Bu mantık silsilesi doğru.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Peki, evet. Mantık değil sistem ya.
Şimdi o fıkrayı bizim 3’üncü fıkradan evvelki bölüme yazalım.
FARUK BAL (Konya) – Kesinlikle yanlış.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Kesinlikle doğru ama iki doğrunun birbirini yanlışlaması da mümkün değil. Natüralizasyon sosyal bilimlerde uygulanmaz.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Desantralizasyon daha iyi olur, desantralizasyon daha iyi olur.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Parantez açalım, öneri, AK PARTİ şerhi, virgül: “Prensipte doğru olmakla birlikte, bir anayasa sorunu değil yasa sorunudur.”
ATİLLA KART (Konya) – Bu konuları anayasa hükmü hâline getirmeye zorluyorsunuz.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Sonuca gidelim Atilla Ağabey.
Şey edemeyiz yani öngörülemeyen sonuçları olur ya bunun. Ben Faruk Bey’in yorumlarına katılıyorum yani özel alanda yarın bir gün girişim özgürlüğünü ölçüsüz şekilde ve yasayla düzeltemeyecek…
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Şimdi, bu mal bildiriminin…
FARUK BAL (Konya) – Mal bildirimini, Selin Hanım hakikaten bu maddede gerek yok. Bu şekliyle yazarsanız…
ATİLLA KART (Konya) – Nerede yapalım peki…
FARUK BAL (Konya) – Var zaten.
PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – 3628…
ATİLLA KART (Konya) – Hayır hayır, 3628 filan… Bak orada mesela kamuya açıklama noktasında bir hüküm yok.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Atilla, düşündüm de bence…
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Şöyle yapalım isterseniz çok tartışmamak adına, CHP önerisi olarak…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Kalsın, parantez içinde yazın, tabii tabii kalsın.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Mal bildiriminde milletvekillerinin bulunması ve bunun kamuya açıklanması.
FARUK BAL (Konya) – Selin Hanım, şimdi, burada, tabii, şöyle bir haksız sonuç da doğar: Sanki Milliyetçi Hareket Partisi mal bildirimine karşıymış gibi. O zaman bizim de gerekçemizi yazmamız lazım. Hâlbuki en fazla isteyen ve milletvekilliği dışında parti yöneticilerinin bile mal beyanını alan bir partiyiz.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – O zaman siz de katılın.
FARUK BAL (Konya) – Neye katılacağız?
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Bu ek düzenlemeye siz de katılın.
FARUK BAL (Konya) – Hayır canım, bunun anayasaya konulmasına gerek yok.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Tamam yani biz de konması gerektiğini düşünüyoruz.
ATİLLA KART (Konya) – Öneri olarak biz geçmesini istiyoruz.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Geçsin mi Atilla?
Evet, CHP önerisi olarak yazalım, tamamdır, müzakere yerine.
Tamam, kalsın Ağabey ya.
FARUK BAL (Konya) – Bir de biz “özünde” diye başlayalım.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – “…mal bildiriminde bulunurlar, bu bildirim kamuya açıktır.”
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Biz bu öneriyi destekliyoruz ya, ortak önerimiz olarak yazılsın, biz destekliyoruz.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Tamam.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – “Ortak öneri, BDP” de. Zaten bizde mal mülk sahibi kim var ki?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tamam CHP’den sonra…
Siz ne diyorsunuz?
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Biz destekliyoruz.
FARUK BAL (Konya) – Dur, bir dakika bir dakika, bir de biz bir şey yazalım canım.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Barış ve Demokrasi Partisi peşine?
FARUK BAL (Konya) – Parti özgürlüklerimizi kısıtlamayın Sayın Başkanım.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Buyurun Ağabey, dinliyoruz ya.
FARUK BAL (Konya) – Buyuralım şimdi… Şimdi 2 parti burada birleşti, o zaman yeşil oluyor.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Evet.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Evet, tabii tabii.
FARUK BAL (Konya) – MHP önerisi.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Önerisi mi, notu mu?
FARUK BAL (Konya) – Hayır, onlar o zaman yani 2 parti birleştiği için…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Öneri mi vereceksin, karşı oy mu?
FARUK BAL (Konya) – İki parti birleştiği için yeşil olacak. Bir karşı çıktığımız için kırmızı, siz karşı olduğunuz için kırmızı olacak.
