18 Aralık 2007 - Başörtülü ekran arkadaşı, “sıkmabaş” sorun olmuş
Fatma K. Barbarosoğlu, Yeni Şafak’taki “Fazıl Say haklı! Ya Pınar Kür!” başlıklı yazısında yer verdiği bir olay dikkat çekiciydi: “Pınar Kür'ün evine birlikte gittiğimiz arkadaşım, birkaç yıl sonra Kanal 7 için Halide Nusret Zorlutuna üzerine bir program yapmak istemişti. Pınar Kür'ün annesi İsmet Kür, Halide Nusret'in kardeşi. O sıralar “Yarısı Roman” isminde bir kitap yayınlamıştı. Arkadaşım ile telefonla görüştüler. Randevulaştılar. Programı Kanal 7 çekecekti. Bir sorun olmadı. Sorun ne zaman mı oldu? Arkadaşımın tesettürlü olduğunu öğrenince. İsmet Kür “Ablam hakkında program yapmak beni çok mutlu eder. Ama kusura bakmayın bir sıkmabaş ile aynı ekranı paylaşamam” dedi. Dikkat ediniz. Kanal 7 sorun olmuyor. Başörtülü ekran arkadaşı, “sıkmabaş” sorun oluyor. Zaman içinde Pınar Kür de annesi gibi oldu. Sanki katılaşa katılaşa yaşlandı. Zeka, yekdil olmanın değil de, katılığın emrine girdiğinde orada edebiyat bitiyor! Sanat bitiyor! Oysa endişe sanatın mayasıdır. Anti-türbanist sanatçılar, “endişe”lerini neden sanatlarına maya olarak katamıyor? Yoksa sanata katacak mayaları kalmadığı için mi bazı sanatçılar anti-türbanist oluyor!? Sorunun cevabı mühimdir. Laik çevreler bunu dikkate almak zorunda.”
18 Aralık 2007 – Türban özgürlük değil
Cumhuriyet Kadınları Derneği Mersin Şubesi üyeleri, YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan'ın üniversitelerde türbanın serbest bırakılması yönündeki açıklamalarını protesto ettiler. Atatürk Evi önünde toplanan göstericiler adına konuşma yapan CKD Şube Başkanı Şule Dündar, Prof. Dr. Özcan'ın görevinin "kendisini YÖK Başkanlığı'na taşıyan siyasal iktidarın simgesi olan türbanı üniversitelerde serbest bırakmak" olduğunu iddia etti. Türbanın özgürlük aracı değil, siyasi simge olduğunu ve bugün de güç simgesi olarak algılandığını belirten Dündar, "Anadolu örtünmesi değil, siyasal bir simge olan türbanın bilim yuvaları olan üniversitelere inmesi bir özgürlük olgusu değil, ikiliğin ve gericiliğin teşvik edildiği bir ortamın yaratılması demektir" dedi. (Cumhuriyet)
18 Aralık 2007 –“Türban” üniversitede
“Üniversitelerde türban yasağını rektörlerin "inisiyatifine" bırakan YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan'ın çağrısına ilk yanıt Çukurova Üniversitesi'nden (ÇÜ) geldi. Üniversite yerleşkesinde gezen türbanlı öğrenciler, fakültelere, bölümlere, dersliklere, hatta üniversitenin idari birimlerine bile hiçbir engelle karşılaşmadan rahalça girebiliyorlar. Öğretim üyeleri ise üniversite idaresinin gerekli önlemi almamasına tepkili. Üniversitenin güvenlik görevlililerin önünden rahatça geçen türbanlılar, fotoğraflarının çekilmesine de aldırış etmeden, "Bu üniversitede demokrasi var. Siz fotoğraf çekerek gerginlik yaratıyorsunuz" dediler. Öte yandan üniversite binalarına rahatça giren türbanlı öğrencilerin derslere de türbanlarıyla girmeye çalıştıkları öğrenildi. İzin vermeyen öğretim üyeleri nedeniyle türbanlıların bazı derslere giremedikleri kaydedildi. (Cumhuriyet)
19 Aralık 2007 – Kampüse başörtüyle giren öğrencilere soruşturma
Çukurova Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Alper Akınoğlu, kampüse başörtüyle giren 12 öğrenci ile ilgili soruşturmanın sürdüğünü, bu öğrencileri kaybetmemek için “ikna çalışmaları” yaptıklarını açıkladı. Üniversitede başörtüsüyle dolaşmanın serbest olduğu yönündeki iddiaların doğru olmadığını belirten Akınoğlu, "Hastanemize gelen binlerce kişi nedeniyle geniş bir alanı kontrol olanaksız. Görevlilerimizin geçmiş tarihlerde belirlediği 12 türbanlı öğrenciyle ilgili soruşturma açıldı. Bu konudaki tavrımızda hiçbir değişiklik yok. 20 yıldır ne oluyorsa, şimdi de o oluyor. İddia sahiplerine karşı hukuki haklarımızı kullanacağız" dedi. Akınoğlu, yasal işlemlerin başlatılmasının ardından aynı öğrencilerle İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kerim Yavuz'un konuşarak, yasaktan anlatıp ikna yoluna gittiğini de belirtti.
