29 Haziran 2007 – Hacettepe’de başörtülü anneye hasta çocuğunu göstermediler
Daha önce kan vermeye giden ancak başörtülü diye kanı alınmayan Hacettepe Hastanesi’nde yeni bir skandal daha ortaya çıktı. Bademciklerinden rahatsız olan 6 yaşındaki Beyzanur Irkmak isimli çocuğunu Hacettepe Hastanesi’ne götüren anne Fikriye Irmak’a doktorlar çocuğun ameliyat olması gerektiğini söylediler. Kısa sürede ameliyat edilen küçük Beyzanur, yoğun bakımdan sonra normal hastalar bölümüne ayrıldı. Çocuğunu görmek isteyen annesi ise başı örtülü olduğu için engellendi. Çocuk bölümünden sorumlu hemşirelerden biri, kendisine “Başınız örtülü giremezsiniz, siz burada görüntüyü bozuyorsunuz, diyerek anne Fikriye Irmak’ı engelledi. Irmak, kendisinden önce başörtülü bir bayanın da çocuğunu görmek için içeri girdiğini ve kendisine başını açmaları gerektiğini ve bayanında başını açtığını söyledi. Ancak kendisi başını açmayarak çocuğunu görmeye gittiğinde “Siz böyle buraya giremezsiniz, başınız açın” dendiğini söyledi. Hemşerilerden birinin “Bu başhekimliğin talimatı, böyle bu odaya giremezsiniz” dediğini de kaydeden Irmak, böyle bir uygulamayı kabul etmediklerini söyledi. Anne Fikriye Irmak, bu olaydan 30 dakika sonra çocuğunun taburcu edildiğini de ifade etti. Normal şartlar altında bu kadar kısa bir sürede her hangi bir hastanın taburcu edilmediğini söyleyin Irmak, küçük Beyzanur’un hemen taburcu edilmesini de kendilerinde şok etkisi oluşturduğunu dile getirdi. (Milli Gazete)
30 Haziran 2007 - Başörtüsü Platformları Eylemleri
Sakarya Başörtüsü Platformu adına Özgür-Der Sakarya Şubesi tarafından yapılan 94’üncü açıklamada “Militarist kuşatmayı aşabilmenin en makul yolunun direnmek, direnmek ve yine direnmek olduğu gerçeğini bir kez daha vurgulamak istiyoruz. En temel insani haklarımız ile birlikte İslami kimliğimiz, başörtümüz ve namazımız gibi diğer tüm inanç ve ibadetlerimizi özgürlüğe kavuşturmak, direnişten başka bir şeyle gerçekleşmeyecektir.” denildi. Kocaeli’de 115’inci özgürlük eylemi yapılırken, Ankara’da 73’üncü, Van’da 44’üncü ve Akyazı’da 21’inci açıklamayla başörtüsüne özgürlük çağrısı yinelendi. Van’da yapılan 44’üncü başörtüsüne özgürlük eylemine İzmir ve Kocaeli’deki platformlardan destek gelirken, Akyazı İnanç Özgürlüğü Platformu da açıklamasında net bir tavırla “Zillettense, izzetle yaşamak tercihimizdir.” mesajı verdi.
30 Haziran 2007 – Hakim zihniyet örtünmenin her türlüsüne karşıdır
M. Nedim Hazar, Zaman’daki “Uysa da...” başlıklı köşe yazısında AKP’nin seçim bildirgesinde başörtüsüne ilişkin bir ibare olmamasını değerlendirdi: “Medyamızın enteresan bir durumu var. Buna 'uysa da uymasa da' mı demeliyiz yoksa 'nala da çakarız mıha da' mı? Seçim beyannamesi dolayısıyla giydirilecek ya... Vay efendim 'İşte AKP'nin bu seçim beyannamesinde tek kelime bile başörtüsü yok. (Onlar büyük bir ikiyüzlülük ile türban ile başörtüsünün farklı şeyler olduğunu söyleseler de, herkes çok iyi biliyor ki, YÖK ve hakim zihniyet örtünmenin her türlüsüne iliklerine kadar karşıdır.) Bunların samimiyeti bu kadar!' denildi. Pekiyi AKP beyannameye üniversitede yapılan başörtüsü zulmünü koysaydı ne olacaktı? Aynı leşkerler bu sefer, 'bakın işte değişmemişler hiç. Şüphelerimizde haklıymışız, bunların gizli ajandaları varmış' demeyecek miydi? Kurdun kuzuyu yemek için ileri sürdüğü 'suyu bulandırma eyleminin' mevkisi önemli değil anlayacağınız...”
