15 Haziran 2007 – Medya başörtüsü zulmüne çarpık bakmaya kararlı
Ali Müfit Gürtuna’nın eşi Reyhan Gürtuna önce çıkardığı başörtüsünün yerine taktığı şapkasıyla, şimdi de fönlü saçlarıyla medyanın gündemine geldi. Konuyla ilgili Özgür-Der Genel Başkanı Hülya Şekerci’nin görüşlerine başvurduk. Şekerci, konuyu şöyle değerlendirdi: “Medya Türkiye’de giderek derinleşen başörtüsü yasağını görmezden gelmeye ve bu akıl almaz zulüm uygulamasına çarpık bakmaya kararlı. Bu amaçla gerçekleri ters yüz etmekten kaçınmayanlar bir yandan da konuyu magazin malzemesi haline getirerek çirkinliği, hukuksuzluğu, faşizan tutumu örtme derdinde. Bugünlerde Reyhan Gürtuna üzerinden gündemleştirilen “başörtüsü” haberlerinde de aynı pespayeliği görmekteyiz... Elbette başörtüsünün bu kadar ağır baskılara, saldırılara, linç girişimlerine uğradığı bir vasatta başörtüsü onurunu taşıyabilecek bir yüreklilik ve şahsiyete sahip olmayan politikacı eskilerine medya maymunu rolü tevdi edilmesi çok garip değil. Garip olan kamuoyu önüne bunca süre belli bir kimlikle çıkmış insanların bu kadar basit ve ucuz hesaplarla kimliklerini, kişiliklerini ayaklar altına alması. Ve daha acısı da bu tarz “operasyonlarda” rol alarak milyonlarca insanı rencide etmekten çekinmemeleri. Reyhan Gürtuna’ya ve eşine acil şifalar diliyoruz. Muhtemelen ailecek yaşadıkları “politik depresyon” neticesinde içine girdikleri bu acınası durumdan çıkabilmeleri kolay olmayacaktır.” (Haksöz Haber)
16 Haziran 2007 - Başörtüsü Platformları Eylemleri
Sakarya Başörtüsü Platformu, 92’nci basın açıklamasında eğitim sistemindeki çarpıklıkları, uygulanan baskı ve yasakları protesto etti. Kocaeli’de 113’üncü açıklama yapılırken, Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu destekçileri başörtüsüne özgürlük çağrısını 71’inci kez yükseltti. Başörtüsü eylemleri Van’daki 42’nci ve Akyazı’daki 19’uncu basın açıklamalarıyla devam edildi. Akyazı’da yapılan 19’uncu eylemde “Senelerdir suni gündemler oluşturarak irtica yargalarıyla eğitim hakları ihlal edilen başörtülü kızlarımız kamudan uzaklaştırılan başörtülü kadınlarımızın günlük yaşamın her alanında var olmalarını engellemek cumhuriyet, demokrasi ve laiklikle bağdaşmamaktadır.” denildi.
Ankara Kızılay’da ÖSS’deki uygulamalar ile başörtüsü zulmünü protesto eden Saadet Partisi Ankara Gençlik Kolları üyesi bir grup genç, 3 Kasım seçimleri öncesinde AKP temsilcilerinin katsayı adaletsizliğini giderme ve başörtüsü zulmünü kaldırma konusunda namus sözü verdiklerini hatırlatarak, “Meslek liselerine uygulanan katsayı adaletsizliği ile başörtüsü zulmü bir an önce giderilmelidir. Ertelemek asla çözüm değildir. AKP hükümetinin bu konudaki acziyeti ve samimiyetsizliği ta başından beri ortadadır. Başbakan ve hükümet topu hep taca atmışlardır. Bu hükümet ne meslek liselerine uygulanan katsayı adaletsizliği ortadan kaldırmak için, ne de yıllardan beri uygulanmakta olan ve kızlarımızı okul kapılarının dışında bırakan başörtüsü zulmünü sona erdirmek için en küçük bir adım dahi atmamıştır. Öyle ki Başbakan Tayyip Erdoğan, “Başörtüsü sorunu Türkiye’de yüzde 1,5’un sorunudur” diyebilmiştir” diye konuştu. (Milli Gazete)
