09.01.2013 Tarihli Toplantı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.17
BAŞKAN: Ahmet İYİMAYA (Ankara)
-----0-----
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, toplantıyı açıyorum.
Altan Bey, başarılı çalışmalar diliyorum.
Üyelerimizin dışında toplantıya katılan diğer arkadaşlarımızın isimlerini paylaşıyorum: Prof. Dr. Yusuf Şevki Hakyemez, Özgür Sevgi Göral. Dr. yok mu Özgür Hanım?
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Yok.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Kürşat Türker Ercan, Yusuf Buzgan.
Değerli arkadaşlar, dün milletvekili yemini üzerinde kalmıştık. Parlamentonun başkanlık sisteminde de aynı olan, parlamenter sisteminde aynı olan müşterek hükümleri görüşüyorduk, bir ara, bir karma hükümle karşı karşıya kaldık. Onu Faruk Bey ben arz edeyim.
Bir defa, bu önümüzdeki haftaları süratle bitirelim yani bu çalışma düzeni içerisinde süratle bitirelim. İki şey yapabiliriz. Bir: O usulü tartışabiliriz veya çok saf olan maddeler, onu ben yaptırdım uzman arkadaşlara, o maddelere geçerek şey edebiliriz. Hangisini tercih ederseniz tamamen. Dünkü usulü tartışabiliriz veya usul konusunu tartışmadan performans dedi Altan, hiç usul sorununu içermeyen maddeler var Atillacığım, toplanma ve tatil.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Efendim, dün akşam bir kısmi mutabakat oldu da ayrıldık. Şimdi eğer o varsa biz yemini bir konuşalım.
AHMET İYİMAYA (Ankara) - Tabii.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Dün akşamki sorun çözüldü ise…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Ben ihtiyaçları akşam hem de usulde bayağı pratiğim olduğu için bütün arkadaşların ihtirazi kayıtlarını denkleştirecek bir formül bulduk. O da şu…
ATİLLA KART (Konya) – Sevgili Başkanım, işte onu zaten konuşmak üzere ayrılmıştık.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yapalım efendim.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Yapalım yani orada eğer bir uzlaşma varsa…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Size bırakıyoruz yani…
ALTAN TAN (Diyarbakır) - Oradan başlayalım.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tamam oldu. Teşekkür ediyorum.
Şimdi değerli arkadaşlar, Altan Bey, bizim sorunumuz bir defa parlamenter sistemle başkanlık sisteminin ortaklaşa yani karma norm diyorum hükümler bakımından bir problem çıktı, yemin de tam onun örneği. Şimdi herhangi bir maddenin süreç analizinde üç tane evre var. Birinci evre partilerin önerisi.
FARUK BAL (Konya) – Mülkiyet alanı.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Evet, doğru. Fransız Duverger diyor ki: “Kim genel başkansa partinin maliki odur.”
Şimdi, o hane bütün partilerin dokunulmaz alanı. Ben bir maddeye “kuş” derim, “deri” derim, “toprak” derim veya hiçbir şey demem -Barış ve Demokrasi Partisinde olduğu gibi, bu maddede de nitekim öyle- CHP bunu der, MHP onu der, o bizim alanlarımız. Orada bir problem yok.
İki: Bu karma normun özellikle başkanlık sistemine ilişkin bir unsuru içermesi hâlinde problem çıkıyor. O da diyor ki haklı olarak dün Faruk Bey ifade ettiler, yarın bu çalışmanın müspet bir sonuca varmaması hâlinde (b) seçeneği, (c) seçeneği de… Biz bakın, bu başkanlık sistemini de müzakere ettik. O hâlde ne ihtiyacı var? Müzakere aşamasında başkanlık karma normun başkanlık sistemiyle ilgili bölümlerinin müzakere edilmediğinin -biz gerekçeyi açıklıyoruz- bir şekilde derpiş edilmesi lazım, ihtiyaç bu.
İkinci ihtiyaç, ortaklaştırma, metni ortaklaştırma. Metni ortaklaştırmada da biz onu kendi şeyimize onu işaret ediyoruz ama… Şöyle düşünüyorum ben Faruk Bey, Atillacığım: Diyelim ki metnin parlamenter sistemle ilgili olan bölümü yoğun, artık kırmızı mı diyorsunuz, yeşil mi diyorsunuz onu boyuyoruz, o ortaya çıkıyor. Başkanlık sistemine ait olan bölümü ise biz de diyoruz ki: “Başkanlık sisteminin bir yansımasıdır.” Ama madde notu olarak da koymamız lazım. Diyoruz ki: “Teklif sahibi Adalet ve Kalkınma Partisi dışında kalan partiler bunun müzakeresini istememişlerdir ve müzakere de yapılmamıştır.” Tamam mı Farukçuğum.