MHP önerisi: “Milletvekillerinin mal bildiriminde bulunması esasen yasal bir zorunluluktur, bu fıkra ile önerilen mal bildirimi milletvekilinin hesap verebilirliğini ve vatandaşların bilgi edinme haklarını yeterince korunmamaktadır.” Onu da açıklayayım da yanlış anlamayın: “Görevi süresince” diyorsunuz ya, o çok sakıncalı bir ifade. Görevinin başında, sonunda ve bu süre içerisinde elde etmiş olduğu belirli yoğunluktaki mal varlığını bildirmek. Bu zaten…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Şimdi şey yapalım, AK PARTİ’yi yukarı yazın gençler.
FARUK BAL (Konya) – Vermez, vermez, vermez adam…
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Hayır, tam tersi. Görevi süresince dediğimizde, örneğin yıllık, dört yıl boyunca her yıl…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – “Bu maddenin 3’üncü fıkrasında öngörülen yöntemle sorun yürürlükteki anayasamız bakımından düzenlenmiş ve çözülmüştür. Bu gibi sorunları anayasaya taşımak anayasanın bu fıkra hükmünü işlevsiz kılacağı gibi anayasayı gereksiz bir kazuistiğe boğdurmak olur.”
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Anlaştık derken yarım sayfa şey çıktı.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bu madde bitti.
ATİLLA KART (Konya) – O ifadeyi biraz açsın bence, kamuoyu bilmez.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – “Anayasayı gereksiz ayrıntıyla doldurmak anlamına gelir.” (Karşılıklı konuşmalar)
FARUK BAL (Konya) – MHP’nin önerisini de yazdım.
Kapanma Saati: 12.20
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.12
BAŞKAN : Ahmet İYİMAYA (Ankara)
-----0-----
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Evet, değerli arkadaşlar; hem siyaset kurumu bakımından hem hukukun üstünlüğü bakımından hayati önemde olan “sorumsuzluk” ve “dokunulmazlık” konusuna geliyoruz.
Bugün burada ulaşacağımız sonuç, aslında bu anayasa norm hâline dönüşmese bile, bundan sonraki Anayasa Komisyonu ve Genel Kurul, dokunulmazlıklar süreçlerinde aynen Etik Komisyonunun gördüğü işlev gibi bir işlev görecektir, bir emsal değerine ulaşacaktır. Onun için ben, uygun görürseniz bu konuda evvela genel bir konseptin ortaya çıkması bakımından her partiye ayrı ayrı söz vereyim.
Evet, buyurun Atillacığım.
ATİLLA KART (Konya) – Evet, Değerli Başkanım, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkanım, sizin de ifade ettiğiniz gibi, bu konunun hem akademik anlamda hem pratik anlamda çok önemli sonuçları var, Türkiye gündemini meşgul eden boyutları var. Bu konuyu sadece 83’üncü madde kapsamında değerlendirmenin eksik bir değerlendirme olacağı düşüncesindeyiz. Biz, “yasama sorumsuzluğu” ve “yasama dokunulmazlığı” kavramlarının mevcut Anayasa’nın 14, 76, 83, 84 ve 85’inci maddeleriyle birlikte bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiği görüşündeyiz, düşüncesindeyiz.
Çok akademik değerlendirmelere girmeyeceğim. Daha çok, Türkiye pratiğini özetlemeye çalışacağım. Bu çerçevede düşüncelerimi ifade edeceğim.
Tabii, Türkiye Büyük Millet Meclisi, 22’nci Dönemden önce de “dokunulmazlık” kavramını tartıştı. Bu tartışmalar esnasında muhtelif anayasal düzenleme girişimleri oldu ancak bir türlü sonuç alınamadı. Bu anlamda, özellikle 22’nci Yasama Döneminden sonraki geçen süreci ben şahsen bir kayıp olarak görüyorum. Burada, siyasi iktidarın çoğunluğuna dayalı yapının getirdiği bir tahribatı görüyorum, anayasal kurumlarımızda çok ciddi bir tahribatı görüyorum ve bu anlamda da olumsuz bir gidişin olduğunu görüyorum. Bunları hemen ana başlıklarıyla ifade edeyim.
Bakın, 22’nci Yasama Döneminden bu yana Türkiye Büyük Millet Meclisinde Karma Komisyonun dokunulmazlıkların kaldırılması yönünde tesis ettiği hiçbir işlem yok. Bu yönde bir işlem olmadığı gibi, gerek Anayasa’da gerek İç Tüzük’te amaçlanan anlamda hiçbir ilkenin de getirilmediğini görüyoruz. Yani nedir? Efendim, dosyada isnat edilen suçun ağırlığı, yargılamanın geldiği aşama, dosyada yargılanan diğer kişilerle ilgili olarak, dokunulmazlık kapsamında kalmayan diğer kişilerle ilgili olarak mahkûmiyet hükmü verilip verilmediği gibi bir takım objektif ölçülerin hiçbir şekilde tartışılmadığını biliyoruz, görüyoruz, yaşadık. Öyle ki, burada zaman zaman -22’inci Dönemden ziyade 23’üncü Dönemde yaşadık, 24’üncü Dönemde de yaşadık- karma komisyonun toplantıya çağırılması sorun oldu. Ben, 22’nci Dönemden itibaren muhtelif girişimlerde bulundum.