19 Aralık 2007 – Dinsel simgelerle üniversitelere girmek kabul edilemez
Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Rektörü Prof. Ural Akbulut, YÖK Başkanı Prof. Yusuf Ziya Özcan'ın Anayasa Mahkemesi kararlan ve üniversitelerdeki yasaklar konusundaki açıklamalarını eleştirerek şunları söyledi: "Anayasa Mahkemesi kararları parlamentoyu da bağlar. Çünkü Anayasa Mahkemesi parlamentonun çıkardığı yasaları iptal etme yetkisine sahiptir. Dolayısıyla parlamentoyu dahi bağlayan mahkeme kararını herhangi bir rektörün ya da YÖK Başkanı'nın görmezden gelmesi mümkün değildir ve bu çok ağır suçtur. Yasama, yürütme, yargı olmak üzere kuvvetler ayrılığı demokrasinin olmazsa olmaz koşuludur. Kuvvetlerden birini yok ederseniz o ülkede demokrasi yok olur. Anayasa'nın laiklik ilkesine aykırılık gösterdiği için üniversitelerde türbanın serbest olmasıyla ilgili yasa çıkarmak kolay değildir. Anayasa Mahkemesi'nin gerekçeli kararında belirtildiği üzere ve Anayasa'nın değişmez ilkesi olan laikliğe göre; dinsel simgelerle üniversitelere girmek kabul edilemez. Çünkü dolaylı olarak siz dininizi empoze etmiş olursunuz. Türbanın da dinsel simge olduğu açık." (Milliyet)
19 Aralık 2007 – Üniversiteler nasıl 'türbanlı' olacak?
Mehmet Tezkan, Vatan’daki “Aslında ne oldu” adlı köşesinde şunları yazdı: “YÖK Başkanı Prof. Özcan açıkladı. Rektörleri özgür bırakacağım dedi. Peki ne yapacaklar? İstanbul Üniversitesi'nde, İTÜ'de, ODTÜ'de yarın türban serbest mi olacak? Hayır. Çok göze batar! İşe özellerle başlanacak. Şefkat Koleji formülü üniversitelere yayılacak. Özel değil mi? Rektörü izin verdikten sonra kim karışır? Kimse. YÖK yeşil ışık yakacağına göre bu konuda kimsenin yetkisi yok. Eh şikâyette olmayacağı için sorun da çıkmaz. Çünkü o üniversiteyi seçen oranın nasıl bir üniversite olduğunu baştan biliyordur. Türban serbest olduğu için seçmiştir! Yani.. Okul yönetimi de, öğrenciler de razı. Bu tür özel üniversiteler ufak ufak yayılır. Eğitim sistemi türbanlılar okulu, türbansızlar okulu diye ikiye bölünür. Türbana izin veren özel üniversiteler daha çok teşvik alır. İstedikleri bölümleri açarlar, istedikleri fakülteleri kurarlar, istedikleri gibi yayılırlar. YÖK evet desin, oldu bitti. Zaten özgürlükçü YÖK Başkanı yolu gösterdi bile. Hepiniz Şefkat Koleji gibi okullar açın! Kızlarımız türbanla gelebilsin. Denetim olursa. Peruk taksın. Oldu bitti. Yeni üniversite sistemimiz hayırlı uğurlu olsun. Peki devlet okulları? Hele bir alışalım. Türbanlı okulları kabul edelim. Ne var bunda, herkesin kendi seçimi noktasına gelelim. Sonra özelden başlar, yavaş yavaş genele yürür. Olur biter! “
20 Aralık 2007 – Ardeşen de “türbanlı” ödül töreni
Rize'ye bağlı Ardeşen Belediyesi'nin sosyal ve kültürel etkinlikleri kapsamında ÖSS ve OKS'de dereceye ginen öğrenciler için düzenlediği ödül töreni türban şovuna dönüştü. Toplam 28 öğrenciye çeşitli hediyeler verilen törene kız öğrencilerin tamamına yakını "türban ve pardösü" ile katıldı. Ardeşen Belediyesi'nin düzenlediği "Büyük Proje" adlı kampanya sonucunda ÖSS ve OKS'de dereceye giren toplanı 28 öğrenci ödüllendirildi… Törene AKP İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar, Ardeşen Kaymakamı Cemil Kılınç, Ardeşen Belediye Başkam Mümtaz Sinan, Tunca Belediye Başkanı İbrahim Pertek, Rize İl Milli Eğitim Müdürü Rasim Çelik, İlçe Emniyet Müdürü Mustafa Şener Ateşli, öğrenci velileri ile öğrenciler katıldı. Törene tamamına yakını türbanlarıyla gelen kız öğrenciler, ödüllerini almak üzere sahneye çıktıklarında ve toplu fotoğraf çekimi sırasında da türbanlarını çıkarmadı. (Cumhuriyet)