FARUK BAL (Konya) – Yani sizin için uygun mu Atilla Bey? “Müzakere edilmemiştir.” ibaresini yerleştirebiliriz.
ALTAN TAN (Diyarbakır) - Yani yeterli oluyorsa şeye geçelim.
ATİLLA KART (Konya) - Duymak istediğimiz bu. Yani diyeceğiz ki, tabii çok dolandınız da yani… Onun için ben yakalamaya çalıştım.
AHMET İYİMAYA (Ankara) - Somut getireyim, dolandırmayayım. Şöyle diyeyim mi Atillacığım?
ATİLLA KART (Konya) - Yani şudur: Başkan nedir? Yeminle ilgili olarak başkan şu şerhin, şu mutabakatın madde metnine şerh olarak düşmesini istiyoruz. Ama nedir o? Başkan ve başkan yardımcısı kavramı başkanlık sistemiyle ilgili kavramlar olup maddenin müzakeresi esnasında göz önüne alınmamıştır.
AHMET İYİMAYA (Ankara) - Bitti. Şöyle diyoruz Atillacığım: Şimdi diyelim ki bu, metnin özüyle ilgili olabilir, olayımızda olduğu gibi metnin giriş bölümüyle olabilir, metnin giriş bölümü, kimler yemin etmedi, olabilir. Dediğiniz gibi, milletvekili ile ilgili yeminde zaten mutabakat, içerikte tartışma var. Bizim o parantez içi diyeceğiz ki, not olarak söyleyeceğiz diyeceğiz ki…
ATİLLA KART (Konya) – Parantezin altına not düşeceğiz. Parantezden farklı, bu, parantez değil, bu itiraz değil. Maddenin altına şerh düşeceğiz.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Sevgili kardeşim, ben onu tabii parantez içerisine benim şeyimi koyuyorum diyorum ki altına: “Bizim yukarıdaki hüküm başkanlık sistemiyle ilgili olup muhalefet tarafından, muhalefet karşı koyduğu için müzakeresi yapılmamıştır.” bitti.
FARUK BAL (Konya) - Yaz işte oraya notu.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yazalım tabii, onu yazıyoruz. Mesela madde notunu hani emsal olur bu, emsal olabilir.
Madde metnini yazın…
FARUK BAL (Konya) – Yok, “Madde Milletvekili andı” de, not de…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Başa da koyabiliriz notu, aşağıya da koyabiliriz.
“Not” diyelim: “Adalet ve Kalkınma Partisinin yemin edecekler grubundan milletvekili dışında kalan -açıkça yazabiliriz- başkan, başkan yardımcısı ve bakanlar…”
FARUK BAL (Konya) - Bakanlar yemin edecek ya…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bakanlar var, bakanlar var.
ATİLLA KART (Konya) - Maddesi gelince düzenleme olacak.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bakanlar ayrı yemin etmiyor zaten. Bizim parlamenter sisteminde bakan yemini yok zaten.
“…bakanlar grubu ile ilgili sistem farkı sebebiyle herhangi bir müzakere yapılmamıştır.” Öyle mi Hocam? Bunu biz madde notuna şey…Maddeyi şey ediyoruz. Müzakere yapmadık. Ama bizimki şey…. Şimdi madde metnini yazalım. Bunu şık olan… Farukçuğum, hani gerekçe notumuz var ya madde notu diye, bir de yeni bir kategori geliyor bu içtihatta, madde notu deriz sonuna düşeriz, şık olan odur. Siz girişi yazın şimdi.
KOMİSYON UZMANI ÖZCAN ALTAY – Hangi partinin yemin metni?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yo yo fark etmez ya, metin önemli değil. Metin bizimkini yazalım, onu bütünleştireceğiz.
ATİLLA KART (Konya) - AKP’nin metninin altına yazacaksınız.