Karma Komisyon Başkanı -burada kayıtlara geçmesi için söylüyorum- Sayın Burhan Kuzu’nun görev ve yetkisini kötüye kullanması sebebiyle kendisi hakkında suç duyuruları yaptım; Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyuruları yaptım ama tabii orada da mekanizmanın prosedür sebebiyle, değişik sebeplerle çalışmadığını biliyoruz, görüyoruz. Komisyon başkanının açıklaması neydi biliyor musunuz arkadaşlar? “Ya, Karma Komisyonu toplantıya çağıracağız da ne olacak, nasıl olsa erteleme kararı vereceğiz.” Aynen bu, basına, kamuoyuna yansıyan açıklamalardır. Yani nasıl bir süreçten geçiyoruz, bunları görmemiz adına… Ve orada da temel gerekçe neydi? “Efendim, diğer kamu görevlilerinin o kadar çok dokunulmazlığı var ki, durup durup bu milletvekillerinin dokunulmazlığını gündeme getiriyorsunuz.” Temel gerekçe buydu. “Diğer kamu görevlilerinin hele bir dokunulmazlıklarını, o vesayet rejimini hele bir kıralım, hele bir yok edelim; ondan sonra biz kendimize haksızlık ediyoruz.” söylemi, görünürde en haklı gerekçe olarak karşımıza geliyordu. Ve yine bunun devamında, gene Sayın Burhan Kuzu’nun, -isim vererek söylüyorum- Adıyaman Milletvekili Fehmi Hüsrev Kutlu’nun beyanları vardır, başka sözcülerin de beyanları olmuştur. “Siz bizimle dalga mı geçiyorsunuz? Biz bu dokunulmazlık konusunu şimdi konuşmayız. Hele bir yargıyı dizayn edelim, hele yargıya istediğimiz çekidüzeni verelim, hele yargıyı dönüştürelim, ondan sonra bakarız.” noktasındaydık. Peki -bunları ana başlıklarla ifade etmem gerekiyor- hâl böyle devam ederken bakıyoruz üç-dört ay önce bu kez bir siyasi parti grubuna yönelik olarak Sayın Başbakanın, dokunulmazlık konusunu müstacel bir konu olarak gündeme getirdiğini ve o tüm söylemlerini göz ardı ederek, inkâr ederek Türkiye’de yeni bir tartışma ortamını yarattığını görüyoruz.
Şimdi, geldiğimiz noktada bakıyoruz, tabii, siyasi iktidarın aslında gerçekten bu konudaki sorumluluğunun aradan geçen on yıl içinde çok ağırlaştığını görüyorum. Diğer pek çok kurumda olduğu gibi -burada, evet, bunları tabii olabildiğince bu konuyla sınırlı olmaya gayret edeceğim ama zorunlu olarak temas etmem gereken kavramlar da var- gerçekten kurum ve kavramların içinin boşaltıldığını görüyoruz. Bunun dokunulmazlık uygulamasında da yaşandığını görüyoruz. E tabii, burada, bunu tahmin ediyorum arkadaşlarım dile getireceklerdir. Ben, kendi şahsımla ilgili bir karar olduğu için sanki bunu öne çıkarıyormuş gibi bir duygu ve kompleksin içine girmeden ama kısaca da temas etmem gerekiyor. Aslında Türkiye’de o dokunulmazlık konusunda yaşadığımız süreçleri en iyi özetleyen kararlardan birisi biliyorsunuz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin şahsımla ilgili olarak tesis etmiş olduğu Büyük Dairenin, ondan önce 2. Dairenin…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – 2 kararı var.
ATİLLA KART (Konya) – …2 kararı var. En son, 3 Aralık 2009 tarihli kararda bu konular gerekçe bölümlerinde gerçekten yararlanmamız gereken çok önemli ilkeleri tespit ediyor. Bunları gene ilerleyen bölümlerde tartışırız.