20 Aralık 2007 – Yasak, çağdaşlığın ve uygarlığın gereğidir
Cumhuriyet’te, İskender Özturanlı imzasıyla çıkan bir yazıda başörtüsü sorunu şöyle yorumlandı: “Türban konusunda kişisel tercih sorunu da yanlış anlaşılmakta ve yanlış anlatılmaktadır. Bir kişi nasıl tercihim budur diye TBMM'ye pijamayla ve şalvarla giremezse, askerliğini kendi giysileriyle yapamazsa, polis okulunda istediği gibi giyinemezse, kamu alanına da istediği biçimde giremez. Okulların da kendine özgü bir giyiniş biçimi, bir disiplini vardır. Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve AİHM, okullarda türban takılmasının laiklik ilkesine aykırı olduğuna karar vermiştir. Böylesine bir yasak, çağdaşlığın ve uygarlığın gereğidir, Bu alanda tercih söz konusu olamaz. Dışarıda istediğiniz gibi giyinebilirsiniz, buna kimse karışmaz, karışamaz. Ama TBMM'ye ve kamu alanına girerken Cumhurbaşkanı ya da Başbakan eşi de olsanız kurallara uymak zorundasınız. Bu kurallar çağdaşlığın kurallarıdır. Ulus yönetimine talip olanlar bireysel ve kişisel tercihlere değil, yasal ve toplumsal kurallara uymak zorundadırlar. Toplumsal sorunlarda dinsellik birimi yerine çağdaşlığın gereği olan ulusallık ve evrensellik birimini benimsemekle yükümlüdürler. Bunu bilmeyen ve bilmek istemeyen politikacılar, bir gün Atatürk'ün aydınlığı karşısında hüsrana uğrayacaklarını hiçbir zaman unutmamalıdırlar.”
20 Aralık 2007 – “Türbancı-Faizci Ortaklığı”
Cumhuriyet yazarı İlhan Selçuk, bayram günü münasebetiyle yazdığı yazıda, bir kez daha “türbancılar faizcidir” tezini hiçbir delil göstermeksizin işledi: “Türban olayında yeni bir gelişme var... Türbanı siyasette kullanarak kutsal Müslümanlığı politikaya alet edenlere ne ad veriliyor: Türbancı! İşte bu türbancıların tümü aynı zamanda faizci... Kuranıkerim'de türban yok. Ama faiz var. Bakara suresinde der ki: "Faiz yiyenler mahşerde ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar." "Kim faizciliğe dönerse, işte onlar cehennemliktir; onlar orada temelli kalacaklardır..." Yoruma gerek yok... Faiz yedikleri mahkeme kararıyla sabit olan: Fethullah Gülen. Recep Tayyip. Hüseyin Çelik. Binali Yıldırım öteki dünyada ne olacaklardır? Mahşerde şeytanın çarptığı gibi kalkıp cehennemde temelli kalacaklardır. Kuranıkerim'e aykırı ne günah varsa işlemeyi meslek edinen türbancı, karısını örtmekle Müslümanlaşabilir mi?”
21 Aralık 2007 – “Türbana” serbestlik Arabistan'a benzetir
İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, Kurban Bayramı dolayısıyla Turgut Özal Tıp Merkezi'nde tedavi gören hastaları ziyaret ederek bayramlaştı. Doktorlardan hastaların sağlık durumları hakkında bilgi alan Hilmioğlu, gazetecilerin türban yasağına ilişkin sorusuna şu yanıtı verdi: "Üniversitelerde başörtüsünü serbest yaptığınız zaman, ki biz bunları da yaşadık, bir süre sonra öğrenciler sınıflarda ayrı oturmaya başlıyor. Yemekhanede ayrı oturuyor, otobüslerde ayrı oturuyor, hatta ayrı otobüsler kullanılıyor. Yani görüntü olarak Arabistan'ı andıran bir görüntü çıkıyor ortaya. Türkiye Müslüman ülkeler arasında en çağdaş olan, en fazia bilimsel yaym ve çalışmaya sahip ülkedir. Bunun da tek nedeni hiç kuşkusuz laikliktir." (Milliyet)
Dostları ilə paylaş: |