AHMET İYİMAYA (Ankara) –Yaz yaz. Ama biz şöyle yapalım o zaman, biz de şöyle dönüştürelim sevgili kardeşim…
ATİLLA KART (Konya) - Diğerlerini yazmaya gerek yok, oraya yazmak yeterli, onların önerisi çünkü.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Şimdi şöyle yazalım bakın, maddeyi şöyle yazacağız: “Milletvekilleri göreve başlarken aşağıdaki şekilde yemin ederler.” dedik ya. “Bu müşterek metin milletvekilleri -aç parantez buraya kırmızı yazıyoruz- tamam, müşterek metin, aç parantez…
ATİLLA KART (Konya) – Parantez açmaya gerek yok.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Müzakere etmedik, bizim metnimiz yani metin kalmasının doğal sebebi yani. “Başkan, başkan yardımcısı ve bakanlar.” kapat, AKP metni, tamam.
Şimdi bunu yazdık, müşterek metne geçiyoruz. Ne dedik… Atillacığım şu madde notu var ya, çok daha veciz olarak şey edelim. “Yukarıdaki AK PARTİ tarafından düşülen parantez içi notu başkanlık sistemine ilişkin olduğu için muhalefet tarafından müzakere edilmemiştir.”
ATİLLA KART (Konya) – Muhalefet tarafından değil, Komisyon tarafından müzakere edilmemiştir.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Orada tabii. Ama biz şey ettik, seni aradım telefonla, biz mesela zaruret duyduğumuz hâlde zabıtlara geçmesi için belki gerekçe şey edebiliriz. Buraya yazmak değil de, zabıtlara geçsin yani izah ihtiyacı yok.
ATİLLA KART (Konya) – Komisyon tarafından müzakere edilmedi.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Sevgili kardeşim, ben teklifimi, gerekçe müzakere etmeyeceğim, teklifimin gerekçesini ben açıklarım.
FARUK BAL (Konya) - Birbirimizi anlayabilecek kadar açık konuşuyorum. Şimdi burada “muhalefet tarafından müzakere” dediğiniz zaman olmaz. Niye olmaz?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – O zaman şöyle yapayım…
FARUK BAL (Konya) - Komisyon tarafından, çünkü…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – O zaman şöyle yapalım…
FARUK BAL (Konya) - Ama bir dinle ağabey… Benim ne söyleyeceğimi bilmeden…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Peki, buyurun Başkanım.
FARUK BAL (Konya) - Müzakere dediğimiz kavram iki taraflıdır. Tezekkür etmektir yani sen bir şey söyleyeceksin, ben bir şey… Şimdi muhalefet buna karşı olduğu zaman muhalefet kendi içinde bunu tezekkür edemiyor. Muhalefet sizinle tezekkür edecektir. Siz, biz hepimiz komisyonuz.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Şimdi şöyle yapalım o zaman Farukçuğum, ben akşam bu formülü şey ederken Atilla Bey’i aramıştım. Şöyle yapalım o zaman: Bazı maddelerde belki şey edilir. “Müzakere edilmemiştir ancak teklif sahibi gerekçesini izah etmiştir.” Ne diyeceğiz? Diyeceğiz ki biz gerekçe olarak -konuşmayacağız zaten- başkanlık sisteminin bir yansımasıdır. O kadar, bitti. Bunu diyeceğiz. Müzakere etmeyeceğiz, tamam.
FARUK BAL (Konya) – “Komisyon tarafından müzakere edilmemiştir.”
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Nokta… Orada Atilla Bey’le akşam mutabakat da şey etmiştik.
Ben izah ederim ama burada mesela, izaha gerek yok. Deriz ki: Teklif sahibi gerekçesini izah etmiş ancak Komisyon tarafından müzakere…
ATİLLA KART (Konya) – “Gerekçesini şifahi olarak açıklamıştır.”
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Zapta geçiyor ya zaten, var, tutanaklı ya, şifahi de… Tamam canım, “şifahi” diyelim, tabii, tabii. Biz onu açıklamayacağız da, “Başkanlık sisteminin yansıması” diyeceğiz Atillacığım. Benim formülüm doğru mu Hocam?