Tabii, burada şu temel çelişkiye dikkati çekmem gerekiyor: “Diğer kamu görevlilerinin -efendim- dokunulmazlığı var, onları hele bir halledelim.” noktasında nereye geldik? Diğer kamu görevlilerine yönelik olarak soruşturma izninin kaldırılması yönünde 22’nci Dönemde, AKP -Adalet ve Kalkınma Partisi- Bursa Milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır’ın kanun teklifi vardı, bizim kanun tekliflerimiz vardı. Buyurun gelin, kaldıralım, diğer kamu görevlilerinin o dokunulmazlıklarına yönelik soruşturma izin mekanizmasını kaldıralım, her ne istiyorsanız yapalım. Hayır, burada da bunu, bu söylemi dile getiren siyasi iktidar o yönde hiçbir adım atmadı. Sayın Ertuğrul Yalçınbayır’ın kanun teklifi ortada, bizim kanun tekliflerimiz ortada. Bu yapılmadığı gibi… Bu özellikle yapılmadı. Niye yapılmadı? Çünkü, ne yapıyoruz? Kamu gücünü, devlet gücünü acımasızca kötüye kullanıyoruz siyasi iktidar olarak. Muhalif belediye başkanlarına yönelik olarak her türlü yargılama sürecini açıyoruz, soruşturma iznini veriyoruz ama elimizde o dokunulmazlık zırhını, o soruşturma izni zırhını elimizde tutuyoruz; kendi partimize mensup belediye başkanları için o soruşturma iznini vermiyoruz. Böylesine acımasızca kötüye kullanılan bir mekanizma. Bunun da ötesinde, o uygulamadaki haksızlıkların, keyfiliklerin ötesinde ne yapıldı? İşte efendim, MİT Müsteşarı ve diğer bazı bürokratlara yönelik olarak getirilen özel koruma zırhları, yirmi dört saatte çıkarılan özel kanunlar… Yetmedi, yargıçlara yönelik olarak en çok eleştirdiğimiz yargıçların dokunulmazlığı… “Efendim, bir yargıç hakkında tazminat davası açamıyoruz.” şeklindeki söylemler noktasında ne yapıldı şimdi? Yargıçlara öyle bir zırh getirildi ki -daha evvel de başka bir madde vesilesiyle ifade ettik- yargıç hakkında, efendim, sahte belgeyle karar verildiğine dair… Ya olacak şey mi? Yani gerçekten bunu izahını yapmak, açıklamak mümkün değil. Menfaat temin ettiğine dair, efendim, kin ve husumetle karar verdiğine dair bulgular olsa bile yargıç hakkında dava açamıyorsun, o yargıç yargılamaya devam ediyor. Böyle bir mekanizma siyasi iktidar tarafından yaratıldı. Bu çok merkezî bir uygulamayla yaratılan bir süreçten söz ediyorum. Biz, bütün bu tahribatları giderme noktasında, bu tahribatları engelleme noktasında bir sorumluluk üstlenmiş durumdayız. Bu çerçevede bir değerlendirme yaptığımız zaman benim bu aşamada, özellikle işte o AİHM’in kararına atıfta bulunuyorum. Tabii burada Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz, esas itibarıyla aslında bu dokunulmazlık konusundaki düzenleme, geldiğimiz noktada yargının siyasallaşmış olması sebebiyle en çok da bizlerin aleyhine kötüye kullanılabilecek hâle gelmiş olmasına rağmen… Bu endişeyi yaşıyoruz maalesef, böyle bir kaygıyı da yaşıyoruz ama biz yine kendimize olan güvenimiz ve tutarlılığımız adına yine burada daha evvelden dile getirdiğimiz o temel ilkelerimizi gene anlatmaya devam edeceğiz. Bu çerçevede de esas itibarıyla şunu söylüyoruz: Milletvekilleri yargılanmalı, suç ayrımı yapılmadan yargılanmalı ama tabii, nedir? Milletvekili, tabii o sorumsuzluk noktasında mutlak sorumsuzluğun olması gerekiyor, onun tartışılacak bir yönü yok zaten. Dokunulmazlık konusunda ise milletvekili yargılanmalı ancak milletvekili yaptığı görevin niteliği gereği yasama işlevinin aksamasına yol açmayacak bir şekilde ve daha teminatlı yargılanmalı. Bunu sağlamamız gerekiyor, bunu bir an evvel hayata geçirmemiz gerekiyor. Bu noktada çok somut önerilerimiz var.
Ben bu aşamada bu genel değerlendirmeyi yapmak istiyorum. İlerleyen süreçte gene değerlendiririz.
Dostları ilə paylaş: |