16 Haziran 2007 – “Türban da vardı dekolte de...”
Milliyet Gazetesinde, başörtüsü sorununu magazinleştiren bir üslupla şöyle bir haber aktarıldı: “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın veri koordinatörü ve danışmanı, AKP MKYK üyesi Cûneyd Zapsu'nun asistanı Gülsen Karanis, İstanbul Büyükşehir Belediyespor'da futbolcu olan Ekrem Ekşioğlu ile evlendi. Erdoğan'ın nikâh şahidi olduğu düğün, farklı kültürleri ve giyim tarzlarını bir araya getirdi. Düğünde, markalı ve derin dekolteli kıyafetler içinde şıklık yarışında olan kadınlar ie türbanlılar, içki içenler ile meyve suyunu tercih edenler birlikte eğlendi… Düğün töreninde alkolsüz içeceklerin yanı sıra rakı, kırmızı ve beyaz şarap servisi de yapılırken, iki farklı Türk kadını portresi ortaya çıktı. Bir yanda iddialı renkleri, mini etekleri ve derin dekolteii elbiseleri tercih edenler, diğer yanda türbanlı kadıniar vardî. Düğüne katılan bazı kadınların gece kıyafetlerini tamamlayan parlak türbanlar kullanması da dikkat çekti.”
16 Haziran 2007 – “Türbanını çıkaran Reyhan Hanım mı daha modem? Yoksa Hayrünnisa Hanım mı?”
Şakir Süter, Akşam gazetesinde “Türban ve modernlik” başlığı ile yazdığı yorumda şu görüşleri dile getirdi: “Abdullah Gül, geçtiğimiz günlerde şöyle dedi: “Türban daha modem olur!” Biz de bu sözlere belli çevrelerden yorum bekledik. Özellikle de.. Yıllardır türbanı tanımlarken “Türban İslam'da modernleşmenin sembolü” diyenlerden! "Daha modem" ne demek? "Yarı açık bir örtü mü?” Sıkı biçimde kapanmak "modern" sayıldıysa şimdiye kadar... Daha moderni, "daha da kapalı” bir yüz mü?! Ayrıca Dışişleri Bakanı Gül, eşi Hayrünnisa Gül Hanımefendi’nin, Abdullah Bey cumhurbaşkanı seçilseydi, türbanına 'yeni bir şekil vereceği" yolunda açıklamada bulunmuştu. Tam bu konu kapanmış gibi dururken... Bu kez ortaya Ali Müfit Gürtuna’nın eşi Reyhan Gürtuna’nın türbanını çıkardığı haberi resimleriyle Hürriyet’ten yansıdı gazetelere... Alın size bir soru daha: “Türbanını çıkaran Reyhan Hanım mı daha modem?' Yoksa, bu haliyle Hayrünnisa Hanım mı?! Ve de, hangisi “daha Müslüman” sayılmalı?”