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Tamam.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – “Başkanlık sisteminin açıklamasıdır.” diyeceğiz çünkü başkanlık sistemini tartıştık daha önce.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Ama kendi görüşünü izah edecek.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tabii, tabii, edeceğiz. Açıklamıştık biz, bunu zaten dün açıkladık. Ne dedik arkadaşlar? Şöyle diyebilir miyiz? Çünkü daha yemin metni de var. Yemin metninde başkanlık sistemiyle ilgili bir şey yok. Bu, başkanlık sisteminde kullanacağımız format olduğu için… “Adalet ve Kalkınma Partisinin parantez içinde düştüğü not başkanlık sistemiyle ilgili olduğundan Komisyon tarafından müzakere edilmemiş ancak teklif sahibi tarafından kısa bir açıklama yapılmıştır.” Bunu her yerde kullanırız Faruk Ağabey.
FARUK BAL (Konya) – Tamam mı?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Evet.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Tamam.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bunu format olarak da kullanırız veya “Şöyle olsun, böyle olsun.” diye şey yapabiliriz. Müzakere yapmayacağız çünkü genel müzakere yaptık zaten.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Biz bunu tartıştığımız için biliyorum. İhtilaf vardı, anlaştılarsa bizim için sorun yok.
ATİLLA KART (Konya) – Biz zaten anlaştık.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – “Milletvekili andı” yukarıda ya, yazsana maddeyi. “Milletvekilleri -parantez içinde bizimki- göreve başlarken aşağıdaki şekilde yemin ederler.”
Biz de şunu baştan söyleyelim. Arkadaşlar, Farukçuğum, Atilla kardeşim, biz de parlamenter sistemde belki müzakere etmeyeceğiz. Madem şey var orada, belki şey yapmayabiliriz. Zaten konuşmamamız da lazım. Madem teklifimiz yok, konuşmanın anlamı yok.
FARUK BAL (Konya) – Siz bu kanaate gelirseniz Komisyon o zaman körler ve sağırlar hâline gelir. Siz onu konuşmayacaksınız, biz bunu konuşmayacağız.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yo, yo, bir şey demiyoruz ki ya.
FARUK BAL (Konya) – Komisyon daha önce bu konuyu tezekkür etti ve dedi ki: “Bundan sonra yasama bölümüne parlamenter sistemin yasama bölümü kapsamı içerisinde devam edilecektir. Yürütme bölümüne, yargı bölümüne böyle devam edecektir.” diye karar aldık.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Karar şu: Müşterek hükümleri görüşelim. Karma hükümlerde komisyon çalışmasını sürdürsün. Biz zaten mülkiyet prensibini… Başkanlık sistemini diyelim ki… Başkanlığa yıllar var ya. Diyelim ki Başkanlık sistemiyle ilgili saf bir norm varsa parlamenter sistem de karşı bir normu içeriyorsa benim oraya katılmamın anlamı olmaz ağabey. O, işin tabiatında var, Farukçuğum.
Evet, metne geçelim.
FARUK BAL (Konya) – Şimdi, müşterek metne mi geçiyorsunuz?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Burası müşterek. Eğer anlaşırsak bundan sonra ortak metin çıkacak, yoksa her partininkini orada yazacağız, bitti. Nasıl toplulaştıralım?
FARUK BAL (Konya) – Başlığı “Yemin” değil mi?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tabii, canım. Başlığı “Yemin”… Giriş cümlesi var ya.
FARUK BAL (Konya) – “Andı” diyorsunuz ya…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – “Yemin” olsun canım.
FARUK BAL (Konya) – “Milletvekili yemini”… Atillacığım, onda siz de ısrar etmeyin.
ATİLLA KART (Konya) – Çok problem değil.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Ne diyorsunuz Atilla?
ATİLLA KART (Konya) – “Yemin”…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Olabilir.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – “Yemin” Arapça ve dinî bir ıstılahtır; “ant” daha laik, seküler bir ifadedir.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Şimdi, o zaman, sistematik bir şekilde içerik…
FARUK BAL (Konya) – Soğuk ve formeldir.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Şimdi metinde bir defa konu konu tartışalım mı? Nasıl şey yapalım arkadaşlar? Yani 3 parti… Bir defa, Barış ve Demokrasi Partisi dün gerekçesini izah etti, “’Yemin’e gerek yok.” dendi. Bu ara ben şey ettim: 1924 Anayasası’nda half ederlerdi Atilla Bey. “Yemin, half”… 1924 Anayasası’nın şeyinde “half etmek” diyor, “yemin etmek.”
Şimdi, burada, bir, unsur var; iki, kutsal değer. “Kutsal değer” ve unsurları, içerik… Tek tek şey yapalım mı? Yani burada nasıl müşterekleştirebiliriz?