30 Haziran 2007 - Başörtüsü yasağını vahşet boyutlarını aşıyor
Hacettepe Üniversitesi Hastanesi’ndeki skandal olaya tepki gösterildi. Sağlık İşçileri Sendikası Genel Başkanı Mustafa Başoğlu, Hacettepe Üniversitesi’ne bağlı hastanelerde buna benzer olayların meydana gelmesine tepki gösterdi. Başoğlu, başörtüsü yasağının giderek vahşet boyutlarını aşmaya başladığının altını çizerek, “İnsan sağlığını bile tehlikeye atabilecek bir boyuta ulaşmıştır. Bu tavrı şiddetle kınıyorum” dedi. Memur-Sen Konfederasyonu’na bağlı Büro Memur- Sen Genel Başkanı Yusuf Yazgan ise Hacettepe’de meydana gelen skandal olayı şiddetle kınadıklarını belirterek, “Kamusal alan adı altından inanç ve giyim özgürlüğü engellenmek isteniyor. Anadolu insanının üniversite hastanelerinde tedavi edilmelerinden rahatsız olan bazı kesimlerin olduğunu da kaydeden Yazgan, bu olayı şiddetle kınadıklarını da sözlerine ekledi. (Milli Gazete)
BAŞÖRTÜSÜ GÜNDEMİ . TEMMUZ 2007 2 Temmuz 2007 – Başörtüsüyle eğitim alan İlhan’ın başarısı
YÖK'ün katsayı uygulaması nedeniyle çok yüksek puan almasına rağmen Türkiye'de üniversiteye giremeyen Düzce Anadolu İmam Hatip Lisesi mezunu Ayşegül İlhan, Avusturya'da 6 yıllık tıp fakültesini 4,5 yılda bitirerek büyük bir başarının altına imza attı. Nefroloji bölümünde bilimsel çalışma asistanlığına başlayan İlhan, diplomasını Viyana Tıp Üniversitesi rektörünün elinden törenle aldı. Ayşegül İlhan okulda başörtüsü ile özgürce eğitim alabildiği gibi Viyana Üniversite Hastanesi'nde yaptığı pratik eğitimlerde bile kısıtlanmadı. Ayşegül İlhan, Viyana'da üniversite çevresinde başörtüsü ve inancı konusunda hiçbir engelleme ile karşılaşmadığını, fakat ülkesinin bu hususta kat etmesi gereken yolu düşündükçe kederlendiğini söyledi. (Zaman)
3 Temmuz 2007 – Üniversitede başörtüsünü serbest bırakma sözü
Demokrat Parti Genel Başkanı Mehmet Ağar'ın bir basın toplantısıyla açıkladığı seçim beyannamesinde üniversitelerde başörtüsünün serbest bırakılacağı, kimsenin kıyafetine müdahale edilmeyeceği ve YÖK Yasası'nın değiştirileceği taahhüt edildi. Beyannameye göre, “YÖK, üniversitelerarası eşgüdümü sağlayan bir kurula dönüştürülecek. Üniversitelere tam özerklik sağlanacak. Türbanlılar üniversitelere kabul edilecek. Devlet eliyle kimsenin kıyafetine müdahale edilmeyecek.”
3 Temmuz 2007 – Türbanın boyun kısmı çözülüyor mu?
Hürriyet’in genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök, Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı Bülent Arınç ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile gittiği Kayseri ve Balıkesir'deki seçim mitinglerinden izlenimlerini aktardığı yazısında, Kayseri’de gördüklerini şöyle anlattı: “Kayseri'de kadınlara dikkat ettim. Çoğunluğunun başında Örtü vardı. Ama bir şey dikkatimi çekti. Örtülerin çoğu, klasik türban gibi değildi. Bana sanki, başörtüsü, boyun kısmından başlayarak "yumuşuyor" gibi geldi. Ayrıca kadınların ve kızların elbiseleri gayet rahattı. Tabii eski durumu çok iyi bilmediğim için karşılaştırma yapamıyorum. O nedenle genellemeden de kaçınıyorum. Ama Kayseri'de gördüğüm başörtülü kadınların, Ankara'da milletvekillerinin eşlerinde gördüklerimden çok farklıydı. Eskiden beri savunduğum görüşüm, Kayseri'de biraz daha güçlendi. Eğer siyasiler germez, bir süre gündemden düşürürse, türban konusu kesinlikle gündemimizden çıkacaktır.”
3 Temmuz 2007 – Babaannem Mustafa Kemal’i başörtüsüyle karşılardı ama sonra o da başını açtı
Yeniçağ gazetesi yazarlarından Altemur Kılıç, “Seçim propagandalarında öne çıkarılacak konular laiklik, Müslümanlık ve bununla bağlantılı olarak türban meselesi... Gerçekten de, parti polemikleri ötesinde, türban konusunun açıklığa kavuşturulması, çözülmesi, milli birlik ve beraberliğimizin sağlanması ve muhafazası için, Güney Doğu sorununun çözülmesi kadar zorunlu!” diyerek başladığı yazısının devamında “türban” ile “başörtüsü” arasında şöyle bir ayrıma gitti: “"Türban" yani son zamanlarda hanımların, Başbakan, Bakan vb. hanımlarının ve onlardan görerek diğer kadınların başına geçirilen "şey" öteden beri hanımlarımızın, köylülerimizin başlarına bağladıktan geleneksel "başörtüsü" ile aynı şey değildir. Kıyafet devriminde ve sonra, Atatürk'ten sonraki dönemde, yakın zamana kadar "başörtüsü" problem olmamıştı. Mustafa Kemal bu konuyu Türk kadınlarına ve zamana bırakmıştı. Benim Hukuk Fakültesindeki arkadaşlarımdan bazılarının başörtüleri vardı, kimse itiraz etmezdi. Ve onlar sonra avukat, yargıç olunca, başlarını kendiliklerinden açtılar. Mustafa Kemal evimize geldiğinde, babaannem onu başörtüsüyle karşılardı. Ama sonra o da başını açtı. Anamın anası başörtüsünü muhafaza etti ve o da yadırganmadı.”
Dostları ilə paylaş: |