18 Haziran 2007 – “Türban başı örten bir aksesuar olmakla birlikte çok farklı bir siyasi semboldür”
Mehmet Yakup Yılmaz, Hürriyet’te, cumhurbaşkanlığı seçiminin sonuçsuz kalmasıyla ilgili kaleme aldığı yazısında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bir televizyon kanalındaki söyleşisini köşesine taşıyarak şöyle yorumladı: “CNN Türk'te gazetelerin genel yayın yönetmenlerinin sorulannı yanıtlayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı izlerken dikkatimi bir konu çekti. Programın yöneticisi Ahmet Hakan şöyle bir soru sordu: Diyorsunuz ki "Özal seçildi. Sezer seçildi, Demirel seçildi, hiçbirinde sorun olmadı, bizde sorun oldu"... Sorun Abdullah Gül'ün eşinin başındaki örtü müydü? Ve konuşma şöyle devam etti: Erdoğan: O aslında daha da üzücü olur. Eğer oysa. Hakan: O muydu gerçekten? Eşi türbanlı olan birisi cumhurbaşkanı olamaz diye açıkça yazıldı çizildi. Erdoğan: O zaman şunu söylesinler, başörtülü olan birisi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olamaz. Taha Akyol: Evet... Erdoğan: Orada bir cumhurbaşkanında aranan nitelikler bellidir. Eşi başörtülü olan insan bu ülkenin vatandaşı değil mi? Soru, ısrarla "türban" olarak soruluyor ama Başbakan ısrarla "başörtüsü" diye yanıtlıyor. İkisinin aynı şey olmadığını bizlerden daha iyi bildiği halde böyle davranıyor. Türbanın, esas olarak başı örten bir aksesuvar olmakla birlikte çok farklı bir siyasi sembol olduğunu, "türban" dendiği zaman, geleneksel başörtüsünün kastedilmediğini bildiği halde konuyu saptırıyor.”
19 Haziran 2007 - YÖK, mezuniyette başörtüsü için Bilkent'e soruşturma açtı
Yükseköğretim Kurulu'nun (YÖK), Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün kızı Kübra'nın Bilkent Üniversitesi'ndeki mezuniyet törenine başörtüsü ile katılması nedeniyle üniversite hakkında soruşturma açtığı ortaya çıktı. YÖK'ün 15 Haziran'da başlattığı öğrenilen soruşturmanın gerekçesi ise 'üniversite içindeki bir törende türban takılmasına göz yumulması'. Bilkent Üniversitesi şubatta mezun olan Kübra Gül'ün normal tören akışı ve platform dışında diplomasını aldığını kaydederken, üniversitede türbana izin verilmediğini belirtti. 13 Haziran'da gerçekleştirilen mezuniyet töreninin ertesi günü, rektörlüğünü Atatürkçü Düşünce Derneği Yönetim Kurulu üyesi Mustafa Yurtkuran'ın yaptığı Bursa Uludağ Üniversitesi, Kübra Gül'ün mezuniyet törenine başörtülü katılması nedeniyle Bilkent Üniversitesi'ni kınamış, YÖK'ü de konuyla ilgili işlem yapmaya çağırmıştı. Soruşturma sonucuna göre üniversite yöneticilerine çeşitli cezalar verilebilecek. (Zaman)
20 Haziran 2007 – “Kırmızı beyaz renkli türban”
Orhan Birgit, Cumhuriyet’teki yazısında, Abdullah Gül’ün kızı Kübra Gül’ün diploma töreninde “kırmızı beyaz renkli türban” üstüne kep takmasına müsaade edilmesini eleştirirken, şu ifadelere yer verdi: “Kübra da başka binlerce genç kızımız gibi, kendi inançları açısından türban taşıyor. 4 yıllık üniversite öğrenimi sırasında, derslere bu yüzden peruklu olarak devam ettiğini öğreniyoruz. Ama diploma törenine sıra geldiği zaman, Kübra Gül, öteki türbanlı arkadaşlarını adeta yarı yolda bırakarak elbette babası Türkiye Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün dokunulmazlığı altında Bilkent yerleşkesindeki törene kırmızı beyaz renkli türbanı ile geliyor. O yarı yolda bıraktığı kız arkadaşlarının arasında, farklı görüntüsü ile yer alıyor. Bu görüntü ile sadece, "Anayasa ve diğer mevzuat ile ulusal ve uluslararası yargı organlarının kararlarına" değil, diplomalarını peruk takarak almak zorunda olan türbanlı öteki kız arkadaşlarına da bir tür meydan okumuş oluyor…”
Dostları ilə paylaş: |