Arkadaşlarıma ben sözü bırakıyorum.
Buyurun Atillacığım.
FARUK BAL (Konya) – Özcan Bey, yeşilleri alt alta bir yaz.
KOMİSYON UZMANI – 2 tane yeşil var, “bağımsızlığı” ifadesi...
FARUK BAL (Konya) – Şimdi, buradaki unsurlar hakkında düşüncelerimizi açıklayalım mı?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – İşte onu diyorum.
FARUK BAL (Konya) – Ben MHP’nin düşüncelerini açıklıyorum.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Burada Başkanım, üç tane sorun var. Bir: Sıra düzeni. Yani bir değeri de ifade ediyor, sıra düzeni önemli. İkincisi: “Kutsal” mı diyelim? Genellikle kutsallık alanı kitaplarla temsil ediliyor. Diyelim ki bizde vardı, Cefhi Kamhi vardı mesela, milletvekili… Gelin Tevrat’a… “Kutsal kitabı” mı diyelim? O önemli. Üç: Ondan sonra da o unsurlar.
FARUK BAL (Konya) – Bu “inandıkları mukaddes kitap huzurunda” diye MHP önerisinin gerekçesini daha önce açıklamıştım. Şimdi bunu tekrara gerek yok ama buradaki “inandıkları kitap huzurunda” tabirinin İslami gelenekte ve akidede bütünüyle kabul edilmiş bir kural olmadığını bildiğimiz için milletvekilinin mukaddes bildiği inançlar bağlamında yemin etmesini temin etmek için kullanılmıştır. Kısaca özeti budur.
İkinci olarak da, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, milletvekilinin görev yaparken göz önünde bulundurması gerektiğine inandığımız ve yemin metni içerisine yerleştirdiğimiz hususları biraz geniş yazdık. Aslında eğer hepimizin müşterek bir anayasa yapması hâlinde “Anayasaya sadakatle bağlı kalacağıma” diye kısa bir ifadeyle yeminin icrası da mümkün çünkü buradaki değerlerin aşağı yukarı hepsi anayasa değeri olacaktır. Devletin varlığı da, bağımsızlığı da, vatanın ve milletin bölünmezliği de, milletin kayıtsız şartsız egemenliği de, hukukun üstünlüğü de, demokratik, laik cumhuriyet, Atatürk ilke ve inkılapları da, hepsi anayasa içinde var olacak değerlerdir. Bunları uzlaşma adına daraltabiliriz veya uzlaşma adına artırabiliriz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak ikisini de sağlayabiliriz.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – O zaman en genişten başlayıp teklifi gözden geçirelim. CHP’ninki en geniş.
FARUK BAL (Konya) – Burada bizim “demokratik ve laik cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma” sözü şunu ifade eder: Bu, çöken Osmanlı İmparatorluğu’ndan sonra kurulan devleti ayakta tutan sütunları ifade eder yani devletin kuruluş felsefesini ifade eder. CHP ile siyasi bir atışmaya girme adına söylemiyorum ama bizim buradan anladığımız husus budur. Bunun dışında, 1982 Anayasası’na ithal edilen şapka devrimi gibi, efendim, “bey”, “paşa” gibi lakapların, unvanların kullanılmayacağına ilişkin, bugün uygulanmasına imkân bulunmayan ama o şartlar içerisinde yapılması da o devrin iktidarı tarafından zaruri görülmüş olan uygulamaları kastetmiyoruz. Bizim “Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma” şeklindeki ifadeden anladığımız, Türkiye Cumhuriyeti devletinin Kuvayımilliye ile verdiği Kurtuluş Savaşı sonunda kuruluş felsefesini ifade etmektedir.
Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Atillacığım…
ATİLLA KART (Konya) – Değerli arkadaşlarım, tabii, burada, aslında belki “anayasaya sadakat” ifadesi tümünü kapsar ama “yemin”in özelliği gereği belli birtakım değerleri de ifade etmek gerekiyor. Bu anlayışla düzenlediğimiz bir metin. Tabii, burada “Atatürk devrimleri” derken bizim de kastettiğimiz “1920’lerdeki, 1930’lardaki anlayışı aynen yansıtalım, aynen devredelim.” şeklinde bir yaklaşımın içinde değiliz. Biz Atatürk devrimlerini esas itibarıyla “aydınlanma” ve “modernleşme” kavramı etrafında görüyoruz. Atatürk devrimlerinin bu şekilde anlaşılması gerektiği, çağdaş değerlerle, evrensel değerlerle birlikte yorumlanması gerektiği düşüncesindeyiz. Onu öncelikle ifade etmek gereğini duyuyorum.
Bu değerlendirmelerle aslında şunu görüyorum: Tabii, Milliyetçi Hareket Partisinin metniyle büyük ölçüde yakın bir metin olduğunu görüyorum. Orada “anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma” ifadesini belki metnin sonuna taşımanın daha doğru olacağını, yani hepsini bir yerde toparlamak anlamında o düşünülebilir. Bunun yanında, bizim bir de ilave talebimiz, özellikle milletvekili sıfatının kötüye kullanılmaması. Bu kavramı da çok önemsiyoruz. Bu kavramın da muhafaza edilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bütün bunların ötesinde, tabii, işte “Türk milleti huzurunda”, “büyük Türk milleti huzurunda” gibi kavramlar üzerinden biz bir tartışma yapılmasının da çok da pratik bir anlamı olmayacağı düşüncesindeyiz. Bu sebeple metni bunların ötesinde telif etmenin mümkün olamayacağını düşünüyoruz.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Altancığım, buyurun.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Değerli arkadaşlar, bir önceki toplantıda, niye yemin metnine ihtiyaç yok, bu fikirlerimizi arz etmiştik sizlere. Bununla beraber, eğer illa uzlaşma noktasında bir yemin metni olacaksa bunun da iki önemli noktasının olması gerektiğini söylemiştik. Ben bugün tekrarlıyorum bunları: Bir: Kişilerin -yani “kişiler” derken seçilmiş parlamenterleri de, işte bakanları da, cumhurbaşkanlarını da kastediyorum- kendilerince en kutsal kabul ettikleri değerler üzerine bir söz verilme olabilir, güvence olabilir. Bu neyse; din olabilir, mezhep olabilir, başka bir inanç olabilir, bir millete mensubiyet olabilir, bu ayrı bir konu. Neyi kabul ediyoruz? Ve şu an burada tek tek ifade edemeyeceğimiz başka değerler de olabilir yani kişinin kendince kutsal ve hayatının en önemli nirengi noktası olarak bir kabul söz konusu ise bu onun için önemlidir ve bunun üzerinden bir söz verme, yemin, ant en güçlü teminattır. Birincisi bu, yani olacaksa böyle bir şey olması lazım. İki: Eğer herkesin ortak bir metni olacaksa yani kişiden kişiye değişen değil de… Mesela, din üzerinde konuşursak bunu: İşte “Müslümanlar Allah adına veya Hristiyanlar İncil’e, Yahudiler Tevrat’a yemin etsinler.” misalinden yola çıkarsak bu şekilde herkesin ayrı ayrı bir şey üzerine yemini değil, ortak bir metin ve bir ortak değer üzerine söz verme, ant içme, yemin söz konusu olacaksa o zaman da herkesin kabul edebileceği değerler üzerinden bir ant içilmesi gerekir. Üçüncüsü: Bugün yürütülen tartışmalar -yani zapta geçmesi açısından söylüyorum- mesela, işte “Atatürk ilke ve inkılapları”, “laiklik”, “Türk milliyetçiliği”, “Türk milleti” kavramları… Bunları, tabii, biz doğrudur, yanlıştır, tartışmıyoruz, yani burası slogan atma yeri veyahut da işte polemik yapma yeri değil diye düşünüyoruz. Ancak şuna itiraz ediyoruz: Hemen hemen her fırsatta, bu değerler öne sürüldüğü zaman devletin kuruluş felsefesi, kurtarıcılar ve bu argümanlar üzerinden bir millet ve otorite kurulmaya çalışılıyor, buna itiraz ediyoruz. Niye itiraz ediyoruz? Örneklerle… Mesela, 1924 Anayasası’nda -yani eğer kurucu iradeyi 23’e, 24’e, 20’ye kadar götürüyorsak- “ Devletin dini, din-i İslâmdır.” ibaresi var. Demek ki kurucu iradenin dini İslam ve bu, 1928 senesine kadar böyle. Laikliğin anayasaya girmesi ise, yazılı metinler üzerinden girmesi ise -yine hepinizin bildiği gibi- 1937. Onun için bu noktada, yani Atatürk ilke ve inkılapları, devrimler açısından, bugünkü anlamıyla, bugün anlaşıldığı şekliyle bir kurucu irade söz konusu değil. 24’ün kurucu iradesinde “Devletin dini, din-i İslâmdır.” ibaresi var. Yemin de, 1924 Anayasası’nın yemin metninde “Vallahi” ile biten yine İslami ve dinî bir terminoloji var. Bu doğrudur, yanlıştır. Biz ona inanıyoruz, buna inanmıyoruz. Bu ayrı bir tartışma konusudur. Ben sadece kurucu irade argümanına yani “Bunlar asla değiştirilemez, bunlar sabitelerdir, bunlara dokunan yanar, ihanet eder, işte dili şişer.” mantığına karşı çıkıyorum. Bunların belirtilmesinin gerekli olduğunu düşündüm.
Yine aynı şekilde, 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisinin açılışında da ilk kurucu irade odur, Kurtuluş Savaşı’nı başlatan irade odur, bütün milleti temsil eden. Ki bu, milletvekillerinin yarısı, biliyorsunuz, Osmanlı Meclis-i Mebusanının Malta’ya İngilizler tarafından yakalanarak sürgün edilemeyen kısmıdır, yani bir kısmını, Meclisi basmıştır İngilizler, Osmanlının son Meclis-i Mebusanını. Milletvekillerinin hazır olanlarını tutuklamıştır, bunları Malta’ya sürgün etmiştir. İçlerinde Ziya Gökalp de vardır, ayrıca milletvekili olmayıp ta Malta’ya giden Süleyman Nazif gibi aydınlar da vardır. İkisi de benim hemşehrimdir, onu da antrparantez reklamlar faslından söyleyeyim.
FARUK BAL (Konya) – Reklamlara biraz daha devam et yani antrparantez değil aç parantez devam et.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – 1921’deki yine Teşkilatı Esasiye Kanunu ve ilk anayasamız olarak kabul edilen Kurtuluş Savaşı’nın iradesinde de bu sefer “Türk milleti” veya “Kürt milleti” gibi bir ibare yoktur yani “anasır-ı İslamiye” vardır, bütün Müslüman kavimlere vurgu yapılmıştır. Dolayısıyla bu kurucu irade meselesinin bu çerçevede tekrar değerlendirilmesinde fayda vardır. Biz bütün bu değerlendirmelerle yine bir yemin metninin olması gerektiğine, illa olması gerektiğine inanmıyoruz, gerekli görmüyoruz, farz görmüyoruz yani. Çok nötr bir metin üzerinde anlaşma, eğer uzlaşma olabilirse biz de katılırız buna, ona bir itirazımız yok. Kaldı ki dünyadaki devletlerin aşağı yukarı yarısında da -dün uzun uzadıya örnekler verildi birçok devletten- böyle bir yemin metni de yok.
Teşekkür ederim.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Teşekkürler.
Değerli arkadaşlar, yeminle ilgili kendimizin görüşleri dün tutanaklara geçti, arz ettim. Tekrar olmasın diye… Ama şuna vurgu yapıyorum: Bir yemin metni, dil bakımından Çin bulmacası gibi değil, anlaşılabilir, kolay okunabilir olmalıdır. İkincisi: Özlemci anayasalar devrinin geçtiğini düşünüyorum yani anayasalara… Kuruluş değerlerimiz elbette ki çok önemli, işlevini görmüştür. Referanslar yapılır, hukuk normu üretilirken yapılır, siyaset yapılırken yapılır. Bence burada insan hakları, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğü, hukukun üstünlüğü ve demokrasi değerlerine yer verdikten sonra kutsala -benim kişisel görüşüm “mukaddesatım” değil- eğer bir dine inanıyorsam onun kitabı üzerine yapabilmeliyim. Kişisel görüşüm ama bizim parti görüşü “mukaddesatım” üzerine, kutsal üzerinedir ve onun ötesinde unsurları taşımamalı. Zaten yeminde atıf yapılan… Diyelim ki kurucu ilkeler anayasamızın gerekçesinde, belki başlangıç hükmünde, belki o genel hükümler bölümünde, belki 174’ün karşılığı olan şeyde yer alacaktır ve bağlayıcılığa işaret edecek. Anayasa’nın 11’inci maddesinin karşılığını mecburen düzenleyeceğiz yani bir hukuk normunun bağlayıcılığı değil, anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı prensibi.
Dostları ilə paylaş: |